Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
28 Şubat mağdurlarına KPSS’ye girmeden memur olma hakkı verilecek
28 Şubat 1997’de ‘kılık kıyafet’ nedeniyle üniversiteden atılan türbanlılar için torba tasarıya sürpriz bir madde monte ediliyor. Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre, daha önce çıkan afla üniversiteye dönen türbanlılar kamuda işe girmek isterlerse, yaş sınırına takılmayacak, KPSS’ye girmeyecek.
HÜKÜMET, son dakika önergeleriyle hergün biraz daha büyüyen ‘Taşeron ve maden torba tasarısı’na ilginç bir madde monte etmeye hazırlanıyor. Komisyon çalışmaları tamamlandıktan sonra Haziran ayının son haftası yasalaşması planlanan pakete, 28 Şubat 1997 döneminde yalnızca “kılık kıyafet” nedeniyle üniversiteden atılanlara çifte şans veriliyor. Daha önce çıkartılan afla, üniversiteye dönen türbanlılardan, okulunu bitirenler, kamuda işe girmek isterlerse, yaşa sınırına takılmayacaklar.
50-100 kişi
Ayrıca bu kişilere, o dönemde girmek istedikleri kurumda yapılan sınav sistemi uygulanacak. Bu kişiler için KPSS’ye girme ve geçerli nota ulaşma şartı aranmayacak. Bu kişilerin başvuracağı kurumlar, ihtiyaçlarına göre, yazılı ve sözlü sınav yapacaklar. Önergeyi hazırlayanlar, bu olanaktan sadece türbanlıların yararlanacağı ‘kılık kıyafet’ ifadesinin özellikle kullanılacağını dile getirdiler. Verilen bilgiye göre, bu şartlara uyan 50-100 kişi bulunuyor.
Özel sınav
Halen alt komisyonda görüşmeleri süren pakete monte edilecek düzenlemenin tartışma yaratması bekleniyor. Düzenleme, benzeri dönemlerde düşünce ve inançları nedeniyle mağdur edilenlere yönelik hiç bir olanak tanımayacak. Bu haktan yararlanmak isteyenler, YÖK’ten “Kılık kıyafet nedeniyle okuldan atıldığına” yönelik belge alacak. Eğitimini tamamlayanlar, bölümleri dikkate alınarak, kamu kurumlarına müracaat edebilecekler. Bu kişiler için adeta “özel sınav” yapılacak.
İkinci operasyon
HÜKÜMET, daha önce yaptığı başka bir düzenlemeyle de aynı gerekçeyle kamudan atılan ve memuriyetten çıkartılanlara geri dönüş olanağı tanımıştı. Yapılan yasal düzenleme, 1 Ağustos 2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Başbakanlık Genelgesiyle hayata geçirilmişti. Bu kişilere, ayrıldığı kuruma veya ilgili mevzuat çerçevesinde atama yapılabilecek diğer kurumlara başvurma hakkı verilmişti.
Kampanya desteği
BUNA ilişkin kampanyalar, AK Partiye yakın internet sitelerinde aylardan beri sürdürülüyor. Hükümetin çıkardığı öğrenci affından yararlanarak eğitimleri tamamlayanlar, “28 şubat mağduru kadınlar” başlığında yürüttükleri kampanyalarda, 15 yıllık kayıpları olduğunu, kamu sınavına girmek için 40 yaş barajına takıldıklarını ve bununda ikinci bir mağduriyet yarattığını iddia ediyorlardı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
28 Şubat mağdurlarına KPSS’ye girmeden memur olma hakkı verilecek
28 Şubat 1997’de ‘kılık kıyafet’ nedeniyle üniversiteden atılan türbanlılar için torba tasarıya sürpriz bir madde monte ediliyor. Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre, daha önce çıkan afla üniversiteye dönen türbanlılar kamuda işe girmek isterlerse, yaş sınırına takılmayacak, KPSS’ye girmeyecek.
HÜKÜMET, son dakika önergeleriyle hergün biraz daha büyüyen ‘Taşeron ve maden torba tasarısı’na ilginç bir madde monte etmeye hazırlanıyor. Komisyon çalışmaları tamamlandıktan sonra Haziran ayının son haftası yasalaşması planlanan pakete, 28 Şubat 1997 döneminde yalnızca “kılık kıyafet” nedeniyle üniversiteden atılanlara çifte şans veriliyor. Daha önce çıkartılan afla, üniversiteye dönen türbanlılardan, okulunu bitirenler, kamuda işe girmek isterlerse, yaşa sınırına takılmayacaklar.
50-100 kişi
Ayrıca bu kişilere, o dönemde girmek istedikleri kurumda yapılan sınav sistemi uygulanacak. Bu kişiler için KPSS’ye girme ve geçerli nota ulaşma şartı aranmayacak. Bu kişilerin başvuracağı kurumlar, ihtiyaçlarına göre, yazılı ve sözlü sınav yapacaklar. Önergeyi hazırlayanlar, bu olanaktan sadece türbanlıların yararlanacağı ‘kılık kıyafet’ ifadesinin özellikle kullanılacağını dile getirdiler. Verilen bilgiye göre, bu şartlara uyan 50-100 kişi bulunuyor.
Özel sınav
Halen alt komisyonda görüşmeleri süren pakete monte edilecek düzenlemenin tartışma yaratması bekleniyor. Düzenleme, benzeri dönemlerde düşünce ve inançları nedeniyle mağdur edilenlere yönelik hiç bir olanak tanımayacak. Bu haktan yararlanmak isteyenler, YÖK’ten “Kılık kıyafet nedeniyle okuldan atıldığına” yönelik belge alacak. Eğitimini tamamlayanlar, bölümleri dikkate alınarak, kamu kurumlarına müracaat edebilecekler. Bu kişiler için adeta “özel sınav” yapılacak.
İkinci operasyon
HÜKÜMET, daha önce yaptığı başka bir düzenlemeyle de aynı gerekçeyle kamudan atılan ve memuriyetten çıkartılanlara geri dönüş olanağı tanımıştı. Yapılan yasal düzenleme, 1 Ağustos 2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Başbakanlık Genelgesiyle hayata geçirilmişti. Bu kişilere, ayrıldığı kuruma veya ilgili mevzuat çerçevesinde atama yapılabilecek diğer kurumlara başvurma hakkı verilmişti.
Kampanya desteği
BUNA ilişkin kampanyalar, AK Partiye yakın internet sitelerinde aylardan beri sürdürülüyor. Hükümetin çıkardığı öğrenci affından yararlanarak eğitimleri tamamlayanlar, “28 şubat mağduru kadınlar” başlığında yürüttükleri kampanyalarda, 15 yıllık kayıpları olduğunu, kamu sınavına girmek için 40 yaş barajına takıldıklarını ve bununda ikinci bir mağduriyet yarattığını iddia ediyorlardı.
Son Güncelleme: Cumartesi, 07 Haziran 2014 09:21
Gösterim: 1574
40 bin öğretmen kadrosu ihdas edilmesini öngören kanun tasarısı, TBMM Başkanlığı'na sunuldu. Bu kadronun 35 bini 31 Aralık 2014 tarihine kadar atanacak

40 bin öğretmen kadrosu ihdas edilmesini öngören "Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı", TBMM Başkanlığı'na sunuldu.
Tasarıyla, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de değişiklik yapılması öngörüyor. Tasarı, öğretmen unvanlı kadrolardan 35 bin adedi ile Bakanlığa ait diğer hizmet sınıfı kadrolarından bin adedine, 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu kapsamında yapılan atamaların dışında 31 Aralık 2014 tarihine kadar atama yapılmasını düzenliyor.
Tasarının gerekçesinde, şunlar kaydedildi:
"Son yıllarda 60 bin civarında öğretmen ataması gerçekleştirilmiştir. Mevcut boş öğretmen kadrolarının büyük çoğunluğunun bu atamalarda kullanılması ve 6 bin 110 adet boş kadro kalması nedeniyle ileride yapılacak atamaları karşılayacak yeterli sayıda boş öğretmen kadrosu bulunmamaktadır.
Bu nedenle, ağustos ayı içerisinde yapılacağı açıklanan 40 bin öğretmen ataması ve ileride yapılabilecek öğretmen atamalarında kullanılacak yeterli sayıda boş kadro bulunmadığından 40 bin öğretmen kadrosu ihdas edilmesine ve 2014 yılı öğretmen atamalarında kullanılması için 35 bin ve diğer hizmet sınıflarında kullanılması için bin olmak üzere toplam 36 bin kadro kullanım izni verilmesine ihtiyaç duyulmaktadır."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
40 bin öğretmen kadrosu ihdas edilmesini öngören kanun tasarısı, TBMM Başkanlığı'na sunuldu. Bu kadronun 35 bini 31 Aralık 2014 tarihine kadar atanacak

40 bin öğretmen kadrosu ihdas edilmesini öngören "Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı", TBMM Başkanlığı'na sunuldu.
Tasarıyla, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de değişiklik yapılması öngörüyor. Tasarı, öğretmen unvanlı kadrolardan 35 bin adedi ile Bakanlığa ait diğer hizmet sınıfı kadrolarından bin adedine, 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu kapsamında yapılan atamaların dışında 31 Aralık 2014 tarihine kadar atama yapılmasını düzenliyor.
Tasarının gerekçesinde, şunlar kaydedildi:
"Son yıllarda 60 bin civarında öğretmen ataması gerçekleştirilmiştir. Mevcut boş öğretmen kadrolarının büyük çoğunluğunun bu atamalarda kullanılması ve 6 bin 110 adet boş kadro kalması nedeniyle ileride yapılacak atamaları karşılayacak yeterli sayıda boş öğretmen kadrosu bulunmamaktadır.
Bu nedenle, ağustos ayı içerisinde yapılacağı açıklanan 40 bin öğretmen ataması ve ileride yapılabilecek öğretmen atamalarında kullanılacak yeterli sayıda boş kadro bulunmadığından 40 bin öğretmen kadrosu ihdas edilmesine ve 2014 yılı öğretmen atamalarında kullanılması için 35 bin ve diğer hizmet sınıflarında kullanılması için bin olmak üzere toplam 36 bin kadro kullanım izni verilmesine ihtiyaç duyulmaktadır."
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Haziran 2014 16:37
Gösterim: 2940
Dershanelerin dönüştürülmesi çalışmalarını yürütmek için oluşturulan 'Dönüşüm ve Teşvik Daire Başkanlığı'nın başına atanan kişinin Fethullah Gülen'le olan isim benzerliği dikkati çekti...
Milli Eğitim Bakanlığı’nda dershanelerin kapatılmasının yanı sıra teşkilatta kritik değişiklikler içeren yasanın yürürlüğe girmesiyle başlayan görevden almalar sürüyor. Şimdiye kadar 3 müsteşar yardımcısı görevden alındı, 25 ilin milli eğitim müdürü değiştirildi. Bakanlıkta 25 yeni daire başkanlığı kuruldu, bazı daire başkanlıkları ise tamamen kaldırıldı. Bu kapsamda ilk kez Özel Öğretim Genel Müdürlüğü’nde kapatılacak dershanelere yönelik çalışmaları yürütecek, “Dönüşüm ve Teşvik Daire Başkanlığı” oluşturuldu. Radikal Gazetesi'nin haberine göre, Dairenin başına atanan ismin ise Fethullah Güner olması dikkati çekti.
3 müsteşar yardımcısı değişti
Milliyet gazetesinden Ayşegül Kahvecioğlu'nun haberine göre MEB, kamuoyunda “dershane yasası” olarak bilinen ve bakanlık teşkilatında köklü değişiklikler içeren yasanın yürürlüğe girmesiyle, merkez teşkilatta çok sayıda önemli makamdaki ismin görevlerine son vermişti. Son yapılan değişiklikler ile Müsteşar Yardımcıları Asım Balcı ve Zübeyir Yılmaz da görevden alındı. Balcı’nın yerine Muhterem Kurt atandı. Merkez teşkilatta önemli bir yere sahip, eğitim kampusları projesinden sorumlu İnşaat ve Emlak Grup Başkanlığı’nda da en üst düzeyde değişikliğe gidildi. Başkanlık makamına M. Mustafa Murat yerine Özcan Duman getirildi. Bilgi İşlem Daire Başkanı da Mustafa Canlı yerine Bilal Tırnakçı oldu.
Bazı daireler birleştirildi
Yasa ile 25 yeni daire başkanlığı kuruldu, bazı daire başkanlıklarının isimleri değiştirilirken, bazıları birleştirildi. Bütün grup başkanlıkları da daire başkanlıklarına dönüştürüldü. Eğitim sendikaları ile bakanlık arasındaki iletişimi sağlayan, yetkili sendika belirleme çalışmalarını yürüten İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’ne bağlı Sendikal İlişkiler ve İşlemler Daire Başkanlığı kaldırıldı. Konuyla ilgili İdari İşler ve Sosyal Ortaklar Daire Başkanlığı’nın içinde bir çalışma grubu oluşturuldu. Genel müdürlüğe bağlı ilk kez Veri Analizi ve Politikalar Daire Başkanlığı kuruldu.
Kritik daireye ilginç isim!
En köklü değişikliklerin yaşandığı genel müdürlük, “Özel Öğretim” oldu. Dershanelerin kapatılması sürecini bizzat yürütecek yeni müdür, kendisi de bir dershaneci Ömer Faruk Yelkenci oldu. Yelkenci, göreve gelmeden 6 ay öncesine kadar Türkiye’de 12 şubesi bulunan Birikim Dershaneleri’nin de bağlı olduğu Birikim Öğretim Kurumları’nın genel müdürlük görevini yürütüyordu. Yasanın yürürlüğe girmesiyle 2 yeni daire başkanlığı kuruldu. Kapatılacak dershanelere yönelik çalışmaları yürütecek, “Dönüşüm ve Teşvik Daire Başkanlığı” kuruldu. Dairenin başına getirilen ismin ise Fethullah Güner olması dikkati çekti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Dershanelerin dönüştürülmesi çalışmalarını yürütmek için oluşturulan 'Dönüşüm ve Teşvik Daire Başkanlığı'nın başına atanan kişinin Fethullah Gülen'le olan isim benzerliği dikkati çekti...
Milli Eğitim Bakanlığı’nda dershanelerin kapatılmasının yanı sıra teşkilatta kritik değişiklikler içeren yasanın yürürlüğe girmesiyle başlayan görevden almalar sürüyor. Şimdiye kadar 3 müsteşar yardımcısı görevden alındı, 25 ilin milli eğitim müdürü değiştirildi. Bakanlıkta 25 yeni daire başkanlığı kuruldu, bazı daire başkanlıkları ise tamamen kaldırıldı. Bu kapsamda ilk kez Özel Öğretim Genel Müdürlüğü’nde kapatılacak dershanelere yönelik çalışmaları yürütecek, “Dönüşüm ve Teşvik Daire Başkanlığı” oluşturuldu. Radikal Gazetesi'nin haberine göre, Dairenin başına atanan ismin ise Fethullah Güner olması dikkati çekti.
3 müsteşar yardımcısı değişti
Milliyet gazetesinden Ayşegül Kahvecioğlu'nun haberine göre MEB, kamuoyunda “dershane yasası” olarak bilinen ve bakanlık teşkilatında köklü değişiklikler içeren yasanın yürürlüğe girmesiyle, merkez teşkilatta çok sayıda önemli makamdaki ismin görevlerine son vermişti. Son yapılan değişiklikler ile Müsteşar Yardımcıları Asım Balcı ve Zübeyir Yılmaz da görevden alındı. Balcı’nın yerine Muhterem Kurt atandı. Merkez teşkilatta önemli bir yere sahip, eğitim kampusları projesinden sorumlu İnşaat ve Emlak Grup Başkanlığı’nda da en üst düzeyde değişikliğe gidildi. Başkanlık makamına M. Mustafa Murat yerine Özcan Duman getirildi. Bilgi İşlem Daire Başkanı da Mustafa Canlı yerine Bilal Tırnakçı oldu.
Bazı daireler birleştirildi
Yasa ile 25 yeni daire başkanlığı kuruldu, bazı daire başkanlıklarının isimleri değiştirilirken, bazıları birleştirildi. Bütün grup başkanlıkları da daire başkanlıklarına dönüştürüldü. Eğitim sendikaları ile bakanlık arasındaki iletişimi sağlayan, yetkili sendika belirleme çalışmalarını yürüten İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’ne bağlı Sendikal İlişkiler ve İşlemler Daire Başkanlığı kaldırıldı. Konuyla ilgili İdari İşler ve Sosyal Ortaklar Daire Başkanlığı’nın içinde bir çalışma grubu oluşturuldu. Genel müdürlüğe bağlı ilk kez Veri Analizi ve Politikalar Daire Başkanlığı kuruldu.
Kritik daireye ilginç isim!
En köklü değişikliklerin yaşandığı genel müdürlük, “Özel Öğretim” oldu. Dershanelerin kapatılması sürecini bizzat yürütecek yeni müdür, kendisi de bir dershaneci Ömer Faruk Yelkenci oldu. Yelkenci, göreve gelmeden 6 ay öncesine kadar Türkiye’de 12 şubesi bulunan Birikim Dershaneleri’nin de bağlı olduğu Birikim Öğretim Kurumları’nın genel müdürlük görevini yürütüyordu. Yasanın yürürlüğe girmesiyle 2 yeni daire başkanlığı kuruldu. Kapatılacak dershanelere yönelik çalışmaları yürütecek, “Dönüşüm ve Teşvik Daire Başkanlığı” kuruldu. Dairenin başına getirilen ismin ise Fethullah Güner olması dikkati çekti.
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Haziran 2014 09:55
Gösterim: 1171
MEB, özel yetenekli çocuğa sahip ailelerin, çocuklarının yetenek ve potansiyelini geliştirmeleri ve eğitimlerine yardımcı olmaları amacıyla "Özel Yetenekliler Aile Klavuzu" hazırladı
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), özel yetenekli çocuğa sahip ailelerin, çocuklarının yetenek ve potansiyelini geliştirmeleri ve eğitimlerine yardımcı olmaları amacıyla "Özel Yetenekliler Aile Klavuzu" hazırladı.
Klavuzda, özel yetenekli çocukların erken dönemde rastlanan özellikleri, "bebeklikte olağandışı ataklık", "uzun dikkat süresi", "geniş hayal ve imgeleme gücü", "uykuya daha az ihtiyaç duyma", "enerjik olma", "gelişimsel dönüm noktalarında daha hızlı ilerleme", "keskin gözlem yapma", "aşırı merak duyma", "güçlü bellek", "erken ve olağan üstü dil gelişimi", "hızlı öğrenme yeteneği", "aşırı duyarlılık", "akıl yürütme ve problem çözme becerisi", "mükemmelliyetçilik", "sayılar, bulmacalar ve yap-bozlar ile oyun becerisini geliştirme", "kitaplara aşırı ilgi duyma", "soru sorma", "ilgi alanının oldukça geniş olması", "gelişmiş mizah duygusu", "eleştirel düşünebilme", "icatlar yapabilme", "aynı anda birkaç işi yapabilme, yoğunlaşabilme", "yaratıcılık" olarak sıralanırken, bu özelliklerinin tümünün özel yetenekli bir çocukta bulunma zorunluluğunun olmadığı vurgulandı.
Özel yetenekli çocukların çevresine kolay uyum sağladığı, daha popüler oldukları ve ortalama çocuklardan daha mutlu oldukları şeklinde yanlış düşüncelerin, inanışların bulunduğunun anlatıldığı kılavuzda, "Oysa özel yetenekli çocuklar dışlanmışlık ve yalnızlık riskiyle karşılaşabildikleri kadar aynı zamanda bir yandan kibirli, küstah olarak algılanma, diğer taraftan düşük benlik saygıları nedeniyle düşük başarı elde etme riskiyle de karşı karşıyadırlar" ifadelerine yer verildi. Üstün yeteneğin gelişmesinin, uygun çevresel ortamın ve bu ortamda gerekli eğitimin sağlanması ile mümkün olduğu belirtildi.
Yüksek farkındalık ve gözlem yetenekleri
Özel yetenekli çocukların yüksek farkındalık ve gözlem yetenekleri sayesinde her yaşta bir takım problemlerin net ve kesin şekilde farkında olduklarına işaret edilen kılavuzda, bu duyarlılıklarının onları aşırı düzeyde kaygı, üzüntü, korku gibi duygular yaşamasına neden olabildiği kaydedildi. Bu gruptaki çocukların zaman zaman "Düşmanlar buraya bomba atar mı? Atom bombası buraya atılırsa ne olur? Evimiz depreme dayanıklı mı? Alış veriş merkezinde kaybolursam beni kaçırırlarsa ne olur? Ben okuldayken sel olursa?" şeklinde sorular sorduğunun aktarıldığı kılavuzda, "Bu çocuklar çok erken yaşta dahi bu noktalardaki hassas tutumları yüzünden kendilerini olumsuz, üzgün ve çaresiz hissedebilirler. Bunun yanı sıra çocuk, aşırı duyarlı tepkiler gösterdiği durumları önemsemeyen kişiler tarafından uyumsuz olarak da değerlendirilebilir" vurgusu yapıldı.
Kılavuzda, özel yetenekli çocuk sahibi anne-babalar için "iyi dinleyici olmak", "çocukların tepkilerine duyarlı davranmak", "gelişim alanlarının aynı hızda gelişmediğine dikkat etmek", "çocuklarının mükemmelliyetçilik eğilimleriyle başa çıkacak ipuçları", "harekete dayalı becerilerin geliştirilmesi" başlıklarında öneriler yer aldı.
Bu öneriler arasındaki "Anne ve baba olarak, özel yetenekli çocuğa yapabileceğiniz en büyük yardım özel yetenekli çocuğun diğerlerinden farklı olmadığını kabul etmek olacaktır. Yalnız onlar çeşitli yönlerden daha şanslıdırlar. Özel yetenekli çocuklarda diğer çocuklara benzediklerinden nasıl diğer çocukların oynamalarına, üstlerini kirletmelerine, eğlenmelerine izin veriliyor, bunları hoş görüyorsak, aynı şeyleri özel yetenekliler için de hoş görmemiz gerekir. Yaşıtından ileri zeka düzeyinde diye 1-2 yaş büyüğünün davranışlarını beklemek doğru olmayacaktır" tavsiyesine yer verildi.
MEB'in kılavuzunda, özel yetenekli çocukların anne ve babalarının yapması gerekenler, özetle şöyle anlatıldı:
"Çocuklarınızla birlikte etkinlikler yapın, potansiyellerini geliştirmek için fırsatlar oluşturun. Farklı problem çözme stratejileri geliştirmesini teşvik edin. Akıllarına ilk geleni söylemeleri yerine, onların düşünerek hareket etmelerine yardımcı olun. Etkili dinleyin. Beklentilerinizin baskısı altında bırakmayın. Kendisini tanımasına fırsat verin. Alternatifli düşünün. Onları, düşünceleri hakkında düşündürün. Yaptığı işi en güzeliyle yapmasına yardımcı olun. Çocuklarınızın düşünme becerilerini geliştirmek için doğru soru sorma, problem oluşturma konusunda onları yönlendirin. Yeni durumlara eski bilgileri uygulamayı öğretin. Çocuklarınıza bütün duyularını içeren verileri toplamaya yöneltin. Yaratıcı potansiyellerini harekete geçirin.
Çocuğun kendi değer yargılarını oluşturmasına yardım edin. Hobiler edinmesine ve bunları izlemeye teşvik edin.Ona boş zaman ayırmayı ihmal etmeyin. Sizden daha iyi bildiği konularda ona saygı gösterin. Mizah duygusunu desteklemek için çocukla birlikte eğlenin ve gülün. Zaman zaman beraber projeler gerçekleştirin. Yaptığı etkinlikten hoşlandığınızı ve tıpkı onun gibi bu etkinliklere kafa yorduğunuzu ona gösterin."
Kılavuzda, ailelerin her çocukta olduğu gibi özel yetenekli çocuklarını da kardeşiyle ya da bir başkasıyla kıyaslamamaları gerektiği de kaydedildi. Kılavuzda, "Onun ayrı bir birey olduğunu her zaman hatırlayın. Bu çocukların özelliklerini bilen, anlayışlı, çok yönlü gelişime önem veren, yaratıcı ve sürekli kendisini geliştiren bir sınıf öğretmeni bulmaya çalışın. Size eğitiminin her döneminde destek verebilecek, özel yetenekliler konusunda deneyimli ve kendini sürekli yenileyen bir uzman bulun. Ve en önemlisi böyle bir çocukla yaşamaktan zevk alın" önerileri de yer aldı.
Velilere "aşırı gurur" uyarısı
Kılavuzda, özel yetenekli çocuğa sahip bazı ailelerde gereksiz bir gurur gelişebileceğinin altı çizilerek, "Anne baba olarak özel yetenekli bir çocuğa sahip olmak muhakkak iyi bir şeydir. Ancak aşırı gurur, çocuğun daha iyi yetişmesini engeller. Anne babada gelişen gurur, zamanla çocuğa da yansımaktadır. Üstünlük duygusu, aşağılık duygusu kadar zararlı olabilir" uyarısı yapıldı.
Çocuğun zekası ve yeteneğini kullanabileceği, yaratıcılığını ortaya koyan, geliştiren oyun ve etkinlik malzemelerinin alınmasının önerildiği kılavuzda ayrıca, çocuğun fiziksel ve kültürel etkinliklere teşvik edilmesi gerektiği kaydedildi.
Kılavuzda, "Çocuğun sorduğu sorulara kesin ve net cevaplar verilmeye çalışılmalıdır. Kaçamak, doğru olmayan cevaplardan kaçınılmalıdır. Çocuğunuzun zeka işlevleri ve yetenekleri bakımından normalden farklı olduğu için özel eğitime muhtaç olduğu unutulmamalıdır. Çocuğun ruhsal ve duygusal özellikleri için bir uzmanla her zaman diyalog halinde bulunulmalıdır. Anne-babalar özel yetenekli çocuklarının gelişimlerini desteklemek için mutlaka kendilerini de yenilemeyi ve geliştirmeyi düşünmelidirler" denildi.
Öğretmenlere öneriler
MEB tarafından hazırlanan "Özel Yetenekliler Aile Klavuzu"nda özel yetenekli olduğu düşünülen öğrencinin, öncelikle okul rehberlik servisine yoksa Rehberlik ve Araştırma Merkezine (RAM) yönlendirmesi gerektiği de kaydedildi.
Özel yetenekli olduğu zeka testleri ile belgelenen öğrencilerin ikinci plana itilmeden eğitilmeleri gerektiğine işaret edilirken, öğretmenlerin yapmaları gerekenler de özetle şöyle anlatıldı:
"Sınıftaki müfredatı uygularken, bu tür çocukların liderlik özelliklerini tatmin ederek taşkınlık yapmasına yahut büyüklük taslamasına engel olunmalıdır. Ailesiyle irtibata geçilmeli ve müfredattan ayrı olarak çocuğa, düzeyine uygun ek ödevler verilmelidir. Özel yetenekli çocuklar yazı yazmayı pek sevmediklerinden çok fazla yazı ödevi verilmemelidir. Çocuk asla diğer öğrencilerden soyutlanmamalıdır. Özel yetenekli çocukların sayılarla arası iyi olduğundan problem çözmeye yönelik ders veya ödev verilmeli. Ancak bunun dozunu çok hassas belirleyip fazla aşırısına kaçılmamalıdır. Ders müfredatına ek olarak, proje geliştirme gibi yaratıcılık ve zekayı öne çıkarıcı ve geliştirici çalışmalar bütün sınıf düzeyinde yaptırılmalıdır. Öğretmen, kesinlikle çocuğun kendisine ve arkadaşlarına, sahip olduğu yetenekliliği öne çıkararak vurgulama yapmamalıdır. Kıyaslama ve eleştiri sınıf düzeyinde en aza indirilmeye çalışılmalıdır. Özel yetenekli çocuğu ön plana çıkaran çalışmalardan uzak durulmaya çalışılmalıdır. 'Sen, bu sınıfın en iyisisin', 'Sen, en iyisini yaparsın' şeklinde mükemmelliyetçiliğe yönelik ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Çocuktan beklentiler, diğer arkadaşlarından istenilen düzeyden farklı oluşturulmamalıdır. Aksi takdirde çocuk kendini baskı altında hissedecek ve uyum bozuklukları baş gösterebilecektir."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
MEB, özel yetenekli çocuğa sahip ailelerin, çocuklarının yetenek ve potansiyelini geliştirmeleri ve eğitimlerine yardımcı olmaları amacıyla "Özel Yetenekliler Aile Klavuzu" hazırladı
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), özel yetenekli çocuğa sahip ailelerin, çocuklarının yetenek ve potansiyelini geliştirmeleri ve eğitimlerine yardımcı olmaları amacıyla "Özel Yetenekliler Aile Klavuzu" hazırladı.
Klavuzda, özel yetenekli çocukların erken dönemde rastlanan özellikleri, "bebeklikte olağandışı ataklık", "uzun dikkat süresi", "geniş hayal ve imgeleme gücü", "uykuya daha az ihtiyaç duyma", "enerjik olma", "gelişimsel dönüm noktalarında daha hızlı ilerleme", "keskin gözlem yapma", "aşırı merak duyma", "güçlü bellek", "erken ve olağan üstü dil gelişimi", "hızlı öğrenme yeteneği", "aşırı duyarlılık", "akıl yürütme ve problem çözme becerisi", "mükemmelliyetçilik", "sayılar, bulmacalar ve yap-bozlar ile oyun becerisini geliştirme", "kitaplara aşırı ilgi duyma", "soru sorma", "ilgi alanının oldukça geniş olması", "gelişmiş mizah duygusu", "eleştirel düşünebilme", "icatlar yapabilme", "aynı anda birkaç işi yapabilme, yoğunlaşabilme", "yaratıcılık" olarak sıralanırken, bu özelliklerinin tümünün özel yetenekli bir çocukta bulunma zorunluluğunun olmadığı vurgulandı.
Özel yetenekli çocukların çevresine kolay uyum sağladığı, daha popüler oldukları ve ortalama çocuklardan daha mutlu oldukları şeklinde yanlış düşüncelerin, inanışların bulunduğunun anlatıldığı kılavuzda, "Oysa özel yetenekli çocuklar dışlanmışlık ve yalnızlık riskiyle karşılaşabildikleri kadar aynı zamanda bir yandan kibirli, küstah olarak algılanma, diğer taraftan düşük benlik saygıları nedeniyle düşük başarı elde etme riskiyle de karşı karşıyadırlar" ifadelerine yer verildi. Üstün yeteneğin gelişmesinin, uygun çevresel ortamın ve bu ortamda gerekli eğitimin sağlanması ile mümkün olduğu belirtildi.
Yüksek farkındalık ve gözlem yetenekleri
Özel yetenekli çocukların yüksek farkındalık ve gözlem yetenekleri sayesinde her yaşta bir takım problemlerin net ve kesin şekilde farkında olduklarına işaret edilen kılavuzda, bu duyarlılıklarının onları aşırı düzeyde kaygı, üzüntü, korku gibi duygular yaşamasına neden olabildiği kaydedildi. Bu gruptaki çocukların zaman zaman "Düşmanlar buraya bomba atar mı? Atom bombası buraya atılırsa ne olur? Evimiz depreme dayanıklı mı? Alış veriş merkezinde kaybolursam beni kaçırırlarsa ne olur? Ben okuldayken sel olursa?" şeklinde sorular sorduğunun aktarıldığı kılavuzda, "Bu çocuklar çok erken yaşta dahi bu noktalardaki hassas tutumları yüzünden kendilerini olumsuz, üzgün ve çaresiz hissedebilirler. Bunun yanı sıra çocuk, aşırı duyarlı tepkiler gösterdiği durumları önemsemeyen kişiler tarafından uyumsuz olarak da değerlendirilebilir" vurgusu yapıldı.
Kılavuzda, özel yetenekli çocuk sahibi anne-babalar için "iyi dinleyici olmak", "çocukların tepkilerine duyarlı davranmak", "gelişim alanlarının aynı hızda gelişmediğine dikkat etmek", "çocuklarının mükemmelliyetçilik eğilimleriyle başa çıkacak ipuçları", "harekete dayalı becerilerin geliştirilmesi" başlıklarında öneriler yer aldı.
Bu öneriler arasındaki "Anne ve baba olarak, özel yetenekli çocuğa yapabileceğiniz en büyük yardım özel yetenekli çocuğun diğerlerinden farklı olmadığını kabul etmek olacaktır. Yalnız onlar çeşitli yönlerden daha şanslıdırlar. Özel yetenekli çocuklarda diğer çocuklara benzediklerinden nasıl diğer çocukların oynamalarına, üstlerini kirletmelerine, eğlenmelerine izin veriliyor, bunları hoş görüyorsak, aynı şeyleri özel yetenekliler için de hoş görmemiz gerekir. Yaşıtından ileri zeka düzeyinde diye 1-2 yaş büyüğünün davranışlarını beklemek doğru olmayacaktır" tavsiyesine yer verildi.
MEB'in kılavuzunda, özel yetenekli çocukların anne ve babalarının yapması gerekenler, özetle şöyle anlatıldı:
"Çocuklarınızla birlikte etkinlikler yapın, potansiyellerini geliştirmek için fırsatlar oluşturun. Farklı problem çözme stratejileri geliştirmesini teşvik edin. Akıllarına ilk geleni söylemeleri yerine, onların düşünerek hareket etmelerine yardımcı olun. Etkili dinleyin. Beklentilerinizin baskısı altında bırakmayın. Kendisini tanımasına fırsat verin. Alternatifli düşünün. Onları, düşünceleri hakkında düşündürün. Yaptığı işi en güzeliyle yapmasına yardımcı olun. Çocuklarınızın düşünme becerilerini geliştirmek için doğru soru sorma, problem oluşturma konusunda onları yönlendirin. Yeni durumlara eski bilgileri uygulamayı öğretin. Çocuklarınıza bütün duyularını içeren verileri toplamaya yöneltin. Yaratıcı potansiyellerini harekete geçirin.
Çocuğun kendi değer yargılarını oluşturmasına yardım edin. Hobiler edinmesine ve bunları izlemeye teşvik edin.Ona boş zaman ayırmayı ihmal etmeyin. Sizden daha iyi bildiği konularda ona saygı gösterin. Mizah duygusunu desteklemek için çocukla birlikte eğlenin ve gülün. Zaman zaman beraber projeler gerçekleştirin. Yaptığı etkinlikten hoşlandığınızı ve tıpkı onun gibi bu etkinliklere kafa yorduğunuzu ona gösterin."
Kılavuzda, ailelerin her çocukta olduğu gibi özel yetenekli çocuklarını da kardeşiyle ya da bir başkasıyla kıyaslamamaları gerektiği de kaydedildi. Kılavuzda, "Onun ayrı bir birey olduğunu her zaman hatırlayın. Bu çocukların özelliklerini bilen, anlayışlı, çok yönlü gelişime önem veren, yaratıcı ve sürekli kendisini geliştiren bir sınıf öğretmeni bulmaya çalışın. Size eğitiminin her döneminde destek verebilecek, özel yetenekliler konusunda deneyimli ve kendini sürekli yenileyen bir uzman bulun. Ve en önemlisi böyle bir çocukla yaşamaktan zevk alın" önerileri de yer aldı.
Velilere "aşırı gurur" uyarısı
Kılavuzda, özel yetenekli çocuğa sahip bazı ailelerde gereksiz bir gurur gelişebileceğinin altı çizilerek, "Anne baba olarak özel yetenekli bir çocuğa sahip olmak muhakkak iyi bir şeydir. Ancak aşırı gurur, çocuğun daha iyi yetişmesini engeller. Anne babada gelişen gurur, zamanla çocuğa da yansımaktadır. Üstünlük duygusu, aşağılık duygusu kadar zararlı olabilir" uyarısı yapıldı.
Çocuğun zekası ve yeteneğini kullanabileceği, yaratıcılığını ortaya koyan, geliştiren oyun ve etkinlik malzemelerinin alınmasının önerildiği kılavuzda ayrıca, çocuğun fiziksel ve kültürel etkinliklere teşvik edilmesi gerektiği kaydedildi.
Kılavuzda, "Çocuğun sorduğu sorulara kesin ve net cevaplar verilmeye çalışılmalıdır. Kaçamak, doğru olmayan cevaplardan kaçınılmalıdır. Çocuğunuzun zeka işlevleri ve yetenekleri bakımından normalden farklı olduğu için özel eğitime muhtaç olduğu unutulmamalıdır. Çocuğun ruhsal ve duygusal özellikleri için bir uzmanla her zaman diyalog halinde bulunulmalıdır. Anne-babalar özel yetenekli çocuklarının gelişimlerini desteklemek için mutlaka kendilerini de yenilemeyi ve geliştirmeyi düşünmelidirler" denildi.
Öğretmenlere öneriler
MEB tarafından hazırlanan "Özel Yetenekliler Aile Klavuzu"nda özel yetenekli olduğu düşünülen öğrencinin, öncelikle okul rehberlik servisine yoksa Rehberlik ve Araştırma Merkezine (RAM) yönlendirmesi gerektiği de kaydedildi.
Özel yetenekli olduğu zeka testleri ile belgelenen öğrencilerin ikinci plana itilmeden eğitilmeleri gerektiğine işaret edilirken, öğretmenlerin yapmaları gerekenler de özetle şöyle anlatıldı:
"Sınıftaki müfredatı uygularken, bu tür çocukların liderlik özelliklerini tatmin ederek taşkınlık yapmasına yahut büyüklük taslamasına engel olunmalıdır. Ailesiyle irtibata geçilmeli ve müfredattan ayrı olarak çocuğa, düzeyine uygun ek ödevler verilmelidir. Özel yetenekli çocuklar yazı yazmayı pek sevmediklerinden çok fazla yazı ödevi verilmemelidir. Çocuk asla diğer öğrencilerden soyutlanmamalıdır. Özel yetenekli çocukların sayılarla arası iyi olduğundan problem çözmeye yönelik ders veya ödev verilmeli. Ancak bunun dozunu çok hassas belirleyip fazla aşırısına kaçılmamalıdır. Ders müfredatına ek olarak, proje geliştirme gibi yaratıcılık ve zekayı öne çıkarıcı ve geliştirici çalışmalar bütün sınıf düzeyinde yaptırılmalıdır. Öğretmen, kesinlikle çocuğun kendisine ve arkadaşlarına, sahip olduğu yetenekliliği öne çıkararak vurgulama yapmamalıdır. Kıyaslama ve eleştiri sınıf düzeyinde en aza indirilmeye çalışılmalıdır. Özel yetenekli çocuğu ön plana çıkaran çalışmalardan uzak durulmaya çalışılmalıdır. 'Sen, bu sınıfın en iyisisin', 'Sen, en iyisini yaparsın' şeklinde mükemmelliyetçiliğe yönelik ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Çocuktan beklentiler, diğer arkadaşlarından istenilen düzeyden farklı oluşturulmamalıdır. Aksi takdirde çocuk kendini baskı altında hissedecek ve uyum bozuklukları baş gösterebilecektir."
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Haziran 2014 11:20
Gösterim: 1586
Bakan Nabi Avcı, yeni lise yerleştirme sistemiyle düşük puan alan öğrencilerin bile Anadolu liselerine yerleşme şansı olduğunu belirtti.
Bakan Nabi Avcı, liselere yeni yerleştirme sistemi sayesinde Anadolu liselerinde kontenjan açığı kalmayacağını söyledi. Bakan Avcı, düşük puan alan öğrencilerin bile Anadolu liselerine yerleşme şansı olduğunu belirtti
Sabah Gazetesi’nden Yaşar Özay’ın haberine göre, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi(TEOG) Anadolu liselerindeki boş kontenjan açığını kapatacak. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bu yıl ilk kez uygulanacak yeni sistem sayesinde Anadolu liselerindeki kontenjan açığının kalmayacağını söyledi. Bakan Avcı düşük puan alan öğrencilerin bile Anadolu liselerine yerleşme şansı olduğunu belirtti. Anadolu liselerine yapılan yerleştirmeler sonucunda boş kalan kontenjanlara halen herhangi bir okula kayıt yaptırmayan düşük puanlı öğrenciler yerleştirilecek. Bu sayede öğrencilerin evine yakın okula gitmesi ve düşük bir puanla iyi bir Anadolu lisesine yerleşme şansı doğacak. Buna rağmen yerleşemeyen ve meslek lisesine gitmek istemeyen öğrenciler ise Anadolu liseleri veya meslek liseleri bünyesinde açılacak olan düz lise programı uygulayan sınıflara yerleştirilecek. Gazetelerin eğitim editörleriyle biraraya gelen Bakan Avcı eğitim sitemindeki değişiklikleri anlattı. Avcı, yaklaşık 1,5 milyon aileyi ilgilendiren TEOG'la ilgili tüm merak edilen sorulara da açıklık getirdi. İşte yeni sistemle ilgili tüm detaylar:
TABAN PUAN KALKTI
Tüm okul türlerine yerleştirme işlemleri, 6, 7 ve 8'inci sınıf yılsonu başarı puanlarıyla öğrencilerin 8'inci sınıfta girmiş oldukları merkezi sınav puanının değerlendirmesi sonucu elde edilen Yerleştirmeye Esas Puan (YEP) ile tek seferde ve tek takvimle yapılacak. Böylece 201 taban puan zorunluluğu da ortadan kalkacak.
İKİ GRUPTA TERCİH
Öğrenciler A ve B olmak üzere iki ayrı grupta tercih yapacaklar. A Grubunda, farklı okul türleri arasından, okul adına göre 15 tercih yapılacak. B Grubunda ise Fen, Sosyal Bilimler, Anadolu İmam Hatip, Anadolu, Meslek ve Teknik Anadolu liseleri şeklinde, sadece okul türüne göre tercih yapılabilecek. Puanına göre bir yere yerleşemeyen öğrenci, B Grubu'ndaki tercihleri arasından ikamet ettikleri adrese en yakın boş kontenjanı olan okula, puan üstünlüğü esasına dayalı olarak yerleştirilecek. Yerleştirme sonrasında boş kalan kontenjanlara nakil yoluyla öğrenci kaydedilecek. 25-28 Ağustos tarihleri arasında nakil müracaatları alınacak.
ÖĞRETMEN LİSELERİ DEĞİŞİYOR
Bu öğretim yılından itibaren Anadolu Öğretmen Liseleri, Sosyal Bilimler, Anadolu ya da Fen liselerine dönüştürülecek.Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü ile Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'ne bağlı tüm okullar Anadolu lisesi statüsüne dönüştürülecek. Anadolu lisesine yeni dönüştürülen okullarda şube kontenjanı 34, ihtiyaç olması halinde en fazla 40 olacak.
ÖZEL OKULLAR NE YAPACAK ?
Özel okullar burslu öğrencileri Türkiye çapındaki yüzde 5'lik dilim içerisinden alacak. Yüzde 5'lik dilimden öğrenci alamayan özel okullar, boş kalan burslu kontenjanlarını il çapındaki yüzde 5'lik dilimden doldurabilecek.
NAKİL SİSTEMİ KAYGILANDIRDI
Yeni sistem eğitim uzmanları arasında görüş farklılıklarına neden oldu. Sistemin tercihleri 15 seçenekle sınırlandırdığını vurgulayan bazı uzmanlar taban puanın kaldırılması ve nakil sistemiyle öğrencilerin hak etmedikleri okullarda eğitim görmesinden kaygılanıyor. Ancak, belli bir başarı seviyesini yakalayamayan öğrencileri devletin okula yerleştirdiğini söyleyen eğitimciler ise velilerin endişe duymaması gerektiğini ifade ediyor. İşte eğitimcilerin yeni sistemle ilgili değerlendirmeleri:
Alpaslan Dartan (Terakki Vakfı Okulları ve Türk PDR Derneği İstanbul Şube Başkanı)
Bütün devlet okullarının tür ayrımı gözetmeksizin A listesinden tercih edilebilmesi doğru olduğu gibi özel okul terchlerinin de ayrı yapılması bir o kadar doğru bir karar. Ancak sistemin en zayıf halkası istediği okula yerleşemeyen öğrencinin B listesinden istemediği bir okul türüne kaydının otomotikman yapılması ve buna mecbur bırakılması. Bu okullar Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri olmayacağına göre büyük olasılıkla ya bir meslek lisesi ya da bir imam hatip liseleri olacaktır. Bu da başarısı düşük olan ya da tercih hatası yapan çocukların eğitim haklarının kendi rızaları dışında kullanımı anlamına gelir. Tercih sayısı 30'a kadar çıkarılabilirdi, bu da olası mağduriyetleri önleyebilirdi.
Cem Gülan (Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Eş Başkanı)
Öğrenci, tabii ki istemediği bir okula yerleşebilir. Ama bu geçmişte de söz konusuydu. Yeni sistemde ise öğrenci belli bir başarı seviyesini yakalayamamışsa, öğrenciyi devlet bir okula yerleştiriyor. Ancak öğrenciler, tercih ettiği 15 okuldan birine büyük ihtimalle yerleşiyor. Tercih listesinin altına düşük puanlı okulları yazarsa 15 tercihinden birini büyük ihtimalle kazanmış olur. Bu konuda da çok fazla bir şey değişmedi. Sistemin tek farkı, öğrenci boşta kalmayacak, devlet bir yere yerleştirmiş olacak. Özel okullara verilmeyecek notları ise e-okul sisteminden alacağız. Velilerimiz endişe etmesin.
Prof. Dr. Ali Baykal (Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi)
Olumlu yönleri var ama olumsuz yönleri eğitimi gençler için kabusa çevirebilir. Bütün devlet liselerinin sınavdan sonra tercih kapsamında olması ve özel okullara kayıtların ayrı tutulması son derece olumlu. A ve B listeleri yerine tek ama daha geniş bir tercih kotası olmalı. Öğrenciler resmi okullardan karma olarak 30 lise tercihi yapabilmeli.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bakan Nabi Avcı, yeni lise yerleştirme sistemiyle düşük puan alan öğrencilerin bile Anadolu liselerine yerleşme şansı olduğunu belirtti.
Bakan Nabi Avcı, liselere yeni yerleştirme sistemi sayesinde Anadolu liselerinde kontenjan açığı kalmayacağını söyledi. Bakan Avcı, düşük puan alan öğrencilerin bile Anadolu liselerine yerleşme şansı olduğunu belirtti
Sabah Gazetesi’nden Yaşar Özay’ın haberine göre, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi(TEOG) Anadolu liselerindeki boş kontenjan açığını kapatacak. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bu yıl ilk kez uygulanacak yeni sistem sayesinde Anadolu liselerindeki kontenjan açığının kalmayacağını söyledi. Bakan Avcı düşük puan alan öğrencilerin bile Anadolu liselerine yerleşme şansı olduğunu belirtti. Anadolu liselerine yapılan yerleştirmeler sonucunda boş kalan kontenjanlara halen herhangi bir okula kayıt yaptırmayan düşük puanlı öğrenciler yerleştirilecek. Bu sayede öğrencilerin evine yakın okula gitmesi ve düşük bir puanla iyi bir Anadolu lisesine yerleşme şansı doğacak. Buna rağmen yerleşemeyen ve meslek lisesine gitmek istemeyen öğrenciler ise Anadolu liseleri veya meslek liseleri bünyesinde açılacak olan düz lise programı uygulayan sınıflara yerleştirilecek. Gazetelerin eğitim editörleriyle biraraya gelen Bakan Avcı eğitim sitemindeki değişiklikleri anlattı. Avcı, yaklaşık 1,5 milyon aileyi ilgilendiren TEOG'la ilgili tüm merak edilen sorulara da açıklık getirdi. İşte yeni sistemle ilgili tüm detaylar:
TABAN PUAN KALKTI
Tüm okul türlerine yerleştirme işlemleri, 6, 7 ve 8'inci sınıf yılsonu başarı puanlarıyla öğrencilerin 8'inci sınıfta girmiş oldukları merkezi sınav puanının değerlendirmesi sonucu elde edilen Yerleştirmeye Esas Puan (YEP) ile tek seferde ve tek takvimle yapılacak. Böylece 201 taban puan zorunluluğu da ortadan kalkacak.
İKİ GRUPTA TERCİH
Öğrenciler A ve B olmak üzere iki ayrı grupta tercih yapacaklar. A Grubunda, farklı okul türleri arasından, okul adına göre 15 tercih yapılacak. B Grubunda ise Fen, Sosyal Bilimler, Anadolu İmam Hatip, Anadolu, Meslek ve Teknik Anadolu liseleri şeklinde, sadece okul türüne göre tercih yapılabilecek. Puanına göre bir yere yerleşemeyen öğrenci, B Grubu'ndaki tercihleri arasından ikamet ettikleri adrese en yakın boş kontenjanı olan okula, puan üstünlüğü esasına dayalı olarak yerleştirilecek. Yerleştirme sonrasında boş kalan kontenjanlara nakil yoluyla öğrenci kaydedilecek. 25-28 Ağustos tarihleri arasında nakil müracaatları alınacak.
ÖĞRETMEN LİSELERİ DEĞİŞİYOR
Bu öğretim yılından itibaren Anadolu Öğretmen Liseleri, Sosyal Bilimler, Anadolu ya da Fen liselerine dönüştürülecek.Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü ile Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'ne bağlı tüm okullar Anadolu lisesi statüsüne dönüştürülecek. Anadolu lisesine yeni dönüştürülen okullarda şube kontenjanı 34, ihtiyaç olması halinde en fazla 40 olacak.
ÖZEL OKULLAR NE YAPACAK ?
Özel okullar burslu öğrencileri Türkiye çapındaki yüzde 5'lik dilim içerisinden alacak. Yüzde 5'lik dilimden öğrenci alamayan özel okullar, boş kalan burslu kontenjanlarını il çapındaki yüzde 5'lik dilimden doldurabilecek.
NAKİL SİSTEMİ KAYGILANDIRDI
Yeni sistem eğitim uzmanları arasında görüş farklılıklarına neden oldu. Sistemin tercihleri 15 seçenekle sınırlandırdığını vurgulayan bazı uzmanlar taban puanın kaldırılması ve nakil sistemiyle öğrencilerin hak etmedikleri okullarda eğitim görmesinden kaygılanıyor. Ancak, belli bir başarı seviyesini yakalayamayan öğrencileri devletin okula yerleştirdiğini söyleyen eğitimciler ise velilerin endişe duymaması gerektiğini ifade ediyor. İşte eğitimcilerin yeni sistemle ilgili değerlendirmeleri:
Alpaslan Dartan (Terakki Vakfı Okulları ve Türk PDR Derneği İstanbul Şube Başkanı)
Bütün devlet okullarının tür ayrımı gözetmeksizin A listesinden tercih edilebilmesi doğru olduğu gibi özel okul terchlerinin de ayrı yapılması bir o kadar doğru bir karar. Ancak sistemin en zayıf halkası istediği okula yerleşemeyen öğrencinin B listesinden istemediği bir okul türüne kaydının otomotikman yapılması ve buna mecbur bırakılması. Bu okullar Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri olmayacağına göre büyük olasılıkla ya bir meslek lisesi ya da bir imam hatip liseleri olacaktır. Bu da başarısı düşük olan ya da tercih hatası yapan çocukların eğitim haklarının kendi rızaları dışında kullanımı anlamına gelir. Tercih sayısı 30'a kadar çıkarılabilirdi, bu da olası mağduriyetleri önleyebilirdi.
Cem Gülan (Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Eş Başkanı)
Öğrenci, tabii ki istemediği bir okula yerleşebilir. Ama bu geçmişte de söz konusuydu. Yeni sistemde ise öğrenci belli bir başarı seviyesini yakalayamamışsa, öğrenciyi devlet bir okula yerleştiriyor. Ancak öğrenciler, tercih ettiği 15 okuldan birine büyük ihtimalle yerleşiyor. Tercih listesinin altına düşük puanlı okulları yazarsa 15 tercihinden birini büyük ihtimalle kazanmış olur. Bu konuda da çok fazla bir şey değişmedi. Sistemin tek farkı, öğrenci boşta kalmayacak, devlet bir yere yerleştirmiş olacak. Özel okullara verilmeyecek notları ise e-okul sisteminden alacağız. Velilerimiz endişe etmesin.
Prof. Dr. Ali Baykal (Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi)
Olumlu yönleri var ama olumsuz yönleri eğitimi gençler için kabusa çevirebilir. Bütün devlet liselerinin sınavdan sonra tercih kapsamında olması ve özel okullara kayıtların ayrı tutulması son derece olumlu. A ve B listeleri yerine tek ama daha geniş bir tercih kotası olmalı. Öğrenciler resmi okullardan karma olarak 30 lise tercihi yapabilmeli.
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Haziran 2014 09:11
Gösterim: 2112

