banner

Bedri Yeltekin: Hedefimiz Türkiye’nin her ilinde bir İhlas Koleji




1996 yılında kurulan İhlas Kolejinde iyi, mutlu ve başarılı insanlar yetiştirmek için gösterilen hedeflerin bütün çalışanlar tarafından içselleştirildiğini ve kurumsal kimliğin en belirgin tarafı olarak ön plana çıktığını belirten İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Bedri Yeltekin ile kurumun dünden bugüne geldiği noktayı, başarılarını ve özel okul sektöründe yaşanan gelişmeleri konuştuk.

bedri_yeltekin_ihlasİhlas Koleji’nin Türkiye’de özel okulculuk içindeki yeri ve önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
İhlas Koleji 25 yıl önce kurulmuş, kurulduğundan bugüne kadar hep başarılarıyla gündeme gelmiş Türkiye’nin en güzide eğitim kurumlarından bir tanesidir. Şu anda birçok özel okul vizyon ve misyonlarına “iyi insan yetiştirmek” cümlesini eklemiş durumda. Ama bu cümleyi 25 yıldır hiç durmadan tekrarlayan ve eğitim politikalarını oluştururken “iyi insan” hedefini tam merkeze alan tek eğitim kurumu İhlas Kolejidir diyebilirim. 1996 yılında okulun temeli atılırken kurucumuz Enver Ören beyefendinin yaptığı konuşmayı dinlediğinizde zaten bunu anlayabiliyorsunuz. Tabi önemli olan belirlenen hedeflerin kâğıt üzerinde kalmamasıdır. İhlas Kolejinde iyi, mutlu ve başarılı insanlar yetiştirmek için gösterilen hedefler bütün çalışanlar tarafından içselleştirilmiş ve kurumsal kimliğimizin en belirgin tarafı olarak ön plana çıkmıştır. İhlas Koleji bir yandan bu hedefi korurken, bir yandan da ismi hep başarılarla anılan bir kurum haline gelmiştir. YKS Türkiye birinciliğinden, spor branşlarında Türkiye ve dünya derecelerine, bilim olimpiyatlarında alınan altın madalyalardan, uluslararası projelerde elde edilen ödüllere kadar birçok farklı alanda başarılar ardı ardına gelmektedir.

İhlas Koleji’nin kuruluşundan bugüne gelişimini değerlendirdiğinizde öne çıkan özellikleri neler olmuştur?
İhlas Koleji tevazu ve başarıyı bir araya getirmekte zorlanmayan bir kurum olarak ön plana çıkmaktadır. Son birkaç yılda elde ettiğimiz başarılar gerçekten çok önemli. Ama kurumsal kültürümüz gereği reklam ve tanıtımlarda bu başarıları duyururken ağırbaşlı davranıyoruz. Değerler eğitimini kurulduğumuz ilk günden beri çok önemsiyoruz. Vatanını milletini seven, büyüklerine ve geçmişine saygı duyan, evrensel bir bakış açısıyla yerel duruşa sahip olabilen bireyler yetiştirmek için değerler eğitimini müfredatın her noktasında hissedilecek şekilde konumlandırmış bulunuyoruz. Çünkü değerler eğitimi kırkar dakikalık derslerin içine hapsedilecek bir kavram değil. Bu bir iklim ve kültür meselesi. Öğrenciler duyduklarından ziyade gördüklerinden etkilenirler. Biz eğer eğitim kadrosu olarak değerlerimize bağlı bir tutum izlersek, öğrenciler de zamanla bize benzeyecektir. Yani öğrencilerimizin nasıl insanlar olmasını istiyorsak, biz de öyle davranıyoruz. Buna da mecburuz. Öne çıkan diğer bir özellik ise yine bize kurucumuzdan miras kalan güler yüzdür. Ben öğretmenlerimizle görüşme yaparken güler yüzlü olmanın öğretmen için şart olduğunu söylüyorum. Bir de şunu söylüyorum öğretmenlerimize; “Eğitimin yanına en çok yakışan kelime sevgidir.” Gülümsemek de bir bakıma sevginin somutlaşmış halidir. Bu yüzden okullarımızda danışmadan öğretmenler odasına kadar gülümseyen insanlar görürsünüz.

HEDEFİMİZ TÜRKİYE’NİN HER İLİNDE BİR İHLAS KOLEJİ
İhlas Koleji’nin yatay ve dikey büyüme stratejisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu çerçevede önümüzdeki dönemde hedefleriniz, planlarınız ve kurumun öncelikleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Kurumun en büyük önceliği mevcut okullarımızdaki öğrenci ve velilerimizin memnuniyetini sağlamaktır. Büyüme hedeflerimiz elbette var. Ancak mevcut durumu koruyamadan büyümek olmaz. Yani siz yeni okullar açmak için yatırım yaparken, mevcut okullarınızdaki öğretmenlerin ücretini ödeme konusunda zorlanırsanız bu olmaz. Bizim uzun vadeli hedefimiz Türkiye’nin her ilinde bir İhlas Koleji olmasıdır ve bu şekilde tüm Türkiye’yle okullarımızda buluşmak istiyoruz. Ancak mevcut ekonomik şartları da göz önünde bulundurarak temkinli hareket ediyoruz. Farklı sektörlerdeki girişimciler işlerini büyütmek için risk alabilirler. Ama bir eğitim yöneticisinin risk alma lüksü yoktur. Çünkü bu risk çocukları, aileleri ve öğretmenleri ilgilendirmektedir. Merkezinde çocuk olan her konuda dikkatli davranmak zorundayız.

ihlas_koleji_11BAŞARIMIZ TIBBEN İSPATLANDI
İhlas Koleji’nde akademik ve sosyal başarı konusunda neler yapılıyor? Bu çerçevede kurumun elde ettiği başarılardan bahsedebilir misiniz?
Ulusal sınavlara hazırlık konusunda İhlas Koleji olarak marka çalışmalarımız var. 25 yılın birikimiyle öğrencilerimizin dışarıdan herhangi bir desteğe ihtiyaç duymadan sınavlara hazırlanmaları için gerekli bütün çalışmaları yapıyoruz. ADA (Akşam Ders Atölyesi) çalışmalarımızda öğrencilerimiz dersten sonra okulda kalarak çalışmaya devam ediyorlar. Yani İhlas Kolejinde ışıklar güneş battıktan sonra da yanmaya devam ediyor. Bunun dışında hafta sonunda yapılan çalışmalar, şehir dışındaki otellerde düzenlenen yoğun çalışma kampları, üniversitelerde yapılan gerçeğine en yakın sınav denemeleri, mesleki tanıtım ve rehberlik kapsamında yapılan çalışmalar ve simülasyonlar öğrencilerimizi hem motive ediyor hem de hazır bulunuşluk düzeylerini artırıyor. Bu çalışmaların sonucunu da net olarak görüyoruz. 2018-2019 öğretim yılında öğrencimiz Mustafa Emir Gazioğlu YKS Türkiye birincisi oldu. Aynı sene öğrencilerimiz birinciliğin dışında 12, 21, 40, 41 ve 85. gibi dereceler elde ettiler. Ayrıca ilk yüzde 9 derece, ilk 500’de 20 derece, ilk 1000’de 29 derece ve ilk 5000’de 61 derece elde ettik. Son iki yılda 72 öğrencimiz tıp fakültesini kazandı. Bu başarıyı sosyal medyada “Başarımız tıbben ispatlandı” diye duyurduk. Güreşten karateye, yüzmeden kort tenisine, buz pateninden okçuluğa kadar birçok alanda Türkiye ve dünya derecelerimiz var. Milli okçumuz Mete Gazoz en genç sporcu olarak katıldığı olimpiyatlarda İhlas Koleji bayrağını açarak bizleri gururlandırdı. İngilizce eğitiminde de aldığımız başarılar yaptığımız çalışmaları destekler nitelikte. Mesela İzmir’de liselerarası yapılan Best Contest Turkey isimli “En İyi İngilizce Konuşma Yarışmasında” öğrencilerimiz üst üste üç sene ilk üçe girerek büyük bir başarıya imza attılar. Ayrıca EYP, MUN ve Erasmus gibi uluslararası projelerde de öğrencilerimiz hep derece alıyorlar. Neyse, başarılarımızı saymaya devam edersek konuşma daha çok uzayacak. Ama söylemek istediğim şu. Akademik, sosyal ve sportif alanlarda İhlas Koleji kendini ispatlamıştır. Bunun yanında değerler eğitimine verdiği önemle de büyük bir fark oluşturmaktadır.

İYİ YÖNETİCİ ÇALIŞANLARIYLA BAĞINI KOPARTMAMALI
Bir eğitim kurumunun tepe yöneticisi olarak görev yapıyorsunuz. Bir eğitim kurumunu yönetmenin keyifli ve zor yanları nelerdir? Bu çerçevede, tecrübeleriniz ışığında bir eğitim kurumunun yöneticisi nasıl olmalıdır? Neleri göz önünde bulundurmalıdır?
Ben Uludağ Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nden mezunum. 1982-1983 öğretim yılında öğretmen olarak başladığım mesleğe çok farklı kademelerde devam ettim. Uşak, İzmit, Mardin ve İzmir’de çeşitli okullarda lise müdürlüğü yaptıktan sonra, 2010 yılında Çanakkale Bozcaada Milli Eğitim Müdürü olarak atandım. Burada üç sene görev yaptıktan sonra İzmir Karaburun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne, sonra da İzmir İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevlerini sürdürdüm. Eğitimin birçok farklı kademesinde görev yaptım ama öğretmenliğin tadını hiç unutamadım. Bu yüzden de şu anda öğretmen ve öğrencilerimle görüşmeyi hiç ihmal etmiyorum. Minik öğrencilerimle yaptığım sohbetler veya öğretmenlerimizle ayaküstü yaptığımız konuşmalar beni dinlendiriyor ve motive ediyor. Çünkü okulun gerçek kahramanları onlar. Yani öğrenciler ve öğretmenler. Benim için bir yönetici için en önemli özellik, çalışanlarıyla arasındaki bağı koparmamasıdır. Çünkü her gün onlarca farklı problemle uğraşıyoruz ve stres yükleniyoruz. Ama bu yoğunluk sırasında bir eğitim kurumunda bulunduğumuzu unutmamalı ve öğretmenlerimizle iletişimi devam ettirmeliyiz. Çünkü okullar diğer iş alanlarına benzemiyor. Kurucumuz Enver Ören Beyefendinin söylediği gibi “Eğitim gönüllere dokunmaktır.” Yani eğitim sevgiyle, gönülle yapılan bir iştir. Eğer eğitim yöneticileri bir fabrikada çalışıyormuş gibi yöneticilik yaparlarsa, çalışanlar da sadece kendilerine verilen işi yapar ve ötesine karışmazlar. Yani üretkenlik biter, işler mekanikleşir. Benim için en keyifli şey, öğretmen, öğrenci ve velilerimin sabah okula gülümseyerek gelmeleri ve akşam da evlerine mutlu bir şekilde dönmeleri. Biz eğitimciler için gerekli motivasyonu sağlayan şey para veya mevki değil, çocuk sevgisi ve ülkenin geleceği adına bir şeyler yapma arzusudur. Bunu kaybettiğimiz gün, birçok şeyi de kaybetmişiz demektir.

Günümüzde başarı kavramı farklı açılardan ele alınmaktadır. Bir eğitim kurumunun başarılı olarak değerlendirilebilmesi için hangi kıstaslara bakılmalıdır? Bu anlamda kurumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir eğitim kurumu için en büyük başarı kriteri, öğrencilerin okula giriş ve çıkışları arasındaki akademik gelişmişliğidir. Yani on üzerinden 2 puanla gelen bir öğrenci, eğer 6 ile mezun oluyorsa bu bir başarıdır. Ama 10 puanla gelen bir öğrenci 8 ile mezun oluyorsa, bu başarısızlıktır. Bu yüzden eğitim kurumları birkaç kişinin başarısı veya başarısızlığı üzerinden değil, bütüncül bir sistemle değerlendirilmelidir. Bizim ulusal sınavlarda Türkiye derecelerimiz var ama bu başarılarımızı hiçbir zaman diğer öğrencilerimizi gölgede bırakacak şekilde kullanmadık. Bizim için okulun başarı ortalaması, bireysel performanslardan daha önemlidir. Yoksa bir okul bütün enerjisini derece çıkarma ihtimali olan birkaç öğrenciye ayırır ve geri kalanları ihmal ederse, etik açıdan büyük bir sorun oluşur.

Bir eğitim kurumunun temel taşı öğretmenlerdir. Öğretmenlerinizi nasıl belirliyorsunuz? Öğretmenlere yönelik çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
İhlas Kolejinin iyi insan yetiştirmek gibi bir misyonu olduğu için, öğretmenlerin de bu misyona uygun davranabilecek kişiler olmasına özen gösteriyoruz. Yani biz, iyi insan yetiştirmek amacıyla önce iyi öğretmenlerle çalışmak istiyoruz. Bunun için de öğretmen alımı yaparken çok titiz davranıyoruz. Öğrencilerimize rol model olabilecek, kurumsal hassasiyetlerimizi ve duruşumuzu bilen öğretmenlerle çalışmayı tercih ediyoruz. Ayrıca okullarımızda çalışan öğretmenlerin mesleki gelişimlerini sağlamak için de onları motive ediyoruz. Herkes yürürken öğretmenlerin koşması gerekiyor. Durağanlık öğretmenlik mesleğinde asla olmaması gereken bir şeydir. Sürekli kendisini geliştirmeyen, okumayan, araştırmayan bir öğretmenin öğrencileriyle sağlıklı iletişim kurabilmesi, onların saygısını kazanması gerçekten zorlaşır.

SPOR BEDENİMİ OKUMAK DA RUHUMU BESLİYOR
İş dışında nelerle ilgilenirsiniz? Neler yapmaktan hoşlanırsınız? İlgi alanlarınız nelerdir?
Ben uzun yıllardır spor yapıyorum. Boks, fitness, kros gibi birçok farklı branşta spor yaptım. Hala da fırsat buldukça fitness yapmaya çalışıyorum. Spor yaptığım zaman işime daha rahat odaklanıyorum ve daha enerjik oluyorum. Bu arada branşım edebiyat olduğu için okumaktan vaz geçmiyorum. Yani spor bedenimi, okumak da ruhumu besliyor. Öğretmenlik yaparken de öğrencilerimin edebiyatı sevmesi için uğraştım ve başarılı da oldum. Edebiyatı seven insan hayata karşı daha duyarlı, insanlara karşı daha merhametli olur. Sanatı seven, şiir okuyan, kitaba düşkün insanlar ince ruhlu olurlar. Şu anda en çok ihtiyaç duyduğumuz şey de ince ruhlu ve başkalarını incitmekten çekinen insanların olması.

ÖZEL OKUL AÇMAK İSTEYENLERE BAZI ŞARTLAR GETİRİLMELİ

Türkiye’de özel okul sektörünün gelişimi hakkında değerlendirmeleriniz nelerdir? Sektörde yaşanan sorunlar hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu sektörün gelişimi için önerilerinizi alabilir miyiz?
Sektör maalesef zor günlerden geçiyor. Yaşanan mağduriyetler eğitim camiası olarak hepimizi üzdü. Sektörün gelişimi konusunda bakanlığın bazı yaptırımları artık gündeme alması gerektiğini düşünüyorum. Özel okulların sayısının artması hepimizin istediği bir şey ve inşallah daha da artar. Ama özel okulculuğu sadece para kazanmaktan ibaret gören zihniyetler sektöre büyük zarar veriyor. Bir fabrika açarken düzgün yatırım yapmazsanız, en kötü ihtimalle defolu mal üretirsiniz. Ve bunu daha banttayken fark edip önlem alırsınız. Ama okullar öyle değil. Eğitim sisteminde yapılan hatalar hemen fark edilmiyor. Öğrenciler mezun olup hayata karıştıktan sonra bazı şeyler ortaya çıkıyor. Bakanlık, eğitim kurumu açacak kişilerin eğitim geçmişlerini iyi araştırmalı, eğitimle ilgili daha önce yapılan girişimler referans olarak alınmalı ve çok ilgisiz sektörlerden gelip, hiçbir tecrübesi olmadan özel okul açmak isteyenlere bazı şartlar sunulmalı. Aksi halde kriz yaşamaya devam ederiz.

“Günümüz öğretmenleri için en büyük tehdit öğrenmeyi bırakmalarıdır diye düşünüyorum. Öğretmenlik öyle bir meslek ki, sürekli öğrettiğiniz için bir süre sonra sizin de öğrenmeniz gerektiğini unutuyorsunuz. Ve öğretmen öğrenmeyi unutunca mesleki körlük başlıyor. Ben öğretmenlerime hep şunu söylüyorum; “Herkes yürürken sizin koşmanız gerekiyor.” Çünkü öğretmenler toplumun önünde olmak zorundadır.”

 

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.