Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Türk Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, yaz tatilinin ardından okula başlayacak öğrencilerin uyku düzenine alışmaları için gece televizyon programları ve bilgisayar oyunlarından uzak tutulmaları gerektiğine dikkat çekti.
Türk Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Bilimler Bölümü Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, yeni eğitim öğretim yılının başlamasına sayılı günler kala, çocukların, okul sürecine ve yeni uyku düzenine kolay adaptasyonu için tavsiyelerde bulundu. Geç yatıp erken kalkmayla kısalan uyku süresinin çocukların gelişimini olumsuz etkilediğini ifade eden ve ebeveynlere seslenen Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, “Çocukların sağlıklı büyümesi için, büyüme hormonu salgısının arttığı akşam saatlerinde güzel bir uyku şart. Çocuklarınızı, uyumadan önce, uyarıcı etkiye sahip konular içeren televizyon programları, korku kitapları ve bilgisayar oyunlarından uzak tutun” dedi.
KISA UYKU SÜRESİ, YOKSUNLUĞA YOL AÇIYOR
Çocukların yaz tatilinde edindikleri geç kalkma alışkanlığını okul başlamadan önce yeniden düzene koymanın ve sağlıklı uykunun, başarıyı olumlu etkileyeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz, “Uyku süresinin kısa olması, uyku yoksunluğuna yol açıyor. Bu yoksunluk çocuklarda öğrenme becerisini azalttığı gibi ek psikiyatrik problemler de ortaya çıkarabiliyor. Sağlıklı büyüme için, büyüme hormonu salgısının arttığı akşam saatlerinde güzel bir uyku şart. Bu düzeni sağlamak, yatma ve kalkma saatlerini rutine oturtmak ve bundan ödün vermemekten geçiyor” diye konuştu.
YETERSİZ UYKU HATIRLAMAYI ZORLAŞTIRIYOR
Akademik başarıyla sağlıklı ve yeterli uyku arasında güçlü bir ilişki olduğunu belirten Yılmaz, “Uykunun, REM dönemi dediğimiz hızlı göz hareketlerinin olduğu, çoklukla rüyaların gözlendiği sürecinde, o gün öğrenilen teorik bilgiler pekiştirilir, kalıcı belleğe yerleştirilir. Bu nedenle sağlıklı ve yeterli uykuyla okul başarısı arasında güçlü bir ilişki var. Eğer uyku düzeni bozuk ya da uyunan uyku yeterli değilse, bilgilerin pekiştirilme süreci aksar; kişi öğrendiklerini kalıcı belleğe yerleştiremez ve unutur. İhtiyacı olduğunda, örneğin sınavlarda hatırlayıp o bilgiyi kullanamaz, başarısı düşer. Uyku yoksunluğunun şiddetine paralele olarak depresyon ve sıkıntı hissinde artış da gözlenebilir” değerlendirmesinde bulundu.
ÇOK GEÇ YATAN ÇOCUK SAĞLIKLI GELİŞEMİYOR
Verimli uykunun, çocukların zihinsel olduğu kadar fiziksel gelişimindeki rolüne de vurgu yapan Yılmaz şunları söyledi:
“Gelişme çağında, yüzeysel ve derin uyku dönemlerinde salgılanan büyüme hormonu çocuğun fiziksel gelişimi için gerekli ve önemlidir. Bu hormon gecenin ilk yarısında, yani 1.00 ila 3.00 saatlerinde yoğun şekilde salgılanır. Geç saatlere kadar çalışan adolesan dönemdeki çocuklar hormonun salgılandığı saatlerde uyanık kalırlarsa, adolesanın geliştirici etkisinden yoksun; çelimsiz, zayıf, serpilememiş olarak büyürler.”
SOSYAL MEDYA VE SANAL OYUNLAR UYKUSUZ BIRAKIYOR
“Öğrencilerin sanal oyun merakı, geceleri sosyal medya-internet kullanımı, kısacası teknoloji, günümüzde uyku yoksunluğunun temel faktörü” diyen Prof. Dr. Yılmaz özellikle gençlerde uyku yoksunluğunun en önemli nedeninin geç saatlere kadar oynanan sanal oyunlar olduğunu belirtti. Yılmaz “Maruz kalınan radyasyon ve ışığın yanı sıra, oyunun neden olduğu katekolamin deşarjı, bir yandan uyku yoksunluğu ile akademik başarıyı olumsuz etkilerken; öte yandan öğrencinin asıl çalışması ve zaman ayırması gereken derslerine konsantrasyonunu bozuyor” dedi.
KİMLER, NE KADAR UYUMALI?
Çocuklar ve gençlerin uyku gereksinimleri hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, “Anaokuluna giden 3-5 yaş grubunda uyku ihtiyacı 11-12 saat; ilkokul öğrencilerinde 10-11 saat; ortaokul öğrencilerinde 9-10 saat; lise öğrencilerinde 8-9 saat; üniversite öğrencilerinde ise 7-8 saattir. Bu sürelerin altında uyunduğunda uyku yoksunluğunun olumsuz etkileri yaşanır. Anaokuluna giden öğrencilerin akşam 21.00 gibi; ilkokula giden öğrencilerin 22.00 gibi; ortaokul ve liseye giden öğrencilerin 23.00 gibi yatmaları, sabah da 7.00 gibi kalkmaları uygun olacaktır. Çocuklar okullarına öğlen bile gidecek olsalar uyku ritminin sağlanması için en geç 8.00-8.30’ta kalkmaları uygun olur” değerlendirmesinde bulundu. Yılmaz anaokulu döneminde öğleden sonra uyunacak bir saatlik uykunun verimli ve gerekli olduğunu da sözlerine ekledi.
“BASKICI OLMAYIN AMA TAVİZ DE VERMEYİN”
İlkokul ve ortaokul dönemi öğrencilerinin uyku alışkanlıklarını yerleştirme konusunda ebeveynlerin taviz vermemeleri gerektiğinin altını çizen Yılmaz’ın tavsiyeleri şöyle:
“Anne babalar, ilkokul-ortaokul çağındaki çocuklarının yatma kalkma saatleri konusunda daha belirleyici ve yönlendirici tavır içinde olabilir. Elbette disiplin olumsuz baskı içeren bir yaklaşımla değil yumuşak, sakin ve ikna edici bir dil kullanarak sağlanmalı. Yoksa neden olunan stres çocuklarda uyuya dalma ve uykuyu sürdürmede sorunlara yol açabilir. Liseye giden bir öğrenci ertesi gün uyku yoksunluğunun olumsuz etkilerini yaşamıyorsa, uyuduğu az miktarda uykuyla da gününü verimli geçirebiliyorsa, erken yatması, gece geç saatlere kadar uyanık kalmaması konusunda bir baskıya maruz kalmamalı. Böyle bir baskı yine ters tepebilir ve psikolojik sorunlar doğurabilir.”
“ÇOCUKLARINIZI İHMAL ETMEYİN”
Anne babası eve geç gelen anaokulu ve ilkokul öğrencilerinin, hissettikleri yoksunluk sendromu nedeniyle uykuya dalma ve uykuyu sürdürmede sorun yaşadıklarını vurgulayan Prof. Dr. Hikmet Yılmaz “Hiç değilse her iki ebeveynin de geç gelmemesi, belki sıraya konarak birinin erken gelerek yemek ve uyku saatlerindeki düzeni yerleştirmesi, sağlanan dönüşümlü erken gelme çözümüyle de anne baba yoksunluğunun psikolojik olumsuz etkilerinin sınırlanması ya da ortadan kaldırılması mümkün olabilir” ifadelerini kullandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
Türk Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, yaz tatilinin ardından okula başlayacak öğrencilerin uyku düzenine alışmaları için gece televizyon programları ve bilgisayar oyunlarından uzak tutulmaları gerektiğine dikkat çekti.
Türk Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Bilimler Bölümü Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, yeni eğitim öğretim yılının başlamasına sayılı günler kala, çocukların, okul sürecine ve yeni uyku düzenine kolay adaptasyonu için tavsiyelerde bulundu. Geç yatıp erken kalkmayla kısalan uyku süresinin çocukların gelişimini olumsuz etkilediğini ifade eden ve ebeveynlere seslenen Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, “Çocukların sağlıklı büyümesi için, büyüme hormonu salgısının arttığı akşam saatlerinde güzel bir uyku şart. Çocuklarınızı, uyumadan önce, uyarıcı etkiye sahip konular içeren televizyon programları, korku kitapları ve bilgisayar oyunlarından uzak tutun” dedi.
KISA UYKU SÜRESİ, YOKSUNLUĞA YOL AÇIYOR
Çocukların yaz tatilinde edindikleri geç kalkma alışkanlığını okul başlamadan önce yeniden düzene koymanın ve sağlıklı uykunun, başarıyı olumlu etkileyeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz, “Uyku süresinin kısa olması, uyku yoksunluğuna yol açıyor. Bu yoksunluk çocuklarda öğrenme becerisini azalttığı gibi ek psikiyatrik problemler de ortaya çıkarabiliyor. Sağlıklı büyüme için, büyüme hormonu salgısının arttığı akşam saatlerinde güzel bir uyku şart. Bu düzeni sağlamak, yatma ve kalkma saatlerini rutine oturtmak ve bundan ödün vermemekten geçiyor” diye konuştu.
YETERSİZ UYKU HATIRLAMAYI ZORLAŞTIRIYOR
Akademik başarıyla sağlıklı ve yeterli uyku arasında güçlü bir ilişki olduğunu belirten Yılmaz, “Uykunun, REM dönemi dediğimiz hızlı göz hareketlerinin olduğu, çoklukla rüyaların gözlendiği sürecinde, o gün öğrenilen teorik bilgiler pekiştirilir, kalıcı belleğe yerleştirilir. Bu nedenle sağlıklı ve yeterli uykuyla okul başarısı arasında güçlü bir ilişki var. Eğer uyku düzeni bozuk ya da uyunan uyku yeterli değilse, bilgilerin pekiştirilme süreci aksar; kişi öğrendiklerini kalıcı belleğe yerleştiremez ve unutur. İhtiyacı olduğunda, örneğin sınavlarda hatırlayıp o bilgiyi kullanamaz, başarısı düşer. Uyku yoksunluğunun şiddetine paralele olarak depresyon ve sıkıntı hissinde artış da gözlenebilir” değerlendirmesinde bulundu.
ÇOK GEÇ YATAN ÇOCUK SAĞLIKLI GELİŞEMİYOR
Verimli uykunun, çocukların zihinsel olduğu kadar fiziksel gelişimindeki rolüne de vurgu yapan Yılmaz şunları söyledi:
“Gelişme çağında, yüzeysel ve derin uyku dönemlerinde salgılanan büyüme hormonu çocuğun fiziksel gelişimi için gerekli ve önemlidir. Bu hormon gecenin ilk yarısında, yani 1.00 ila 3.00 saatlerinde yoğun şekilde salgılanır. Geç saatlere kadar çalışan adolesan dönemdeki çocuklar hormonun salgılandığı saatlerde uyanık kalırlarsa, adolesanın geliştirici etkisinden yoksun; çelimsiz, zayıf, serpilememiş olarak büyürler.”
SOSYAL MEDYA VE SANAL OYUNLAR UYKUSUZ BIRAKIYOR
“Öğrencilerin sanal oyun merakı, geceleri sosyal medya-internet kullanımı, kısacası teknoloji, günümüzde uyku yoksunluğunun temel faktörü” diyen Prof. Dr. Yılmaz özellikle gençlerde uyku yoksunluğunun en önemli nedeninin geç saatlere kadar oynanan sanal oyunlar olduğunu belirtti. Yılmaz “Maruz kalınan radyasyon ve ışığın yanı sıra, oyunun neden olduğu katekolamin deşarjı, bir yandan uyku yoksunluğu ile akademik başarıyı olumsuz etkilerken; öte yandan öğrencinin asıl çalışması ve zaman ayırması gereken derslerine konsantrasyonunu bozuyor” dedi.
KİMLER, NE KADAR UYUMALI?
Çocuklar ve gençlerin uyku gereksinimleri hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, “Anaokuluna giden 3-5 yaş grubunda uyku ihtiyacı 11-12 saat; ilkokul öğrencilerinde 10-11 saat; ortaokul öğrencilerinde 9-10 saat; lise öğrencilerinde 8-9 saat; üniversite öğrencilerinde ise 7-8 saattir. Bu sürelerin altında uyunduğunda uyku yoksunluğunun olumsuz etkileri yaşanır. Anaokuluna giden öğrencilerin akşam 21.00 gibi; ilkokula giden öğrencilerin 22.00 gibi; ortaokul ve liseye giden öğrencilerin 23.00 gibi yatmaları, sabah da 7.00 gibi kalkmaları uygun olacaktır. Çocuklar okullarına öğlen bile gidecek olsalar uyku ritminin sağlanması için en geç 8.00-8.30’ta kalkmaları uygun olur” değerlendirmesinde bulundu. Yılmaz anaokulu döneminde öğleden sonra uyunacak bir saatlik uykunun verimli ve gerekli olduğunu da sözlerine ekledi.
“BASKICI OLMAYIN AMA TAVİZ DE VERMEYİN”
İlkokul ve ortaokul dönemi öğrencilerinin uyku alışkanlıklarını yerleştirme konusunda ebeveynlerin taviz vermemeleri gerektiğinin altını çizen Yılmaz’ın tavsiyeleri şöyle:
“Anne babalar, ilkokul-ortaokul çağındaki çocuklarının yatma kalkma saatleri konusunda daha belirleyici ve yönlendirici tavır içinde olabilir. Elbette disiplin olumsuz baskı içeren bir yaklaşımla değil yumuşak, sakin ve ikna edici bir dil kullanarak sağlanmalı. Yoksa neden olunan stres çocuklarda uyuya dalma ve uykuyu sürdürmede sorunlara yol açabilir. Liseye giden bir öğrenci ertesi gün uyku yoksunluğunun olumsuz etkilerini yaşamıyorsa, uyuduğu az miktarda uykuyla da gününü verimli geçirebiliyorsa, erken yatması, gece geç saatlere kadar uyanık kalmaması konusunda bir baskıya maruz kalmamalı. Böyle bir baskı yine ters tepebilir ve psikolojik sorunlar doğurabilir.”
“ÇOCUKLARINIZI İHMAL ETMEYİN”
Anne babası eve geç gelen anaokulu ve ilkokul öğrencilerinin, hissettikleri yoksunluk sendromu nedeniyle uykuya dalma ve uykuyu sürdürmede sorun yaşadıklarını vurgulayan Prof. Dr. Hikmet Yılmaz “Hiç değilse her iki ebeveynin de geç gelmemesi, belki sıraya konarak birinin erken gelerek yemek ve uyku saatlerindeki düzeni yerleştirmesi, sağlanan dönüşümlü erken gelme çözümüyle de anne baba yoksunluğunun psikolojik olumsuz etkilerinin sınırlanması ya da ortadan kaldırılması mümkün olabilir” ifadelerini kullandı.
Son Güncelleme: Perşembe, 20 Eylül 2018 10:45
Gösterim: 1731
2 gün sonra gerçekleşecek TEOG sınavı öncesi hazırlıklar yoğun şekilde devam ediyor. Hem öğrencilerin hem de velilerin heyecanları arttı. Mektebim Başarı Artırma Merkezi (BAM) Uzmanları, TEOG öncesi veli ve öğrencilerin stresi azaltmak için neler yapması gerektiğini anlattı.
TEOG sınavına 2 gün kaldı ve hem öğrenciler hem de veliler heyecanlı. Öğrencilerin sınava hazırlanırken yaşadıkları kaygı veliler de fazlasıyla olduğundan bazen bu kaygı ile baş etmek ve kaygı yaşarken çocuklarınızla iletişim kurmak zor olabiliyor. Bu nedenle sınava günler kala daha sağlıklı kurulabilecek bir iletişim için çaba sarf etmek gerekebilir. Sınav dönemindeki anne-baba-çocuk ilişkisindeki olumsuzluklar çocuğunuz ile ilerleyen yıllardaki ilişkinizi de etkileyecektir. Çocuklarımız ile sağlıklı iletişim kurabilmek ve onlara sınavda destek olabilmek için neler yapmalıyız? Mektebim Başarı Artırma Merkezi (BAM) Uzmanları, TEOG öncesi veli ve öğrencilerin stresi azaltmak için neler yapması gerektiğini anlattı.
- Bu dönemde çocuklarınız için daha çok beklenti içine girebilirsiniz. Çocuğunuzun almasını istediğiniz puanlar ve kazanmasını istediğiniz okullar olabilir. Çocuğunuzun bu beklentilerinize yönelik yeterince ders çalışmadığını düşünebilirsiniz fakat sınava az zaman kala çocuğunuzun süreçte neleri yapamadığına değil neleri yapabildiğine odaklanın. “Arkadaşların senden daha çok çalıştı, yeterince çalışmadın, sınavı kazanamayacaksın” gibi olumsuz sözcükleri kullanmayın. Çocuğunuzun elinden geleni yaptığını söyleyerek gelecek ile ilgili umutlarını kırmadan konuşun.
- Gelecek ile ilgili kaygılarınızı çocuğunuza iletmeyin. Sizin kaygılarınız çocuğunuzun da kaygısını arttıracak ve çocuğunuzun başarılı olmakla ilgili kendini baskı altında hissetmesine neden olacaktır. Yoğun kaygı, performansı olumsuz etkileyeceği için çocuğunuzun sınav başarısını da olumsuz etkileyecektir. Kaygılarınızın çok yoğun olduğunu düşünüyorsanız sizi kaygılandıran olumsuz düşüncelere odaklanarak onlar yerine daha olumlu ve gerçekçi düşünceler yerleştirmeye çalışın.
- Sınav önemli olmakla birlikte çocuğunuza sınavın onun bilgisini ölçeceğini kişiliğiyle ilgili bir ölçüt olmadığını hissettirmeye çalışın. Çocuğunuz sınavı kazanamama durumunda kendisini yetersiz ve eksik hissetmesin. Çocuğunuzun başka başarı alanları ve başka güçlü yönleri olduğunu, hayatta başarılı olmak için başka seçenekleri olabileceğini söyleyin. Çocuğunuzu tüm yönleri ile başarı ve başarısızlıkları ile kabullendiğinizi ve çocuğunuzu sınav sonucu ne olursa olsun her şekilde seveceğinizi hissettirin.
- Çocuğunuzdan beklentiniz gerçekçi olsun. Her çocuk birbirinden farklıdır ve her çocuğun potansiyeli farklıdır. Çocuğunuzdan beklentiniz çocuğunuzun potansiyeli ile uyumlu olsun. Gerçekçi olmayan beklenti çocuğunuzun her zaman kendisini yetersiz hissetmesine neden olacaktır.
- Son günler çocuğunuzun uykusuna ve beslenmesine dikkat edin. Protein ağırlıklı besinler, sebze ve meyve ağırlıklı bir beslenme düzeni yerleştirmeye çalışın. Çocuğunuza çok ağır gelecek yağlı yemekler yememesine dikkat edin.
- Sınav sabahı çocuğunuza kaygısını azaltacak olumlu mesajlar vererek sevginizi ondan eksik etmeyin.
- Sınav günleri yaklaştıkça her zaman yaptığınızdan farklı davranmayın. Evde sadece sınav konuşmayın, gerçek hayattan kopmayın. Sınavdan önceki günler çocuğunuzun kendisini rahatlatacak aktiviteler yapmasını sağlayın. Yürüyüş yapması, sevdiği müzikleri dinlemesi, arkadaşları ile buluşması sağlanabilir.
Eğer çocuğunuzun sınav başarısını etkileyecek düzeyde bir kaygı yaşadığını düşünüyorsanız sınavdan önce psikolojik destek alabilirsiniz.
Bununla birlikte sınav yaklaştıkça bastıran gerginlik, öğrencilerin performansını düşürür. Bu durumla savaşmak için hem bedeni rahatlatıcı, hem zihni açıcı gevşeme teknikleri öğrencilerimize önerilebilir.
Sınav stresini nasıl yenersiniz?
Gevşeme egzersizleri hem bedeni hem zihni çalıştırıyor. Gevşemenin iki temel anahtarı bulunuyor. Birisi doğru nefes alıp verme, diğeri kasları iyice gevşetebilme.
Gevşeyince uykuda kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Kontrol sizde
Havayı burundan soluyup, ağızdan verilen sakin, ritmik bir nefes olan diyafram nefesinde, nefes alma ve verme süresinin eşit olması gerekiyor. Diyafram nefesinde alınan nefes ciğerlerimizin tümünü dolduracağından göğüs yerine karın inip çıkıyor.
Kasları iyice gevşetebilmek için kasların gergin haliyle gevşemiş hali arasındaki farkı öğrenmeniz gerekiyor. 20 dakika süren egzersiz iki saatlik derin uykunun sağladığı yararı sağlıyor. Önemli olan, kaslardaki gerginliği fark edip, kendi kontrolünüzle ortadan kaldırıp gevşeyebileceğinizi görmek.
Düşüncelerle savaşmayın
Koltuğunuzda rahat oturun. Gözlerinizi kapatın. Gevşeyebildiğiniz kadar gevşeyin. Gevşeme seansı sırasında aklınıza birçok düşünce gelebilir. Kimi hoş, kimi stres yaratıcı düşünceler olabilir. Bu düşüncelerle savaşmayın. Kafanızın içinden serbestçe geçip gitmelerine izin verin. Herhangi bir düşünce akışına kapılıp gidiyorsanız dikkatinizi yeniden gevşeklik duygusuna yönlendirin.
Zihin uyanık ama dingin
Dikkatinizi egzersiz sırasında yapılması gerekenlere ve nefes alıp vermeye yönelttiğinizde, gevşeme kendiliğinden gerçekleşecek.
Derin gevşeme uykudan farklıdır. Zihniniz uyanık ancak dingin olacak. Seansın bitiminde enerjinizin yenilendiğini ve zihninizin netleştiğini göreceksiniz.
Giysileriniz sıkmamalı, karnınız biraz aç olmalı.
Gevşemeyi öğrendikçe bedeninizin derinlemesine gevşediğini hissedeceksiniz. Birkaç gevşeme seansından sonra bu duygu belirginleşir. Her seansta neler hissettiğinizi hatırlamanız daha sonraki seanslarda daha çabuk ve daha kolay gevşemeye yardımcı olacaktır.
Gevşeme egzersizlerini yatarak da oturarak da yapabilirsiniz. Her iki durumda da bedenin rahat olması çok önemli. Rahat giysiler giyin, varsa kemerinizi gevşetin. Egzersizi oturarak yapacaksanız arkası yüksek koltuk seçmeye dikkat edin. Başınızın arkası boşlukta kalmasın.
Seanstan önce bir saat içinde bir şey yemeyin. Sindirim sistemi gevşeme süresince yavaşlar ve tok karnına seans uykunuzu getirebilir.
İŞTE RAHATLAMA TEKNİKLERİ
Stresli öğrenciler, bu gevşeme tekniklerini evde rahatlıkla uygulayabilir. Bu yöntemler, sınava beş kala gereken enerjiyi toplamalarına yardımcı olacaktır.
1 - Nefesle başlayın
Oturduğunuz koltukta en rahat pozisyona gelin. Gözlerinizi kapatın, nefese alıp verişinizin ritmini hissedin. Nefesinizi burundan alıp ağızdan vermeye başlayın. Yavaş ve kolay bir biçimde. Her nefes verişte bedeninizin biraz daha gevşediğini fark edin. Dikkatinizi bunlara yoğunlaştırın. Aklınıza başka düşünceler geldiğinde yine bunlara vermeye çalışın, diğerleri yavaşça uzaklaşacaktır. Sakin ve doğal şekilde nefes alıp vermeye devam edin. Burnunuzdan sakin ve kolay nefes alıp ağzınızdan verin.
2 - Yumruk yapıp el kaslarını gerin
Kollarınızı iki yana sarkıtın ve bir yandan nefes alırken, ellerinizi yumruk yaparak el kaslarınızı gerin. Yumruklarınızı sıkın. Biraz bu durumda bekledikten sonra yumruklarınızı açın ve ellerinizin gevşemesine izin verin. El kaslarınızın ne kadar gevşek olduğunu ve ısınmaya başladığını fark etmeye çalışın. Burnunuzdan sakin, kolay nefes alıp ağzınızdan verin. Ellerinizdeki gevşekliği bozmadan nefes alırken, kollarınızdaki kasları gerin. Birkaç saniye tutun ve bırakın. Kol kaslarının çözüldüğünü hissedin. Derin ve rahat bir şekilde nefes alıp vermeyi sürdürün. Kollarınız gittikçe gevşiyor, elleriniz ve kollarınız tümüyle gevşedi.
3 - Omzu ve boynu rahatlatın
Burnunuzdan sakin ve kolay şekilde nefes alıp, ağzınızdan verin. Ellerinizde ve kollarınızdaki gevşekliği korumaya çalışırken bir yandan derin nefes alıp omuzlarınızı yukarı kaldırarak omuz ve boyun kaslarını gerin. Biraz bu durumda kalın ve bırakın.
Gerginliğin omuz ve boyundan uzaklaştığını hissedin. Bu şekilde rahat sakin ve derin derin nefes almaya devam edin. Kollarınız ve omuzlarınız öylesine gevşek ve ağır ki oynatmak istemiyorsunuz. Dikkatinizi bu huzurlu ve rahat duyguya yoğunlaştırın.
4 - Dikkati karnınıza yöneltin
Derin bir nefes alın ve göğsünüzde tutun. Kasları gergin tutun ve bırakın. Derin ve rahat nefes alıp vermeye devam edin. Göğüs kaslarınızın gerginliklerini atıp gevşediğini hissedin.
Dikkatinizi karnınıza yöneltin. Burnunuzdan derin nefes alıp, karnınızda tutun. Karın kaslarınızın iyice gerildiğini fark edin ve bırakın. İyice gevşediğinizi hissedeceksiniz.
Her nefes verişte de bedeninizin merkezinden sıcak ve rahat bir duygu yayılıyor. Dikkatinizi kalçalarınızdaki kaslara yöneltin. Derin nefes alıp kasları gerin, nefesinizi tutun ve kalçalarınızdaki gerginliği bir kaç saniye sürdürün ve bırakın. Kalça kaslarınız iyice gevşesin.
5 - Bacak kaslarını kasıp gevşetin
Bacaklarınızdaki kasları kasın. Bu kasların gerildiğini fark edin. Nefesinizi verirken bu kasları bırakın ve gevşemelerine izin verin. Bacaklarınızı gevşek tutarak ayaklarınızı öne uzatın ayaklarınızdaki bütün kasları gerin, ayak parmaklarınızı bükün ve bırakın.
Ayağınızdaki gerginliğin kaybolduğunu hissedin. Dikkatinizi bedeninizin tümüne verin kollarınız, bacaklarınız ve bedeniniz tamamen gevşemiş durumda. Tüm kaslarınızda ağır ve sıcak duygu var. Kollarınızda ve ellerinizde dolaşan sıcaklığı hissedin.
6 - Yüzünüzdeki kasları gerin
Derin nefes alırken yüzünüzdeki kasları gerin. Yüzünüzü iyice buruşturun, kaşlarınızı çatın, çenenizi kasın. Bir seferde nefesi vererek yüzünüzdeki bütün kasları gevşetin. Yüzünüzdeki derinin yayıldığını ve düzeldiğini fark edin. Gözlerinizin çevresindeki kaslar gerginlikten kurtulacak, rahatlama duygusu çenenize doğru süzülecek. Derin nefes alırken bütün bedeninizi kasın, biraz bekledikten sonra bırakın. Tüm bedeninizdeki kasları bırakın gevşesinler. Derin derin nefes alıp vermeyi sürdürün. Her nefes verişte bedeninizdeki tüm kasların biraz daha gevşediğini fark edeceksiniz. Yeniden dikkatinizi nefes alıp verişinize yoğunlaştırın. Burnunuzdan sakin ve kolay nefes alıp ağzınızdan verin. Alıp verdiğiniz her nefeste bedeniniz ve zihniniz daha sakinleşecek. Düşünceleriniz başka yerlere kayıyorsa dikkatinizi yeniden huzur duygusu ve nefesleriniz üzerine getirin.
7 - Belleğinize yerleştirin
Bir süre daha gevşeklik durumunun yarattığı duygularınızı gözden geçirin, daha sonra hatırlamak için belleğinize yerleştirdiğinizden emin olun. Şimdi yavaş yavaş bedeninizi eski uyanıklık durumuna döndürmeye başlayın. Gözleriniz hâlâ kapalı, el ve ayak parmaklarınızı yavaş yavaş oynatın. Kollarınızı ve bacaklarınızı hafif hafif oynatın, başınızı bir yandan diğer yana çevirin. Yavaşça bedeninizi hareket ettirin. Hiç acele etmeden gözlerinizi açın, yine derin bir nefes alın ve bırakın. Bu süreçten yavaş yavaş çıkın ki bedeninizin vites değiştirme şansı olsun. Yavaş yavaş ayağa kalkıp gerinerek bedeninizin normal aktivite düzeyine dönmesine yardımcı olun. Bedeniniz enerji dolu. Günlük işlerinize devam etmek için hazırsınız.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
2 gün sonra gerçekleşecek TEOG sınavı öncesi hazırlıklar yoğun şekilde devam ediyor. Hem öğrencilerin hem de velilerin heyecanları arttı. Mektebim Başarı Artırma Merkezi (BAM) Uzmanları, TEOG öncesi veli ve öğrencilerin stresi azaltmak için neler yapması gerektiğini anlattı.
TEOG sınavına 2 gün kaldı ve hem öğrenciler hem de veliler heyecanlı. Öğrencilerin sınava hazırlanırken yaşadıkları kaygı veliler de fazlasıyla olduğundan bazen bu kaygı ile baş etmek ve kaygı yaşarken çocuklarınızla iletişim kurmak zor olabiliyor. Bu nedenle sınava günler kala daha sağlıklı kurulabilecek bir iletişim için çaba sarf etmek gerekebilir. Sınav dönemindeki anne-baba-çocuk ilişkisindeki olumsuzluklar çocuğunuz ile ilerleyen yıllardaki ilişkinizi de etkileyecektir. Çocuklarımız ile sağlıklı iletişim kurabilmek ve onlara sınavda destek olabilmek için neler yapmalıyız? Mektebim Başarı Artırma Merkezi (BAM) Uzmanları, TEOG öncesi veli ve öğrencilerin stresi azaltmak için neler yapması gerektiğini anlattı.
- Bu dönemde çocuklarınız için daha çok beklenti içine girebilirsiniz. Çocuğunuzun almasını istediğiniz puanlar ve kazanmasını istediğiniz okullar olabilir. Çocuğunuzun bu beklentilerinize yönelik yeterince ders çalışmadığını düşünebilirsiniz fakat sınava az zaman kala çocuğunuzun süreçte neleri yapamadığına değil neleri yapabildiğine odaklanın. “Arkadaşların senden daha çok çalıştı, yeterince çalışmadın, sınavı kazanamayacaksın” gibi olumsuz sözcükleri kullanmayın. Çocuğunuzun elinden geleni yaptığını söyleyerek gelecek ile ilgili umutlarını kırmadan konuşun.
- Gelecek ile ilgili kaygılarınızı çocuğunuza iletmeyin. Sizin kaygılarınız çocuğunuzun da kaygısını arttıracak ve çocuğunuzun başarılı olmakla ilgili kendini baskı altında hissetmesine neden olacaktır. Yoğun kaygı, performansı olumsuz etkileyeceği için çocuğunuzun sınav başarısını da olumsuz etkileyecektir. Kaygılarınızın çok yoğun olduğunu düşünüyorsanız sizi kaygılandıran olumsuz düşüncelere odaklanarak onlar yerine daha olumlu ve gerçekçi düşünceler yerleştirmeye çalışın.
- Sınav önemli olmakla birlikte çocuğunuza sınavın onun bilgisini ölçeceğini kişiliğiyle ilgili bir ölçüt olmadığını hissettirmeye çalışın. Çocuğunuz sınavı kazanamama durumunda kendisini yetersiz ve eksik hissetmesin. Çocuğunuzun başka başarı alanları ve başka güçlü yönleri olduğunu, hayatta başarılı olmak için başka seçenekleri olabileceğini söyleyin. Çocuğunuzu tüm yönleri ile başarı ve başarısızlıkları ile kabullendiğinizi ve çocuğunuzu sınav sonucu ne olursa olsun her şekilde seveceğinizi hissettirin.
- Çocuğunuzdan beklentiniz gerçekçi olsun. Her çocuk birbirinden farklıdır ve her çocuğun potansiyeli farklıdır. Çocuğunuzdan beklentiniz çocuğunuzun potansiyeli ile uyumlu olsun. Gerçekçi olmayan beklenti çocuğunuzun her zaman kendisini yetersiz hissetmesine neden olacaktır.
- Son günler çocuğunuzun uykusuna ve beslenmesine dikkat edin. Protein ağırlıklı besinler, sebze ve meyve ağırlıklı bir beslenme düzeni yerleştirmeye çalışın. Çocuğunuza çok ağır gelecek yağlı yemekler yememesine dikkat edin.
- Sınav sabahı çocuğunuza kaygısını azaltacak olumlu mesajlar vererek sevginizi ondan eksik etmeyin.
- Sınav günleri yaklaştıkça her zaman yaptığınızdan farklı davranmayın. Evde sadece sınav konuşmayın, gerçek hayattan kopmayın. Sınavdan önceki günler çocuğunuzun kendisini rahatlatacak aktiviteler yapmasını sağlayın. Yürüyüş yapması, sevdiği müzikleri dinlemesi, arkadaşları ile buluşması sağlanabilir.
Eğer çocuğunuzun sınav başarısını etkileyecek düzeyde bir kaygı yaşadığını düşünüyorsanız sınavdan önce psikolojik destek alabilirsiniz.
Bununla birlikte sınav yaklaştıkça bastıran gerginlik, öğrencilerin performansını düşürür. Bu durumla savaşmak için hem bedeni rahatlatıcı, hem zihni açıcı gevşeme teknikleri öğrencilerimize önerilebilir.
Sınav stresini nasıl yenersiniz?
Gevşeme egzersizleri hem bedeni hem zihni çalıştırıyor. Gevşemenin iki temel anahtarı bulunuyor. Birisi doğru nefes alıp verme, diğeri kasları iyice gevşetebilme.
Gevşeyince uykuda kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Kontrol sizde
Havayı burundan soluyup, ağızdan verilen sakin, ritmik bir nefes olan diyafram nefesinde, nefes alma ve verme süresinin eşit olması gerekiyor. Diyafram nefesinde alınan nefes ciğerlerimizin tümünü dolduracağından göğüs yerine karın inip çıkıyor.
Kasları iyice gevşetebilmek için kasların gergin haliyle gevşemiş hali arasındaki farkı öğrenmeniz gerekiyor. 20 dakika süren egzersiz iki saatlik derin uykunun sağladığı yararı sağlıyor. Önemli olan, kaslardaki gerginliği fark edip, kendi kontrolünüzle ortadan kaldırıp gevşeyebileceğinizi görmek.
Düşüncelerle savaşmayın
Koltuğunuzda rahat oturun. Gözlerinizi kapatın. Gevşeyebildiğiniz kadar gevşeyin. Gevşeme seansı sırasında aklınıza birçok düşünce gelebilir. Kimi hoş, kimi stres yaratıcı düşünceler olabilir. Bu düşüncelerle savaşmayın. Kafanızın içinden serbestçe geçip gitmelerine izin verin. Herhangi bir düşünce akışına kapılıp gidiyorsanız dikkatinizi yeniden gevşeklik duygusuna yönlendirin.
Zihin uyanık ama dingin
Dikkatinizi egzersiz sırasında yapılması gerekenlere ve nefes alıp vermeye yönelttiğinizde, gevşeme kendiliğinden gerçekleşecek.
Derin gevşeme uykudan farklıdır. Zihniniz uyanık ancak dingin olacak. Seansın bitiminde enerjinizin yenilendiğini ve zihninizin netleştiğini göreceksiniz.
Giysileriniz sıkmamalı, karnınız biraz aç olmalı.
Gevşemeyi öğrendikçe bedeninizin derinlemesine gevşediğini hissedeceksiniz. Birkaç gevşeme seansından sonra bu duygu belirginleşir. Her seansta neler hissettiğinizi hatırlamanız daha sonraki seanslarda daha çabuk ve daha kolay gevşemeye yardımcı olacaktır.
Gevşeme egzersizlerini yatarak da oturarak da yapabilirsiniz. Her iki durumda da bedenin rahat olması çok önemli. Rahat giysiler giyin, varsa kemerinizi gevşetin. Egzersizi oturarak yapacaksanız arkası yüksek koltuk seçmeye dikkat edin. Başınızın arkası boşlukta kalmasın.
Seanstan önce bir saat içinde bir şey yemeyin. Sindirim sistemi gevşeme süresince yavaşlar ve tok karnına seans uykunuzu getirebilir.
İŞTE RAHATLAMA TEKNİKLERİ
Stresli öğrenciler, bu gevşeme tekniklerini evde rahatlıkla uygulayabilir. Bu yöntemler, sınava beş kala gereken enerjiyi toplamalarına yardımcı olacaktır.
1 - Nefesle başlayın
Oturduğunuz koltukta en rahat pozisyona gelin. Gözlerinizi kapatın, nefese alıp verişinizin ritmini hissedin. Nefesinizi burundan alıp ağızdan vermeye başlayın. Yavaş ve kolay bir biçimde. Her nefes verişte bedeninizin biraz daha gevşediğini fark edin. Dikkatinizi bunlara yoğunlaştırın. Aklınıza başka düşünceler geldiğinde yine bunlara vermeye çalışın, diğerleri yavaşça uzaklaşacaktır. Sakin ve doğal şekilde nefes alıp vermeye devam edin. Burnunuzdan sakin ve kolay nefes alıp ağzınızdan verin.
2 - Yumruk yapıp el kaslarını gerin
Kollarınızı iki yana sarkıtın ve bir yandan nefes alırken, ellerinizi yumruk yaparak el kaslarınızı gerin. Yumruklarınızı sıkın. Biraz bu durumda bekledikten sonra yumruklarınızı açın ve ellerinizin gevşemesine izin verin. El kaslarınızın ne kadar gevşek olduğunu ve ısınmaya başladığını fark etmeye çalışın. Burnunuzdan sakin, kolay nefes alıp ağzınızdan verin. Ellerinizdeki gevşekliği bozmadan nefes alırken, kollarınızdaki kasları gerin. Birkaç saniye tutun ve bırakın. Kol kaslarının çözüldüğünü hissedin. Derin ve rahat bir şekilde nefes alıp vermeyi sürdürün. Kollarınız gittikçe gevşiyor, elleriniz ve kollarınız tümüyle gevşedi.
3 - Omzu ve boynu rahatlatın
Burnunuzdan sakin ve kolay şekilde nefes alıp, ağzınızdan verin. Ellerinizde ve kollarınızdaki gevşekliği korumaya çalışırken bir yandan derin nefes alıp omuzlarınızı yukarı kaldırarak omuz ve boyun kaslarını gerin. Biraz bu durumda kalın ve bırakın.
Gerginliğin omuz ve boyundan uzaklaştığını hissedin. Bu şekilde rahat sakin ve derin derin nefes almaya devam edin. Kollarınız ve omuzlarınız öylesine gevşek ve ağır ki oynatmak istemiyorsunuz. Dikkatinizi bu huzurlu ve rahat duyguya yoğunlaştırın.
4 - Dikkati karnınıza yöneltin
Derin bir nefes alın ve göğsünüzde tutun. Kasları gergin tutun ve bırakın. Derin ve rahat nefes alıp vermeye devam edin. Göğüs kaslarınızın gerginliklerini atıp gevşediğini hissedin.
Dikkatinizi karnınıza yöneltin. Burnunuzdan derin nefes alıp, karnınızda tutun. Karın kaslarınızın iyice gerildiğini fark edin ve bırakın. İyice gevşediğinizi hissedeceksiniz.
Her nefes verişte de bedeninizin merkezinden sıcak ve rahat bir duygu yayılıyor. Dikkatinizi kalçalarınızdaki kaslara yöneltin. Derin nefes alıp kasları gerin, nefesinizi tutun ve kalçalarınızdaki gerginliği bir kaç saniye sürdürün ve bırakın. Kalça kaslarınız iyice gevşesin.
5 - Bacak kaslarını kasıp gevşetin
Bacaklarınızdaki kasları kasın. Bu kasların gerildiğini fark edin. Nefesinizi verirken bu kasları bırakın ve gevşemelerine izin verin. Bacaklarınızı gevşek tutarak ayaklarınızı öne uzatın ayaklarınızdaki bütün kasları gerin, ayak parmaklarınızı bükün ve bırakın.
Ayağınızdaki gerginliğin kaybolduğunu hissedin. Dikkatinizi bedeninizin tümüne verin kollarınız, bacaklarınız ve bedeniniz tamamen gevşemiş durumda. Tüm kaslarınızda ağır ve sıcak duygu var. Kollarınızda ve ellerinizde dolaşan sıcaklığı hissedin.
6 - Yüzünüzdeki kasları gerin
Derin nefes alırken yüzünüzdeki kasları gerin. Yüzünüzü iyice buruşturun, kaşlarınızı çatın, çenenizi kasın. Bir seferde nefesi vererek yüzünüzdeki bütün kasları gevşetin. Yüzünüzdeki derinin yayıldığını ve düzeldiğini fark edin. Gözlerinizin çevresindeki kaslar gerginlikten kurtulacak, rahatlama duygusu çenenize doğru süzülecek. Derin nefes alırken bütün bedeninizi kasın, biraz bekledikten sonra bırakın. Tüm bedeninizdeki kasları bırakın gevşesinler. Derin derin nefes alıp vermeyi sürdürün. Her nefes verişte bedeninizdeki tüm kasların biraz daha gevşediğini fark edeceksiniz. Yeniden dikkatinizi nefes alıp verişinize yoğunlaştırın. Burnunuzdan sakin ve kolay nefes alıp ağzınızdan verin. Alıp verdiğiniz her nefeste bedeniniz ve zihniniz daha sakinleşecek. Düşünceleriniz başka yerlere kayıyorsa dikkatinizi yeniden huzur duygusu ve nefesleriniz üzerine getirin.
7 - Belleğinize yerleştirin
Bir süre daha gevşeklik durumunun yarattığı duygularınızı gözden geçirin, daha sonra hatırlamak için belleğinize yerleştirdiğinizden emin olun. Şimdi yavaş yavaş bedeninizi eski uyanıklık durumuna döndürmeye başlayın. Gözleriniz hâlâ kapalı, el ve ayak parmaklarınızı yavaş yavaş oynatın. Kollarınızı ve bacaklarınızı hafif hafif oynatın, başınızı bir yandan diğer yana çevirin. Yavaşça bedeninizi hareket ettirin. Hiç acele etmeden gözlerinizi açın, yine derin bir nefes alın ve bırakın. Bu süreçten yavaş yavaş çıkın ki bedeninizin vites değiştirme şansı olsun. Yavaş yavaş ayağa kalkıp gerinerek bedeninizin normal aktivite düzeyine dönmesine yardımcı olun. Bedeniniz enerji dolu. Günlük işlerinize devam etmek için hazırsınız.
Son Güncelleme: Pazartesi, 23 Kasım 2015 11:29
Gösterim: 3247
Çocukların anne babalarından aldığı ilk eğitim hem okul yaşamına hem de tüm yaşamına damga vurduğunu aktaran Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, ailelere yapılması gereken 13 maddede tavsiyeler verdi.
Oğuzkaan Koleji, başarılı ve mutlu çocuklar yetiştirmek için eğitimde aile desteğinin şart olduğunu vurgulayan bir broşürle velileri bilgilendirdi.
Konuyla ilgili bilgi veren Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, “Okullar, birbirinden farklı kültür yapısına, eğitim anlayışına sahip ailelerde yetişen çocukların, kendi birikimlerini arkadaşları ile paylaştıkları ve birlikte eğitim öğretim aldıkları merkezlerdir. Çocukların anne babalarından aldığı ilk eğitim hem okul yaşamına hem de tüm yaşamına damga vurur. Dolayısıyla çocuğun okul başarısını etkileyen çeşitli faktörlerden en önemlilerinden biri de anne baba tutumudur. Eğitim öğretim yılının başladığı bu günlerde başarılı çocuklar yetiştirmeyi hepimiz istiyoruz. Okulun kendi üstüne düşen görevleri yerine getirmesi kadar ailelerin de kendi üstüne düşen görevleri yerine getirmesi olmazsa olmaz gerekliliktir. Bu 13 maddeye dikkat eden aileler başarılı ve mutlu çocuklar yetiştirirler” dedi.
Çocuğunuzun eğitim hayatını doğru desteklemek için dikkat etmeniz gerekenler:
1) Çocuklarınızı doğru tanıdığınızdan, onun yeteneklerinin farkında olduğunuzdan emin olun. Ona güvenin ve gerçekçi olmayan beklentiler içinde olmayın.
2) Tutum ve davranışlarınızla çocuklarınıza örnek olun, çocuklarınızda görmek istemediğiniz davranışlarda bulunmayın.
3) Bilgisayar, tv oyunları gibi teknolojik olanakların kullanımına sınır getirin ve bu konuda kararlı davranın.
4) Ödül verme yöntemini doğru kullanın. Her başarılı olduğunda ödüllendirerek çocuğun başarıyı başlı başına bir ödül olarak görmesini engellemeyin. Ayrıca çocuklar doğum gününde, bayramlarda, yeni yılda ve başarılı olduklarında aldıkları hediyeleri, ödülleri sevgi ifadesi olarak algılamazlar. Sevginizi ifade etmek istiyorsanız onlara önemli günlerin dışında hediye alın.
5) Çocuğun ders çalışmaktan başka sorumluluğu yokmuş gibi davranmayın. Çocuğunuzu gelişimi için arkadaşlarıyla oyun oynamaya, sportif faaliyetlere katılmaya, sanatsal etkinliklerde bulunmaya ve yetişkinlerle vakit geçirmeye teşvik edin.
6) Anne baba olarak çocuğunuzun eğitimi ile ilgili farklı anlayışlara sahipseniz, atacağınız adıma karar vermeden önce okulunuzdan, rehber öğretmeninizden veya bir uzmandan destek alın.
7) Huzurlu aile ortamında yetişen çocukların başarısının arttığı, buna karşılık anlaşmazlıkların yaşandığı ortamlarda yetişen çocukların başarısının düştüğü gözlemlenmektedir.
8) Çocuğunuzun kendine güven duygusunu engelleyecek söz ve davranışlardan kaçının. Güven duygusu, kişinin kendini onaylama ya da onaylamama tavrını ve ne ölçüde yetenekli, başarılı ve değerli olduğuna dair kişinin kendi inancını yansıtır. Kendine güvenen çocuklar kararlıdır, bağımsızdır ve zihinsel fonksiyonları güçlüdür. Kendine yeterince güvenmeyen çocuklar yapabileceklerinin daha azını yapar.
9) Evdeki kültürel atmosfer çocuğun okul başarısıyla ilişkilidir. Çocuğun evindeki kitap sayısı, internet erişimi, dergi gazete aboneliği onun eğitim algısını güçlendirir. Anne – baba – çocuk arasındaki iletişimin sağlıklı olduğu ailelerde çocukların dil ve düşünce gelişimi güçlenir.
10) Başarısız çocukların yarıdan çoğunun babalarının kendilerine zaman ayıramayacak kadar meşgul oldukları, yarıya yakınının ailesinde anne-baba ilişkisinin iyi olmadığı görülmektedir. Ailedeki bu ilgisiz ve sorunlu ortam sadece çocuğun okul başarısını etkilememekte, duygusal gelişiminde de sorunlar yaratmaktadır. Başarısız çocukların yarıya yakınında dikkatsizlik ve dalgınlık, üçte birinde arkadaş ilişkilerinde sorunlar, otoriteyle çatışma, yalan söyleme ve tırnak yeme gibi belli davranış problemleri gözlemlenmektedir. Okul başarısızlığıyla birlikte çocukta davranış problemi de görülüyorsa başarısızlığın kaynağının anne – babanın hatalı tutumu olduğu inancı güçlenmektedir.
11) Aileleri tarafından önemsenen, değer verilen ve desteklenen öğrencilerin, yeterince önemsenmeyen, sürekli eleştirilen ve yeteri kadar desteklenmeyen öğrencilere oranla daha yüksek başarı motivasyonuna sahip olduğu görülmektedir.
12) Çocuk, ebeveynin eğitim konusundaki düşünce ve duygularını kendine mal eder. Eğitimsel süreçlere değer veren, öğretmenin çabasına saygı duyan ebeveynler çocuğun okula karşı tutumlarını olumlu etkilerken, öğretmene saygısı olmayan ya da uzun bir eğitim görmediği halde yaşamda başarılı olan aileler genellikle olumsuz etkilenmektedir.
13) Okul başarısını etkileyen en önemli faktörlerden biri de çocuğun sorumluluk almaya ve başladığı işi bitirmeye alışmasıdır. Bu hemen gelişen bir durum değildir. Bebeklikten itibaren gelişen, anne ve babanın kazandırdığı bir süreçtir. Eğer anne ve baba bu duyguyu kazandırmak için fırsatlar yaratmamışsa ve okul zamanı geldiğinde derslerin sorumluluğunu almasını istiyorsa bir sorun yaşamaları ihtimali kuvvetlidir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
Çocukların anne babalarından aldığı ilk eğitim hem okul yaşamına hem de tüm yaşamına damga vurduğunu aktaran Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, ailelere yapılması gereken 13 maddede tavsiyeler verdi.
Oğuzkaan Koleji, başarılı ve mutlu çocuklar yetiştirmek için eğitimde aile desteğinin şart olduğunu vurgulayan bir broşürle velileri bilgilendirdi.
Konuyla ilgili bilgi veren Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, “Okullar, birbirinden farklı kültür yapısına, eğitim anlayışına sahip ailelerde yetişen çocukların, kendi birikimlerini arkadaşları ile paylaştıkları ve birlikte eğitim öğretim aldıkları merkezlerdir. Çocukların anne babalarından aldığı ilk eğitim hem okul yaşamına hem de tüm yaşamına damga vurur. Dolayısıyla çocuğun okul başarısını etkileyen çeşitli faktörlerden en önemlilerinden biri de anne baba tutumudur. Eğitim öğretim yılının başladığı bu günlerde başarılı çocuklar yetiştirmeyi hepimiz istiyoruz. Okulun kendi üstüne düşen görevleri yerine getirmesi kadar ailelerin de kendi üstüne düşen görevleri yerine getirmesi olmazsa olmaz gerekliliktir. Bu 13 maddeye dikkat eden aileler başarılı ve mutlu çocuklar yetiştirirler” dedi.
Çocuğunuzun eğitim hayatını doğru desteklemek için dikkat etmeniz gerekenler:
1) Çocuklarınızı doğru tanıdığınızdan, onun yeteneklerinin farkında olduğunuzdan emin olun. Ona güvenin ve gerçekçi olmayan beklentiler içinde olmayın.
2) Tutum ve davranışlarınızla çocuklarınıza örnek olun, çocuklarınızda görmek istemediğiniz davranışlarda bulunmayın.
3) Bilgisayar, tv oyunları gibi teknolojik olanakların kullanımına sınır getirin ve bu konuda kararlı davranın.
4) Ödül verme yöntemini doğru kullanın. Her başarılı olduğunda ödüllendirerek çocuğun başarıyı başlı başına bir ödül olarak görmesini engellemeyin. Ayrıca çocuklar doğum gününde, bayramlarda, yeni yılda ve başarılı olduklarında aldıkları hediyeleri, ödülleri sevgi ifadesi olarak algılamazlar. Sevginizi ifade etmek istiyorsanız onlara önemli günlerin dışında hediye alın.
5) Çocuğun ders çalışmaktan başka sorumluluğu yokmuş gibi davranmayın. Çocuğunuzu gelişimi için arkadaşlarıyla oyun oynamaya, sportif faaliyetlere katılmaya, sanatsal etkinliklerde bulunmaya ve yetişkinlerle vakit geçirmeye teşvik edin.
6) Anne baba olarak çocuğunuzun eğitimi ile ilgili farklı anlayışlara sahipseniz, atacağınız adıma karar vermeden önce okulunuzdan, rehber öğretmeninizden veya bir uzmandan destek alın.
7) Huzurlu aile ortamında yetişen çocukların başarısının arttığı, buna karşılık anlaşmazlıkların yaşandığı ortamlarda yetişen çocukların başarısının düştüğü gözlemlenmektedir.
8) Çocuğunuzun kendine güven duygusunu engelleyecek söz ve davranışlardan kaçının. Güven duygusu, kişinin kendini onaylama ya da onaylamama tavrını ve ne ölçüde yetenekli, başarılı ve değerli olduğuna dair kişinin kendi inancını yansıtır. Kendine güvenen çocuklar kararlıdır, bağımsızdır ve zihinsel fonksiyonları güçlüdür. Kendine yeterince güvenmeyen çocuklar yapabileceklerinin daha azını yapar.
9) Evdeki kültürel atmosfer çocuğun okul başarısıyla ilişkilidir. Çocuğun evindeki kitap sayısı, internet erişimi, dergi gazete aboneliği onun eğitim algısını güçlendirir. Anne – baba – çocuk arasındaki iletişimin sağlıklı olduğu ailelerde çocukların dil ve düşünce gelişimi güçlenir.
10) Başarısız çocukların yarıdan çoğunun babalarının kendilerine zaman ayıramayacak kadar meşgul oldukları, yarıya yakınının ailesinde anne-baba ilişkisinin iyi olmadığı görülmektedir. Ailedeki bu ilgisiz ve sorunlu ortam sadece çocuğun okul başarısını etkilememekte, duygusal gelişiminde de sorunlar yaratmaktadır. Başarısız çocukların yarıya yakınında dikkatsizlik ve dalgınlık, üçte birinde arkadaş ilişkilerinde sorunlar, otoriteyle çatışma, yalan söyleme ve tırnak yeme gibi belli davranış problemleri gözlemlenmektedir. Okul başarısızlığıyla birlikte çocukta davranış problemi de görülüyorsa başarısızlığın kaynağının anne – babanın hatalı tutumu olduğu inancı güçlenmektedir.
11) Aileleri tarafından önemsenen, değer verilen ve desteklenen öğrencilerin, yeterince önemsenmeyen, sürekli eleştirilen ve yeteri kadar desteklenmeyen öğrencilere oranla daha yüksek başarı motivasyonuna sahip olduğu görülmektedir.
12) Çocuk, ebeveynin eğitim konusundaki düşünce ve duygularını kendine mal eder. Eğitimsel süreçlere değer veren, öğretmenin çabasına saygı duyan ebeveynler çocuğun okula karşı tutumlarını olumlu etkilerken, öğretmene saygısı olmayan ya da uzun bir eğitim görmediği halde yaşamda başarılı olan aileler genellikle olumsuz etkilenmektedir.
13) Okul başarısını etkileyen en önemli faktörlerden biri de çocuğun sorumluluk almaya ve başladığı işi bitirmeye alışmasıdır. Bu hemen gelişen bir durum değildir. Bebeklikten itibaren gelişen, anne ve babanın kazandırdığı bir süreçtir. Eğer anne ve baba bu duyguyu kazandırmak için fırsatlar yaratmamışsa ve okul zamanı geldiğinde derslerin sorumluluğunu almasını istiyorsa bir sorun yaşamaları ihtimali kuvvetlidir.
Son Güncelleme: Perşembe, 15 Ekim 2015 10:53
Gösterim: 1816
Düzce Üniversitesi (DÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Engin Deniz, çocukların sağlıklı gelişimi açısından ailelerin evin en küçük odası yerine salonunu çocuklarına vermesi gerektiğini söyledi.
DÜ Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana Bilim Dalı Başkanı da olan Deniz, çocuğa verilmesi gereken iki temel eğitimin sorumluluk ve özgüven olduğunu, bunların kazandırılmasında ailelere büyük işler düştüğünü söyledi.
Sorumluluk kazandırılmayan çocukların bağımsız iş yapma becerisini kaybettiğini anlatan Deniz, özgüven eksikliğinin de başarıyı etkilediğini ve ileriki yaşlarda bireyleri mutsuz ettiğini dile getirdi.
Deniz, evlerin çocuğa göre düzenlemesinin önemine değinerek, şöyle devam etti:
"Günümüzde özellikle apartman hayatını dikkate aldığımızda maalesef çocukların oyun alanı yok. Kendilerini ifade edebilecekleri alanlar mevcut değil. Yaramazlık yapmak, hareketli olmak çocuğun doğasında var. Biz evin en küçük odasını çocuk odası yapıyoruz. Türk kültüründe en büyük oda müze gibi olan ve girişi yasaklanmış misafir odasıdır. Dolayısıyla çocuk kendini ifade edemiyor. Oyun alanı yok, sürekli yapmaması gerekeni söylüyoruz. Koşma, dokunma, hoplama, oynama... Peki bu çocuk ne yapacak? Temel kurallardan biri de çocuğa yapmaması gerekenleri değil yapması gerekenleri söylemeliyiz. Olumlu cümleler kurmamız gerekir. Toplumsal ve bireysel olarak gelişim açısından salonlarımız çocuk odası olmalıdır. Çocuk oyun oynayacak, kendisini ifade edecek, rahat hareket edebilecek, sokakta yapamadıklarını evde yapacak ki gelişimi sağlıklı gerçekleşsin."
Çocuk başarısızlıkla yüzleşsin
Baskı uygulanan çocukların stres yaşadığına işaret eden Deniz, "Gelişimi için çocukların başarısızlığı da tatmasına izin vermeliyiz. Bırakalım zayıf alsın, dersi geçemesin bu durum iyi yönetilirse ileriki yaşamına katkı sağlayacaktır. Çocuğun başarısız olma hakkı da var" ifadesini kullandı.
Deniz, okulların açılmasının ardından ailelerin sıklıkla çocuklarının evde uyumsuz hareketlerinden şikayetçi olarak psikolojik danışmanlık almak istediklerini aktararak, şunları kaydetti:
"Çocuğa genel olarak 'istekli' olmayı aşılamak gerekir. Bizler genellikle hırslı olmayı aşılamaya çalışıyoruz. Sürekli kıyaslama yaparak öz güveni ister istemez yok ediyoruz. Bunu yaparken çocuğa baştan yetersiz olduğunu vurguluyoruz. Veliler kendi yarışlarına çocukları alet etmesinler. Hatta hiç müdahale etmesinler. Çocuğun doğal evresini yaşamasına izin versinler. Okuldaki kurallardan dolayı yaramazlık yapamayan çocuk, bu hakkını evde kullanıyor olabilir. O yüzden ona evde geniş yaşam alanları tanıyın. Çocuk bakmak bir sanattır. Anne ve baba olabilmek de en büyük sanatçılıktır."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
Düzce Üniversitesi (DÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Engin Deniz, çocukların sağlıklı gelişimi açısından ailelerin evin en küçük odası yerine salonunu çocuklarına vermesi gerektiğini söyledi.
DÜ Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana Bilim Dalı Başkanı da olan Deniz, çocuğa verilmesi gereken iki temel eğitimin sorumluluk ve özgüven olduğunu, bunların kazandırılmasında ailelere büyük işler düştüğünü söyledi.
Sorumluluk kazandırılmayan çocukların bağımsız iş yapma becerisini kaybettiğini anlatan Deniz, özgüven eksikliğinin de başarıyı etkilediğini ve ileriki yaşlarda bireyleri mutsuz ettiğini dile getirdi.
Deniz, evlerin çocuğa göre düzenlemesinin önemine değinerek, şöyle devam etti:
"Günümüzde özellikle apartman hayatını dikkate aldığımızda maalesef çocukların oyun alanı yok. Kendilerini ifade edebilecekleri alanlar mevcut değil. Yaramazlık yapmak, hareketli olmak çocuğun doğasında var. Biz evin en küçük odasını çocuk odası yapıyoruz. Türk kültüründe en büyük oda müze gibi olan ve girişi yasaklanmış misafir odasıdır. Dolayısıyla çocuk kendini ifade edemiyor. Oyun alanı yok, sürekli yapmaması gerekeni söylüyoruz. Koşma, dokunma, hoplama, oynama... Peki bu çocuk ne yapacak? Temel kurallardan biri de çocuğa yapmaması gerekenleri değil yapması gerekenleri söylemeliyiz. Olumlu cümleler kurmamız gerekir. Toplumsal ve bireysel olarak gelişim açısından salonlarımız çocuk odası olmalıdır. Çocuk oyun oynayacak, kendisini ifade edecek, rahat hareket edebilecek, sokakta yapamadıklarını evde yapacak ki gelişimi sağlıklı gerçekleşsin."
Çocuk başarısızlıkla yüzleşsin
Baskı uygulanan çocukların stres yaşadığına işaret eden Deniz, "Gelişimi için çocukların başarısızlığı da tatmasına izin vermeliyiz. Bırakalım zayıf alsın, dersi geçemesin bu durum iyi yönetilirse ileriki yaşamına katkı sağlayacaktır. Çocuğun başarısız olma hakkı da var" ifadesini kullandı.
Deniz, okulların açılmasının ardından ailelerin sıklıkla çocuklarının evde uyumsuz hareketlerinden şikayetçi olarak psikolojik danışmanlık almak istediklerini aktararak, şunları kaydetti:
"Çocuğa genel olarak 'istekli' olmayı aşılamak gerekir. Bizler genellikle hırslı olmayı aşılamaya çalışıyoruz. Sürekli kıyaslama yaparak öz güveni ister istemez yok ediyoruz. Bunu yaparken çocuğa baştan yetersiz olduğunu vurguluyoruz. Veliler kendi yarışlarına çocukları alet etmesinler. Hatta hiç müdahale etmesinler. Çocuğun doğal evresini yaşamasına izin versinler. Okuldaki kurallardan dolayı yaramazlık yapamayan çocuk, bu hakkını evde kullanıyor olabilir. O yüzden ona evde geniş yaşam alanları tanıyın. Çocuk bakmak bir sanattır. Anne ve baba olabilmek de en büyük sanatçılıktır."
Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Kasım 2015 11:15
Gösterim: 1513
Uzmanlar, okula ilk kez başlayacak ancak ayrılma kaygısı yaşayan çocuklarda, "okul reddi" sorununun teşvik, cesaret ve öğretmenle kurulacak iletişimle çözülebileceğini belirtiyor.
Okula ilk kez başlayan ve "okul reddi" gelişen çocukların, ebeveynlerince cesaretlendirilmesi, övülmesi ve ödüllendirilmesi öneriliyor.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Elvan İşeri, okul öncesi bir eğitim kurumuna ya da ilkokula başlayacak çocuklarda ortaya çıkabilen "ayrılık kaygısının" normal kabul edilmesi gerektiğini, bunun çocuğun gelişiminin bir parçası olduğunu söyledi.
Ayrılık kaygısının belli bir düzeye kadar normal kabul edildiğini vurgulayan İşeri, üç yaşındaki çocukların bu ayrılığın geçici olduğunu anlayabileceğini belirtti. "Ayrılma kaygısı bozukluğunda, okul reddi sıktır" bilgisini veren İşeri, bunun davranış bozukluğuna bağlı okul reddinden mutlaka ayırt edilmesi gerektiği uyarısında bulundu.
İşeri, ayrılık kaygısının 12 yaş altındaki çocuklarda yaygın görüldüğüne dikkati çekerek, bu durumun en yoğun 7-8 yaşlarında hissedildiğini bildirdi. İşeri, "Ayrılık kaygısının yaygınlığı, okul çağı çocuklarında yüzde 4, tüm ergenlerde yüzde 1,6'dır" dedi.
İlaç tedavisi eklenebilir
Ayrılık kaygısı bozukluğu yaşayan çocuklar için çocuk, aile, okul ve arkadaş çevresini içine alan bir tedavi uygulanması gerektiğini anlatan İşeri, şu önerilerde bulundu:
"Çocuk okula devam etmesi konusunda cesaretlendirilmeli, teşvik edilmeli. Çocuğun katkıları övülmeli ve ödüllendirilmeli. Gerektiğinde çocuğun okulda kalma süresi giderek arttırılacak şekilde planlanmalı."
Öğretmenle kurulacak iletişimin önemi
Çocuk Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Runa İdil Uslu da çocukların ilk kez okula başlama sürecinde ailelerin ve eğitmenlerin bilinçli olması gerektiğini söyledi.
Uslu, çocuğun kaygısının normal karşılanması, öfke ile karşılık verilmemesi gerektiğine dikkati çekerek, “Öğretmenle kurulacak iletişim sayesinde, çocuk annesinden ayrılmaya tahammül edebilir” diye konuştu.
Bazı anne babaların çocuğun yerine her şeyi yapma eğiliminde olduğunu vurgulayan Uslu, bunun ebeveynlerce bazen zamansızlıktan, bazen titizlikten, bazen çocuğun kendi başına beceremeyeceği endişesiyle yapıldığını, ancak bu tutumun çocuğun kazanabileceği becerileri olumsuz etkilediğini kaydetti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
Uzmanlar, okula ilk kez başlayacak ancak ayrılma kaygısı yaşayan çocuklarda, "okul reddi" sorununun teşvik, cesaret ve öğretmenle kurulacak iletişimle çözülebileceğini belirtiyor.
Okula ilk kez başlayan ve "okul reddi" gelişen çocukların, ebeveynlerince cesaretlendirilmesi, övülmesi ve ödüllendirilmesi öneriliyor.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Elvan İşeri, okul öncesi bir eğitim kurumuna ya da ilkokula başlayacak çocuklarda ortaya çıkabilen "ayrılık kaygısının" normal kabul edilmesi gerektiğini, bunun çocuğun gelişiminin bir parçası olduğunu söyledi.
Ayrılık kaygısının belli bir düzeye kadar normal kabul edildiğini vurgulayan İşeri, üç yaşındaki çocukların bu ayrılığın geçici olduğunu anlayabileceğini belirtti. "Ayrılma kaygısı bozukluğunda, okul reddi sıktır" bilgisini veren İşeri, bunun davranış bozukluğuna bağlı okul reddinden mutlaka ayırt edilmesi gerektiği uyarısında bulundu.
İşeri, ayrılık kaygısının 12 yaş altındaki çocuklarda yaygın görüldüğüne dikkati çekerek, bu durumun en yoğun 7-8 yaşlarında hissedildiğini bildirdi. İşeri, "Ayrılık kaygısının yaygınlığı, okul çağı çocuklarında yüzde 4, tüm ergenlerde yüzde 1,6'dır" dedi.
İlaç tedavisi eklenebilir
Ayrılık kaygısı bozukluğu yaşayan çocuklar için çocuk, aile, okul ve arkadaş çevresini içine alan bir tedavi uygulanması gerektiğini anlatan İşeri, şu önerilerde bulundu:
"Çocuk okula devam etmesi konusunda cesaretlendirilmeli, teşvik edilmeli. Çocuğun katkıları övülmeli ve ödüllendirilmeli. Gerektiğinde çocuğun okulda kalma süresi giderek arttırılacak şekilde planlanmalı."
Öğretmenle kurulacak iletişimin önemi
Çocuk Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Runa İdil Uslu da çocukların ilk kez okula başlama sürecinde ailelerin ve eğitmenlerin bilinçli olması gerektiğini söyledi.
Uslu, çocuğun kaygısının normal karşılanması, öfke ile karşılık verilmemesi gerektiğine dikkati çekerek, “Öğretmenle kurulacak iletişim sayesinde, çocuk annesinden ayrılmaya tahammül edebilir” diye konuştu.
Bazı anne babaların çocuğun yerine her şeyi yapma eğiliminde olduğunu vurgulayan Uslu, bunun ebeveynlerce bazen zamansızlıktan, bazen titizlikten, bazen çocuğun kendi başına beceremeyeceği endişesiyle yapıldığını, ancak bu tutumun çocuğun kazanabileceği becerileri olumsuz etkilediğini kaydetti.
Son Güncelleme: Salı, 08 Eylül 2015 13:57
Gösterim: 1508

