Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

2015-2016 eğitim öğretim yılı birçok sorunla açıldı. Bu sorunlardan biri de kız çocuklarının durumu… Kadınların %92’si okuma yazma bilmiyor. Okuma yazma bilmeyen her 10 kişiden 8’ini kadınlar oluşturuyor. İnternet kullananların sadece %35’i kadın. Liselerde kız çocuklarının okullaşma oranı değerlendirildiğinde ise Türkiye, OECD ülkeleri sıralamasında son sırada yer alıyor.

kiz ogrenci2015-2016 eğitim öğretim yılı birçok sorunla açıldı.  Bu sorunlardan biri de kız çocuklarının durumu… Eğitim Sen Kadın Sekreterliği, bu durumu düzenlediği bir basın toplantısıyla değerlendirdi. KESK Genel Merkezi’nde yapılan basın toplantısına Genel Sekreter Sakine Esen Yılmaz, Genel Eğitim Sekreteri Elif Çuhadar, Genel Basın Yayın Sekreteri Hanım Koçyiğit ve Merkez Kadın Sekreteri Ebru Yiğit katıldı.

Basın açıklamasını okuyan Ebru Yiğit, eğitim ve bilim emekçisi kadınlar ile kız çocuklarının dezavantajlı başladığı bu eğitim öğretim yılında da milyonlarca kız çocuğunun eğitim hakkını kullanmasının zorlaştırıldığını söyledi. Kız çocuklarının %93’ünün, erkek çocuklarının ise %95’inin ilkokula gittiğini belirten Yiğit, okullaşma oranlarındaki en büyük farkın üniversite eğitiminde yaşandığını ifade etti.

Kadınların %92’sinin, erkeklerin de %98’inin okuma yazma bilmediğini aktaran Yiğit, internet kullananların sadece %35’ini kadınların oluşturduğunu söyledi.

Basın açıklamasında yer alan bilgiler şöyle;

Laik, bilimsel, parasız ve anadilinde eğitim hakkını görmezden gelen AKP, eğitim sistemini daha da içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Öyle ki, 2014 yılında açıklanan “Dünya Cinsiyet Eşitsizliği” raporunda, 120. sırada bulunan Türkiye, 5 sıra düşerek 125. sıraya gerilemiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eğitimde büyük reformlar yaptıkları iddiasının aksine dünya ortalamasına baktığımızda Türkiye’nin içinde bulunduğu durum daha net görülmektedir. Rapor içinden örneklere bakacak olursak Türkiye’de:

• Kız çocuklarının %93’ü, erkek çocuklarının ise %95’i ilkokula gidiyor.

• Okullaşma oranlarındaki en büyük fark üniversiteeğitiminde yaşanıyor. Erkeklerin üniversiteye gitme oranları kadınlara göre %11 daha fazla.

• Kadınların %92’si erkeklerinse %98’i okuma yazma biliyor.

• İnternet kullananların sadece %35’ini kadınlar oluşturuyor.

• Üniversitelerde araştırma faaliyetlerine katılanların üçte ikisi erkek.

• Her dört kadından biri part time çalışırken erkeklerin ise sadece %6’sı part time çalışıyor.

Okuma yazma bilmeyen 10 kişiden 8’i kadın

Türkiye İstatistik Kurumu [TÜİK] verilerine göre, 6 yaş ve yukarı nüfus içinde okuma yazma bilmeyen kadınların oranı %8, erkeklerin ise %1,7’dir. Okuma yazma bilmeyen her 10 kişiden 8’ini kadınlar oluşturmaktadır. Bu eğitim hakkının kullanılmasında kadına yönelik ayrımcılığın ne durumda olduğunu göstermektedir.

Eğitimi dini referanslarla yeniden oluşturan AKP milyonlarca çocuğun parasız, laik, bilimsel ve anadilinde eğitim hakkını görmezden gelmektedir. Okula başlaması gereken çocuklar devlet tarafından katledilirken, tekçi ve asimilasyoncu eğitim sistemi içerisinde anadil hakkı engellenmektedir. MEB’in 2014 yılında açıkladığı verilere göre Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde; erkek çocukları kız çocuklara göre daha fazla okula gitmektedir. Ortalama %6-7’ye denk gelen bu fark; anadilde eğitimin ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğunun göstergesidir.

Kız çocukların lisede okullaşma oranında sonuncuyuz

Yine 2014 yılında, Türkiye ortaöğretim çağında okullaşma oranının en az olduğu üç OECD ülkesinden biridir. Liselerde kız çocuklarının okullaşma oranı değerlendirildiğinde ise OECD ülkeleri sıralamasında sonunculuğu elden bırakmamıştır. Türkiye’de her 100 erkek lise öğrencisine karşılık 85 kız öğrenci bulunmaktadır.

Öte taraftan 4+4+4 eğitim sistemi, çocuk yaşta evlendirme ve çocuk işçiliği sömürüsünü yaygınlaştırmaktadır. MEB´in resmi verileri 4+4+4 ile örgün eğitimin 12 yıla çıktığı tezinin koca bir yalan olduğunu göstermektedir. İlköğretim çağında olup da okula gitmeyen kız çocuklarının sayısı aynı durumdaki erkek çocuk sayısından ortalama olarak 600.000 daha fazladır. Sadece son iki yılda açık lisede okuyan öğrenci sayısına oranla 458 bin kişi artmış ve örgün eğitim sisteminin dışına çıkan kız çocuklarının ne yaptığı araştırılmamıştır. Son yıllarda çocuk yaşta evlilik sayısındaki artış ise hepimizi kaygılandırmaktadır. Ayrıca 2014-2015 eğitim öğretim yılının başladığı bugünlerde MEB’in örgün eğitime kayıt yaptıran kız öğrenci sayısını açıklamaması ise kaygılarımızı daha da artırmaktadır.

Bu yıl da toplumsal cinsiyet eşitliği dersi talebini yok sayan MEB, geçmiş yıllarda yaptığı gibi kız çocuklarını aile-ev-eş üçgeni içerisinde tanımlayarak toplumsal cinsiyet ayrımcılığını ders kitapları ve müfredat ile derinleştirmeye devam edeceğini gösteriyor.

Eğitim öğretimin onlarca acil çözüm bekleyen sorunlarını görmeyerek 1 milyon 200 binin üzerinde imam hatip öğrencisinin olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimin asıl hedefini açıkça dile getirmiştir. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında 730´u bağımsız, 369´u imam hatip lisesi bünyesinde toplam 1.099 imam hatip ortaokulu varken 2014-2015 eğitim-öğretim yılında 1.219´u bağımsız, 378´i imam hatip lisesi bünyesinde toplam 1.597 imam hatip ortaokulu bulunmaktadır. İmam hatip ortaokullarındaki sayısal artış sadece okul sayısı ile sınırlı değildir. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında imam hatip ortaokullarında okuyan toplam öğrenci sayısı 94 bin 467 iken, 2013-2014 eğitim öğretim yılında bu sayı 140 bin 15´e yükselmiş, 2014-2015 eğitim öğretim yılında ise bir önceki yıla göre yaklaşık 3 kat artarak 385 bin 830 olmuştur. Öğrenci ve veli talebine gözünü kulağını kapatarak her okulu imam hatibe çevirerek ya da her okula imam hatip sınıfları açarak tek okul seçeneğini imam hatip haline getirmişlerdir. Çocuğunu imam hatibe göndermek istemeyen ailelere ise özel okul seçeneği dayatılmıştır.

4+4+4 sistemiyle kız öğrenci sayısında düşüş yaşandı

Uygulamaya girdiği günden bu yana eğitimin yeterince ağır olan sorunlarını derinleştirmekten başka bir işlevi olmayan 4+4+4 eğitim sistemi ile örgün eğitime devam eden kız çocuklarının sayısında ciddi düşüşler yaşanmıştır. Çocuk yaşta evlendirmeyi teşvik eden düzenlemeler bu sene binlerce kız çocuğunu eğitim sisteminin dışına itmiştir. 2014 yılında ortaokuldan mezun olan 36.401 kız çocuğu bu eğitim-öğretim döneminde açık liselerde dâhil olmak üzere hiçbir ortaöğretim kurumuna kayıt yaptırmamıştır.

> Kız çocukları eğitim sisteminin neresinde yer alıyor?

2015-2016 eğitim öğretim yılı birçok sorunla açıldı. Bu sorunlardan biri de kız çocuklarının durumu… Kadınların %92’si okuma yazma bilmiyor. Okuma yazma bilmeyen her 10 kişiden 8’ini kadınlar oluşturuyor. İnternet kullananların sadece %35’i kadın. Liselerde kız çocuklarının okullaşma oranı değerlendirildiğinde ise Türkiye, OECD ülkeleri sıralamasında son sırada yer alıyor.

kiz ogrenci2015-2016 eğitim öğretim yılı birçok sorunla açıldı.  Bu sorunlardan biri de kız çocuklarının durumu… Eğitim Sen Kadın Sekreterliği, bu durumu düzenlediği bir basın toplantısıyla değerlendirdi. KESK Genel Merkezi’nde yapılan basın toplantısına Genel Sekreter Sakine Esen Yılmaz, Genel Eğitim Sekreteri Elif Çuhadar, Genel Basın Yayın Sekreteri Hanım Koçyiğit ve Merkez Kadın Sekreteri Ebru Yiğit katıldı.

Basın açıklamasını okuyan Ebru Yiğit, eğitim ve bilim emekçisi kadınlar ile kız çocuklarının dezavantajlı başladığı bu eğitim öğretim yılında da milyonlarca kız çocuğunun eğitim hakkını kullanmasının zorlaştırıldığını söyledi. Kız çocuklarının %93’ünün, erkek çocuklarının ise %95’inin ilkokula gittiğini belirten Yiğit, okullaşma oranlarındaki en büyük farkın üniversite eğitiminde yaşandığını ifade etti.

Kadınların %92’sinin, erkeklerin de %98’inin okuma yazma bilmediğini aktaran Yiğit, internet kullananların sadece %35’ini kadınların oluşturduğunu söyledi.

Basın açıklamasında yer alan bilgiler şöyle;

Laik, bilimsel, parasız ve anadilinde eğitim hakkını görmezden gelen AKP, eğitim sistemini daha da içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Öyle ki, 2014 yılında açıklanan “Dünya Cinsiyet Eşitsizliği” raporunda, 120. sırada bulunan Türkiye, 5 sıra düşerek 125. sıraya gerilemiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eğitimde büyük reformlar yaptıkları iddiasının aksine dünya ortalamasına baktığımızda Türkiye’nin içinde bulunduğu durum daha net görülmektedir. Rapor içinden örneklere bakacak olursak Türkiye’de:

• Kız çocuklarının %93’ü, erkek çocuklarının ise %95’i ilkokula gidiyor.

• Okullaşma oranlarındaki en büyük fark üniversiteeğitiminde yaşanıyor. Erkeklerin üniversiteye gitme oranları kadınlara göre %11 daha fazla.

• Kadınların %92’si erkeklerinse %98’i okuma yazma biliyor.

• İnternet kullananların sadece %35’ini kadınlar oluşturuyor.

• Üniversitelerde araştırma faaliyetlerine katılanların üçte ikisi erkek.

• Her dört kadından biri part time çalışırken erkeklerin ise sadece %6’sı part time çalışıyor.

Okuma yazma bilmeyen 10 kişiden 8’i kadın

Türkiye İstatistik Kurumu [TÜİK] verilerine göre, 6 yaş ve yukarı nüfus içinde okuma yazma bilmeyen kadınların oranı %8, erkeklerin ise %1,7’dir. Okuma yazma bilmeyen her 10 kişiden 8’ini kadınlar oluşturmaktadır. Bu eğitim hakkının kullanılmasında kadına yönelik ayrımcılığın ne durumda olduğunu göstermektedir.

Eğitimi dini referanslarla yeniden oluşturan AKP milyonlarca çocuğun parasız, laik, bilimsel ve anadilinde eğitim hakkını görmezden gelmektedir. Okula başlaması gereken çocuklar devlet tarafından katledilirken, tekçi ve asimilasyoncu eğitim sistemi içerisinde anadil hakkı engellenmektedir. MEB’in 2014 yılında açıkladığı verilere göre Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde; erkek çocukları kız çocuklara göre daha fazla okula gitmektedir. Ortalama %6-7’ye denk gelen bu fark; anadilde eğitimin ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğunun göstergesidir.

Kız çocukların lisede okullaşma oranında sonuncuyuz

Yine 2014 yılında, Türkiye ortaöğretim çağında okullaşma oranının en az olduğu üç OECD ülkesinden biridir. Liselerde kız çocuklarının okullaşma oranı değerlendirildiğinde ise OECD ülkeleri sıralamasında sonunculuğu elden bırakmamıştır. Türkiye’de her 100 erkek lise öğrencisine karşılık 85 kız öğrenci bulunmaktadır.

Öte taraftan 4+4+4 eğitim sistemi, çocuk yaşta evlendirme ve çocuk işçiliği sömürüsünü yaygınlaştırmaktadır. MEB´in resmi verileri 4+4+4 ile örgün eğitimin 12 yıla çıktığı tezinin koca bir yalan olduğunu göstermektedir. İlköğretim çağında olup da okula gitmeyen kız çocuklarının sayısı aynı durumdaki erkek çocuk sayısından ortalama olarak 600.000 daha fazladır. Sadece son iki yılda açık lisede okuyan öğrenci sayısına oranla 458 bin kişi artmış ve örgün eğitim sisteminin dışına çıkan kız çocuklarının ne yaptığı araştırılmamıştır. Son yıllarda çocuk yaşta evlilik sayısındaki artış ise hepimizi kaygılandırmaktadır. Ayrıca 2014-2015 eğitim öğretim yılının başladığı bugünlerde MEB’in örgün eğitime kayıt yaptıran kız öğrenci sayısını açıklamaması ise kaygılarımızı daha da artırmaktadır.

Bu yıl da toplumsal cinsiyet eşitliği dersi talebini yok sayan MEB, geçmiş yıllarda yaptığı gibi kız çocuklarını aile-ev-eş üçgeni içerisinde tanımlayarak toplumsal cinsiyet ayrımcılığını ders kitapları ve müfredat ile derinleştirmeye devam edeceğini gösteriyor.

Eğitim öğretimin onlarca acil çözüm bekleyen sorunlarını görmeyerek 1 milyon 200 binin üzerinde imam hatip öğrencisinin olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimin asıl hedefini açıkça dile getirmiştir. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında 730´u bağımsız, 369´u imam hatip lisesi bünyesinde toplam 1.099 imam hatip ortaokulu varken 2014-2015 eğitim-öğretim yılında 1.219´u bağımsız, 378´i imam hatip lisesi bünyesinde toplam 1.597 imam hatip ortaokulu bulunmaktadır. İmam hatip ortaokullarındaki sayısal artış sadece okul sayısı ile sınırlı değildir. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında imam hatip ortaokullarında okuyan toplam öğrenci sayısı 94 bin 467 iken, 2013-2014 eğitim öğretim yılında bu sayı 140 bin 15´e yükselmiş, 2014-2015 eğitim öğretim yılında ise bir önceki yıla göre yaklaşık 3 kat artarak 385 bin 830 olmuştur. Öğrenci ve veli talebine gözünü kulağını kapatarak her okulu imam hatibe çevirerek ya da her okula imam hatip sınıfları açarak tek okul seçeneğini imam hatip haline getirmişlerdir. Çocuğunu imam hatibe göndermek istemeyen ailelere ise özel okul seçeneği dayatılmıştır.

4+4+4 sistemiyle kız öğrenci sayısında düşüş yaşandı

Uygulamaya girdiği günden bu yana eğitimin yeterince ağır olan sorunlarını derinleştirmekten başka bir işlevi olmayan 4+4+4 eğitim sistemi ile örgün eğitime devam eden kız çocuklarının sayısında ciddi düşüşler yaşanmıştır. Çocuk yaşta evlendirmeyi teşvik eden düzenlemeler bu sene binlerce kız çocuğunu eğitim sisteminin dışına itmiştir. 2014 yılında ortaokuldan mezun olan 36.401 kız çocuğu bu eğitim-öğretim döneminde açık liselerde dâhil olmak üzere hiçbir ortaöğretim kurumuna kayıt yaptırmamıştır.

Son Güncelleme: Çarşamba, 30 Eylül 2015 11:55

Gösterim: 1876

1 Temmuz 2015’te resmi gazetede yayınlanan ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde, değişiklik yapıldığına dair yönetmelikte, dikkat çekici maddeler bulunuyor. Özellikle disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler ve yeni eklenen maddeler öğrenci ve veliler için önemli.

ogrenci cep telefonuYeni yönetmelikle ilgili değerlendirmede bulunan Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, “Bu maddelerden öğrencileri en çok ilgilendirecek olanlar disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler. Yeni yönetmelikte, cep telefonu kullanarak işlenen bilişim suçları disiplin yönetmeliği cezaları arasına girdi. Öğrenciler siz siz olun cep telefonunuzu kimseye vermeyin. Sizin telefonunuzu kullanarak başkalarına zarar verilirse, siz sorumlu olursunuz. Cep telefonlarınızı sadece ihtiyaç duyulduğu zamanlarda internet veya sosyal medya erişimi için açın, diğer zamanlarda özellikle kapatın. Yeni yönetmelikle getirilen disiplin cezalarını hafife alıp bu konuda arkadaşlarınıza yönelik şaka amaçlı etkinliklerden kaçının. Bilişim araçlarıyla, sosyal medya ile ilgili disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler, okul değiştirmeye veya örgün eğitimin dışına çıkmaya kadar gidiyor” diyerek öğrencileri uyardı.

Hatice Yılmaz, yeni yönetmelikte dikkat çeken maddeleri gruplandırarak bilgi verdi:

Bir ile beş gün arasında okuldan uzaklaştırma cezası gerektiren fiil ve davranışlara eklenen maddeler

Kişilere, arkadaşlarına ve okul çalışanlarına sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, paylaşmak, yayınlamak veya başkalarını bu davranışlarla kışkırtmak.

İzinsiz gösteri, etkinlik ve toplantı düzenlemek, bu tür gösteri, etkinlik ve toplantılara katılmak.

Okul kurallarının uygulanması ve öğrencilere verilen görevlerin yapılmasını engellemek.

Bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim öğretim faaliyetlerine ve kişilere zarar vermek.

Milli ve manevi değerlere, genel ahlak ve adaba uygun olmayan, yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranışlarda bulunmak.

Kınama cezası gerektiren davranışlara eklenen maddeler

Okul eşyasını ve çevresini kirletmek.

Tütün ve tütün mamulleri bulundurmak ve kullanmak.

Dersin akışını ve düzenini bozacak davranışlarda bulunmak.

Müstehcen veya yasaklanmış araç, parça ve dokümanla okula gelmek.

Öğretmenin bilgisi ve kontrolü dışında bilişim araçları ile meşgul olmak ve dersin akışını bozmak.

Devamsızlık süreleri, yazılı sınav sayıları ile ilgili değişiklikler

Yeni yönetmelikle devamsızlık süresi 45 günden, 10 günü özürsüz olmak üzere toplam 30 güne düşürüldü. 30 günden fazla devamsızlık yapan öğrenci, ders puanları ne olursa olsun başarısız sayılarak sınıfta kalacak. Çocuklarının mağdur olmaması için velilerin de bu konuya azami dikkati göstermeleri gerekiyor.

Haftalık ders saati sayısına göre belirlenen yazılı sınav sayısı en az iki olarak düzenlenmiş. Ancak başarısını yükseltmek isteyen öğrenciler için dönem sona ermeden birer dersten ortak bir sınav daha yapılacak. Aslında bu uygulamanın amacı öğrencileri başarılı olmaya teşvik etmek.

Ayrıca yeni yönetmeliğin okullardan okul öğrenci veli sözleşmesi hazırlamasını, öğrenci ve  velilerin de bu sözleşmenin gereklerini yerine getirmelerini istediğini belirten Yılmaz, “Bu konuda hazırlanmış örnek sözleşmeler incelendiğinde bu uygulamaya geçilmesi ve tarafların kurallara tam olarak uyması durumunda en çok öğrenciler mutlu olacaktır. Ancak sadece öğrencilerin bu kurallara uyması istenirse elbette ortada sadece disipline uymak zorunda olan öğrenciler kalacak, veli ve okul yine öğrenciyi yalnız bırakacaktır” dedi.

> Öğrenciler dikkat! Cep telefonunuzu kimseye vermeyin!

1 Temmuz 2015’te resmi gazetede yayınlanan ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde, değişiklik yapıldığına dair yönetmelikte, dikkat çekici maddeler bulunuyor. Özellikle disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler ve yeni eklenen maddeler öğrenci ve veliler için önemli.

ogrenci cep telefonuYeni yönetmelikle ilgili değerlendirmede bulunan Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, “Bu maddelerden öğrencileri en çok ilgilendirecek olanlar disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler. Yeni yönetmelikte, cep telefonu kullanarak işlenen bilişim suçları disiplin yönetmeliği cezaları arasına girdi. Öğrenciler siz siz olun cep telefonunuzu kimseye vermeyin. Sizin telefonunuzu kullanarak başkalarına zarar verilirse, siz sorumlu olursunuz. Cep telefonlarınızı sadece ihtiyaç duyulduğu zamanlarda internet veya sosyal medya erişimi için açın, diğer zamanlarda özellikle kapatın. Yeni yönetmelikle getirilen disiplin cezalarını hafife alıp bu konuda arkadaşlarınıza yönelik şaka amaçlı etkinliklerden kaçının. Bilişim araçlarıyla, sosyal medya ile ilgili disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler, okul değiştirmeye veya örgün eğitimin dışına çıkmaya kadar gidiyor” diyerek öğrencileri uyardı.

Hatice Yılmaz, yeni yönetmelikte dikkat çeken maddeleri gruplandırarak bilgi verdi:

Bir ile beş gün arasında okuldan uzaklaştırma cezası gerektiren fiil ve davranışlara eklenen maddeler

Kişilere, arkadaşlarına ve okul çalışanlarına sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, paylaşmak, yayınlamak veya başkalarını bu davranışlarla kışkırtmak.

İzinsiz gösteri, etkinlik ve toplantı düzenlemek, bu tür gösteri, etkinlik ve toplantılara katılmak.

Okul kurallarının uygulanması ve öğrencilere verilen görevlerin yapılmasını engellemek.

Bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim öğretim faaliyetlerine ve kişilere zarar vermek.

Milli ve manevi değerlere, genel ahlak ve adaba uygun olmayan, yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranışlarda bulunmak.

Kınama cezası gerektiren davranışlara eklenen maddeler

Okul eşyasını ve çevresini kirletmek.

Tütün ve tütün mamulleri bulundurmak ve kullanmak.

Dersin akışını ve düzenini bozacak davranışlarda bulunmak.

Müstehcen veya yasaklanmış araç, parça ve dokümanla okula gelmek.

Öğretmenin bilgisi ve kontrolü dışında bilişim araçları ile meşgul olmak ve dersin akışını bozmak.

Devamsızlık süreleri, yazılı sınav sayıları ile ilgili değişiklikler

Yeni yönetmelikle devamsızlık süresi 45 günden, 10 günü özürsüz olmak üzere toplam 30 güne düşürüldü. 30 günden fazla devamsızlık yapan öğrenci, ders puanları ne olursa olsun başarısız sayılarak sınıfta kalacak. Çocuklarının mağdur olmaması için velilerin de bu konuya azami dikkati göstermeleri gerekiyor.

Haftalık ders saati sayısına göre belirlenen yazılı sınav sayısı en az iki olarak düzenlenmiş. Ancak başarısını yükseltmek isteyen öğrenciler için dönem sona ermeden birer dersten ortak bir sınav daha yapılacak. Aslında bu uygulamanın amacı öğrencileri başarılı olmaya teşvik etmek.

Ayrıca yeni yönetmeliğin okullardan okul öğrenci veli sözleşmesi hazırlamasını, öğrenci ve  velilerin de bu sözleşmenin gereklerini yerine getirmelerini istediğini belirten Yılmaz, “Bu konuda hazırlanmış örnek sözleşmeler incelendiğinde bu uygulamaya geçilmesi ve tarafların kurallara tam olarak uyması durumunda en çok öğrenciler mutlu olacaktır. Ancak sadece öğrencilerin bu kurallara uyması istenirse elbette ortada sadece disipline uymak zorunda olan öğrenciler kalacak, veli ve okul yine öğrenciyi yalnız bırakacaktır” dedi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 30 Eylül 2015 10:54

Gösterim: 1163

Bugün bazı basın organlarında çıkan dershane ile ilgili haberlere ilişkin MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’nden açıklama geldi. Tekin, AYM kararı sonrası özel öğretim kurumlarımız arasında dershane adıyla bir kurum olmadığını, bu isimle kayıt aldığını, eğitim öğretim yapacağını iddia eden bütün yapıların illegal olduğunu söyledi.

Bugün bazı basın organlarında dershanelerin artık serbest olduğu yönünde haberler yapıldı. Bu haberlere ilişkin yanıt Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin’den geldi. Yusuf Tekin kendi twitter hesabından, “AYM kararı sonrası özel öğretim kurumlarımız arasında dershane adıyla bir kurum yoktur. Bu isimle kayıt aldığını, eğitim öğretim yapacağını iddia eden bütün yapılar illegaldir” ifadelerine yer verdi.

Yusuf Tekin’in twitter hesabından paylaştığı açıklamada şunlar yer alıyor:

“Okuduğunu anlama özürlü paralel medya bugün yine aynı yönde haberlere yer verdi. Bayram öncesi valiliklere gönderdiğimiz Bakanlık Genelgesini olmasını istedikleri gibi okuyucularına duyurdu. Şunu açıkça bir kez daha söylemekte yarar var:

AYM kararı sonrası özel öğretim kurumlarımız arasında dershane adıyla bir kurum yoktur. Bu isimle kayıt aldığını, eğitim öğretim yapacağını iddia eden bütün yapılar illegaldir. Adı geçen habere konu olan genelgede bu hususu aynen belirtmektedir. Dolayısıyla Vatandaşlarımızın dershane adıyla kayıt aldığını iddia edenlerin bu tuzağa ve sahtekarlığa düşmemelerini tekraren hatırlatmakta yarar var. Bu haberleri yapanlara da vatandaşları yanıltmamalarını, okuduklarını anlamaya çalışmalarını, anlamadıkları zaman tekrar okumalarını tavsiye etmek isterim.

Son olarak yeni genelgenin içeriğinin sahadan gelen soru ve sorunları çözmeye Yönelik olduğunu, dershanelerin serbest olması biçiminde yorumlanabilecek hiçbir cümle ve hatta ima içermediğini belirtmek isterim.”

> Yusuf Tekin’den dershanelere ilişkin açıklama

Bugün bazı basın organlarında çıkan dershane ile ilgili haberlere ilişkin MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’nden açıklama geldi. Tekin, AYM kararı sonrası özel öğretim kurumlarımız arasında dershane adıyla bir kurum olmadığını, bu isimle kayıt aldığını, eğitim öğretim yapacağını iddia eden bütün yapıların illegal olduğunu söyledi.

Bugün bazı basın organlarında dershanelerin artık serbest olduğu yönünde haberler yapıldı. Bu haberlere ilişkin yanıt Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin’den geldi. Yusuf Tekin kendi twitter hesabından, “AYM kararı sonrası özel öğretim kurumlarımız arasında dershane adıyla bir kurum yoktur. Bu isimle kayıt aldığını, eğitim öğretim yapacağını iddia eden bütün yapılar illegaldir” ifadelerine yer verdi.

Yusuf Tekin’in twitter hesabından paylaştığı açıklamada şunlar yer alıyor:

“Okuduğunu anlama özürlü paralel medya bugün yine aynı yönde haberlere yer verdi. Bayram öncesi valiliklere gönderdiğimiz Bakanlık Genelgesini olmasını istedikleri gibi okuyucularına duyurdu. Şunu açıkça bir kez daha söylemekte yarar var:

AYM kararı sonrası özel öğretim kurumlarımız arasında dershane adıyla bir kurum yoktur. Bu isimle kayıt aldığını, eğitim öğretim yapacağını iddia eden bütün yapılar illegaldir. Adı geçen habere konu olan genelgede bu hususu aynen belirtmektedir. Dolayısıyla Vatandaşlarımızın dershane adıyla kayıt aldığını iddia edenlerin bu tuzağa ve sahtekarlığa düşmemelerini tekraren hatırlatmakta yarar var. Bu haberleri yapanlara da vatandaşları yanıltmamalarını, okuduklarını anlamaya çalışmalarını, anlamadıkları zaman tekrar okumalarını tavsiye etmek isterim.

Son olarak yeni genelgenin içeriğinin sahadan gelen soru ve sorunları çözmeye Yönelik olduğunu, dershanelerin serbest olması biçiminde yorumlanabilecek hiçbir cümle ve hatta ima içermediğini belirtmek isterim.”

Son Güncelleme: Salı, 29 Eylül 2015 14:02

Gösterim: 1753

Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak aileleriyle birlikte Türkiye'ye sığınan Suriyeli çocuklar okulların açılmasıyla ders başı yaptı.

suriyeli cocuklarSuriye'deki iç savaştan aileleriyle Türkiye'ye sığınan öğrenciler de okulların açılmasıyla birlikte ders başı yaptı.

Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, Suriye'deki iç savaşta yakınlarını kaybeden, yaralanan, ev ve iş yerleri yıkılan aileler hayata tutunmaya çalışırken, en büyük mağduriyeti çocuklar yaşıyor.

Türkiye, Suriye krizinin başladığı 2011 yılından bu yana mültecilere 7,6 milyar dolar yardım yaptı. Buna karşılık Türkiye bugüne kadar Birleşmiş Milletler kuruluşlarından 304 milyon dolar, AB ülkelerinden ise toplamda 1,5 milyon dolarlık destek aldı. Türkiye'nin yardımları içinde uluslararası desteğin toplam payı yüzde 7, Avrupa ülkelerinin desteği ise yüzde 0,02 oranında kaldı.

Ülkelerindeki iç savaş ve zorlu yaşam koşullarından kaçan 2,2 milyon mülteciye "açık kapı politikası" uygulayan Türkiye, sığınmacılara eğitim konusunda da destek verdi. Sığınmacıların eğitim çağına gelmiş çocukları için 10 ildeki 25 konteyner ve çadır kentin tamamında geçen 4 yıl boyunca okullar inşa edildi.

AFAD'ın verilerine göre, geçici barınma merkezlerinde 260 bin Suriyeli konaklıyor. Bunların 78 bin 425'i okul öncesinden liseye kadar öğrencilerden oluşuyor. Kamplarda bin 211 derslikli 22 okul bulunuyor. Bu okullarda 3 bin 220 öğretmen görev yapıyor. Öğretmenlerden 389'u Türk, 2 bin 831'ini ise Arap.

Kamp dışında 150 bin öğrenci var

Kampların dışında 6-12 yaş arasında 150 bin Suriyeli öğrenci eğitimine devam ediyor. Bu öğrenciler, hem Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB), hem de sivil toplum kuruluşlarınca oluşturulan okullarda bakanlık tarafından atanan koordinatörler gözetiminde Suriyelilerin yoğun olduğu illerdeki okullarda eğitim görüyor.

Çocukların eğitimine yönelik çalışmaların yanı sıra kamplarda yetişkinler için de meslek, okuma-yazma ve bilgisayar kursları düzenleniyor. Bu kurslardan 62 bin kişi yararlandı, 14 bin kişi kurslarda eğitimini sürdürüyor.

> Savaş mağduru Suriyeli çocuklar okullu oldu

Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak aileleriyle birlikte Türkiye'ye sığınan Suriyeli çocuklar okulların açılmasıyla ders başı yaptı.

suriyeli cocuklarSuriye'deki iç savaştan aileleriyle Türkiye'ye sığınan öğrenciler de okulların açılmasıyla birlikte ders başı yaptı.

Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, Suriye'deki iç savaşta yakınlarını kaybeden, yaralanan, ev ve iş yerleri yıkılan aileler hayata tutunmaya çalışırken, en büyük mağduriyeti çocuklar yaşıyor.

Türkiye, Suriye krizinin başladığı 2011 yılından bu yana mültecilere 7,6 milyar dolar yardım yaptı. Buna karşılık Türkiye bugüne kadar Birleşmiş Milletler kuruluşlarından 304 milyon dolar, AB ülkelerinden ise toplamda 1,5 milyon dolarlık destek aldı. Türkiye'nin yardımları içinde uluslararası desteğin toplam payı yüzde 7, Avrupa ülkelerinin desteği ise yüzde 0,02 oranında kaldı.

Ülkelerindeki iç savaş ve zorlu yaşam koşullarından kaçan 2,2 milyon mülteciye "açık kapı politikası" uygulayan Türkiye, sığınmacılara eğitim konusunda da destek verdi. Sığınmacıların eğitim çağına gelmiş çocukları için 10 ildeki 25 konteyner ve çadır kentin tamamında geçen 4 yıl boyunca okullar inşa edildi.

AFAD'ın verilerine göre, geçici barınma merkezlerinde 260 bin Suriyeli konaklıyor. Bunların 78 bin 425'i okul öncesinden liseye kadar öğrencilerden oluşuyor. Kamplarda bin 211 derslikli 22 okul bulunuyor. Bu okullarda 3 bin 220 öğretmen görev yapıyor. Öğretmenlerden 389'u Türk, 2 bin 831'ini ise Arap.

Kamp dışında 150 bin öğrenci var

Kampların dışında 6-12 yaş arasında 150 bin Suriyeli öğrenci eğitimine devam ediyor. Bu öğrenciler, hem Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB), hem de sivil toplum kuruluşlarınca oluşturulan okullarda bakanlık tarafından atanan koordinatörler gözetiminde Suriyelilerin yoğun olduğu illerdeki okullarda eğitim görüyor.

Çocukların eğitimine yönelik çalışmaların yanı sıra kamplarda yetişkinler için de meslek, okuma-yazma ve bilgisayar kursları düzenleniyor. Bu kurslardan 62 bin kişi yararlandı, 14 bin kişi kurslarda eğitimini sürdürüyor.

Son Güncelleme: Salı, 29 Eylül 2015 14:15

Gösterim: 1415

Milli Eğitim Bakanlığı ve Türk Ekonomi Bankası işbirliğinde, 5 milyon kişiye yönelik finansal okuryazarlık seminerlerini içeren "Bütçemi Yönetebiliyorum" projesi başlatıldı.

butceMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Türk Ekonomi Bankası (TEB) iş birliğinde, 5 milyon kişiye yönelik finansal okuryazarlık seminerlerini içeren "Bütçemi Yönetebiliyorum" projesi başlatıldı.

AA muhabirinin MEB yetkililerinden aldığı bilgiye göre, 5 milyon kişiye finansal okuryazarlık seminerleri verilecek. 1,5 milyon lira bütçeli projenin 3 yılda tamamlanması öngörülüyor.

Hedef kitlesi bütçe yönetimi konusunda sıkıntı yaşayan aileler olan proje kapsamında, Türkiye genelinde halk eğitimi merkezlerindeki yaklaşık bin öğretmen, finansal okuryazar eğitmeni olarak yetiştirilecek. Bu öğretmenler sayesinde 5 milyon kişinin eğitimi sağlanarak, her halk eğitimi merkezinde, talep edenlere finansal okuryazarlık ile ilgili danışmanlık verilecek.

Şubat ayında pilot uygulama başlatılacak

İstanbul'un pilot bölge olarak seçildiği proje, sonraki adımında TEB işbirliğinde ülke geneline yaygınlaştırılacak. Projenin tanıtımı için ekim ayı başında İstanbul'da basın toplantısının düzenlenmesi planlanıyor. Halk eğitim merkezlerindeki eğitimlerin ise öğretmen eğitimlerinin tamamlanmasının ardından, gelecek yıl şubat ayında başlatılması hedefleniyor.

Bütçe yapma, gelir gider dengesini sağlama, tasarruf, yatırım yapma, borçlanma, finansal hak ve yükümlülüklerini bilme gibi temel kavramlar konularında verilecek seminerler birebir eğitimin yanında MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü uzaktan eğitim portalı "e-ogrenme.gov.tr" internet adresinden de yapılacak.

> MEB ailelere bütçelerini yönetmeyi öğretecek

Milli Eğitim Bakanlığı ve Türk Ekonomi Bankası işbirliğinde, 5 milyon kişiye yönelik finansal okuryazarlık seminerlerini içeren "Bütçemi Yönetebiliyorum" projesi başlatıldı.

butceMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Türk Ekonomi Bankası (TEB) iş birliğinde, 5 milyon kişiye yönelik finansal okuryazarlık seminerlerini içeren "Bütçemi Yönetebiliyorum" projesi başlatıldı.

AA muhabirinin MEB yetkililerinden aldığı bilgiye göre, 5 milyon kişiye finansal okuryazarlık seminerleri verilecek. 1,5 milyon lira bütçeli projenin 3 yılda tamamlanması öngörülüyor.

Hedef kitlesi bütçe yönetimi konusunda sıkıntı yaşayan aileler olan proje kapsamında, Türkiye genelinde halk eğitimi merkezlerindeki yaklaşık bin öğretmen, finansal okuryazar eğitmeni olarak yetiştirilecek. Bu öğretmenler sayesinde 5 milyon kişinin eğitimi sağlanarak, her halk eğitimi merkezinde, talep edenlere finansal okuryazarlık ile ilgili danışmanlık verilecek.

Şubat ayında pilot uygulama başlatılacak

İstanbul'un pilot bölge olarak seçildiği proje, sonraki adımında TEB işbirliğinde ülke geneline yaygınlaştırılacak. Projenin tanıtımı için ekim ayı başında İstanbul'da basın toplantısının düzenlenmesi planlanıyor. Halk eğitim merkezlerindeki eğitimlerin ise öğretmen eğitimlerinin tamamlanmasının ardından, gelecek yıl şubat ayında başlatılması hedefleniyor.

Bütçe yapma, gelir gider dengesini sağlama, tasarruf, yatırım yapma, borçlanma, finansal hak ve yükümlülüklerini bilme gibi temel kavramlar konularında verilecek seminerler birebir eğitimin yanında MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü uzaktan eğitim portalı "e-ogrenme.gov.tr" internet adresinden de yapılacak.

Son Güncelleme: Salı, 29 Eylül 2015 11:29

Gösterim: 989


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.