Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Yükseköğretim Genel Kurulu, Bingöl Üniversitesinde yapılan seçimle belirlenen rektör adayları arasından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sunulacak, üç kişiyi belirledi.

yokYükseköğretim Kurulundan yapılan yazılı açıklamaya göre, Genel Kurulun dünkü toplantısında, çeşitli komisyonlarca hazırlanan raporların yanı sıra bazı üniversitelere rektör ve dekan atamaları görüşüldü. Buna göre, Bingöl Üniversitesindeki seçimle belirlenen 6 aday arasından sırasıyla Prof. Dr. İbrahim Çapak, Prof. Dr. Abdurrahman Gül ve Prof. Dr. Hüseyin Nursoy'un isimleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a arz edilecek.

Öte yandan, 10 fakülteye de dekan ataması yapıldı. Buna göre, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesine Prof. Dr. Hıfsı Oğuz Sarımehmetoğlu, Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesine Prof. Dr. Süheyda Atalay, İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesine Prof. Dr. Ahmet Ergin, İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesine Prof. Dr. Metin Orhan Kaya, Karabük Üniversitesi Safranbolu Turizm Fakültesine Prof. Dr. Levent Aytemiz, Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesine Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesine Prof. Dr. Ahmet Şükrü Özdemir, Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesine Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Uşak Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine Prof. Dr. Celal Artunç, Uşak Üniversitesi Tıp Fakültesine Prof. Dr. Ömer Karahan atandı.

> 10 fakülteye dekan atandı

Yükseköğretim Genel Kurulu, Bingöl Üniversitesinde yapılan seçimle belirlenen rektör adayları arasından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sunulacak, üç kişiyi belirledi.

yokYükseköğretim Kurulundan yapılan yazılı açıklamaya göre, Genel Kurulun dünkü toplantısında, çeşitli komisyonlarca hazırlanan raporların yanı sıra bazı üniversitelere rektör ve dekan atamaları görüşüldü. Buna göre, Bingöl Üniversitesindeki seçimle belirlenen 6 aday arasından sırasıyla Prof. Dr. İbrahim Çapak, Prof. Dr. Abdurrahman Gül ve Prof. Dr. Hüseyin Nursoy'un isimleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a arz edilecek.

Öte yandan, 10 fakülteye de dekan ataması yapıldı. Buna göre, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesine Prof. Dr. Hıfsı Oğuz Sarımehmetoğlu, Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesine Prof. Dr. Süheyda Atalay, İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesine Prof. Dr. Ahmet Ergin, İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesine Prof. Dr. Metin Orhan Kaya, Karabük Üniversitesi Safranbolu Turizm Fakültesine Prof. Dr. Levent Aytemiz, Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesine Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesine Prof. Dr. Ahmet Şükrü Özdemir, Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesine Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Uşak Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine Prof. Dr. Celal Artunç, Uşak Üniversitesi Tıp Fakültesine Prof. Dr. Ömer Karahan atandı.

Son Güncelleme: Cuma, 19 Şubat 2016 13:48

Gösterim: 1751

Denizcilikle beraber işletmecilik ve finansı harmanlayan Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oral Erdoğan’ın başarılı bir eğitim hayatı olmuş.

oral_erdogan_rektorİlkokuldan üniversite doktora mezuniyetine kadar derece ile mezun olan Erdoğan, İTÜ Gemi İnşaatı Mühendisliği’ni bitirdikten sonra, yüksek lisans ve doktorasını İşletme Mühendisliği alanında yapmış.
21 Mayıs 2014 tarihinden bu yana Piri Reis Üniversitesi’nin Rektörlük koltuğunda oturan Prof. Dr. Erdoğan rektörlük teklifinin kendisine beklenmedik bir anda geldiğini söylüyor.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Nerede doğdunuz, çocukluğunuz nasıl geçti?
Kimlikte doğum tarihim 1 Ocak 1969. Ancak esas doğum tarihim 5 Ekim 1968. Antalya’da doğdum. Çocukluğum Antalya’da geçti. O yıllar Antalya çok güzeldi. Genelde bahçeli evler vardı. 6 yaşımda iken iki katlıdan 5 katlı, 20 daireli, bahçeli bir apartmana taşındık. Oturduğumuz apartmanda 60’ın üzerinde çocuk vardı. O sebeple çok sayıda arkadaş edindim. Ayrıca Antalya’da yaşadığım için sürekli denize de girebiliyordum.

Aileniz ne işle meşguldü?
Annem ve babam terziydi. Çok sayıda kişinin çalıştığı bir atölyemiz vardı. Annem halk eğitimde dikiş nakış öğreticiliği de yaptı. Ayrıca Antalya’da şoför eğitimlerini ilk veren bayandır.

Ailenizde sizin gibi akademik kariyer yapan kişiler var mı?
Evet, var. Baba tarafından dedem Lütfü Erdoğan’ın sekiz torunundan üçü Profesör, biri Doçent oldu.

Eğitim hayatınıza değinelim biraz da. Nasıl bir eğitim hayatınız oldu? Nerelerde okudunuz?
İlkokulu Gazi Mustafa Kemal İlkokulu’nda, ortaokulu Faruk Tugay Ortaokulu’nda okudum. Ardından Antalya’nın en gözde lisesi Antalya Lisesi’ne devam ettim.

Başarılı bir öğrenci miydiniz?
Disiplinli çalışmanın her zaman faydası olduğuna inanırım. İlkokulda matematik yarışmalarına beni seçerlerdi. Ortaokulda 9,09 ortalamayla üçüncü oldum. Liseyi 8,54 ortalama ile bitirdim. Lisans, yüksek lisans ve doktora programını birincilikle tamamladım.

EN ÇOK FİZİK ve MATEMATİĞİ SEVDİM
Eğitim hayatınızda en çok sevdiğiniz ve başarılı olduğunuz dersler hangileriydi?
İlkokulda matematiğim çok iyiydi. Ben de neden yapılamasın ki diyerek üstüne zevkle düştüm matematiğin. Lisede ise fizik dersi beni çok etkilemiştir. Dersin hocasını çok severdim. Yaşlı bir hocamızdı. Okulun daha ilk haftası bize şöyle demişti: “Müfredata göre 20 kusur bölümümüz var ama ben size en fazla 8 bölüm anlatabilirim. Şikayet etmek isteyen varsa gitsin şikayet etsin milli eğitime.” Dediği gibi, 8 konu anlattı; ama o 8 konuyu tam anlamıyla öğrendik.

Lisedeki fizik hocanız dışında unutamadığınız başka hocalarınız da oldu mu?
Benim için ilkokul öğretmenim Hüsnü Yıldız çok özeldir. Fırsat buldukça ziyaret ederdim ama geçtiğimiz yıl kaybettik. Bir diğeri de rahmetli Noyan Arsan hocamdır. Doktora çalışması yapmak için Atlanta’daki West Georgia Üniversitesi’ne kabul edildiğimde Noyan Hocam kendi evinde kalmamın onu mutlu edeceğini söyledi. Beşiktaş takımını tuttuğumu da öğrenince “Kesinlikle bekliyorum” dedi. Yurtta ya da evde kalmak yerine onun evinde kaldım. Aşırı mütevazı ve sabırlı, gerçek bir öğretmendi. Sorulan basit bir soruya bile “Çok güzel soru, bunu hemen şöyle anlatayım” diye yaklaşırdı.
Hayatımda en önemli yeri olan bir diğer isim ise Niyazi Berk hocamdır. Yüksek lisans ve doktora tezimi onunla çalıştım. Finans sektöründe güçlü adım atmamda, hatta evlilik anlamında da önemli rolü olmuştur. Eşimle beni tanıştıran kişidir.

oral_erdogan_gencLisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği Bölümü’nde tamamlamışsınız. Üniversiteye giriş hikayenizi anlatabilir misiniz? Neden bu alanda eğitim görmeyi tercih ettiniz?
1985 yılıydı. O zamanlar üniversite sınavına girmeden tercih listesi hazırlanırdı, sınav günü dosya ile teslim edilirdi. Tercih listemde İTÜ Uçak Mühendisliği yer alıyordu. Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği yoktu listede. Ailem ise tıp istiyordu. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni de hemen altına yazdım. Sınavdan bir gün önce İstanbul’a gittim. İTÜ’de okuyan abim listeye baktı, “Ne işin var Uçak Mühendisliği’nde? Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği’nde okuyan arkadaşlarım daha 3. sınıfta projelere, işlere giriyorlar” dedi. Böylece Uçak Mühendisliği’ni listeden sildik ve Gemi İnşaat’ı yazdık. Ertesi gün sınava girdim. Kabus, karanlık bir amfide, bir de tüm salon fazladan bir saat bekletilerek sınava alınmıştık.

Sınavı kazanamadığınız için mi tekrar girdiniz?
Hayır, o sınavda İTÜ Gemi İnşaat’ı kazandım, kayıtta yaptırdım. Üniversiteye devam ederken Kasım ayında futbol oynarken düşüp sağ bileğimi kırdım. Bileğim alçıya alındı. Ardından teknik resim dersimden sınavım var. ‘Beni başka gün sınava alın’ dedim. Kabul etmediler. “Final sınavına girmezsen kalırsın. Bütünlemeye girersin” dediler. Ben Antalya’ya gidebilmek için bütünlemeye kalmak istemiyordum. Sonunda sınava aldılar. Tabi bir çizim sınavı ve kolum alçılı. Çok zorlandım. Benim için sadece süreyi biraz uzattılar. Neticede geçtim, ama bu durum beni üzdü. Bir de sınava girersem çok daha yüksek puan alabileceğime de inanıyordum.

Sınava başvurduktan sonra finalleri geçtim. Ara dönemde Antalya’daydım. İkinci dönem rahatladım. Üniversitede yavaş yavaş arkadaş ortamım genişledi. Bölümüme de alıştım. Bu arada da hiç üniversite sınavına hazırlanmadım. Ancak yine de tercih yapıp sınava girdim. Bilkent Bilgisayar Mühendisliği’ni başa yazdım. Ardından sırasıyla ODTÜ Makine ve İTÜ Elektronik’i yazdım. Bilkent’i kazandım. Artık karar vermem gerekiyordu. İTÜ Gemi İnşaatı’nın o zamanki dekan yardımcısı (aynı zamanda Piri Reis Üniversitesi’nin benden bir önceki rektörü) olan kıymetli hocam Osman Kamil Sağ’a durumu anlattım. Bana dedi ki: “Sen, Gemi İnşaat 1. sınıfı üçüncülükle bitirmişsin. Başarılı bir öğrencisin, burada kal. Sana burs bulmaya da yardımcı olayım.”
Sonrasında beni ABS (American Lloydu) Genel Müdürü Behçet Tuğlan’a gönderdi. Burs vermek istediklerini söyledi. Ben de böyle olunca Bilkent’e gitmedim. İTÜ’de Gemi İnşaat’a devam ettim. 3. sınıfa geçerken Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nden de burs almaya başladım. Yüksek lisansa başladığımda da bursum devam etti.

İTÜ İşletme Mühendisliğinde Doktora Yaparken tez çalışmaları için Atlanta’da bulundum.

Daha sonra yüksek lisans tezini daha iyi araştırıp yazabilmek için iki aylığına Londra’ya gittim. City Üniversitesi’nin imkanlarını kullandım. Doktora tezimi yazma aşamasında da Amerika’ya gittim. Georgia State ve West Georgia Üniversitelerinin eğitim ve kütüphane imkanlarını burslu dersler de alarak etkin bir şekilde kullandım.
1994 yılının Haziran ayında Amerika’dayken bana West Georgia Üniversitesi’nden araştırma görevliliği teklifi oldu. Ardından Niyazi Hocam aradı “Borsa’nın yeni başkanı araştırma bölümü kuracak. Sermaye piyasalarına yatkın, sektörlerden de anlayan tanıdığınız var mı diye sorunca biz de seni önerdik, görüşmeye bekliyor” dedi. 27 Haziran 1994 Cuma günü görüşmeye gittiğimde Borsa’nın o zamanki başkanı, rahmetli Tuncay Artun beni karşıladı. Beklenmedik şekilde ilk olarak “Sen ne iş yaparsın, ne yaptın Amerika’da?” diye sordu. “Piyasa etkinliği ile uğraşıyorum” deyince “Onunla uğraşsan ne olur biz yaptık da ne oldu?” dedi. Ben de ‘Haklısınız. İlk defa böyle bir soru ile karşılaştım, ben de aynı düşünüyorum. Ama sayısal yönden birçok şeye de katkı sağlıyor bu çalışmalar’ dedim. “Ne mesela?” diye sordu. ‘Türkiye’de Borsa’ya yabancıların yatırımı hemen hemen hiç yok. Bu konuda bir araştırma yapmaya çalıştım. Yabancı yatırımcılar portföy mantığıyla bizim borsamıza %5 civarı yatırım yaparsa hem riskleri artmaz hem de getirileri daha fazla olabilir’ dedim. “Emin misin?” dedi. “Eminim, hocalar ile de görüştüm” dedim. “Pazartesi işe başlar mısın?” dedi. Kabul ettim ve böyle başladı oradaki görevim. Borsa’nın Araştırma Bölümü’nün ilk uzmanıyım. Hatta Tuncay Bey “Müdür Yardımcısı olur musun?” demişti. Ben idari bir görev istemediğim için reddetmiştim. Uzman olarak destek vermek istedim. İMKB’nin ilk yayınlarını hazırlama ve çıkarma, edit etme süreçlerinde bulundum. Sonrasında Yıldız Teknik Üniversitesi‘nin kıymetli rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış vardı. Beni hemen kadroya atamak istedi. Tuncay Bey’in vefatının ardından kurum bu konuda sorun yarattı. Bir de Koç Üniversitesi’nde dersler veriyordum. Koç Üniversitesi’ne tam kadro beklerken rektör tarafında görev sonlanmaları oldu. O sıralarda bir yıllığına askere gittim. Hayatımın önemli bir kısmını da deniz kuvvetlerinde asker olarak yaşadım. Gölcük’te Donanma Komutanlığında çok güzel günlerim geçti. Bir şey dışında: Keşke beraber kaldığımız Yıldızlar Su Üstündeki çok sayıda arkadaşı 17 Ağustos Depreminde kaybetmiş olmasaydım. Askerden sonra üniversiteyi iyice kafaya koymuştum. Ama doçentlik gerekiyordu. 2000 yılında finans alanında doçent oldum. O dönem çok kıymetli hocalarım Prof. Dr. Taner Bersoy ve Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu Bilgi Üniversitesi’ne davet etti. “Burası bir aile, sen de bizimle ol” dediler. Diğer üniversite olma ihtimallerini düşünmeden Bilgi Üniversitesi’ni tercih ettim. Bilgi Üniversitesi’nde 2005 yılında profesör oldum. Orada finans alanında lisansüstü programlarının açılması ve sermaye piyasaları ve yatırımlara yönelik 4 binin üzerinde kişiye uzmanlık eğitimleri verilmesini sağladık.

Rektörlüğe ne zaman geldiniz? Göreve gelişiniz nasıl oldu?
Piri Reis Üniversitesi’nde önce Mütevelli Heyeti Başkan Danışmanı olarak başlayıp hemen ardından Profesör kadrosuna kabul edilip Rektör Yardımcısı atandım. İlk iş olarak İkisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı olarak fakültenin oluşumunu sağladım. Çok mutluyum o konuda da. Türkiye’nin en saygın hocaları beni kırmayıp geldiler. Önceki Rektör hocamızın 2014’ün Nisan ayında ayrılmasıyla Mütevelli Heyet benim devam etmemi rica etti. Rektörlük teklifi aslında hiç beklemediğim bir anda geldi.

Hobileriniz nelerdir? Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
8 yaşında bir oğlum var. Boş zamanlarımda eşim ve oğlumla vakit geçirmeye çalışıyorum. Ayrıca fırsat buldukça bilimsel yayınlar dışında da kitaplar okuyorum. Satrançla ve bazı deniz sporları ile ilgileniyorum. Bunun yanında sinemaya da ilgim var. Aksiyon ve komedi filmlerini severim.

piri_reis_uniPİRİ REİS ÜNİVERSİTESİ’NDE GERÇEKLEŞTİRMEK İSTEDİĞİ HEDEFLERİ

Piri Reis Üniversitesi’ni Dünya denizcilik eğitim ve öğretiminde, bilimsel çalışmalarda ve projelerinde en öne çıkarmak istiyoruz.

Üniversitemiz modern kampüsü ve eğitim olanakları; Deniz Ticaret Odası ve Denizcilik Camiasının tam desteği ve çok saygın akademik ve idari kadrosu ile öğrencilerinin en iyi şekilde yetişmesi, nitelikli bilimsel çalışmaların gerçekleştirilmesi, uygulamaya yönelik projeler yapılması yönünde nicelik ve nitelik açıdan en iyi çalışmalara odaklanmıştır.

 

> Rektör Prof. Dr. Oral Erdoğan: Denizcilik medeniyettir

Denizcilikle beraber işletmecilik ve finansı harmanlayan Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oral Erdoğan’ın başarılı bir eğitim hayatı olmuş.

oral_erdogan_rektorİlkokuldan üniversite doktora mezuniyetine kadar derece ile mezun olan Erdoğan, İTÜ Gemi İnşaatı Mühendisliği’ni bitirdikten sonra, yüksek lisans ve doktorasını İşletme Mühendisliği alanında yapmış.
21 Mayıs 2014 tarihinden bu yana Piri Reis Üniversitesi’nin Rektörlük koltuğunda oturan Prof. Dr. Erdoğan rektörlük teklifinin kendisine beklenmedik bir anda geldiğini söylüyor.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Nerede doğdunuz, çocukluğunuz nasıl geçti?
Kimlikte doğum tarihim 1 Ocak 1969. Ancak esas doğum tarihim 5 Ekim 1968. Antalya’da doğdum. Çocukluğum Antalya’da geçti. O yıllar Antalya çok güzeldi. Genelde bahçeli evler vardı. 6 yaşımda iken iki katlıdan 5 katlı, 20 daireli, bahçeli bir apartmana taşındık. Oturduğumuz apartmanda 60’ın üzerinde çocuk vardı. O sebeple çok sayıda arkadaş edindim. Ayrıca Antalya’da yaşadığım için sürekli denize de girebiliyordum.

Aileniz ne işle meşguldü?
Annem ve babam terziydi. Çok sayıda kişinin çalıştığı bir atölyemiz vardı. Annem halk eğitimde dikiş nakış öğreticiliği de yaptı. Ayrıca Antalya’da şoför eğitimlerini ilk veren bayandır.

Ailenizde sizin gibi akademik kariyer yapan kişiler var mı?
Evet, var. Baba tarafından dedem Lütfü Erdoğan’ın sekiz torunundan üçü Profesör, biri Doçent oldu.

Eğitim hayatınıza değinelim biraz da. Nasıl bir eğitim hayatınız oldu? Nerelerde okudunuz?
İlkokulu Gazi Mustafa Kemal İlkokulu’nda, ortaokulu Faruk Tugay Ortaokulu’nda okudum. Ardından Antalya’nın en gözde lisesi Antalya Lisesi’ne devam ettim.

Başarılı bir öğrenci miydiniz?
Disiplinli çalışmanın her zaman faydası olduğuna inanırım. İlkokulda matematik yarışmalarına beni seçerlerdi. Ortaokulda 9,09 ortalamayla üçüncü oldum. Liseyi 8,54 ortalama ile bitirdim. Lisans, yüksek lisans ve doktora programını birincilikle tamamladım.

EN ÇOK FİZİK ve MATEMATİĞİ SEVDİM
Eğitim hayatınızda en çok sevdiğiniz ve başarılı olduğunuz dersler hangileriydi?
İlkokulda matematiğim çok iyiydi. Ben de neden yapılamasın ki diyerek üstüne zevkle düştüm matematiğin. Lisede ise fizik dersi beni çok etkilemiştir. Dersin hocasını çok severdim. Yaşlı bir hocamızdı. Okulun daha ilk haftası bize şöyle demişti: “Müfredata göre 20 kusur bölümümüz var ama ben size en fazla 8 bölüm anlatabilirim. Şikayet etmek isteyen varsa gitsin şikayet etsin milli eğitime.” Dediği gibi, 8 konu anlattı; ama o 8 konuyu tam anlamıyla öğrendik.

Lisedeki fizik hocanız dışında unutamadığınız başka hocalarınız da oldu mu?
Benim için ilkokul öğretmenim Hüsnü Yıldız çok özeldir. Fırsat buldukça ziyaret ederdim ama geçtiğimiz yıl kaybettik. Bir diğeri de rahmetli Noyan Arsan hocamdır. Doktora çalışması yapmak için Atlanta’daki West Georgia Üniversitesi’ne kabul edildiğimde Noyan Hocam kendi evinde kalmamın onu mutlu edeceğini söyledi. Beşiktaş takımını tuttuğumu da öğrenince “Kesinlikle bekliyorum” dedi. Yurtta ya da evde kalmak yerine onun evinde kaldım. Aşırı mütevazı ve sabırlı, gerçek bir öğretmendi. Sorulan basit bir soruya bile “Çok güzel soru, bunu hemen şöyle anlatayım” diye yaklaşırdı.
Hayatımda en önemli yeri olan bir diğer isim ise Niyazi Berk hocamdır. Yüksek lisans ve doktora tezimi onunla çalıştım. Finans sektöründe güçlü adım atmamda, hatta evlilik anlamında da önemli rolü olmuştur. Eşimle beni tanıştıran kişidir.

oral_erdogan_gencLisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği Bölümü’nde tamamlamışsınız. Üniversiteye giriş hikayenizi anlatabilir misiniz? Neden bu alanda eğitim görmeyi tercih ettiniz?
1985 yılıydı. O zamanlar üniversite sınavına girmeden tercih listesi hazırlanırdı, sınav günü dosya ile teslim edilirdi. Tercih listemde İTÜ Uçak Mühendisliği yer alıyordu. Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği yoktu listede. Ailem ise tıp istiyordu. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni de hemen altına yazdım. Sınavdan bir gün önce İstanbul’a gittim. İTÜ’de okuyan abim listeye baktı, “Ne işin var Uçak Mühendisliği’nde? Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği’nde okuyan arkadaşlarım daha 3. sınıfta projelere, işlere giriyorlar” dedi. Böylece Uçak Mühendisliği’ni listeden sildik ve Gemi İnşaat’ı yazdık. Ertesi gün sınava girdim. Kabus, karanlık bir amfide, bir de tüm salon fazladan bir saat bekletilerek sınava alınmıştık.

Sınavı kazanamadığınız için mi tekrar girdiniz?
Hayır, o sınavda İTÜ Gemi İnşaat’ı kazandım, kayıtta yaptırdım. Üniversiteye devam ederken Kasım ayında futbol oynarken düşüp sağ bileğimi kırdım. Bileğim alçıya alındı. Ardından teknik resim dersimden sınavım var. ‘Beni başka gün sınava alın’ dedim. Kabul etmediler. “Final sınavına girmezsen kalırsın. Bütünlemeye girersin” dediler. Ben Antalya’ya gidebilmek için bütünlemeye kalmak istemiyordum. Sonunda sınava aldılar. Tabi bir çizim sınavı ve kolum alçılı. Çok zorlandım. Benim için sadece süreyi biraz uzattılar. Neticede geçtim, ama bu durum beni üzdü. Bir de sınava girersem çok daha yüksek puan alabileceğime de inanıyordum.

Sınava başvurduktan sonra finalleri geçtim. Ara dönemde Antalya’daydım. İkinci dönem rahatladım. Üniversitede yavaş yavaş arkadaş ortamım genişledi. Bölümüme de alıştım. Bu arada da hiç üniversite sınavına hazırlanmadım. Ancak yine de tercih yapıp sınava girdim. Bilkent Bilgisayar Mühendisliği’ni başa yazdım. Ardından sırasıyla ODTÜ Makine ve İTÜ Elektronik’i yazdım. Bilkent’i kazandım. Artık karar vermem gerekiyordu. İTÜ Gemi İnşaatı’nın o zamanki dekan yardımcısı (aynı zamanda Piri Reis Üniversitesi’nin benden bir önceki rektörü) olan kıymetli hocam Osman Kamil Sağ’a durumu anlattım. Bana dedi ki: “Sen, Gemi İnşaat 1. sınıfı üçüncülükle bitirmişsin. Başarılı bir öğrencisin, burada kal. Sana burs bulmaya da yardımcı olayım.”
Sonrasında beni ABS (American Lloydu) Genel Müdürü Behçet Tuğlan’a gönderdi. Burs vermek istediklerini söyledi. Ben de böyle olunca Bilkent’e gitmedim. İTÜ’de Gemi İnşaat’a devam ettim. 3. sınıfa geçerken Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nden de burs almaya başladım. Yüksek lisansa başladığımda da bursum devam etti.

İTÜ İşletme Mühendisliğinde Doktora Yaparken tez çalışmaları için Atlanta’da bulundum.

Daha sonra yüksek lisans tezini daha iyi araştırıp yazabilmek için iki aylığına Londra’ya gittim. City Üniversitesi’nin imkanlarını kullandım. Doktora tezimi yazma aşamasında da Amerika’ya gittim. Georgia State ve West Georgia Üniversitelerinin eğitim ve kütüphane imkanlarını burslu dersler de alarak etkin bir şekilde kullandım.
1994 yılının Haziran ayında Amerika’dayken bana West Georgia Üniversitesi’nden araştırma görevliliği teklifi oldu. Ardından Niyazi Hocam aradı “Borsa’nın yeni başkanı araştırma bölümü kuracak. Sermaye piyasalarına yatkın, sektörlerden de anlayan tanıdığınız var mı diye sorunca biz de seni önerdik, görüşmeye bekliyor” dedi. 27 Haziran 1994 Cuma günü görüşmeye gittiğimde Borsa’nın o zamanki başkanı, rahmetli Tuncay Artun beni karşıladı. Beklenmedik şekilde ilk olarak “Sen ne iş yaparsın, ne yaptın Amerika’da?” diye sordu. “Piyasa etkinliği ile uğraşıyorum” deyince “Onunla uğraşsan ne olur biz yaptık da ne oldu?” dedi. Ben de ‘Haklısınız. İlk defa böyle bir soru ile karşılaştım, ben de aynı düşünüyorum. Ama sayısal yönden birçok şeye de katkı sağlıyor bu çalışmalar’ dedim. “Ne mesela?” diye sordu. ‘Türkiye’de Borsa’ya yabancıların yatırımı hemen hemen hiç yok. Bu konuda bir araştırma yapmaya çalıştım. Yabancı yatırımcılar portföy mantığıyla bizim borsamıza %5 civarı yatırım yaparsa hem riskleri artmaz hem de getirileri daha fazla olabilir’ dedim. “Emin misin?” dedi. “Eminim, hocalar ile de görüştüm” dedim. “Pazartesi işe başlar mısın?” dedi. Kabul ettim ve böyle başladı oradaki görevim. Borsa’nın Araştırma Bölümü’nün ilk uzmanıyım. Hatta Tuncay Bey “Müdür Yardımcısı olur musun?” demişti. Ben idari bir görev istemediğim için reddetmiştim. Uzman olarak destek vermek istedim. İMKB’nin ilk yayınlarını hazırlama ve çıkarma, edit etme süreçlerinde bulundum. Sonrasında Yıldız Teknik Üniversitesi‘nin kıymetli rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış vardı. Beni hemen kadroya atamak istedi. Tuncay Bey’in vefatının ardından kurum bu konuda sorun yarattı. Bir de Koç Üniversitesi’nde dersler veriyordum. Koç Üniversitesi’ne tam kadro beklerken rektör tarafında görev sonlanmaları oldu. O sıralarda bir yıllığına askere gittim. Hayatımın önemli bir kısmını da deniz kuvvetlerinde asker olarak yaşadım. Gölcük’te Donanma Komutanlığında çok güzel günlerim geçti. Bir şey dışında: Keşke beraber kaldığımız Yıldızlar Su Üstündeki çok sayıda arkadaşı 17 Ağustos Depreminde kaybetmiş olmasaydım. Askerden sonra üniversiteyi iyice kafaya koymuştum. Ama doçentlik gerekiyordu. 2000 yılında finans alanında doçent oldum. O dönem çok kıymetli hocalarım Prof. Dr. Taner Bersoy ve Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu Bilgi Üniversitesi’ne davet etti. “Burası bir aile, sen de bizimle ol” dediler. Diğer üniversite olma ihtimallerini düşünmeden Bilgi Üniversitesi’ni tercih ettim. Bilgi Üniversitesi’nde 2005 yılında profesör oldum. Orada finans alanında lisansüstü programlarının açılması ve sermaye piyasaları ve yatırımlara yönelik 4 binin üzerinde kişiye uzmanlık eğitimleri verilmesini sağladık.

Rektörlüğe ne zaman geldiniz? Göreve gelişiniz nasıl oldu?
Piri Reis Üniversitesi’nde önce Mütevelli Heyeti Başkan Danışmanı olarak başlayıp hemen ardından Profesör kadrosuna kabul edilip Rektör Yardımcısı atandım. İlk iş olarak İkisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı olarak fakültenin oluşumunu sağladım. Çok mutluyum o konuda da. Türkiye’nin en saygın hocaları beni kırmayıp geldiler. Önceki Rektör hocamızın 2014’ün Nisan ayında ayrılmasıyla Mütevelli Heyet benim devam etmemi rica etti. Rektörlük teklifi aslında hiç beklemediğim bir anda geldi.

Hobileriniz nelerdir? Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
8 yaşında bir oğlum var. Boş zamanlarımda eşim ve oğlumla vakit geçirmeye çalışıyorum. Ayrıca fırsat buldukça bilimsel yayınlar dışında da kitaplar okuyorum. Satrançla ve bazı deniz sporları ile ilgileniyorum. Bunun yanında sinemaya da ilgim var. Aksiyon ve komedi filmlerini severim.

piri_reis_uniPİRİ REİS ÜNİVERSİTESİ’NDE GERÇEKLEŞTİRMEK İSTEDİĞİ HEDEFLERİ

Piri Reis Üniversitesi’ni Dünya denizcilik eğitim ve öğretiminde, bilimsel çalışmalarda ve projelerinde en öne çıkarmak istiyoruz.

Üniversitemiz modern kampüsü ve eğitim olanakları; Deniz Ticaret Odası ve Denizcilik Camiasının tam desteği ve çok saygın akademik ve idari kadrosu ile öğrencilerinin en iyi şekilde yetişmesi, nitelikli bilimsel çalışmaların gerçekleştirilmesi, uygulamaya yönelik projeler yapılması yönünde nicelik ve nitelik açıdan en iyi çalışmalara odaklanmıştır.

 

Son Güncelleme: Perşembe, 18 Şubat 2016 15:24

Gösterim: 2693

Ankara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi'ne, son aylarda molotof kokteyli ve havai fişek gibi patlayıcılar sokulduğu şikayet ve tespitleri üzerine daha ileri güvenlik tedbirleri alınması kararlaştırıldı.

 

ankara_uni_guvenlikAnkara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi'ne son aylarda molotof kokteyli ve havai fişek gibi patlayıcılar sokulduğu şikayet ve tespitleri doğrultusunda artırılan güvenlik önlemleri çerçevesinde, girişte kimlik kontrolü ve üst araması yapılacağı, kayıtlılar dışında hiçbir aracın içeri alınmayacağı, gerekli görüldüğünde bagaj kontrolü yapılacağı bildirildi.

 

Ankara Üniversitesi Basın Merkezinden yapılan yazılı açıklamada, güvenlik endişesi duyan öğrenciler ve akademik personelden gelen şikayet ve talepler üzerine üniversitenin Cebeci Yerleşkesi girişinde özel güvenlik personelince kimlik kontrolü ve duruma göre üst araması yapıldığı kaydedildi.

 

Açıklamada, herkesin huzur ve barış içerisinde eğitimini sürdürmesi ve olası olumsuzlukların önüne geçilebilmesi amacıyla yerleşke girişinde kimlik kontrolü ve üst araması yapılması, kayıtlı araçlar hariç hiçbir aracın içeri alınmaması ve gerekli görüldüğünde araçlarda bagaj kontrolü yapılmasına karar verildiği bildirildi.


> Ankara Üniversitesi'nde güvenlik önlemleri arttrıldı

Ankara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi'ne, son aylarda molotof kokteyli ve havai fişek gibi patlayıcılar sokulduğu şikayet ve tespitleri üzerine daha ileri güvenlik tedbirleri alınması kararlaştırıldı.

 

ankara_uni_guvenlikAnkara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi'ne son aylarda molotof kokteyli ve havai fişek gibi patlayıcılar sokulduğu şikayet ve tespitleri doğrultusunda artırılan güvenlik önlemleri çerçevesinde, girişte kimlik kontrolü ve üst araması yapılacağı, kayıtlılar dışında hiçbir aracın içeri alınmayacağı, gerekli görüldüğünde bagaj kontrolü yapılacağı bildirildi.

 

Ankara Üniversitesi Basın Merkezinden yapılan yazılı açıklamada, güvenlik endişesi duyan öğrenciler ve akademik personelden gelen şikayet ve talepler üzerine üniversitenin Cebeci Yerleşkesi girişinde özel güvenlik personelince kimlik kontrolü ve duruma göre üst araması yapıldığı kaydedildi.

 

Açıklamada, herkesin huzur ve barış içerisinde eğitimini sürdürmesi ve olası olumsuzlukların önüne geçilebilmesi amacıyla yerleşke girişinde kimlik kontrolü ve üst araması yapılması, kayıtlı araçlar hariç hiçbir aracın içeri alınmaması ve gerekli görüldüğünde araçlarda bagaj kontrolü yapılmasına karar verildiği bildirildi.


Son Güncelleme: Salı, 16 Şubat 2016 12:29

Gösterim: 987

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nin akademik kadrosu, Türkiye'nin ilk ve tek özel sektör destekli Hidrojen Enerjisi ve Bor Araştırma Merkezinde görev alarak "sanayi asistanı" modelini hayata geçirdi.

 

ogretim_uyeleriYıldırım Beyazıt Üniversitesinin akademik kadrosu, Türkiye'nin ilk ve tek özel sektör destekli Hidrojen Enerjisi ve Bor Araştırma Merkezinde, katma değeri yüksek sanayi ürünlerinin geliştirilmesinde bilfiil görev alarak "sanayi asistanı" modelini hayata geçirdi. Kurulan üretim merkezinde çalışan öğretim üyeleri, dünyada da yenilikler içeren roket yakıtlarının ham madesinin üretiminden, hidrojen jeneratörlerine, yakıt tüketiminde tasarruf sağlayan yeni nesil bor ürünlerine kadar pek çok ileri teknolojinin geliştirilmesinde rol oynadı. Merkezde geliştirilen ürünlerin uluslararası patent başvuruları yapılırken akademisyenlerin dünya literatürüne katkı sağlayan yayınları da göz dolduruyor.

 

"Üniversite-sanayi işbirliğinin en başarılı örneği olacak"

 

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan, Hidrojen Enerjisi ve Bor Araştırma Merkezinin, Ankara Kalkınma Ajansının desteğiyle özel sektör tarafından kurulan Türkiye'nin ilk merkezi olduğunu ifade etti. Merkezle Türkiye ve hatta dünya için yeni olan "sanayi asistanı" modelini hayata geçirdiklerini belirten Doğan, şöyle devam etti: "Modelimizde, üniversitedeki araştırma görevlileri ve yüksek lisans öğrencileri, diğer üniversite personeliyle birlikte bu sanayi kuruluşunda bilfiil üretim aşamalarında görev alıyor. Bu modelle yıllardır kurulmaya çalışılan üniversite-sanayi işbirliğinin gerçek anlamda başarılabilecek bir model olduğunu düşünüyoruz. Özlenilen üniversite-sanayi işbirliği modelinin belki de en başarılı örneği olacak." 


> Bu öğretim üyeleri fabrikada çalışıyor

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nin akademik kadrosu, Türkiye'nin ilk ve tek özel sektör destekli Hidrojen Enerjisi ve Bor Araştırma Merkezinde görev alarak "sanayi asistanı" modelini hayata geçirdi.

 

ogretim_uyeleriYıldırım Beyazıt Üniversitesinin akademik kadrosu, Türkiye'nin ilk ve tek özel sektör destekli Hidrojen Enerjisi ve Bor Araştırma Merkezinde, katma değeri yüksek sanayi ürünlerinin geliştirilmesinde bilfiil görev alarak "sanayi asistanı" modelini hayata geçirdi. Kurulan üretim merkezinde çalışan öğretim üyeleri, dünyada da yenilikler içeren roket yakıtlarının ham madesinin üretiminden, hidrojen jeneratörlerine, yakıt tüketiminde tasarruf sağlayan yeni nesil bor ürünlerine kadar pek çok ileri teknolojinin geliştirilmesinde rol oynadı. Merkezde geliştirilen ürünlerin uluslararası patent başvuruları yapılırken akademisyenlerin dünya literatürüne katkı sağlayan yayınları da göz dolduruyor.

 

"Üniversite-sanayi işbirliğinin en başarılı örneği olacak"

 

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan, Hidrojen Enerjisi ve Bor Araştırma Merkezinin, Ankara Kalkınma Ajansının desteğiyle özel sektör tarafından kurulan Türkiye'nin ilk merkezi olduğunu ifade etti. Merkezle Türkiye ve hatta dünya için yeni olan "sanayi asistanı" modelini hayata geçirdiklerini belirten Doğan, şöyle devam etti: "Modelimizde, üniversitedeki araştırma görevlileri ve yüksek lisans öğrencileri, diğer üniversite personeliyle birlikte bu sanayi kuruluşunda bilfiil üretim aşamalarında görev alıyor. Bu modelle yıllardır kurulmaya çalışılan üniversite-sanayi işbirliğinin gerçek anlamda başarılabilecek bir model olduğunu düşünüyoruz. Özlenilen üniversite-sanayi işbirliği modelinin belki de en başarılı örneği olacak." 


Son Güncelleme: Salı, 16 Şubat 2016 15:52

Gösterim: 1149

İzmir Üniversitesi Rektörlüğünün yanı sıra İzmir Üniversiteleri Platformu Dönem Başkanlığı görevini de sürdüren Prof. Dr. Kayhan Erciyeş’in üçüncü kitabı, Alzheimer, diyabet ve kanser hastalıklarının genetik analizine ışık tutacak. Prof. Dr. Erciyeş’in kitabı dünyaca ünlü Springer Yayınevi tarafından basıldı.

kayhan_erciyesİzmir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kayhan Erciyeş’in üçüncü kitabı “Biyoinformatik için Dağıtılmış ve Sıralı Algoritmalar”, dünyanın en itibarlı yayınevlerinden biri olan Almanya merkezli Springer Yayınevi tarafından basıldı. Yüksek lisans ve doktora derecesinde verdiği eğitimlerin yanı sıra İzmir Üniversiteleri Platformu dönem başkanlığı görevini de devam ettiren Rektör Erciyeş’in son kitabı, Alzheimer, diyabet ve kanser hastalıklarının genetik analizine ışık tutacak algoritmalar konularını da işliyor.

Gelecekteki çalışmalar için başlangıç noktası

Prof. Dr. Kayhan Erciyeş son çalışmasında, DNA ve protein sekanslarının analizi ve ayrıca protein ağlarının analizi için kullanılan algoritmaların açıklanması konularını işliyor. Algoritmaların yüksek boyuttaki verileri işlemek için paralel hale getirilmesi konusuna da değinen çalışma, DNA ve protein sekans analizi ve protein ağ analizini aynı kitapta buluşturan çok az örnekten biri olma özelliğini taşıyor ve ayrıca 15 kadar yeni paralel algoritma öneriyor. Bu algoritmalar da bu konuda çalışmaya başlayacak araştırmacılar tarafından başlangıç noktası olarak alınıp geliştirilebilir bir özellik taşıyor.

Hastalık genlerinin oluşturduğu ağlar analiz edilecek

Tüm idari görevlerinin yanı sıra akademik çalışmalarını aksatmamaya özen gösterdiğini belirten Prof. Dr. Kayhan Erciyeş, özellikle tıp alanında gelişen teknolojinin insan genomunu çözümlemesi, hastalık genlerinin oluşturduğu ağların analiz edilmesi, Alzheimer, diyabet ve kanser gibi karmaşık hastalıkların daha iyi anlaşılabilmesi ve uygun ilaç tedavilerinin geliştirilmesi yolunda atılan önemli adımlardan biri olan çalışması hakkında şunları söyledi:

“Mutasyona uğramış genler mutasyona uğramış protein oluşturabiliyor ve birçok durumda hastalıklara sebep oluyor. Bu genlerin DNA’da bulunması, mutasyona uğramış proteinlerin oluşturdukları ağ kümelerini bulmak, tekrar eden DNA sekans örüntüleri ki bunların da Alzheimer, diyabet ve kanser türlerinde arttığı gözlenmiş, organizmalar arasında genetik ilişkilerin bulunması hastalıkların yayılma tandansını tahmin etmekte kullanılıyor ve bu konudaki algoritmalar da kitapta işleniyor.”

> Rektör Erciyeş, kanserin genetik analizine ışık tutacak

İzmir Üniversitesi Rektörlüğünün yanı sıra İzmir Üniversiteleri Platformu Dönem Başkanlığı görevini de sürdüren Prof. Dr. Kayhan Erciyeş’in üçüncü kitabı, Alzheimer, diyabet ve kanser hastalıklarının genetik analizine ışık tutacak. Prof. Dr. Erciyeş’in kitabı dünyaca ünlü Springer Yayınevi tarafından basıldı.

kayhan_erciyesİzmir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kayhan Erciyeş’in üçüncü kitabı “Biyoinformatik için Dağıtılmış ve Sıralı Algoritmalar”, dünyanın en itibarlı yayınevlerinden biri olan Almanya merkezli Springer Yayınevi tarafından basıldı. Yüksek lisans ve doktora derecesinde verdiği eğitimlerin yanı sıra İzmir Üniversiteleri Platformu dönem başkanlığı görevini de devam ettiren Rektör Erciyeş’in son kitabı, Alzheimer, diyabet ve kanser hastalıklarının genetik analizine ışık tutacak algoritmalar konularını da işliyor.

Gelecekteki çalışmalar için başlangıç noktası

Prof. Dr. Kayhan Erciyeş son çalışmasında, DNA ve protein sekanslarının analizi ve ayrıca protein ağlarının analizi için kullanılan algoritmaların açıklanması konularını işliyor. Algoritmaların yüksek boyuttaki verileri işlemek için paralel hale getirilmesi konusuna da değinen çalışma, DNA ve protein sekans analizi ve protein ağ analizini aynı kitapta buluşturan çok az örnekten biri olma özelliğini taşıyor ve ayrıca 15 kadar yeni paralel algoritma öneriyor. Bu algoritmalar da bu konuda çalışmaya başlayacak araştırmacılar tarafından başlangıç noktası olarak alınıp geliştirilebilir bir özellik taşıyor.

Hastalık genlerinin oluşturduğu ağlar analiz edilecek

Tüm idari görevlerinin yanı sıra akademik çalışmalarını aksatmamaya özen gösterdiğini belirten Prof. Dr. Kayhan Erciyeş, özellikle tıp alanında gelişen teknolojinin insan genomunu çözümlemesi, hastalık genlerinin oluşturduğu ağların analiz edilmesi, Alzheimer, diyabet ve kanser gibi karmaşık hastalıkların daha iyi anlaşılabilmesi ve uygun ilaç tedavilerinin geliştirilmesi yolunda atılan önemli adımlardan biri olan çalışması hakkında şunları söyledi:

“Mutasyona uğramış genler mutasyona uğramış protein oluşturabiliyor ve birçok durumda hastalıklara sebep oluyor. Bu genlerin DNA’da bulunması, mutasyona uğramış proteinlerin oluşturdukları ağ kümelerini bulmak, tekrar eden DNA sekans örüntüleri ki bunların da Alzheimer, diyabet ve kanser türlerinde arttığı gözlenmiş, organizmalar arasında genetik ilişkilerin bulunması hastalıkların yayılma tandansını tahmin etmekte kullanılıyor ve bu konudaki algoritmalar da kitapta işleniyor.”

Son Güncelleme: Salı, 16 Şubat 2016 11:16

Gösterim: 2116


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.