Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

TÜİK'in 2012 yılı ''Yaşam Memnuniyeti Araştırması''na göre, bireylerin yüzde 61'i kendisini ''mutlu'' hissediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye'de 2011 yılında, mutlu olduğunu beyan edenler yüzde 62,1 düzeyindeyken bu oran geçen yıl yüzde 61'e düştü. Araştırma sonuçlarına göre, eğitim düzeyi arttıkça mutluluk oranı da artıyor.

Öte yandan, geleceklerinden umutlu olan bireylerin oranı ise 2011'de yüzde 75,2 iken bu oran 2012 yılında yüzde 76,6'ya yükseldi.

TÜİK 2012 yılı Yaşam Memnuniyeti Araştırması sonuçlarını açıkladı. Buna göre, bireylerin yüzde 62,1'i, 2011 yılında mutlu olduğunu beyan ederken bu oran 2012 yılında yüzde 61'e düştü.

2011 yılında bireylerin yüzde 9,9'u mutsuz olduğunu beyan ederken, bu oran 2012 yılında yüzde 10,2'ye yükseldi. Kadınlarda mutluluk oranı, 2011 yılında yüzde 64,6 iken 2012 yılında bu oran yüzde 62,8'e düştü. Erkeklerde mutluluk oranı 2011 yılında yüzde 59,5 olurken geçen yıl yüzde 59 olarak gerçekleşti.

Yaş gruplarına göre değişen mutluluk oranı, 18-24 yaş grubundaki bireylerde 2012 yılında yüzde 64,6 iken, 65 ve daha yukarı yaştaki bireylerde ise bu oran yüzde 60,3 oldu.

Evliler daha mutlu

Araştırmada evli bireylerin, evli olmayanlara göre daha mutlu olduğu görülürken, 2012 yılında evli bireylerin yüzde 63,9'unun, evli olmayanların ise yüzde 52,9'unun mutlu olduğu belirlendi.

2011 yılında 73,8 olan kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı, 2012 yılında yüzde 69,6'ya düştü. Kendilerini en çok sağlıklı olmanın mutlu ettiğini belirtenlerin oranı, 2011 yılında yüzde 72,8 iken bu oran 2012 yılında yüzde 70,8'e geriledi.

Paranın kendilerini mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı 2012 yılında arttı. 2011 yılında yüzde 4,3 olan bu oran, 2012 yılında yüzde 5,1'e çıktı.

Eğitim düzeyi arttıkça mutluluk arttı

Araştırmaya göre mutluluk oranı, 2011 yılında ilkokul mezunu olanlarda yüzde 61,1 olarak gerçekleşirken 2012 yılında yüzde 60'a geriledi. Bu oran yükseköğretim mezunu olanlarda ise aynı dönemde yüzde 66,7'den yüzde 67,4'e yükseldi.

Sağlıkta genel memnuniyet azaldı

2012 yılında sosyal güvenlik, eğitim ve ulaştırma hizmetleriyle adli hizmetlerden memnuniyet 2011 yılına göre artarken sağlık hizmetlerinden memnuniyet azaldı. Sağlık hizmetlerinden memnuniyet, 2011 yılında yüzde 75,9 iken 2012 yılında yüzde 74,8'e geriledi.

Kadınlar daha umutlu

Geleceklerinden umutlu olan bireylerin oranı, 2011 yılında yüzde 75,2 olurken bu oran 2012 yılında yüzde 76,6'ya yükseldi. Geleceklerinden umutlu olan kadınların oranı, 2011 yılında yüzde 74,9 iken bu oran geçen yıl yüzde 76,9'a, erkeklerin oranı ise, aynı dönemde yüzde 75,5'ten yüzde 76,3'e çıktı.

Ucuz ürün tüketimine eğilim arttı

Araştırmada, ekonomik gelişmeler karşısında bireylerin yüzde 55,7'sinin 2011 yılında daha ucuz ürün tükettiği belirlenirken, bu oran 2012 yılında yüzde 56,6'ya yükseldi. Bununla birlikte, bireylerin borçlanma oranı, 2011 yılında yüzde 32,3 iken 2012 yılında ise yüzde 36,7 olarak gerçekleşti.

Tasarruflarında azalma olduğunu belirtenlerin oranı 2011 yılında 26,0 olurken geçen yıl bu oran yüzde 24,7'e geriledi.

Öte yandan iflas eden/dükkan kapatanların oranı 2011 yılında 0,6 seviyesindeyken 2012 yılında yüzde 1'e yükseldi.

> Türkiye'nin ‘mutluluk’ anketi sonuçları açıklandı

TÜİK'in 2012 yılı ''Yaşam Memnuniyeti Araştırması''na göre, bireylerin yüzde 61'i kendisini ''mutlu'' hissediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye'de 2011 yılında, mutlu olduğunu beyan edenler yüzde 62,1 düzeyindeyken bu oran geçen yıl yüzde 61'e düştü. Araştırma sonuçlarına göre, eğitim düzeyi arttıkça mutluluk oranı da artıyor.

Öte yandan, geleceklerinden umutlu olan bireylerin oranı ise 2011'de yüzde 75,2 iken bu oran 2012 yılında yüzde 76,6'ya yükseldi.

TÜİK 2012 yılı Yaşam Memnuniyeti Araştırması sonuçlarını açıkladı. Buna göre, bireylerin yüzde 62,1'i, 2011 yılında mutlu olduğunu beyan ederken bu oran 2012 yılında yüzde 61'e düştü.

2011 yılında bireylerin yüzde 9,9'u mutsuz olduğunu beyan ederken, bu oran 2012 yılında yüzde 10,2'ye yükseldi. Kadınlarda mutluluk oranı, 2011 yılında yüzde 64,6 iken 2012 yılında bu oran yüzde 62,8'e düştü. Erkeklerde mutluluk oranı 2011 yılında yüzde 59,5 olurken geçen yıl yüzde 59 olarak gerçekleşti.

Yaş gruplarına göre değişen mutluluk oranı, 18-24 yaş grubundaki bireylerde 2012 yılında yüzde 64,6 iken, 65 ve daha yukarı yaştaki bireylerde ise bu oran yüzde 60,3 oldu.

Evliler daha mutlu

Araştırmada evli bireylerin, evli olmayanlara göre daha mutlu olduğu görülürken, 2012 yılında evli bireylerin yüzde 63,9'unun, evli olmayanların ise yüzde 52,9'unun mutlu olduğu belirlendi.

2011 yılında 73,8 olan kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı, 2012 yılında yüzde 69,6'ya düştü. Kendilerini en çok sağlıklı olmanın mutlu ettiğini belirtenlerin oranı, 2011 yılında yüzde 72,8 iken bu oran 2012 yılında yüzde 70,8'e geriledi.

Paranın kendilerini mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı 2012 yılında arttı. 2011 yılında yüzde 4,3 olan bu oran, 2012 yılında yüzde 5,1'e çıktı.

Eğitim düzeyi arttıkça mutluluk arttı

Araştırmaya göre mutluluk oranı, 2011 yılında ilkokul mezunu olanlarda yüzde 61,1 olarak gerçekleşirken 2012 yılında yüzde 60'a geriledi. Bu oran yükseköğretim mezunu olanlarda ise aynı dönemde yüzde 66,7'den yüzde 67,4'e yükseldi.

Sağlıkta genel memnuniyet azaldı

2012 yılında sosyal güvenlik, eğitim ve ulaştırma hizmetleriyle adli hizmetlerden memnuniyet 2011 yılına göre artarken sağlık hizmetlerinden memnuniyet azaldı. Sağlık hizmetlerinden memnuniyet, 2011 yılında yüzde 75,9 iken 2012 yılında yüzde 74,8'e geriledi.

Kadınlar daha umutlu

Geleceklerinden umutlu olan bireylerin oranı, 2011 yılında yüzde 75,2 olurken bu oran 2012 yılında yüzde 76,6'ya yükseldi. Geleceklerinden umutlu olan kadınların oranı, 2011 yılında yüzde 74,9 iken bu oran geçen yıl yüzde 76,9'a, erkeklerin oranı ise, aynı dönemde yüzde 75,5'ten yüzde 76,3'e çıktı.

Ucuz ürün tüketimine eğilim arttı

Araştırmada, ekonomik gelişmeler karşısında bireylerin yüzde 55,7'sinin 2011 yılında daha ucuz ürün tükettiği belirlenirken, bu oran 2012 yılında yüzde 56,6'ya yükseldi. Bununla birlikte, bireylerin borçlanma oranı, 2011 yılında yüzde 32,3 iken 2012 yılında ise yüzde 36,7 olarak gerçekleşti.

Tasarruflarında azalma olduğunu belirtenlerin oranı 2011 yılında 26,0 olurken geçen yıl bu oran yüzde 24,7'e geriledi.

Öte yandan iflas eden/dükkan kapatanların oranı 2011 yılında 0,6 seviyesindeyken 2012 yılında yüzde 1'e yükseldi.

Son Güncelleme: Salı, 26 Şubat 2013 12:02

Gösterim: 2723

YÖK, Kocaeli Üniversitesi'nde bir akademisyenin öğrencilere 'Komünist Manifesto'yu okuttuğu gerekçesiyle akademisyen hakkında soruşturma açıldığı iddialarını yalanladı

Yüksek Öğretim Kurulu Hukuk Müşavirliği, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Seydi Çelik'ten YÖK tarafından savunması istendiği iddiaları ile ilgili, açıklamalarda bulundu.

Yüksek Öğretim Kurulu Hukuk Müşavirliği, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Seydi Çelik'ten YÖK tarafından savunması istendiği iddiaları ile ilgili, "Söz konusu yazıda üniversite tarafından herhangi bir soruşturma açılması istenilmediği gibi Yükseköğretim Kurulu tarafından da ilgili hakkında doğrudan ya da dolaylı olarak açılmış herhangi bir soruşturma bulunmamaktadır. Yükseköğretim Kurulu bu tür durumlarda Üniversite dışında herhangi bir akademisyen ya da kişiyi muhatap alarak işlem tesis etmez, üniversitesi üzerinden işlem tesis edilir" açıklamasını yaptı.

Yüksek Öğretim Kurulu Hukuk Müşavirliği'ndan yapılan açıklamada, Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı, Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) üzerinden Kurullarına intikal ettirilen (BİMER) başvurusunda, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Çelik’in Anayasa Hukukuna Giriş dersinde, dersini ve dersin içeriğine ilişkin herhangi bir konu işlemeyip, bilakis "Komünist Manifesto" gibi kitapları okutturmakta olduğu ve aynı zihniyette belgeseller izlettirip öğrencilere ödev notlarını bunlardan verdiği, kendi düşüncesine göre sorular sormakta olduğu, sınav sorularını da bu yönde sorup, bu yönde cevap vermeyenlerin vize ve final sınavlarından bırakıldığı yönünde bir BİMER şikayet ve durum tespit talebi ile gereğini içeren BİMER başvurusu üzerine 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun gereğince, ilgiliye 30 gün içersinde cevap verilmek üzere söz konusu başvurunun Kocaeli Üniversitesi tarafından incelenerek yapılan işlem hakkında Kurullarına bilgi verilmesi için gönderildiği kaydedildi.

Söz konusu yazıda üniversite tarafından herhangi bir soruşturma açılması istenilmediği gibi Yükseköğretim Kurulu tarafından da ilgili hakkında doğrudan ya da dolaylı olarak açılmış herhangi bir soruşturma bulunmadığı vurgulanarak şöyle denildi:

"Yükseköğretim Kurulu bu tür durumlarda Üniversite dışında herhangi bir akademisyen ya da kişiyi muhatap alarak işlem tesis etmez, üniversitesi üzerinden işlem tesis edilir.

Herhangi bir vatandaş, öğrenci veya öğretim üyelerinden gelen şikayetlerin, muhatap akademisyene görüş sorulması ya da dosya hakkında bilirkişi tayin edilmesi gibi bir durum da söz konusu değildir. İlgili ve Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) gizlilik esasına riayet edilmesi talebinde bulunduğu için adı açıklanmamıştır.

Dolayısıyla, Yükseköğretim Kurulu 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun gereğince, ilgiliye 30 gün içerisinde cevap verilmek üzere söz konusu başvurunun Kocaeli Üniversitesi tarafından incelenerek yapılan işlem hakkında başvuru sahibine bilgi verilmesi için gönderilmiştir.

4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince ilgiliye bilgi edinme talebi çerçevesinde 15 gün içinde; 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına dair kanun gereğince de 30 gün içinde cevap verme yükümlülüğümüz bulunmaktadır.

Bu tür şikayet ve talepler hakkında Yükseköğretim Kurulu’nun ilgili mevzuat çerçevesinde işlem yapmaması düşünülemez. BİMER üzerinden gelen tüm müracaatlar hakkında içerik ayrımı yapılmaksızın mevzuatta öngörülen süreç işletilmektedir."

> YÖK'ten 'Komünist Manifesto' açıklaması

YÖK, Kocaeli Üniversitesi'nde bir akademisyenin öğrencilere 'Komünist Manifesto'yu okuttuğu gerekçesiyle akademisyen hakkında soruşturma açıldığı iddialarını yalanladı

Yüksek Öğretim Kurulu Hukuk Müşavirliği, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Seydi Çelik'ten YÖK tarafından savunması istendiği iddiaları ile ilgili, açıklamalarda bulundu.

Yüksek Öğretim Kurulu Hukuk Müşavirliği, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Seydi Çelik'ten YÖK tarafından savunması istendiği iddiaları ile ilgili, "Söz konusu yazıda üniversite tarafından herhangi bir soruşturma açılması istenilmediği gibi Yükseköğretim Kurulu tarafından da ilgili hakkında doğrudan ya da dolaylı olarak açılmış herhangi bir soruşturma bulunmamaktadır. Yükseköğretim Kurulu bu tür durumlarda Üniversite dışında herhangi bir akademisyen ya da kişiyi muhatap alarak işlem tesis etmez, üniversitesi üzerinden işlem tesis edilir" açıklamasını yaptı.

Yüksek Öğretim Kurulu Hukuk Müşavirliği'ndan yapılan açıklamada, Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı, Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) üzerinden Kurullarına intikal ettirilen (BİMER) başvurusunda, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Çelik’in Anayasa Hukukuna Giriş dersinde, dersini ve dersin içeriğine ilişkin herhangi bir konu işlemeyip, bilakis "Komünist Manifesto" gibi kitapları okutturmakta olduğu ve aynı zihniyette belgeseller izlettirip öğrencilere ödev notlarını bunlardan verdiği, kendi düşüncesine göre sorular sormakta olduğu, sınav sorularını da bu yönde sorup, bu yönde cevap vermeyenlerin vize ve final sınavlarından bırakıldığı yönünde bir BİMER şikayet ve durum tespit talebi ile gereğini içeren BİMER başvurusu üzerine 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun gereğince, ilgiliye 30 gün içersinde cevap verilmek üzere söz konusu başvurunun Kocaeli Üniversitesi tarafından incelenerek yapılan işlem hakkında Kurullarına bilgi verilmesi için gönderildiği kaydedildi.

Söz konusu yazıda üniversite tarafından herhangi bir soruşturma açılması istenilmediği gibi Yükseköğretim Kurulu tarafından da ilgili hakkında doğrudan ya da dolaylı olarak açılmış herhangi bir soruşturma bulunmadığı vurgulanarak şöyle denildi:

"Yükseköğretim Kurulu bu tür durumlarda Üniversite dışında herhangi bir akademisyen ya da kişiyi muhatap alarak işlem tesis etmez, üniversitesi üzerinden işlem tesis edilir.

Herhangi bir vatandaş, öğrenci veya öğretim üyelerinden gelen şikayetlerin, muhatap akademisyene görüş sorulması ya da dosya hakkında bilirkişi tayin edilmesi gibi bir durum da söz konusu değildir. İlgili ve Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) gizlilik esasına riayet edilmesi talebinde bulunduğu için adı açıklanmamıştır.

Dolayısıyla, Yükseköğretim Kurulu 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun gereğince, ilgiliye 30 gün içerisinde cevap verilmek üzere söz konusu başvurunun Kocaeli Üniversitesi tarafından incelenerek yapılan işlem hakkında başvuru sahibine bilgi verilmesi için gönderilmiştir.

4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince ilgiliye bilgi edinme talebi çerçevesinde 15 gün içinde; 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına dair kanun gereğince de 30 gün içinde cevap verme yükümlülüğümüz bulunmaktadır.

Bu tür şikayet ve talepler hakkında Yükseköğretim Kurulu’nun ilgili mevzuat çerçevesinde işlem yapmaması düşünülemez. BİMER üzerinden gelen tüm müracaatlar hakkında içerik ayrımı yapılmaksızın mevzuatta öngörülen süreç işletilmektedir."

Son Güncelleme: Salı, 26 Şubat 2013 07:38

Gösterim: 1430

Kamunun 8 binden fazla engelliyi kadrosuna katmaya hazırlandığı ortamda, özel sektörde 25 bin 250 engelli kadrosu boş durumda bulunuyor. Yeni düzenlemeye göre, iİşverenlerin, 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör iş yerlerinde yüzde 3 oranında engelli işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmaları gerekiyor. Çalıştırmayanlara engelli başına 700 lira para cezası var

Alınan bilgiye göre, Aralık 2012 itibariyle Türkiye'de 50 veya daha fazla işçi çalıştırdığı için engelli çalıştırma yükümlülüğü olan 16 bin 980 iş yeri bulunuyor.

Bu iş yerlerinin yüzde 28'i İstanbul'da yer alıyor. İstanbul'da engelli çalıştırma zorunluluğu bulunan iş yerlerinin sayısı 4 bin 765. İstanbul'u bin 287 iş yeriyle Ankara, bin 61 iş yeriyle Bursa, 997 iş yeriyle İzmir izliyor.

Buna karşılık Ardahan'da 1, Bayburt'ta 3, Hakkari ve Tunceli'de 6, Iğdır'da 7 özel sektör işletmesinde engelli çalıştırılması gerekiyor.

Özel sektörde engelli istihdamı zorunluluğu bulunan 16 bin 980 iş yerinin 102 bin 797 engelli çalıştırması gerekiyor.

İstanbul'daki iş yerlerinin 34 bin 163 engelli çalıştırma zorunluluğu bulunuyor. İstanbul'u 7 bin 703 kişiyle Ankara, 6 bin 798 kişiyle Bursa, 5 bin 819 kişiyle İzmir izliyor.

Özel sektörün Ardahan'da 2, Bayburt'ta 10, Hakkari'de 13, Tunceli'de 16, Iğdır'da 24 engelli çalıştırma zorunluluğu bulunuyor.

Kontenjanın 4'te biri boş

Özel sektörde toplam 102 bin 797 engelli istihdamı zorunluluğu bulunmasına rağmen bunun 77 bin 547'si dolu, 25 bin 250'si ise boş durumda. Yani özel sektörde engelliler için var olan kontenjanın 4'te biri boş.

İstanbul'da engelli istihdamı zorunluluğu bulunan iş yerlerinde 20 bin 314 engelli istihdam ediliyor. İstanbul'u 6 bin 640'la Ankara, 5 bin 987'yle Bursa ve 4 bin 557'yle İzmir izliyor.

Özel sektördeki açık engelli kontenjanı sayısında da liderlik İstanbul'a ait. İstanbul'da 13 bin 849 engelli için özel sektörde açık kontenjan var. Tekirdağ'da bin 384, İzmir'de bin 262, Antalya'da bin 217, Ankara'da da bin 63 kişilik boş engelli kontenjanı bulunuyor.

Boş kontenjanlara karşın yasal zorunluluğunun üzerinde engelli istihdam eden iş yerleri de var. Özel sektörde engelli kontenjanının üzerinde 5 bin 475 kişi çalıştırılıyor.

Engelli başına bin 700 lira ceza

İşverenlerin, 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör iş yerlerinde yüzde 3 oranında engelli işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmaları gerekiyor.

İşverenler çalıştırmakla yükümlü oldukları işçileri İŞKUR aracılığıyla sağlıyor.

Özel sektör işverenlerince, kontenjan kapsamında veya korumalı işyerlerinde çalıştırılan engellilerin prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı, kontenjan fazlası engelli çalıştıran veya yükümlü olmadıkları halde engelli çalıştıran işverenlerin ise bu şekilde çalıştırdıkları her bir engelli için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde ellisi Hazine tarafından karşılanmaktadır.

Bu hükümlere aykırılık halinde tahsil edilecek cezalar, özürlülerin ve eski hükümlülerin kendi işini kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri, özürlünün işe yerleştirilmesi, işe ve iş yerine uyumunun sağlanması ve bu gibi projelerde kullanılıyor.

Engelli çalıştırmayan işveren veya işveren vekiline çalıştırmadığı her engelli ve çalıştırmadığı her ay için geçen yıl bin 700 lira idari para cezası uygulandı. Ceza miktarı bu yıl bin 832 liraya çıktı.

İşverenler, engelli çalıştırma zorunluluğuna uymadıkları için geçen yıl 32 milyon 884 bin 762,62 lira idari para cezasıyla karşı karşıya kaldı.

İşverenin verdiği talep için görüşmeye katılacak engelli bulunamaması, hiçbir engellinin görüşmeye gelmemesi veya görüşmeye katılan engellinin işi reddetmesi nedeniyle engelli açığının kapatılamaması durumunda ise herhangi bir idari para cezası uygulanmadı.

> Özel sektörde 25 bin engelli kadrosu boş

Kamunun 8 binden fazla engelliyi kadrosuna katmaya hazırlandığı ortamda, özel sektörde 25 bin 250 engelli kadrosu boş durumda bulunuyor. Yeni düzenlemeye göre, iİşverenlerin, 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör iş yerlerinde yüzde 3 oranında engelli işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmaları gerekiyor. Çalıştırmayanlara engelli başına 700 lira para cezası var

Alınan bilgiye göre, Aralık 2012 itibariyle Türkiye'de 50 veya daha fazla işçi çalıştırdığı için engelli çalıştırma yükümlülüğü olan 16 bin 980 iş yeri bulunuyor.

Bu iş yerlerinin yüzde 28'i İstanbul'da yer alıyor. İstanbul'da engelli çalıştırma zorunluluğu bulunan iş yerlerinin sayısı 4 bin 765. İstanbul'u bin 287 iş yeriyle Ankara, bin 61 iş yeriyle Bursa, 997 iş yeriyle İzmir izliyor.

Buna karşılık Ardahan'da 1, Bayburt'ta 3, Hakkari ve Tunceli'de 6, Iğdır'da 7 özel sektör işletmesinde engelli çalıştırılması gerekiyor.

Özel sektörde engelli istihdamı zorunluluğu bulunan 16 bin 980 iş yerinin 102 bin 797 engelli çalıştırması gerekiyor.

İstanbul'daki iş yerlerinin 34 bin 163 engelli çalıştırma zorunluluğu bulunuyor. İstanbul'u 7 bin 703 kişiyle Ankara, 6 bin 798 kişiyle Bursa, 5 bin 819 kişiyle İzmir izliyor.

Özel sektörün Ardahan'da 2, Bayburt'ta 10, Hakkari'de 13, Tunceli'de 16, Iğdır'da 24 engelli çalıştırma zorunluluğu bulunuyor.

Kontenjanın 4'te biri boş

Özel sektörde toplam 102 bin 797 engelli istihdamı zorunluluğu bulunmasına rağmen bunun 77 bin 547'si dolu, 25 bin 250'si ise boş durumda. Yani özel sektörde engelliler için var olan kontenjanın 4'te biri boş.

İstanbul'da engelli istihdamı zorunluluğu bulunan iş yerlerinde 20 bin 314 engelli istihdam ediliyor. İstanbul'u 6 bin 640'la Ankara, 5 bin 987'yle Bursa ve 4 bin 557'yle İzmir izliyor.

Özel sektördeki açık engelli kontenjanı sayısında da liderlik İstanbul'a ait. İstanbul'da 13 bin 849 engelli için özel sektörde açık kontenjan var. Tekirdağ'da bin 384, İzmir'de bin 262, Antalya'da bin 217, Ankara'da da bin 63 kişilik boş engelli kontenjanı bulunuyor.

Boş kontenjanlara karşın yasal zorunluluğunun üzerinde engelli istihdam eden iş yerleri de var. Özel sektörde engelli kontenjanının üzerinde 5 bin 475 kişi çalıştırılıyor.

Engelli başına bin 700 lira ceza

İşverenlerin, 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör iş yerlerinde yüzde 3 oranında engelli işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmaları gerekiyor.

İşverenler çalıştırmakla yükümlü oldukları işçileri İŞKUR aracılığıyla sağlıyor.

Özel sektör işverenlerince, kontenjan kapsamında veya korumalı işyerlerinde çalıştırılan engellilerin prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı, kontenjan fazlası engelli çalıştıran veya yükümlü olmadıkları halde engelli çalıştıran işverenlerin ise bu şekilde çalıştırdıkları her bir engelli için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde ellisi Hazine tarafından karşılanmaktadır.

Bu hükümlere aykırılık halinde tahsil edilecek cezalar, özürlülerin ve eski hükümlülerin kendi işini kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri, özürlünün işe yerleştirilmesi, işe ve iş yerine uyumunun sağlanması ve bu gibi projelerde kullanılıyor.

Engelli çalıştırmayan işveren veya işveren vekiline çalıştırmadığı her engelli ve çalıştırmadığı her ay için geçen yıl bin 700 lira idari para cezası uygulandı. Ceza miktarı bu yıl bin 832 liraya çıktı.

İşverenler, engelli çalıştırma zorunluluğuna uymadıkları için geçen yıl 32 milyon 884 bin 762,62 lira idari para cezasıyla karşı karşıya kaldı.

İşverenin verdiği talep için görüşmeye katılacak engelli bulunamaması, hiçbir engellinin görüşmeye gelmemesi veya görüşmeye katılan engellinin işi reddetmesi nedeniyle engelli açığının kapatılamaması durumunda ise herhangi bir idari para cezası uygulanmadı.

Son Güncelleme: Pazartesi, 25 Şubat 2013 11:39

Gösterim: 1968

Milli Eğitim Bakanlığı'nın Fatih Projesi kapsamında, Iğdır'da 575 öğrenci ve 77 öğretmene, 652 tablet bilgisayar dağıtıldı.

Vali Ahmet Pek, Iğdır İmam Hatip Lisesi'ndeki dağıtım töreninde, tablet bilgisayarların sadece seçilmiş okullarda dağıtıldığını belirterek, zaman içerisinde bütün okullara dağıtılacağını söyledi.

İmam Hatip Lisesi'nin de pilot okullar içerisinde olduğunu belirten Pek, ''Tablet bilgisayarlar ile öğretmenlerimiz öğrencilerimize gerekli bilgileri verecek. Bu güne kadar kağıt üzerinde yaptığımız ya da kağıt üzerinde takip ettiğimiz bir çok şeyi elektronik ortamda takip etme imkanını bulacağız''dedi.

Öğrencilerin tablet bilgisayarlarla bilgiye daha kolay ulaşacaklarını anlatan Pek, şunları kaydetti:

''Öğretmenler bu tabletler sayesinde öğrenciye bilginin daha hızlı aktarılmasını sağlayacak. Öğrenciler de her konuda bilgi sahibi olacaklar. Temel felsefe, öğrencinin hem çağdaş imkanlardan faydalanması hem de öğrenme kolaylığı sağlayacak materyallere sahip olmasıdır. Çağımız artık iletişim ve bilişim çağıdır. Bu ikisi de çağımızda çok önemli yere sahiptir.''

Pek, iletişim materyallerini kullanarak bilgiye daha kolay ulaşıldığını belirterek, ''Tabi Devletin okullara sağladığı bu imkan öğrencilerimizin yetişmeleri konusunda son derece gerekliydi. Devletimiz bunu düşünerek bu projeyi başlattı. Öğrencilerimiz ilk etapta bu tabletleri kullanırken belki biraz zorlanacaklar ama ilerde ne kadar faydalı olacağını görecekler. Bütün kitaplarını bir tablette taşıyacak ve bu sayede öğrenmeyi daha kolay yoldan yapacak. Bu hizmet geleceğimiz ve gençlerimiz için gerekliydi. Bu adım atıldı. Hayırlı ve uğurlu olsun'' ifadelerini kullandı.

Daha sonra Vali Pek ile Milli Eğitim Müdürü Dinçer Ateş, öğrencilere ve öğretmenlere tablet bilgisayarlarını dağıttı.

> Iğdır’da öğrenci ve öğretmenlere tablet dağıtıldı

Milli Eğitim Bakanlığı'nın Fatih Projesi kapsamında, Iğdır'da 575 öğrenci ve 77 öğretmene, 652 tablet bilgisayar dağıtıldı.

Vali Ahmet Pek, Iğdır İmam Hatip Lisesi'ndeki dağıtım töreninde, tablet bilgisayarların sadece seçilmiş okullarda dağıtıldığını belirterek, zaman içerisinde bütün okullara dağıtılacağını söyledi.

İmam Hatip Lisesi'nin de pilot okullar içerisinde olduğunu belirten Pek, ''Tablet bilgisayarlar ile öğretmenlerimiz öğrencilerimize gerekli bilgileri verecek. Bu güne kadar kağıt üzerinde yaptığımız ya da kağıt üzerinde takip ettiğimiz bir çok şeyi elektronik ortamda takip etme imkanını bulacağız''dedi.

Öğrencilerin tablet bilgisayarlarla bilgiye daha kolay ulaşacaklarını anlatan Pek, şunları kaydetti:

''Öğretmenler bu tabletler sayesinde öğrenciye bilginin daha hızlı aktarılmasını sağlayacak. Öğrenciler de her konuda bilgi sahibi olacaklar. Temel felsefe, öğrencinin hem çağdaş imkanlardan faydalanması hem de öğrenme kolaylığı sağlayacak materyallere sahip olmasıdır. Çağımız artık iletişim ve bilişim çağıdır. Bu ikisi de çağımızda çok önemli yere sahiptir.''

Pek, iletişim materyallerini kullanarak bilgiye daha kolay ulaşıldığını belirterek, ''Tabi Devletin okullara sağladığı bu imkan öğrencilerimizin yetişmeleri konusunda son derece gerekliydi. Devletimiz bunu düşünerek bu projeyi başlattı. Öğrencilerimiz ilk etapta bu tabletleri kullanırken belki biraz zorlanacaklar ama ilerde ne kadar faydalı olacağını görecekler. Bütün kitaplarını bir tablette taşıyacak ve bu sayede öğrenmeyi daha kolay yoldan yapacak. Bu hizmet geleceğimiz ve gençlerimiz için gerekliydi. Bu adım atıldı. Hayırlı ve uğurlu olsun'' ifadelerini kullandı.

Daha sonra Vali Pek ile Milli Eğitim Müdürü Dinçer Ateş, öğrencilere ve öğretmenlere tablet bilgisayarlarını dağıttı.

Son Güncelleme: Pazartesi, 25 Şubat 2013 17:02

Gösterim: 1848

Bilim adamları, milyonlarca yıl önce Hint Okyanusu'nun derinliklerine gömüldüğü sanılan bir kıtaya ait parçalar buldu.

''Nature Geoscience'' dergisinde yayımlanan çalışmaya göre Norveç, Güney Afrika, Almanya ve İngiltere'den bilim adamları, Hint Okyanusu'nun tabanında 50-80 milyon yıl öncesine ait yaklaşık 25-30 kilometre kalınlığında bir kara kütlesi keşfetti.

Bilim adamları, kıtaların birbirinden ayrılması sürecinde dev dalgaların altında kalarak okyanusun derinliklerine gömüldüğü sanılan kayıp kıtaya ''Mauritia'' adını verdi.

Yaklaşık 1 milyar yıl önce yeryüzünde ''Rodinya'' adı verilen tek bir kıtanın bulunduğuna dikkati çeken bilim adamları, daha sonra süper kıtanın parçalara ayrılarak şimdiki kıtalara şeklini verdiğini belirtti.

Afrika kıtasının güneydoğu kıyısının yaklaşık 2 bin kilometre açığında, Hint Okyanusu'nda yer alan Mauritius Adası ile 115 adadan oluşan Şeyseller sahillerinde kum tanelerini araştıran bilim damları, yaklaşık 9 milyon yıl önce meydana gelen volkanik patlamada parçalanan taşlara ait taneciklerin çok daha eskiye ait mineraller içerdiğini keşfetti.

Norveç'teki Oslo Üniversitesi'nden Prof. Trond Torsvik, kum taneciklerinde kıtasal kabuğa özgü zirkonlara rastladıklarını açıkladı.

Bulunan zirkon parçacıklarının yaklaşık 600 milyon yıl öncesine ait olduğuna işaret eden Prof. Torsvik, zirkonların bir volkan patlaması sırasında sulara gömülen bir kıtadan kaldığını belirtti.

Kayıp kıtanın izini sürebilmek için sismik verilerin de incelendiğini ve Hint Okyanusu tabanında araştırmalar yapıldığını ifade eden Prof. Torsvik, Mauritius Adası'nın yaklaşık 10 kilometre altında, Hint Okyanusu'nun tabanında 25-30 kilometre kalınlığında bir kara kütlesi bulduklarını sözlerine ekledi.

> Kayıp kıta bulundu

Bilim adamları, milyonlarca yıl önce Hint Okyanusu'nun derinliklerine gömüldüğü sanılan bir kıtaya ait parçalar buldu.

''Nature Geoscience'' dergisinde yayımlanan çalışmaya göre Norveç, Güney Afrika, Almanya ve İngiltere'den bilim adamları, Hint Okyanusu'nun tabanında 50-80 milyon yıl öncesine ait yaklaşık 25-30 kilometre kalınlığında bir kara kütlesi keşfetti.

Bilim adamları, kıtaların birbirinden ayrılması sürecinde dev dalgaların altında kalarak okyanusun derinliklerine gömüldüğü sanılan kayıp kıtaya ''Mauritia'' adını verdi.

Yaklaşık 1 milyar yıl önce yeryüzünde ''Rodinya'' adı verilen tek bir kıtanın bulunduğuna dikkati çeken bilim adamları, daha sonra süper kıtanın parçalara ayrılarak şimdiki kıtalara şeklini verdiğini belirtti.

Afrika kıtasının güneydoğu kıyısının yaklaşık 2 bin kilometre açığında, Hint Okyanusu'nda yer alan Mauritius Adası ile 115 adadan oluşan Şeyseller sahillerinde kum tanelerini araştıran bilim damları, yaklaşık 9 milyon yıl önce meydana gelen volkanik patlamada parçalanan taşlara ait taneciklerin çok daha eskiye ait mineraller içerdiğini keşfetti.

Norveç'teki Oslo Üniversitesi'nden Prof. Trond Torsvik, kum taneciklerinde kıtasal kabuğa özgü zirkonlara rastladıklarını açıkladı.

Bulunan zirkon parçacıklarının yaklaşık 600 milyon yıl öncesine ait olduğuna işaret eden Prof. Torsvik, zirkonların bir volkan patlaması sırasında sulara gömülen bir kıtadan kaldığını belirtti.

Kayıp kıtanın izini sürebilmek için sismik verilerin de incelendiğini ve Hint Okyanusu tabanında araştırmalar yapıldığını ifade eden Prof. Torsvik, Mauritius Adası'nın yaklaşık 10 kilometre altında, Hint Okyanusu'nun tabanında 25-30 kilometre kalınlığında bir kara kütlesi bulduklarını sözlerine ekledi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 25 Şubat 2013 14:36

Gösterim: 1497


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.