Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 4+4+4 eğitim sisteminin ayrıntılarını 32. Gün programında Mehmet Ali Birand'a anlattı. Okula başlama yaşı konusundaki tartışmaları değerlendiren Dinçer, ''Bununla ilgili henüz bir karar vermedik'' dedi. Dinçer, seçmeli Kur'an dersi konusundaki endişelerin de yersiz olduğunu söyledi.

Haberin videosunu izlemek için tıklayın


> Bakan Dinçer canlı yayında 4+4+4'ü anlattı

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 4+4+4 eğitim sisteminin ayrıntılarını 32. Gün programında Mehmet Ali Birand'a anlattı. Okula başlama yaşı konusundaki tartışmaları değerlendiren Dinçer, ''Bununla ilgili henüz bir karar vermedik'' dedi. Dinçer, seçmeli Kur'an dersi konusundaki endişelerin de yersiz olduğunu söyledi.

Haberin videosunu izlemek için tıklayın


Son Güncelleme: Cuma, 06 Nisan 2012 11:21

Gösterim: 1869

TÜBİTAK 'tersine beyin göçü' için Amerika'da yaşayan Türk araştırmacılara yepyeni 'fırsatlar' sunmaya hazırlanıyor.

Görüşmelerde TÜBİTAK ve AB fonlarının ülkeye geri dönüş için sunduğu cazip imkanlar hakkında bilgi sunulacak

TÜBİTAK, 'tersine beyin göçü' için çalıştay hamlesi başlatıyor. Kurum, Türkiye'nin önde gelen firma ve üniversiteleriyle 10-14 Nisan arası ABD'de 3 ayrı çalıştay düzenleyecek. Washington, New York ve Chicago'daki etkinliklerde Türk bilim insanlarına AB fonlarından yararlanma ve Türkiye'deki istihdam olanakları anlatılacak. Bilim atağı TÜBİTAK AB Çerçeve Programları Ulusal Koordinasyon Ofisi tarafından organize ediliyor. Çalışmanın temeli 2010'da başlatılan 'Hedef Türkiye' çalıştaylarıyla atıldı.

Akşam gazetesinin haberine göre, 10 Nisan'da Washington'daki 'Maryland Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek çalıştayı, 12 Nisan'da New York'taki 'Columbia Üniversitesi' ve 14 Nisan'da 'İllinois Teknoloji Enstitüsü Kampusu'ndaki çalıştaylar izleyecek.

Yetişmiş beyinleri bünyelerine alabilmek için çeşitli kuruluşlar da ABD yolcusu. Kurulacak standlarda araştırmacılarla bire bir görüşme yapması kesinleşen kuruluşlar arasında Türk Telekom, Arçelik, FNSS, TAİ-TUSAŞ da yer alıyor. Bilkent, İTÜ, İstanbul Medeniyet, İstanbul Şehir, Uludağ, Yeditepe, Yıldız Teknik, TOBB Ekonomi ve Teknoloji üniversiteleri ile İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Gebze İleri Teknoloji Enstitüsü de araştırmacılarla buluşacak. TÜBİTAK'ın farklı birimleri de araştırmacılarla görüşmeler gerçekleştirecek.

Görüşmelerde TÜBİTAK ve AB fonlarının ülkeye geri dönüş için sunduğu cazip imkanlar hakkında bilgi sunulacak. TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yunus Çengel de bizzat araştırma alanındaki imkanları tanıtacak. ABD'den Türkiye'ye dönen bazı araştırmacıların, başarı hikayelerini ve izlenimlerini çalıştaylarda aktarmaları planlanıyor. Daha önceki iki çalıştay sonrası bazı araştırmacıların Türkiye'ye döndüğü öğrenildi.

> TÜBİTAK'tan akademisyenlere DÖN çağrısı

TÜBİTAK 'tersine beyin göçü' için Amerika'da yaşayan Türk araştırmacılara yepyeni 'fırsatlar' sunmaya hazırlanıyor.

Görüşmelerde TÜBİTAK ve AB fonlarının ülkeye geri dönüş için sunduğu cazip imkanlar hakkında bilgi sunulacak

TÜBİTAK, 'tersine beyin göçü' için çalıştay hamlesi başlatıyor. Kurum, Türkiye'nin önde gelen firma ve üniversiteleriyle 10-14 Nisan arası ABD'de 3 ayrı çalıştay düzenleyecek. Washington, New York ve Chicago'daki etkinliklerde Türk bilim insanlarına AB fonlarından yararlanma ve Türkiye'deki istihdam olanakları anlatılacak. Bilim atağı TÜBİTAK AB Çerçeve Programları Ulusal Koordinasyon Ofisi tarafından organize ediliyor. Çalışmanın temeli 2010'da başlatılan 'Hedef Türkiye' çalıştaylarıyla atıldı.

Akşam gazetesinin haberine göre, 10 Nisan'da Washington'daki 'Maryland Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek çalıştayı, 12 Nisan'da New York'taki 'Columbia Üniversitesi' ve 14 Nisan'da 'İllinois Teknoloji Enstitüsü Kampusu'ndaki çalıştaylar izleyecek.

Yetişmiş beyinleri bünyelerine alabilmek için çeşitli kuruluşlar da ABD yolcusu. Kurulacak standlarda araştırmacılarla bire bir görüşme yapması kesinleşen kuruluşlar arasında Türk Telekom, Arçelik, FNSS, TAİ-TUSAŞ da yer alıyor. Bilkent, İTÜ, İstanbul Medeniyet, İstanbul Şehir, Uludağ, Yeditepe, Yıldız Teknik, TOBB Ekonomi ve Teknoloji üniversiteleri ile İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Gebze İleri Teknoloji Enstitüsü de araştırmacılarla buluşacak. TÜBİTAK'ın farklı birimleri de araştırmacılarla görüşmeler gerçekleştirecek.

Görüşmelerde TÜBİTAK ve AB fonlarının ülkeye geri dönüş için sunduğu cazip imkanlar hakkında bilgi sunulacak. TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yunus Çengel de bizzat araştırma alanındaki imkanları tanıtacak. ABD'den Türkiye'ye dönen bazı araştırmacıların, başarı hikayelerini ve izlenimlerini çalıştaylarda aktarmaları planlanıyor. Daha önceki iki çalıştay sonrası bazı araştırmacıların Türkiye'ye döndüğü öğrenildi.

Son Güncelleme: Cuma, 06 Nisan 2012 15:04

Gösterim: 1882

Türkiye’nin dört bir yanından akademisyenler bir araya gelerek ‘Öğrencime Dokunma’ kampanyası başlattı.'Öğrencime dokunma' kampanyası, 100'ün üzerinde akademisyeni İstanbul'da biraraya getirdi. Bilim insanları, tutuklu öğrencilerin bırakılmasını istedi.

Türkiye’nin dört bir yanından 100’ün üzerinde akademisyen, ‘Öğrencime Dokunma’ kampanyasıyla, meslektaşlarını ve okul yönetimlerini öğrencilerine sahip çıkmaya çağırdı.

Radikal yazarları Özgür Mumcu ve Koray Çalışkan’ın da aralarında bulunduğu akademisyenler, tutuklu öğrencilerin durumuna dikkat çekmek amacıyla dün Galatasaray Lisesi önünde biraraya geldi. Grup adına çağrı metnini okuyan İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım, tutuklu öğrenci sayısının her gün arttığını belirterek, “Suç delili olarak gösterilenler arasında; evde bulunan ders notları, kitaplar ve su faturaları gibi belgelerin yanısıra, ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamına giren basın açıklaması yapmak, YÖK’ü protesto etmek, saç kestirmek, şemsiye taşımak, puşi takmak, halay çekmek, konser bileti satmak gibi nedenler de var” dedi.

İstanbul Üniversitesi’nden 50’ye yakın öğrencinin tutuklu olduğunu ama tam rakamı bilmediklerini vurgulayan Kıvılcım “Geçen hafta bir iktisat öğrencisi tahliye olunca varlığından haberdar olduk, meğer beş yıldır tutukluymuş. Bu korkunç bir durum” diye konuştu. İ.Ü.’de 2001’de çıkan bir kararla cezaevindeki öğrencilerin sınavlara girmesinin yasaklandığına da dikkat çeken Kıvılcım, eğitim hakkının önüne geçilmemesi gerektiğini söyledi.

Uludere için 3 ay

Dicle Üniversitesi’nden Doç. Dr. Vahap Coşkun ise 11 öğrencisinin Uludere’yi protesto etmekten tutuklandığını anlattı. “Protestoda ne bir cam kırıldı, ne de bir duvara yazı yazıldı” diyen Coşkun, öğrencilerin yaklaşık 3 ay cezaevinde kaldığını ifade etti. Kampanyayı başlatan akademisyenler, Yüksek Öğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliğini de eleştirdi. Her yıl 3 binin üzerinde öğrenciye soruşturma açıldığını kaydeden Doç. Kıvılcım, “Kapıda aranmayı reddetmek veya izinsiz afiş asmak bile soruşturma sebebi olabiliyor” dedi. İstanbul Üniversitesi öğrencisiyken tutuklanan Deniz Küçükbumin’in annesi Emine Küçükbumin de, çocuğunun sınavlara giremediğini vurgulayarak, “Şeyma’ya Boğaziçi’nde, Cihan’a Galatarasaray Üniversitesi’nde sahip çıkıldı. İ.Ü’den bütün hocaları burada görmek isterdim” diye konuştu.

Üniversitenin bahçe direnişi

Yeni kurulan Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’ne kampus alanı olarak tahsis edilen arazi gerilime neden oldu. Teknoloji Üniversitesi’ne tahsis edilen ve Çukurova Üniversitesi’nin (ÇÜ) ‘Narenciye Gen Bahçesi’ olarak kullandığı arazide zemin etüt çalışmalarını engellemek isteyen Ç.Ü. Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu’nun aralarında bulunduğu öğretim üyeleri ile polis arasında gerginlik çıktı. 35 bin narenciye ağacının dikili olduğu araziye girmeye çalışan iş makinelerinin önünü kesen öğretim üyeleri ve öğrencilere polis müdahale etti. Müdahalenin ardından Ç.Ü.’lü grup da100 metrekadar uzakta bekleyişini sürdürdü.

(radikal)

> Öğrencilere dokunma yanarsın!

Türkiye’nin dört bir yanından akademisyenler bir araya gelerek ‘Öğrencime Dokunma’ kampanyası başlattı.'Öğrencime dokunma' kampanyası, 100'ün üzerinde akademisyeni İstanbul'da biraraya getirdi. Bilim insanları, tutuklu öğrencilerin bırakılmasını istedi.

Türkiye’nin dört bir yanından 100’ün üzerinde akademisyen, ‘Öğrencime Dokunma’ kampanyasıyla, meslektaşlarını ve okul yönetimlerini öğrencilerine sahip çıkmaya çağırdı.

Radikal yazarları Özgür Mumcu ve Koray Çalışkan’ın da aralarında bulunduğu akademisyenler, tutuklu öğrencilerin durumuna dikkat çekmek amacıyla dün Galatasaray Lisesi önünde biraraya geldi. Grup adına çağrı metnini okuyan İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım, tutuklu öğrenci sayısının her gün arttığını belirterek, “Suç delili olarak gösterilenler arasında; evde bulunan ders notları, kitaplar ve su faturaları gibi belgelerin yanısıra, ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamına giren basın açıklaması yapmak, YÖK’ü protesto etmek, saç kestirmek, şemsiye taşımak, puşi takmak, halay çekmek, konser bileti satmak gibi nedenler de var” dedi.

İstanbul Üniversitesi’nden 50’ye yakın öğrencinin tutuklu olduğunu ama tam rakamı bilmediklerini vurgulayan Kıvılcım “Geçen hafta bir iktisat öğrencisi tahliye olunca varlığından haberdar olduk, meğer beş yıldır tutukluymuş. Bu korkunç bir durum” diye konuştu. İ.Ü.’de 2001’de çıkan bir kararla cezaevindeki öğrencilerin sınavlara girmesinin yasaklandığına da dikkat çeken Kıvılcım, eğitim hakkının önüne geçilmemesi gerektiğini söyledi.

Uludere için 3 ay

Dicle Üniversitesi’nden Doç. Dr. Vahap Coşkun ise 11 öğrencisinin Uludere’yi protesto etmekten tutuklandığını anlattı. “Protestoda ne bir cam kırıldı, ne de bir duvara yazı yazıldı” diyen Coşkun, öğrencilerin yaklaşık 3 ay cezaevinde kaldığını ifade etti. Kampanyayı başlatan akademisyenler, Yüksek Öğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliğini de eleştirdi. Her yıl 3 binin üzerinde öğrenciye soruşturma açıldığını kaydeden Doç. Kıvılcım, “Kapıda aranmayı reddetmek veya izinsiz afiş asmak bile soruşturma sebebi olabiliyor” dedi. İstanbul Üniversitesi öğrencisiyken tutuklanan Deniz Küçükbumin’in annesi Emine Küçükbumin de, çocuğunun sınavlara giremediğini vurgulayarak, “Şeyma’ya Boğaziçi’nde, Cihan’a Galatarasaray Üniversitesi’nde sahip çıkıldı. İ.Ü’den bütün hocaları burada görmek isterdim” diye konuştu.

Üniversitenin bahçe direnişi

Yeni kurulan Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’ne kampus alanı olarak tahsis edilen arazi gerilime neden oldu. Teknoloji Üniversitesi’ne tahsis edilen ve Çukurova Üniversitesi’nin (ÇÜ) ‘Narenciye Gen Bahçesi’ olarak kullandığı arazide zemin etüt çalışmalarını engellemek isteyen Ç.Ü. Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu’nun aralarında bulunduğu öğretim üyeleri ile polis arasında gerginlik çıktı. 35 bin narenciye ağacının dikili olduğu araziye girmeye çalışan iş makinelerinin önünü kesen öğretim üyeleri ve öğrencilere polis müdahale etti. Müdahalenin ardından Ç.Ü.’lü grup da100 metrekadar uzakta bekleyişini sürdürdü.

(radikal)

Son Güncelleme: Cuma, 06 Nisan 2012 09:37

Gösterim: 2129

Biliyordum, ezber bozmanın ne mene, ne zor bir iş olduğunu. Binbir türlü tezvirat ve safsata ile yıllardan beridir mışıl mışıl uyutulmakta olan bir toplumu, epeyce sivri olan bir kalemle dürterek uyandırmanın nasıl bir karşılık bulacağını. O yüzden, iki gündür yediğim yumruklar hiç canımı acıtmıyor.

Yaptığım şeyin farkındayım. Ağır gelebilir bazılarına yazdıklarım. Ama yapacak başka bir şey yok! Çünkü eninde sonunda birilerinin kabak gibi ortada duran bu tezatı gündeme getirmesi lazımdı.

Birisinin çıkıp, "Yolum Hak-ı Muhammed-Ali yoludur. Soyum, Ehl-i Beyt soyudur" diyen Alevilere, "Peki birader. O zaman ilköğretim müfredatına seçmeli Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed dersleri konulduğu için niçin havalara zıplıyorsun?" demesi gerekiyordu.

Bu ben oldum. İyi de oldu. Çünkü bu soruyu dışarıdan biri sorsaydı, mesele muhakkak başka türlü anlaşılırdı.

Ha... Benim de bu soruyu sormamdaki niyeti, bu korkunç tezatı "güm" diye gündeme getirmemdeki gayeyi kötüye yorumlayanlar yok mu?

Yazdıklarımın bal gibi de doğru olduğuna emin olduğu için sorularıma cevap veremeyip sadece, "İktidara yalakalık yapmak için yazıyorsun bütün bunları" diyen yok mu? Var. Ama hiç umurumda değil.

Sanmayın ki iki günden beri posta kutuma Alevi kesiminden gelen mesajların hepsi olumsuz.

"Aleviyim ama Ali'siz Aleviliği tercih ediyorum!" diyen cahillerin yanı sıra yazdıklarıma destek veren yüzlerce Alevi yurttaşımız da var.

Yazmış bir kardeşim mesela. "İnsanların, 'Aleviyim' dedikten sonra benim Allah'a inanıp inanmadığımı, İslamiyet'i kabul edip etmediğimi, Hz. Muhammed'i peygamber olarak görüp görmediğimi sormasından 'gına' geldi artık Sevilay Hanım. İnanın, her defasında, 'Aleviyim. Ve Müslüman'ım. Ateist değilim' demekten bunaldım!" diyor.

Bir diğeri "Fransa'da yaşıyoruz. Zaten kafam karışıktı. Bu yazınızdan sonra iyice allak bullak oldum. Komşularımın, arkadaşlarımın çoğu Hıristiyan. Aralarında Katolik de var. Protestan da. Katolikler daha radikal ama sonuçta inandıkları kutsal kitapları tek. Protestanların da yatağının baş ucunda muhakkak bir 'İncil' vardır. Yazınızdan sonra sordum kendi kendime; 'Alevi'yim ama Müslüman'ım. Yolum Hak-ı Muhammed-Ali yolu. O halde neden benim evimde Kuran yok? Madem Alevi inancının temelini, Ehl-i Beyt sevgisi ve bağlılığı oluşturur.' O halde asıl Müslümanlar, İslamiyet'e asıl sahip çıkması gerekenler biz olmuyor muyuz?" demiş.

Keşke teolojik konularda yeterli olsam da tek tek cevaplayabilsem tüm soruları. Ama ben de bilmiyorum ki!

"Niye Alevilik İslam'ın hem içinde olup, hem de İslam'a bu kadar uzak?" sorusunun bende de hâlâ bir karşılığı yok ki!

Biliyor musunuz? Bir insanın atalarından gelen bir inanç şekline temelde nelerin sebep olduğunu bilmeden yaşaması tuhaf bir durumdur.

Ananız, babanız ya da birlikte yaşadığınız etrafınız size ne derse ona inanırsınız. Ama sonradan edindiğiniz çevrelerde gördükleriniz, duyduklarınız sizi önceki öğrendiklerinizle muhakeme yapmaya zorlar. Bir şey bilmediğinizin ya da yanlış öğretildiğinin farkına varınca da kalakalırsınız.

Tıpkı boynu kırılmış bir ördek gibi.

Ateizmin özellikle Aleviler'de yoğun olarak görülmesinin en büyük nedeni işte bu keşmekeştir.

Zıplamasınlar ateist arkadaşlar sakın. Karşı olduğumdan, onları yargıladığımdan değil bu söylediğim.

Bir insanın, bilerek ve o bildiklerinden hareket ederek ateist olması başka bir şey.

Ama sırf bilmediği, öğretilmediği, öğrenemediği için "ateist" olması ise bambaşka bir şeydir.

Problemli bir durumdur bu.

Düşünün. Sünni inancına mensup ebeveynler evde de olsa çocuklarına din eğitimini verebiliyor. Ama Alevi ailelerin büyük çoğunluğu bunu yapamıyor. Çünkü kendileri de bilmiyor.

Olması muhtemel bu problemin ortadan kaldırılması, Aleviliğin ve yeni nesillerinin sağlıklı bir geleceğe doğru yol alması için yetkin kişilerin derhal önlem alması gerekir.

O önlem de gayet basittir.

"Alevilik inancının temeli nedir? Kutsal kitapları hangisidir? Ehl-i Beyt kimlere denir? Neden bağlılık hâkimdir? Hz. Ali kimdir? Aleviler için Hz. Muhammed'den sonra gelen değer olmasının nedeni nedir? Kerbela'da ne yaşanmıştır? Muaviye kimdir? Yezid kimdir? İmam Cafer-i Sadık kimdir? Semah nedir? Cem Evi nedir?" sorularının ve daha birçok konu başlığının yer alacağı bir "Alevilik Dersi" Alevilere zorunlu olarak okutulmalıdır!
(Sevilay Yükselir) 

> Alevilik dersi, Alevilere zorunlu olsun!

Biliyordum, ezber bozmanın ne mene, ne zor bir iş olduğunu. Binbir türlü tezvirat ve safsata ile yıllardan beridir mışıl mışıl uyutulmakta olan bir toplumu, epeyce sivri olan bir kalemle dürterek uyandırmanın nasıl bir karşılık bulacağını. O yüzden, iki gündür yediğim yumruklar hiç canımı acıtmıyor.

Yaptığım şeyin farkındayım. Ağır gelebilir bazılarına yazdıklarım. Ama yapacak başka bir şey yok! Çünkü eninde sonunda birilerinin kabak gibi ortada duran bu tezatı gündeme getirmesi lazımdı.

Birisinin çıkıp, "Yolum Hak-ı Muhammed-Ali yoludur. Soyum, Ehl-i Beyt soyudur" diyen Alevilere, "Peki birader. O zaman ilköğretim müfredatına seçmeli Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed dersleri konulduğu için niçin havalara zıplıyorsun?" demesi gerekiyordu.

Bu ben oldum. İyi de oldu. Çünkü bu soruyu dışarıdan biri sorsaydı, mesele muhakkak başka türlü anlaşılırdı.

Ha... Benim de bu soruyu sormamdaki niyeti, bu korkunç tezatı "güm" diye gündeme getirmemdeki gayeyi kötüye yorumlayanlar yok mu?

Yazdıklarımın bal gibi de doğru olduğuna emin olduğu için sorularıma cevap veremeyip sadece, "İktidara yalakalık yapmak için yazıyorsun bütün bunları" diyen yok mu? Var. Ama hiç umurumda değil.

Sanmayın ki iki günden beri posta kutuma Alevi kesiminden gelen mesajların hepsi olumsuz.

"Aleviyim ama Ali'siz Aleviliği tercih ediyorum!" diyen cahillerin yanı sıra yazdıklarıma destek veren yüzlerce Alevi yurttaşımız da var.

Yazmış bir kardeşim mesela. "İnsanların, 'Aleviyim' dedikten sonra benim Allah'a inanıp inanmadığımı, İslamiyet'i kabul edip etmediğimi, Hz. Muhammed'i peygamber olarak görüp görmediğimi sormasından 'gına' geldi artık Sevilay Hanım. İnanın, her defasında, 'Aleviyim. Ve Müslüman'ım. Ateist değilim' demekten bunaldım!" diyor.

Bir diğeri "Fransa'da yaşıyoruz. Zaten kafam karışıktı. Bu yazınızdan sonra iyice allak bullak oldum. Komşularımın, arkadaşlarımın çoğu Hıristiyan. Aralarında Katolik de var. Protestan da. Katolikler daha radikal ama sonuçta inandıkları kutsal kitapları tek. Protestanların da yatağının baş ucunda muhakkak bir 'İncil' vardır. Yazınızdan sonra sordum kendi kendime; 'Alevi'yim ama Müslüman'ım. Yolum Hak-ı Muhammed-Ali yolu. O halde neden benim evimde Kuran yok? Madem Alevi inancının temelini, Ehl-i Beyt sevgisi ve bağlılığı oluşturur.' O halde asıl Müslümanlar, İslamiyet'e asıl sahip çıkması gerekenler biz olmuyor muyuz?" demiş.

Keşke teolojik konularda yeterli olsam da tek tek cevaplayabilsem tüm soruları. Ama ben de bilmiyorum ki!

"Niye Alevilik İslam'ın hem içinde olup, hem de İslam'a bu kadar uzak?" sorusunun bende de hâlâ bir karşılığı yok ki!

Biliyor musunuz? Bir insanın atalarından gelen bir inanç şekline temelde nelerin sebep olduğunu bilmeden yaşaması tuhaf bir durumdur.

Ananız, babanız ya da birlikte yaşadığınız etrafınız size ne derse ona inanırsınız. Ama sonradan edindiğiniz çevrelerde gördükleriniz, duyduklarınız sizi önceki öğrendiklerinizle muhakeme yapmaya zorlar. Bir şey bilmediğinizin ya da yanlış öğretildiğinin farkına varınca da kalakalırsınız.

Tıpkı boynu kırılmış bir ördek gibi.

Ateizmin özellikle Aleviler'de yoğun olarak görülmesinin en büyük nedeni işte bu keşmekeştir.

Zıplamasınlar ateist arkadaşlar sakın. Karşı olduğumdan, onları yargıladığımdan değil bu söylediğim.

Bir insanın, bilerek ve o bildiklerinden hareket ederek ateist olması başka bir şey.

Ama sırf bilmediği, öğretilmediği, öğrenemediği için "ateist" olması ise bambaşka bir şeydir.

Problemli bir durumdur bu.

Düşünün. Sünni inancına mensup ebeveynler evde de olsa çocuklarına din eğitimini verebiliyor. Ama Alevi ailelerin büyük çoğunluğu bunu yapamıyor. Çünkü kendileri de bilmiyor.

Olması muhtemel bu problemin ortadan kaldırılması, Aleviliğin ve yeni nesillerinin sağlıklı bir geleceğe doğru yol alması için yetkin kişilerin derhal önlem alması gerekir.

O önlem de gayet basittir.

"Alevilik inancının temeli nedir? Kutsal kitapları hangisidir? Ehl-i Beyt kimlere denir? Neden bağlılık hâkimdir? Hz. Ali kimdir? Aleviler için Hz. Muhammed'den sonra gelen değer olmasının nedeni nedir? Kerbela'da ne yaşanmıştır? Muaviye kimdir? Yezid kimdir? İmam Cafer-i Sadık kimdir? Semah nedir? Cem Evi nedir?" sorularının ve daha birçok konu başlığının yer alacağı bir "Alevilik Dersi" Alevilere zorunlu olarak okutulmalıdır!
(Sevilay Yükselir) 

Son Güncelleme: Cuma, 06 Nisan 2012 09:39

Gösterim: 1736

Elazığ'da, Fırat Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Bilgin Gürateş'in arazide toprağa gömülü halde bulunmasıyla ilgili gözaltına alınan 7 zanlıdan 5'i tutuklandı.

Öğretim görevlisinin katilleri tutuklandıFırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bilgin Gürateş'in merkeze bağlı Gümüşkavak Mahallesi'nde arazide toprağa gömülü vaziyette bulunmasının ardından polis ekipleri tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, çeşitli zamanlarda gözaltına alınan ve adliyeye sevk edilen 7 kişiden Recai Yıldızhan, oğlu Gökhan Yıldızhan, Semih Avcı, Abdulkadir Avcı ve Öner Yıldız tutuklandı.

Diğer iki zanlının ise savcılık tarafından serbest bırakıldıkları belirtildi.

Elazığ'da önceki gün bir ihbar üzerine merkeze bağlı Gümüşkavak Mahallesi'ndeki arazide kazı çalışması yapan ekipler, 6 günden beri kendisinden haber alınamayan Doç. Dr. Bilgin Gürateş'in cesedine ulaşmıştı.

Boynunda iz olduğu belirtilen Gürateş'in kasığından silahla vurulduğu bildirilmişti.

Doç. Dr. Gürateş'in, kent merkezinde bir iş hanındaki büroda silahla vurulduktan sonra bir sandığın içine konularak Gümüşkavak Mahallesi'ndeki araziye kadar taşındığı ve burada toprağa gömüldüğü, büronun da çamaşır suyu ile temizlendiği iddia edilmişti.


> Öğretim görevlisini öldüren 7 kişi adliyeye sevk edildi

Elazığ'da, Fırat Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Bilgin Gürateş'in arazide toprağa gömülü halde bulunmasıyla ilgili gözaltına alınan 7 zanlıdan 5'i tutuklandı.

Öğretim görevlisinin katilleri tutuklandıFırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bilgin Gürateş'in merkeze bağlı Gümüşkavak Mahallesi'nde arazide toprağa gömülü vaziyette bulunmasının ardından polis ekipleri tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, çeşitli zamanlarda gözaltına alınan ve adliyeye sevk edilen 7 kişiden Recai Yıldızhan, oğlu Gökhan Yıldızhan, Semih Avcı, Abdulkadir Avcı ve Öner Yıldız tutuklandı.

Diğer iki zanlının ise savcılık tarafından serbest bırakıldıkları belirtildi.

Elazığ'da önceki gün bir ihbar üzerine merkeze bağlı Gümüşkavak Mahallesi'ndeki arazide kazı çalışması yapan ekipler, 6 günden beri kendisinden haber alınamayan Doç. Dr. Bilgin Gürateş'in cesedine ulaşmıştı.

Boynunda iz olduğu belirtilen Gürateş'in kasığından silahla vurulduğu bildirilmişti.

Doç. Dr. Gürateş'in, kent merkezinde bir iş hanındaki büroda silahla vurulduktan sonra bir sandığın içine konularak Gümüşkavak Mahallesi'ndeki araziye kadar taşındığı ve burada toprağa gömüldüğü, büronun da çamaşır suyu ile temizlendiği iddia edilmişti.


Son Güncelleme: Cuma, 06 Nisan 2012 09:25

Gösterim: 4141


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.