Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Boydak Holding Üst Yöneticisi Boydak, "Mühendis adayları ezberciliğe dayalı bir eğitim sistemiyle değil, uygulamaya ve pratiğe dayalı yetiştirilmeli"dedi.
Boydak Holding Üst Yöneticisi (CEO) Memduh Boydak, mühendis adaylarının ezberciliğe dayalı eğitim sistemi yerine uygulama ve pratiğe dayalı yetiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) tarafından SAÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "3.Teknoloji Fakültelerinde Mühendislik Eğitimi Çalıştayı"nda konuşan Boydak, öğrencilere 4 yıllık eğitim sürecinde edindikleri teorik bilgiyi uygulama imkanı tanınmasının, iş dünyası açısından önemli olduğunu anlattı.
Boydak, mühendisliği, bilimi ve matematik prensiplerini, tecrübe, karar ve ortak fikirleri kullanarak insanların ihtiyaç duydukları faydalı ürünler oluşturmayı sanat gördüklerini dile getirdi.
Mühendislik mesleğinin icrasında bilgiye erişim ve uygulama konusunda eğitim altyapısının önemine işaret eden Boydak, "Artan sınav, değişen eğitim sistemi ve değişen sosyokültürel yapı nedeniyle öğrenciler tüm meslek grupları için temel olan mesleğini sevme şartını Türkiye'de sağlayamamakta, bunun için sevilmeden yapılan meslekler ortaya çıkarıyor" ifadesini kullandı.
"Mühendis adayları en az bir lisan bilmeli"
Boydak, eğitim programlarının teorik ezbere dayalı olması yerine, güncel bilgilerle daha hafif ve etkin hale getirilmesi gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Eğitimin teoriden ziyade biraz daha pratik olması gerektiğini savunuyoruz. Pratikle teoriyi birleştirme noktasının önemli bir husus olduğunu düşünüyoruz. Teori ağırlıkta bir eğitim verilmekte ve uzmanlaşmayı da yeterince desteklememektedir. '7+1 modelinin uygulamaya geçmesiyle öğrenciler analitik becerileri daha kolay kullanma imkanı bulacak' diye düşünüyoruz. 'Öğrencilerin proje ve yaratıcı fikirler geliştirmeleri ve becerileri gelişecek' diye düşünüyoruz. Mühendis adayları ezberciliğe dayalı bir eğitim sistemiyle değil, uygulamaya ve pratiğe dayalı yetiştirilmeli.
Bu anlamda teknoloji fakültelerinde uygulanan "7+1 Mesleki Uygulama Sistemi"yle öğrencilerin iş dünyasına uyum süreci hızlanacak ve işsizlik azalacak. İyi bir mühendisin en az bir yabancı lisan bilmesi gerekiyor."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Boydak Holding Üst Yöneticisi Boydak, "Mühendis adayları ezberciliğe dayalı bir eğitim sistemiyle değil, uygulamaya ve pratiğe dayalı yetiştirilmeli"dedi.
Boydak Holding Üst Yöneticisi (CEO) Memduh Boydak, mühendis adaylarının ezberciliğe dayalı eğitim sistemi yerine uygulama ve pratiğe dayalı yetiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) tarafından SAÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "3.Teknoloji Fakültelerinde Mühendislik Eğitimi Çalıştayı"nda konuşan Boydak, öğrencilere 4 yıllık eğitim sürecinde edindikleri teorik bilgiyi uygulama imkanı tanınmasının, iş dünyası açısından önemli olduğunu anlattı.
Boydak, mühendisliği, bilimi ve matematik prensiplerini, tecrübe, karar ve ortak fikirleri kullanarak insanların ihtiyaç duydukları faydalı ürünler oluşturmayı sanat gördüklerini dile getirdi.
Mühendislik mesleğinin icrasında bilgiye erişim ve uygulama konusunda eğitim altyapısının önemine işaret eden Boydak, "Artan sınav, değişen eğitim sistemi ve değişen sosyokültürel yapı nedeniyle öğrenciler tüm meslek grupları için temel olan mesleğini sevme şartını Türkiye'de sağlayamamakta, bunun için sevilmeden yapılan meslekler ortaya çıkarıyor" ifadesini kullandı.
"Mühendis adayları en az bir lisan bilmeli"
Boydak, eğitim programlarının teorik ezbere dayalı olması yerine, güncel bilgilerle daha hafif ve etkin hale getirilmesi gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Eğitimin teoriden ziyade biraz daha pratik olması gerektiğini savunuyoruz. Pratikle teoriyi birleştirme noktasının önemli bir husus olduğunu düşünüyoruz. Teori ağırlıkta bir eğitim verilmekte ve uzmanlaşmayı da yeterince desteklememektedir. '7+1 modelinin uygulamaya geçmesiyle öğrenciler analitik becerileri daha kolay kullanma imkanı bulacak' diye düşünüyoruz. 'Öğrencilerin proje ve yaratıcı fikirler geliştirmeleri ve becerileri gelişecek' diye düşünüyoruz. Mühendis adayları ezberciliğe dayalı bir eğitim sistemiyle değil, uygulamaya ve pratiğe dayalı yetiştirilmeli.
Bu anlamda teknoloji fakültelerinde uygulanan "7+1 Mesleki Uygulama Sistemi"yle öğrencilerin iş dünyasına uyum süreci hızlanacak ve işsizlik azalacak. İyi bir mühendisin en az bir yabancı lisan bilmesi gerekiyor."
Son Güncelleme: Salı, 01 Ekim 2013 17:26
Gösterim: 1151
İzmir’de Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR) yurtlarının kız-erkek olarak ayrılması üzerine, Ege Üniversitesi’nde kampüse çadır kuran gençler eylemlerine devam ediyor.
Kendi deyimleriyle ‘çadırdan alternatif yurt’ kuran öğrenciler, 24 saat buradan ayrılmıyor. Çadırlarda kalıp, kültürel aktiviteler yapan çok sayıda öğrenci, karar geri çekilinceye kadar eylemlerine devam edeceklerini açıkladı. Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) üyesi bir grup genç, Ege Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrencilerin kalmak için İnciraltı’ndaki yurtlara günde üç saatlik yolculukla gitmek zorunda kaldıklarını söyledi. Gençler, amaçlarının yurt ayrımcılığı nedeniyle mağdur olan arkadaşlarına geçici olarak çadırlarda barınma imkânı yaratmak olduğunu belirtti. Kurdukları alternatif çadırlarda kalan üniversiteliler, Bornova’da evlerde kalan öğrencilere de çağrıda bulundu. Bornova’da uygun evlerin öğrencilere açılmasını isteyen FKF temsilcileri, “Geçici çadır yurdumuzda şimdilik 60 kişi kalıyor. Yemekleri ise belediyeler gönderiyor. Öğrencilerin burada en az iki- üç ay konaklamalarını sağlayacağız” dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
İzmir’de Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR) yurtlarının kız-erkek olarak ayrılması üzerine, Ege Üniversitesi’nde kampüse çadır kuran gençler eylemlerine devam ediyor.
Kendi deyimleriyle ‘çadırdan alternatif yurt’ kuran öğrenciler, 24 saat buradan ayrılmıyor. Çadırlarda kalıp, kültürel aktiviteler yapan çok sayıda öğrenci, karar geri çekilinceye kadar eylemlerine devam edeceklerini açıkladı. Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) üyesi bir grup genç, Ege Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrencilerin kalmak için İnciraltı’ndaki yurtlara günde üç saatlik yolculukla gitmek zorunda kaldıklarını söyledi. Gençler, amaçlarının yurt ayrımcılığı nedeniyle mağdur olan arkadaşlarına geçici olarak çadırlarda barınma imkânı yaratmak olduğunu belirtti. Kurdukları alternatif çadırlarda kalan üniversiteliler, Bornova’da evlerde kalan öğrencilere de çağrıda bulundu. Bornova’da uygun evlerin öğrencilere açılmasını isteyen FKF temsilcileri, “Geçici çadır yurdumuzda şimdilik 60 kişi kalıyor. Yemekleri ise belediyeler gönderiyor. Öğrencilerin burada en az iki- üç ay konaklamalarını sağlayacağız” dedi.
Son Güncelleme: Cuma, 27 Eylül 2013 10:06
Gösterim: 2033
Haşmet Babaoğlu’nun Sabah Gazetesi’ndeki bugünkü yazısı…

Okul... Çocukluksuz çocuklar!
Görünmez adam olsanız da bir ilköğretim okulunda dolaşsanız...
Önce tören saatinde ve teneffüste bahçede, sonra ders saatlerinde sınıflarda olup bitenleri izleseniz...
Çok vakit geçmeden "çocukluğun tatil edilmesidir okul" diyen şaire hak verirsiniz.
Oralardakiler çocuktur, kesin! Ama yaşadıkları şeye "çocukluk" denemez, denmemeli!
Ki zaten yetişkinlerin dünyası da öyle kurulur; her şey birbirine okulla bağlanır.
"/derslerini çalış, ödevlerini yap, sabahları karını öp/ akşamları buse kondur, imtihanlarını ver/ sınıflarını geç, yüksel, yüksel, yüksel ki yerin..." (H.Ergülen)
Anlamışsınızdır, geçen hafta bıraktığım yerden okul konusuna devam ediyorum...
Hani demiştim ya, okul varlığıyla bile bir dert!
Bir tür mutsuzluk fabrikası! Kırgın kuşaklar yetiştirme kampı!
Ama acaba daha pratik bakabilir miyiz?
Bilişsel psikolojinin önde gelen isimlerinden Daniel T. Willingham'ın 2009'da çıkan "Why Don't Students Like Schools?" adlı kitabı Batı'da epeyce yankı uyandırdı. Willingham meseleye "disiplin toplumu ve okul kurumu" gibi radikal bir perspektiften bakmak yerine okul ortamı ve öğretim modelini "iyileştirme"yi hedefliyor.
Ona göre bugünkü öğretim modelleri ne insan zihninin işleyişine uyuyor, ne de modern hayatın getirdiklerine.
Mesela her öğretmeni şu soru içten içe huzursuz kılar: Az önce sınıfta anlatılan basit şeyler bile öğrencilerin aklında kalmazken, nasıl oluyor da geçen hafta seyrettikleri bir film ya da diziyi bütün ayrıntılarıyla hatırlıyorlar?
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Haşmet Babaoğlu’nun Sabah Gazetesi’ndeki bugünkü yazısı…

Okul... Çocukluksuz çocuklar!
Görünmez adam olsanız da bir ilköğretim okulunda dolaşsanız...
Önce tören saatinde ve teneffüste bahçede, sonra ders saatlerinde sınıflarda olup bitenleri izleseniz...
Çok vakit geçmeden "çocukluğun tatil edilmesidir okul" diyen şaire hak verirsiniz.
Oralardakiler çocuktur, kesin! Ama yaşadıkları şeye "çocukluk" denemez, denmemeli!
Ki zaten yetişkinlerin dünyası da öyle kurulur; her şey birbirine okulla bağlanır.
"/derslerini çalış, ödevlerini yap, sabahları karını öp/ akşamları buse kondur, imtihanlarını ver/ sınıflarını geç, yüksel, yüksel, yüksel ki yerin..." (H.Ergülen)
Anlamışsınızdır, geçen hafta bıraktığım yerden okul konusuna devam ediyorum...
Hani demiştim ya, okul varlığıyla bile bir dert!
Bir tür mutsuzluk fabrikası! Kırgın kuşaklar yetiştirme kampı!
Ama acaba daha pratik bakabilir miyiz?
Bilişsel psikolojinin önde gelen isimlerinden Daniel T. Willingham'ın 2009'da çıkan "Why Don't Students Like Schools?" adlı kitabı Batı'da epeyce yankı uyandırdı. Willingham meseleye "disiplin toplumu ve okul kurumu" gibi radikal bir perspektiften bakmak yerine okul ortamı ve öğretim modelini "iyileştirme"yi hedefliyor.
Ona göre bugünkü öğretim modelleri ne insan zihninin işleyişine uyuyor, ne de modern hayatın getirdiklerine.
Mesela her öğretmeni şu soru içten içe huzursuz kılar: Az önce sınıfta anlatılan basit şeyler bile öğrencilerin aklında kalmazken, nasıl oluyor da geçen hafta seyrettikleri bir film ya da diziyi bütün ayrıntılarıyla hatırlıyorlar?
Son Güncelleme: Pazartesi, 23 Eylül 2013 11:36
Gösterim: 2308
Özgür Bolat’ın Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü yazısı “Ceza, neden işe yaramaz”
Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde “Bir aile disiplin etme yöntemi olarak cezayı kullanıyorsa, istenmeyen davranış meşrulaşır, çocuk suçluluk duygusunu yaşamaz, ahlaki olarak gelişemez ve rehberlik için ailesine başvuramaz. Güvensiz bir ailede hayatına devam eder. Onun için ceza vermek yerine, çocukta sorumluluk duygusu geliştirilmelidir.” Diye yazdı.
Özgür Bolat’ın yazısını okumak için Tıklayın
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Özgür Bolat’ın Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü yazısı “Ceza, neden işe yaramaz”
Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde “Bir aile disiplin etme yöntemi olarak cezayı kullanıyorsa, istenmeyen davranış meşrulaşır, çocuk suçluluk duygusunu yaşamaz, ahlaki olarak gelişemez ve rehberlik için ailesine başvuramaz. Güvensiz bir ailede hayatına devam eder. Onun için ceza vermek yerine, çocukta sorumluluk duygusu geliştirilmelidir.” Diye yazdı.
Özgür Bolat’ın yazısını okumak için Tıklayın
Son Güncelleme: Cuma, 27 Eylül 2013 09:22
Gösterim: 2025
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), öğrencilere olimpiyat ruhunu aşılamak için ders kitaplarında bu konuya kapsamlı yer verdi. Ders kitabında öğrencilere olimpiyat oyunlarının kuruluş çalışmaları, olimpizm konuları anlatılırken, öğrencilerden ''antik olimpiyat oyunlarında bazı sporcuların yarışları kazanmak için rakiplerine rüşvet verdiğinin bilindiği ve bu konuyu olimpizm anlayışı çerçevesinde tartışmaları'' isteniyor.
Bakanlık, güzel sanatlar ve spor liselerinde okutulan beden eğitimi ve spor tarihi ders kitabında, ''Yeni çağlarda spor'' ünite başlığıyla modern olimpiyat oyunlarına ilişkin kapsamlı bilgiyi liseli öğrencilerine vermeyi amaçlıyor.
Ders kitabında öğrencilere olimpiyat oyunlarının kuruluş çalışmaları, olimpizm konuları anlatılırken, öğrencilerden ''antik olimpiyat oyunlarında bazı sporcuların yarışları kazanmak için rakiplerine rüşvet verdiğinin bilindiği ve bu konuyu olimpizm anlayışı çerçevesinde tartışmaları'' isteniyor.
Uluslararası Olimpiyat Komitesine (IOC) başkanlık yapan isimlerle bu komitede Türkiye'yi temsil eden isimlere de yer veriliyor.
Modern olimpiyatların temelini atan Coubertin de anlatılıyor
Derste etkinlik kapsamında öğrencilerden, ''Olimpiyatlarda yaşanan organizasyon bozukluğunun günümüzde yaşanmaması için IOC ne tür tedbirler almalıdır, olimpiyatların dörder yıllık periyotlarla başka ülkelerde yapılmasında IOC neden çok ısrarcı olmuştur'' sorularını cevaplamaları bekleniyor.
Öğrencilerden ayrıca, olimpiyat oyunlarının siyasi propaganda, dil, din ve ırk gibi amaçlar için kullanıldığı organizasyonlar olup olmadığını araştırmaları ve bu konuda sunum hazırlamaları isteniyor.
Ders kitabında, modern olimpiyat oyunlarının temelini atan Fransız Baron Pierre de Coubertin üzerinde sıklıkla duruluyor, onun kişisel özellikleri, sporla ilgili düşünceleri, hayatındaki önemli olaylar ve dünya milletleri üzerinde bıraktığı etki aktarılıyor.
Ayrıca, Coubertin'in komiteye üye olacak yeni ülkeler bulmak üzere İstanbul'a yaptığı ziyarette okuma parçası olarak öğrencilere sunuluyor.
İstanbul'un adaylık süreci
"Olimpiyatlarda Türkler" de kitapta geniş yer alan konular arasında. Birinci Dünya Savaşı sonunda toplanan komitece çok yanlış bir karar alarak savaşta yenilen ülkeler arasında bulunan Türkiye'nin 1920 oyunlarına davet edilmediği bilgisi aktarılıyor.
''Olimpiyatlarda yokuz'' etkinlik başlığıyla öğrencilere ''Coğrafi olarak Atina'ya daha yakın olmamıza rağmen ilk kez 1908 Londra Olimpiyat Oyunlarında yer almamızı neye bağlıyorsunuz'' sorusu yöneltiliyor.
Ders kibanda İstanbul'un adaylık süreci de anlatılıyor. İstanbul'un olimpiyat oyunlarına adaylık sürecinin Türkiye'nin kapsamlı bir Olimpiyat Yasası'nı kabul etmesiyle başladığı vurgulanıyor. Türkiye'de özellikle 1980'li yıllarda yaygınlaşan olimpiyat düşüncesinin 1990'lı yıllarda İstanbul'un olimpiyatlara talip olmasıyla üst düzeye ulaştığı ifade ediliyor.
Adaylık kesintisiz sürüyor
İstanbul'un ilk kez 2000 yaz olimpiyatlarına aday olduğu hatırlatılarak, İstanbul'un olimpiyatları düzenlemeye talip olmasının IOC tarafından ''İstanbul'un kararlılığı ve ciddiyetinin göstergesi'' olarak değerlendirildiği aktarılıyor. İstanbul'un adaylığının kesintisiz sürdüğüne dikkat çekiliyor.
Kitapta, 2000 ve 2008 olimpiyatlarında yapılan seçim sonuçlarına yer verilerek, İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulunun oyunların İstanbul'da düzenlenmesi hedefinden asla vazgeçmediği vurgulanıyor.
Mevcut sporcu sayısını artırmayı ve güçlü bir spor kültürü oluşturmayı ilke olarak benimseyen Türkiye'nin birçok uluslararası spor organizasyonlarına ev sahipliği yapabileceğini gösterdiğine işaret ediliyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), öğrencilere olimpiyat ruhunu aşılamak için ders kitaplarında bu konuya kapsamlı yer verdi. Ders kitabında öğrencilere olimpiyat oyunlarının kuruluş çalışmaları, olimpizm konuları anlatılırken, öğrencilerden ''antik olimpiyat oyunlarında bazı sporcuların yarışları kazanmak için rakiplerine rüşvet verdiğinin bilindiği ve bu konuyu olimpizm anlayışı çerçevesinde tartışmaları'' isteniyor.
Bakanlık, güzel sanatlar ve spor liselerinde okutulan beden eğitimi ve spor tarihi ders kitabında, ''Yeni çağlarda spor'' ünite başlığıyla modern olimpiyat oyunlarına ilişkin kapsamlı bilgiyi liseli öğrencilerine vermeyi amaçlıyor.
Ders kitabında öğrencilere olimpiyat oyunlarının kuruluş çalışmaları, olimpizm konuları anlatılırken, öğrencilerden ''antik olimpiyat oyunlarında bazı sporcuların yarışları kazanmak için rakiplerine rüşvet verdiğinin bilindiği ve bu konuyu olimpizm anlayışı çerçevesinde tartışmaları'' isteniyor.
Uluslararası Olimpiyat Komitesine (IOC) başkanlık yapan isimlerle bu komitede Türkiye'yi temsil eden isimlere de yer veriliyor.
Modern olimpiyatların temelini atan Coubertin de anlatılıyor
Derste etkinlik kapsamında öğrencilerden, ''Olimpiyatlarda yaşanan organizasyon bozukluğunun günümüzde yaşanmaması için IOC ne tür tedbirler almalıdır, olimpiyatların dörder yıllık periyotlarla başka ülkelerde yapılmasında IOC neden çok ısrarcı olmuştur'' sorularını cevaplamaları bekleniyor.
Öğrencilerden ayrıca, olimpiyat oyunlarının siyasi propaganda, dil, din ve ırk gibi amaçlar için kullanıldığı organizasyonlar olup olmadığını araştırmaları ve bu konuda sunum hazırlamaları isteniyor.
Ders kitabında, modern olimpiyat oyunlarının temelini atan Fransız Baron Pierre de Coubertin üzerinde sıklıkla duruluyor, onun kişisel özellikleri, sporla ilgili düşünceleri, hayatındaki önemli olaylar ve dünya milletleri üzerinde bıraktığı etki aktarılıyor.
Ayrıca, Coubertin'in komiteye üye olacak yeni ülkeler bulmak üzere İstanbul'a yaptığı ziyarette okuma parçası olarak öğrencilere sunuluyor.
İstanbul'un adaylık süreci
"Olimpiyatlarda Türkler" de kitapta geniş yer alan konular arasında. Birinci Dünya Savaşı sonunda toplanan komitece çok yanlış bir karar alarak savaşta yenilen ülkeler arasında bulunan Türkiye'nin 1920 oyunlarına davet edilmediği bilgisi aktarılıyor.
''Olimpiyatlarda yokuz'' etkinlik başlığıyla öğrencilere ''Coğrafi olarak Atina'ya daha yakın olmamıza rağmen ilk kez 1908 Londra Olimpiyat Oyunlarında yer almamızı neye bağlıyorsunuz'' sorusu yöneltiliyor.
Ders kibanda İstanbul'un adaylık süreci de anlatılıyor. İstanbul'un olimpiyat oyunlarına adaylık sürecinin Türkiye'nin kapsamlı bir Olimpiyat Yasası'nı kabul etmesiyle başladığı vurgulanıyor. Türkiye'de özellikle 1980'li yıllarda yaygınlaşan olimpiyat düşüncesinin 1990'lı yıllarda İstanbul'un olimpiyatlara talip olmasıyla üst düzeye ulaştığı ifade ediliyor.
Adaylık kesintisiz sürüyor
İstanbul'un ilk kez 2000 yaz olimpiyatlarına aday olduğu hatırlatılarak, İstanbul'un olimpiyatları düzenlemeye talip olmasının IOC tarafından ''İstanbul'un kararlılığı ve ciddiyetinin göstergesi'' olarak değerlendirildiği aktarılıyor. İstanbul'un adaylığının kesintisiz sürdüğüne dikkat çekiliyor.
Kitapta, 2000 ve 2008 olimpiyatlarında yapılan seçim sonuçlarına yer verilerek, İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulunun oyunların İstanbul'da düzenlenmesi hedefinden asla vazgeçmediği vurgulanıyor.
Mevcut sporcu sayısını artırmayı ve güçlü bir spor kültürü oluşturmayı ilke olarak benimseyen Türkiye'nin birçok uluslararası spor organizasyonlarına ev sahipliği yapabileceğini gösterdiğine işaret ediliyor.
Son Güncelleme: Cuma, 20 Eylül 2013 12:47
Gösterim: 1844

