Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
ABD'de yaşayan dahi moshe verdiği önerilerle herkesi kendine hayran bıraktı.
Henüz 14 yaşında olmasına rağmen bu yıl ABD'nin Kaliforniya Üniversitesi'nden mezun olacak olan üstün zekâlı Moshe Kai Cavalin AFP haber ajansına veridği röportajda kendisine 'dâhi' denilmesinden hoşlanmadığını söyleyerek "Ben sadece zamanımı boşa harcamayarak çok çalışarak öğrenme ve analiz yeteneğimi doğru yönde kullanıyorum. Bunu yapan birçokkişi aynı benim gibi başarılı olabilir" dedi. Çinli bir anne ve Brezilyalı babadan dünyaya gelen Cavalin'in ailelerin çocuklarını yıldızlara ulaşmaları konusunda teşvik etmeleriyle ilgili tavsiyelerini anlattığı "Biz Yapabiliriz" kitabı Malezya, Tayvan ve Singapur'da en çok satanlar listesine girmişti. Sevgililer Günü olarak kutlanan 14 Şubat'ta dünyaya gelen Cavalin "Bir sevgilin var mı" sorusuna ise "Benim henüz buna vaktim yok. Belki mastır diplomamı aldıktan sonra olabilir" yanıtını verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
ABD'de yaşayan dahi moshe verdiği önerilerle herkesi kendine hayran bıraktı.
Henüz 14 yaşında olmasına rağmen bu yıl ABD'nin Kaliforniya Üniversitesi'nden mezun olacak olan üstün zekâlı Moshe Kai Cavalin AFP haber ajansına veridği röportajda kendisine 'dâhi' denilmesinden hoşlanmadığını söyleyerek "Ben sadece zamanımı boşa harcamayarak çok çalışarak öğrenme ve analiz yeteneğimi doğru yönde kullanıyorum. Bunu yapan birçokkişi aynı benim gibi başarılı olabilir" dedi. Çinli bir anne ve Brezilyalı babadan dünyaya gelen Cavalin'in ailelerin çocuklarını yıldızlara ulaşmaları konusunda teşvik etmeleriyle ilgili tavsiyelerini anlattığı "Biz Yapabiliriz" kitabı Malezya, Tayvan ve Singapur'da en çok satanlar listesine girmişti. Sevgililer Günü olarak kutlanan 14 Şubat'ta dünyaya gelen Cavalin "Bir sevgilin var mı" sorusuna ise "Benim henüz buna vaktim yok. Belki mastır diplomamı aldıktan sonra olabilir" yanıtını verdi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 16 Nisan 2012 11:01
Gösterim: 1494
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ataması yapılmayan öğretmenler sorununun çözümünü Fen Edebiyat fakültesi öğrencilerine verilen pedagojik formasyonu kaldırmakta buldu.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) rektörlere gönderdiği bir yazı ile 5 Nisan günü yapılan toplantıda alınan karar gereği Fen Edebiyat fakültesi öğrencilerine pedagojik formasyonu ve eğitim fakültelerinin bazı bölümlerinin ikinci öğretimlerini kaldırdığını duyurdu. 21 Mart günü yapılan Öğretmen Çalışma Grubu'nun yaptığı toplantıya atıfta bulunulan kararın sebebi olarak bu bölümlerde ortaya çıkan öğretmen fazlası gösterildi.
YÖK'ün rektörlere gönderdiği kararlar şöyle sıralandı:
a) Yüksek Öğretim Genel Kurulu’nun 09.02.2012 tarihli toplantısında alınan öğretmenlik programlarında açık veya uzaktan eğitim sistemiyle lisans programlarına öğrenci alınmaması hususundaki kararı da dikkate alınarak 2012-2013 eğitim-öğretim yılı da dahil olmak üzere Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi bünyesinde yer alan Okul Öncesi Öğretmenliği ile İngilizce Öğretmenliği programları ile öğrenci alan mevcut uzaktan eğitim öğretmenlik prgramlarının öğrenci alımının durdurularak kapatılmasına,
b) Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ihtiyacı olan Okul Öncesi Öğretmenliği, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık, Özel Eğitim Bölümü öğretmenlikleri, İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği ikinci öğretim programları hariç eğitim fakülteleri bünyesinde yer alan diğer alanlardaki mevcut ikinci öğretim programlarının kapatılmasına, kapatılan alanlarda yeni ikinci öğretim programlarının açılmamasına,
c) Yeni pedagojik formasyon sertifika programları açılmamasına ve daha önce açılmasına izin verilen programların da mevcut öğrencilerin işlemleri bittikten sonra kapatılmasına, karar verilmiştir.
Öğrencilerden karara tepki
Okula başladıklarına kendilerine formasyon verileceği söylenen Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri karara tepki verdiler. Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri ve akademisyenleri 16 Nisan Pazartesi günü saat 10.00'da yapacakları bir eylemle kararı protesto edecekler.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ataması yapılmayan öğretmenler sorununun çözümünü Fen Edebiyat fakültesi öğrencilerine verilen pedagojik formasyonu kaldırmakta buldu.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) rektörlere gönderdiği bir yazı ile 5 Nisan günü yapılan toplantıda alınan karar gereği Fen Edebiyat fakültesi öğrencilerine pedagojik formasyonu ve eğitim fakültelerinin bazı bölümlerinin ikinci öğretimlerini kaldırdığını duyurdu. 21 Mart günü yapılan Öğretmen Çalışma Grubu'nun yaptığı toplantıya atıfta bulunulan kararın sebebi olarak bu bölümlerde ortaya çıkan öğretmen fazlası gösterildi.
YÖK'ün rektörlere gönderdiği kararlar şöyle sıralandı:
a) Yüksek Öğretim Genel Kurulu’nun 09.02.2012 tarihli toplantısında alınan öğretmenlik programlarında açık veya uzaktan eğitim sistemiyle lisans programlarına öğrenci alınmaması hususundaki kararı da dikkate alınarak 2012-2013 eğitim-öğretim yılı da dahil olmak üzere Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi bünyesinde yer alan Okul Öncesi Öğretmenliği ile İngilizce Öğretmenliği programları ile öğrenci alan mevcut uzaktan eğitim öğretmenlik prgramlarının öğrenci alımının durdurularak kapatılmasına,
b) Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ihtiyacı olan Okul Öncesi Öğretmenliği, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık, Özel Eğitim Bölümü öğretmenlikleri, İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği ikinci öğretim programları hariç eğitim fakülteleri bünyesinde yer alan diğer alanlardaki mevcut ikinci öğretim programlarının kapatılmasına, kapatılan alanlarda yeni ikinci öğretim programlarının açılmamasına,
c) Yeni pedagojik formasyon sertifika programları açılmamasına ve daha önce açılmasına izin verilen programların da mevcut öğrencilerin işlemleri bittikten sonra kapatılmasına, karar verilmiştir.
Öğrencilerden karara tepki
Okula başladıklarına kendilerine formasyon verileceği söylenen Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri karara tepki verdiler. Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri ve akademisyenleri 16 Nisan Pazartesi günü saat 10.00'da yapacakları bir eylemle kararı protesto edecekler.
Son Güncelleme: Pazartesi, 16 Nisan 2012 16:12
Gösterim: 3439
FATİH projesi çerçevesinde okullara dağıtılan tabletlerin şifreleri öğrenciler tarafından kırıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği ve 20 milyar dolar bütçeli tabletli eğitimde ilginç bir gelişme yaşandı. Eğitimde FATİH projesi olarak adlandırılan ‘Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi’ çerçevesinde okullara dağıtılan tabletlerin şifreleri öğrenciler tarafından kırıldı. TÜBİTAK tabletler için yeni yazılım geliştirdi.
GÜVENLİK DUVARI AŞILDI
Şubat ayında pilot olarak 52 okulda dağıtılan tabletlerin yazılımı, TÜBİTAK koordinatörlüğünde Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Dairesi tarafından üretildi. Her tabletin bir kimlik numarası var. Bu sayede çok kolay bir şekilde takip edilebiliyor. Hangi bilgisayarların şifrelerinin kırıldığı da görülebiliyor. Güvenlik duvarının konulmasındaki amaç, öğrencilerin okul dışında internete bağlanmasını engellemekti. Böylece, birtakım zararlı sitelere girişe mani olunacaktı. Yazılıma göre, güvenlik duvarını aşmanın üç yöntemi vardı. Bunun iki tanesini bulmayı başaran gençler, her yerden internete bağlanabilmenin önünü açtı. Şifrenin ilk olarak İstanbul’daki bir okuldan kırıldığı tespit edildi. Şifreyi kıran gençler, yöntemi diğer arkadaşlarıyla da paylaşınca şifre hızla yayıldı. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı tabletlerin sadece dersler için kullanılması amacıyla tedbir aldı ve TÜBİTAK koordinesinde yeni yazılımlar geliştirdi ve tabletlere yerleştirildi.
Yazılım ihraç edeceğiz
Şifrelerin kırılmasının ardından daha sağlam ve daha güvenlikli yazılımlar geliştirileceği konusunda Ar-Ge faaliyetleri sıkılaştırılıyor. Türkiye’nin, bu sistemi oturtması halinde, eğitimde benzer projeler geliştirecek diğer ülkelere yazılım ihraç etmeyi hedeflediği belirtiliyor. Bunun yolunun da bu tür ‘saldırılardan’ geçtiği ifade edildi.
Bakanlık memnun
Öğrencilerin şifreyikırması FATİH Projesi’nin içinde bulunan bürokratlarca olumlu karşılandı. Bakanlık ve TÜBİTAK yetkilileri öğrencilerin bu girişimleri yerli Bill Gates ve Steve Jobs’ların doğmasıiçin umut olduğunu söyledi. Yetkililer, “Bu beklenen bir gelişmeydi. Sonuçta henüz pilot bir uygulama. Açıkları tespit edip ona göre güvenlik seviyesini artıracağız” açıklamasında bulundu. Bazı öğrencilerin tabletleri satmaya başladığıyönünde iddialar da gündeme geliyor. Ancak yetkililer kişiye özel veriler kimlik numaraları nedeniyle, tabletleri satın alan kişilerin kullanabilmesinin mümkün olmadığınıbelirtti. Cep telefonlarının IMEI numarasından yakalanmasıgibitabletler de aynışekilde bulunabiliyor. Satılan bilgisayar sisteme dahilolduğu anda hemen yakalanabiliyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
FATİH projesi çerçevesinde okullara dağıtılan tabletlerin şifreleri öğrenciler tarafından kırıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği ve 20 milyar dolar bütçeli tabletli eğitimde ilginç bir gelişme yaşandı. Eğitimde FATİH projesi olarak adlandırılan ‘Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi’ çerçevesinde okullara dağıtılan tabletlerin şifreleri öğrenciler tarafından kırıldı. TÜBİTAK tabletler için yeni yazılım geliştirdi.
GÜVENLİK DUVARI AŞILDI
Şubat ayında pilot olarak 52 okulda dağıtılan tabletlerin yazılımı, TÜBİTAK koordinatörlüğünde Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Dairesi tarafından üretildi. Her tabletin bir kimlik numarası var. Bu sayede çok kolay bir şekilde takip edilebiliyor. Hangi bilgisayarların şifrelerinin kırıldığı da görülebiliyor. Güvenlik duvarının konulmasındaki amaç, öğrencilerin okul dışında internete bağlanmasını engellemekti. Böylece, birtakım zararlı sitelere girişe mani olunacaktı. Yazılıma göre, güvenlik duvarını aşmanın üç yöntemi vardı. Bunun iki tanesini bulmayı başaran gençler, her yerden internete bağlanabilmenin önünü açtı. Şifrenin ilk olarak İstanbul’daki bir okuldan kırıldığı tespit edildi. Şifreyi kıran gençler, yöntemi diğer arkadaşlarıyla da paylaşınca şifre hızla yayıldı. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı tabletlerin sadece dersler için kullanılması amacıyla tedbir aldı ve TÜBİTAK koordinesinde yeni yazılımlar geliştirdi ve tabletlere yerleştirildi.
Yazılım ihraç edeceğiz
Şifrelerin kırılmasının ardından daha sağlam ve daha güvenlikli yazılımlar geliştirileceği konusunda Ar-Ge faaliyetleri sıkılaştırılıyor. Türkiye’nin, bu sistemi oturtması halinde, eğitimde benzer projeler geliştirecek diğer ülkelere yazılım ihraç etmeyi hedeflediği belirtiliyor. Bunun yolunun da bu tür ‘saldırılardan’ geçtiği ifade edildi.
Bakanlık memnun
Öğrencilerin şifreyikırması FATİH Projesi’nin içinde bulunan bürokratlarca olumlu karşılandı. Bakanlık ve TÜBİTAK yetkilileri öğrencilerin bu girişimleri yerli Bill Gates ve Steve Jobs’ların doğmasıiçin umut olduğunu söyledi. Yetkililer, “Bu beklenen bir gelişmeydi. Sonuçta henüz pilot bir uygulama. Açıkları tespit edip ona göre güvenlik seviyesini artıracağız” açıklamasında bulundu. Bazı öğrencilerin tabletleri satmaya başladığıyönünde iddialar da gündeme geliyor. Ancak yetkililer kişiye özel veriler kimlik numaraları nedeniyle, tabletleri satın alan kişilerin kullanabilmesinin mümkün olmadığınıbelirtti. Cep telefonlarının IMEI numarasından yakalanmasıgibitabletler de aynışekilde bulunabiliyor. Satılan bilgisayar sisteme dahilolduğu anda hemen yakalanabiliyor.
Son Güncelleme: Pazar, 15 Nisan 2012 16:36
Gösterim: 2523
Milli Eğitim Bakanı Dinçer, milyonlarca öğrenci ve ailesini ilgilendiren konulara açıklık getirdi. Üniversiteye giriş sınav sistemi nasıl olacak? 66 aylık çocuklar okula başlayacak mı?
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, YGS yerine, yılda dört sınava girme hakkı tanıyacak yeni sistemin 2014'te başlatılacağını açıkladı. Dinçer, 'olgunlaşma sınavı' mantığıyla TOEFL'a benzettiği yeni sistemde; üç ay arayla yapılacak dört sınavdan en yüksek puanın esas alınacağını söyledi. Hazırlık talimatını yedi ay önce verdiğini; ÖSYM ile birlikte çalıştıklarını belirten Dinçer, 'Çocuklarımızı stresten kurtaracağız' diyerek sorularımızı yanıtladı:
SELF DİSİPLİN ZORDUR
Neden hemen değil de 2014?
Asıl konu, soru bankası hazırlamak. Çünkü yeni sistemde sorular kamuoyuyla paylaşılmayacak. Elde yeterli soru olmazsa, sonraki dönemde girecek çocuğa haksızlık edilir. Sınavları ancak soru bankası oluşturduktan sonra yapabiliriz. Yoksa teknolojik altyapı kolay. İkinci sebep, TOEFL da yapar: Her sınavda, değerlendirmeye tabi tutulmayan deneme amaçlı sorular sorulması gerekiyor. Biz, bunu yapacağız.
Dershaneler kalkıyor mu?
Böyle yorumlanmasının sebebi var. Doğru, bu sistem dersane sistemini zayıflatır. Diyelim ki çocuk, üniversite sınavını kazanamadı. Ebeveyn olarak düşünün. Bir yıl boyunca boş oturması, öbür sınavı da kazanamayacağı anlamına gelir. Self disiplin zordur. Dolayısıyla veli dersaneye göndererek hem meşgul etmek hem de sınavı kazanmasını istiyor.
Dört kez yapılınca dershane ihtiyacı azalıyor?
Elbette. Çocuk hazirandaki sınavı başaramadıysa, elindeki ders notlarıyla üç ay sonra yeniden sınava gireceğini biliyorsa, dershaneye yazılmasına belki hiç gerek kalmayacak.
4+4+4+'ün tarafların görüşü alınmadan, yasa tasarısı değil de teklif olarak gelmesi çok eleştirildi?
Böyle oluşu benim nezaketimle alakalı. AK Parti Grup Başkanlığı, 'Hazırlık yapıyoruz, uzman gönderin' dediğinde, ben 'Sizin böyle bir şey yapmanız doğru değil. Biz yapmalıyız' tavrı içinde olmadım. Bu, kişiliğim ve hocalığımla ilgili. Yıllarca insanların bir şey yapmasını teşvik etmişseniz, 'Dur hele' demiyorsunuz. Biz işe başladıktan sonra yönetmeyi tercih ettik.
Sonuç iyi oldu mu?
Tasarı düşündüğümüz bir alternatifti. Hazırlık bitince yine tasarı olarak gönderecektik. Ama arkadaşlar emek harcamıştı. Şöyle düşündük: Bu yöntem meşru mudur? Evet. O yüzden itirazımız olmadı. Ama arzumuz dışında eğilim çıkınca müdahale ettik.
Çırak nesillerin kademesinin değişmesini mi kastediyorsunuz?
Arkadaşlar Meclis bünyesinde olduğu için kanun hazırlarken gösterdikleri hassasiyet şöyle olmuş: Madem okulu kademeleştiriyoruz, 'Mevcut yaşı da düzeltmemiz lazım' diye, kendi içinde tutarlılık sağlansın diye öyle yazılmıştı. Halbuki mesleki eğitim gerçeğinin değiştiğini biz biliyoruz. Bunu göz önüne alarak hukuki tutarlılıktan çok mesleklerin gereğini anlattık.
Dikkat ederseniz alt komisyonda yapılan değişikliklere hiçbir partinin itirazı olmadı.
Teklifin 28 Şubat'a rastlaması 'rövanşizm' eleştirisine yol açtı...
Alt komisyona havale edilmesi bu varsayımı doğrulamıyor. İnsanların kafasında bu var mıydı bilmiyorum.
VARDIM Kİ HERKES GİTMİŞ
20 maddenin arbede altında, 20 dakikada görüşülmesine, 'keşke böyle olmasa' demediniz mi?
O gün İstanbul'daydım. Komisyon Başkanı'na 'Geliyorum' diye telefon ettim. 'Peki ama Meclis'e girmeden önce bir daha ara' dedi. Aradım, Nabi Bey, 'Konuşacak gibi değilim, burası karışık' dedi. Bu kez tedirgin oldum. Vardım ki, bitmiş, herkes gitmiş, Nabi Bey odasında oturuyor.
Ne hissettiniz?
Şaşırdım ama çok da sevindim. Çünkü bir hafta orada oturduk, altı madde geçti. Gönül şunu istiyor; keşke, bu tip meseleleri, oturup önyargısız bir şekilde konuşalım. Karşı taraf da makul olan bir şey varsa, 'Öyle değil böyle' desin. Belki bir gün olur. Ama mevcut siyasi kültürümüz şu an bunu taşıyacak durumda değil.
Yasa bir yıl geçiş süresi tanıyor. Ne yapacaksınız?
Arkadaşlar analiz ediyor. Bu yıl, geçiş süresine istemeden başlayacağız gibi görünüyor.
'66 ay'ı çalışıyoruz
Okula başlama ayı, ne zaman netleşecek?
Mevcut yapı içinde, sistemi alt üst etmeden çözüm üretmeliyiz. İnşallah eylül ayı geldiğinde, Türkiye'de okutabileceğimiz çocukların kaydını yaparak, etkin ve verimli bir eğitim programı uygulayacağız.
Öncelikle '66 aylık çocuk başlasın mı?' sorusu cevap bekliyor.
Ay aralığı, yapacağımız analizlerde belli olacak. Fazla derslik ihtiyacı oluşturmadan, müfredat, çocuğun psikolojisi ve fiziki altyapı itibarıyla yumuşak geçiş için uğraşıyoruz.
72 ay zorunlu ama?
Haydi haydi zorunlu. Aslında biz bu kanundan önce yaşı biraz esnetmişiz. 31 Aralık'ta çocuk 72 ayı dolduracaksa, kaydı eylülde yapılabiliyor. Ben, okula 5.5 yaşımda gittim. Zararını görmedim... 66 desek, iki ayrı sınıf yerine tek sınıf ve yumuşatılmış müfredat uygulasak. Derslik, öğretmen sıkıntısı yaratmadan geçiş yaparız diye bakıyoruz. Kararımızı yakında vereceğiz.
İbranice okumak isteyene de o fırsatı veririz
Seçimlik dersler?
Talim Terbiye Kurulu çalışıyor. Haftada kaç saat , öğrenci profili, müfredat hepsi bütünlük içinde hesaplanıyor.
'Peygamber efendimizin hayatı ve Kur'an mealinin' kanun maddesine dönüşmesi şart mıydı?
Konulup kaldırılacak, seçimlik dersler ve içeriğin hepsi normalde TTK kararıdır. Ama orada Meclis bir irade ortaya koydu. AK Parti ve MHP birlikte karar verdi. Biz de bu iradeye uyacağız.
ARAPÇA TARTIŞMASI
Türkiye farklı inanç gruplarını bir arada yaşatan bir ülke. Bu yapı ve anlayışla çelişmiyor mu?
Hayır tam tersi. Aslında böyle bir imkan verilmesi, kendilerine de bir kapı açar. İncil yahut Tevrat okutma imkanı olur. Nitekim biz şimdi Din Bilgisi diye ayrıca seçimlik ve tercihe bağlı bir ders koyacağız. Önemli olan eğitim sisteminin daha esnek ve demokratik bir muhteva kazanıp kazanmadığıdır. Açılan kapı herkes için geçerli... Her Hristiyan İncil'i, Museviler İbranice'yi okumayı düşünebilir. Onlara da o fırsatı veririz.
Kur'an dersi için çocuk Arapça seçimlik ders alacak. Bir röportajınızda Arapça öğretiminden söz ederken anlamını bilmeden öğrenmesinden söz etmişsiniz. Anlamı bilse daha iyi değil mi?
Mesela Latin alfabesi biliyoruz. Yazıldığı gibi okunan bir dil düşünün. Onu okursunuz ama anlar mısınız, hayır. Bu da böyle. Arap alfabesiyle okumayı öğrendiğinizde, ne dediğinizi bilmezsiniz ama okursunuz. Fakat aynı Arap alfabesiyle, Osmanlıca'yı öğrendiğinizde anlarsınız. Çünkü Osmanlıca Türkçe anlatır. Sonuçta olması, olmamasından faydalıdır.
Okurken bir de anlasa kötü mü olur?
Siz kendi kültürü içinde değil, dışarıdan düşünüyorsunuz. Hakikaten İslam kültürünü içselleştirmiş birisi varsa, Kur'an-ı Kerim'i kendi haliyle okumayı arzu eder.
Yeni sistem Fatih Projesi'yle iç içe geçebilecek mi?
İkisi arasındaki etkileşim, içerikle alakalı. Ders içeriğini değiştirmediğimiz sürece, o çalışmada yön değiştirmemize ihtiyaç yok. Zaten şu anda Fatih Projesi ilkokul kısmını kapsamıyor. Bütün gücümüzle e -içerikler üzerine çalışıyoruz.
Fatih Projesi'nin kanunla KİK kapsamı dışına çıkarılması büyük eleştiri aldı. İhale ve alımların denetimi nasıl olacak?
Herhangi bir kamu idaresinin aldığı mal ve hizmet için nasıl yol izlenecekse öyle olacak. Ama yolu TÜBİTAK, MEB belirleyecek. Yine ihale yapılacak, her türlü denetim açık... Kaldı ki, ihaleye çıkarken bütün ihtiyacımızı birden görmeyeceğiz. Parça parça alacağız. Sektör, 18 ayda Türkiye'de üretebilir hale gelmeyi öngörüyor. Bu süreyi oluşturabilmek için, her ürün alışımızda yerli ürün oranını arttırarak yüzde 60'ının Türkiye'de üretildiği tablet noktasına geleceğiz. Akıllı tahtada da yüzde 80 civarında yerli üretilen ürüne ulaşacağız. Internet hizmetini ,TÜBİTAK önerisiyle kabloyla almaya karar verdik. Kablosuz interneti SAR değerleri nedeniyle (radyasyon) istemedik. 500 binden fazla dersliği akıllı tahtayı bağlamak internetle ciddi maliyet. O yüzden, bize internet hizmetini kim vermek isterse, kablo hizmetini de o versin dedik. Kabloyla getirmemizin diğer gerekçesi, interneti beraber almaktır.
HEDEF, HİZMETTE BÜTÜNLÜK
Niye kanunla 15 yıla yayılıyor alım?
İnternet hizmetini sunan firmayla altyapıyı sunan firma ayrı olursa, herhangi bir aksaklıkta, biri öbürünü suçlar endişemiz var. Bunu önlemek için, hem finansman modeli olarak kullanalım, hem de hizmette bütünlük sağlansın dedik. Yıllık anlaşmaya da kimse yanaşmıyor. Yasadaki 10-15 yıla yayılmasının sebebi de budur.
Kürtçe yabancı dil sayılmaz
Kürtçe, Osmanlıca, Arapça seçmeli dersler?
Osmanlıca Sosyal Bilimler Lisesi'nde zaten zorunlu ders. Arapça da seçimlik olarak var Türkiye demokratikleşmiş ve talep de varsa, sunmayı uygun yaklaşım tarzı olarak görüyoruz. Kürtçe yabancı dil sayılmaz. Kürtçe'nin seçimlik ders olmasını inceletiyorum.Sakınca varsa bu hükümet politikasıdır.
Artuklu Üniversitesi'nin talebi?
Henüz bize gelmedi. Eğer Artuklu Ünivresitesi samimi, bize de katkı sağlamak istiyorsa, medya aracılığıyla duyurmak yerine gelip bizimle istişare edebilir. Biz üniversitelerimizle her alanda işbirliği yapmayı tercih ederiz.
(haber7)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Dinçer, milyonlarca öğrenci ve ailesini ilgilendiren konulara açıklık getirdi. Üniversiteye giriş sınav sistemi nasıl olacak? 66 aylık çocuklar okula başlayacak mı?
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, YGS yerine, yılda dört sınava girme hakkı tanıyacak yeni sistemin 2014'te başlatılacağını açıkladı. Dinçer, 'olgunlaşma sınavı' mantığıyla TOEFL'a benzettiği yeni sistemde; üç ay arayla yapılacak dört sınavdan en yüksek puanın esas alınacağını söyledi. Hazırlık talimatını yedi ay önce verdiğini; ÖSYM ile birlikte çalıştıklarını belirten Dinçer, 'Çocuklarımızı stresten kurtaracağız' diyerek sorularımızı yanıtladı:
SELF DİSİPLİN ZORDUR
Neden hemen değil de 2014?
Asıl konu, soru bankası hazırlamak. Çünkü yeni sistemde sorular kamuoyuyla paylaşılmayacak. Elde yeterli soru olmazsa, sonraki dönemde girecek çocuğa haksızlık edilir. Sınavları ancak soru bankası oluşturduktan sonra yapabiliriz. Yoksa teknolojik altyapı kolay. İkinci sebep, TOEFL da yapar: Her sınavda, değerlendirmeye tabi tutulmayan deneme amaçlı sorular sorulması gerekiyor. Biz, bunu yapacağız.
Dershaneler kalkıyor mu?
Böyle yorumlanmasının sebebi var. Doğru, bu sistem dersane sistemini zayıflatır. Diyelim ki çocuk, üniversite sınavını kazanamadı. Ebeveyn olarak düşünün. Bir yıl boyunca boş oturması, öbür sınavı da kazanamayacağı anlamına gelir. Self disiplin zordur. Dolayısıyla veli dersaneye göndererek hem meşgul etmek hem de sınavı kazanmasını istiyor.
Dört kez yapılınca dershane ihtiyacı azalıyor?
Elbette. Çocuk hazirandaki sınavı başaramadıysa, elindeki ders notlarıyla üç ay sonra yeniden sınava gireceğini biliyorsa, dershaneye yazılmasına belki hiç gerek kalmayacak.
4+4+4+'ün tarafların görüşü alınmadan, yasa tasarısı değil de teklif olarak gelmesi çok eleştirildi?
Böyle oluşu benim nezaketimle alakalı. AK Parti Grup Başkanlığı, 'Hazırlık yapıyoruz, uzman gönderin' dediğinde, ben 'Sizin böyle bir şey yapmanız doğru değil. Biz yapmalıyız' tavrı içinde olmadım. Bu, kişiliğim ve hocalığımla ilgili. Yıllarca insanların bir şey yapmasını teşvik etmişseniz, 'Dur hele' demiyorsunuz. Biz işe başladıktan sonra yönetmeyi tercih ettik.
Sonuç iyi oldu mu?
Tasarı düşündüğümüz bir alternatifti. Hazırlık bitince yine tasarı olarak gönderecektik. Ama arkadaşlar emek harcamıştı. Şöyle düşündük: Bu yöntem meşru mudur? Evet. O yüzden itirazımız olmadı. Ama arzumuz dışında eğilim çıkınca müdahale ettik.
Çırak nesillerin kademesinin değişmesini mi kastediyorsunuz?
Arkadaşlar Meclis bünyesinde olduğu için kanun hazırlarken gösterdikleri hassasiyet şöyle olmuş: Madem okulu kademeleştiriyoruz, 'Mevcut yaşı da düzeltmemiz lazım' diye, kendi içinde tutarlılık sağlansın diye öyle yazılmıştı. Halbuki mesleki eğitim gerçeğinin değiştiğini biz biliyoruz. Bunu göz önüne alarak hukuki tutarlılıktan çok mesleklerin gereğini anlattık.
Dikkat ederseniz alt komisyonda yapılan değişikliklere hiçbir partinin itirazı olmadı.
Teklifin 28 Şubat'a rastlaması 'rövanşizm' eleştirisine yol açtı...
Alt komisyona havale edilmesi bu varsayımı doğrulamıyor. İnsanların kafasında bu var mıydı bilmiyorum.
VARDIM Kİ HERKES GİTMİŞ
20 maddenin arbede altında, 20 dakikada görüşülmesine, 'keşke böyle olmasa' demediniz mi?
O gün İstanbul'daydım. Komisyon Başkanı'na 'Geliyorum' diye telefon ettim. 'Peki ama Meclis'e girmeden önce bir daha ara' dedi. Aradım, Nabi Bey, 'Konuşacak gibi değilim, burası karışık' dedi. Bu kez tedirgin oldum. Vardım ki, bitmiş, herkes gitmiş, Nabi Bey odasında oturuyor.
Ne hissettiniz?
Şaşırdım ama çok da sevindim. Çünkü bir hafta orada oturduk, altı madde geçti. Gönül şunu istiyor; keşke, bu tip meseleleri, oturup önyargısız bir şekilde konuşalım. Karşı taraf da makul olan bir şey varsa, 'Öyle değil böyle' desin. Belki bir gün olur. Ama mevcut siyasi kültürümüz şu an bunu taşıyacak durumda değil.
Yasa bir yıl geçiş süresi tanıyor. Ne yapacaksınız?
Arkadaşlar analiz ediyor. Bu yıl, geçiş süresine istemeden başlayacağız gibi görünüyor.
'66 ay'ı çalışıyoruz
Okula başlama ayı, ne zaman netleşecek?
Mevcut yapı içinde, sistemi alt üst etmeden çözüm üretmeliyiz. İnşallah eylül ayı geldiğinde, Türkiye'de okutabileceğimiz çocukların kaydını yaparak, etkin ve verimli bir eğitim programı uygulayacağız.
Öncelikle '66 aylık çocuk başlasın mı?' sorusu cevap bekliyor.
Ay aralığı, yapacağımız analizlerde belli olacak. Fazla derslik ihtiyacı oluşturmadan, müfredat, çocuğun psikolojisi ve fiziki altyapı itibarıyla yumuşak geçiş için uğraşıyoruz.
72 ay zorunlu ama?
Haydi haydi zorunlu. Aslında biz bu kanundan önce yaşı biraz esnetmişiz. 31 Aralık'ta çocuk 72 ayı dolduracaksa, kaydı eylülde yapılabiliyor. Ben, okula 5.5 yaşımda gittim. Zararını görmedim... 66 desek, iki ayrı sınıf yerine tek sınıf ve yumuşatılmış müfredat uygulasak. Derslik, öğretmen sıkıntısı yaratmadan geçiş yaparız diye bakıyoruz. Kararımızı yakında vereceğiz.
İbranice okumak isteyene de o fırsatı veririz
Seçimlik dersler?
Talim Terbiye Kurulu çalışıyor. Haftada kaç saat , öğrenci profili, müfredat hepsi bütünlük içinde hesaplanıyor.
'Peygamber efendimizin hayatı ve Kur'an mealinin' kanun maddesine dönüşmesi şart mıydı?
Konulup kaldırılacak, seçimlik dersler ve içeriğin hepsi normalde TTK kararıdır. Ama orada Meclis bir irade ortaya koydu. AK Parti ve MHP birlikte karar verdi. Biz de bu iradeye uyacağız.
ARAPÇA TARTIŞMASI
Türkiye farklı inanç gruplarını bir arada yaşatan bir ülke. Bu yapı ve anlayışla çelişmiyor mu?
Hayır tam tersi. Aslında böyle bir imkan verilmesi, kendilerine de bir kapı açar. İncil yahut Tevrat okutma imkanı olur. Nitekim biz şimdi Din Bilgisi diye ayrıca seçimlik ve tercihe bağlı bir ders koyacağız. Önemli olan eğitim sisteminin daha esnek ve demokratik bir muhteva kazanıp kazanmadığıdır. Açılan kapı herkes için geçerli... Her Hristiyan İncil'i, Museviler İbranice'yi okumayı düşünebilir. Onlara da o fırsatı veririz.
Kur'an dersi için çocuk Arapça seçimlik ders alacak. Bir röportajınızda Arapça öğretiminden söz ederken anlamını bilmeden öğrenmesinden söz etmişsiniz. Anlamı bilse daha iyi değil mi?
Mesela Latin alfabesi biliyoruz. Yazıldığı gibi okunan bir dil düşünün. Onu okursunuz ama anlar mısınız, hayır. Bu da böyle. Arap alfabesiyle okumayı öğrendiğinizde, ne dediğinizi bilmezsiniz ama okursunuz. Fakat aynı Arap alfabesiyle, Osmanlıca'yı öğrendiğinizde anlarsınız. Çünkü Osmanlıca Türkçe anlatır. Sonuçta olması, olmamasından faydalıdır.
Okurken bir de anlasa kötü mü olur?
Siz kendi kültürü içinde değil, dışarıdan düşünüyorsunuz. Hakikaten İslam kültürünü içselleştirmiş birisi varsa, Kur'an-ı Kerim'i kendi haliyle okumayı arzu eder.
Yeni sistem Fatih Projesi'yle iç içe geçebilecek mi?
İkisi arasındaki etkileşim, içerikle alakalı. Ders içeriğini değiştirmediğimiz sürece, o çalışmada yön değiştirmemize ihtiyaç yok. Zaten şu anda Fatih Projesi ilkokul kısmını kapsamıyor. Bütün gücümüzle e -içerikler üzerine çalışıyoruz.
Fatih Projesi'nin kanunla KİK kapsamı dışına çıkarılması büyük eleştiri aldı. İhale ve alımların denetimi nasıl olacak?
Herhangi bir kamu idaresinin aldığı mal ve hizmet için nasıl yol izlenecekse öyle olacak. Ama yolu TÜBİTAK, MEB belirleyecek. Yine ihale yapılacak, her türlü denetim açık... Kaldı ki, ihaleye çıkarken bütün ihtiyacımızı birden görmeyeceğiz. Parça parça alacağız. Sektör, 18 ayda Türkiye'de üretebilir hale gelmeyi öngörüyor. Bu süreyi oluşturabilmek için, her ürün alışımızda yerli ürün oranını arttırarak yüzde 60'ının Türkiye'de üretildiği tablet noktasına geleceğiz. Akıllı tahtada da yüzde 80 civarında yerli üretilen ürüne ulaşacağız. Internet hizmetini ,TÜBİTAK önerisiyle kabloyla almaya karar verdik. Kablosuz interneti SAR değerleri nedeniyle (radyasyon) istemedik. 500 binden fazla dersliği akıllı tahtayı bağlamak internetle ciddi maliyet. O yüzden, bize internet hizmetini kim vermek isterse, kablo hizmetini de o versin dedik. Kabloyla getirmemizin diğer gerekçesi, interneti beraber almaktır.
HEDEF, HİZMETTE BÜTÜNLÜK
Niye kanunla 15 yıla yayılıyor alım?
İnternet hizmetini sunan firmayla altyapıyı sunan firma ayrı olursa, herhangi bir aksaklıkta, biri öbürünü suçlar endişemiz var. Bunu önlemek için, hem finansman modeli olarak kullanalım, hem de hizmette bütünlük sağlansın dedik. Yıllık anlaşmaya da kimse yanaşmıyor. Yasadaki 10-15 yıla yayılmasının sebebi de budur.
Kürtçe yabancı dil sayılmaz
Kürtçe, Osmanlıca, Arapça seçmeli dersler?
Osmanlıca Sosyal Bilimler Lisesi'nde zaten zorunlu ders. Arapça da seçimlik olarak var Türkiye demokratikleşmiş ve talep de varsa, sunmayı uygun yaklaşım tarzı olarak görüyoruz. Kürtçe yabancı dil sayılmaz. Kürtçe'nin seçimlik ders olmasını inceletiyorum.Sakınca varsa bu hükümet politikasıdır.
Artuklu Üniversitesi'nin talebi?
Henüz bize gelmedi. Eğer Artuklu Ünivresitesi samimi, bize de katkı sağlamak istiyorsa, medya aracılığıyla duyurmak yerine gelip bizimle istişare edebilir. Biz üniversitelerimizle her alanda işbirliği yapmayı tercih ederiz.
(haber7)
Son Güncelleme: Pazartesi, 16 Nisan 2012 16:13
Gösterim: 2839
Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulı Berdimuhamedov'in, Elektrik Enerji Sanayisi Bakanı Yarmuhammet Orazguliyev'i görevden alınmasına yol açan trafik kazasında, Orazguliyev'in oğlunun yaralandığı, araçtaki bir üst düzey yetkilinin oğlunun ise yaşamını yitirdiği kaydedildi. Berdimuhamedov Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu toplantısında İçişleri Bakanı İskender Mulikov, üst düzey yöneticilerin çocuklarının karıştığı trafik kazasıyla ilgili bilgi verdi. Trafik kazasına değinen Berdimuhamedov, Bakan Orazguliyev'i ''kötü bir baba olduğu'' gerekçesiyle görevden alındığını duyurdu.
Orazguliyev'in görevden alınmasına gerekçe gösterilen trafik kazasında öldüğü açıklanan Orazguliyev'in oğlunun yaşamını yitirmediği açıklandı. Kazada, alkollü araç kullanan Orazguliyev'in oğlunun yaralandığı, aynı araçta bulunan bir üst düzey yetkilisinin oğlunun öldüğü bildirildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulı Berdimuhamedov'in, Elektrik Enerji Sanayisi Bakanı Yarmuhammet Orazguliyev'i görevden alınmasına yol açan trafik kazasında, Orazguliyev'in oğlunun yaralandığı, araçtaki bir üst düzey yetkilinin oğlunun ise yaşamını yitirdiği kaydedildi. Berdimuhamedov Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu toplantısında İçişleri Bakanı İskender Mulikov, üst düzey yöneticilerin çocuklarının karıştığı trafik kazasıyla ilgili bilgi verdi. Trafik kazasına değinen Berdimuhamedov, Bakan Orazguliyev'i ''kötü bir baba olduğu'' gerekçesiyle görevden alındığını duyurdu.
Orazguliyev'in görevden alınmasına gerekçe gösterilen trafik kazasında öldüğü açıklanan Orazguliyev'in oğlunun yaşamını yitirmediği açıklandı. Kazada, alkollü araç kullanan Orazguliyev'in oğlunun yaralandığı, aynı araçta bulunan bir üst düzey yetkilisinin oğlunun öldüğü bildirildi.
Son Güncelleme: Pazar, 15 Nisan 2012 16:21
Gösterim: 1675