Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise eğitimini sil baştan düzenleyen Yeni Ortaöğretim Yönetmeliği'nde tüm okullara ibadethane açılması' maddesi de yer alıyor.

MEB 'in yeni Ortaöğretim Yönetmeliği'nin 99 maddesinde, "Talep olması halinde ibadet ihtiyaçlarını karşılayacak uygun mekan ayrılabilir" ifadesi yer alıyor. Uzmanlar bu ifadeyle okullarda tüm dinlere yönelik ibadethane açılabileceğini savunuyor. MEB yetkilileri okullarda talep olması halinde mescit açıldığını, ancak diğer dinlere yönelik bir talep gelmediğini söylüyor.

Bu maddeyle Alevi öğrencilerin yoğun olduğu yerlerde talep gelmesi halinde okul içinde ibadet yeri açılıp açılamayacağı sorusu gündeme gelirken, Bakanlık yetkilileri, "Talep gelirse değerlendirilir" demekle yetindi.

Vatan'dan Kıvanç El'in haberine göre, yönetmeliği değerlendiren eğitimci Alaaddin Dinçer düzenlemeyi, "Herkes biliyor ki bu düzenleme her okula mescit anlamına gelir. Diğer dinlere ilişkin bir adım atılacağını sanmıyorum. Alevi vatandaşlar talep ettiğinde bir adım atılmayacaktır. Burada kriter ne olacak? Kaç öğrenci talep ederse, nerede açılacak, hiç bir bilgi yok yönetmelikte. Tamamen ucu açık bir düzenleme" değerlendirmesinde bulundu.

İmam hatip öğretmenine mahalle görevi

Yönetmeliğin 86. maddesinde de dikkat çeken bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme ile İHL öğretmenlerine mahalleyi gezerek, halkla ilişki kurma görevi verildi. Yönetmelikte, " Anadolu imam-hatip ve imam-hatip lisesi meslek dersleri öğretmenleri gerek ders saatleri içerisinde, gerekse ders saatleri dışında olmak üzere öğrencilerin mesleki becerilerinin geliştirilmesi için çevreyle ilişki kurmalarına rehberlik ederek mesleki uygulamalarının verimli olması yönünde çalışmalar yapar, dinî konularda halkın bilgilendirilmesine yönelik faaliyetlere katılır" denildi. Eski yönetmelikteki imam hatip öğretmenlerinin müftülük kontrolünde müftülerle beraber iş birliği yapacağı ifade edilirken, yeni düzenlemede bu hüküm yer almadı. Böylece İHL öğretmenleri kendileri mahallede dini bilgilendirme çalışması yapabilecek.

> Her okula ibadethane geliyor

Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise eğitimini sil baştan düzenleyen Yeni Ortaöğretim Yönetmeliği'nde tüm okullara ibadethane açılması' maddesi de yer alıyor.

MEB 'in yeni Ortaöğretim Yönetmeliği'nin 99 maddesinde, "Talep olması halinde ibadet ihtiyaçlarını karşılayacak uygun mekan ayrılabilir" ifadesi yer alıyor. Uzmanlar bu ifadeyle okullarda tüm dinlere yönelik ibadethane açılabileceğini savunuyor. MEB yetkilileri okullarda talep olması halinde mescit açıldığını, ancak diğer dinlere yönelik bir talep gelmediğini söylüyor.

Bu maddeyle Alevi öğrencilerin yoğun olduğu yerlerde talep gelmesi halinde okul içinde ibadet yeri açılıp açılamayacağı sorusu gündeme gelirken, Bakanlık yetkilileri, "Talep gelirse değerlendirilir" demekle yetindi.

Vatan'dan Kıvanç El'in haberine göre, yönetmeliği değerlendiren eğitimci Alaaddin Dinçer düzenlemeyi, "Herkes biliyor ki bu düzenleme her okula mescit anlamına gelir. Diğer dinlere ilişkin bir adım atılacağını sanmıyorum. Alevi vatandaşlar talep ettiğinde bir adım atılmayacaktır. Burada kriter ne olacak? Kaç öğrenci talep ederse, nerede açılacak, hiç bir bilgi yok yönetmelikte. Tamamen ucu açık bir düzenleme" değerlendirmesinde bulundu.

İmam hatip öğretmenine mahalle görevi

Yönetmeliğin 86. maddesinde de dikkat çeken bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme ile İHL öğretmenlerine mahalleyi gezerek, halkla ilişki kurma görevi verildi. Yönetmelikte, " Anadolu imam-hatip ve imam-hatip lisesi meslek dersleri öğretmenleri gerek ders saatleri içerisinde, gerekse ders saatleri dışında olmak üzere öğrencilerin mesleki becerilerinin geliştirilmesi için çevreyle ilişki kurmalarına rehberlik ederek mesleki uygulamalarının verimli olması yönünde çalışmalar yapar, dinî konularda halkın bilgilendirilmesine yönelik faaliyetlere katılır" denildi. Eski yönetmelikteki imam hatip öğretmenlerinin müftülük kontrolünde müftülerle beraber iş birliği yapacağı ifade edilirken, yeni düzenlemede bu hüküm yer almadı. Böylece İHL öğretmenleri kendileri mahallede dini bilgilendirme çalışması yapabilecek.

Son Güncelleme: Salı, 10 Eylül 2013 13:59

Gösterim: 1494

Türkiye, matematik eğitimi başarısında 50 ülke arasında 35. Fen bilimleri alanında da 36. sırada.

öğrenci sınıfMehmet Y. Yılmaz, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde eğitim sistemini eleştirdi. Yılmaz köşesinde, 2011 yılında 50 ülkede yapılan Uluslararası Fen ve Matematik Çalışması (TIMSS) sonuçlarından örnek vererek "Üç dönemdir iktidarda olan partinin 4 Milli Eğitim Bakanı işbaşına gelmiş, onların da uğraştığı şey imam hatiplerin orta bölümünü açmak, ortaöğretime geçiş sınavının şartlarını her yıl değiştirmek, dini ağırlıklı bir eğitim sistemi yaratma peşine düşmek. Ne matematik öğretebiliyoruz, ne fen, ne yabancı dil. Ve hatta ne de Türkçe. Bu sorunu çözemezsek ne orta gelişmişlik çemberini kırabilmemiz mümkün ne de teknoloji ve bilgi üreten bir toplum olabiliriz." diye yazdı.

İşte Yılmaz’ın yazısı;

Ülkelerin eğitim sistemlerinin işleyişini ve başarısını diğer ülkeler ile kıyaslayabilmelerine olanak vermek için 1995’ten bu yana bir araştırma yapılıyor.

Uluslararası Fen ve Matematik Çalışması (Trends in International Mathematics and Science Study-TIMSS) her 4 yılda bir yenileniyor.

IEA isimli uluslararası bir kuruluş tarafından yapılan bu araştırma 4. ve 8. sınıf öğrencilerinin fen ve matematik alanındaki başarılarını ölçüyor.

Bu araştırmanın sonuncusu 2011 yılında yapıldı.

50 ülke arasında Türkiye, matematik eğitimi başarısında 35. sırada.

Listenin ilk sıralarında Singapur, Güney Kore, Hong Kong, Taipei, Japonya, Kuzey İrlanda, İngiltere, Rusya, ABD gibi ülkeler var. Hemen hepsi teknoloji ve bilgi üretip ihraç eden ülkeler bunlar.

50 ülkenin başarı sıralamasında Türkiye’nin yeri 35’incilik ve TIMSS başarı ortalamasının da sekiz sıra altında.

Bizden daha kötü durumda olan ülkeler şunlar: Azerbaycan, Şili, Tayland, Ermenistan, Gürcistan, Bahreyn, Arap Emirlikleri, İran, Katar, Suudi Arabistan, Umman, Tunus, Kuveyt, Fas ve Yemen.

Araştırmanın sonuçlarının İnsani Gelişmişlik Endeksi ile paralellik gösterdiğini de belirteyim.

Matematik eğitiminin içeriğinden okulların durumuna kadar birçok faktörün de değerlendirildiği bu çalışmayı TIMSS’in internet sitesinde bulabilirsiniz.

Fen bilimleri alanında da durumumuz farklı değil, 36. sıradayız. İlk sıralar yine teknoloji ve bilgi üretip satan ülkelerden oluşuyor, son sıralar yine aynı!

Ve Türkiye bundan önceki araştırmadaki sonuçlara göre gerileme de göstermiş.

TBMM kurulduğundan beri 61 hükümette 76 Milli Eğitim Bakanı görev yapmış, varabildiğimiz yer burası.

Ne matematik öğretebiliyoruz, ne fen, ne yabancı dil. Ve hatta ne de Türkçe. Bu sorunu çözemezsek ne orta gelişmişlik çemberini kırabilmemiz mümkün ne de teknoloji ve bilgi üreten bir toplum olabiliriz.

Üç dönemdir iktidarda olan partinin 4 Milli Eğitim Bakanı işbaşına gelmiş, onların da uğraştığı şey imam hatiplerin orta bölümünü açmak, ortaöğretime geçiş sınavının şartlarını her yıl değiştirmek, dini ağırlıklı bir eğitim sistemi yaratma peşine düşmek.

Çocuklar ve gelecek kimsenin umurunda değil!

> Matematikte 35, fen bilimlerinde 36. sıradayız

Türkiye, matematik eğitimi başarısında 50 ülke arasında 35. Fen bilimleri alanında da 36. sırada.

öğrenci sınıfMehmet Y. Yılmaz, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde eğitim sistemini eleştirdi. Yılmaz köşesinde, 2011 yılında 50 ülkede yapılan Uluslararası Fen ve Matematik Çalışması (TIMSS) sonuçlarından örnek vererek "Üç dönemdir iktidarda olan partinin 4 Milli Eğitim Bakanı işbaşına gelmiş, onların da uğraştığı şey imam hatiplerin orta bölümünü açmak, ortaöğretime geçiş sınavının şartlarını her yıl değiştirmek, dini ağırlıklı bir eğitim sistemi yaratma peşine düşmek. Ne matematik öğretebiliyoruz, ne fen, ne yabancı dil. Ve hatta ne de Türkçe. Bu sorunu çözemezsek ne orta gelişmişlik çemberini kırabilmemiz mümkün ne de teknoloji ve bilgi üreten bir toplum olabiliriz." diye yazdı.

İşte Yılmaz’ın yazısı;

Ülkelerin eğitim sistemlerinin işleyişini ve başarısını diğer ülkeler ile kıyaslayabilmelerine olanak vermek için 1995’ten bu yana bir araştırma yapılıyor.

Uluslararası Fen ve Matematik Çalışması (Trends in International Mathematics and Science Study-TIMSS) her 4 yılda bir yenileniyor.

IEA isimli uluslararası bir kuruluş tarafından yapılan bu araştırma 4. ve 8. sınıf öğrencilerinin fen ve matematik alanındaki başarılarını ölçüyor.

Bu araştırmanın sonuncusu 2011 yılında yapıldı.

50 ülke arasında Türkiye, matematik eğitimi başarısında 35. sırada.

Listenin ilk sıralarında Singapur, Güney Kore, Hong Kong, Taipei, Japonya, Kuzey İrlanda, İngiltere, Rusya, ABD gibi ülkeler var. Hemen hepsi teknoloji ve bilgi üretip ihraç eden ülkeler bunlar.

50 ülkenin başarı sıralamasında Türkiye’nin yeri 35’incilik ve TIMSS başarı ortalamasının da sekiz sıra altında.

Bizden daha kötü durumda olan ülkeler şunlar: Azerbaycan, Şili, Tayland, Ermenistan, Gürcistan, Bahreyn, Arap Emirlikleri, İran, Katar, Suudi Arabistan, Umman, Tunus, Kuveyt, Fas ve Yemen.

Araştırmanın sonuçlarının İnsani Gelişmişlik Endeksi ile paralellik gösterdiğini de belirteyim.

Matematik eğitiminin içeriğinden okulların durumuna kadar birçok faktörün de değerlendirildiği bu çalışmayı TIMSS’in internet sitesinde bulabilirsiniz.

Fen bilimleri alanında da durumumuz farklı değil, 36. sıradayız. İlk sıralar yine teknoloji ve bilgi üretip satan ülkelerden oluşuyor, son sıralar yine aynı!

Ve Türkiye bundan önceki araştırmadaki sonuçlara göre gerileme de göstermiş.

TBMM kurulduğundan beri 61 hükümette 76 Milli Eğitim Bakanı görev yapmış, varabildiğimiz yer burası.

Ne matematik öğretebiliyoruz, ne fen, ne yabancı dil. Ve hatta ne de Türkçe. Bu sorunu çözemezsek ne orta gelişmişlik çemberini kırabilmemiz mümkün ne de teknoloji ve bilgi üreten bir toplum olabiliriz.

Üç dönemdir iktidarda olan partinin 4 Milli Eğitim Bakanı işbaşına gelmiş, onların da uğraştığı şey imam hatiplerin orta bölümünü açmak, ortaöğretime geçiş sınavının şartlarını her yıl değiştirmek, dini ağırlıklı bir eğitim sistemi yaratma peşine düşmek.

Çocuklar ve gelecek kimsenin umurunda değil!

Son Güncelleme: Cumartesi, 07 Eylül 2013 10:20

Gösterim: 2088

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Çorum İl Müdürlüğü’ne Aytekin Girgin, Bakanlık Müşavirliklerine ise Melik Türedi, Ercan Demirci ve Enes Karaman atandı.

meb'e yeni atamaMilli Eğitim ile Dışişleri Bakanlıklarına ait atama kararları Resmi Gazete'de yayımlandı. 

Resmi Gazete'de yer alan atama kararlarına göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın açık bulunan 1'inci derece kadrolu Çorum İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne Aytekin Girgin'in atanması, açık bulunan 1'inci derece kadrolu Bakanlık Müşavirliklerine Melik Türedi, Ercan Demirci ve Enes Karaman'ın atanması, uygun görüldü.

Dışişleri Bakanlığı’nda ise açık bulunan 1'inci derece kadrolu Protokol Genel Müdür Yardımcılığı'na Tunca Özçuhadar, atandı. 

> Milli Eğitim Bakanlığı’na yeni atamalar yapıldı

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Çorum İl Müdürlüğü’ne Aytekin Girgin, Bakanlık Müşavirliklerine ise Melik Türedi, Ercan Demirci ve Enes Karaman atandı.

meb'e yeni atamaMilli Eğitim ile Dışişleri Bakanlıklarına ait atama kararları Resmi Gazete'de yayımlandı. 

Resmi Gazete'de yer alan atama kararlarına göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın açık bulunan 1'inci derece kadrolu Çorum İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne Aytekin Girgin'in atanması, açık bulunan 1'inci derece kadrolu Bakanlık Müşavirliklerine Melik Türedi, Ercan Demirci ve Enes Karaman'ın atanması, uygun görüldü.

Dışişleri Bakanlığı’nda ise açık bulunan 1'inci derece kadrolu Protokol Genel Müdür Yardımcılığı'na Tunca Özçuhadar, atandı. 

Son Güncelleme: Perşembe, 05 Eylül 2013 08:53

Gösterim: 2277

AB Bakanlığı Türk Ulusal Ajansı, hizmet sunan işlerde çalışan kişilere yurt dışında eğitim fırsatları sunacak

Avrupa Birliği Bakanlığı Türk Ulusal Ajansı, Grundtvig programı çerçevesinde, vatandaşlara yönelik hizmet sunan işlerde çalışan kişilere mesleki yeterliliklerini geliştirmek ve alandaki gelişmeleri takip edebilmelerini sağlamak amacıyla yurt dışında eğitim fırsatları sunacak.

AB Bakanlığından yapılan açıklamada, çalışanların bireysel gelişimlerine katkı sağlayan, kurumların ise kurumsal kapasitelerini artıran “Hizmet İçi Eğitim” faaliyeti ile Hayatboyu Öğrenme Programına üye 33 Avrupa ülkesinde 5 günden 6 haftaya kadar kursa katılabileceği veya “Ziyaret ve Değişimler” faaliyeti ile 1 günden 12 haftaya kadar iş başı eğitimi ve gözlem yapmak üzere hibe desteği alınabileceği bildirildi.

Bu faaliyetlerden, çalıştıkları kuruluşlarda çalışanlara veya vatandaşlara eğitim görevi olan eğiticilerin, öğretmenlerin yanı sıra vatandaşlara yönelik hizmet veren kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri ve çalışanları, kültürlerarası yetişkin eğitimi akademisyen, eğitmen veya danışmanlar, dezavantajlı ve özel eğitim gereksinimi olan kesimlerde çalışanlar profesyoneller, rehberler ve kariyer danışmanların yararlanabileceği kaydedildi.

Açıklamada, “Hizmet İçi Eğitim” faaliyeti ile yetişkin eğitimi metotları, yabancı dil öğretiminde yeni yöntemlerin kullanımı, proje yönetimi, etkili iletişim, girişimcilik, zaman yönetimi, sürdürülebilir çevre, turizm, çatışma yönetimi, iletişim teknolojileri, insan kaynakları yönetimi ve ihtiyaç duyulan diğer benzeri alanlarda Avrupa’da düzenlenen kurslara katılım sağlanabildiği belirtildi. “Ziyaret ve Değişimler” faaliyeti ile de yurt dışında benzer bir konuda çalışan profesyonellere ziyaret, ortak çalışma veya ilgi duyulan alanda bir konferansa veya seminere katılım yapılabileceği bildirilen açıklamada, "Bu faaliyetler için gereken maddi destek seyahat, vize masrafları, kurs/konferans/seminer ücretleri ve faaliyetin yapıldığı ülkenin koşullarına ve süresine göre belirlenen harcırah tutarları Türk Ulusal Ajansı tarafından karşılanıyor" denildi.

Bağış: "Vatandaşlarımızı istedikleri alanda Avrupa’da eğitim ve seminerlere katılmaya davet ediyorum"

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, programla ilgili yaptığı açıklamada, “Ulusal Ajans Grundtvig Yetişkin Eğitim Programı kapsamında yürütülen Hizmet İçi Eğitim ve Ziyaret ve Değişim faaliyetleri her şeyin hızla değiştiği ve geliştiği bir zamanda gelişmeleri takip etmek ve öncü olmak isteyen birey ve kurumlara çok önemli fırsatlar sunmaktadır" diyerek, şu ifadeleri kullandı:

"Ulusal Ajans desteği ile yurt dışında değişik sürelerde eğitim alan vatandaşlarımız yaratıcı düşünmeden tutun da girişimciliğe kadar çok geniş bir yelpazede becerilerini geliştirmişler ve bunu kurumlarına yansıtmışlardır. Türk Ulusal Ajansı olarak bundan sonraki süreçte de mesleki ve kişisel gelişim amacıyla Avrupa’ya gitmek isteyen vatandaşlarımıza ve kurumsal kapasitelerini artırmak isteyen kuruluşlarımıza destek olmaya devam edeceğiz. İlgili olan vatandaşlarımızı Ulusal Ajans eğitim desteklerini takip etmeye ve istedikleri alanda Avrupa’da eğitim ve seminerlere katılmaya davet ediyorum."

Yılda üç dönem başvuru yapılabilen “Hizmet İçi Eğitim” ve “Ziyaret ve Değişim” faaliyetlerinin, 2013 yılı için başvuruları 17 Eylül 2013 tarihinde sona erecek.

> AB Bakanlığından Avrupa'da eğitim fırsatı

AB Bakanlığı Türk Ulusal Ajansı, hizmet sunan işlerde çalışan kişilere yurt dışında eğitim fırsatları sunacak

Avrupa Birliği Bakanlığı Türk Ulusal Ajansı, Grundtvig programı çerçevesinde, vatandaşlara yönelik hizmet sunan işlerde çalışan kişilere mesleki yeterliliklerini geliştirmek ve alandaki gelişmeleri takip edebilmelerini sağlamak amacıyla yurt dışında eğitim fırsatları sunacak.

AB Bakanlığından yapılan açıklamada, çalışanların bireysel gelişimlerine katkı sağlayan, kurumların ise kurumsal kapasitelerini artıran “Hizmet İçi Eğitim” faaliyeti ile Hayatboyu Öğrenme Programına üye 33 Avrupa ülkesinde 5 günden 6 haftaya kadar kursa katılabileceği veya “Ziyaret ve Değişimler” faaliyeti ile 1 günden 12 haftaya kadar iş başı eğitimi ve gözlem yapmak üzere hibe desteği alınabileceği bildirildi.

Bu faaliyetlerden, çalıştıkları kuruluşlarda çalışanlara veya vatandaşlara eğitim görevi olan eğiticilerin, öğretmenlerin yanı sıra vatandaşlara yönelik hizmet veren kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri ve çalışanları, kültürlerarası yetişkin eğitimi akademisyen, eğitmen veya danışmanlar, dezavantajlı ve özel eğitim gereksinimi olan kesimlerde çalışanlar profesyoneller, rehberler ve kariyer danışmanların yararlanabileceği kaydedildi.

Açıklamada, “Hizmet İçi Eğitim” faaliyeti ile yetişkin eğitimi metotları, yabancı dil öğretiminde yeni yöntemlerin kullanımı, proje yönetimi, etkili iletişim, girişimcilik, zaman yönetimi, sürdürülebilir çevre, turizm, çatışma yönetimi, iletişim teknolojileri, insan kaynakları yönetimi ve ihtiyaç duyulan diğer benzeri alanlarda Avrupa’da düzenlenen kurslara katılım sağlanabildiği belirtildi. “Ziyaret ve Değişimler” faaliyeti ile de yurt dışında benzer bir konuda çalışan profesyonellere ziyaret, ortak çalışma veya ilgi duyulan alanda bir konferansa veya seminere katılım yapılabileceği bildirilen açıklamada, "Bu faaliyetler için gereken maddi destek seyahat, vize masrafları, kurs/konferans/seminer ücretleri ve faaliyetin yapıldığı ülkenin koşullarına ve süresine göre belirlenen harcırah tutarları Türk Ulusal Ajansı tarafından karşılanıyor" denildi.

Bağış: "Vatandaşlarımızı istedikleri alanda Avrupa’da eğitim ve seminerlere katılmaya davet ediyorum"

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, programla ilgili yaptığı açıklamada, “Ulusal Ajans Grundtvig Yetişkin Eğitim Programı kapsamında yürütülen Hizmet İçi Eğitim ve Ziyaret ve Değişim faaliyetleri her şeyin hızla değiştiği ve geliştiği bir zamanda gelişmeleri takip etmek ve öncü olmak isteyen birey ve kurumlara çok önemli fırsatlar sunmaktadır" diyerek, şu ifadeleri kullandı:

"Ulusal Ajans desteği ile yurt dışında değişik sürelerde eğitim alan vatandaşlarımız yaratıcı düşünmeden tutun da girişimciliğe kadar çok geniş bir yelpazede becerilerini geliştirmişler ve bunu kurumlarına yansıtmışlardır. Türk Ulusal Ajansı olarak bundan sonraki süreçte de mesleki ve kişisel gelişim amacıyla Avrupa’ya gitmek isteyen vatandaşlarımıza ve kurumsal kapasitelerini artırmak isteyen kuruluşlarımıza destek olmaya devam edeceğiz. İlgili olan vatandaşlarımızı Ulusal Ajans eğitim desteklerini takip etmeye ve istedikleri alanda Avrupa’da eğitim ve seminerlere katılmaya davet ediyorum."

Yılda üç dönem başvuru yapılabilen “Hizmet İçi Eğitim” ve “Ziyaret ve Değişim” faaliyetlerinin, 2013 yılı için başvuruları 17 Eylül 2013 tarihinde sona erecek.

Son Güncelleme: Çarşamba, 04 Eylül 2013 12:44

Gösterim: 1625

Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın bizzat himayesinde “Arama Konferansları” adı altında yapılan yeni Liselere Yerleştirme Model toplantılarının sonuncusu Eskişehir’de geçtiğimiz hafta sonunda yapıldı. Bu toplantılardan elde edilen ve basına yansıyan bilgilere göre 6, 7 ve 8. Sınıflarda altışar dersten (Türkçe, matematik, fen ve teknoloji, sosyal bilgiler, İngilizce ve din kültürü) her dönem için birer yazılı (dönemlerin ikinci yazılıları) merkezi olarak gerçekleştirilecek ve liselere geçiş bu sınavlardan elde edilen ortalamalar kullanılarak sağlanacak. Ayrıca önünde “yığılmalar” yaşanması olası okullar da kendilerinin hazırlayacağı ek bir eleme sınavı yapabilecek.

Özetle yukarıdaki gibi olduğu anlaşılan yeni geçiş sistemi oluşturulurken aşağıdaki soru ve sorunların yanıtlarının da bulunması, sistemin işlerliği açısından son derece önemlidir:

1.Ortak Müfredat

Özellikle matematik dersinde (fen ve sosyal derslerinde de yer yer) yıllardır yaşanan farklı yayınevlerine ait kitapların kullanımlarından kaynaklanan konu sırası farklılıklarının oluşturduğu müfredat eşitsizliği nasıl aşılacaktır? Örneğin; 6. Sınıf matematik dersinde yıllardır “Doğal Sayılar” konusundan başlayan ve “Kümeler” konusundan başlayan ve farklı iki konu sırası takip eden kitaplar değişik illerimizde ders kitabı olarak kullanılmaktadır. Hem birinci dönem hem de ikinci dönemde yapılacak merkezi matematik sınavlarında farklı illerdeki öğrenciler bazı konuları işlemiş bazılarını ise işlememiş olacaktır. MEB bu durumu ikili testler hazırlayarak mı ortadan kaldıracaktır? Bu durumda testlerin düzey eşitliği sağlanabilecek midir?

Ayrıca, coğrafi, sosyal ve ekonomik farklılıklardan ya da öğretmen eksikliğinden kaynaklanan konularda geri kalmışlık sorunu nasıl aşılacaktır? Sınavlarda yöneltilen bir ya da birkaç sorunun konusunun işlenmediği okul ya da yerleşim birimlerinde yaşanacak olası mahkeme furyalarının önlerine nasıl geçilecektir? Yargı çalışanlarımıza yeni yerleştirme sisteminin getireceği ek bir dava kategorisi daha yüklenmeyecek midir?

2.Sınav Güvenliği

Öngörülen sisteme göre öğrenciler kendi okul, sınıf ve sıralarında merkezi sınavlara girecektir. Gözetmen öğretmenler ise başka okullardan sağlanacaktır. Bu durum iki farklı yönden sınav güvenliği konusunda açık oluşturmaktadır.

a) Öğrencilerin sınava girecekleri mekanlara hakim olduklarından dolayı önceden yapabilecekleri hazırlıklarla oluşturacakları kopya riski nasıl ortadan kaldırılacaktır?

b) A okulundaki bir öğretmen gözetmenlik yapacağı B okulunun idarecisini tanıması (büyük şehirlerde bile oldukça yüksek bir olasılıktır) ve bu idareci de kendi öğrencilerinin başarısını doğal olarak yüksek tutmak için öğretmenden daha gevşek bir gözetmenlik talebinde bulunması gibi sorunlar nasıl aşılacaktır? (Elbette sistem, kendi paydaşlarına güven üzerine kuruludur, ancak Sayın Bakan’ın bile öğretmenlerin not konusunda bazı öğrencilere cömert bazılarına tutumlu davrandığını itiraf ettiği bir ortamda bu güven açığının kapatılması özellikle düşünülmelidir.)

3.Sınav Günleri

2013-2014 yılında yapılacak sınavların sadece 8. Sınıf düzeyinde olacağı açıklanmıştır. Bu sınavlar takvime ne şekilde dağıtılacaktır? Her dersin sınavı ayrı bir günde mi yapılacaktır? (Bu durumda 12 iş günü kaybedilecektir. Üç yıl boyunca 36 iş günü.) Bu yıl 8. Sınıfların sınavları olduğu günlerde 5, 6 ve 7. Sınıflar ders işleyecek midir? (İşleyeceklerse bu sınıflarda derse giren öğretmenler başka okullarda görev almamalıdır. Bu durumda da gözetmen sıkıntısı yaşanabilir.) Ders işlenecekse hayati bir sınavın yapıldığı bu ortamların sükuneti sağlanabilecek midir?

Aynı günde iki ya da daha fazla dersten sınav yapılması düşünülmekte midir? Örneğin, sınavların tamamı bir gün içinde (üçü sabah, üçü öğlen) yapılabilir mi? Bu durumda öğrencilere eski yıllarda tek oturumda bir sınav kitapçığı verilmesi ile yeni sistemde ayrı ayrı testlerin verilmesi arasında çok fark olacak mıdır?

Sınav dönemlerinin önemli sorunlarından biri olan devamsızlık sorunu nasıl aşılacaktır? Her bir sınav öncesinde, birkaç gün evde ya da özel çalışmalarla hazırlanmak isteyen öğrencilerin rapor almasının önüne nasıl geçilecektir?

4.Okul Kursları

Yeni dönemin önemli olgularından birinin de okul kursları olacağı açıktır. Veli ve öğrencilerin, not güvenliğini sağlamak amacıyla okulda veya okul dışında öğretmenlerinin düzenleyeceği kurslara rağbet göstermek zorunda kalacağı açıktır. Önceki uygulamalarda okul kurslarına kaydını yaptıran öğrencilerin otomatik olarak notlarının arttığı deneyiminden hareketle, yeni dönemde de bu tarz sorunların önüne geçebilecek bir mekanizma söz konusu olacak mıdır?

Yeni sistemde öğretmen-öğrenci, öğretmen-veli ilişkilerinin ne tür boyutlara ulaşacağı konusunda fikir jimnastiği yapılmış mıdır?

5.Telafi Sınavları

Sağlık vb mazeretlerden dolayı bir dersin sınavına katılamayan öğrencilerin il ya da ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri’nde telafi sınavlarına girebileceği öngörülmektedir. Sınavın içeriği konusunda fikir edinmek isteyen ve bu nedenle kolayca rapor alabilen öğrenci/öğrenciler nasıl tespit edilip engellenecektir? Örneğin bir sınıfın yarısı rapor alıp sınava girmezse ne yapılacaktır? İl ya da ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri’nde görev yapmakta olan personellerin çocukları veya yakınları telafi sınavına girme hakkı kazandığında ne yapılacaktır? Ebeveyninin görev yaptığı kurumlarda telafi sınavına girmek, bir öğrenci için diğerlerine göre lehte eşitsizlik yaratmayacak mıdır?

6.İller Arası Tercih

Sayın Hüseyin Çelik’in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde doğru bir kararla iller arası tercih sınırlaması kaldırılmış, bu sayede örneğin Hakkari’deki bir öğrenci İstanbul Galatasaray Lisesi’ni tercih edebilme hakkına kavuşmuştur. Yeni sistemde iller arası tercih nasıl düzenlenecektir? Sayın Bakan’ın ve Sayın MEB Müsteşarı’nın ifadelerinde illerin kendi içlerinde başarı sıralamalarının yapılacağı gibi anlaşılması güç ifadeler yer almaktadır. Bu açıklamalar ne anlama gelmektedir? Örneğin Artvin’deki bir öğrencinin aldığı 350 puan ile İstanbul’daki bir öğrencinin aldığı 350 puan eşit sayılmayacak mıdır? İllere göre katsayılar belirlenip öğrencilerin puanlarına etki etmesi mi sağlanacaktır? Tıpkı döviz kurlarında olduğu gibi iller arası bir kur sistemi mi oluşturulacaktır? Örneğin, bir İzmir puanının 0,78 Adıyaman puanına eşit olması gibi durumlar mı öngörülmektedir?

7.Önünde “Yığılma” Yaşanan Okullar

Yetkililerin, önünde “yığılma” yaşanan okulların kendi sınavlarını yapabileceklerine dair açıklamaları ne anlama gelmektedir? Bu okullar hangileridir? Örneğin İstanbul (Erkek) Lisesi önünde yığılma yaşanan okullardan biri olacaktır. Bu okul alacağı öğrencileri belirlemek için belirlenen 36 sınav dışında bir sınav da kendisi yapabilecektir. Ancak aynı durum nüfusun oldukça kalabalık olduğu Esenler ilçesinde bulunan İbrahim Turhan Anadolu Lisesi’nde yaşanırsa bu okul da kendi sınavını yapabilecek midir? Yanıt “evet” ise lokal sınavların bu kadar yayılmasının getireceği riskler hangi yöntemlerle ortadan kaldırılacaktır?

Ayrıca önünde “yığılma” yaşanan bu okulların yapıldığı sınavlara il dışından öğrenciler katılabilecek midir? Yanıt olumlu ise bir öğrenci bu tarz okullardan kaçının sınavına girme hakkına sahip olacaktır? Bu okullardan birine girmek için uğraş veren ancak lokal sınavlarda başarılı olamayan öğrenciler, hangi okullara nasıl yerleşebilecektir?

Daha nice soru ve sorun… Değerli eğitim konusunda dertli okurlar, öngörülen sistemin bütün hücrelerinin tek tek irdelenmesi, olası bütün ters durumların mümkün olan en geniş paydaşlarca tartışılması gerektiği, sanırım hepimizin ortak görüşü.

Bir avuç eğitimcinin ayaküstü denebilecek bir zaman aralığında ortaya koyduğu yukarıdaki soru ve sorunlar, ümit ediyorum ki onlarca ilde belki yüzlerce toplantı yapan karar alma iradesine sahip makamların da gündemine girmiş ve çözümler üretilmiştir.

Ümit edelim… İyidir…

A. Serdar ŞEKER

Eğitimci

> Yeni SBS’de şeytanın avukatlığına soyunmak

Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın bizzat himayesinde “Arama Konferansları” adı altında yapılan yeni Liselere Yerleştirme Model toplantılarının sonuncusu Eskişehir’de geçtiğimiz hafta sonunda yapıldı. Bu toplantılardan elde edilen ve basına yansıyan bilgilere göre 6, 7 ve 8. Sınıflarda altışar dersten (Türkçe, matematik, fen ve teknoloji, sosyal bilgiler, İngilizce ve din kültürü) her dönem için birer yazılı (dönemlerin ikinci yazılıları) merkezi olarak gerçekleştirilecek ve liselere geçiş bu sınavlardan elde edilen ortalamalar kullanılarak sağlanacak. Ayrıca önünde “yığılmalar” yaşanması olası okullar da kendilerinin hazırlayacağı ek bir eleme sınavı yapabilecek.

Özetle yukarıdaki gibi olduğu anlaşılan yeni geçiş sistemi oluşturulurken aşağıdaki soru ve sorunların yanıtlarının da bulunması, sistemin işlerliği açısından son derece önemlidir:

1.Ortak Müfredat

Özellikle matematik dersinde (fen ve sosyal derslerinde de yer yer) yıllardır yaşanan farklı yayınevlerine ait kitapların kullanımlarından kaynaklanan konu sırası farklılıklarının oluşturduğu müfredat eşitsizliği nasıl aşılacaktır? Örneğin; 6. Sınıf matematik dersinde yıllardır “Doğal Sayılar” konusundan başlayan ve “Kümeler” konusundan başlayan ve farklı iki konu sırası takip eden kitaplar değişik illerimizde ders kitabı olarak kullanılmaktadır. Hem birinci dönem hem de ikinci dönemde yapılacak merkezi matematik sınavlarında farklı illerdeki öğrenciler bazı konuları işlemiş bazılarını ise işlememiş olacaktır. MEB bu durumu ikili testler hazırlayarak mı ortadan kaldıracaktır? Bu durumda testlerin düzey eşitliği sağlanabilecek midir?

Ayrıca, coğrafi, sosyal ve ekonomik farklılıklardan ya da öğretmen eksikliğinden kaynaklanan konularda geri kalmışlık sorunu nasıl aşılacaktır? Sınavlarda yöneltilen bir ya da birkaç sorunun konusunun işlenmediği okul ya da yerleşim birimlerinde yaşanacak olası mahkeme furyalarının önlerine nasıl geçilecektir? Yargı çalışanlarımıza yeni yerleştirme sisteminin getireceği ek bir dava kategorisi daha yüklenmeyecek midir?

2.Sınav Güvenliği

Öngörülen sisteme göre öğrenciler kendi okul, sınıf ve sıralarında merkezi sınavlara girecektir. Gözetmen öğretmenler ise başka okullardan sağlanacaktır. Bu durum iki farklı yönden sınav güvenliği konusunda açık oluşturmaktadır.

a) Öğrencilerin sınava girecekleri mekanlara hakim olduklarından dolayı önceden yapabilecekleri hazırlıklarla oluşturacakları kopya riski nasıl ortadan kaldırılacaktır?

b) A okulundaki bir öğretmen gözetmenlik yapacağı B okulunun idarecisini tanıması (büyük şehirlerde bile oldukça yüksek bir olasılıktır) ve bu idareci de kendi öğrencilerinin başarısını doğal olarak yüksek tutmak için öğretmenden daha gevşek bir gözetmenlik talebinde bulunması gibi sorunlar nasıl aşılacaktır? (Elbette sistem, kendi paydaşlarına güven üzerine kuruludur, ancak Sayın Bakan’ın bile öğretmenlerin not konusunda bazı öğrencilere cömert bazılarına tutumlu davrandığını itiraf ettiği bir ortamda bu güven açığının kapatılması özellikle düşünülmelidir.)

3.Sınav Günleri

2013-2014 yılında yapılacak sınavların sadece 8. Sınıf düzeyinde olacağı açıklanmıştır. Bu sınavlar takvime ne şekilde dağıtılacaktır? Her dersin sınavı ayrı bir günde mi yapılacaktır? (Bu durumda 12 iş günü kaybedilecektir. Üç yıl boyunca 36 iş günü.) Bu yıl 8. Sınıfların sınavları olduğu günlerde 5, 6 ve 7. Sınıflar ders işleyecek midir? (İşleyeceklerse bu sınıflarda derse giren öğretmenler başka okullarda görev almamalıdır. Bu durumda da gözetmen sıkıntısı yaşanabilir.) Ders işlenecekse hayati bir sınavın yapıldığı bu ortamların sükuneti sağlanabilecek midir?

Aynı günde iki ya da daha fazla dersten sınav yapılması düşünülmekte midir? Örneğin, sınavların tamamı bir gün içinde (üçü sabah, üçü öğlen) yapılabilir mi? Bu durumda öğrencilere eski yıllarda tek oturumda bir sınav kitapçığı verilmesi ile yeni sistemde ayrı ayrı testlerin verilmesi arasında çok fark olacak mıdır?

Sınav dönemlerinin önemli sorunlarından biri olan devamsızlık sorunu nasıl aşılacaktır? Her bir sınav öncesinde, birkaç gün evde ya da özel çalışmalarla hazırlanmak isteyen öğrencilerin rapor almasının önüne nasıl geçilecektir?

4.Okul Kursları

Yeni dönemin önemli olgularından birinin de okul kursları olacağı açıktır. Veli ve öğrencilerin, not güvenliğini sağlamak amacıyla okulda veya okul dışında öğretmenlerinin düzenleyeceği kurslara rağbet göstermek zorunda kalacağı açıktır. Önceki uygulamalarda okul kurslarına kaydını yaptıran öğrencilerin otomatik olarak notlarının arttığı deneyiminden hareketle, yeni dönemde de bu tarz sorunların önüne geçebilecek bir mekanizma söz konusu olacak mıdır?

Yeni sistemde öğretmen-öğrenci, öğretmen-veli ilişkilerinin ne tür boyutlara ulaşacağı konusunda fikir jimnastiği yapılmış mıdır?

5.Telafi Sınavları

Sağlık vb mazeretlerden dolayı bir dersin sınavına katılamayan öğrencilerin il ya da ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri’nde telafi sınavlarına girebileceği öngörülmektedir. Sınavın içeriği konusunda fikir edinmek isteyen ve bu nedenle kolayca rapor alabilen öğrenci/öğrenciler nasıl tespit edilip engellenecektir? Örneğin bir sınıfın yarısı rapor alıp sınava girmezse ne yapılacaktır? İl ya da ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri’nde görev yapmakta olan personellerin çocukları veya yakınları telafi sınavına girme hakkı kazandığında ne yapılacaktır? Ebeveyninin görev yaptığı kurumlarda telafi sınavına girmek, bir öğrenci için diğerlerine göre lehte eşitsizlik yaratmayacak mıdır?

6.İller Arası Tercih

Sayın Hüseyin Çelik’in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde doğru bir kararla iller arası tercih sınırlaması kaldırılmış, bu sayede örneğin Hakkari’deki bir öğrenci İstanbul Galatasaray Lisesi’ni tercih edebilme hakkına kavuşmuştur. Yeni sistemde iller arası tercih nasıl düzenlenecektir? Sayın Bakan’ın ve Sayın MEB Müsteşarı’nın ifadelerinde illerin kendi içlerinde başarı sıralamalarının yapılacağı gibi anlaşılması güç ifadeler yer almaktadır. Bu açıklamalar ne anlama gelmektedir? Örneğin Artvin’deki bir öğrencinin aldığı 350 puan ile İstanbul’daki bir öğrencinin aldığı 350 puan eşit sayılmayacak mıdır? İllere göre katsayılar belirlenip öğrencilerin puanlarına etki etmesi mi sağlanacaktır? Tıpkı döviz kurlarında olduğu gibi iller arası bir kur sistemi mi oluşturulacaktır? Örneğin, bir İzmir puanının 0,78 Adıyaman puanına eşit olması gibi durumlar mı öngörülmektedir?

7.Önünde “Yığılma” Yaşanan Okullar

Yetkililerin, önünde “yığılma” yaşanan okulların kendi sınavlarını yapabileceklerine dair açıklamaları ne anlama gelmektedir? Bu okullar hangileridir? Örneğin İstanbul (Erkek) Lisesi önünde yığılma yaşanan okullardan biri olacaktır. Bu okul alacağı öğrencileri belirlemek için belirlenen 36 sınav dışında bir sınav da kendisi yapabilecektir. Ancak aynı durum nüfusun oldukça kalabalık olduğu Esenler ilçesinde bulunan İbrahim Turhan Anadolu Lisesi’nde yaşanırsa bu okul da kendi sınavını yapabilecek midir? Yanıt “evet” ise lokal sınavların bu kadar yayılmasının getireceği riskler hangi yöntemlerle ortadan kaldırılacaktır?

Ayrıca önünde “yığılma” yaşanan bu okulların yapıldığı sınavlara il dışından öğrenciler katılabilecek midir? Yanıt olumlu ise bir öğrenci bu tarz okullardan kaçının sınavına girme hakkına sahip olacaktır? Bu okullardan birine girmek için uğraş veren ancak lokal sınavlarda başarılı olamayan öğrenciler, hangi okullara nasıl yerleşebilecektir?

Daha nice soru ve sorun… Değerli eğitim konusunda dertli okurlar, öngörülen sistemin bütün hücrelerinin tek tek irdelenmesi, olası bütün ters durumların mümkün olan en geniş paydaşlarca tartışılması gerektiği, sanırım hepimizin ortak görüşü.

Bir avuç eğitimcinin ayaküstü denebilecek bir zaman aralığında ortaya koyduğu yukarıdaki soru ve sorunlar, ümit ediyorum ki onlarca ilde belki yüzlerce toplantı yapan karar alma iradesine sahip makamların da gündemine girmiş ve çözümler üretilmiştir.

Ümit edelim… İyidir…

A. Serdar ŞEKER

Eğitimci

Son Güncelleme: Pazar, 01 Eylül 2013 23:19

Gösterim: 2987


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.