Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, ailelere verilen eğitim programlarına ''internet'' konusunu da ekleyerek, vatandaşlara ''Dijital aile nasıl olunur?''u anlatacak.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, eğitim, hukuk, iktisat, medya ve sağlık alanlarındaki hizmetlerden daha etkili biçimde yararlanmaları için ailelere yönelik başlattığı eğitim çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda ''Aile ve İnternet'' başlığı altında da eğitimler verilecek.
Konuya ilişkin hazırlanan ''Aile ve İnternet'' kitabında, ''Bir aile nasıl dijital olur?'', ''Çocuk ve Gençte Dijital Vatandaşlık Algısı Nasıl Oluşturulur?'', ''Aile ve Sosyal Ağlar'', ''Aile ve Dijital Oyunlar'', ''Aile ve Cep Telefonları'', ''Ailenin Genç ve Çocukla İletişimi'' gibi başlıklar yer alıyor.
Teknoloji kullanımına ilişkin davranış normları olarak tanımlanan dijital vatandaşlık kavramı, teknolojiyi kullanırken etik ve uygun davranışlarda bulunma ve bu konuda bilgilenmeyi içeriyor.
Çocuklara yönelik verilecek dijital vatandaşlık eğitiminin ilk safhasını ailelerin oluşturduğunun vurgulandığı kitapta, bu eğitimle bireylerin teknolojinin kötüye kullanımının yasal açıdan sadece kendilerini değil, aynı zamanda yakınındakileri de etkilediğinin farkında olmalarını sağlayacağı belirtildi.
Kitapta, ailelere yönelik e-devlet uygulamaları, internet üzerinden alışveriş, internet bankacılığı gibi konularda da çeşitli bilgiler aktarılıyor.
Dijital bir ailede bulunması gereken özellikler
Özellikle, çocuk ve gence teknoloji kullanımında rehberlik edecek ailelerin birden fazla yetkinliğe sahip olması gerektiğinin vurgulandığı kitapta, bunun en temel nedeninin teknoloji kullanımının dinamik bir yapıya sahip olması, her geçen gün değişmesi ve farklı ihtiyaçları doğurmasından kaynaklandığı belirtildi.
Kitaba göre, dijital bir ailede bulunması gereken özellikler ise ''Dijital etik, dijital iletişim, dijital okuryazarlık, dijital erişim, dijital ticaret/alışveriş, dijital sorumluluk ve haklar, dijital sağlık, dijital kanun ve dijital güvenlik'' olarak sıralandı.
Ailenin dijital etik çerçevesinde, olumsuz davranışların farkında olması ve ebeveyn olarak çocuklarını koruması gerektiğine dikkat çekilerek, gençlerin dijital iletişim yollarını kullanmaya cesaretlendirilmesi ancak bu ortama uygun olmayan davranışların ise düzeltilmesi gerektiği ifade edildi.
Ailelerin yeni teknolojiler ortaya çıktıkça hızlı bir şekilde uygun kullanımını öğrenmesi gerektiği de belirtilerek, dijital erişim konusunda şunlar kaydedildi:
''Giderek düşen maliyetlere ve yaygınlaşan teknolojiye rağmen herkes eşit olanaklara sahip değildir. Bu noktada dijital aile olarak üzerimize düşen görev, çocuklarımızın mümkün olduğunca yenilikçi teknolojilere erişimini sağlamak, etkin ve sık olarak kullandırmayı özendirmek ve bunu yaparken de bilinçli hareket etmektir. Kütüphaneler, okul laboratuvarları gibi kamusal alanlar bu eksikliğin giderilmesi için kullanılabilmektedir. Fakat her birey bu imkandan faydalanamamaktadır. Bundan dolayı dijital aile olarak, teknolojiye nasıl erişim sağlanabileceğini öğrenmeli, bu konuda çocuklara rehberlik etmeliyiz.''
"Bilgisayar ortak kullanım alanında bulunmalı''
Kitapta, ailelerin internet üzerinden yapacakları alışverişin kolaylıkları, riskleri hakkında da bilgiler aktarılıyor.
Ailelerin çocuklarının bilgisayar başında ne kadar süre kaldığı ve neler ile ilgilendiğinden haberdar olması ve onların yanında olması gerektiğinin vurgulandığı kitapta, ''Mümkün ise bilgisayarların çocuk odalarında değil, oturma odası gibi ortak kullanım alanlarında bulunması gerekmektedir'' denildi.
İnternet kullanımında aile olarak bilinmesi gereken ilk şeyin, teknoloji kullanımının kanundan bağımsız olmadığı, internet ortamında yapılan her işin arkada iz bıraktığı ve bir yerlerde kayıt altında tutulduğu kaydedildi.
İnternette gezinirken görünen ''tebrikler çekilişten telefon/fotoğraf makinesi kazandınız'' tarzındaki sözlere güvenilerek kişisel bilgilerin verilmemesi gerektiğine dikkat çekilerek, ''Polis tarafından gönderildiği iddia edilen ve yaptıkları operasyon gereğince belirli bir hesaba para yatırmanızı ya da bir numaraya kontör göndermenizi isteyen e-posta ve mesajlara inanılmaması gerekmektedir'' ifadesine yer verildi.
Kitapta, ayrıca ''Çocuklarımıza ve gençlerimize en iyi şekilde rehberlik ve yönlendirme yapmak için dijital aile olarak bazı sorumluluklarımız vardır. Bu görev ve sorumlulukların başında, aile olarak dijital okuryazar olmamız, dijital alışverişten haberdar olmamız, dijital iletişim yollarınız bilmemiz ve bundan da önemlisi çocuklarımıza dijital etiği öğretmemiz gelmektedir'' bilgisi de yer aldı.
Çocuklara teknolojiyle tanışmadan önce neler yaptırılmalı?
Ailelerin internet kullanımını yasaklamak yerine, çocuğa mutlaka rehberlik ve teknik destek sağlaması gerektiği belirtilerek, ailelerin internetin faydalarını anlatması, ancak risklerinden de haberdar etmesi gerektiğinde dikkat çekildi.
İnternet kullanımının mutlaka çocuğun yaşına göre olması gerektiği vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
''Bu noktada, okulda öğretmen, evde de ebeveyn yönlendirici ve gerekli tedbirleri almış olmalıdır. Çocuğun internet kullanımı takip edilmelidir. Göz ardı etme, umursamama ileride vahim sonuçlar doğurur. İlk dönemlerde internet kullanımı evde ortak yaşam alanında gerçekleştirilmeli, çocuklar internetle uzun süre tek başlarına bırakılmamalıdır.''
''Çocuklar interneti, ailesinden çok bilmemeli''
Teknolojiyle tanışmadan önce çocuklara yaptırılması gereken faaliyetler arasında şunlara yer verildi:
''Harita ya da pusulayla yön bulmak, ip atlamak, tepeye tırmanmak, güneşin doğuşunu ve batışını incelemek, çamurda oynamak, adaya gitmek, ağaca tırmanmak, balık tutmak, rüzgarda yürümek, sahilde midye kabuğu toplamak, birini kuma gömmek, dalından koparıp elma yemek, vahşi hayvanları görmek, böcekleri incelemek, şelale görmek, ağaç dikmek, kamp yapmak, kartopu oynamak, bir kuşu elle beslemek, kumdan kale yapmak, büyük bir kanyonda gezmek, uçurtma uçurmak, gölde yüzmek ve yağmurda yürümek.''
Kişilerin gerçek hayatta yapmadığı şeyleri sosyal paylaşım sitelerinde kesinlikle yapmaması gerektiği uyarısının da yapıldığı kitapta, ailelerin dijital oyunlardaki şiddet unsurlarını bilmesi, bu bilgiye göre çocuklara rehberlik yapması gerektiği de belirtildi.
Ailelere cep telefonu kullanımında da çocuklara rehberlik etmelerinin önerildiği kitapta, ''Aileler cep telefonları ile ilgili gelişmeleri, ilk keşfedenler arasında yer almalıdır'' ifadesine yer verildi.
Çocuk ve gençlerin, internet kullanımını ailesinden çok bilmemesi gerektiği belirtilerek, günümüz anne-babalarının en önemli görevlerinden birisinin, çocuğa rehberlik yapacak kadar internet bilgisine sahip olması olduğu kaydedildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, ailelere verilen eğitim programlarına ''internet'' konusunu da ekleyerek, vatandaşlara ''Dijital aile nasıl olunur?''u anlatacak.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, eğitim, hukuk, iktisat, medya ve sağlık alanlarındaki hizmetlerden daha etkili biçimde yararlanmaları için ailelere yönelik başlattığı eğitim çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda ''Aile ve İnternet'' başlığı altında da eğitimler verilecek.
Konuya ilişkin hazırlanan ''Aile ve İnternet'' kitabında, ''Bir aile nasıl dijital olur?'', ''Çocuk ve Gençte Dijital Vatandaşlık Algısı Nasıl Oluşturulur?'', ''Aile ve Sosyal Ağlar'', ''Aile ve Dijital Oyunlar'', ''Aile ve Cep Telefonları'', ''Ailenin Genç ve Çocukla İletişimi'' gibi başlıklar yer alıyor.
Teknoloji kullanımına ilişkin davranış normları olarak tanımlanan dijital vatandaşlık kavramı, teknolojiyi kullanırken etik ve uygun davranışlarda bulunma ve bu konuda bilgilenmeyi içeriyor.
Çocuklara yönelik verilecek dijital vatandaşlık eğitiminin ilk safhasını ailelerin oluşturduğunun vurgulandığı kitapta, bu eğitimle bireylerin teknolojinin kötüye kullanımının yasal açıdan sadece kendilerini değil, aynı zamanda yakınındakileri de etkilediğinin farkında olmalarını sağlayacağı belirtildi.
Kitapta, ailelere yönelik e-devlet uygulamaları, internet üzerinden alışveriş, internet bankacılığı gibi konularda da çeşitli bilgiler aktarılıyor.
Dijital bir ailede bulunması gereken özellikler
Özellikle, çocuk ve gence teknoloji kullanımında rehberlik edecek ailelerin birden fazla yetkinliğe sahip olması gerektiğinin vurgulandığı kitapta, bunun en temel nedeninin teknoloji kullanımının dinamik bir yapıya sahip olması, her geçen gün değişmesi ve farklı ihtiyaçları doğurmasından kaynaklandığı belirtildi.
Kitaba göre, dijital bir ailede bulunması gereken özellikler ise ''Dijital etik, dijital iletişim, dijital okuryazarlık, dijital erişim, dijital ticaret/alışveriş, dijital sorumluluk ve haklar, dijital sağlık, dijital kanun ve dijital güvenlik'' olarak sıralandı.
Ailenin dijital etik çerçevesinde, olumsuz davranışların farkında olması ve ebeveyn olarak çocuklarını koruması gerektiğine dikkat çekilerek, gençlerin dijital iletişim yollarını kullanmaya cesaretlendirilmesi ancak bu ortama uygun olmayan davranışların ise düzeltilmesi gerektiği ifade edildi.
Ailelerin yeni teknolojiler ortaya çıktıkça hızlı bir şekilde uygun kullanımını öğrenmesi gerektiği de belirtilerek, dijital erişim konusunda şunlar kaydedildi:
''Giderek düşen maliyetlere ve yaygınlaşan teknolojiye rağmen herkes eşit olanaklara sahip değildir. Bu noktada dijital aile olarak üzerimize düşen görev, çocuklarımızın mümkün olduğunca yenilikçi teknolojilere erişimini sağlamak, etkin ve sık olarak kullandırmayı özendirmek ve bunu yaparken de bilinçli hareket etmektir. Kütüphaneler, okul laboratuvarları gibi kamusal alanlar bu eksikliğin giderilmesi için kullanılabilmektedir. Fakat her birey bu imkandan faydalanamamaktadır. Bundan dolayı dijital aile olarak, teknolojiye nasıl erişim sağlanabileceğini öğrenmeli, bu konuda çocuklara rehberlik etmeliyiz.''
"Bilgisayar ortak kullanım alanında bulunmalı''
Kitapta, ailelerin internet üzerinden yapacakları alışverişin kolaylıkları, riskleri hakkında da bilgiler aktarılıyor.
Ailelerin çocuklarının bilgisayar başında ne kadar süre kaldığı ve neler ile ilgilendiğinden haberdar olması ve onların yanında olması gerektiğinin vurgulandığı kitapta, ''Mümkün ise bilgisayarların çocuk odalarında değil, oturma odası gibi ortak kullanım alanlarında bulunması gerekmektedir'' denildi.
İnternet kullanımında aile olarak bilinmesi gereken ilk şeyin, teknoloji kullanımının kanundan bağımsız olmadığı, internet ortamında yapılan her işin arkada iz bıraktığı ve bir yerlerde kayıt altında tutulduğu kaydedildi.
İnternette gezinirken görünen ''tebrikler çekilişten telefon/fotoğraf makinesi kazandınız'' tarzındaki sözlere güvenilerek kişisel bilgilerin verilmemesi gerektiğine dikkat çekilerek, ''Polis tarafından gönderildiği iddia edilen ve yaptıkları operasyon gereğince belirli bir hesaba para yatırmanızı ya da bir numaraya kontör göndermenizi isteyen e-posta ve mesajlara inanılmaması gerekmektedir'' ifadesine yer verildi.
Kitapta, ayrıca ''Çocuklarımıza ve gençlerimize en iyi şekilde rehberlik ve yönlendirme yapmak için dijital aile olarak bazı sorumluluklarımız vardır. Bu görev ve sorumlulukların başında, aile olarak dijital okuryazar olmamız, dijital alışverişten haberdar olmamız, dijital iletişim yollarınız bilmemiz ve bundan da önemlisi çocuklarımıza dijital etiği öğretmemiz gelmektedir'' bilgisi de yer aldı.
Çocuklara teknolojiyle tanışmadan önce neler yaptırılmalı?
Ailelerin internet kullanımını yasaklamak yerine, çocuğa mutlaka rehberlik ve teknik destek sağlaması gerektiği belirtilerek, ailelerin internetin faydalarını anlatması, ancak risklerinden de haberdar etmesi gerektiğinde dikkat çekildi.
İnternet kullanımının mutlaka çocuğun yaşına göre olması gerektiği vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
''Bu noktada, okulda öğretmen, evde de ebeveyn yönlendirici ve gerekli tedbirleri almış olmalıdır. Çocuğun internet kullanımı takip edilmelidir. Göz ardı etme, umursamama ileride vahim sonuçlar doğurur. İlk dönemlerde internet kullanımı evde ortak yaşam alanında gerçekleştirilmeli, çocuklar internetle uzun süre tek başlarına bırakılmamalıdır.''
''Çocuklar interneti, ailesinden çok bilmemeli''
Teknolojiyle tanışmadan önce çocuklara yaptırılması gereken faaliyetler arasında şunlara yer verildi:
''Harita ya da pusulayla yön bulmak, ip atlamak, tepeye tırmanmak, güneşin doğuşunu ve batışını incelemek, çamurda oynamak, adaya gitmek, ağaca tırmanmak, balık tutmak, rüzgarda yürümek, sahilde midye kabuğu toplamak, birini kuma gömmek, dalından koparıp elma yemek, vahşi hayvanları görmek, böcekleri incelemek, şelale görmek, ağaç dikmek, kamp yapmak, kartopu oynamak, bir kuşu elle beslemek, kumdan kale yapmak, büyük bir kanyonda gezmek, uçurtma uçurmak, gölde yüzmek ve yağmurda yürümek.''
Kişilerin gerçek hayatta yapmadığı şeyleri sosyal paylaşım sitelerinde kesinlikle yapmaması gerektiği uyarısının da yapıldığı kitapta, ailelerin dijital oyunlardaki şiddet unsurlarını bilmesi, bu bilgiye göre çocuklara rehberlik yapması gerektiği de belirtildi.
Ailelere cep telefonu kullanımında da çocuklara rehberlik etmelerinin önerildiği kitapta, ''Aileler cep telefonları ile ilgili gelişmeleri, ilk keşfedenler arasında yer almalıdır'' ifadesine yer verildi.
Çocuk ve gençlerin, internet kullanımını ailesinden çok bilmemesi gerektiği belirtilerek, günümüz anne-babalarının en önemli görevlerinden birisinin, çocuğa rehberlik yapacak kadar internet bilgisine sahip olması olduğu kaydedildi.
Son Güncelleme: Perşembe, 26 Haziran 2014 11:30
Gösterim: 2823
Milli Eğitim Bakanlığı, Eğitimde Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) projesi kapsamında bugüne kadar yaklaşık 732 bin tablet bilgisayar dağıttı.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Eğitimde Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) projesi kapsamında bugüne kadar yaklaşık 732 bin tablet bilgisayar dağıttı.
MEB'den alınan bilgiye göre, bilgi ve iletişim teknolojilerinin eğitim sürecinin temel araçlarından biri olması, öğrencilerin ve öğretmenlerin bu teknolojileri etkin kullanması amacıyla sürdürülen FATİH projesi kapsamında Kasım 2013'ten bugüne gerçekleştirilen faaliyetlerle birçok aşama kaydedildi.
FATİH projesi, fırsat eşitliği ve etkin öğrenmenin sağlanmasını amaçlıyor. Proje çerçevesinde, tüm dersliklere etkileşimli tahta ve internet altyapısı kurulumu, her okula çok amaçlı doküman kamera ve fotokopi makinesi dağıtımı, her öğretmene ve 5. sınıftan 12. sınıfa kadar eğitim kademesinde yer alan tüm öğrencilere tablet bilgisayar seti dağıtımı ve e-içeriklerin üretilmesi hedefleniyor.
MEB ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı arasında 22 Kasım 2010'da yapılan protokolle başlatılan proje kapsamında 2013 yılı sonuna kadar, meslek liseleri hariç tüm lise türlerinin 3 bin 657 okulda 84 bin 921 sınıfın tamamına akıllı tahta yerleştirildi. Bu okullara çok fonksiyonlu yazıcı ve doküman kamera kurulumu da yapıldı. Yine aynı liselerde yerel alan ağı kurulumları tamamlandı, öğrenci ve öğretmenlere 62 bin 800 tablet dağıtıldı.
Yerel alan ağı kurulumları yapılan okulların haricindeki okulların altyapı kurulumları Lot-3 için 2. Faz Yerel Alan Ağı ihalesi tamamlandı ve 675 bin tablet bilgisayar, 550 bin kılıf ve 125 bin klavye alım ihalesi tamamlandı. Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan Etkileşimli Tahta ve Çok Fonksiyonlu Yazıcı ihaleleri de tamamlandı ve sözleşme imzalandı.
Bakanlık bu yıl da FATİH projesi kapsamındaki çalışmalarına ara vermedi. Bakanlık, bu yıl Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla gerçekleştirdiği törenle, 675 bin tablet bilgisayarın ilk dağıtımını 17 Şubat 2014’te yaptı. Bu kapsamda, 669 bin 86 tabletin dağıtımı yapıldı.
MEB’den alınan son verilere göre, FATİH projesi çerçevesinde ülke genelinde öğrencilere 601 bin 131, öğretmenlere 130 bin 755 olmak üzere 731 bin 886 tablet dağıtıldı.
101 bin 644 etkileşimli tahtanın kurulumu yapılacak
Bakanlık bu yıl 347 bin 367 etkileşimli tahtanın 101 bin 644’ünün kurulumu ile 41 bin 996 çok fonksiyonlu yazıcının 16 bin 612'sinin dağıtımını 2014 yılı sonuna kadar yapmayı planlıyor.
Ayrıca 2014 yılında FATİH projesi kapsamında, tablet bilgisayar seti alım ihalesi değerlendirme (10.600.000 tablet bilgisayar seti için), 2.Faz yerel alan ağı kurulumu ihalesi, (Lot-1/2), 2. Faz Lot-3 yerel alan ağı kurulumu, Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı tarafından yürütülen 347 bin 367 etkileşimli tahta ve 13 bin 645 A3 ve 28 bin 351 A4 Çok Fonksiyonlu Yazıcının üretim ve dağıtımı çalışmalarına, 3 bin 657 okula Yönetim ve Destek Sistemi kurulması ve bu okulların internet erişimi çalışmalarına devam edecek.
Eğitimde FATİH projesi ile Türkiye'nin bilgi işlem teknolojileri alanında bir üretim üssü haline gelmesi, yerlilik oranı yüksek bilgi işlem teknolojisi araçları üretilmesi ve tüm dünyaya ihraç edilmesi, başta eğitim sektörü olmak üzere tüm sektörlerde yazılım geliştirilmesinin mümkün hale gelmesi hedefleniyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Milli Eğitim Bakanlığı, Eğitimde Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) projesi kapsamında bugüne kadar yaklaşık 732 bin tablet bilgisayar dağıttı.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Eğitimde Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) projesi kapsamında bugüne kadar yaklaşık 732 bin tablet bilgisayar dağıttı.
MEB'den alınan bilgiye göre, bilgi ve iletişim teknolojilerinin eğitim sürecinin temel araçlarından biri olması, öğrencilerin ve öğretmenlerin bu teknolojileri etkin kullanması amacıyla sürdürülen FATİH projesi kapsamında Kasım 2013'ten bugüne gerçekleştirilen faaliyetlerle birçok aşama kaydedildi.
FATİH projesi, fırsat eşitliği ve etkin öğrenmenin sağlanmasını amaçlıyor. Proje çerçevesinde, tüm dersliklere etkileşimli tahta ve internet altyapısı kurulumu, her okula çok amaçlı doküman kamera ve fotokopi makinesi dağıtımı, her öğretmene ve 5. sınıftan 12. sınıfa kadar eğitim kademesinde yer alan tüm öğrencilere tablet bilgisayar seti dağıtımı ve e-içeriklerin üretilmesi hedefleniyor.
MEB ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı arasında 22 Kasım 2010'da yapılan protokolle başlatılan proje kapsamında 2013 yılı sonuna kadar, meslek liseleri hariç tüm lise türlerinin 3 bin 657 okulda 84 bin 921 sınıfın tamamına akıllı tahta yerleştirildi. Bu okullara çok fonksiyonlu yazıcı ve doküman kamera kurulumu da yapıldı. Yine aynı liselerde yerel alan ağı kurulumları tamamlandı, öğrenci ve öğretmenlere 62 bin 800 tablet dağıtıldı.
Yerel alan ağı kurulumları yapılan okulların haricindeki okulların altyapı kurulumları Lot-3 için 2. Faz Yerel Alan Ağı ihalesi tamamlandı ve 675 bin tablet bilgisayar, 550 bin kılıf ve 125 bin klavye alım ihalesi tamamlandı. Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan Etkileşimli Tahta ve Çok Fonksiyonlu Yazıcı ihaleleri de tamamlandı ve sözleşme imzalandı.
Bakanlık bu yıl da FATİH projesi kapsamındaki çalışmalarına ara vermedi. Bakanlık, bu yıl Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla gerçekleştirdiği törenle, 675 bin tablet bilgisayarın ilk dağıtımını 17 Şubat 2014’te yaptı. Bu kapsamda, 669 bin 86 tabletin dağıtımı yapıldı.
MEB’den alınan son verilere göre, FATİH projesi çerçevesinde ülke genelinde öğrencilere 601 bin 131, öğretmenlere 130 bin 755 olmak üzere 731 bin 886 tablet dağıtıldı.
101 bin 644 etkileşimli tahtanın kurulumu yapılacak
Bakanlık bu yıl 347 bin 367 etkileşimli tahtanın 101 bin 644’ünün kurulumu ile 41 bin 996 çok fonksiyonlu yazıcının 16 bin 612'sinin dağıtımını 2014 yılı sonuna kadar yapmayı planlıyor.
Ayrıca 2014 yılında FATİH projesi kapsamında, tablet bilgisayar seti alım ihalesi değerlendirme (10.600.000 tablet bilgisayar seti için), 2.Faz yerel alan ağı kurulumu ihalesi, (Lot-1/2), 2. Faz Lot-3 yerel alan ağı kurulumu, Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı tarafından yürütülen 347 bin 367 etkileşimli tahta ve 13 bin 645 A3 ve 28 bin 351 A4 Çok Fonksiyonlu Yazıcının üretim ve dağıtımı çalışmalarına, 3 bin 657 okula Yönetim ve Destek Sistemi kurulması ve bu okulların internet erişimi çalışmalarına devam edecek.
Eğitimde FATİH projesi ile Türkiye'nin bilgi işlem teknolojileri alanında bir üretim üssü haline gelmesi, yerlilik oranı yüksek bilgi işlem teknolojisi araçları üretilmesi ve tüm dünyaya ihraç edilmesi, başta eğitim sektörü olmak üzere tüm sektörlerde yazılım geliştirilmesinin mümkün hale gelmesi hedefleniyor.
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Haziran 2014 08:01
Gösterim: 2081
Kütahya Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen ''3. Ulusal Bilim Sanat Merkezleri Arası Robot Yarışması'' başladı.
Dumlupınar Spor Salonu'nda başlayan robot yarışmasına, 21 ilde faaliyetlerini sürdüren bilim sanat merkezinden 170 öğrenci, 135 robotla 18 kategoride yarışmaya katılıyor.
İl Milli Eğitim Müdürü Coşkun Esen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, düzenlenen bu yarışmanın öğrencilere kazandırması gereken hedeflerinin olduğunu söyledi.
Bunlardan en önemlisinin öğrencilere bilimsel temelli düşünme becerisi kazandırmak olduğunu ifade eden Esen, ''Bilimsel temelli düşünen çocuklarımız doğal olarak, proje temelli de öğrenmiş oluyorlar. Hem bilimsel temelli düşünme hem de proje temelli öğrenme, bu organizasyonda gerçekleşmiş oluyor. Ülkelerin gelişmişlik oranları sahip oldukları teknolojik alt yapıyla doğru orantılı ölçülüyor. Dolayısıyla ülke olarak 2023 hedeflerimiz var. Bu hedefleri yakalayabilmemiz, ülkemizdeki bilimsel gelişmelere ve teknolojik buluşlara gebedir. Biz bu alt yapıyı gerçekleştirebilirsek, 2023 hedeflerine daha sonra da 2071 hedeflerine ülke olarak çok rahatlıkla ulaşabiliriz'' diye konuştu.
Kütahya Bilim Sanat Merkezi Müdürü Murat Fazıl Akkoç da bu yarışmanın bu yıl Kütahya'da yapıldığını hatırlatarak, yarışmaya 21 bilim sanat merkezinin katıldığını dile getirdi.
Söz konusu bilim sanat merkezinden 170 öğrenci ve bunlara 33 rehber öğretmenin de eşlik ettiğini vurgulayan Akkoç, şöyle konuştu:
''Yaklaşık 18 kategoride yarışmalar var. Sumo, çizgi izleyen, basket atan, top toplayan, minik sumo ve büyük sumo gibi. Öğrencilerimiz tabi Türkiye'nin değişik illerinden geliyor. Ülkemizde toplam 65 bilim sanat merkezimiz var ve bu rakamın neredeyse üçte biri burada. Öğrencilerimiz burada kendi yazılımları ve kendi seçtikleri dizaynlarını getirerek burada sergiliyorlar. Dünyada İsrail, Hindistan ve İrlanda yazılım konusunda en iyi ülkelerdir. Özellikle İsrail, dünyaya bu noktada yön veriyor. Tabi ki göklere, yerlere ve denizlere hakim olan dünyaya hakim olur ama asıl şimdi yazılıma hakim olan dünyaya hakim oluyor. Biz bunu farkındalık olarak oluşturmak ve uygulamak istedik. Yaklaşık 170 çocuğumuz 135 robotla yarışıyor ve bunlar basit de olsa kendi yazılımları.''
Yarışma, yarın düzenlenecek final etabı ve ödül törenin ardından sona erecek.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Kütahya Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen ''3. Ulusal Bilim Sanat Merkezleri Arası Robot Yarışması'' başladı.
Dumlupınar Spor Salonu'nda başlayan robot yarışmasına, 21 ilde faaliyetlerini sürdüren bilim sanat merkezinden 170 öğrenci, 135 robotla 18 kategoride yarışmaya katılıyor.
İl Milli Eğitim Müdürü Coşkun Esen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, düzenlenen bu yarışmanın öğrencilere kazandırması gereken hedeflerinin olduğunu söyledi.
Bunlardan en önemlisinin öğrencilere bilimsel temelli düşünme becerisi kazandırmak olduğunu ifade eden Esen, ''Bilimsel temelli düşünen çocuklarımız doğal olarak, proje temelli de öğrenmiş oluyorlar. Hem bilimsel temelli düşünme hem de proje temelli öğrenme, bu organizasyonda gerçekleşmiş oluyor. Ülkelerin gelişmişlik oranları sahip oldukları teknolojik alt yapıyla doğru orantılı ölçülüyor. Dolayısıyla ülke olarak 2023 hedeflerimiz var. Bu hedefleri yakalayabilmemiz, ülkemizdeki bilimsel gelişmelere ve teknolojik buluşlara gebedir. Biz bu alt yapıyı gerçekleştirebilirsek, 2023 hedeflerine daha sonra da 2071 hedeflerine ülke olarak çok rahatlıkla ulaşabiliriz'' diye konuştu.
Kütahya Bilim Sanat Merkezi Müdürü Murat Fazıl Akkoç da bu yarışmanın bu yıl Kütahya'da yapıldığını hatırlatarak, yarışmaya 21 bilim sanat merkezinin katıldığını dile getirdi.
Söz konusu bilim sanat merkezinden 170 öğrenci ve bunlara 33 rehber öğretmenin de eşlik ettiğini vurgulayan Akkoç, şöyle konuştu:
''Yaklaşık 18 kategoride yarışmalar var. Sumo, çizgi izleyen, basket atan, top toplayan, minik sumo ve büyük sumo gibi. Öğrencilerimiz tabi Türkiye'nin değişik illerinden geliyor. Ülkemizde toplam 65 bilim sanat merkezimiz var ve bu rakamın neredeyse üçte biri burada. Öğrencilerimiz burada kendi yazılımları ve kendi seçtikleri dizaynlarını getirerek burada sergiliyorlar. Dünyada İsrail, Hindistan ve İrlanda yazılım konusunda en iyi ülkelerdir. Özellikle İsrail, dünyaya bu noktada yön veriyor. Tabi ki göklere, yerlere ve denizlere hakim olan dünyaya hakim olur ama asıl şimdi yazılıma hakim olan dünyaya hakim oluyor. Biz bunu farkındalık olarak oluşturmak ve uygulamak istedik. Yaklaşık 170 çocuğumuz 135 robotla yarışıyor ve bunlar basit de olsa kendi yazılımları.''
Yarışma, yarın düzenlenecek final etabı ve ödül törenin ardından sona erecek.
Son Güncelleme: Cuma, 06 Haziran 2014 09:46
Gösterim: 1027
ABD’deki Türk bilim insanın normal metalden daha dayanıklı ‘sıvı metal’le ilgili yaptığı buluş, Apple tarafından yeni iPhone’larda kullanılmak üzere satın alındı.
Çalışmalarını ABD’de sürdüren Dr. Atakan Peker, Platin dergisine cep telefonu başta olmak üzere birçok alanda devrim yaratması beklenen teknolojiyi anlattı. Peker’in çalışmaları arasında sıvı metal’le ilgili buluşu Apple tarafından yeni iPhone’larda kullanılmak üzere satın alındı.
Araştırmalarını ABD'de sürdüren Peker, uygulama alanlarını ve yeni araştırmalarını Platin'e şöyle anlatıyor: “Sıvı metal (Liquidmetal Alloy) yeni ve değişik bir metal alaşım türü. Bilimsel yayınlarda “metal cam” ya da “amorf metal” olarak geçiyor. Diğer metallerin aksine atomları düzensiz bir yapı içinde. Bu farklı atomik yapı malzemeye yeni özellikler veriyor. Üretim olarak, eriyik (sıvı) halden hızlı bir şekilde soğutularak yapılıyor. Bu soğutma esnasında, atomik yapıda temel bir değişiklik olmadığı için, döküm kalıp modellerini çok iyi derecede kopyalıyor. Yani normal metal dökümlerde görülen “çekme” ve “yamulma” yapmıyor. Bu nedenle üretilmesi zor olan karmaşık dizaynlarda kullanım avantajı var, mesela cep telefonu kabzası ya da çerçevesi gibi.
Sıvı metalin ilk buluş ve geliştirme aşamaları CALTECH'de (Kaliforniya Teknoloji Enstütüsü) doktora çalışmalarımı yaparken oldu. Alaşım formülünü optimize etmek için otuza yakın değişik element kullanarak binden fazla alaşım ürettim. Daha sonra özel bir şirkete katılarak bu malzemenin yeni üretim teknikleri ve uygulama alanları üzerine çalıştım.
Apple eski şirketimle bir anlaşma yaparak, bu malzemenin elektronik ürünlerde kullanımı ve üretimi ile ilgili patentlerin lisansını aldı. Bu şekilde sıvı metali kendi ürünlerinde ayrıcalıklı olarak kullanma imkanına kavuştu.
Günlük hayatta etkileri ürün ve dizayn amacına göre değişir. Mesela, daha dayanıklı bir elektronik ürün şeklinde olabilir, kırılması çok zor cep telefon gibi. Sıvı metalin kullanıldığı ilk Vertu Ascent cep telefonları üzerinden araba geçtiği halde, bozulmaz, çalışmaya devam ederdi.
Apple’in sıvı metali oldukça ilginç ve yeni ürünlerinde kullanmasını bekliyorum. Elektronik ürünler haricinde, ileride tıbbi alet ve tıbbi protez yapımında kullanım bulacağını ve bu ürünler için oldukça önemli bir malzeme olacağını düşünüyorum.”
Müthiş bilim insanı Dr. Atakan Peker ile yapılan röportajın tamamını Platin’in Haziran sayısında okuyabilirsiniz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
ABD’deki Türk bilim insanın normal metalden daha dayanıklı ‘sıvı metal’le ilgili yaptığı buluş, Apple tarafından yeni iPhone’larda kullanılmak üzere satın alındı.
Çalışmalarını ABD’de sürdüren Dr. Atakan Peker, Platin dergisine cep telefonu başta olmak üzere birçok alanda devrim yaratması beklenen teknolojiyi anlattı. Peker’in çalışmaları arasında sıvı metal’le ilgili buluşu Apple tarafından yeni iPhone’larda kullanılmak üzere satın alındı.
Araştırmalarını ABD'de sürdüren Peker, uygulama alanlarını ve yeni araştırmalarını Platin'e şöyle anlatıyor: “Sıvı metal (Liquidmetal Alloy) yeni ve değişik bir metal alaşım türü. Bilimsel yayınlarda “metal cam” ya da “amorf metal” olarak geçiyor. Diğer metallerin aksine atomları düzensiz bir yapı içinde. Bu farklı atomik yapı malzemeye yeni özellikler veriyor. Üretim olarak, eriyik (sıvı) halden hızlı bir şekilde soğutularak yapılıyor. Bu soğutma esnasında, atomik yapıda temel bir değişiklik olmadığı için, döküm kalıp modellerini çok iyi derecede kopyalıyor. Yani normal metal dökümlerde görülen “çekme” ve “yamulma” yapmıyor. Bu nedenle üretilmesi zor olan karmaşık dizaynlarda kullanım avantajı var, mesela cep telefonu kabzası ya da çerçevesi gibi.
Sıvı metalin ilk buluş ve geliştirme aşamaları CALTECH'de (Kaliforniya Teknoloji Enstütüsü) doktora çalışmalarımı yaparken oldu. Alaşım formülünü optimize etmek için otuza yakın değişik element kullanarak binden fazla alaşım ürettim. Daha sonra özel bir şirkete katılarak bu malzemenin yeni üretim teknikleri ve uygulama alanları üzerine çalıştım.
Apple eski şirketimle bir anlaşma yaparak, bu malzemenin elektronik ürünlerde kullanımı ve üretimi ile ilgili patentlerin lisansını aldı. Bu şekilde sıvı metali kendi ürünlerinde ayrıcalıklı olarak kullanma imkanına kavuştu.
Günlük hayatta etkileri ürün ve dizayn amacına göre değişir. Mesela, daha dayanıklı bir elektronik ürün şeklinde olabilir, kırılması çok zor cep telefon gibi. Sıvı metalin kullanıldığı ilk Vertu Ascent cep telefonları üzerinden araba geçtiği halde, bozulmaz, çalışmaya devam ederdi.
Apple’in sıvı metali oldukça ilginç ve yeni ürünlerinde kullanmasını bekliyorum. Elektronik ürünler haricinde, ileride tıbbi alet ve tıbbi protez yapımında kullanım bulacağını ve bu ürünler için oldukça önemli bir malzeme olacağını düşünüyorum.”
Müthiş bilim insanı Dr. Atakan Peker ile yapılan röportajın tamamını Platin’in Haziran sayısında okuyabilirsiniz.
Son Güncelleme: Cuma, 06 Haziran 2014 17:54
Gösterim: 1544
Atatürk Üniversitesi'nde güneş enerjili araçtan deprem şiddetini ölçmeye, robot koldan atık suların arıtılmasına kadar birbirinden ilginç projelerin sergilendiği "Mühendislik Fakültesi 1'inci Öğrenci Proje Şenliği"nin açılışı yapıldı.
Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sinan Yapıcı, üniversite yerleşkesindeki etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada, 20'den fazla projenin yer aldığını söyledi.
Yapıcı, fakültenin son sınıf öğrencilerinin projelerinden oluşan şenlikte amaçlarının, öğrencilerin teoride öğrendiklerini pratiğe aktarmak olduğunu belirtti.
Aynı zamanda bu tür etkinliklerle öğrencilerin somut bir şeyler üretmesini sağladıklarının altını çizen Yapıcı, "Öğrendikleri teorik bilginin hayatta nasıl faydalı olacağını bizzat kullanarak, yaşayarak görecekler. Mesela öğrencilerimizin sismograf üretmişler. Sismografların genelde mekanik olduklarını söylediler ama arkadaşlar elektronik yöntemlerle çalışarak sismograf yapmışlar hem çok kompak hem de çok hassas" diye konuştu.
Projelerin gelişmesinin mümkün olduğunu ifade eden Yapıcı, piyasanın taleplerini belirleyerek ciddi bir mali destekle yapılan çalışmaların pratiğe aktarılabileceğini söyledi.
Yapıcı, bu etkinlik sonrasında projelerin, öğrencilerin notlarına da yansıyacağını sözlerine ekledi.
ATA50 Teleskop Otomosyon Sistemi
Elektrik-elektronik mühendisliği bölümünden 5 kişilik grubun yaptığı "ATA50 Teleskop Otomosyon Sistemi" adlı proje ise etkinlikte ilgi çeken çalışmalardan sadece bir tanesi.
Projenin başkanı Çağatay Öztürk, kampüs içerisindeki teleskopun zarar görmesini engellemek amacıyla böyle bir çalışma ortaya koyduklarını belirtti.
Nem, sıcaklık ve rüzgar değerlerine göre teleskopların zarar görmemesini sağlayacaklarını kaydeden Öztürk, "Bu sistem şu anda teleskopta manuel olarak gerçekleşiyor. Biz bunu geliştirerek elektronik olarak sensörlerden bilgileri okuyarak bilgisayar kontrollü olarak yaptığımız çatının otomatik açılıp kapanmasını sağladık" diye konuştu.
Öztürk, 7 ayda oluşturdukları projelerini geliştirmek adına destek beklediklerini söyledi.
Ögrencilerden Batuhan Özden ise 4 arkadaşıyla yaptıkları "3D Yazıcı"nın gelişen teknolojiyle eski usul baskının yerine bu geliştirdikleri baskı türünün tercih edildiğini kaydetti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Atatürk Üniversitesi'nde güneş enerjili araçtan deprem şiddetini ölçmeye, robot koldan atık suların arıtılmasına kadar birbirinden ilginç projelerin sergilendiği "Mühendislik Fakültesi 1'inci Öğrenci Proje Şenliği"nin açılışı yapıldı.
Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sinan Yapıcı, üniversite yerleşkesindeki etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada, 20'den fazla projenin yer aldığını söyledi.
Yapıcı, fakültenin son sınıf öğrencilerinin projelerinden oluşan şenlikte amaçlarının, öğrencilerin teoride öğrendiklerini pratiğe aktarmak olduğunu belirtti.
Aynı zamanda bu tür etkinliklerle öğrencilerin somut bir şeyler üretmesini sağladıklarının altını çizen Yapıcı, "Öğrendikleri teorik bilginin hayatta nasıl faydalı olacağını bizzat kullanarak, yaşayarak görecekler. Mesela öğrencilerimizin sismograf üretmişler. Sismografların genelde mekanik olduklarını söylediler ama arkadaşlar elektronik yöntemlerle çalışarak sismograf yapmışlar hem çok kompak hem de çok hassas" diye konuştu.
Projelerin gelişmesinin mümkün olduğunu ifade eden Yapıcı, piyasanın taleplerini belirleyerek ciddi bir mali destekle yapılan çalışmaların pratiğe aktarılabileceğini söyledi.
Yapıcı, bu etkinlik sonrasında projelerin, öğrencilerin notlarına da yansıyacağını sözlerine ekledi.
ATA50 Teleskop Otomosyon Sistemi
Elektrik-elektronik mühendisliği bölümünden 5 kişilik grubun yaptığı "ATA50 Teleskop Otomosyon Sistemi" adlı proje ise etkinlikte ilgi çeken çalışmalardan sadece bir tanesi.
Projenin başkanı Çağatay Öztürk, kampüs içerisindeki teleskopun zarar görmesini engellemek amacıyla böyle bir çalışma ortaya koyduklarını belirtti.
Nem, sıcaklık ve rüzgar değerlerine göre teleskopların zarar görmemesini sağlayacaklarını kaydeden Öztürk, "Bu sistem şu anda teleskopta manuel olarak gerçekleşiyor. Biz bunu geliştirerek elektronik olarak sensörlerden bilgileri okuyarak bilgisayar kontrollü olarak yaptığımız çatının otomatik açılıp kapanmasını sağladık" diye konuştu.
Öztürk, 7 ayda oluşturdukları projelerini geliştirmek adına destek beklediklerini söyledi.
Ögrencilerden Batuhan Özden ise 4 arkadaşıyla yaptıkları "3D Yazıcı"nın gelişen teknolojiyle eski usul baskının yerine bu geliştirdikleri baskı türünün tercih edildiğini kaydetti.
Son Güncelleme: Perşembe, 29 May 2014 10:46
Gösterim: 2101