Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

FATİH projesi çerçevesinde okullara dağıtılan tabletlerin şifreleri öğrenciler tarafından kırıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği ve 20 milyar dolar bütçeli tabletli eğitimde ilginç bir gelişme yaşandı. Eğitimde FATİH projesi olarak adlandırılan ‘Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi’ çerçevesinde okullara dağıtılan tabletlerin şifreleri öğrenciler tarafından kırıldı. TÜBİTAK tabletler için yeni yazılım geliştirdi.

GÜVENLİK DUVARI AŞILDI

Şubat ayında pilot olarak 52 okulda dağıtılan tabletlerin yazılımı, TÜBİTAK koordinatörlüğünde Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Dairesi tarafından üretildi. Her tabletin bir kimlik numarası var. Bu sayede çok kolay bir şekilde takip edilebiliyor. Hangi bilgisayarların şifrelerinin kırıldığı da görülebiliyor. Güvenlik duvarının konulmasındaki amaç, öğrencilerin okul dışında internete bağlanmasını engellemekti. Böylece, birtakım zararlı sitelere girişe mani olunacaktı. Yazılıma göre, güvenlik duvarını aşmanın üç yöntemi vardı. Bunun iki tanesini bulmayı başaran gençler, her yerden internete bağlanabilmenin önünü açtı. Şifrenin ilk olarak İstanbul’daki bir okuldan kırıldığı tespit edildi. Şifreyi kıran gençler, yöntemi diğer arkadaşlarıyla da paylaşınca şifre hızla yayıldı. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı tabletlerin sadece dersler için kullanılması amacıyla tedbir aldı ve TÜBİTAK koordinesinde yeni yazılımlar geliştirdi ve tabletlere yerleştirildi.

Yazılım ihraç edeceğiz

Şifrelerin kırılmasının ardından daha sağlam ve daha güvenlikli yazılımlar geliştirileceği konusunda Ar-Ge faaliyetleri sıkılaştırılıyor. Türkiye’nin, bu sistemi oturtması halinde, eğitimde benzer projeler geliştirecek diğer ülkelere yazılım ihraç etmeyi hedeflediği belirtiliyor. Bunun yolunun da bu tür ‘saldırılardan’ geçtiği ifade edildi.

Bakanlık memnun

Öğrencilerin şifreyikırması FATİH Projesi’nin içinde bulunan bürokratlarca olumlu karşılandı. Bakanlık ve TÜBİTAK yetkilileri öğrencilerin bu girişimleri yerli Bill Gates ve Steve Jobs’ların doğmasıiçin umut olduğunu söyledi. Yetkililer, “Bu beklenen bir gelişmeydi. Sonuçta henüz pilot bir uygulama. Açıkları tespit edip ona göre güvenlik seviyesini artıracağız” açıklamasında bulundu. Bazı öğrencilerin tabletleri satmaya başladığıyönünde iddialar da gündeme geliyor. Ancak yetkililer kişiye özel veriler kimlik numaraları nedeniyle, tabletleri satın alan kişilerin kullanabilmesinin mümkün olmadığınıbelirtti. Cep telefonlarının IMEI numarasından yakalanmasıgibitabletler de aynışekilde bulunabiliyor. Satılan bilgisayar sisteme dahilolduğu anda hemen yakalanabiliyor.

> FATİH'in şifresi kırıldı!

FATİH projesi çerçevesinde okullara dağıtılan tabletlerin şifreleri öğrenciler tarafından kırıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği ve 20 milyar dolar bütçeli tabletli eğitimde ilginç bir gelişme yaşandı. Eğitimde FATİH projesi olarak adlandırılan ‘Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi’ çerçevesinde okullara dağıtılan tabletlerin şifreleri öğrenciler tarafından kırıldı. TÜBİTAK tabletler için yeni yazılım geliştirdi.

GÜVENLİK DUVARI AŞILDI

Şubat ayında pilot olarak 52 okulda dağıtılan tabletlerin yazılımı, TÜBİTAK koordinatörlüğünde Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Dairesi tarafından üretildi. Her tabletin bir kimlik numarası var. Bu sayede çok kolay bir şekilde takip edilebiliyor. Hangi bilgisayarların şifrelerinin kırıldığı da görülebiliyor. Güvenlik duvarının konulmasındaki amaç, öğrencilerin okul dışında internete bağlanmasını engellemekti. Böylece, birtakım zararlı sitelere girişe mani olunacaktı. Yazılıma göre, güvenlik duvarını aşmanın üç yöntemi vardı. Bunun iki tanesini bulmayı başaran gençler, her yerden internete bağlanabilmenin önünü açtı. Şifrenin ilk olarak İstanbul’daki bir okuldan kırıldığı tespit edildi. Şifreyi kıran gençler, yöntemi diğer arkadaşlarıyla da paylaşınca şifre hızla yayıldı. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı tabletlerin sadece dersler için kullanılması amacıyla tedbir aldı ve TÜBİTAK koordinesinde yeni yazılımlar geliştirdi ve tabletlere yerleştirildi.

Yazılım ihraç edeceğiz

Şifrelerin kırılmasının ardından daha sağlam ve daha güvenlikli yazılımlar geliştirileceği konusunda Ar-Ge faaliyetleri sıkılaştırılıyor. Türkiye’nin, bu sistemi oturtması halinde, eğitimde benzer projeler geliştirecek diğer ülkelere yazılım ihraç etmeyi hedeflediği belirtiliyor. Bunun yolunun da bu tür ‘saldırılardan’ geçtiği ifade edildi.

Bakanlık memnun

Öğrencilerin şifreyikırması FATİH Projesi’nin içinde bulunan bürokratlarca olumlu karşılandı. Bakanlık ve TÜBİTAK yetkilileri öğrencilerin bu girişimleri yerli Bill Gates ve Steve Jobs’ların doğmasıiçin umut olduğunu söyledi. Yetkililer, “Bu beklenen bir gelişmeydi. Sonuçta henüz pilot bir uygulama. Açıkları tespit edip ona göre güvenlik seviyesini artıracağız” açıklamasında bulundu. Bazı öğrencilerin tabletleri satmaya başladığıyönünde iddialar da gündeme geliyor. Ancak yetkililer kişiye özel veriler kimlik numaraları nedeniyle, tabletleri satın alan kişilerin kullanabilmesinin mümkün olmadığınıbelirtti. Cep telefonlarının IMEI numarasından yakalanmasıgibitabletler de aynışekilde bulunabiliyor. Satılan bilgisayar sisteme dahilolduğu anda hemen yakalanabiliyor.

Son Güncelleme: Pazar, 15 Nisan 2012 16:36

Gösterim: 2582

Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulı Berdimuhamedov'in, Elektrik Enerji Sanayisi Bakanı Yarmuhammet Orazguliyev'i görevden alınmasına yol açan trafik kazasında, Orazguliyev'in oğlunun yaralandığı, araçtaki bir üst düzey yetkilinin oğlunun ise yaşamını yitirdiği kaydedildi.
turkmenistanBerdimuhamedov Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu toplantısında İçişleri Bakanı İskender Mulikov, üst düzey yöneticilerin çocuklarının karıştığı trafik kazasıyla ilgili bilgi verdi. Trafik kazasına değinen Berdimuhamedov, Bakan Orazguliyev'i ''kötü bir baba olduğu'' gerekçesiyle görevden alındığını duyurdu.
Orazguliyev'in görevden alınmasına gerekçe gösterilen trafik kazasında öldüğü açıklanan Orazguliyev'in oğlunun yaşamını yitirmediği açıklandı. Kazada, alkollü araç kullanan Orazguliyev'in oğlunun yaralandığı, aynı araçta bulunan bir üst düzey yetkilisinin oğlunun öldüğü bildirildi.

> Bakan "kötü baba" olduğu için görevden alındı

Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulı Berdimuhamedov'in, Elektrik Enerji Sanayisi Bakanı Yarmuhammet Orazguliyev'i görevden alınmasına yol açan trafik kazasında, Orazguliyev'in oğlunun yaralandığı, araçtaki bir üst düzey yetkilinin oğlunun ise yaşamını yitirdiği kaydedildi.
turkmenistanBerdimuhamedov Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu toplantısında İçişleri Bakanı İskender Mulikov, üst düzey yöneticilerin çocuklarının karıştığı trafik kazasıyla ilgili bilgi verdi. Trafik kazasına değinen Berdimuhamedov, Bakan Orazguliyev'i ''kötü bir baba olduğu'' gerekçesiyle görevden alındığını duyurdu.
Orazguliyev'in görevden alınmasına gerekçe gösterilen trafik kazasında öldüğü açıklanan Orazguliyev'in oğlunun yaşamını yitirmediği açıklandı. Kazada, alkollü araç kullanan Orazguliyev'in oğlunun yaralandığı, aynı araçta bulunan bir üst düzey yetkilisinin oğlunun öldüğü bildirildi.

Son Güncelleme: Pazar, 15 Nisan 2012 16:21

Gösterim: 1699

Orman Genel Müdürü Mustafa Kurtulmuşlu, Türkiye'de ilk ağaçlandırma çalışmalarının 1900'lü yılların başına dayandığını, ilk büyük uygulamaların 1945 yılında yapıldığını ve o yıllardan 2008 yılına kadar bunun artarak devam ettiğini söyledi.
 Kurtulmuşlu, 2008 yılında başlatılan ağaçlandırma seferberliği kapsamında 1,5 milyara yakın fidanı toprakla buluşturduklarını belirtti.
Kurtulmuşlu, ''2012 yılında 500 bin hektarda ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve rehabilitasyon çalışması gerçekleştirilecek olup bu çalışmalarla yaklaşık 300 milyon fidan dikilecek'' dedi.
Orman Genel Müdürlüğü'nün her yıl 13 milyon metreküp odun ham maddesi ürettiğini belirten Kurtulmuşlu, bunun ülke sanayine ve lif yonga fabrikalarına sunulduğunu, işlenmiş ürünlerin de dünyanın dört bir yanıa ihraç edildiğini kaydetti.

> 1,5 milyar fidan toprakla buluştu

Orman Genel Müdürü Mustafa Kurtulmuşlu, Türkiye'de ilk ağaçlandırma çalışmalarının 1900'lü yılların başına dayandığını, ilk büyük uygulamaların 1945 yılında yapıldığını ve o yıllardan 2008 yılına kadar bunun artarak devam ettiğini söyledi.
 Kurtulmuşlu, 2008 yılında başlatılan ağaçlandırma seferberliği kapsamında 1,5 milyara yakın fidanı toprakla buluşturduklarını belirtti.
Kurtulmuşlu, ''2012 yılında 500 bin hektarda ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve rehabilitasyon çalışması gerçekleştirilecek olup bu çalışmalarla yaklaşık 300 milyon fidan dikilecek'' dedi.
Orman Genel Müdürlüğü'nün her yıl 13 milyon metreküp odun ham maddesi ürettiğini belirten Kurtulmuşlu, bunun ülke sanayine ve lif yonga fabrikalarına sunulduğunu, işlenmiş ürünlerin de dünyanın dört bir yanıa ihraç edildiğini kaydetti.

Son Güncelleme: Pazar, 15 Nisan 2012 14:44

Gösterim: 1896

Eğitim Bir Sen Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Erol Ermiş’in  açıklaması

 Yeni “Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” yayımlanır yayımlanmaz konfederasyonumuz Memur-Sen, toplu sözleşme taleplerimizi kamuoyuyla paylaştı. Kendi oluşturdukları önyargıları gerçek zannedenler şaşırıp kaldı. Memur-Sen’in talepleri kamuoyunda farklı tepkiler aldı. Maliye Bakanı, eşit işe eşit ücreti düzenleyen 666 KHK’nın kamu vicdanında meydana getirdiği infiali hala görememiş ve yeni kanunu içselleştirememiş olacak ki devletin imkanlarından ve taleplerin yüksekliğinden, memurlara zaten süreç içinde bir hayli artış yapıldığından söz etti. Sendikamız sayın bakana gerekli cevabı vermekte gecikmedi ve bakanı toplu sözleşme pazarlıklarını olumsuz etkilemeye dönük açılamalar yapmaması konusunda uyardı.

Memur-Sen’den bu denli talep beklemeyenler şaşkınlıklarını üzerinden atınca bu sefer de “alsınlar da görelim” demeye başladılar. Önce Memur-Sen’in kamu çalışanlarının taleplerini dillendiremeyeceği yaygarasını koparanlar, şimdi de sendikamızın hükümetin teklifine razı olacağı yönünde propagandaya başladılar. Maalesef bütün bunları yapanlar, sözüm ona sendikacı olarak piyasada arz-ı endam ediyorlar. Kamu çalışanlarının aylardır beklediği hakların mücadelesini vermek yerine rakiplerine saldırmayı tercih ediyorlar. Memur-Sen’e ön yargısı olmayan kamu çalışanları ise talepleri yüksek bulmakla birlikte sevinçle karşıladılar ve taleplerin gerçekleştirilmesi mücadelesinde destek olacaklarını dile getirdiler. Burada bize düşen bir beklenti içine giren geniş kitlelerin haklarını almaktır. Sendikamız taleplerin hayata geçirilmesi konusunda ne kadar kararlı olduğunu eylem takvimini açıklayarak gösterdi. Türkiye, nisan ve mayıs aylarında konfederasyonumuzun tertipleyeceği eylemelere sahne olacak.

Masadan maksimum karla kalkmamız için sendikamızın çağrısına uyarak alanları doldurmamız ve Yetkili Sendika olmanın hakkını vermemiz gerekiyor. Gerek yasanın çalışanların lehine çıkması, gerekse yaşadığımız olumsuzlukların bertaraf edilmesi için sabır ve inatla mücadelesini sürdüren sendikamız, bugün bizlerden güçlü eylem bir katılımı bekliyor.

İnsanca yaşam mücadelemizin bu önemli aşamasında bütün üyelerimiz, gönül dostlarımız çağrımızın gereğini yapacak ve inşallah birilerini şaşırtmaya devam edeceğiz. Memur-Sen’imizin taleplerinin toplamını aldığımızda öğretmenler için ek ödeme dahil sekiz yüz küsur TL’lik bir artış öngörülüyor. Ayrıca doğum, ölüm yardımlarında ciddi artış istenirken, tüm memurlar için evlenme, kreş, yemek, ulaşım ve giyecek yardımı talep ediliyor. Yoksulluk sınırının aylık iki bin beş yüz lirayı geçtiği bir dönemde kamu çalışanlarının taleplerin makul olmadığını söylemek akıl karı değildir.

Öğretmenlerimiz için yoksulluk sınırında bir maaş neden çok oluyor? Bunu iktidar ya da başkaları dillendirebilir ama kamu çalışanları asla söylememeli. Bize düşen oluşturulan algıların peşine düşmek değil; yeni, doğru ve gerçekçi algılar oluşturmaktır. Öğretilmiş çaresizlikten kurtulmadıkça kendimize ve söylemlerimize güvenimiz olmaz. Sendikanın bir görevi de yanlış algıları bertaraf etmektir. Kimi dostlarımız hala Türkiye’deki pastanın küçüklüğünden bahsediyorlar. İktidara göre hiç de öyle değil. Bu noktada iktidarı mı yoksa on yıl öncesinin realitesini mi baz alacağız? İktidar her gün büyüme rekorları kırdığımızı, milli gelirin on bin doları aştığını, birçok sektörde dünyada söz sahibi olduğumuzu, çılgın projelerin sırada olduğunu söylüyor. Madem öyle, kamu çalışanları da bu keyfe ortak olmalıdır. Ustalık döneminde değilse, ne zaman?

Mücadele etmek ve başarmak ilişkisi üzerine söylenmiş sözleri ve başarı öykülerini öğrencilerimize çok anlattık. Şimdi anlattıklarımızı uygulama zamanı. Hep yaşanmış başarı öykülerini anlatacak değiliz, bu sefer öykünün kahramanı olmalıyız. İnsanca yaşam mücadelemize mevzi kazandırmak üzere alanları doldurmalı ve kamu çalışanlarının gür sesini herkese duyurmalıyız. Her şeyin bir zamanı var. Söz bitti, şimdi eylem zamanı. Haydi hep birlikte alanlara…

(MebPersoneli)

> Öğretmenlere 800 TL artış öngörülüyor

Eğitim Bir Sen Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Erol Ermiş’in  açıklaması

 Yeni “Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” yayımlanır yayımlanmaz konfederasyonumuz Memur-Sen, toplu sözleşme taleplerimizi kamuoyuyla paylaştı. Kendi oluşturdukları önyargıları gerçek zannedenler şaşırıp kaldı. Memur-Sen’in talepleri kamuoyunda farklı tepkiler aldı. Maliye Bakanı, eşit işe eşit ücreti düzenleyen 666 KHK’nın kamu vicdanında meydana getirdiği infiali hala görememiş ve yeni kanunu içselleştirememiş olacak ki devletin imkanlarından ve taleplerin yüksekliğinden, memurlara zaten süreç içinde bir hayli artış yapıldığından söz etti. Sendikamız sayın bakana gerekli cevabı vermekte gecikmedi ve bakanı toplu sözleşme pazarlıklarını olumsuz etkilemeye dönük açılamalar yapmaması konusunda uyardı.

Memur-Sen’den bu denli talep beklemeyenler şaşkınlıklarını üzerinden atınca bu sefer de “alsınlar da görelim” demeye başladılar. Önce Memur-Sen’in kamu çalışanlarının taleplerini dillendiremeyeceği yaygarasını koparanlar, şimdi de sendikamızın hükümetin teklifine razı olacağı yönünde propagandaya başladılar. Maalesef bütün bunları yapanlar, sözüm ona sendikacı olarak piyasada arz-ı endam ediyorlar. Kamu çalışanlarının aylardır beklediği hakların mücadelesini vermek yerine rakiplerine saldırmayı tercih ediyorlar. Memur-Sen’e ön yargısı olmayan kamu çalışanları ise talepleri yüksek bulmakla birlikte sevinçle karşıladılar ve taleplerin gerçekleştirilmesi mücadelesinde destek olacaklarını dile getirdiler. Burada bize düşen bir beklenti içine giren geniş kitlelerin haklarını almaktır. Sendikamız taleplerin hayata geçirilmesi konusunda ne kadar kararlı olduğunu eylem takvimini açıklayarak gösterdi. Türkiye, nisan ve mayıs aylarında konfederasyonumuzun tertipleyeceği eylemelere sahne olacak.

Masadan maksimum karla kalkmamız için sendikamızın çağrısına uyarak alanları doldurmamız ve Yetkili Sendika olmanın hakkını vermemiz gerekiyor. Gerek yasanın çalışanların lehine çıkması, gerekse yaşadığımız olumsuzlukların bertaraf edilmesi için sabır ve inatla mücadelesini sürdüren sendikamız, bugün bizlerden güçlü eylem bir katılımı bekliyor.

İnsanca yaşam mücadelemizin bu önemli aşamasında bütün üyelerimiz, gönül dostlarımız çağrımızın gereğini yapacak ve inşallah birilerini şaşırtmaya devam edeceğiz. Memur-Sen’imizin taleplerinin toplamını aldığımızda öğretmenler için ek ödeme dahil sekiz yüz küsur TL’lik bir artış öngörülüyor. Ayrıca doğum, ölüm yardımlarında ciddi artış istenirken, tüm memurlar için evlenme, kreş, yemek, ulaşım ve giyecek yardımı talep ediliyor. Yoksulluk sınırının aylık iki bin beş yüz lirayı geçtiği bir dönemde kamu çalışanlarının taleplerin makul olmadığını söylemek akıl karı değildir.

Öğretmenlerimiz için yoksulluk sınırında bir maaş neden çok oluyor? Bunu iktidar ya da başkaları dillendirebilir ama kamu çalışanları asla söylememeli. Bize düşen oluşturulan algıların peşine düşmek değil; yeni, doğru ve gerçekçi algılar oluşturmaktır. Öğretilmiş çaresizlikten kurtulmadıkça kendimize ve söylemlerimize güvenimiz olmaz. Sendikanın bir görevi de yanlış algıları bertaraf etmektir. Kimi dostlarımız hala Türkiye’deki pastanın küçüklüğünden bahsediyorlar. İktidara göre hiç de öyle değil. Bu noktada iktidarı mı yoksa on yıl öncesinin realitesini mi baz alacağız? İktidar her gün büyüme rekorları kırdığımızı, milli gelirin on bin doları aştığını, birçok sektörde dünyada söz sahibi olduğumuzu, çılgın projelerin sırada olduğunu söylüyor. Madem öyle, kamu çalışanları da bu keyfe ortak olmalıdır. Ustalık döneminde değilse, ne zaman?

Mücadele etmek ve başarmak ilişkisi üzerine söylenmiş sözleri ve başarı öykülerini öğrencilerimize çok anlattık. Şimdi anlattıklarımızı uygulama zamanı. Hep yaşanmış başarı öykülerini anlatacak değiliz, bu sefer öykünün kahramanı olmalıyız. İnsanca yaşam mücadelemize mevzi kazandırmak üzere alanları doldurmalı ve kamu çalışanlarının gür sesini herkese duyurmalıyız. Her şeyin bir zamanı var. Söz bitti, şimdi eylem zamanı. Haydi hep birlikte alanlara…

(MebPersoneli)

Son Güncelleme: Pazar, 15 Nisan 2012 16:12

Gösterim: 1918

Erzurum Atatürk Üniversitesi'ne bağlı Güzel Sanatlar Fakültesi'nde 18 yıl önce açılan 3 bölüme öğretim üyesi ve öğrenci bulunamıyor.

 Erzurum Atatürk Üniversitesi'nin öğrencisi ve öğretim üyesi olmayan Güzel Sanatlar Fakültesi'nin dekanı 'Kapıya kilit vurmayız' diyor

Erzurum Atatürk Üniversitesi'ne bağlı Güzel Sanatlar Fakültesi'nde 18 yıl önce açılan 3 bölüme öğretim üyesi ve öğrenci bulunamıyor.

Atatürk Üniversitesi'ne bağlı Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde 18 yıl önce Sinema- Televizyon, Fotoğrafçılık ve Seramik bölümleri açıldı. Bölümlerin faaliyete geçmesi için Yüksek Öğretim Kurumu'na (YÖK) başvuruda bulunuldu.

YÖK, bölümlerin faaliyete geçmesi için yasa gereği her bir bölümde en az 3 öğretim görevlisi bulundurulması zorunluluğu olduğunu belirtti. Açılan bölümlere bölüm başkanı atanmasına rağmen 18 yıldır öğretim üyesi bulunamıyor.

Üç bölümde aynı zamanda öğrenci bulamama sıkıntısı da yaşanıyor. Öğrencileri olmayan bölümlerin başkanları ise bazen aktif olmayan bölümlerde görev yapıyor.

Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Reşat Karcıoğlu, "Bölümlerin açılabilmesi için yeterli akademisyen ve öğrenci temin edemedik. Bölüm başkanları mevcut ama yeterli sayıda akademisyen yok" dedi.

Atatürk Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Hikmet Koçak ise "Bölümlerin açılabilmesi için en ez 3 akademisyen gerekli. Bunların temini için bekliyoruz. Ayrıca öğrenci müracaatı da bekliyoruz.

Bölümleri kapatmayı düşünmüyoruz. Öğretim üyesi ve öğrenci temin edildiğinde, bölümleri faaliyete geçireceğiz" diye konuştu.

KÖRELİYORUZ

Öğrencisi olmayan Sinema-Televizyon Bölümü Başkanı ve tek çalışanı Yardımcı Doçent Doktor Ahmet Hakan Çiğdem, "Birçok kez öğretim üyesi alımı duyurusu yaptık ancak sonuç alamadık.

Çoğu akademisyen, Erzurum'a gelmeyi reddetti. Bir çoğu, yeterli sosyal faaliyet olmamasını gerekçe gösteriyor. Öğrencimiz olmadığı için başka fakültelere derslere gidiyoruz" diye konuştu.

Öğrencisi olmayan Seramik bölümünün Bölüm Başkanı Doçent Doktor Yasemin Varol ise, "Verimli olamadığımız için köreliyoruz" dedi.

> Bu 3 bölümün 18 yıldır öğrencisi yok

Erzurum Atatürk Üniversitesi'ne bağlı Güzel Sanatlar Fakültesi'nde 18 yıl önce açılan 3 bölüme öğretim üyesi ve öğrenci bulunamıyor.

 Erzurum Atatürk Üniversitesi'nin öğrencisi ve öğretim üyesi olmayan Güzel Sanatlar Fakültesi'nin dekanı 'Kapıya kilit vurmayız' diyor

Erzurum Atatürk Üniversitesi'ne bağlı Güzel Sanatlar Fakültesi'nde 18 yıl önce açılan 3 bölüme öğretim üyesi ve öğrenci bulunamıyor.

Atatürk Üniversitesi'ne bağlı Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde 18 yıl önce Sinema- Televizyon, Fotoğrafçılık ve Seramik bölümleri açıldı. Bölümlerin faaliyete geçmesi için Yüksek Öğretim Kurumu'na (YÖK) başvuruda bulunuldu.

YÖK, bölümlerin faaliyete geçmesi için yasa gereği her bir bölümde en az 3 öğretim görevlisi bulundurulması zorunluluğu olduğunu belirtti. Açılan bölümlere bölüm başkanı atanmasına rağmen 18 yıldır öğretim üyesi bulunamıyor.

Üç bölümde aynı zamanda öğrenci bulamama sıkıntısı da yaşanıyor. Öğrencileri olmayan bölümlerin başkanları ise bazen aktif olmayan bölümlerde görev yapıyor.

Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Reşat Karcıoğlu, "Bölümlerin açılabilmesi için yeterli akademisyen ve öğrenci temin edemedik. Bölüm başkanları mevcut ama yeterli sayıda akademisyen yok" dedi.

Atatürk Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Hikmet Koçak ise "Bölümlerin açılabilmesi için en ez 3 akademisyen gerekli. Bunların temini için bekliyoruz. Ayrıca öğrenci müracaatı da bekliyoruz.

Bölümleri kapatmayı düşünmüyoruz. Öğretim üyesi ve öğrenci temin edildiğinde, bölümleri faaliyete geçireceğiz" diye konuştu.

KÖRELİYORUZ

Öğrencisi olmayan Sinema-Televizyon Bölümü Başkanı ve tek çalışanı Yardımcı Doçent Doktor Ahmet Hakan Çiğdem, "Birçok kez öğretim üyesi alımı duyurusu yaptık ancak sonuç alamadık.

Çoğu akademisyen, Erzurum'a gelmeyi reddetti. Bir çoğu, yeterli sosyal faaliyet olmamasını gerekçe gösteriyor. Öğrencimiz olmadığı için başka fakültelere derslere gidiyoruz" diye konuştu.

Öğrencisi olmayan Seramik bölümünün Bölüm Başkanı Doçent Doktor Yasemin Varol ise, "Verimli olamadığımız için köreliyoruz" dedi.

Son Güncelleme: Pazar, 15 Nisan 2012 13:36

Gösterim: 3986


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.