Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Konya'da taşımalı lise öğrencilerinin bulunduğu servis aracının pancar yüklü kamyonla çarpışması sonucu 1 kişi öldü, 15 kişi yaralandı

Kadınhanı ilçesinde lise öğrencilerini taşıyan servis aracının kamyonla çarpışması sonucu meydana gelen kazada, servis minibüsünün şoförü öldü, 15 öğrenci yaralandı.

Hacıpirli köyünden Kadınhanı ilçesindeki 2 ayrı liseye öğrenci getirmekte olan Recai İyilik yönetimindeki 42 S 5538 plakalı servis aracı, Polatlı yolu Altınova kavşağında, Afyonkarahisar yönüne gitmekte olan Mustafa Kadıcıoğlu yönetimdeki 42 S 6068 plakalı pancar yüklü kamyonla çarpıştı.

Kaza, ilk belirlemelere göre, servis minibüsünün şoförü Recai İyilik hayatını kaybetti. Yaralanan 15 öğrenci ise Kadınhanı ve Sarayönü ilçeleri ile Konya'daki çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı.

> Yine öğrenci servisi yine kaza: 1 ölü, 15 yaralı

Konya'da taşımalı lise öğrencilerinin bulunduğu servis aracının pancar yüklü kamyonla çarpışması sonucu 1 kişi öldü, 15 kişi yaralandı

Kadınhanı ilçesinde lise öğrencilerini taşıyan servis aracının kamyonla çarpışması sonucu meydana gelen kazada, servis minibüsünün şoförü öldü, 15 öğrenci yaralandı.

Hacıpirli köyünden Kadınhanı ilçesindeki 2 ayrı liseye öğrenci getirmekte olan Recai İyilik yönetimindeki 42 S 5538 plakalı servis aracı, Polatlı yolu Altınova kavşağında, Afyonkarahisar yönüne gitmekte olan Mustafa Kadıcıoğlu yönetimdeki 42 S 6068 plakalı pancar yüklü kamyonla çarpıştı.

Kaza, ilk belirlemelere göre, servis minibüsünün şoförü Recai İyilik hayatını kaybetti. Yaralanan 15 öğrenci ise Kadınhanı ve Sarayönü ilçeleri ile Konya'daki çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı.

Son Güncelleme: Perşembe, 05 Aralık 2013 11:32

Gösterim: 1313

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kendi çocuklarının da dershaneye gittiğini, halen çocukları dershanelerde bulunan milletvekilleri ve bakanlar olduğunu belirterek "Bunlar Türkiye'nin, eğitim sistemimizin bir parçası oldular. Onlara karşı bir husumet içerisinde değiliz. Yani 'dershanelerimiz kötü kurumlardır' haşa böyle bir şey düşünerek bunu ortadan kaldırmak gibi bir kötü düşüncemiz yok.” dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakanlık Merkez Bina'da dershane temsilcilerini kabul etti.

Son günlerde hükümetle dershaneler arasında arzu etmedikleri bir tartışma ortamı doğduğunu belirten Arınç, "Bu tartışma ortamında ne yapmak istediğimiz, neyi, nasıl yapmak istediğimiz doğrusu çok açık olmadı ve bu konu giderek büyüdü ve hoş olmayan bir takım sözler, davranışlar ortaya çıktı" diye konuştu.

Kendi çocuklarının da dershaneye gittiğini, halen çocukları dershanelerde bulunan milletvekilleri ve bakanlar olduğunu belirten Arınç, "Bunlar Türkiye'nin, eğitim sistemimizin bir parçası oldular. Onlara karşı bir husumet içerisinde değiliz. Yani 'dershanelerimiz kötü kurumlardır' haşa böyle bir şey düşünerek bunu ortadan kaldırmak gibi bir kötü düşüncemiz yok. Sadece yeni eğitim sisteminde dershanelere olan ihtiyacın giderek azalacağını ama daha çok okullaşma ihtiyacının artacağını düşündük" diye konuştu.

"Bir özendirmeyle teşvikle dershanelerimiz bu birikimlerini okula dönüşme yolunda kullanabilirler mi diye bir düşüncemiz oldu" diyen Arınç, şöyle devam etti:

"Zaman zaman hiç hoş olmayan, doğru da olmayan kapatma gibi ifadeler kullanılmış olabilir ama Allah biliyor, milletimiz de bilsin ki bunları zorla kapatmak veya kapanmaya zorlamak gibi bir düşüncemiz asla yoktur. Bunlar hür teşebbüstür. Aslında çok da kazançlı olmayan bir sektörde iş yapıyorsunuz. Başka yerlere sermaye koymakla daha çok kar etme imkanı varken belki eğitime katkı belki bu alanda ihtisaslaşmış arkadaşlarımızın bir çabası olarak görmek lazım. Kar marjı çok yüksek bir işin içinde değilsiniz. Arkadaşlarımdan biliyorum, dershane sahipleri de var dostlarımız, oraya giden çocuklarımızdan da bilgiler alıyorum. Vatanperver bir hizmetin içindeydiler ama biz de iddiası olan bir hükümetiz. Sağlıkta, ulaşımda, enerjide nasıl bir reformu başardıysak burada da artık dershanelerimizin öğretmenleriyle, çalışanlarıyla imkanı olan binalarımızda veya arsalarımızda okul ihtiyacımızı karşılayabilir miyiz diye bir çabanın içine girildi."

Arınç, "Rasyonel baktığınız zaman da ne olabilir konusu üzerinde bakan arkadaşlarımız, bürokratları çalıştılar, arkadaşlarımızın önerilerini dikkate aldılar ve bir geçiş süreci içinde sektör zarar görmeden acaba bu dönüşüm gerçekleşebilir mi? Bu konuda ocak ayından başlayarak Eylül 2015 tarihi,  öyle bir sistemi düşünerek aklımıza geldi. Bu tarihe kadar hem dershanelerin varlığını sürdürmesi hem de açık lise mi, akademik lise mi, özel kolej mi bunların hangilerinin tercih edileceği konusunda bakanlığımızla müşterek çalışma yapılmasını uygun gördük" değerlendirmesinde bulundu.

"Çok önemli bir sosyalleşme alanı olarak görüyorum"

Dershanelerin sadece test öğreten, test çözümüne yönelik başarıyı veya beceriyi kazandırmaya yönelik unsur olarak görülebileceğini ancak kendisinin dershaneleri gençler için çok önemli bir sosyalleşme alanı olarak gördüğünü belirten Arınç, "Bu çocuklarımız nereye gideceklerdi dershane olmasaydı. Ne yapacaklardı, neyle karşı karşıya kalacaklardı. Meseleye sadece eğitim boyutuyla değil biraz da sosyal, kültürel, aile boyutuyla da değerlendirmemiz gerekiyordu. Şüphesiz test çözme teknikleri mevcut okullarımızın sistemi içerisinde de öğrencilerimize kazandırılabilir. Dolayısıyla dershanelerin bugüne kadar yaptıkları şu kadar yıldan bu yana bu çabalara hem teşekkür etmemiz lazım hem de bundan sonra yine eğitim reformunun parçası olacak şekilde dershanelerin artık bir dönüşüm içinde olması gerekiyor" diye konuştu.

"Bel altına vuruşlar bu vesileyle ortaya çıktı"

Konuyla ilgili ikinci üzüntüsünü paylaşan Arınç, şöyle konuştu:

"Bir fitne kelimesini istemeyerek veya arzu etmeyerek kullandım. Bu iki taraf arasında değil, yani dershaneler camiasından bir fitne çıkarılmış, hükümet tarafından bu fitneye iştirak edilmiş gibi bir algılama çok yanlış olur. Birileri bu tartışma içerisinden bir siyasi sonuç çıkarmış olabilirler. Bunu da nitekim görüyoruz. Bazı yayınlardan, sözlerden, twitlerden görüyoruz. Çok yüz kızartıcı, insanı şaşırtıcı bir takım gelişmeler oldu. Tartışma dershane boyutundan da adeta çıktı. Dolayısıyla dershaneleri temsil eden şu cemaat veya şu şirket veya şu birlik adına bunu söylemiyorum ama birileri durumdan vazife çıkarmak suretiyle iki tarafın karşı karşıya gelişini bir fitne ateşine döndürme gayreti içine girdi. Ne biz hükümet olarak ne dershaneler, bu fitneyi söndürmesi için gayret etmesi lazım. Bunu herkes de rahatlıkla bilmeli. Bel atına vuruşlar bu vesileyle ortaya çıktı. Bir takım yayınların, konuşmaların, hesaplaşmaların dershaneler üzerinden yapılmaması lazım. Çünkü bu bizim gençliğimizle ilgili, eğitimimizle ilgili bir konu. Biz yanlış yapmamaya gayret ediyoruz hükümet olarak ama yanlışımız varsa bunu eleştiriyle, gelip söyleyerek yapabilirsiniz, her zaman kapımız açık. Arkadaşlar bu medeni davranışı gösterdiler. Bir takım insanlardan göremediğimizi ifade edeyim ama başından beri sayın bakanımızla veya başka ilgili arkadaşlarımızla bir araya geldiler ve bugün olumlu bir sonuç meydana geldi. Pazartesi günkü açıklamadan itibaren olumlu herkesin yeni bir ümide kapıldığı, gittikçe artan kızgınlığın ve çatışmanın tamamen bittiğine yönelik işaretler almamız zannediyorum sizleri de bizleri de çok mutlu etti. Dilerim bu yeni anlayış çerçevesinde meseleleri daha da iyi bir işbirliğiyle götürelim."

Dershane temsilcileri

Özel Dershaneler Birliği (ÖZ-DE-BİR) Başkanı Faruk Köprülü de verdiği destek dolayısıyla sektör adına Arınç'a teşekkür etti.

Dershane sahipleri ve çalışanlarının infial içinde olmalarına karşın taşkınlığa izin vermeden yaptıkları işi önemseyerek hareket ettiklerini belirten Köprülü, "Bizi cesaretlendiren, yüreklendiren, tekrar hayata döndüren görüşmeler oldu. Bundan sonraki süreçte birlikte hareket ederek hazırlanacak taslağın birlikte hazırlanacağı olgusu bizi mutlu etmiştir" dedi.

Köprülü, henüz sürecin oluşması noktasında bulunduklarını ve somut bir karar alınmadığını da aktardı.

Tüm Özel Eğitim Kurumları Derneği (TÖDER) Yönetim Kurulu Üyesi Metin Özer, ülkenin gerilimli bir süreç yaşadığını, bundan en çok eğitimcilerin zarar gördüğünü savunarak, dönüşüm için ortaya konulan süre konusunun, meselenin daha sağlıklı yürütülmesine katkı sağlayacağını söyledi.

Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) Genel Başkanı Ahmet Akça ise eğitim reformunu engellemek veya karşı çıkmak gibi bir arzularının hiçbir zaman olmadığını, dershaneciliğin devam etmesi yönünde bir dayatmada da bulunmadıklarını, gençliğin sağlıklı eğitim almasının önemli olduğunu kaydetti.

> Bülent Arınç'tan özür gibi dershane açıklaması

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kendi çocuklarının da dershaneye gittiğini, halen çocukları dershanelerde bulunan milletvekilleri ve bakanlar olduğunu belirterek "Bunlar Türkiye'nin, eğitim sistemimizin bir parçası oldular. Onlara karşı bir husumet içerisinde değiliz. Yani 'dershanelerimiz kötü kurumlardır' haşa böyle bir şey düşünerek bunu ortadan kaldırmak gibi bir kötü düşüncemiz yok.” dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakanlık Merkez Bina'da dershane temsilcilerini kabul etti.

Son günlerde hükümetle dershaneler arasında arzu etmedikleri bir tartışma ortamı doğduğunu belirten Arınç, "Bu tartışma ortamında ne yapmak istediğimiz, neyi, nasıl yapmak istediğimiz doğrusu çok açık olmadı ve bu konu giderek büyüdü ve hoş olmayan bir takım sözler, davranışlar ortaya çıktı" diye konuştu.

Kendi çocuklarının da dershaneye gittiğini, halen çocukları dershanelerde bulunan milletvekilleri ve bakanlar olduğunu belirten Arınç, "Bunlar Türkiye'nin, eğitim sistemimizin bir parçası oldular. Onlara karşı bir husumet içerisinde değiliz. Yani 'dershanelerimiz kötü kurumlardır' haşa böyle bir şey düşünerek bunu ortadan kaldırmak gibi bir kötü düşüncemiz yok. Sadece yeni eğitim sisteminde dershanelere olan ihtiyacın giderek azalacağını ama daha çok okullaşma ihtiyacının artacağını düşündük" diye konuştu.

"Bir özendirmeyle teşvikle dershanelerimiz bu birikimlerini okula dönüşme yolunda kullanabilirler mi diye bir düşüncemiz oldu" diyen Arınç, şöyle devam etti:

"Zaman zaman hiç hoş olmayan, doğru da olmayan kapatma gibi ifadeler kullanılmış olabilir ama Allah biliyor, milletimiz de bilsin ki bunları zorla kapatmak veya kapanmaya zorlamak gibi bir düşüncemiz asla yoktur. Bunlar hür teşebbüstür. Aslında çok da kazançlı olmayan bir sektörde iş yapıyorsunuz. Başka yerlere sermaye koymakla daha çok kar etme imkanı varken belki eğitime katkı belki bu alanda ihtisaslaşmış arkadaşlarımızın bir çabası olarak görmek lazım. Kar marjı çok yüksek bir işin içinde değilsiniz. Arkadaşlarımdan biliyorum, dershane sahipleri de var dostlarımız, oraya giden çocuklarımızdan da bilgiler alıyorum. Vatanperver bir hizmetin içindeydiler ama biz de iddiası olan bir hükümetiz. Sağlıkta, ulaşımda, enerjide nasıl bir reformu başardıysak burada da artık dershanelerimizin öğretmenleriyle, çalışanlarıyla imkanı olan binalarımızda veya arsalarımızda okul ihtiyacımızı karşılayabilir miyiz diye bir çabanın içine girildi."

Arınç, "Rasyonel baktığınız zaman da ne olabilir konusu üzerinde bakan arkadaşlarımız, bürokratları çalıştılar, arkadaşlarımızın önerilerini dikkate aldılar ve bir geçiş süreci içinde sektör zarar görmeden acaba bu dönüşüm gerçekleşebilir mi? Bu konuda ocak ayından başlayarak Eylül 2015 tarihi,  öyle bir sistemi düşünerek aklımıza geldi. Bu tarihe kadar hem dershanelerin varlığını sürdürmesi hem de açık lise mi, akademik lise mi, özel kolej mi bunların hangilerinin tercih edileceği konusunda bakanlığımızla müşterek çalışma yapılmasını uygun gördük" değerlendirmesinde bulundu.

"Çok önemli bir sosyalleşme alanı olarak görüyorum"

Dershanelerin sadece test öğreten, test çözümüne yönelik başarıyı veya beceriyi kazandırmaya yönelik unsur olarak görülebileceğini ancak kendisinin dershaneleri gençler için çok önemli bir sosyalleşme alanı olarak gördüğünü belirten Arınç, "Bu çocuklarımız nereye gideceklerdi dershane olmasaydı. Ne yapacaklardı, neyle karşı karşıya kalacaklardı. Meseleye sadece eğitim boyutuyla değil biraz da sosyal, kültürel, aile boyutuyla da değerlendirmemiz gerekiyordu. Şüphesiz test çözme teknikleri mevcut okullarımızın sistemi içerisinde de öğrencilerimize kazandırılabilir. Dolayısıyla dershanelerin bugüne kadar yaptıkları şu kadar yıldan bu yana bu çabalara hem teşekkür etmemiz lazım hem de bundan sonra yine eğitim reformunun parçası olacak şekilde dershanelerin artık bir dönüşüm içinde olması gerekiyor" diye konuştu.

"Bel altına vuruşlar bu vesileyle ortaya çıktı"

Konuyla ilgili ikinci üzüntüsünü paylaşan Arınç, şöyle konuştu:

"Bir fitne kelimesini istemeyerek veya arzu etmeyerek kullandım. Bu iki taraf arasında değil, yani dershaneler camiasından bir fitne çıkarılmış, hükümet tarafından bu fitneye iştirak edilmiş gibi bir algılama çok yanlış olur. Birileri bu tartışma içerisinden bir siyasi sonuç çıkarmış olabilirler. Bunu da nitekim görüyoruz. Bazı yayınlardan, sözlerden, twitlerden görüyoruz. Çok yüz kızartıcı, insanı şaşırtıcı bir takım gelişmeler oldu. Tartışma dershane boyutundan da adeta çıktı. Dolayısıyla dershaneleri temsil eden şu cemaat veya şu şirket veya şu birlik adına bunu söylemiyorum ama birileri durumdan vazife çıkarmak suretiyle iki tarafın karşı karşıya gelişini bir fitne ateşine döndürme gayreti içine girdi. Ne biz hükümet olarak ne dershaneler, bu fitneyi söndürmesi için gayret etmesi lazım. Bunu herkes de rahatlıkla bilmeli. Bel atına vuruşlar bu vesileyle ortaya çıktı. Bir takım yayınların, konuşmaların, hesaplaşmaların dershaneler üzerinden yapılmaması lazım. Çünkü bu bizim gençliğimizle ilgili, eğitimimizle ilgili bir konu. Biz yanlış yapmamaya gayret ediyoruz hükümet olarak ama yanlışımız varsa bunu eleştiriyle, gelip söyleyerek yapabilirsiniz, her zaman kapımız açık. Arkadaşlar bu medeni davranışı gösterdiler. Bir takım insanlardan göremediğimizi ifade edeyim ama başından beri sayın bakanımızla veya başka ilgili arkadaşlarımızla bir araya geldiler ve bugün olumlu bir sonuç meydana geldi. Pazartesi günkü açıklamadan itibaren olumlu herkesin yeni bir ümide kapıldığı, gittikçe artan kızgınlığın ve çatışmanın tamamen bittiğine yönelik işaretler almamız zannediyorum sizleri de bizleri de çok mutlu etti. Dilerim bu yeni anlayış çerçevesinde meseleleri daha da iyi bir işbirliğiyle götürelim."

Dershane temsilcileri

Özel Dershaneler Birliği (ÖZ-DE-BİR) Başkanı Faruk Köprülü de verdiği destek dolayısıyla sektör adına Arınç'a teşekkür etti.

Dershane sahipleri ve çalışanlarının infial içinde olmalarına karşın taşkınlığa izin vermeden yaptıkları işi önemseyerek hareket ettiklerini belirten Köprülü, "Bizi cesaretlendiren, yüreklendiren, tekrar hayata döndüren görüşmeler oldu. Bundan sonraki süreçte birlikte hareket ederek hazırlanacak taslağın birlikte hazırlanacağı olgusu bizi mutlu etmiştir" dedi.

Köprülü, henüz sürecin oluşması noktasında bulunduklarını ve somut bir karar alınmadığını da aktardı.

Tüm Özel Eğitim Kurumları Derneği (TÖDER) Yönetim Kurulu Üyesi Metin Özer, ülkenin gerilimli bir süreç yaşadığını, bundan en çok eğitimcilerin zarar gördüğünü savunarak, dönüşüm için ortaya konulan süre konusunun, meselenin daha sağlıklı yürütülmesine katkı sağlayacağını söyledi.

Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) Genel Başkanı Ahmet Akça ise eğitim reformunu engellemek veya karşı çıkmak gibi bir arzularının hiçbir zaman olmadığını, dershaneciliğin devam etmesi yönünde bir dayatmada da bulunmadıklarını, gençliğin sağlıklı eğitim almasının önemli olduğunu kaydetti.

Son Güncelleme: Çarşamba, 04 Aralık 2013 17:02

Gösterim: 2381

İstanbul'da İbn-i Haldun adıyla kurulacak vakıf üniversitesinin kurucuları arasında Başbakan Erdoğan'ın oğlu, kızı ve akrabalarının da olduğu belirtildi

Başbakan Erdoğan'ın oğlu, kızı ve akrabalarının da üyeleri arasında bulunduğu bir vakıf, İstanbul'da İbn-i Haldun adıyla üniversite kuruyor. Üniversite, başkanlığını Erdoğan'ın yakın arkadaşı Ahmet Ergün'ün yaptığı Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) tarafından kurulacak. Vakıfta, AKP milletvekilleri ve Belediye başkanları da bulunuyor.

Adını modern tarih yazımı ile sosyolojinin öncülerinden kabul edilen ve 14. yüzyılda Tunus'ta yaşayan ünlü düşünür İbn-i Haldun'dan alan üniversite, sadece eğitim ve sosyal bilimler alanında eğitim verecek. İstanbul'da kurulacak üniversite için yer arayışı sürerken, yasa tasarısı da Meclis'e sunuldu.

Yasa tasarısı Meclis'te

İbn-i Haldun Vakıf Üniversitesi'nin kuruluşunu öngören YÖK Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun Tasarısı dün TBMM'ye sunuldu. 2 maddelik kanun tasarısında, Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı tarafından kurulacak olan vakıf üniversitesinde; Eğitim Bilimleri, İletişim, İnsan ve Toplum Bilimleri, Hukuk, Siyasal Bilgiler, Sosyal Bilimler ve Eğitim Bilimleri fakülteleri bulunacağı hükmü yer aldı. Tasarının Meclis'te kabul edilerek yasalaşmasının ardından yeni üniversitenin tüzel kişiliği oluşacak.

Mahafazakar özelliği ile dikkat çeken TÜRGEV tarafından kurulacak üniversite yerleşkesi için İstanbul'da yer arandığı öğrenildi. TÜRGEV'in Yönetimi Kurulu Başkanı Erdoğan'ın yakın arkadaşları içinde yer alan Ahmet Ergün. Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan, Vakfın Yönetim Kurulu üyeleri arasında yer alıyor. Başbakan'ın kızı Esra Albayrak ise vakfın sadece genel kurul üyesi. Vakfın genel kurul üyeleri arasında şu isimler de yer alıyor:

"Serhat Albayrak (Başbakan Erdoğan’ın damadının ağabeyi), Reyhan Uzuner (Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın kayınvalidesi), Ziya İlgen (Başbakan Erdoğan’ın eniştesi), Şule Albayrak (Başbakan Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak’ın eltisi), Bülent Turan (AKP İstanbul Milletvekili), Hasan Can (AKP’li Ümraniye Belediye Başkanı), Mevlüt Uysal (AKP’li Başakşehir Belediye Başkanı), Mustafa Demir (AKP’li Fatih Belediye Başkanı), Mehmet Doğan Kubat (AKP İstanbul Milletvekili), Mustafa Ataş (AKP İstanbul Milletvekili), Yasemin Solmaz (Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen İşadamı Remzi Gür’ün kızı), Zeynep Feyza Eker Ayhan (Tarım Bakanı Mehdi Eker’in kızı).

Vakfın misyonu ile vizyonu şöyle tanımlanıyor:

*Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin maddi, manevi, kültürel, sanatsal, edebi, teknik, sosyal ve sportif alanlardaki eğitimine, öğretimine ve tekamülüne katkıda bulunmak, gençleri gelecekte üstlenecekleri görevlerin önemi konusunda bilinçlendirmek, yaşam ve eğitim kalitelerini yükseltmek, özgüvenlerini pekiştirmek, dünya gençliği arasında farkedilir duruma gelmelerini sağlamaktır.

*TÜRGEV'i eğitim ve kültür alanında uluslararası standartlarda kaliteli ve modern hizmet veren,uluslararası sivil toplum kuruluşları arasında etkili ve prestij sahibi olan bir kurum haline getirmektir.

Kız yurtları

Yeni üniversiteyi kuracak olan vakıf aynı zamanda şu kız yurtlarını da işletiyor:

Hayriye-Cemal Gülbaran Orta Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Başakşehir Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Hüma Hatun Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Cerrahpaşa Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Hadımköy Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Hasanpaşa Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Şule Yüksel Şenler Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

İsminaz Şahin Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Kaynak Milliyet

> Erdoğan ailesi üniversite kuruyor

İstanbul'da İbn-i Haldun adıyla kurulacak vakıf üniversitesinin kurucuları arasında Başbakan Erdoğan'ın oğlu, kızı ve akrabalarının da olduğu belirtildi

Başbakan Erdoğan'ın oğlu, kızı ve akrabalarının da üyeleri arasında bulunduğu bir vakıf, İstanbul'da İbn-i Haldun adıyla üniversite kuruyor. Üniversite, başkanlığını Erdoğan'ın yakın arkadaşı Ahmet Ergün'ün yaptığı Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) tarafından kurulacak. Vakıfta, AKP milletvekilleri ve Belediye başkanları da bulunuyor.

Adını modern tarih yazımı ile sosyolojinin öncülerinden kabul edilen ve 14. yüzyılda Tunus'ta yaşayan ünlü düşünür İbn-i Haldun'dan alan üniversite, sadece eğitim ve sosyal bilimler alanında eğitim verecek. İstanbul'da kurulacak üniversite için yer arayışı sürerken, yasa tasarısı da Meclis'e sunuldu.

Yasa tasarısı Meclis'te

İbn-i Haldun Vakıf Üniversitesi'nin kuruluşunu öngören YÖK Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun Tasarısı dün TBMM'ye sunuldu. 2 maddelik kanun tasarısında, Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı tarafından kurulacak olan vakıf üniversitesinde; Eğitim Bilimleri, İletişim, İnsan ve Toplum Bilimleri, Hukuk, Siyasal Bilgiler, Sosyal Bilimler ve Eğitim Bilimleri fakülteleri bulunacağı hükmü yer aldı. Tasarının Meclis'te kabul edilerek yasalaşmasının ardından yeni üniversitenin tüzel kişiliği oluşacak.

Mahafazakar özelliği ile dikkat çeken TÜRGEV tarafından kurulacak üniversite yerleşkesi için İstanbul'da yer arandığı öğrenildi. TÜRGEV'in Yönetimi Kurulu Başkanı Erdoğan'ın yakın arkadaşları içinde yer alan Ahmet Ergün. Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan, Vakfın Yönetim Kurulu üyeleri arasında yer alıyor. Başbakan'ın kızı Esra Albayrak ise vakfın sadece genel kurul üyesi. Vakfın genel kurul üyeleri arasında şu isimler de yer alıyor:

"Serhat Albayrak (Başbakan Erdoğan’ın damadının ağabeyi), Reyhan Uzuner (Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın kayınvalidesi), Ziya İlgen (Başbakan Erdoğan’ın eniştesi), Şule Albayrak (Başbakan Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak’ın eltisi), Bülent Turan (AKP İstanbul Milletvekili), Hasan Can (AKP’li Ümraniye Belediye Başkanı), Mevlüt Uysal (AKP’li Başakşehir Belediye Başkanı), Mustafa Demir (AKP’li Fatih Belediye Başkanı), Mehmet Doğan Kubat (AKP İstanbul Milletvekili), Mustafa Ataş (AKP İstanbul Milletvekili), Yasemin Solmaz (Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen İşadamı Remzi Gür’ün kızı), Zeynep Feyza Eker Ayhan (Tarım Bakanı Mehdi Eker’in kızı).

Vakfın misyonu ile vizyonu şöyle tanımlanıyor:

*Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin maddi, manevi, kültürel, sanatsal, edebi, teknik, sosyal ve sportif alanlardaki eğitimine, öğretimine ve tekamülüne katkıda bulunmak, gençleri gelecekte üstlenecekleri görevlerin önemi konusunda bilinçlendirmek, yaşam ve eğitim kalitelerini yükseltmek, özgüvenlerini pekiştirmek, dünya gençliği arasında farkedilir duruma gelmelerini sağlamaktır.

*TÜRGEV'i eğitim ve kültür alanında uluslararası standartlarda kaliteli ve modern hizmet veren,uluslararası sivil toplum kuruluşları arasında etkili ve prestij sahibi olan bir kurum haline getirmektir.

Kız yurtları

Yeni üniversiteyi kuracak olan vakıf aynı zamanda şu kız yurtlarını da işletiyor:

Hayriye-Cemal Gülbaran Orta Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Başakşehir Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Hüma Hatun Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Cerrahpaşa Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Hadımköy Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Hasanpaşa Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Şule Yüksel Şenler Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

İsminaz Şahin Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu

Kaynak Milliyet

Son Güncelleme: Çarşamba, 04 Aralık 2013 13:44

Gösterim: 2614

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, OECD'nin 2012 PISA Eğitim Raporu'nu yorumladı.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, PISA raporuna ilişkin, ''Yeteri kadar yükselmiş değiliz ama 2006'dan bu yana üç alanda ciddi bir yükseliş eğilimine girdiğimiz görünüyor. Fakat bu bir avuntu olmamalı, başka gerekleri var. Onları da yerine getirmeye çalışıyoruz'' dedi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın (PISA) 65 ülkedeki öğrenci performansıyla ilgili hazırladığı, 2003'te matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarında "düşük performanslı" OECD ülkeleri arasında yer alan Türkiye'nin, 2012'de her üç alanda da ortalama 4 puanlık artışla ilerleme kaydettiğine ilişkin raporunu değerlendirdi.

Bakan Avcı, Ekim ayının ilk haftasında İstanbul'da OECD Eğitim Bakanları Toplantısı yapıldığını anımsattı. O dönem henüz PISA sonuçlarının açıklanmadığını ifade eden Avcı, "Fakat orada OECD Genel Sekreteri, basın toplantısında arkadaşlarımızın sorusu üzerine,  'Şimdi sonuçları açıklayamam ama şimdiden şunu söyleyebilirim, Türkiye bu PISA sonuçlarının yükselen yıldızı' demişti. Bunu neye dayanarak söylediğini resmi sonuçlar açıklandıktan sonra görüyoruz. Biz, OECD ortalamalarının altındayız, daha yapacak çok işimiz var" diye konuştu.

PISA 2012 uygulamasına 65 ülkenin katıldığını, okuma, fen ve matematik alanlarında performansların değerlendirildiğini aktaran Avcı, Türkiye'nin bu performans sıralamalarında 40'lı sıralarda yer aldığını hatırlattı. Avcı, şunları söyledi:

"Fakat burada önemli olan ve Genel Sekreter'in bir başarı olarak önceden haber verdiği konu, Türkiye'nin bu alanlardaki yükseliş hızı. Evet, henüz yeteri kadar yükselmiş değiliz ama apaçık görünen 2006'dan bu yana bu üç alanda da ciddi bir yükseliş eğilimine girdiğimiz. Ama bu bir avuntu olmamalı.

Bunun başka gerekleri var. Onları da şüphesiz yerine getirmek için çalışıyoruz. Sabahtan beri arkadaşlarımızla bunu sadece genel bir değerlendirme olarak değil aynı zamanda eksikliklerimizi de gördüğümüz özeleştiri fırsatı olarak görüyoruz. Öyle de görmemiz lazım.

Kendimize de haksızlık etmeyelim, okullarımıza, öğretmenlerimize haksızlık etmeyelim. Ben bütün öğretmenlerimize 2006 yılından bu yana gösterdikleri bu yükseliş trendi için çok teşekkür ediyorum. İyi gidiyoruz. Daha da hızlanmamız lazım. Özellikle sevindirici olan, dilimlere baktığımız zaman, bu yükseliş trendi yani çocuklarımızın başarı grafiğindeki yükseliş üst gruplarda daha az.

Orada daha az hızla yükseliyoruz ama alt gruplarda, dezavantajlı gruplarda, sosyo ekonomik bakımdan daha dar gelirli kesimlere yönelik eğitim programlarında ve çocuklarımızda daha hızlı bir yükseliş görülüyor. En dezavantajlı gruplarla avantajlı gruplar arasındaki farkı OECD ölçülerine göre en hızlı kapatan ülke biziz. Bu çok önemli bir başarı."

OECD, 65 ülkedeki öğrenci performansıyla ilgili hazırladığı değerlendirme raporuna göre, 2003'te matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarında "düşük performanslı" OECD ülkeleri arasında yer alan Türkiye, 2012'de her üç alanda da ortalama 4 puanlık artışla ilerleme kaydetti.

Türkiye, OECD 2012 raporunda, matematik alanında 65 ülke arasında 42, okumada 41, fen bilimlerinde ise 45. sırada yer aldı. Çin-Şangay her üç alanda da birinci gelirken, son sıraları Arjantin, Kazakistan ve Endonezya paylaştı.

> Milli Eğitim Bakanı Avcı PISA raporunu yorumladı

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, OECD'nin 2012 PISA Eğitim Raporu'nu yorumladı.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, PISA raporuna ilişkin, ''Yeteri kadar yükselmiş değiliz ama 2006'dan bu yana üç alanda ciddi bir yükseliş eğilimine girdiğimiz görünüyor. Fakat bu bir avuntu olmamalı, başka gerekleri var. Onları da yerine getirmeye çalışıyoruz'' dedi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın (PISA) 65 ülkedeki öğrenci performansıyla ilgili hazırladığı, 2003'te matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarında "düşük performanslı" OECD ülkeleri arasında yer alan Türkiye'nin, 2012'de her üç alanda da ortalama 4 puanlık artışla ilerleme kaydettiğine ilişkin raporunu değerlendirdi.

Bakan Avcı, Ekim ayının ilk haftasında İstanbul'da OECD Eğitim Bakanları Toplantısı yapıldığını anımsattı. O dönem henüz PISA sonuçlarının açıklanmadığını ifade eden Avcı, "Fakat orada OECD Genel Sekreteri, basın toplantısında arkadaşlarımızın sorusu üzerine,  'Şimdi sonuçları açıklayamam ama şimdiden şunu söyleyebilirim, Türkiye bu PISA sonuçlarının yükselen yıldızı' demişti. Bunu neye dayanarak söylediğini resmi sonuçlar açıklandıktan sonra görüyoruz. Biz, OECD ortalamalarının altındayız, daha yapacak çok işimiz var" diye konuştu.

PISA 2012 uygulamasına 65 ülkenin katıldığını, okuma, fen ve matematik alanlarında performansların değerlendirildiğini aktaran Avcı, Türkiye'nin bu performans sıralamalarında 40'lı sıralarda yer aldığını hatırlattı. Avcı, şunları söyledi:

"Fakat burada önemli olan ve Genel Sekreter'in bir başarı olarak önceden haber verdiği konu, Türkiye'nin bu alanlardaki yükseliş hızı. Evet, henüz yeteri kadar yükselmiş değiliz ama apaçık görünen 2006'dan bu yana bu üç alanda da ciddi bir yükseliş eğilimine girdiğimiz. Ama bu bir avuntu olmamalı.

Bunun başka gerekleri var. Onları da şüphesiz yerine getirmek için çalışıyoruz. Sabahtan beri arkadaşlarımızla bunu sadece genel bir değerlendirme olarak değil aynı zamanda eksikliklerimizi de gördüğümüz özeleştiri fırsatı olarak görüyoruz. Öyle de görmemiz lazım.

Kendimize de haksızlık etmeyelim, okullarımıza, öğretmenlerimize haksızlık etmeyelim. Ben bütün öğretmenlerimize 2006 yılından bu yana gösterdikleri bu yükseliş trendi için çok teşekkür ediyorum. İyi gidiyoruz. Daha da hızlanmamız lazım. Özellikle sevindirici olan, dilimlere baktığımız zaman, bu yükseliş trendi yani çocuklarımızın başarı grafiğindeki yükseliş üst gruplarda daha az.

Orada daha az hızla yükseliyoruz ama alt gruplarda, dezavantajlı gruplarda, sosyo ekonomik bakımdan daha dar gelirli kesimlere yönelik eğitim programlarında ve çocuklarımızda daha hızlı bir yükseliş görülüyor. En dezavantajlı gruplarla avantajlı gruplar arasındaki farkı OECD ölçülerine göre en hızlı kapatan ülke biziz. Bu çok önemli bir başarı."

OECD, 65 ülkedeki öğrenci performansıyla ilgili hazırladığı değerlendirme raporuna göre, 2003'te matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarında "düşük performanslı" OECD ülkeleri arasında yer alan Türkiye, 2012'de her üç alanda da ortalama 4 puanlık artışla ilerleme kaydetti.

Türkiye, OECD 2012 raporunda, matematik alanında 65 ülke arasında 42, okumada 41, fen bilimlerinde ise 45. sırada yer aldı. Çin-Şangay her üç alanda da birinci gelirken, son sıraları Arjantin, Kazakistan ve Endonezya paylaştı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 04 Aralık 2013 15:51

Gösterim: 1753

PISA 2012 Eğitim Raporu’nu değerlendiren uzmanlar, genel ortalamada Türkiye’nin, her zaman olduğu gibi bu sene de OECD ülkelerinin ortalamasının altında kaldığını belirtiyor

PISA 2012 Raporu’nu değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sinem Vatanartıran ve New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Şirin, sıralamaların 2009 PISA sonuçlarıyla neredeyse birebir örtüştüğünü, genel ortalamada Türkiye’nin, her zaman olduğu gibi bu sene de OECD ülkelerinin ortalamasının altında kaldığını belirtiyor. Doç. Dr. Selçuk Şirin, Türkiye’nin 2003’ten bu yana genel ortalamasının yıllık yüzde 3 oranda arttığını ancak bu artışın öğrencilerin üst düzey matematiksel becerilerine yansımadığını ifade ediyor. Şirin; “2003’te benzer sonuçlara sahip olup 2012’de gerisinde kaldığımız iki ülke var: Uruguay ve Tayland. Ancak maalesef, 2003’te benzer sonuçlara sahip olup 2012’de önüne geçtiğimiz bir ülke yok” diyor.

PISA 2012 Matematik sonuçları

Çok temel matematiksel işlemlerin ve sorgulamaların yapıldığını gösteren Seviye 1 ve Seviye 1 Altına giren öğrencilerimizin oranı, yüzde 42. OECD ortalaması ise yüzde 22. Yrd. Doç. Dr. Sinem Vatanartıran “Bizim öğrencilerimizin neredeyse yarısına yakını ancak temel matematiksel kavramları kolaylıkla kullanabildikleri sorularda daha başarılılar. Ancak daha karmaşık ilişkiler kurmaları gereken, daha üst düzey sorgulama, analiz ve yorum yapmaları gereken sorularda, yani Seviye 5 ve Seviye 6’nın toplamında öğrencilerimizin sadece yüzde 5.9’u başarılı. Sadece Seviye 6’ya bakarsak, yüzde 1 gibi vahim bir oran çıkıyor karşımıza” diyor. Bu oran, benzeri şekilde PISA Okuma ve PISA Fen sonuçlarında da yüzde 5’in altında kalıyor. Yani PISA’nın tüm sınavlarında, Seviye 5 ve üstü başarı gösterebilen öğrencilerimizin oranı yüzde 5’in altında. Peki bu oran diğer ülkelerde nasıl? Şangay’daki öğrencilerin yüzde 30,8’i Seviye 6’da. Singapurlu öğrencilerin yüzde 20’si Seviye 6’da. Bizdeki durumun tam tersine, Şangay’da öğrencilerin yüzde 1’i Seviye 1 Altında. Öğrencilerimizin büyük çoğunluğu yani yüzde 67’si Seviye 1 Altı, Seviye 1 ve Seviye 2’de.

PISA 2012 Okuma becerileri sonuçları

Okuma becerileri de aynen matematikte olduğu gibi seviyelere ayrılıyor. Burada seviyeler, 6, 5, 4, 3, 2, 1a, 1b ve 1b’nin Altı olarak 8 seviyeye ayrılıyor. Seviye 6, çok sayıda çıkarımın yapılması, detaylı mukayese ve karşılaştırmaların yapılması, birden fazla ve uzun metin arasında bağlantılar kurabilme gibi üst düzey okuma becerilerini içeriyor. Seviye 5 de aynı şekilde fakat daha kısa metinlerde bu becerilerin kullanımını içeriyor. OECD ortalaması, Seviye 5 ve Seviye 6’da bulunan toplam öğrenci yüzdesi, OECD ortalaması yüzde 6. Ancak bu oran Şangay’da yüzde 25, Singapur, Japonya, Hong Kong’da yüzde 15’in üstünde. Şangay’da öğrencilerin yüzde 77’si Seviye 3 ve üzerinde. Türkiye’de Seviye 6’da bulunan öğrenci yüzdesi neredeyse 0, çünkü %1’in altında. Seviye 5 ise yüzde 2’nin biraz üstünde. Türkiye’de öğrencilerin yüzde 30’u okuma becerilerinde Seviye 3’te, yüzde 30’u Seviye 2’de. Yüzde 22’si ise Seviye 1 ve altında. Türkiye gibi Seviye 5 ve 6’da yüzde 5’ten daha az öğrencisi olan ülkeler, Kolombiya, Arjantin, Endonezya, Katar, Peru, Ürdün, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Sırbistan gibi ülkeler.

PISA 2012 Fen bilimleri sonuçları

Fen alanında ise 6 farklı seviye var. Matematik ve Okuma oranlarında olduğu gibi, bu alanda da Türkiye’den sınava giren öğrencilerin çok küçük bir yüzdesi Seviye 5 ve 6’da. Seviye 6, yani üst düzey bilimsel düşünme becerilerine sahip öğrencilerin oranı yaklaşık yüzde 0. Bu durumda bulunan diğer ülkeler Arnavutluk, Malezya, Peru, Romanya, Tunus, Uruguay, Şili, Brezilya, Ürdün ve Endonezya. Şangay’da bu oran yüzde 4. Ancak Şangay’da Seviye 5 ve 6’nın toplam yüzdesi yüzde 25. Yaklaşık yüzde 30’u ise Seviye 4’te. Yani öğrencilerinin yüzde 60’a yakını, Seviye 4 ve üzerinde bilimsel becerilere sahip. Estonya 2. Sırada, yüzde 40’dan biraz fazlası Seviye 4 ve üstünde. Seviye 4 ve üstünün OECD ortalaması, yüzde 28. Ancak Türkiye’de Seviye 5 ve 6’nın toplamı yüzde 3. Seviye 4 ve üstü becerilere sahip öğrenci oranı OECD’nin de altında, yaklaşık yüzde 14. Türkiye’de öğrencilerin yüzde 24’ü en temel beceriler olan Seviye 1 ve Seviye 1 Altında. Öğrencilerin yüzde 60’ı Seviye 2 ve altında.

Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı: Sonuçlar olumlu

Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı Prof. Dr. Johanna Wanka, OECD 2012 Öğrenci Performans Raporu'na (PİSA)  ilişkin, "OECD araştırmasında ilerleme kaydeden ülkelere arasında Almanya'nın yanı sıra Türkiye ve Meksika'da yer alıyor. Bu ülkelerde 2000 yılından bu yana öğrencilerin performansı arttı" dedi.

Prof. Dr. Wanka, Federal Basın Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında yapılan basın toplantısında,  Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD), 65 ülkedeki öğrenci performansıyla ilgili hazırladığı 2012 Öğrenci Performans Raporu'nun sonuçlarını olumlu bulduğunu söyledi.

2000 yılındaki "PİSA" araştırmasında Almanya ile ilgili verilere dikkati çeken Wanka, bunun eğitim konusunda ülkesinin uyanmasına önlem almasına neden olduğunu bildirdi. Wanka, Almanya'nın matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarında OECD ortalamasının üstünde olduğunu, fen biliminde de Alman öğrencilerinin üst sıralarıda yer aldığını kaydetti. 

Matematik dalında Almanya'dan daha iyi olan ülkelerin Japonya, Güney Kore, Hollanda, Estonya ve İsviçre olduğunu vurgulayan Wanka, özellikle sosyo-ekonomik durumu düşük  ailelerin çocuklarının eğitimdeki performansını arttırdığını dile getirdi.

Bu şekilde söz konusu ailelerin çocuklarının üniversiteye hazırlık imkanı sunan liselere gidebildiğini belirten Wanka, OECD araştırmasında ilerleme kaydeden ülkelere arasında Almanya'nın yanı sıra Türkiye ve Meksika'nın da olduğunu vurgulayarak, ''Bu ülkelerde 2000 yılından bu yana öğrencilerin performansı arttı" değerlendirmesinde bulundu.

Wanka, ayrıca Almanya'da eğitimde adaletli olmaya doğru pozitif bir gelişme kaydedildiğini vurgulandı.

"Pisa" araştırmasından sorumlu OECD Eğitim Müdürü Barbara İschinger, Alman öğrencilerinin tüm alanlarda OECD ortalamasından daha iyi olduğunu, 2012'de Almanya'da başarısı sıralamasında kötü olan öğrencilerin oranının yüzde 10 olduğunu belirterek, 2003'e göre bu öğrencilerin başarısının da arttığını ifade etti.

İschinger, "Almanya matematik alanında çok başarılı öğrencilere sahip. 15 yaş grubunun yüzde 17'si stratejik düşünmeyi ve zor ödevler için uygun modeller bulmayı başarabiliyor. OECD ortalamasında sadece öğrencilerin yüzde 13'ü bunu yapabiliyor'' diye konuştu.

2000 yılında yapılan ilk PİSA araştırmasında, Almanya'nın en büyük eksikliğinin eğitimde fırsat eşitsizliği konusunda olduğunu hatırlatan İschinger, bu eşitsizliğin hala var olduğunu ancak OECD ortalamasına göre gerileme kaydettiğini bildirdi. 

İschinger, hükümetin fırsat eşitliği sağlaması gerektiğini belirterek, Avustralya, Kanada, Estonya ve Finlandiya gibi ülkelerde sosyal olarak dezavantajlı durumda olan öğrencilerin, kendilerinden daha iyi durumda olan öğrenciler ile benzer sonuçlar elde ettiğini dile getirdi.

Özellikle matematik alanında kullanılmayan potansiyelin olduğunu vurgulayan İschinger, kız öğrencilerin, matematikte erkeklere göre daha kötü sonuçlar elde ettiğini, Almanya'da kızların, erkeklerden ortalama 14 puan geride kaldığını belirtti. 

"Kız öğrencileri matematiğe daha olumsuz bakıyorlar. Matematikten korktuklarını da söylüyorlar" diyen İschinger, Finlandiya, İsveç ve Rusya gibi ülkelerde kız öğrencileri matematik alanında erkeklerden daha iyi olduklarını da görüldüğünü ifade etti. 

Almanya Eyaletler Eğitim Bakanlıkları Konseyi Başkanı Stephan Dorgerloh, Almanya'nın tüm alanlarda OECD ortalamasının üstünde sonuç elde ettiğini ve bu yolda devam edilmesi gerektiğini bildirdi. 

"Üst gruplara yaklaştık. Fen bilimlerinde üst gruplardayız. Özellikle sosyal köken ve eğitim başarısı arasındaki makasın daralması olumlu bir gelişme" diyen Dorgerloh, eğitimde adaleti sağlamak için daha çok çaba sarfedilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

PISA hakkında

PISA bireysel olarak öğrencileri yarıştırmaktan ziyade ülke eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi yetiştirdiğini ölçmek üzere geliştirilmiştir. Testler yalnızca bilgi düzeyini ölçmez aynı zamanda muhakeme, analiz ve sentez becerilerini de ölçer. PISA soruları gerçek yaşam koşullarından hareket eder ve ülkelerin insan gücü kalitesini ortaya koyar.

PISA Türkiye

Türkiye 2003’ten beri düzenli olarak PISA’ya katılan ülkeler arasındadır. 2012 PISA sınavına TUİK NUTS1 sistemine göre 12 istatistik bölgesini temsil eden öğrenciler katılmıştır.

PISA soruları üniteye bağlı senaryolardan oluşmaktadır. Her bir ünitede metinler, şekiller, tablolar ve/veya grafiklerden oluşan ortak bir madde kökü ile ardından gelen metnin, şeklin, tablonun ya da grafiğin farklı yönleri ile ilgili maddeler bulunmaktadır.   Bu maddelerin yarısı ya tam çoktan seçmeli ya da yarı (“evet/hayır”, veya “katılıyorum/katılmıyorum”) çoktan seçmeli sorulardan oluşmaktadır. Kalan sorular ise, öğrencilerin kısa ya da uzun, kendi yanıtlarını oluşturmalarının istendiği açık uçlu maddelerdir. Puanlama uzman kişiler tarafından yapılmaktadır.

> Uzmanlar, PISA 2012 Eğitim Raporu’nu değerlendirdi

PISA 2012 Eğitim Raporu’nu değerlendiren uzmanlar, genel ortalamada Türkiye’nin, her zaman olduğu gibi bu sene de OECD ülkelerinin ortalamasının altında kaldığını belirtiyor

PISA 2012 Raporu’nu değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sinem Vatanartıran ve New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Şirin, sıralamaların 2009 PISA sonuçlarıyla neredeyse birebir örtüştüğünü, genel ortalamada Türkiye’nin, her zaman olduğu gibi bu sene de OECD ülkelerinin ortalamasının altında kaldığını belirtiyor. Doç. Dr. Selçuk Şirin, Türkiye’nin 2003’ten bu yana genel ortalamasının yıllık yüzde 3 oranda arttığını ancak bu artışın öğrencilerin üst düzey matematiksel becerilerine yansımadığını ifade ediyor. Şirin; “2003’te benzer sonuçlara sahip olup 2012’de gerisinde kaldığımız iki ülke var: Uruguay ve Tayland. Ancak maalesef, 2003’te benzer sonuçlara sahip olup 2012’de önüne geçtiğimiz bir ülke yok” diyor.

PISA 2012 Matematik sonuçları

Çok temel matematiksel işlemlerin ve sorgulamaların yapıldığını gösteren Seviye 1 ve Seviye 1 Altına giren öğrencilerimizin oranı, yüzde 42. OECD ortalaması ise yüzde 22. Yrd. Doç. Dr. Sinem Vatanartıran “Bizim öğrencilerimizin neredeyse yarısına yakını ancak temel matematiksel kavramları kolaylıkla kullanabildikleri sorularda daha başarılılar. Ancak daha karmaşık ilişkiler kurmaları gereken, daha üst düzey sorgulama, analiz ve yorum yapmaları gereken sorularda, yani Seviye 5 ve Seviye 6’nın toplamında öğrencilerimizin sadece yüzde 5.9’u başarılı. Sadece Seviye 6’ya bakarsak, yüzde 1 gibi vahim bir oran çıkıyor karşımıza” diyor. Bu oran, benzeri şekilde PISA Okuma ve PISA Fen sonuçlarında da yüzde 5’in altında kalıyor. Yani PISA’nın tüm sınavlarında, Seviye 5 ve üstü başarı gösterebilen öğrencilerimizin oranı yüzde 5’in altında. Peki bu oran diğer ülkelerde nasıl? Şangay’daki öğrencilerin yüzde 30,8’i Seviye 6’da. Singapurlu öğrencilerin yüzde 20’si Seviye 6’da. Bizdeki durumun tam tersine, Şangay’da öğrencilerin yüzde 1’i Seviye 1 Altında. Öğrencilerimizin büyük çoğunluğu yani yüzde 67’si Seviye 1 Altı, Seviye 1 ve Seviye 2’de.

PISA 2012 Okuma becerileri sonuçları

Okuma becerileri de aynen matematikte olduğu gibi seviyelere ayrılıyor. Burada seviyeler, 6, 5, 4, 3, 2, 1a, 1b ve 1b’nin Altı olarak 8 seviyeye ayrılıyor. Seviye 6, çok sayıda çıkarımın yapılması, detaylı mukayese ve karşılaştırmaların yapılması, birden fazla ve uzun metin arasında bağlantılar kurabilme gibi üst düzey okuma becerilerini içeriyor. Seviye 5 de aynı şekilde fakat daha kısa metinlerde bu becerilerin kullanımını içeriyor. OECD ortalaması, Seviye 5 ve Seviye 6’da bulunan toplam öğrenci yüzdesi, OECD ortalaması yüzde 6. Ancak bu oran Şangay’da yüzde 25, Singapur, Japonya, Hong Kong’da yüzde 15’in üstünde. Şangay’da öğrencilerin yüzde 77’si Seviye 3 ve üzerinde. Türkiye’de Seviye 6’da bulunan öğrenci yüzdesi neredeyse 0, çünkü %1’in altında. Seviye 5 ise yüzde 2’nin biraz üstünde. Türkiye’de öğrencilerin yüzde 30’u okuma becerilerinde Seviye 3’te, yüzde 30’u Seviye 2’de. Yüzde 22’si ise Seviye 1 ve altında. Türkiye gibi Seviye 5 ve 6’da yüzde 5’ten daha az öğrencisi olan ülkeler, Kolombiya, Arjantin, Endonezya, Katar, Peru, Ürdün, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Sırbistan gibi ülkeler.

PISA 2012 Fen bilimleri sonuçları

Fen alanında ise 6 farklı seviye var. Matematik ve Okuma oranlarında olduğu gibi, bu alanda da Türkiye’den sınava giren öğrencilerin çok küçük bir yüzdesi Seviye 5 ve 6’da. Seviye 6, yani üst düzey bilimsel düşünme becerilerine sahip öğrencilerin oranı yaklaşık yüzde 0. Bu durumda bulunan diğer ülkeler Arnavutluk, Malezya, Peru, Romanya, Tunus, Uruguay, Şili, Brezilya, Ürdün ve Endonezya. Şangay’da bu oran yüzde 4. Ancak Şangay’da Seviye 5 ve 6’nın toplam yüzdesi yüzde 25. Yaklaşık yüzde 30’u ise Seviye 4’te. Yani öğrencilerinin yüzde 60’a yakını, Seviye 4 ve üzerinde bilimsel becerilere sahip. Estonya 2. Sırada, yüzde 40’dan biraz fazlası Seviye 4 ve üstünde. Seviye 4 ve üstünün OECD ortalaması, yüzde 28. Ancak Türkiye’de Seviye 5 ve 6’nın toplamı yüzde 3. Seviye 4 ve üstü becerilere sahip öğrenci oranı OECD’nin de altında, yaklaşık yüzde 14. Türkiye’de öğrencilerin yüzde 24’ü en temel beceriler olan Seviye 1 ve Seviye 1 Altında. Öğrencilerin yüzde 60’ı Seviye 2 ve altında.

Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı: Sonuçlar olumlu

Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı Prof. Dr. Johanna Wanka, OECD 2012 Öğrenci Performans Raporu'na (PİSA)  ilişkin, "OECD araştırmasında ilerleme kaydeden ülkelere arasında Almanya'nın yanı sıra Türkiye ve Meksika'da yer alıyor. Bu ülkelerde 2000 yılından bu yana öğrencilerin performansı arttı" dedi.

Prof. Dr. Wanka, Federal Basın Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında yapılan basın toplantısında,  Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD), 65 ülkedeki öğrenci performansıyla ilgili hazırladığı 2012 Öğrenci Performans Raporu'nun sonuçlarını olumlu bulduğunu söyledi.

2000 yılındaki "PİSA" araştırmasında Almanya ile ilgili verilere dikkati çeken Wanka, bunun eğitim konusunda ülkesinin uyanmasına önlem almasına neden olduğunu bildirdi. Wanka, Almanya'nın matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarında OECD ortalamasının üstünde olduğunu, fen biliminde de Alman öğrencilerinin üst sıralarıda yer aldığını kaydetti. 

Matematik dalında Almanya'dan daha iyi olan ülkelerin Japonya, Güney Kore, Hollanda, Estonya ve İsviçre olduğunu vurgulayan Wanka, özellikle sosyo-ekonomik durumu düşük  ailelerin çocuklarının eğitimdeki performansını arttırdığını dile getirdi.

Bu şekilde söz konusu ailelerin çocuklarının üniversiteye hazırlık imkanı sunan liselere gidebildiğini belirten Wanka, OECD araştırmasında ilerleme kaydeden ülkelere arasında Almanya'nın yanı sıra Türkiye ve Meksika'nın da olduğunu vurgulayarak, ''Bu ülkelerde 2000 yılından bu yana öğrencilerin performansı arttı" değerlendirmesinde bulundu.

Wanka, ayrıca Almanya'da eğitimde adaletli olmaya doğru pozitif bir gelişme kaydedildiğini vurgulandı.

"Pisa" araştırmasından sorumlu OECD Eğitim Müdürü Barbara İschinger, Alman öğrencilerinin tüm alanlarda OECD ortalamasından daha iyi olduğunu, 2012'de Almanya'da başarısı sıralamasında kötü olan öğrencilerin oranının yüzde 10 olduğunu belirterek, 2003'e göre bu öğrencilerin başarısının da arttığını ifade etti.

İschinger, "Almanya matematik alanında çok başarılı öğrencilere sahip. 15 yaş grubunun yüzde 17'si stratejik düşünmeyi ve zor ödevler için uygun modeller bulmayı başarabiliyor. OECD ortalamasında sadece öğrencilerin yüzde 13'ü bunu yapabiliyor'' diye konuştu.

2000 yılında yapılan ilk PİSA araştırmasında, Almanya'nın en büyük eksikliğinin eğitimde fırsat eşitsizliği konusunda olduğunu hatırlatan İschinger, bu eşitsizliğin hala var olduğunu ancak OECD ortalamasına göre gerileme kaydettiğini bildirdi. 

İschinger, hükümetin fırsat eşitliği sağlaması gerektiğini belirterek, Avustralya, Kanada, Estonya ve Finlandiya gibi ülkelerde sosyal olarak dezavantajlı durumda olan öğrencilerin, kendilerinden daha iyi durumda olan öğrenciler ile benzer sonuçlar elde ettiğini dile getirdi.

Özellikle matematik alanında kullanılmayan potansiyelin olduğunu vurgulayan İschinger, kız öğrencilerin, matematikte erkeklere göre daha kötü sonuçlar elde ettiğini, Almanya'da kızların, erkeklerden ortalama 14 puan geride kaldığını belirtti. 

"Kız öğrencileri matematiğe daha olumsuz bakıyorlar. Matematikten korktuklarını da söylüyorlar" diyen İschinger, Finlandiya, İsveç ve Rusya gibi ülkelerde kız öğrencileri matematik alanında erkeklerden daha iyi olduklarını da görüldüğünü ifade etti. 

Almanya Eyaletler Eğitim Bakanlıkları Konseyi Başkanı Stephan Dorgerloh, Almanya'nın tüm alanlarda OECD ortalamasının üstünde sonuç elde ettiğini ve bu yolda devam edilmesi gerektiğini bildirdi. 

"Üst gruplara yaklaştık. Fen bilimlerinde üst gruplardayız. Özellikle sosyal köken ve eğitim başarısı arasındaki makasın daralması olumlu bir gelişme" diyen Dorgerloh, eğitimde adaleti sağlamak için daha çok çaba sarfedilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

PISA hakkında

PISA bireysel olarak öğrencileri yarıştırmaktan ziyade ülke eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi yetiştirdiğini ölçmek üzere geliştirilmiştir. Testler yalnızca bilgi düzeyini ölçmez aynı zamanda muhakeme, analiz ve sentez becerilerini de ölçer. PISA soruları gerçek yaşam koşullarından hareket eder ve ülkelerin insan gücü kalitesini ortaya koyar.

PISA Türkiye

Türkiye 2003’ten beri düzenli olarak PISA’ya katılan ülkeler arasındadır. 2012 PISA sınavına TUİK NUTS1 sistemine göre 12 istatistik bölgesini temsil eden öğrenciler katılmıştır.

PISA soruları üniteye bağlı senaryolardan oluşmaktadır. Her bir ünitede metinler, şekiller, tablolar ve/veya grafiklerden oluşan ortak bir madde kökü ile ardından gelen metnin, şeklin, tablonun ya da grafiğin farklı yönleri ile ilgili maddeler bulunmaktadır.   Bu maddelerin yarısı ya tam çoktan seçmeli ya da yarı (“evet/hayır”, veya “katılıyorum/katılmıyorum”) çoktan seçmeli sorulardan oluşmaktadır. Kalan sorular ise, öğrencilerin kısa ya da uzun, kendi yanıtlarını oluşturmalarının istendiği açık uçlu maddelerdir. Puanlama uzman kişiler tarafından yapılmaktadır.

Son Güncelleme: Salı, 03 Aralık 2013 16:06

Gösterim: 2445


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.