Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Kariyerlerine sigorta sektöründe yön vermek isteyen yeni mezun adayları zorlu bir işe alım sürecinden geçiren şirketler, operasyon ağırlığının yüzde 80’ini üstlenen satış ve pazarlama birimlerinde çalışacak işgücünü bulmakta sıkıntı yaşıyor.

sigorta universiteÜniversitelerin müfredatlarında teknik ve operasyon konularında çok büyük bir ders yükü bulunurken, buna karşın satış ve pazarlama konularına hemen hemen hiç yer verilmediğine dikkat çeken sektör temsilcileri, uygulamada birbirinden farklı olan Bankacılık ve Sigortacılık mesleklerine yönelik eğitimlerin de tek bir programda birleştirilmesinin uzmanlaşmaya olanak sağlayan bir eğitim anlayışını engellediğini düşünüyor. Türkiye Sigorta Enstitüsü Vakfı Eğitim Birim Yöneticisi Hamit Barış Taş, bu nedenle Türkiye’de sigortacılık eğitimi veren 8 dört yıllık fakülte ve 110 meslek yüksekokulundan mezun olanların sadece yüzde 3’ünün sektörde istihdam edildiğini söylüyor.

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte yapılan mevzuat düzenlemeleri, sigortalılık bilincinin arttırılmasına yönelik tanıtım faaliyetleri, ürün yelpazesindeki artış, doğal afetler sonrasında sigortalıların güveninin kazanılması, istikrarlı ekonomik konjonktür gibi etkenler Türkiye’de sigortaya olan talebi olumlu yönde etkilemeye devam ediyor.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nin verdiği bilgilere göre 31 Aralık 2011 tarihi itibariyle sektörde 35 hayat dışı, 15 hayat ve emeklilik, 10 hayat ve 1 reasürans şirketi olmak üzere toplam 61 sigorta ve reasürans şirketi aktif olarak faaliyet gösteriyor. 2010 yılı sonu itibariyle sigorta sektöründe istihdam edilen kişi sayısı 16 bin 568 kişiye ulaşırken, sektörde faaliyet gösteren acenteler, brokerler ve eksperler de dikkate alındığında sigorta sektörü 75 binden fazla kişiye istihdam sağlıyor.
Gerek sözleşme sayıları, gerek prim üretimi gerekse de sağlanan teminat tutarları açısından büyüme ivmesi ivmesini sürdüren Türk sigortacılık sektörü, hızlı koşusunda yanında olacak yetişmiş iş gücüne her geçen dün daha fazla ihtiyaç duyuyor. Sigorta sektörünün 2007 yılından itibaren sürekli gelişen ve dinamik bir sektör haline gelmesi neticesinde sektörde çalışacak kişilere de kendini geliştirme fırsatları sunduğunu söyleyen Türkiye Sigorta Vakfı Eğitim Birim Yöneticisi Hamit Barış Taş, “Özellikle, gerek nitelikli istihdam ihtiyacı gerekse de sektörün sürekli olarak büyümesi çalışkan ve kendine geliştirmeye açık adaylara uzun vadede çok iyi kariyer imkanları yaratıyor” diyor.
Taş, tüm bu olumlu gelişmelere rağmen Türkiye’de sigortacılık eğitimi veren 8 adet dört yıllık fakülte ve 110 adet meslek yüksek okulu olmasına karşın, bu eğitim programlarından mezun olan kişilerin sektörde istihdam edilme oranlarının %3’de kaldığına işaret ediyor. “Bunun en önde gelen sebebi ise, sektör ile akademik kurumlar arasındaki iletişim ve işbirliği eksikliği nedeni ile akademik kurumlarda verilen mesleki eğitimlerin sektörün ihtiyaç ve beklentilerini karşılamada yetersiz kalmasıdır” diyen Taş, sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak ve öğrencilerin mezunlaşmasına olacak sağlayacak müfredatların uygulanması gerektiğini vurguluyor.

Sigorta şirketleri personellerini seçerken hangi kriterleri esas alıyor? Bu alanda ne tür eğitimler veriyor ve eğitimlere ne kadarlık kaynak aktarıyor?

2006 yılından günümüze baktığımızda, sigorta sektöründeki yabancı sermayeli şirket sayısı neredeyse %100 oranında artış gösterdi. Buna paralel olarak da sigorta şirketlerinin yabancı dil bilen personel ihtiyacı gün geçtikçe artıyor. Hali hazırda, Türk sigorta sektöründe bulunan yabancı sermayeye baktığımızda, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Almanca, Flemenkçe ve hatta Japonca bilen adayların avantajlı olacağını söyleyebiliriz.
Bununla birlikte, sektörün, AB’ye uyum çerçevesinde 2007 yılında başlayan dönüşüm süreci, artan yerel ve küresel rekabet sektörün nitelikli ve iyi yetişmiş istihdama ihtiyacını giderek arttırdı ve bu tarihten itibaren sektördeki üniversite ve yüksek lisans mezunu çalışanların sayısı artış gösterdi. Bugün, pek çok lisans ve yüksek lisans mezunu için çok cazip bir sektör haline sigortacılık, özellikle Yangın ve Mühendislik Sigortaları iş kollarındaki teknik bilgi ihtiyacı nedeni ile Mühendislik mezunlarına cazip olanaklar sunuyor.
Kariyerlerine sigorta sektöründe yön vermek isteyen yeni mezun adaylar şirketlerin zorlu bir işe alım sürecinden geçiyor. Pek çok şirket geliştirdiği “Yönetici Adayı Geliştirme” programları ile çoklu aşamalardan oluşan eleme süreçleri uyguluyor. Bu aşamaları başarı ile tamamlayan adayları ise sektörü, çalışacakları şirketi ve sigortacılık işini tanıyacakları kapsamlı bir oryantasyon süreci bekliyor. İç ve dış kaynaklı eğitimlerden oluşan bu süreç, bazı şirketlerde zaman zaman yurtdışı değişim programları ya da çalışanın yurtdışındaki eğitimlere gönderilmesi ile de destekleniyor.
Sigorta şirketlerinin eğitime ayırdıkları kaynakları net bir rakam vererek ifade etmek mümkün olmasa da, özellikle yabancı ortaklı şirketlerin, bu konuda hem alt yapı anlamında hem de oluşan ihtiyaç ve beklentilerin karşılanması anlamında önemli yatırımlar yaptığı söylenebilir. Son dönemlerde, yabancı ortaklı şirketler, eğitim ve kariyer yönetimi sistemlerini yurtdışındaki yönetim merkezleri ile paralel olacak şekilde revize etme yolunda değişik projeler yürütüyorlar. Diğer taraftan, bazı yabancı ortaklı şirketler ise yurtdışındaki yönetim merkezlerine örnek teşkil edecek şekilde büyük ilerleme kaydettiler.

AKADEMİK MÜFREDATLAR SEKTÖRÜN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAMALI
Sigortacılık sektöründe hangi alanlarda yoğun yetişmiş iş gücüne ihtiyaç duyuluyor? Sizce lise ve üniversitelerde sigortacılık sektörüne yönelik verilen eğitimin kapsamının ve kalitesinin nasıl olması gerekiyor?

Sigorta şirketlerinde operasyon ağırlığının yüzde 80’inin satış ve pazarlama birimlerinde olduğu ve sektörün bu yönde bir büyüme gösterdiği biliniyor. Sonuç olarak, bu bölümde yetişmiş iş gücüne duyulan ihtiyacın çok olduğu görülürken, bunun tersine üniversitelerin müfredatlarında satış ve pazarlama konularına hemen hemen hiç yer verilmezken teknik ve operasyon konularında çok büyük bir ders yükü bulunuyor. Bu durum, sektörün istihdam yapısının ve ihtiyaçlarının doğru tespit edilmesinin hem sigortacılık eğitiminin yapısının belirlenmesinin, hem de yeni mezun iş gücünün bu koşullara hazırlanarak doğru kanallara yönlendirilmesinin ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi… Bu hususta atılabilecek en önemli adım üniversite ve sektör arasındaki iletişim ve işbirliğinin geliştirilerek sektörün ihtiyaç ve beklentilerine göre akademik müfredatların oluşturulması; şirketler tarafında ise satış bölümlerine mezunların ilgisini çekebilmek için prim ve ödüllendirme sistemlerinin daha özendirici hale getirilmesidir.
Üniversitelerdeki sigortacılık eğitimine ilişkin tartışılabilecek bir diğer husus ise uygulamada birbirinden farklı olan Bankacılık ve Sigortacılık mesleklerine ilişkin programların kontenjanlarının birleştirilerek tek program haline getirilmesi ile birlikte uzmanlaşmaya olanak sağlamayan bir eğitim anlayışının ortaya çıkmasıdır.

Enstitünüzün sigorta sektöründe eğitimli işgücüne yönelik yürüttüğü çalışmalar ve projelerden de kısaca söz eder misiniz?

Son yıllarda sektörün yaşadığı gelişim ve dönüşüm sürecini, nitelikli istihdamın oluşturulması ve sektöre kazandırılması yolu ile desteklemeyi amaçlayan, TSEV, yaptığı tüm çalışmaları 3 ana hedeften oluşan bir Eylem Planı içerisinde topladı.
Mevcut personelin niteliğinin arttırılması: Vakfın kurulduğu 1970 yılından beri devam eden ‘Temel Sigortacılık Eğitim Programı’, her sene 80’e yakın katılımcısına Türkiye’nin en köklü ve kapsamlı mesleki sigortacılık eğitimini sunuyor. Sigorta şirketlerinin kariyer yönetim sistemlerinin önemli bir parçası haline bu program, şirket içi terfilerde de ayırt edici bir unsur olarak değerlendiriliyor. Bu programın yanı sıra; TSEV, her sene sektöre 4 adet daha uzun dönemli ve yaklaşık 100 adet Kısa Süreli Eğitim Programı sunarak yılda ortalama 1000 sigorta şirketi, acente, broker ve ekspertiz şirketi çalışanına eğitim veriyor.
Ayrıca, 2009 yılında Hazine Müsteşarlığı'nın kontrolünde ve SEGEM'in organizasyonunda, TOBB ile işbirliği yapılarak, Türkiye tarihindeki en büyük eğitim projesi olan ‘Zorunlu Acente Teknik Personel Eğitimi’ni gerçekleştirdi. Proje kapsamında, Türkiye’nin 18 il merkezinde yaklaşık 40 bin kişiye ulaşıldı. 2012 yılında gerçekleştirilecek projeler kapsamında ise Türkiye’nin 7 il merkezinde yaklaşık 5 bin acente teknik personeline ve 3 il merkezinde yaklaşık 600 sigorta ve reasürans brokeri teknik personeline ulaşılması hedefleniyor.

Sektörün eğitime ayırdığı kaynak maliyetinin azaltılabilmesi ve nitelikli gençlerin sektöre katılmasının sağlanması: TSEV, Türkiye’deki sigorta eğitiminin niteliğini artırmak amacı ile 2005 yılında “Sigorta Eğitim Seminerleri”ne başladı ve bugüne kadar düzenlenen 26 seminer kapsamında Türkiye’nin hemen her yerinde sigortacılık eğitimi veren üniversite ve meslek yüksek okulları ziyaret edilerek konusunda uzman sektör profesyonelleri akademisyen ve öğrenciler ile buluşturuldu.
Bununla birlikte, 2009 yılında Türkiye’nin ilk Sigorta ve Aktüerya Eğitimi Zirvesi gerçekleştirilerek üniversite ve sektör temsilcileri bir araya getirildi. Zirvenin sonuçları rapor haline getirilerek YÖK ile de paylaşıldı.
TSEV, sigorta şirketlerinde çalışacak olan sigortacı adaylarını mesleğe hazırlamak adına da önemli roller de üstleniyor. Son yıllarda, pek çok sigorta şirketi “Yönetici Adayı Geliştirme” projeleri çerçevesinde TSEV ile çözüm ortaklığı yapıyor ve şirketlerin bu ihtiyaçlarına yönelik farklı programlar gerçekleştiriliyor.
Diğer taraftan, Avrupa Finansal Belgelendirme Organizasyonu (eficert) tarafından akredite edilen ve Milli Eğitim Bakanlığı onayı ile açılan “Özel Sigortacılık Kursu” aracılığı ile de sektörün ara eleman ihtiyacının karşılanması ve gençlerin hem çok kolay iş bulabilmelerine, hem de işe başlar başlamaz üretken olabilmelerine çalışılıyor.

Sigorta sektörünün mesleki yeterliliklerinin belirlenmesi: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı Mesleki Yeterlilik Kurumu ile Türk Sigorta Enstitüsü Vakfı ve Türk Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği arasında 2010 yılında bir protokol imzalanarak “Sigorta Sektöründe Meslek Standartlarının Belirlenmesi Projesi”ne başlandı. Projenin amacı; kişilere, sigorta sektörü içerisindeki meslekleri doğru tanıtarak, onlara kendilerini geliştirme yönünde bir yol haritası sunmak ve giderek artan küresel rekabet ortamında, sektörün istihdam yönünden eksiklerini ve ihtiyaçlarını belirleyerek, inovasyonu ve üretimi attırıcı istihdam politikalarına yönelmek…

> Sigortacılardan Üniversitelere KIRIK NOT

Kariyerlerine sigorta sektöründe yön vermek isteyen yeni mezun adayları zorlu bir işe alım sürecinden geçiren şirketler, operasyon ağırlığının yüzde 80’ini üstlenen satış ve pazarlama birimlerinde çalışacak işgücünü bulmakta sıkıntı yaşıyor.

sigorta universiteÜniversitelerin müfredatlarında teknik ve operasyon konularında çok büyük bir ders yükü bulunurken, buna karşın satış ve pazarlama konularına hemen hemen hiç yer verilmediğine dikkat çeken sektör temsilcileri, uygulamada birbirinden farklı olan Bankacılık ve Sigortacılık mesleklerine yönelik eğitimlerin de tek bir programda birleştirilmesinin uzmanlaşmaya olanak sağlayan bir eğitim anlayışını engellediğini düşünüyor. Türkiye Sigorta Enstitüsü Vakfı Eğitim Birim Yöneticisi Hamit Barış Taş, bu nedenle Türkiye’de sigortacılık eğitimi veren 8 dört yıllık fakülte ve 110 meslek yüksekokulundan mezun olanların sadece yüzde 3’ünün sektörde istihdam edildiğini söylüyor.

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte yapılan mevzuat düzenlemeleri, sigortalılık bilincinin arttırılmasına yönelik tanıtım faaliyetleri, ürün yelpazesindeki artış, doğal afetler sonrasında sigortalıların güveninin kazanılması, istikrarlı ekonomik konjonktür gibi etkenler Türkiye’de sigortaya olan talebi olumlu yönde etkilemeye devam ediyor.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nin verdiği bilgilere göre 31 Aralık 2011 tarihi itibariyle sektörde 35 hayat dışı, 15 hayat ve emeklilik, 10 hayat ve 1 reasürans şirketi olmak üzere toplam 61 sigorta ve reasürans şirketi aktif olarak faaliyet gösteriyor. 2010 yılı sonu itibariyle sigorta sektöründe istihdam edilen kişi sayısı 16 bin 568 kişiye ulaşırken, sektörde faaliyet gösteren acenteler, brokerler ve eksperler de dikkate alındığında sigorta sektörü 75 binden fazla kişiye istihdam sağlıyor.
Gerek sözleşme sayıları, gerek prim üretimi gerekse de sağlanan teminat tutarları açısından büyüme ivmesi ivmesini sürdüren Türk sigortacılık sektörü, hızlı koşusunda yanında olacak yetişmiş iş gücüne her geçen dün daha fazla ihtiyaç duyuyor. Sigorta sektörünün 2007 yılından itibaren sürekli gelişen ve dinamik bir sektör haline gelmesi neticesinde sektörde çalışacak kişilere de kendini geliştirme fırsatları sunduğunu söyleyen Türkiye Sigorta Vakfı Eğitim Birim Yöneticisi Hamit Barış Taş, “Özellikle, gerek nitelikli istihdam ihtiyacı gerekse de sektörün sürekli olarak büyümesi çalışkan ve kendine geliştirmeye açık adaylara uzun vadede çok iyi kariyer imkanları yaratıyor” diyor.
Taş, tüm bu olumlu gelişmelere rağmen Türkiye’de sigortacılık eğitimi veren 8 adet dört yıllık fakülte ve 110 adet meslek yüksek okulu olmasına karşın, bu eğitim programlarından mezun olan kişilerin sektörde istihdam edilme oranlarının %3’de kaldığına işaret ediyor. “Bunun en önde gelen sebebi ise, sektör ile akademik kurumlar arasındaki iletişim ve işbirliği eksikliği nedeni ile akademik kurumlarda verilen mesleki eğitimlerin sektörün ihtiyaç ve beklentilerini karşılamada yetersiz kalmasıdır” diyen Taş, sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak ve öğrencilerin mezunlaşmasına olacak sağlayacak müfredatların uygulanması gerektiğini vurguluyor.

Sigorta şirketleri personellerini seçerken hangi kriterleri esas alıyor? Bu alanda ne tür eğitimler veriyor ve eğitimlere ne kadarlık kaynak aktarıyor?

2006 yılından günümüze baktığımızda, sigorta sektöründeki yabancı sermayeli şirket sayısı neredeyse %100 oranında artış gösterdi. Buna paralel olarak da sigorta şirketlerinin yabancı dil bilen personel ihtiyacı gün geçtikçe artıyor. Hali hazırda, Türk sigorta sektöründe bulunan yabancı sermayeye baktığımızda, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Almanca, Flemenkçe ve hatta Japonca bilen adayların avantajlı olacağını söyleyebiliriz.
Bununla birlikte, sektörün, AB’ye uyum çerçevesinde 2007 yılında başlayan dönüşüm süreci, artan yerel ve küresel rekabet sektörün nitelikli ve iyi yetişmiş istihdama ihtiyacını giderek arttırdı ve bu tarihten itibaren sektördeki üniversite ve yüksek lisans mezunu çalışanların sayısı artış gösterdi. Bugün, pek çok lisans ve yüksek lisans mezunu için çok cazip bir sektör haline sigortacılık, özellikle Yangın ve Mühendislik Sigortaları iş kollarındaki teknik bilgi ihtiyacı nedeni ile Mühendislik mezunlarına cazip olanaklar sunuyor.
Kariyerlerine sigorta sektöründe yön vermek isteyen yeni mezun adaylar şirketlerin zorlu bir işe alım sürecinden geçiyor. Pek çok şirket geliştirdiği “Yönetici Adayı Geliştirme” programları ile çoklu aşamalardan oluşan eleme süreçleri uyguluyor. Bu aşamaları başarı ile tamamlayan adayları ise sektörü, çalışacakları şirketi ve sigortacılık işini tanıyacakları kapsamlı bir oryantasyon süreci bekliyor. İç ve dış kaynaklı eğitimlerden oluşan bu süreç, bazı şirketlerde zaman zaman yurtdışı değişim programları ya da çalışanın yurtdışındaki eğitimlere gönderilmesi ile de destekleniyor.
Sigorta şirketlerinin eğitime ayırdıkları kaynakları net bir rakam vererek ifade etmek mümkün olmasa da, özellikle yabancı ortaklı şirketlerin, bu konuda hem alt yapı anlamında hem de oluşan ihtiyaç ve beklentilerin karşılanması anlamında önemli yatırımlar yaptığı söylenebilir. Son dönemlerde, yabancı ortaklı şirketler, eğitim ve kariyer yönetimi sistemlerini yurtdışındaki yönetim merkezleri ile paralel olacak şekilde revize etme yolunda değişik projeler yürütüyorlar. Diğer taraftan, bazı yabancı ortaklı şirketler ise yurtdışındaki yönetim merkezlerine örnek teşkil edecek şekilde büyük ilerleme kaydettiler.

AKADEMİK MÜFREDATLAR SEKTÖRÜN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAMALI
Sigortacılık sektöründe hangi alanlarda yoğun yetişmiş iş gücüne ihtiyaç duyuluyor? Sizce lise ve üniversitelerde sigortacılık sektörüne yönelik verilen eğitimin kapsamının ve kalitesinin nasıl olması gerekiyor?

Sigorta şirketlerinde operasyon ağırlığının yüzde 80’inin satış ve pazarlama birimlerinde olduğu ve sektörün bu yönde bir büyüme gösterdiği biliniyor. Sonuç olarak, bu bölümde yetişmiş iş gücüne duyulan ihtiyacın çok olduğu görülürken, bunun tersine üniversitelerin müfredatlarında satış ve pazarlama konularına hemen hemen hiç yer verilmezken teknik ve operasyon konularında çok büyük bir ders yükü bulunuyor. Bu durum, sektörün istihdam yapısının ve ihtiyaçlarının doğru tespit edilmesinin hem sigortacılık eğitiminin yapısının belirlenmesinin, hem de yeni mezun iş gücünün bu koşullara hazırlanarak doğru kanallara yönlendirilmesinin ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi… Bu hususta atılabilecek en önemli adım üniversite ve sektör arasındaki iletişim ve işbirliğinin geliştirilerek sektörün ihtiyaç ve beklentilerine göre akademik müfredatların oluşturulması; şirketler tarafında ise satış bölümlerine mezunların ilgisini çekebilmek için prim ve ödüllendirme sistemlerinin daha özendirici hale getirilmesidir.
Üniversitelerdeki sigortacılık eğitimine ilişkin tartışılabilecek bir diğer husus ise uygulamada birbirinden farklı olan Bankacılık ve Sigortacılık mesleklerine ilişkin programların kontenjanlarının birleştirilerek tek program haline getirilmesi ile birlikte uzmanlaşmaya olanak sağlamayan bir eğitim anlayışının ortaya çıkmasıdır.

Enstitünüzün sigorta sektöründe eğitimli işgücüne yönelik yürüttüğü çalışmalar ve projelerden de kısaca söz eder misiniz?

Son yıllarda sektörün yaşadığı gelişim ve dönüşüm sürecini, nitelikli istihdamın oluşturulması ve sektöre kazandırılması yolu ile desteklemeyi amaçlayan, TSEV, yaptığı tüm çalışmaları 3 ana hedeften oluşan bir Eylem Planı içerisinde topladı.
Mevcut personelin niteliğinin arttırılması: Vakfın kurulduğu 1970 yılından beri devam eden ‘Temel Sigortacılık Eğitim Programı’, her sene 80’e yakın katılımcısına Türkiye’nin en köklü ve kapsamlı mesleki sigortacılık eğitimini sunuyor. Sigorta şirketlerinin kariyer yönetim sistemlerinin önemli bir parçası haline bu program, şirket içi terfilerde de ayırt edici bir unsur olarak değerlendiriliyor. Bu programın yanı sıra; TSEV, her sene sektöre 4 adet daha uzun dönemli ve yaklaşık 100 adet Kısa Süreli Eğitim Programı sunarak yılda ortalama 1000 sigorta şirketi, acente, broker ve ekspertiz şirketi çalışanına eğitim veriyor.
Ayrıca, 2009 yılında Hazine Müsteşarlığı'nın kontrolünde ve SEGEM'in organizasyonunda, TOBB ile işbirliği yapılarak, Türkiye tarihindeki en büyük eğitim projesi olan ‘Zorunlu Acente Teknik Personel Eğitimi’ni gerçekleştirdi. Proje kapsamında, Türkiye’nin 18 il merkezinde yaklaşık 40 bin kişiye ulaşıldı. 2012 yılında gerçekleştirilecek projeler kapsamında ise Türkiye’nin 7 il merkezinde yaklaşık 5 bin acente teknik personeline ve 3 il merkezinde yaklaşık 600 sigorta ve reasürans brokeri teknik personeline ulaşılması hedefleniyor.

Sektörün eğitime ayırdığı kaynak maliyetinin azaltılabilmesi ve nitelikli gençlerin sektöre katılmasının sağlanması: TSEV, Türkiye’deki sigorta eğitiminin niteliğini artırmak amacı ile 2005 yılında “Sigorta Eğitim Seminerleri”ne başladı ve bugüne kadar düzenlenen 26 seminer kapsamında Türkiye’nin hemen her yerinde sigortacılık eğitimi veren üniversite ve meslek yüksek okulları ziyaret edilerek konusunda uzman sektör profesyonelleri akademisyen ve öğrenciler ile buluşturuldu.
Bununla birlikte, 2009 yılında Türkiye’nin ilk Sigorta ve Aktüerya Eğitimi Zirvesi gerçekleştirilerek üniversite ve sektör temsilcileri bir araya getirildi. Zirvenin sonuçları rapor haline getirilerek YÖK ile de paylaşıldı.
TSEV, sigorta şirketlerinde çalışacak olan sigortacı adaylarını mesleğe hazırlamak adına da önemli roller de üstleniyor. Son yıllarda, pek çok sigorta şirketi “Yönetici Adayı Geliştirme” projeleri çerçevesinde TSEV ile çözüm ortaklığı yapıyor ve şirketlerin bu ihtiyaçlarına yönelik farklı programlar gerçekleştiriliyor.
Diğer taraftan, Avrupa Finansal Belgelendirme Organizasyonu (eficert) tarafından akredite edilen ve Milli Eğitim Bakanlığı onayı ile açılan “Özel Sigortacılık Kursu” aracılığı ile de sektörün ara eleman ihtiyacının karşılanması ve gençlerin hem çok kolay iş bulabilmelerine, hem de işe başlar başlamaz üretken olabilmelerine çalışılıyor.

Sigorta sektörünün mesleki yeterliliklerinin belirlenmesi: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı Mesleki Yeterlilik Kurumu ile Türk Sigorta Enstitüsü Vakfı ve Türk Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği arasında 2010 yılında bir protokol imzalanarak “Sigorta Sektöründe Meslek Standartlarının Belirlenmesi Projesi”ne başlandı. Projenin amacı; kişilere, sigorta sektörü içerisindeki meslekleri doğru tanıtarak, onlara kendilerini geliştirme yönünde bir yol haritası sunmak ve giderek artan küresel rekabet ortamında, sektörün istihdam yönünden eksiklerini ve ihtiyaçlarını belirleyerek, inovasyonu ve üretimi attırıcı istihdam politikalarına yönelmek…

Son Güncelleme: Cumartesi, 18 Şubat 2012 15:17

Gösterim: 1701

İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu,  adil olabilmek, olayları doğru analiz edebilmek ve iletişim biçimi görevini yerine getirirken çok önem verdiği noktalar olduğunu söylüyor.

biriz_kutoglu_ikuDemokratik bir yönetim modelini benimsediğini ifade eden Kutoğlu, “Takım ruhunun oluşması ve takım oyuncusu olabilen lider olmak bence çok önemli. Bunların yanında çalışma barışını sağlayan bir ortamın oluşması da aslında yöneticilerin elinde. Eksiklere karşı yaptırım uygulayan değil iş geliştiren yönetici olabilmeyi önemsiyorum” diye konuşuyor.

1977 Ankara doğumlu olan İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri lisans, Beykent Üniversitesi işletme yüksek lisans sahibi. Özel okullarda ve sivil toplum kuruluşlarında eğitim uzmanlığı, okul geliştirme uzmanlığı, eğitim yönetimi danışmanlığı, okullar koordinatörlüğü ve genel koordinatörlük görevlerinde bulunan Kutoğlu, eğitim yayıncılığı alanında öğretmenlere yönelik yayınların program geliştirme, öğretim yöntem ve teknikleri, materyal geliştirme, ölçme ve değerlendirme bölümlerinde yazarlık yapmış. Türkiye genelinde  öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerine yönelik pek çok organizasyonda yönetici ve eğitimci olarak görev alan Biriz Kutoğlu, evli ve 1 çocuk annesi. “Kurumlar ya da statüler değişse de hep, eğitimini aldığım işi yaptım” diyen Kutoğlu, eğitim sektöründe, kadınların sayısı daha fazla olması sebebiyle kariyerinde kadın ayrımcılığına yönelik bir engelle karşılaşmadığını belirtiyor. 

KÜTÜPHANELERİ SEVEN BİR ÖĞRENCİYDİM
Eğitim hayatınızdan bahsedebilir misiniz? Hangi okullarda okudunuz? Nasıl bir öğrenciydiniz?

Lise ve üniversiteyi Ankara’da okudum. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı’nda lisans, Beykent Üniversitesi’nde İşletme yüksek lisansı yaptım. Benim için eğitim ve işletme her zaman bir bütündü. Birbirinden bağımsız düşünemediğim iki alan. Ancak, eğitim hep bir adım öndeydi. Ailemin de isteğiyle eğitimciliği tercih ettim. Hayatında dersten başka bir şeyin olmadığı, öğrenmeyi ve öğretmeyi, kütüphaneleri seven bir öğrenciydim.

Üniversiteden mezun olduktan sonra kariyeriniz nerede başladı ve sonrasında nerelerde devam etti? Kariyer basamaklarını tırmanırken bir kadın olarak ne gibi engellerle karşılaştınız ve bu engelleri nasıl aştınız?

Hacettepe Üniversitesi içindeki bir ilköğretim okulunda eğitim uzmanı olarak iş hayatına atıldım. Sonrasında, vakıf okulları, sivil toplum kuruluşları, eğitim danışmanlığı şirketleri ve eğitim yayıncılığı alanlarında farklı deneyimlerim oldu. Kurumlar ya da statüler değişse de hep, eğitimini aldığım işi yaptım. Eğitim sektöründe, kadınların sayısı daha fazla. Bu sebeple, kariyer konusunda kadın ayrımcılığına yönelik bir engelle karşılaşmadım. Erkek egemen bir sektörde olsaydım, durum böyle olmayabilirdi.

Eğitimciliğe başlarken düşünceleriniz neydi? Bugün eğitimle ilgili neler düşünüyorsunuz? Yaşanan sorunlar ve bu sorunlara ilişkin sizin çözüm önerileriniz nelerdir?

Hep çok idealisttim. Hala da öyleyimdir. Hiç ümitsizliğe kapılmadım. İnandığım şeyleri hep yaptım. Çoğunlukla da başardım. Başaramadıklarım olsa bile, inancımı hiç yitirmedim. Mutlaka bir kez daha denedim. Son 20 yıla bakıldığında, eğitim sektöründe pek çok gelişmenin olduğunu görüyoruz. Artan özel okul sayısı, devlet okullarındaki iyileştirmeler, sınıf kontenjanlarının düşmesi, eğitim teknolojilerinin öğrencilerin hizmetine sunulması olumlu yöndeki gelişmeler. Bunlarla birlikte, eğitimin niteliği tartışma konusu. Biz eğitimcilerin hedefi, gelecek için birey yetiştirebilmek. Ülkeyi ileri götürebilecek, topluma fayda sağlayabilecek, yetişkin bir birey olduğunda aldığı eğitim sayesinde sahip olduğu donanımla hedeflerini gerçekleştirebilecek düzeyde olmalarını sağlamaktır. Bunun için, eğitimcinin kendini geliştirmesi çok önemli. Sürekli araştırması, dünyayı gezmesi, okuması, ilgi alanlarını mesleğine transfer edebilmesi, kaynak taraması yapması… Bunlar bireysel çabalarla yapılabilecekler… Bunların yanı sıra bir de kurumların sorumluluğunda olması gerekenler var. Hizmet içi eğitim olmazsa olmaz. Etkili hizmet içi eğitimler, süpervizyon çalışmaları, üniversitelerin sürekli eğitim merkezlerinin okullarla entegre çalışmaları sürdürülebilir politikalar üretilmesiyle gerçekleşebilir.

DEMOKRATİK BİR YÖNETİM MODELİNİ BENİMSİYORUM

Şu an İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü olarak görev yapıyorsunuz. Ne zamandır bu görevi yürütüyorsunuz? Görevinizi yerine getirirken nelere dikkat ediyorsunuz? Nasıl bir yönetim modelini benimsiyorsunuz? Ayrıca size göre kadın yönetici ile erkek yönetici arasındaki farklar nelerdir? Bahsedebilir misiniz?

İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’ndaki görevime 2015 Temmuz ayında başladım. Adil olabilmek, olayları doğru analiz edebilmek, iletişim biçimi çok önemli. Ben, demokratik bir yönetim modelini benimsiyorum. Takım ruhunun oluşması ve takım oyuncusu olabilen lider olmak bence çok önemli. Bunların yanında çalışma barışını sağlayan bir ortamın oluşması da aslında yöneticilerin elinde. Eksiklere karşı yaptırım uygulayan değil iş geliştiren yönetici olabilmeyi önemsiyorum. Denetleyen değil destek sağlayan yönetici olmak da işin bir başka boyutu. İş yerinde başarı; hedef belirleme, planlama, iletişim, motivasyon ve mutlulukla ortaya çıkıyor. Eğitim sektöründe, kadın ve erkek yönetici olmaktan çok kişilik özelliklerinin daha belirleyici olduğuna inanıyorum. Kadınlar daha detaycı, erkekler daha az duygusal gibi genellemeleri doğru bulmuyorum. Bir kişi eğitim sektöründe çalışıyorsa; çocuk söz konusudur. Detaylar zaten çok önemlidir. Duygu işin odağındadır.

Ülkemizde birçok kadın, eğitim-öğretim imkânlarından ve çalışma hakkından yoksun bırakılıyor. İş hayatına girdiğinde ise ayrımcılık ve gelir adaletsizliği gibi birçok sorunla karşılaşabiliyor. Türkiye’de kadının toplumdaki ve iş dünyasındaki bu konumunun değişmesi sizce neye bağlı? Bu değişimin gerçekleşmesinde kadınların eğitimi ne derece önemli?

Sadece kadın olmanın bile zor olduğu Türkiye'de bir de çalışan kadın olmak, hele hele çalışan anne olmak herkesin kolay kolay altından kalkabileceği bir yaşam tarzı değil. İş hayatının dışında kalan hayatın bütün sorumluluğu da kendi omuzlarına yüklendiği için, hayatını bir gün öncesinden dakika dakika prova etmesi gerekiyor. Ülkemizde kadın erkek  eşitliğine dair yasal gereklilikler çok büyük oranda yerine getirilmiş olsa da, toplumsal hayatta kadın ve erkeğin  eşit görülmesinde sorunlar olduğunu düşünüyorum. "Çalışan erkek" gibi bir kavram yok bildiğim kadarıyla. Ama çalışan kadın, çalışan anne gibi kavramların olması bile kadının iş hayatında yaşadığı zorlukların bir ispatı gibi. İşte çalışan kadın bu algıya karşı dimdik ayakta durduğunda zorunlu değişimler ne olursa olsun yeri sağlamlaşıyor.

Kadınların eğitim dünyasındaki yerini genel anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca yeni mezun olan kadın öğretmenlere ve eğitim sektöründeki genç kadın girişimcilere tavsiyeleriniz neler olur?

Yapılan araştırmalara göre, iş hayatında kadın istihdamında geçtiğimiz yıla oranla yüzde 33’lük bir artış yaşanmış. İstihdam edilen kadınların eğitim seviyesi artarken, kariyer beklentilerinin de yükseldiği gözlemlenmiş. Yine araştırmalar, kadınların en çok tercih ettiği sektörün eğitim sektörü olduğunu söylüyor bize.  Kolejden üniversiteye, anaokullarından dil okullarına kadar farklı biçimlerde hizmet üreten eğitim sektöründe yaklaşık 25 bin kurum faaliyet gösteriyor. Böylesine dev bir istihdam sağlayan bir sektör içinde kadınların hem çalışan hem de girişimci olması çok normal. Eğitim sektörünün kendi içerisinde yarattığı ekosistem her geçen gün daha da büyüyor. Bu durum beraberinde yenilikleri de getirmek durumunda. Bu durumda, biz kadınlara düşen en büyük görev de çevreyi bu yeniliklere adapte etmek.

EN SEVDİĞİM ŞEY BASKETBOL OYNAMAK

Biraz da özel yaşamınıza değinelim. Ev ve iş yaşantınızdaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız? Hobileriniz nelerdir?

Açık konuşmak gerekirse dengeyi sağladığım söylenemez. İşkolik biri olarak iş hayatı her zaman ağır basıyor. İş odaklı olmak, sorumluluklarını yerini getirme duygusu ile birleşince ister istemez ağırlığın iş hayatına verilmesine neden oluyor. Bununla birlikte, kendi kendime kaldığımda farklı kültürlere ait müzikleri dinlemeyi tercih ediyorum. Tabi bir de, farklı mimariye sahip okulları incelemek, o okulları araştırmak, eğitim ortamları ile ilgili görselleri, haberleri arşivlemek… Gördüğünüz gibi iş yine evin içinde. En sevdiğim şey ise basketbol oynamak. Okul bahçesinde gezerken ne zaman bir potanın önünden geçsem bir basketbol topu bulup mutlaka bir basket atışı yaparım. Hatta, okulda öğretmenler arası spor turnuvaları yapıyoruz. Basketbol dalında, 3 takım oluşturduk. Ben, bu takımlardan birinde oynuyorum. Benim için, spor çok önemli. Okul bu anlamda, çalışanlarına da hitap edebilmeli. Bunun için, tüm öğretmenlerimize spor yapmalarına yönelik ortamı sunuyoruz.

> Yaptırımcı değil, iş geliştiren yönetici: Biriz Kutoğlu

İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu,  adil olabilmek, olayları doğru analiz edebilmek ve iletişim biçimi görevini yerine getirirken çok önem verdiği noktalar olduğunu söylüyor.

biriz_kutoglu_ikuDemokratik bir yönetim modelini benimsediğini ifade eden Kutoğlu, “Takım ruhunun oluşması ve takım oyuncusu olabilen lider olmak bence çok önemli. Bunların yanında çalışma barışını sağlayan bir ortamın oluşması da aslında yöneticilerin elinde. Eksiklere karşı yaptırım uygulayan değil iş geliştiren yönetici olabilmeyi önemsiyorum” diye konuşuyor.

1977 Ankara doğumlu olan İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri lisans, Beykent Üniversitesi işletme yüksek lisans sahibi. Özel okullarda ve sivil toplum kuruluşlarında eğitim uzmanlığı, okul geliştirme uzmanlığı, eğitim yönetimi danışmanlığı, okullar koordinatörlüğü ve genel koordinatörlük görevlerinde bulunan Kutoğlu, eğitim yayıncılığı alanında öğretmenlere yönelik yayınların program geliştirme, öğretim yöntem ve teknikleri, materyal geliştirme, ölçme ve değerlendirme bölümlerinde yazarlık yapmış. Türkiye genelinde  öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerine yönelik pek çok organizasyonda yönetici ve eğitimci olarak görev alan Biriz Kutoğlu, evli ve 1 çocuk annesi. “Kurumlar ya da statüler değişse de hep, eğitimini aldığım işi yaptım” diyen Kutoğlu, eğitim sektöründe, kadınların sayısı daha fazla olması sebebiyle kariyerinde kadın ayrımcılığına yönelik bir engelle karşılaşmadığını belirtiyor. 

KÜTÜPHANELERİ SEVEN BİR ÖĞRENCİYDİM
Eğitim hayatınızdan bahsedebilir misiniz? Hangi okullarda okudunuz? Nasıl bir öğrenciydiniz?

Lise ve üniversiteyi Ankara’da okudum. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı’nda lisans, Beykent Üniversitesi’nde İşletme yüksek lisansı yaptım. Benim için eğitim ve işletme her zaman bir bütündü. Birbirinden bağımsız düşünemediğim iki alan. Ancak, eğitim hep bir adım öndeydi. Ailemin de isteğiyle eğitimciliği tercih ettim. Hayatında dersten başka bir şeyin olmadığı, öğrenmeyi ve öğretmeyi, kütüphaneleri seven bir öğrenciydim.

Üniversiteden mezun olduktan sonra kariyeriniz nerede başladı ve sonrasında nerelerde devam etti? Kariyer basamaklarını tırmanırken bir kadın olarak ne gibi engellerle karşılaştınız ve bu engelleri nasıl aştınız?

Hacettepe Üniversitesi içindeki bir ilköğretim okulunda eğitim uzmanı olarak iş hayatına atıldım. Sonrasında, vakıf okulları, sivil toplum kuruluşları, eğitim danışmanlığı şirketleri ve eğitim yayıncılığı alanlarında farklı deneyimlerim oldu. Kurumlar ya da statüler değişse de hep, eğitimini aldığım işi yaptım. Eğitim sektöründe, kadınların sayısı daha fazla. Bu sebeple, kariyer konusunda kadın ayrımcılığına yönelik bir engelle karşılaşmadım. Erkek egemen bir sektörde olsaydım, durum böyle olmayabilirdi.

Eğitimciliğe başlarken düşünceleriniz neydi? Bugün eğitimle ilgili neler düşünüyorsunuz? Yaşanan sorunlar ve bu sorunlara ilişkin sizin çözüm önerileriniz nelerdir?

Hep çok idealisttim. Hala da öyleyimdir. Hiç ümitsizliğe kapılmadım. İnandığım şeyleri hep yaptım. Çoğunlukla da başardım. Başaramadıklarım olsa bile, inancımı hiç yitirmedim. Mutlaka bir kez daha denedim. Son 20 yıla bakıldığında, eğitim sektöründe pek çok gelişmenin olduğunu görüyoruz. Artan özel okul sayısı, devlet okullarındaki iyileştirmeler, sınıf kontenjanlarının düşmesi, eğitim teknolojilerinin öğrencilerin hizmetine sunulması olumlu yöndeki gelişmeler. Bunlarla birlikte, eğitimin niteliği tartışma konusu. Biz eğitimcilerin hedefi, gelecek için birey yetiştirebilmek. Ülkeyi ileri götürebilecek, topluma fayda sağlayabilecek, yetişkin bir birey olduğunda aldığı eğitim sayesinde sahip olduğu donanımla hedeflerini gerçekleştirebilecek düzeyde olmalarını sağlamaktır. Bunun için, eğitimcinin kendini geliştirmesi çok önemli. Sürekli araştırması, dünyayı gezmesi, okuması, ilgi alanlarını mesleğine transfer edebilmesi, kaynak taraması yapması… Bunlar bireysel çabalarla yapılabilecekler… Bunların yanı sıra bir de kurumların sorumluluğunda olması gerekenler var. Hizmet içi eğitim olmazsa olmaz. Etkili hizmet içi eğitimler, süpervizyon çalışmaları, üniversitelerin sürekli eğitim merkezlerinin okullarla entegre çalışmaları sürdürülebilir politikalar üretilmesiyle gerçekleşebilir.

DEMOKRATİK BİR YÖNETİM MODELİNİ BENİMSİYORUM

Şu an İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü olarak görev yapıyorsunuz. Ne zamandır bu görevi yürütüyorsunuz? Görevinizi yerine getirirken nelere dikkat ediyorsunuz? Nasıl bir yönetim modelini benimsiyorsunuz? Ayrıca size göre kadın yönetici ile erkek yönetici arasındaki farklar nelerdir? Bahsedebilir misiniz?

İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’ndaki görevime 2015 Temmuz ayında başladım. Adil olabilmek, olayları doğru analiz edebilmek, iletişim biçimi çok önemli. Ben, demokratik bir yönetim modelini benimsiyorum. Takım ruhunun oluşması ve takım oyuncusu olabilen lider olmak bence çok önemli. Bunların yanında çalışma barışını sağlayan bir ortamın oluşması da aslında yöneticilerin elinde. Eksiklere karşı yaptırım uygulayan değil iş geliştiren yönetici olabilmeyi önemsiyorum. Denetleyen değil destek sağlayan yönetici olmak da işin bir başka boyutu. İş yerinde başarı; hedef belirleme, planlama, iletişim, motivasyon ve mutlulukla ortaya çıkıyor. Eğitim sektöründe, kadın ve erkek yönetici olmaktan çok kişilik özelliklerinin daha belirleyici olduğuna inanıyorum. Kadınlar daha detaycı, erkekler daha az duygusal gibi genellemeleri doğru bulmuyorum. Bir kişi eğitim sektöründe çalışıyorsa; çocuk söz konusudur. Detaylar zaten çok önemlidir. Duygu işin odağındadır.

Ülkemizde birçok kadın, eğitim-öğretim imkânlarından ve çalışma hakkından yoksun bırakılıyor. İş hayatına girdiğinde ise ayrımcılık ve gelir adaletsizliği gibi birçok sorunla karşılaşabiliyor. Türkiye’de kadının toplumdaki ve iş dünyasındaki bu konumunun değişmesi sizce neye bağlı? Bu değişimin gerçekleşmesinde kadınların eğitimi ne derece önemli?

Sadece kadın olmanın bile zor olduğu Türkiye'de bir de çalışan kadın olmak, hele hele çalışan anne olmak herkesin kolay kolay altından kalkabileceği bir yaşam tarzı değil. İş hayatının dışında kalan hayatın bütün sorumluluğu da kendi omuzlarına yüklendiği için, hayatını bir gün öncesinden dakika dakika prova etmesi gerekiyor. Ülkemizde kadın erkek  eşitliğine dair yasal gereklilikler çok büyük oranda yerine getirilmiş olsa da, toplumsal hayatta kadın ve erkeğin  eşit görülmesinde sorunlar olduğunu düşünüyorum. "Çalışan erkek" gibi bir kavram yok bildiğim kadarıyla. Ama çalışan kadın, çalışan anne gibi kavramların olması bile kadının iş hayatında yaşadığı zorlukların bir ispatı gibi. İşte çalışan kadın bu algıya karşı dimdik ayakta durduğunda zorunlu değişimler ne olursa olsun yeri sağlamlaşıyor.

Kadınların eğitim dünyasındaki yerini genel anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca yeni mezun olan kadın öğretmenlere ve eğitim sektöründeki genç kadın girişimcilere tavsiyeleriniz neler olur?

Yapılan araştırmalara göre, iş hayatında kadın istihdamında geçtiğimiz yıla oranla yüzde 33’lük bir artış yaşanmış. İstihdam edilen kadınların eğitim seviyesi artarken, kariyer beklentilerinin de yükseldiği gözlemlenmiş. Yine araştırmalar, kadınların en çok tercih ettiği sektörün eğitim sektörü olduğunu söylüyor bize.  Kolejden üniversiteye, anaokullarından dil okullarına kadar farklı biçimlerde hizmet üreten eğitim sektöründe yaklaşık 25 bin kurum faaliyet gösteriyor. Böylesine dev bir istihdam sağlayan bir sektör içinde kadınların hem çalışan hem de girişimci olması çok normal. Eğitim sektörünün kendi içerisinde yarattığı ekosistem her geçen gün daha da büyüyor. Bu durum beraberinde yenilikleri de getirmek durumunda. Bu durumda, biz kadınlara düşen en büyük görev de çevreyi bu yeniliklere adapte etmek.

EN SEVDİĞİM ŞEY BASKETBOL OYNAMAK

Biraz da özel yaşamınıza değinelim. Ev ve iş yaşantınızdaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız? Hobileriniz nelerdir?

Açık konuşmak gerekirse dengeyi sağladığım söylenemez. İşkolik biri olarak iş hayatı her zaman ağır basıyor. İş odaklı olmak, sorumluluklarını yerini getirme duygusu ile birleşince ister istemez ağırlığın iş hayatına verilmesine neden oluyor. Bununla birlikte, kendi kendime kaldığımda farklı kültürlere ait müzikleri dinlemeyi tercih ediyorum. Tabi bir de, farklı mimariye sahip okulları incelemek, o okulları araştırmak, eğitim ortamları ile ilgili görselleri, haberleri arşivlemek… Gördüğünüz gibi iş yine evin içinde. En sevdiğim şey ise basketbol oynamak. Okul bahçesinde gezerken ne zaman bir potanın önünden geçsem bir basketbol topu bulup mutlaka bir basket atışı yaparım. Hatta, okulda öğretmenler arası spor turnuvaları yapıyoruz. Basketbol dalında, 3 takım oluşturduk. Ben, bu takımlardan birinde oynuyorum. Benim için, spor çok önemli. Okul bu anlamda, çalışanlarına da hitap edebilmeli. Bunun için, tüm öğretmenlerimize spor yapmalarına yönelik ortamı sunuyoruz.

Son Güncelleme: Pazartesi, 21 Mart 2016 09:06

Gösterim: 18064

Doğanata Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı, Doğanata Eğitim ve Kültür Vakfı Kurucusu, İzmir Özel Fatih Koleji İşletmeleri. A.Ş. ve İzmir Özel Fatih Dershanesi Kurucu Temsilcisi Necdet Doğanata vefat etti

Kurban Bayramı tatili için eşiyle birlikte Midilli Adası'na giden Doğanata, dün gece geçirdiği kalp krizi sonucunda yaşamını yitirdi. Doğanata'nın cenazesinin, Midilli Adası'ndaki işlemlerin tamamlanmasının ardından deniz yoluyla Ayvalık'a, oradan da İzmir'e getirileceği bildirildi.

Necdet Doğanata, İzmir Fatih Koleji, anaokulu, ilkokul, fen lisesi, anadolu lisesi gibi eğitim kurumlarını bünyesinde barındıran Doğanata Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu ve İzmir Üniversitesi Mütevelli Heyeti başkanlığı yapıyordu.

Doğanata, evli ve iki çocuk babasıydı.

Doğanata bugüne kadar;

İzmir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı,

TOBB Eğitim Sektörü Meclis Başkanı,

İzmir Ticaret Odası Eski Yönetim Kurulu ve Meclis Üyesi,

Ege Bölgesi Özel Okullar Derneği Başkanı,

Delron Elektronik San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı,

Pelmin Su Ürünleri San. ve Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı,

Doğanata Su Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı,

Doğanata Elektronik Yazılım San. Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı,

ISPRO İletişim Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı,

Doğanata İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı görevlerini yürüttü

Değerli büyüğümüz Necdet Doğanata'nın naaşı, 30 Ekim 2012 Salı günü Bornova Ali Rıza Güven Camisi'nde kılınacak ikindi namazına müteakip eski Bornova Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedilecektir. 

> Eğitimci Necdet Doğanata vefat etti

Doğanata Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı, Doğanata Eğitim ve Kültür Vakfı Kurucusu, İzmir Özel Fatih Koleji İşletmeleri. A.Ş. ve İzmir Özel Fatih Dershanesi Kurucu Temsilcisi Necdet Doğanata vefat etti

Kurban Bayramı tatili için eşiyle birlikte Midilli Adası'na giden Doğanata, dün gece geçirdiği kalp krizi sonucunda yaşamını yitirdi. Doğanata'nın cenazesinin, Midilli Adası'ndaki işlemlerin tamamlanmasının ardından deniz yoluyla Ayvalık'a, oradan da İzmir'e getirileceği bildirildi.

Necdet Doğanata, İzmir Fatih Koleji, anaokulu, ilkokul, fen lisesi, anadolu lisesi gibi eğitim kurumlarını bünyesinde barındıran Doğanata Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu ve İzmir Üniversitesi Mütevelli Heyeti başkanlığı yapıyordu.

Doğanata, evli ve iki çocuk babasıydı.

Doğanata bugüne kadar;

İzmir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı,

TOBB Eğitim Sektörü Meclis Başkanı,

İzmir Ticaret Odası Eski Yönetim Kurulu ve Meclis Üyesi,

Ege Bölgesi Özel Okullar Derneği Başkanı,

Delron Elektronik San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı,

Pelmin Su Ürünleri San. ve Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı,

Doğanata Su Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı,

Doğanata Elektronik Yazılım San. Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı,

ISPRO İletişim Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı,

Doğanata İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı görevlerini yürüttü

Değerli büyüğümüz Necdet Doğanata'nın naaşı, 30 Ekim 2012 Salı günü Bornova Ali Rıza Güven Camisi'nde kılınacak ikindi namazına müteakip eski Bornova Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedilecektir. 

Son Güncelleme: Pazartesi, 29 Ekim 2012 11:47

Gösterim: 5892

Nobel Ödüllü İtalyan biyolog Rita Levi-Montalcini 103 yaşında hayata veda etti.

Nobel Ödüllü İtalyan biyolog Rita Levi-Montalcini 103 yaşında hayata veda etti.

Roma Belediye Başkanı Gianni Alemanno, 1940lı yıllarda yaptığı hücre çalışmalarıyla öne çıkan Levi-Montalcini'nin ölümünü "tüm insanlık için büyük kayıp" diye niteledi.

Nobel Tıp Ödülü'nü 1986 yılında Amerikalı bilimadamı Stanley Cohen ile paylaşan Levi-Montalcini'nin hücre üzerine yaptığı çalışmalar pekçok hastalığın anlaşılmasına katkıda bulundu.

Roma'daki evinde hayata gözlerini yuman Levi-Montalcini'nin son ana kadar çalışmalarını sürdürdüğü belirtiliyor.

Levi-Montalcini, 2001'de "yaşam boyu senatör" unvanı da almıştı.

> Bilim dünyasının büyük kaybı

Nobel Ödüllü İtalyan biyolog Rita Levi-Montalcini 103 yaşında hayata veda etti.

Nobel Ödüllü İtalyan biyolog Rita Levi-Montalcini 103 yaşında hayata veda etti.

Roma Belediye Başkanı Gianni Alemanno, 1940lı yıllarda yaptığı hücre çalışmalarıyla öne çıkan Levi-Montalcini'nin ölümünü "tüm insanlık için büyük kayıp" diye niteledi.

Nobel Tıp Ödülü'nü 1986 yılında Amerikalı bilimadamı Stanley Cohen ile paylaşan Levi-Montalcini'nin hücre üzerine yaptığı çalışmalar pekçok hastalığın anlaşılmasına katkıda bulundu.

Roma'daki evinde hayata gözlerini yuman Levi-Montalcini'nin son ana kadar çalışmalarını sürdürdüğü belirtiliyor.

Levi-Montalcini, 2001'de "yaşam boyu senatör" unvanı da almıştı.

Son Güncelleme: Pazartesi, 31 Aralık 2012 07:51

Gösterim: 5324

Farklı kültürleri bir araya getirerek öğrencilerine dünyayı tanıtmayı amaçlayan Mektebim Koleji, ‘Medeniyetler Buluşması’ projesi kapsamında 3 komşu ülkenin öğrencilerini geleneksel kültür projesi çatısında bir araya getirdi. Projenin gala gecesinde Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye’den katılım sağlayan yaklaşık 400 öğrenci dansları ve yöresel oyunları ile renkli görüntülere sahne oldu.

mektebim_medeniyetler_bulusmasiMektebim Koleji’nin geçen yılki, Kahraman Mektepliler Projesi bu yıl Forte Kültür Sanat Akademi ve Silivri Belediyesi ortaklığıyla ikinci kez ‘Medeniyetler Buluşması’ adıyla gerçekleşti. Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye’den katılan yaklaşık 400 dansçı 30 Nisan’da Silivri Kale Park’ta önce kortej yürüyüşü daha sonra ise Silivri Atatürk Meydanı’nda halk oyunları gösterisi gerçekleştirmişti. Türkiye genelindeki Mektebim Koleji öğrencileri ve komşu ülkelerdeki öğrencilerin katılımı ile hayata geçen proje, öğrencilere kültür ve sanat alanında donanım kazandırmayı hedefliyor.

‘Medeniyetler Buluşması’ projesinin gala gecesi ise dün Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Dans ekibi, kendi yörelerine ait sergilediği performansları ile izleyicilerden beğeni topladı.

KALKO: BÜYÜK AMACIMIZ ÖNCE YERLİ VE MİLLİ DAHA SONRA İSE GLOBALE AÇILAN BİR NESİL YETİŞTİRMEK
Mektebim Koleji Kurucusu Ümit Kalko, “Biz Mektebim koleji olarak çocuklarımızın öncelikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasını, yerli ve milli olmasını istiyoruz. Milli ve manevi değerlere, örf ve adet duygularına sahip olmasını ve bunları yaşamasını istiyoruz. Halk oyunları da burada çok önemli bir yere sahip. Yerli ve milli olduktan sonra da dünya vatandaşlığı konusunda mutlaka açık ve entegre olmalarını istiyoruz. Yani bizim en büyük amacımız önce yerli ve milli daha sonra ise globale açılan bir nesil yetiştirmek. Mektebim olarak halk oyunlarını çok önemsiyoruz. Çünkü halk oyunları kardeşlik, paylaşmak, kültür, takım çalışması, ritim işi ve aynı zamanda gönül işi demek. Biz bunu kendi kurumlarımızda halayla, zeybekle, horonla, misketle ve bütün halk oyunları türlerimizle uzun zamandır yapıyorduk. Biz dedik ki ‘neden bunu dünya çocuklarıyla paylaşmıyoruz?’ ‘bizim çocuklarımız onların kültürlerini ve halk oyunlarını görsün, onlar da bizim halk oyunlarımız ve kültürlerimizi görsün’ dedik ve bu farklı medeniyetleri bir araya getirerek ‘Medeniyetler Buluşması’ yaptık. Şu anda 3 ülkeden 400 halk oyuncusu var. Geçtiğimiz günlerde Silivri’de toplandılar. Silivri’nin ana caddelerinden sahile kadar 400 çocuk yöresel halk oyunları kıyafetleriyle, ellerinde kendi temsil ettikleri ülkelerin bayrağıyla caddelerden, sokaklardan herkese selam verdiler, o coşkuyu beraber yaşadılar” dedi.

“İNŞALLAH MEDENİYETLER BULUŞMASI EVRENSEL OLUR”
Kalko, “Bize ev sahipliği yapan Silivri Belediyesi’ne çok teşekkür ediyoruz. Bugün de burada gala gecesi düzenliyoruz. Öğrenciler çok heyecanlı, farklı ülkelerin aynı çatı altında kardeşçe bir arada olabileceklerini gösteren güzel bir gösteri seyredeceğiz. İnşallah bu çoğalır, bütün okullar ve diğer tüm kurumlarda daha çok olur ve medeniyetler buluşması evrensel olur” diye konuştu.

GÜRBÜZ: DÜNYANIN PEK ÇOK ÜLKESİNDE KÜLTÜREL DEĞERLER ÇOK KIYMETLİ
Forte Akademi’nin Kurucusu ve Medeniyetler Buluşması Festivali’nde Genel Sanat Yönetmenliği yapan Okan Gürbüz, “Biliyorsunuz teknoloji çağındayız ve öğrencilerimiz giderek geleneksel kültürlerinden uzaklaşıyorlar. Biz de Mektebim Koleji ile düşündük ve ‘buna bir çare bulmamız lazım’ dedik. Türkiye genelindeki bütün okullarımızda lise ve ortaokul seviyesindeki öğrencilerimizle aslında bir geleneksel kültür projesine başladık. Bu yıl da ikincisini yapıyoruz. Geçen sene birincisini düzenlemiştik. Bu yıl kapsamı genişlettik, bunu uluslararası bir festival haline getirdik. Çünkü sadece bizim ülkemizde değil dünyanın pek çok ülkesinde kültürel değerler çok kıymetli. Bunu bizim öğrencilerimizin de görmesini istedik. Bu gece, öğrencilerin geleneksel kültürün ve dünya medeniyetlerinin ne olduğunu görmesi adına çok önemli. Birazdan sahnede yaklaşık 10 gruptan oluşan 400 öğrenci dil, din, ırk farkı olmadan bir bütün olarak sahnede performans sergileyecek” dedi.

MİRKOVİC: KÜLTÜRLERARASI ETKİLEŞİMİN GÜZEL OLACAĞI BİR GECE OLACAK
Festivalin Uluslararası Ekipler Koordinatörü Dragana Mirkovic, “Sırbistandan geliyoruz. Burada olmaktan çok mutluyuz. Mektebim Koleji, Forte Akademi ve Okan Gürbüz ile bir arada olmaktan mutluluk duyuyoruz. Silivri Belediyesi’nin katkılarıyla çok güzel bir açılış yaptık. Bugün de çok güzel performans sergileyeceğiz. Kültürlerarası etkileşimin güzel olacağı bir gece olacak. Kasım ayından bu yana çalışmalar yürütüyoruz. En iyi ekiplerimizi seçip buraya geldik. Türkiye, Bulgaristan ve Sırbistan gibi birbirine çok yakın komşu ülkelerin kültürel birleşimini ve aslında herkesin aynı olduğunu göstereceğiz” ifadelerini kullandı.

 

> Medeniyetler Buluşması kapsamında 3 ülkeden 400 dansçı İstanbul’da buluştu

Farklı kültürleri bir araya getirerek öğrencilerine dünyayı tanıtmayı amaçlayan Mektebim Koleji, ‘Medeniyetler Buluşması’ projesi kapsamında 3 komşu ülkenin öğrencilerini geleneksel kültür projesi çatısında bir araya getirdi. Projenin gala gecesinde Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye’den katılım sağlayan yaklaşık 400 öğrenci dansları ve yöresel oyunları ile renkli görüntülere sahne oldu.

mektebim_medeniyetler_bulusmasiMektebim Koleji’nin geçen yılki, Kahraman Mektepliler Projesi bu yıl Forte Kültür Sanat Akademi ve Silivri Belediyesi ortaklığıyla ikinci kez ‘Medeniyetler Buluşması’ adıyla gerçekleşti. Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye’den katılan yaklaşık 400 dansçı 30 Nisan’da Silivri Kale Park’ta önce kortej yürüyüşü daha sonra ise Silivri Atatürk Meydanı’nda halk oyunları gösterisi gerçekleştirmişti. Türkiye genelindeki Mektebim Koleji öğrencileri ve komşu ülkelerdeki öğrencilerin katılımı ile hayata geçen proje, öğrencilere kültür ve sanat alanında donanım kazandırmayı hedefliyor.

‘Medeniyetler Buluşması’ projesinin gala gecesi ise dün Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Dans ekibi, kendi yörelerine ait sergilediği performansları ile izleyicilerden beğeni topladı.

KALKO: BÜYÜK AMACIMIZ ÖNCE YERLİ VE MİLLİ DAHA SONRA İSE GLOBALE AÇILAN BİR NESİL YETİŞTİRMEK
Mektebim Koleji Kurucusu Ümit Kalko, “Biz Mektebim koleji olarak çocuklarımızın öncelikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasını, yerli ve milli olmasını istiyoruz. Milli ve manevi değerlere, örf ve adet duygularına sahip olmasını ve bunları yaşamasını istiyoruz. Halk oyunları da burada çok önemli bir yere sahip. Yerli ve milli olduktan sonra da dünya vatandaşlığı konusunda mutlaka açık ve entegre olmalarını istiyoruz. Yani bizim en büyük amacımız önce yerli ve milli daha sonra ise globale açılan bir nesil yetiştirmek. Mektebim olarak halk oyunlarını çok önemsiyoruz. Çünkü halk oyunları kardeşlik, paylaşmak, kültür, takım çalışması, ritim işi ve aynı zamanda gönül işi demek. Biz bunu kendi kurumlarımızda halayla, zeybekle, horonla, misketle ve bütün halk oyunları türlerimizle uzun zamandır yapıyorduk. Biz dedik ki ‘neden bunu dünya çocuklarıyla paylaşmıyoruz?’ ‘bizim çocuklarımız onların kültürlerini ve halk oyunlarını görsün, onlar da bizim halk oyunlarımız ve kültürlerimizi görsün’ dedik ve bu farklı medeniyetleri bir araya getirerek ‘Medeniyetler Buluşması’ yaptık. Şu anda 3 ülkeden 400 halk oyuncusu var. Geçtiğimiz günlerde Silivri’de toplandılar. Silivri’nin ana caddelerinden sahile kadar 400 çocuk yöresel halk oyunları kıyafetleriyle, ellerinde kendi temsil ettikleri ülkelerin bayrağıyla caddelerden, sokaklardan herkese selam verdiler, o coşkuyu beraber yaşadılar” dedi.

“İNŞALLAH MEDENİYETLER BULUŞMASI EVRENSEL OLUR”
Kalko, “Bize ev sahipliği yapan Silivri Belediyesi’ne çok teşekkür ediyoruz. Bugün de burada gala gecesi düzenliyoruz. Öğrenciler çok heyecanlı, farklı ülkelerin aynı çatı altında kardeşçe bir arada olabileceklerini gösteren güzel bir gösteri seyredeceğiz. İnşallah bu çoğalır, bütün okullar ve diğer tüm kurumlarda daha çok olur ve medeniyetler buluşması evrensel olur” diye konuştu.

GÜRBÜZ: DÜNYANIN PEK ÇOK ÜLKESİNDE KÜLTÜREL DEĞERLER ÇOK KIYMETLİ
Forte Akademi’nin Kurucusu ve Medeniyetler Buluşması Festivali’nde Genel Sanat Yönetmenliği yapan Okan Gürbüz, “Biliyorsunuz teknoloji çağındayız ve öğrencilerimiz giderek geleneksel kültürlerinden uzaklaşıyorlar. Biz de Mektebim Koleji ile düşündük ve ‘buna bir çare bulmamız lazım’ dedik. Türkiye genelindeki bütün okullarımızda lise ve ortaokul seviyesindeki öğrencilerimizle aslında bir geleneksel kültür projesine başladık. Bu yıl da ikincisini yapıyoruz. Geçen sene birincisini düzenlemiştik. Bu yıl kapsamı genişlettik, bunu uluslararası bir festival haline getirdik. Çünkü sadece bizim ülkemizde değil dünyanın pek çok ülkesinde kültürel değerler çok kıymetli. Bunu bizim öğrencilerimizin de görmesini istedik. Bu gece, öğrencilerin geleneksel kültürün ve dünya medeniyetlerinin ne olduğunu görmesi adına çok önemli. Birazdan sahnede yaklaşık 10 gruptan oluşan 400 öğrenci dil, din, ırk farkı olmadan bir bütün olarak sahnede performans sergileyecek” dedi.

MİRKOVİC: KÜLTÜRLERARASI ETKİLEŞİMİN GÜZEL OLACAĞI BİR GECE OLACAK
Festivalin Uluslararası Ekipler Koordinatörü Dragana Mirkovic, “Sırbistandan geliyoruz. Burada olmaktan çok mutluyuz. Mektebim Koleji, Forte Akademi ve Okan Gürbüz ile bir arada olmaktan mutluluk duyuyoruz. Silivri Belediyesi’nin katkılarıyla çok güzel bir açılış yaptık. Bugün de çok güzel performans sergileyeceğiz. Kültürlerarası etkileşimin güzel olacağı bir gece olacak. Kasım ayından bu yana çalışmalar yürütüyoruz. En iyi ekiplerimizi seçip buraya geldik. Türkiye, Bulgaristan ve Sırbistan gibi birbirine çok yakın komşu ülkelerin kültürel birleşimini ve aslında herkesin aynı olduğunu göstereceğiz” ifadelerini kullandı.

 

Son Güncelleme: Cumartesi, 04 May 2024 14:24

Gösterim: 1249


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.