Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Ömer Dinçer, dün yapılan devir teslim töreninde görevini yeni Bakan Nabi Avcı’ya bıraktı. Görevini bırakmasının ardından Eski Bakan’a tepkiler hala sürüyor. Bu tepkilerden bir tanesi de Müfettişler Birliği Başkanı Doğan Ceylan’dan geldi. Ceylan yayımladığı yazısında şu ifadeleri kullandı; "Bakan Dinçer vedalaşmayı bile beceremedi...İbretlik durum."
Doğan Ceylan'ın yazısı;
Milli Eğitim Bakanlığında devir teslim yapıldı. Bakanlığın sitesindeki açıklamaya göre Yeni Bakan Sayın Nabi Avcı konuşmasında Sayın Dinçer’e hitaben “...ekibinizle, tüm eğitim öğretim camiasıyla, öğretmenlerimizle, idarecilerimizle nasıl geceli gündüzlü çalıştığınızı, onlara nasıl bir çalışma heyecanı aşıladığınızı ve bunun verimlerini de nasıl almakta olduğumuzun yakından şahidim.'' demiştir.
Sayın Dinçer ise konuşmasında “….Eğer çocukların daha iyi eğitim alması için gerekirse öğretmenler üzerinde, gerekirse yöneticiler üzerinde fedakarlıklar yapmak gerekiyorsa, o fedakarlıkları çekinmeden yapmak için çaba sarf ettik. Tabii bunlar mevcut statükonun değişimiyle alakalı konular her zaman risklidir…” demiştir.
Sayın Bakanın, öğretmenler ve yöneticiler üzerinde nasıl fedakarlık yaptığını pek anlamak mümkün değildir! Fedakarlığı bir kişi kendisi yapar. Başkasının üzerinde fedakarlık yapmak da ne demek! Sayın Dinçer doğru bir cümle kurmak istiyorsa, “çocuklarımızın daha iyi eğitim alması için öğretmen ve yöneticilerimiz fedakarlık yapmıştır” şeklinde cümle kurmalıydı.
Göreve geldiğinden bu yana öğretmenleri hırpalayan sayın bakanımız veda ederken bile öğretmenlerin gönlünü almayı becerememiştir. Kendi döneminde çektikleri sıkıntılar karşısında öğretmenlerimizin yaptığı fedakarlığı açıkça ifade edip öğretmenlere hakkını teslim etmek yerine “öğretmen ve yöneticiler üzerinde fedakarlık yaptığını” yani fedakarın kendisinin olduğunu ifade etmiştir.
Sayın Başbakan katıldığı programda bakanların alınışlarına ilişkin açıklamaları sırasında, Milli Eğitim Bakanlığında öğretmenlerin eş durumu atamalarının yapılmaması hususuna da değinmiştir. Sayın Dinçer’in en azından ailesinden, çocuğundan ayrı kalmış öğretmenlere bir teşekkür etmesi giderayak iyi olurdu.
Sayın Dinçer vedalaşmayı bile beceremedi. Arkasında halay çeken, kurban kesen, Allah’a şükürler eden kocaman bir kitle bırakarak ayrıldı. Tüm bakanlar için ibretlik bir tablo…
Doğan CEYLAN
Yönetim Bilimi Uzmanı
Mufettişler Derneği Başkan Yrd.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ömer Dinçer, dün yapılan devir teslim töreninde görevini yeni Bakan Nabi Avcı’ya bıraktı. Görevini bırakmasının ardından Eski Bakan’a tepkiler hala sürüyor. Bu tepkilerden bir tanesi de Müfettişler Birliği Başkanı Doğan Ceylan’dan geldi. Ceylan yayımladığı yazısında şu ifadeleri kullandı; "Bakan Dinçer vedalaşmayı bile beceremedi...İbretlik durum."
Doğan Ceylan'ın yazısı;
Milli Eğitim Bakanlığında devir teslim yapıldı. Bakanlığın sitesindeki açıklamaya göre Yeni Bakan Sayın Nabi Avcı konuşmasında Sayın Dinçer’e hitaben “...ekibinizle, tüm eğitim öğretim camiasıyla, öğretmenlerimizle, idarecilerimizle nasıl geceli gündüzlü çalıştığınızı, onlara nasıl bir çalışma heyecanı aşıladığınızı ve bunun verimlerini de nasıl almakta olduğumuzun yakından şahidim.'' demiştir.
Sayın Dinçer ise konuşmasında “….Eğer çocukların daha iyi eğitim alması için gerekirse öğretmenler üzerinde, gerekirse yöneticiler üzerinde fedakarlıklar yapmak gerekiyorsa, o fedakarlıkları çekinmeden yapmak için çaba sarf ettik. Tabii bunlar mevcut statükonun değişimiyle alakalı konular her zaman risklidir…” demiştir.
Sayın Bakanın, öğretmenler ve yöneticiler üzerinde nasıl fedakarlık yaptığını pek anlamak mümkün değildir! Fedakarlığı bir kişi kendisi yapar. Başkasının üzerinde fedakarlık yapmak da ne demek! Sayın Dinçer doğru bir cümle kurmak istiyorsa, “çocuklarımızın daha iyi eğitim alması için öğretmen ve yöneticilerimiz fedakarlık yapmıştır” şeklinde cümle kurmalıydı.
Göreve geldiğinden bu yana öğretmenleri hırpalayan sayın bakanımız veda ederken bile öğretmenlerin gönlünü almayı becerememiştir. Kendi döneminde çektikleri sıkıntılar karşısında öğretmenlerimizin yaptığı fedakarlığı açıkça ifade edip öğretmenlere hakkını teslim etmek yerine “öğretmen ve yöneticiler üzerinde fedakarlık yaptığını” yani fedakarın kendisinin olduğunu ifade etmiştir.
Sayın Başbakan katıldığı programda bakanların alınışlarına ilişkin açıklamaları sırasında, Milli Eğitim Bakanlığında öğretmenlerin eş durumu atamalarının yapılmaması hususuna da değinmiştir. Sayın Dinçer’in en azından ailesinden, çocuğundan ayrı kalmış öğretmenlere bir teşekkür etmesi giderayak iyi olurdu.
Sayın Dinçer vedalaşmayı bile beceremedi. Arkasında halay çeken, kurban kesen, Allah’a şükürler eden kocaman bir kitle bırakarak ayrıldı. Tüm bakanlar için ibretlik bir tablo…
Doğan CEYLAN
Yönetim Bilimi Uzmanı
Mufettişler Derneği Başkan Yrd.
Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Ocak 2013 11:28
Gösterim: 1609
Metropoll Araştırma Şirketi’nin yaptığı ikinci araştırma, iktidarın okullarda serbest kıyafet uygulamasına kendi tabanından bile destek gelmediğini ortaya koydu. Araştırmaya katılanların yüzde 71’i, AKP seçmenlerinin ise yüzde 59’u uygulamayı desteklemediğini açıkladı.
Metropoll Araştırma’nın Prof. Dr. Özer Sencar, Prof. Dr. İhsan Dağı, Prof. Dr. Doğu Ergil, Doç. Dr. Sıtkı Yıldız ve Dr. Vahap Coşkun’dan oluşan ekiple hazırladığı “Türkiye’nin 2012 Yılı Karnesi ve 2013’ten Beklentiler” adlı raporunda partilerin oy oranlarından, iktidarın yargı ve medya ile ilişkilerine, serbest kıyafet uygulamasından yolsuzluk ve çevre algısına kadar geniş bir yelpazede halkın nabzı tutuldu. Cumhuriyet gazetesinde yer alana araştırmadan satır başları şöyle:
• “Son bir yıl içerisinde basın özgürlüğü ve gazeteci-yazarlar üzerinde baskının arttığını düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 51.7’si “evet” yanıtını verirken “hayır” diyenlerin oranı 34.4’te kaldı. “Baskı artmıştır” diyenler içerisinde AKP seçmeni olduğunu belirtenlerin oranının 32.1 olması dikkat çekiyor.
• Katılımcıların yüzde 51.9’u yolsuzluğun arttığını düşünürken yüzde 36.8’i bu görüşe katılmıyor. Yolsuzluğun arttığını düşünenler içerisinde AKP seçmenlerinin oranı 35.1’e ulaşıyor.
Serbest kıyafete destek yok
• Katılımcılar yüzde 71 gibi büyük oranla okullarda kıyafetin serbest bırakılmasını desteklemezken sadece yüzde 24’lük bir kesim bu uygulamayı destekliyor. Uygulamayı AKP’li seçmenlerin de yarısından fazlası (yüzde 59) desteklemiyor. Muhalefet partilerine oy veren seçmenlerin büyük bir çoğunluğu da okullarda serbest kıyafet uygulamasına destek vermiyor. Hükümetin yeni yürürlüğe koyduğu bu uygulamada kendi tabanından bile yeterli destek alamadığı görülüyor.
• Katılımcıların yüzde 54’ü son dönemde hükümetin yargıya müdahale ettiğini, yüzde 30’u müdahale etmediğini düşünüyor. Gerek muhalefet partili seçmenlerin büyük kısmı gerekse de AKP’li seçmenlerin yüzde 42’si hükümetin yargıya müdahale ettiği kanısını taşıyor.
• Katılımcılara “Son yapılan 12 Haziran milletvekili seçiminde verdiğiniz oy için pişmanlık duyuyor musunuz?” sorusu sorulduğunda seçmenlerin yüzde 15’inin vermiş oldukları oydan pişmanlık duyduğu, yüzde 75’inin ise pişmanlık duymadığı belirlendi.
• Araştırma bulgularına göre katılımcıların yüzde 32’sinin Türkiye’de yeni bir partiye ihtiyaç duyduğu, yüzde 52’sinin ise ihtiyaç duymadığı belirlendi. Yeni bir siyasi partiye en çok ihtiyaç duyan seçmenler CHP ve MHP’li seçmenler. AKP’li seçmenlerinin bile yüzde 27’sinin kendilerinin de oy verebilecekleri yeni bir partiye ihtiyaç duydukları tespit edildi.
• Araştırmanın kritik sorularından biri de “Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusu oldu. Bu soruya kararsız, cevapsız ve protesto oyları dağıtılmadan katılımcıların yüzde 39.1’inin AKP’ye, yüzde 17.6’sının CHP’ye ve yüzde 9.8’inin de MHP’ye oy vereceği belirlendi.
(milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Metropoll Araştırma Şirketi’nin yaptığı ikinci araştırma, iktidarın okullarda serbest kıyafet uygulamasına kendi tabanından bile destek gelmediğini ortaya koydu. Araştırmaya katılanların yüzde 71’i, AKP seçmenlerinin ise yüzde 59’u uygulamayı desteklemediğini açıkladı.
Metropoll Araştırma’nın Prof. Dr. Özer Sencar, Prof. Dr. İhsan Dağı, Prof. Dr. Doğu Ergil, Doç. Dr. Sıtkı Yıldız ve Dr. Vahap Coşkun’dan oluşan ekiple hazırladığı “Türkiye’nin 2012 Yılı Karnesi ve 2013’ten Beklentiler” adlı raporunda partilerin oy oranlarından, iktidarın yargı ve medya ile ilişkilerine, serbest kıyafet uygulamasından yolsuzluk ve çevre algısına kadar geniş bir yelpazede halkın nabzı tutuldu. Cumhuriyet gazetesinde yer alana araştırmadan satır başları şöyle:
• “Son bir yıl içerisinde basın özgürlüğü ve gazeteci-yazarlar üzerinde baskının arttığını düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 51.7’si “evet” yanıtını verirken “hayır” diyenlerin oranı 34.4’te kaldı. “Baskı artmıştır” diyenler içerisinde AKP seçmeni olduğunu belirtenlerin oranının 32.1 olması dikkat çekiyor.
• Katılımcıların yüzde 51.9’u yolsuzluğun arttığını düşünürken yüzde 36.8’i bu görüşe katılmıyor. Yolsuzluğun arttığını düşünenler içerisinde AKP seçmenlerinin oranı 35.1’e ulaşıyor.
Serbest kıyafete destek yok
• Katılımcılar yüzde 71 gibi büyük oranla okullarda kıyafetin serbest bırakılmasını desteklemezken sadece yüzde 24’lük bir kesim bu uygulamayı destekliyor. Uygulamayı AKP’li seçmenlerin de yarısından fazlası (yüzde 59) desteklemiyor. Muhalefet partilerine oy veren seçmenlerin büyük bir çoğunluğu da okullarda serbest kıyafet uygulamasına destek vermiyor. Hükümetin yeni yürürlüğe koyduğu bu uygulamada kendi tabanından bile yeterli destek alamadığı görülüyor.
• Katılımcıların yüzde 54’ü son dönemde hükümetin yargıya müdahale ettiğini, yüzde 30’u müdahale etmediğini düşünüyor. Gerek muhalefet partili seçmenlerin büyük kısmı gerekse de AKP’li seçmenlerin yüzde 42’si hükümetin yargıya müdahale ettiği kanısını taşıyor.
• Katılımcılara “Son yapılan 12 Haziran milletvekili seçiminde verdiğiniz oy için pişmanlık duyuyor musunuz?” sorusu sorulduğunda seçmenlerin yüzde 15’inin vermiş oldukları oydan pişmanlık duyduğu, yüzde 75’inin ise pişmanlık duymadığı belirlendi.
• Araştırma bulgularına göre katılımcıların yüzde 32’sinin Türkiye’de yeni bir partiye ihtiyaç duyduğu, yüzde 52’sinin ise ihtiyaç duymadığı belirlendi. Yeni bir siyasi partiye en çok ihtiyaç duyan seçmenler CHP ve MHP’li seçmenler. AKP’li seçmenlerinin bile yüzde 27’sinin kendilerinin de oy verebilecekleri yeni bir partiye ihtiyaç duydukları tespit edildi.
• Araştırmanın kritik sorularından biri de “Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusu oldu. Bu soruya kararsız, cevapsız ve protesto oyları dağıtılmadan katılımcıların yüzde 39.1’inin AKP’ye, yüzde 17.6’sının CHP’ye ve yüzde 9.8’inin de MHP’ye oy vereceği belirlendi.
(milliyet)
Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Ocak 2013 11:05
Gösterim: 1541
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, atama bekleyen öğretmenlere Twitter üzerinden sevindirici bir haber verdi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Twitter’dan atama bekleyen öğretmenlere yazdığı mesajında, Şubat atamasını Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yla paylaşacağını söyledi.
Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Türkiye’de binlerce öğretmen Şubat ataması beklerken öğretmenlere “atama beklemeyin” açıklaması yapmıştı, bu açıklamayı Başbakan Erdoğan’da desteklemişti. Erdoğan'ın önceki gün kabine değişikliği yapmasıyla Şubat ataması yeniden gündeme geldi. Çelik dün Twitter üzerinden şu mesajı paylaştı: “Şubat atamasını da Sayın Nabi Avcı’yla paylaşacağım. Maliye ve Devlet Personeli ikna edebilirse onun da olumlu bakacağını düşünüyorum.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, atama bekleyen öğretmenlere Twitter üzerinden sevindirici bir haber verdi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Twitter’dan atama bekleyen öğretmenlere yazdığı mesajında, Şubat atamasını Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yla paylaşacağını söyledi.
Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Türkiye’de binlerce öğretmen Şubat ataması beklerken öğretmenlere “atama beklemeyin” açıklaması yapmıştı, bu açıklamayı Başbakan Erdoğan’da desteklemişti. Erdoğan'ın önceki gün kabine değişikliği yapmasıyla Şubat ataması yeniden gündeme geldi. Çelik dün Twitter üzerinden şu mesajı paylaştı: “Şubat atamasını da Sayın Nabi Avcı’yla paylaşacağım. Maliye ve Devlet Personeli ikna edebilirse onun da olumlu bakacağını düşünüyorum.”
Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Ocak 2013 09:27
Gösterim: 2194
Başbakan Erdoğan, Kanal 24’te yayınlanan Sansürsüz Özel programında eş durumu atamaları ile ilgili açıklamalarda bulundu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal 24’te Sansürsüz Özel programındaeş durumundan atama bekleyen öğretmenler için olumlu açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "Eş durumu atamaları ile ilgili beklentiler var bunları aşmamız lazım..." dedi.
Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı'nda yeni bir sürecin içinde olduklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Kod olarak '444' dediğimiz 4+4+4 süreci hakikaten çok farklı bir yapıyla birlikte, bir de ülkemizde özellikle eş durumundan öğretmenler meselesinde beklentiler var. Beklentiler noktasında bunu süratle aşmamız gerekir. Eğitim Komisyonu Başkanı olan Nabi Bey'in de bu konulardaki hassasiyetlerini biliyoruz. Aynı şekilde Kültür Bakanlığımızda bazı durumlar var. Çok süratle almamız gereken mesafeler var. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığını birleştirirken bir düşüncem vardı, o da şuydu, turizmi başlı başına bir olay görmenin yanlış olacağına inanmıştım. Eğer sadece turizm olarak değerlendirirseniz, o zaman sadece deniz, kum ve güneş olarak bu işi bugüne kadar tanımladılar...Biz olayı böyle değerlendirmeyelim dedik. Arkadaşlarımın birçoğu o zaman muhalefet etti. Dedim ki biz bunu kültürle birleştireceğiz. Kültürle bunun birleştirirsek hem turizm için çok ciddi bir altyapı elde ederiz, bir de kültürel varlıklarımızı süratle restore etme imkanı buluruz. Bu birbirini desteklediği zaman bütün o eserler bir çekim alanı oluşturacaktır. Dolayısıyla kültür ve inanç turizminde sıçrama yapalım dedik. Bunu biz aynı zamanda eğitimle de bütünleştirdik, sağlık turizmiyle birleştirdik. Daha sonra dağ, yayla bütün bunlarla birleştirmek suretiyle 2012 32 milyonla hamdolsun patladı.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Başbakan Erdoğan, Kanal 24’te yayınlanan Sansürsüz Özel programında eş durumu atamaları ile ilgili açıklamalarda bulundu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal 24’te Sansürsüz Özel programındaeş durumundan atama bekleyen öğretmenler için olumlu açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "Eş durumu atamaları ile ilgili beklentiler var bunları aşmamız lazım..." dedi.
Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı'nda yeni bir sürecin içinde olduklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Kod olarak '444' dediğimiz 4+4+4 süreci hakikaten çok farklı bir yapıyla birlikte, bir de ülkemizde özellikle eş durumundan öğretmenler meselesinde beklentiler var. Beklentiler noktasında bunu süratle aşmamız gerekir. Eğitim Komisyonu Başkanı olan Nabi Bey'in de bu konulardaki hassasiyetlerini biliyoruz. Aynı şekilde Kültür Bakanlığımızda bazı durumlar var. Çok süratle almamız gereken mesafeler var. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığını birleştirirken bir düşüncem vardı, o da şuydu, turizmi başlı başına bir olay görmenin yanlış olacağına inanmıştım. Eğer sadece turizm olarak değerlendirirseniz, o zaman sadece deniz, kum ve güneş olarak bu işi bugüne kadar tanımladılar...Biz olayı böyle değerlendirmeyelim dedik. Arkadaşlarımın birçoğu o zaman muhalefet etti. Dedim ki biz bunu kültürle birleştireceğiz. Kültürle bunun birleştirirsek hem turizm için çok ciddi bir altyapı elde ederiz, bir de kültürel varlıklarımızı süratle restore etme imkanı buluruz. Bu birbirini desteklediği zaman bütün o eserler bir çekim alanı oluşturacaktır. Dolayısıyla kültür ve inanç turizminde sıçrama yapalım dedik. Bunu biz aynı zamanda eğitimle de bütünleştirdik, sağlık turizmiyle birleştirdik. Daha sonra dağ, yayla bütün bunlarla birleştirmek suretiyle 2012 32 milyonla hamdolsun patladı.''
Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Ocak 2013 10:07
Gösterim: 1732
Başbakan Erdoğan, Bakanlar Kurulu’nda yapılan değişiklikle ilgili, “Kabineler göreve başladıktan sonra ilanihaye görev yapar diye bir kayıt bulunmadığını, kabinede eğer değişimi gerektiren bir şeyi yakalıyorsanız, sevk-i idareci olarak da bunu yapmak zorundasınız. Bu hiç bir zaman arkadaşlarımdan farklı noktada, Allah göstermesin, olumsuz yaklaşım tarzı olarak değerlendirilmemeli” açıklamasında bulndu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 24 TV'de canlı yayınlanan ''Sansürsüz Özel'' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Bakanlar Kurulu'nda yapılan değişikle ilgili soru üzerine Erdoğan, kabineler göreve başladıktan sonra ilanihaye görev yapar diye bir kayıt bulunmadığını ifade etti. Erdoğan, şunları söyledi: "Tabii bizim de gerçekten sorumluluk mevkisinde olan birbaşbakan olarak, kabinede eğer değişimi gerektiren bir şeyi yakalıyorsanız, sevk-i idareci olarak da bunu yapmak zorundasınız. Bu hiç bir zaman arkadaşlarımdan farklı noktada, Allah göstermesin, olumsuz yaklaşım tarzı olarak değerlendirilmemeli. Onlar ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koydular.. Bir değişimin olması, bütün bunlarla beraber bizim bir şeye inandığımızı açık net ortaya koymam lazım. O da makamların kalıcı değil, geçici olduğuna inanan partiyiz. Bu 1, 2, 4, 10, 15 sene olur, hepsi olabilir ama bütün mesele o süre içinde birbirimizi anlayışla kucaklayarak bundan sonraki süreçte dayanışma içinde yolumuza devam edeceğiz'' diye konuştu.
Bürokrasi önümüzü tıkıyor
''Kültür ve Turizm, İçişleri, Sağlık ve Milli Eğitim'de yapılan değişimler politika değişikliğinin de habercisi mi, bu değişimleri buna dayalı bir yaklaşımla mı yaptınız?'' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu yanıtı verdi:
''Şimdi ben mesela Marmaray'da 3 sene, belki daha da fazla gecikmeliyiz. Niye ben bu kadar gecikeyim? Bu önemli bir yatırım. Bugüne kadar bu bitecekti. İstanbul'un ulaşımında çok ciddi bir yükü burada kaldıracaktık. Ama çok basit bir yerde bakıyorsunuz bürokrasi sizin önünüzü tıkıyor. Bu bazen kurullar oluyor, bazen diğerleri. Kanun hükmünde kararnameye de biliyorsunuz biz bir adım attık. Ne yaptık tabiat varlıklarıyla, tarih kurulunu, kültürü ayırdık. Tabiat varlıkları şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda bir daire başkanlığı gibi oldu. E ne oldu şimdi? Sizi tıkayamıyor. Süratle orada netice alıyorsunuz.''
Frene basmadık
Başbakan Erdoğan, ''Türkiye'nin ayağa kalkmasında şu anda eğer biz güçlüysek arkadaşlar onu özellikle vurguluyorum biz yatırımda bazı arkadaşlar 'frene basmak' falan filan diyor, frene basmadık. Şahsen birBaşbakan olarak asla ben frene basılmasına taraftar değilim. Dikkatli gideriz, dozunda gideriz, ama yola aralıksız devam etmek durumundayız. Frene basmak bize kaybettirir. Bizim kazanmaya, daima kazanmaya... Çünkü kazandıkça dağıtacağız. Kime? Ülkenin bütün insanlarına. Bunu başarmamız gerekiyor'' dedi.
TSK'nın moralini bozar
Başbakan Erdoğan, ''örgüt kurmak veya örgüt elemanı olmak'' iddiasıyla tutuklanan askerlerin durumuna ilişkin de şu değerlendirme de bulundu:
''Böyle bir şeyin delili kesinse ver hükmünü işi bitir. Ancak elinde senin kesin hükümler yok da yüzlerce subayı, astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak, hele hele Genelkurmay Başkanı'nı kalkıp da bu şekilde değerlendirirsen burası gerçekten Silahlı Kuvvetler'in kendi içindeki bütün moral değerlerini altüst eder. Benim Genelkurmay Başkanım sağolsun ta Şemdinli'ye kadar yanında kuvvet komutanlarıyla beraber gidip operasyon yönetebiliyor, yönetiyor. Çünkü diyor ki 'ben oraya gitmezsem oradaki subay, astsubayım teröriste karşı can feda mücadele veremez, ben orada görüneceğim ki can feda mücadele versin'. Siz şimdi orada bu mücadeleyi veren insanlara arka taraftan 'bu örgüt elemanıdır' dersen, nasıl oluyor da bu örgüt elemanı gidiyor da terör örgütüyle mücadeleyi veriyor. Bu yenilir yutulur bir şey değil.
Erdoğan, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda fırkateynlere ve gemilere gönderilecek subayların neredeyse kalmadığını dile getirdi.
Danıştay kararına destek
Başbakan Erdoğan, Danıştay'dan avukatlara başörtüsü serbestisi kararına ilişkin soru üzerine, şunları kaydetti:
''Okumaksa okumak, diplomaysa diploma, dereceyse derece, hepsi var. Başı örtülüyle başı açık olanı neden ayırt ediyorsun? Hepsine bu hakkı vermen lazım. Bundan istifade, onun en doğal yaşam hakkı. Çünkü yaşamını idame etmek için bir şey kazanacak, bu kadar tahsili neden aldı? Gidip evinde otursun diye mi? Bence Danıştay'ın vermiş olduğu bu karar, yolu aralayacaktır. Hatta ben biraz daha ileri gidiyorum, biliyorsunuz artık Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı var. Bence burada bireysel başvuru hakkını da her vatandaşımız bu noktada kullanmalıdır."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Başbakan Erdoğan, Bakanlar Kurulu’nda yapılan değişiklikle ilgili, “Kabineler göreve başladıktan sonra ilanihaye görev yapar diye bir kayıt bulunmadığını, kabinede eğer değişimi gerektiren bir şeyi yakalıyorsanız, sevk-i idareci olarak da bunu yapmak zorundasınız. Bu hiç bir zaman arkadaşlarımdan farklı noktada, Allah göstermesin, olumsuz yaklaşım tarzı olarak değerlendirilmemeli” açıklamasında bulndu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 24 TV'de canlı yayınlanan ''Sansürsüz Özel'' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Bakanlar Kurulu'nda yapılan değişikle ilgili soru üzerine Erdoğan, kabineler göreve başladıktan sonra ilanihaye görev yapar diye bir kayıt bulunmadığını ifade etti. Erdoğan, şunları söyledi: "Tabii bizim de gerçekten sorumluluk mevkisinde olan birbaşbakan olarak, kabinede eğer değişimi gerektiren bir şeyi yakalıyorsanız, sevk-i idareci olarak da bunu yapmak zorundasınız. Bu hiç bir zaman arkadaşlarımdan farklı noktada, Allah göstermesin, olumsuz yaklaşım tarzı olarak değerlendirilmemeli. Onlar ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koydular.. Bir değişimin olması, bütün bunlarla beraber bizim bir şeye inandığımızı açık net ortaya koymam lazım. O da makamların kalıcı değil, geçici olduğuna inanan partiyiz. Bu 1, 2, 4, 10, 15 sene olur, hepsi olabilir ama bütün mesele o süre içinde birbirimizi anlayışla kucaklayarak bundan sonraki süreçte dayanışma içinde yolumuza devam edeceğiz'' diye konuştu.
Bürokrasi önümüzü tıkıyor
''Kültür ve Turizm, İçişleri, Sağlık ve Milli Eğitim'de yapılan değişimler politika değişikliğinin de habercisi mi, bu değişimleri buna dayalı bir yaklaşımla mı yaptınız?'' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu yanıtı verdi:
''Şimdi ben mesela Marmaray'da 3 sene, belki daha da fazla gecikmeliyiz. Niye ben bu kadar gecikeyim? Bu önemli bir yatırım. Bugüne kadar bu bitecekti. İstanbul'un ulaşımında çok ciddi bir yükü burada kaldıracaktık. Ama çok basit bir yerde bakıyorsunuz bürokrasi sizin önünüzü tıkıyor. Bu bazen kurullar oluyor, bazen diğerleri. Kanun hükmünde kararnameye de biliyorsunuz biz bir adım attık. Ne yaptık tabiat varlıklarıyla, tarih kurulunu, kültürü ayırdık. Tabiat varlıkları şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda bir daire başkanlığı gibi oldu. E ne oldu şimdi? Sizi tıkayamıyor. Süratle orada netice alıyorsunuz.''
Frene basmadık
Başbakan Erdoğan, ''Türkiye'nin ayağa kalkmasında şu anda eğer biz güçlüysek arkadaşlar onu özellikle vurguluyorum biz yatırımda bazı arkadaşlar 'frene basmak' falan filan diyor, frene basmadık. Şahsen birBaşbakan olarak asla ben frene basılmasına taraftar değilim. Dikkatli gideriz, dozunda gideriz, ama yola aralıksız devam etmek durumundayız. Frene basmak bize kaybettirir. Bizim kazanmaya, daima kazanmaya... Çünkü kazandıkça dağıtacağız. Kime? Ülkenin bütün insanlarına. Bunu başarmamız gerekiyor'' dedi.
TSK'nın moralini bozar
Başbakan Erdoğan, ''örgüt kurmak veya örgüt elemanı olmak'' iddiasıyla tutuklanan askerlerin durumuna ilişkin de şu değerlendirme de bulundu:
''Böyle bir şeyin delili kesinse ver hükmünü işi bitir. Ancak elinde senin kesin hükümler yok da yüzlerce subayı, astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak, hele hele Genelkurmay Başkanı'nı kalkıp da bu şekilde değerlendirirsen burası gerçekten Silahlı Kuvvetler'in kendi içindeki bütün moral değerlerini altüst eder. Benim Genelkurmay Başkanım sağolsun ta Şemdinli'ye kadar yanında kuvvet komutanlarıyla beraber gidip operasyon yönetebiliyor, yönetiyor. Çünkü diyor ki 'ben oraya gitmezsem oradaki subay, astsubayım teröriste karşı can feda mücadele veremez, ben orada görüneceğim ki can feda mücadele versin'. Siz şimdi orada bu mücadeleyi veren insanlara arka taraftan 'bu örgüt elemanıdır' dersen, nasıl oluyor da bu örgüt elemanı gidiyor da terör örgütüyle mücadeleyi veriyor. Bu yenilir yutulur bir şey değil.
Erdoğan, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda fırkateynlere ve gemilere gönderilecek subayların neredeyse kalmadığını dile getirdi.
Danıştay kararına destek
Başbakan Erdoğan, Danıştay'dan avukatlara başörtüsü serbestisi kararına ilişkin soru üzerine, şunları kaydetti:
''Okumaksa okumak, diplomaysa diploma, dereceyse derece, hepsi var. Başı örtülüyle başı açık olanı neden ayırt ediyorsun? Hepsine bu hakkı vermen lazım. Bundan istifade, onun en doğal yaşam hakkı. Çünkü yaşamını idame etmek için bir şey kazanacak, bu kadar tahsili neden aldı? Gidip evinde otursun diye mi? Bence Danıştay'ın vermiş olduğu bu karar, yolu aralayacaktır. Hatta ben biraz daha ileri gidiyorum, biliyorsunuz artık Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı var. Bence burada bireysel başvuru hakkını da her vatandaşımız bu noktada kullanmalıdır."
Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Ocak 2013 09:14
Gösterim: 1137