Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Ortaöğretim kurumlarına geçiş sistemi diğer adıyla Seviye Belirleme Sınavı (SBS) seneye değişiyor. Yeni sisteme göre, tek sınav yerine birden çok sınav yapılacak ve okulda yapılan sınavlardan alınan notlar da değerlendirilecek.

Milli Eğitim Bakanı Avcı, gelecek sene uygulanacak olan “ortaöğretim kurumlarına geçiş sistemi” hakkında açıklama yaptı.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Eskişehir’de Han Yöresi Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (HAYÖDER) tarafından Han ilçesindeki bir mesire alanında gerçekleştirilen pikniğe katıldı.

Bakan Avcı, yanına gelen bir öğrencinin "Seviye Belirleme Sınavı (SBS) gelecek yıl nasıl olacak?" sorusunu "Bu yıl SBS'ye giriliyor. Seneye tek sınavlı ve dershane ağırlıklı olmayacak, yıl içerisinde girdiğiniz derslerden aldığınız notlar da değerlendirmeye katılacak. 'Adil olur mu?' ve 'Bazı sınıflarda notlar şişirilir mi?' diye soruyorsunuz. Ona fırsat vermeyecek bir düzenleme yapacağız. Not şişirmece yok" diye yanıtladı.

> SBS gelecek yıl nasıl olacak?

Ortaöğretim kurumlarına geçiş sistemi diğer adıyla Seviye Belirleme Sınavı (SBS) seneye değişiyor. Yeni sisteme göre, tek sınav yerine birden çok sınav yapılacak ve okulda yapılan sınavlardan alınan notlar da değerlendirilecek.

Milli Eğitim Bakanı Avcı, gelecek sene uygulanacak olan “ortaöğretim kurumlarına geçiş sistemi” hakkında açıklama yaptı.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Eskişehir’de Han Yöresi Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (HAYÖDER) tarafından Han ilçesindeki bir mesire alanında gerçekleştirilen pikniğe katıldı.

Bakan Avcı, yanına gelen bir öğrencinin "Seviye Belirleme Sınavı (SBS) gelecek yıl nasıl olacak?" sorusunu "Bu yıl SBS'ye giriliyor. Seneye tek sınavlı ve dershane ağırlıklı olmayacak, yıl içerisinde girdiğiniz derslerden aldığınız notlar da değerlendirmeye katılacak. 'Adil olur mu?' ve 'Bazı sınıflarda notlar şişirilir mi?' diye soruyorsunuz. Ona fırsat vermeyecek bir düzenleme yapacağız. Not şişirmece yok" diye yanıtladı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 05 Haziran 2013 08:58

Gösterim: 2426

Kanada'nın üç üniversitesine Türkoloji kürsüsü kurulması için çalışmalara başlandığı bildirildi.

Türkiye’nin Toronto Başkonsolosu Ali Rıza Güney, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ontario eyaletinde Toronto Üniversitesine, başkent Ottawa'da Carleton Üniversitesine ve British Colombia'da da British Colombia Üniversitesine Türkoloji kürsüsü kurulması için çalışmalara başlandığını söyledi.

Kürsülerin kuruluş çalışmalarının yerinden gönüllü gruplarca yürütüldüğünü bildiren Güney, Toronto’daki çalışmalara konsolosluk olarak kendisinin de destek verdiğini ifade etti.

Milyonlarca dolarlık proje

Toronto Üniversitesinin dünya üniversiteleri sıralamasında üst basamaklarda olduğunu belirten Başkonsolos Güney, "Sadece bu üniversitemizdeki proje birkaç milyon dolar maliyetinde. Bu kürsüye, Türk olmayan bir doktora öğrencisi, aralarında bizden birinin de bulunduğu seçici kurul kararı ile alınacak. Bu öğrenci, Türk medeniyetinin her aşamasını, bu kürsüdeki çalışması süresince öğrenecek” dedi.

Proje maliyetinin, istihdam edilecek tam zamanlı bir kürsü başkanı, bilimsel araştırma giderleri ve diğer harcamalardan oluştuğunu kaydeden Ali Rıza Güney, şunları söyledi: 

"Kanada’daki yüksek öğrenim kurumları arasında ilk sıralarda yer alan, özellikle sosyal bilimler alanında Kuzey Amerika’da ilk 10’a giren, dünya genelinde ise 2012 yılında 16’ncılığa yükselen Toronto Üniversitesinin Yakın ve Orta Doğu Çalışmaları Bölümü'nde “Türk çalışmaları kürsüsü” kurulması konusunda ilke kararı alınmıştır. Türk toplumunun Kanada’daki "prestij projesi" olacak kürsünün tam kapasite faaliyete geçebilmesi için bir dizi aşamanın finansman sağlanmak suretiyle tamamlanması gerekmektedir. İlk aşamada, en az bir yabancı doktora öğrencisine burs katkısı sunulacaktır. Bu amaçla sağlanacak maddi katkıya "eşleşme" yöntemiyle Toronto Üniversitesi tarafından da destek verilecektir. Tam zamanlı bir akademisyen görevlendirilmesi projenin ikinci aşamasını teşkil edecektir. Üçüncü ve son aşamada ise kıdemli bir profesörün çalışmaya başlamasıyla kürsünün akademik faaliyetlerde bulunabilmesi için gerekli unsurlar tamamlanmış olacaktır. Kanada’daki Türk toplumunun özellikle akademik çevrelerde hak ettiği saygınlığa kavuşabilmesi yönünde önemli bir adımı teşkil edecek projeye yine Türk toplumu tarafından sahip çıkılacağına olan inancımız tamdır."

Güney, proje finansmanının temini için 21 Eylül'de düzenlenecek resepsiyonda bağış toplanacağını ayrıca Kanada'da yaşayan Türk sanatçıların projeye bağışlayacakların eserlerin açık artırma yoluyla satılamasının planlandığını kaydetti.

> Kanada'da 3 üniversiteye Türkoloji kürsüsü kuruluyor

Kanada'nın üç üniversitesine Türkoloji kürsüsü kurulması için çalışmalara başlandığı bildirildi.

Türkiye’nin Toronto Başkonsolosu Ali Rıza Güney, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ontario eyaletinde Toronto Üniversitesine, başkent Ottawa'da Carleton Üniversitesine ve British Colombia'da da British Colombia Üniversitesine Türkoloji kürsüsü kurulması için çalışmalara başlandığını söyledi.

Kürsülerin kuruluş çalışmalarının yerinden gönüllü gruplarca yürütüldüğünü bildiren Güney, Toronto’daki çalışmalara konsolosluk olarak kendisinin de destek verdiğini ifade etti.

Milyonlarca dolarlık proje

Toronto Üniversitesinin dünya üniversiteleri sıralamasında üst basamaklarda olduğunu belirten Başkonsolos Güney, "Sadece bu üniversitemizdeki proje birkaç milyon dolar maliyetinde. Bu kürsüye, Türk olmayan bir doktora öğrencisi, aralarında bizden birinin de bulunduğu seçici kurul kararı ile alınacak. Bu öğrenci, Türk medeniyetinin her aşamasını, bu kürsüdeki çalışması süresince öğrenecek” dedi.

Proje maliyetinin, istihdam edilecek tam zamanlı bir kürsü başkanı, bilimsel araştırma giderleri ve diğer harcamalardan oluştuğunu kaydeden Ali Rıza Güney, şunları söyledi: 

"Kanada’daki yüksek öğrenim kurumları arasında ilk sıralarda yer alan, özellikle sosyal bilimler alanında Kuzey Amerika’da ilk 10’a giren, dünya genelinde ise 2012 yılında 16’ncılığa yükselen Toronto Üniversitesinin Yakın ve Orta Doğu Çalışmaları Bölümü'nde “Türk çalışmaları kürsüsü” kurulması konusunda ilke kararı alınmıştır. Türk toplumunun Kanada’daki "prestij projesi" olacak kürsünün tam kapasite faaliyete geçebilmesi için bir dizi aşamanın finansman sağlanmak suretiyle tamamlanması gerekmektedir. İlk aşamada, en az bir yabancı doktora öğrencisine burs katkısı sunulacaktır. Bu amaçla sağlanacak maddi katkıya "eşleşme" yöntemiyle Toronto Üniversitesi tarafından da destek verilecektir. Tam zamanlı bir akademisyen görevlendirilmesi projenin ikinci aşamasını teşkil edecektir. Üçüncü ve son aşamada ise kıdemli bir profesörün çalışmaya başlamasıyla kürsünün akademik faaliyetlerde bulunabilmesi için gerekli unsurlar tamamlanmış olacaktır. Kanada’daki Türk toplumunun özellikle akademik çevrelerde hak ettiği saygınlığa kavuşabilmesi yönünde önemli bir adımı teşkil edecek projeye yine Türk toplumu tarafından sahip çıkılacağına olan inancımız tamdır."

Güney, proje finansmanının temini için 21 Eylül'de düzenlenecek resepsiyonda bağış toplanacağını ayrıca Kanada'da yaşayan Türk sanatçıların projeye bağışlayacakların eserlerin açık artırma yoluyla satılamasının planlandığını kaydetti.

Son Güncelleme: Pazar, 02 Haziran 2013 19:51

Gösterim: 2139

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, DTCF öğrencilerinin yargılandığı davada 6 sanığın tahliyesine karar verdi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ''terör örgütü PKK/KCK'nın DTCF'deki gençlik yapılanması içerisinde yer aldıkları'' ve bu kapsamda çeşitli suçlara karıştıkları iddiasıyla tutuklu yargılanan 6 sanığın tahliyesine karar verdi. Sincan F Tipi Ceza ve İnfaz Kurumunda kaldığı sırada intihar eden tutuklu sanıklardan Harun Toygar'ın avukatı, mahkemeye tepki göstererek duruşma salonunu terk etti

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinden (DTCF) 14 öğrencinin, ''terör örgütü PKK/KCK'nın DTCF'deki gençlik yapılanması içerisinde yer aldıkları'' ve bu kapsamda çeşitli suçlara karıştıkları iddiasıyla yargılandığı davada,  tutuklu 6 sanığın tahliyesine karar verildi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Kadir Toraman, Maşallah Demir, Kerem Çiçek, Abdulkerim Cin, Necmettin İşik, Mehmet Şimşek ve tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı.

Sincan F Tipi Ceza ve İnfaz Kurumunda kaldığı sırada intihar eden sanık Harun Toygar'ın avukatı Mürsel Sarı, müvekkilinin psikolojik tedavi gördüğüne yönelik belgeyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sözleşmesini mahkemeye sunarak, müvekkilinin ölümü nedeniyle duruşmayı ayakta izlemek istediğini söyledi.

Müşteki Hasan Koç, beyanında, çıkan olaylar nedeniyle eğitim, öğretim hakkının engellendiğini, bu nedenle sanıklardan şikayetçi olduğunu ifade ederek,  müdahil olarak katılma talebinde bulundu.

Koç'un katılma talebine, sanık avukatları karşı çıktı. Avukat Nuray Özdoğan, Koç'un olayların içinde yer aldığını ve kesici alet taşıdığını ileri sürerek, olay anında çekilen bazı fotoğrafları mahkemeye verdi.Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal'ın, fotoğraftakinin kendisi olup olmadığını sorduğu Hasan Koç, "Fotoğraflardaki ben değilim" dedi. Avukat Fahriye Belgün Baba da olay günü okulun tatil edilmediğini, Koç'un derslere gitmek yerine olaylara katıldığını savunarak, katılma talebinin reddedilmesini istedi. Cumhuriyet Savcısı Sadık Bayındır da Hasan Koç'un müdahilliğine karar verilmesini talep etti.  

Avukat Sarı duruşmayı terk etti

Bu sırada söz alan avukat Mürsel Sarı, "Mahkemenizin cennet kokan havasını bırakmak için müsaade istiyorum. Müvekkilimin adli tıptaki raporunu alacağım. Yaşasaydı, muhtemelen bu duruşmada tahliye edilecekti ve sonra da beraat edecekti. Müvekkilim öldüğü halde tutukluluk ve itiraz incelemesinde ismi geçmiştir.  Ben, kendi yerime AİHM sözleşmesini bırakarak duruşmadan çekliyorum" diye tepki göstererek, duruşma salonunu terk etti.

Duruşmaya devam eden mahkeme, tanıkları dinledi. Tanık Mustafa Dönmez, DTCF'de koruma güvenlik amiri olarak görev yaptığını belirterek, bazı sanıkların ellerinde sopalarla olaylara karıştığını gördüğünü, kendilerini ayırmaya çalıştığını anlattı.  Osman Akşit isimli öğrenciyi bıçakla yaralayanı görmediğini ifade eden Dönmez,"Yaralayanın Harun Toygar olduğunu emniyette öğrendim. Sanıkların bir örgüt içerisinde olup olmadıklarını bilmiyorum" dedi.

Avukat Nuray Özdoğan'ın verdiği fotoğrafların gösterildiği Mustafa Dönmez, olaya karışanlar arasında müşteki Hasan Koç'un da bulunduğunu teşhis etti. Duruşmada, okulda özel güvenlik olarak görev yapan tanıklar da dinlendi.  

Mahkemenin kararı

Cumhuriyet Savcısı Sadık Bayındır, olayların tespiti açısından, kamera görüntülerinin bilirkişilerce incelenmesini, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını istedi. Sanık avukatları, basit bir kavgayı örgüt suçu olarak göstermenin yanlış olduğunu savunarak, müvekkillerinin beraatlerini istedi. 

Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, verilen aranın ardından kararı açıkladı. DTCF'de olaylar nedeniyle 6 Kasım 2012'de eğitime ara verilip verilmediğinin sorulmasına karar veren mahkeme, Hasan Koç'un müdahillik talebinin, gelecek cevaba göre değerlendirilmesini kararlaştırdı.

Kamera görüntülerinin incelenmesine yer olmadığına karar veren mahkeme,  tutuklu sanıklar Kadir Toraman, Maşallah Demir, Kerem Çiçek, Abdulkerim Cin, Necmettin İşik ve Mehmet Şimşek'i tahliye ederek, duruşmayı erteledi.

> DTCF öğrencilerinin yargılandığı davada tutuklu sanık kalmadı

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, DTCF öğrencilerinin yargılandığı davada 6 sanığın tahliyesine karar verdi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ''terör örgütü PKK/KCK'nın DTCF'deki gençlik yapılanması içerisinde yer aldıkları'' ve bu kapsamda çeşitli suçlara karıştıkları iddiasıyla tutuklu yargılanan 6 sanığın tahliyesine karar verdi. Sincan F Tipi Ceza ve İnfaz Kurumunda kaldığı sırada intihar eden tutuklu sanıklardan Harun Toygar'ın avukatı, mahkemeye tepki göstererek duruşma salonunu terk etti

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinden (DTCF) 14 öğrencinin, ''terör örgütü PKK/KCK'nın DTCF'deki gençlik yapılanması içerisinde yer aldıkları'' ve bu kapsamda çeşitli suçlara karıştıkları iddiasıyla yargılandığı davada,  tutuklu 6 sanığın tahliyesine karar verildi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Kadir Toraman, Maşallah Demir, Kerem Çiçek, Abdulkerim Cin, Necmettin İşik, Mehmet Şimşek ve tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı.

Sincan F Tipi Ceza ve İnfaz Kurumunda kaldığı sırada intihar eden sanık Harun Toygar'ın avukatı Mürsel Sarı, müvekkilinin psikolojik tedavi gördüğüne yönelik belgeyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sözleşmesini mahkemeye sunarak, müvekkilinin ölümü nedeniyle duruşmayı ayakta izlemek istediğini söyledi.

Müşteki Hasan Koç, beyanında, çıkan olaylar nedeniyle eğitim, öğretim hakkının engellendiğini, bu nedenle sanıklardan şikayetçi olduğunu ifade ederek,  müdahil olarak katılma talebinde bulundu.

Koç'un katılma talebine, sanık avukatları karşı çıktı. Avukat Nuray Özdoğan, Koç'un olayların içinde yer aldığını ve kesici alet taşıdığını ileri sürerek, olay anında çekilen bazı fotoğrafları mahkemeye verdi.Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal'ın, fotoğraftakinin kendisi olup olmadığını sorduğu Hasan Koç, "Fotoğraflardaki ben değilim" dedi. Avukat Fahriye Belgün Baba da olay günü okulun tatil edilmediğini, Koç'un derslere gitmek yerine olaylara katıldığını savunarak, katılma talebinin reddedilmesini istedi. Cumhuriyet Savcısı Sadık Bayındır da Hasan Koç'un müdahilliğine karar verilmesini talep etti.  

Avukat Sarı duruşmayı terk etti

Bu sırada söz alan avukat Mürsel Sarı, "Mahkemenizin cennet kokan havasını bırakmak için müsaade istiyorum. Müvekkilimin adli tıptaki raporunu alacağım. Yaşasaydı, muhtemelen bu duruşmada tahliye edilecekti ve sonra da beraat edecekti. Müvekkilim öldüğü halde tutukluluk ve itiraz incelemesinde ismi geçmiştir.  Ben, kendi yerime AİHM sözleşmesini bırakarak duruşmadan çekliyorum" diye tepki göstererek, duruşma salonunu terk etti.

Duruşmaya devam eden mahkeme, tanıkları dinledi. Tanık Mustafa Dönmez, DTCF'de koruma güvenlik amiri olarak görev yaptığını belirterek, bazı sanıkların ellerinde sopalarla olaylara karıştığını gördüğünü, kendilerini ayırmaya çalıştığını anlattı.  Osman Akşit isimli öğrenciyi bıçakla yaralayanı görmediğini ifade eden Dönmez,"Yaralayanın Harun Toygar olduğunu emniyette öğrendim. Sanıkların bir örgüt içerisinde olup olmadıklarını bilmiyorum" dedi.

Avukat Nuray Özdoğan'ın verdiği fotoğrafların gösterildiği Mustafa Dönmez, olaya karışanlar arasında müşteki Hasan Koç'un da bulunduğunu teşhis etti. Duruşmada, okulda özel güvenlik olarak görev yapan tanıklar da dinlendi.  

Mahkemenin kararı

Cumhuriyet Savcısı Sadık Bayındır, olayların tespiti açısından, kamera görüntülerinin bilirkişilerce incelenmesini, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını istedi. Sanık avukatları, basit bir kavgayı örgüt suçu olarak göstermenin yanlış olduğunu savunarak, müvekkillerinin beraatlerini istedi. 

Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, verilen aranın ardından kararı açıkladı. DTCF'de olaylar nedeniyle 6 Kasım 2012'de eğitime ara verilip verilmediğinin sorulmasına karar veren mahkeme, Hasan Koç'un müdahillik talebinin, gelecek cevaba göre değerlendirilmesini kararlaştırdı.

Kamera görüntülerinin incelenmesine yer olmadığına karar veren mahkeme,  tutuklu sanıklar Kadir Toraman, Maşallah Demir, Kerem Çiçek, Abdulkerim Cin, Necmettin İşik ve Mehmet Şimşek'i tahliye ederek, duruşmayı erteledi.

Son Güncelleme: Salı, 28 May 2013 09:05

Gösterim: 2029

Kontrol eden aileler hem çocuklarının ilgisini ve motivasyonunu öldürüyor, hem de çocuklarıyla güvenden ve sevgiden yoksun bir ilişki kuruyor.

Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde çocuklarının her yaptığına müdahale eden, onları sürekli kontrol altında tutan, çocuklarını her şeyin en iyisini ben bilirim anlayışıyla yönlendiren ailelerle ilgili çarpıcı tespitlerde bulundu. Bolat, kontrolcü aileler olarak tanımlanan bu ebeveynlerin yapılan bir deneyden yola çıkarak çocuklarını farkında olmadan nasıl yanlış yetiştirdiklerini gözler önüne serdi.

Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde kontrolcü annelerin çocuklarının her yaptığına müdahale ederek onlar üzerinde, “Ben sana müdahale ediyorum ve hatta senin yerine yapıyorum çünkü bunu yapmazsam,  sen mükemmel yapamazsın. Ben sana müdahale ediyorum çünkü sen doğruya tek başına karar veremezsin ve doğru olanı yapacak kadar becerikli değilsin.” gibi gizli mesajlarla olumsuz bir etki yarattığını belirtti.

Bolat, Kontrolcü annelerin, çocuğunun elinden keşfetme ve başarma duygusunu aldığını, çocuğu birey olarak görmektense, kendi uzantısı olarak gördüğünü,  bunun da kendisine çocuğu kontrol etme hakkını verdiğini düşündüğünü belirtiyor.

Bolat, “Kısacası kontrol eden aileler hem çocuklarının ilgisini ve motivasyonunu öldürüyor, hem de çocuklarıyla güvenden ve sevgiden yoksun bir ilişki kuruyor.

Onun için en doğrusu çocuklara güvenli sınırlar çizip, o sınırlar içinde özgürlük ve seçme hakkı tanımak. Bu süreçte de güvenilir bir rehber olarak her zaman onların yanında olmak. Ancak o zaman hem mutlu hem de başarılı çocuklar yetiştirebiliriz.”

Özgür Bolat'ın yazısı için Tıklayın

> Kontrolcü aileler çocuklara nasıl zarar veriyor?

Kontrol eden aileler hem çocuklarının ilgisini ve motivasyonunu öldürüyor, hem de çocuklarıyla güvenden ve sevgiden yoksun bir ilişki kuruyor.

Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde çocuklarının her yaptığına müdahale eden, onları sürekli kontrol altında tutan, çocuklarını her şeyin en iyisini ben bilirim anlayışıyla yönlendiren ailelerle ilgili çarpıcı tespitlerde bulundu. Bolat, kontrolcü aileler olarak tanımlanan bu ebeveynlerin yapılan bir deneyden yola çıkarak çocuklarını farkında olmadan nasıl yanlış yetiştirdiklerini gözler önüne serdi.

Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde kontrolcü annelerin çocuklarının her yaptığına müdahale ederek onlar üzerinde, “Ben sana müdahale ediyorum ve hatta senin yerine yapıyorum çünkü bunu yapmazsam,  sen mükemmel yapamazsın. Ben sana müdahale ediyorum çünkü sen doğruya tek başına karar veremezsin ve doğru olanı yapacak kadar becerikli değilsin.” gibi gizli mesajlarla olumsuz bir etki yarattığını belirtti.

Bolat, Kontrolcü annelerin, çocuğunun elinden keşfetme ve başarma duygusunu aldığını, çocuğu birey olarak görmektense, kendi uzantısı olarak gördüğünü,  bunun da kendisine çocuğu kontrol etme hakkını verdiğini düşündüğünü belirtiyor.

Bolat, “Kısacası kontrol eden aileler hem çocuklarının ilgisini ve motivasyonunu öldürüyor, hem de çocuklarıyla güvenden ve sevgiden yoksun bir ilişki kuruyor.

Onun için en doğrusu çocuklara güvenli sınırlar çizip, o sınırlar içinde özgürlük ve seçme hakkı tanımak. Bu süreçte de güvenilir bir rehber olarak her zaman onların yanında olmak. Ancak o zaman hem mutlu hem de başarılı çocuklar yetiştirebiliriz.”

Özgür Bolat'ın yazısı için Tıklayın

Son Güncelleme: Cumartesi, 01 Haziran 2013 11:44

Gösterim: 2075

Duygu yönetimi hemen hemen her davranışımızı etkiliyor. Toplumda artan olumsuz davranışların nedeni bu mekanizmanın sağlıklı çalışmaması, öyleyse aileler, çocuklarına duygu yönetimini nasıl öğretecek?

Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde insanların her davranışının altında o davranışa yön veren bir duygunun olduğunu,  insanın o duyguları ne kadar iyi yönetirse, o kadar sağlıklı davranış sergileyeceğini belirtti. Bolat, duygusal gelişimi zayıf olan insanların olumsuz duygularını yönetemediğini,  onun için bu duyguları yaratacak durumlardan kaçtığını ya da bu duyguları yaşayınca öfke, saldırganlık, sessiz kalma gibi tepkilerle bu olumsuz duyguları örtüğünü ifade etti.

Toplumda hızla artan olumsuz davranış sergilemenin temelinde duygu yönetimi mekanizmasının sağlıklı işlemediğini belirten Bolat, bunun çözümünün küçük yaşta çocuklara duygu yönetimini öğretmekte gizli olduğunu ifade etti.

Özgür Bolat’ın bugünkü yazısı için Tıklayın

> Ahlaklı çocuk nasıl yetiştirilir?

Duygu yönetimi hemen hemen her davranışımızı etkiliyor. Toplumda artan olumsuz davranışların nedeni bu mekanizmanın sağlıklı çalışmaması, öyleyse aileler, çocuklarına duygu yönetimini nasıl öğretecek?

Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde insanların her davranışının altında o davranışa yön veren bir duygunun olduğunu,  insanın o duyguları ne kadar iyi yönetirse, o kadar sağlıklı davranış sergileyeceğini belirtti. Bolat, duygusal gelişimi zayıf olan insanların olumsuz duygularını yönetemediğini,  onun için bu duyguları yaratacak durumlardan kaçtığını ya da bu duyguları yaşayınca öfke, saldırganlık, sessiz kalma gibi tepkilerle bu olumsuz duyguları örtüğünü ifade etti.

Toplumda hızla artan olumsuz davranış sergilemenin temelinde duygu yönetimi mekanizmasının sağlıklı işlemediğini belirten Bolat, bunun çözümünün küçük yaşta çocuklara duygu yönetimini öğretmekte gizli olduğunu ifade etti.

Özgür Bolat’ın bugünkü yazısı için Tıklayın

Son Güncelleme: Perşembe, 23 May 2013 15:04

Gösterim: 3001


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.