Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

YÖK binasında önceki gün açıklama yaparak ODTÜ’yü kınayan Türkiye Öğrenci Konseyi Başkanı Nihat Buğra Ağaoğlu, aynı zamanda Sağlık Bakanlığı müşaviri. Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı’nda doktora yapan Ağaoğlu, “Devlet memuru olmam, öğrenci konseyi başkanı olmama engel değil. Hatta tam tersi avantaj bile teşkil ediyor” dedi.

TÜRKİYE Öğrenci Konseyi, “Jaguarlı başkan yardımcısı”ndan sonra şimdi de “Bakan müşaviri başkan” ile gündeme geldi. ODTÜ’deki olayların ardından öğrencileri suçlayan açıklamalar yapan Türkiye Öğrenci Konseyi Başkanı Nihat Buğra Ağaoğlu (27), 6 Eylül’den beri sağlık bakanlığı müşaviri olarak görev yapıyor.

3 YILDA GELEN MÜŞAVİRLİK

2011 yılında, o dönem adı Ulusal Öğrenci Konseyi olan kurumda başkan yardımcısı ve Bilkent Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Alper Yasin Altınel, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, öğrenci temsilcilerine verdiği öğle yemeğine Jaguar marka otomobiliyle gittiği için tartışılmıştı. Altınel, üniversiteden mezun olduktan sonra bu görevini bırakmıştı. Konseyin başkanlığını yürüten Ağaoğlu ise 2009’da Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Ağaoğlu, 3 yıl içinde çeşitli kademelerde görev yaptığı Sağlık Bakanlığı’nda müşavirliğe kadar yükseldi. Ağaoğlu, 2009 Eylül’ünde İstanbul Sultanbeyli Sağlık Bakanlığı Manolya Sağlık Ocağı’nda pratisyen hekim olarak meslek hayatına başladı. Nisan 2010’a gelindiğinde Ağaoğlu, Sağlık Bakanlığı Sultanbeyli Sağlık Grup Başkanlığı’nda Başkan Yardımcısı–Başkan Vekilliği görevini üstlendi. Ağaoğlu’nun 2009-2010 yılları arasındaki görevi ise İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü İl Döner Sermaye Komisyon Üyeliği oldu. Ağaoğlu, Ağustos 2011’de İstanbul İl Özel İdaresi Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesi’nde Başhekim Yardımcılığı’na getirildi. Aralık 2011’den bu yana Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Üniversite Sağlık Projeleri’nde yöneticilik görevini üstlenen Ağaoğlu, 3 yılın sonunda bakan müşavirliğine kadar yükselmeyi başardı.

DOKTORA ÖĞRENCİSİ BAŞKAN

Ağaoğlu, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı’nda doktora yaptığı için öğrenci sıfatıyla 2011’de Marmara Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanlığı’na seçildi. Ağaoğlu, 2011’den bu yana da YÖK’e bağlı Türkiye Öğrenci Konsey Başkanlığı görevini yürütüyor. Ağaoğlu, müşavir olarak görev yapmasının, öğrenci temsilcisi olmasında hiçbir engel teşkil etmediğini savunarak, “Tıp doktoruyum, aynı zamanda da müşavirim. Gayet normal. Marmara Üniversitesi Öğrenci Konsey Başkanı’yken de devlet memuruydum. Açıklama yapmamı gerektirecek bir durum yok. Devlet memuru olmam bu görevi yapmamda da engel teşkil etmiyor. Ben zaten bundan önce de sürekli yönetici ve idareci olarak görev yaptım” dedi.

AVANTAJ SAĞLIYOR

Ağaoğlu, “Devlet memurluğu ile öğrencileri temsil eden konseyin başkanlığını bir arada yürütmek, üniversitelerin özgürlüğü ve özerkliği açısından bir engel teşkil etmiyor mu?” sorusuna da, “Hayır hiçbir engel yok. Hatta tam tersi avantaj bile teşkil ediyor” yanıtını verdi.

4+4+4 TEŞEKKÜRÜ

Ağaoğlu, kamuoyunda uzun süre tartışma yaratan 4+4+4 12 yıllık zorunlu eğitim sitemine geçiş yasasının kabul edilmesinin ardından da Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmişti. Ağaoğlu, Twitter hesabından, “Sayın Başbakanımızla görüştük. Yeni 4+4+4 eğitim sistemi için teşekkür ettik ve faaliyetlerimizden bahsettik” demişti.

ODTÜ’yü kınamıştı

ODTÜ’deki olayların ardından önceki gün YÖK binasında açıklama yapan Ağaoğlu, ODTÜ yönetimini kınayarak, şunları söylemişti: “ODTÜ’ye gelen Başbakan bu ülkenin başbakanıdır. Onu her yerde koruyan polis bu ülkenin polisidir. Doğal olarak Başbakan’ı korumak adına bulunan polise ithamlarda bulunulması bizce anlamsızdır. Eğer oradaki öğrenciler o an polis tarafından tahrik edilmişlerse o molotofkokteyllerini bu kadar hızlı hazırlayabilen arkadaşları savunma sanayimizde destek olacak çalışmalar içinde bulunmaya davet ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bir üniversitede Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na karşı üniversiteyi savunulacak bir kale olarak gören, ilimden ve medeni bir protestonun nasıl yapılacağı bilgisinden nasibini almamış birkaç marjinal grubun üniversite öğrencilerini kesinlikle temsil etmediğini bildirmek isteriz. Sözüm ona ‘protesto özgürlüğü’ adı altında meşrulaştırmaya çalışan ve tüm bu yaşananları geri planda engellemeyerek olaylara çanak tuttuğunu düşündüğümüz ODTÜ’nün mevcut yönetimini de kınıyoruz.”

(hürriyet)

> Türkiye Öğrenci Konseyi Başkanı Bakan Müşaviri çıktı

YÖK binasında önceki gün açıklama yaparak ODTÜ’yü kınayan Türkiye Öğrenci Konseyi Başkanı Nihat Buğra Ağaoğlu, aynı zamanda Sağlık Bakanlığı müşaviri. Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı’nda doktora yapan Ağaoğlu, “Devlet memuru olmam, öğrenci konseyi başkanı olmama engel değil. Hatta tam tersi avantaj bile teşkil ediyor” dedi.

TÜRKİYE Öğrenci Konseyi, “Jaguarlı başkan yardımcısı”ndan sonra şimdi de “Bakan müşaviri başkan” ile gündeme geldi. ODTÜ’deki olayların ardından öğrencileri suçlayan açıklamalar yapan Türkiye Öğrenci Konseyi Başkanı Nihat Buğra Ağaoğlu (27), 6 Eylül’den beri sağlık bakanlığı müşaviri olarak görev yapıyor.

3 YILDA GELEN MÜŞAVİRLİK

2011 yılında, o dönem adı Ulusal Öğrenci Konseyi olan kurumda başkan yardımcısı ve Bilkent Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Alper Yasin Altınel, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, öğrenci temsilcilerine verdiği öğle yemeğine Jaguar marka otomobiliyle gittiği için tartışılmıştı. Altınel, üniversiteden mezun olduktan sonra bu görevini bırakmıştı. Konseyin başkanlığını yürüten Ağaoğlu ise 2009’da Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Ağaoğlu, 3 yıl içinde çeşitli kademelerde görev yaptığı Sağlık Bakanlığı’nda müşavirliğe kadar yükseldi. Ağaoğlu, 2009 Eylül’ünde İstanbul Sultanbeyli Sağlık Bakanlığı Manolya Sağlık Ocağı’nda pratisyen hekim olarak meslek hayatına başladı. Nisan 2010’a gelindiğinde Ağaoğlu, Sağlık Bakanlığı Sultanbeyli Sağlık Grup Başkanlığı’nda Başkan Yardımcısı–Başkan Vekilliği görevini üstlendi. Ağaoğlu’nun 2009-2010 yılları arasındaki görevi ise İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü İl Döner Sermaye Komisyon Üyeliği oldu. Ağaoğlu, Ağustos 2011’de İstanbul İl Özel İdaresi Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesi’nde Başhekim Yardımcılığı’na getirildi. Aralık 2011’den bu yana Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Üniversite Sağlık Projeleri’nde yöneticilik görevini üstlenen Ağaoğlu, 3 yılın sonunda bakan müşavirliğine kadar yükselmeyi başardı.

DOKTORA ÖĞRENCİSİ BAŞKAN

Ağaoğlu, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı’nda doktora yaptığı için öğrenci sıfatıyla 2011’de Marmara Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanlığı’na seçildi. Ağaoğlu, 2011’den bu yana da YÖK’e bağlı Türkiye Öğrenci Konsey Başkanlığı görevini yürütüyor. Ağaoğlu, müşavir olarak görev yapmasının, öğrenci temsilcisi olmasında hiçbir engel teşkil etmediğini savunarak, “Tıp doktoruyum, aynı zamanda da müşavirim. Gayet normal. Marmara Üniversitesi Öğrenci Konsey Başkanı’yken de devlet memuruydum. Açıklama yapmamı gerektirecek bir durum yok. Devlet memuru olmam bu görevi yapmamda da engel teşkil etmiyor. Ben zaten bundan önce de sürekli yönetici ve idareci olarak görev yaptım” dedi.

AVANTAJ SAĞLIYOR

Ağaoğlu, “Devlet memurluğu ile öğrencileri temsil eden konseyin başkanlığını bir arada yürütmek, üniversitelerin özgürlüğü ve özerkliği açısından bir engel teşkil etmiyor mu?” sorusuna da, “Hayır hiçbir engel yok. Hatta tam tersi avantaj bile teşkil ediyor” yanıtını verdi.

4+4+4 TEŞEKKÜRÜ

Ağaoğlu, kamuoyunda uzun süre tartışma yaratan 4+4+4 12 yıllık zorunlu eğitim sitemine geçiş yasasının kabul edilmesinin ardından da Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmişti. Ağaoğlu, Twitter hesabından, “Sayın Başbakanımızla görüştük. Yeni 4+4+4 eğitim sistemi için teşekkür ettik ve faaliyetlerimizden bahsettik” demişti.

ODTÜ’yü kınamıştı

ODTÜ’deki olayların ardından önceki gün YÖK binasında açıklama yapan Ağaoğlu, ODTÜ yönetimini kınayarak, şunları söylemişti: “ODTÜ’ye gelen Başbakan bu ülkenin başbakanıdır. Onu her yerde koruyan polis bu ülkenin polisidir. Doğal olarak Başbakan’ı korumak adına bulunan polise ithamlarda bulunulması bizce anlamsızdır. Eğer oradaki öğrenciler o an polis tarafından tahrik edilmişlerse o molotofkokteyllerini bu kadar hızlı hazırlayabilen arkadaşları savunma sanayimizde destek olacak çalışmalar içinde bulunmaya davet ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bir üniversitede Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na karşı üniversiteyi savunulacak bir kale olarak gören, ilimden ve medeni bir protestonun nasıl yapılacağı bilgisinden nasibini almamış birkaç marjinal grubun üniversite öğrencilerini kesinlikle temsil etmediğini bildirmek isteriz. Sözüm ona ‘protesto özgürlüğü’ adı altında meşrulaştırmaya çalışan ve tüm bu yaşananları geri planda engellemeyerek olaylara çanak tuttuğunu düşündüğümüz ODTÜ’nün mevcut yönetimini de kınıyoruz.”

(hürriyet)

Son Güncelleme: Cumartesi, 29 Aralık 2012 13:34

Gösterim: 2105

Uzmanlar, erken yaşta yabancı dil öğrenilmesinin önemine dikkat çekerken, günümüzde yabancı dilin ‘öğrenilmesi’nden çok yabancı dilin ‘edinilmesi’ anlayışının öne çıktığını vurguluyorlar

Yabancı dilin çok önemli olduğu günümüzde özellikle çocuklarda dil eğitimine ağırlık veriliyor. İkinci dil eğitimi erken yaşlarda başlıyor.

Yabancı dil eğitiminin önemi gün geçtikçe artarken ebeveynler de bu konuda çocuklarını mümkün olduğu kadar erken yaşlarda ikinci dile yönlendiriyor.

NTV'de yayımlanan haberde Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Avrupa Koleji Okulları Bilim Kurulu Üyesi Dr Kamile Hamiloğlu, yabancı dil eğitimindeki önemli noktalara dikkat çekerek, “Yabancı dil eğitimine erken yaşta, doğal ya da doğala yakın ortamlarda başlanmalıdır” dedi.

Hamiloğlu sözlerine şöyle devam etti: “Yabancı dil eğitimindeki önemli noktalara dikkat çekerek, “Yabancı dil eğitimine erken yaşta, doğal ya da doğala yakın ortamlarda başlanmalıdır.”

Yabancı dilin ‘öğrenilmesi’ yerine ‘edinilmesi’ gerektiğini belirten Hamioğlu şöyle konuştu: “Yabancı dil “öğrenimi” demek yerine, doğallığı, gerçekliği ve sürekliliği ifade eden “edinimi” sözcüğünü tercih etmeğe çalışıyoruz.

Eğer bir dili, yapay bir sosyal ortamda ve herhangi bir disiplin gibi çalışarak kazanıyorsanız “öğrenmek”; daha doğal bir sosyal ortamda ve biçimde ve de pek farkında olmadan kazanıyorsanız “edinmek” anlamına gelir.

Bunu sağlamak için sınıf ortamında bile bir yabancı dilin kullanılabileceği doğala yakın ortamlar yaratarak, o dilin edinimine katkıda bulunabilirsiniz.”

Birden fazla dil öğrenilir

Hamiloğlu, ebeveynlerin çocuklarıyla birlikte, kendilerinin ya da çevrelerinin anadili olmayan bir yabancı dil ile iletişim kurmaya çalışarak onlara bu dili öğretmesinin pek mümkün olamayacağını belirtti. Bunun nedenini ise şöyle açıkladı:

“Örneğin bir Türk ebeveyn çiftin, Türkiye’de yaşarken, kendilerinin de yabancı dil olarak bildikleri İngilizce ile çocuklarıyla İngilizce konuşmaya çalışmaları çoğu kez başarısızlıkla sonuçlanır.

Çünkü çocuk ev içinde ve dışında (televizyon, akrabalar, arkadaşlar vb) her an anadili ile karşılaşmakta ve çevresindeki doğal dilin o dil olduğunu fark etmektedir.

Bu nedenle, ana babasının yapay bir dilde konuşmaya çalıştığını, yani o dilin onların kendi dili olmadığını kolaylıkla fark edebilir ve o dilde onlara karşılık vermeyi reddeder.

Çünkü çocuk öncelikle, ebeveynleri ile gerçek ve anlam boşluğu olmayan bir iletişim içinde olmak ister.

Kısacası, çocukların, dillerin yapay veya doğal bir biçimde kullanılıp kullanılmadığını gayet rahatlıkla anlayabilme yetenekleri vardır. Ancak okulda aldığı yabancı dilin, yabancı bir dil olduğunu fark eder ve o eğitime olumlu karşılık verir.

Bir çocuk, o dilin anadil olarak konuşulmadığı bir ülke de bile uygun ortamda ve yöntemle birden fazla dil edinebilir. Çocuk beyni zaten dil(leri) karıştırmadan edinmeye programlıdır, yeter ki biz dışarıdan yanlış müdahale edip bu programları karıştırmayalım.”.

> Yabancı dil öğrenilmemeli ‘edinilmeli’

Uzmanlar, erken yaşta yabancı dil öğrenilmesinin önemine dikkat çekerken, günümüzde yabancı dilin ‘öğrenilmesi’nden çok yabancı dilin ‘edinilmesi’ anlayışının öne çıktığını vurguluyorlar

Yabancı dilin çok önemli olduğu günümüzde özellikle çocuklarda dil eğitimine ağırlık veriliyor. İkinci dil eğitimi erken yaşlarda başlıyor.

Yabancı dil eğitiminin önemi gün geçtikçe artarken ebeveynler de bu konuda çocuklarını mümkün olduğu kadar erken yaşlarda ikinci dile yönlendiriyor.

NTV'de yayımlanan haberde Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Avrupa Koleji Okulları Bilim Kurulu Üyesi Dr Kamile Hamiloğlu, yabancı dil eğitimindeki önemli noktalara dikkat çekerek, “Yabancı dil eğitimine erken yaşta, doğal ya da doğala yakın ortamlarda başlanmalıdır” dedi.

Hamiloğlu sözlerine şöyle devam etti: “Yabancı dil eğitimindeki önemli noktalara dikkat çekerek, “Yabancı dil eğitimine erken yaşta, doğal ya da doğala yakın ortamlarda başlanmalıdır.”

Yabancı dilin ‘öğrenilmesi’ yerine ‘edinilmesi’ gerektiğini belirten Hamioğlu şöyle konuştu: “Yabancı dil “öğrenimi” demek yerine, doğallığı, gerçekliği ve sürekliliği ifade eden “edinimi” sözcüğünü tercih etmeğe çalışıyoruz.

Eğer bir dili, yapay bir sosyal ortamda ve herhangi bir disiplin gibi çalışarak kazanıyorsanız “öğrenmek”; daha doğal bir sosyal ortamda ve biçimde ve de pek farkında olmadan kazanıyorsanız “edinmek” anlamına gelir.

Bunu sağlamak için sınıf ortamında bile bir yabancı dilin kullanılabileceği doğala yakın ortamlar yaratarak, o dilin edinimine katkıda bulunabilirsiniz.”

Birden fazla dil öğrenilir

Hamiloğlu, ebeveynlerin çocuklarıyla birlikte, kendilerinin ya da çevrelerinin anadili olmayan bir yabancı dil ile iletişim kurmaya çalışarak onlara bu dili öğretmesinin pek mümkün olamayacağını belirtti. Bunun nedenini ise şöyle açıkladı:

“Örneğin bir Türk ebeveyn çiftin, Türkiye’de yaşarken, kendilerinin de yabancı dil olarak bildikleri İngilizce ile çocuklarıyla İngilizce konuşmaya çalışmaları çoğu kez başarısızlıkla sonuçlanır.

Çünkü çocuk ev içinde ve dışında (televizyon, akrabalar, arkadaşlar vb) her an anadili ile karşılaşmakta ve çevresindeki doğal dilin o dil olduğunu fark etmektedir.

Bu nedenle, ana babasının yapay bir dilde konuşmaya çalıştığını, yani o dilin onların kendi dili olmadığını kolaylıkla fark edebilir ve o dilde onlara karşılık vermeyi reddeder.

Çünkü çocuk öncelikle, ebeveynleri ile gerçek ve anlam boşluğu olmayan bir iletişim içinde olmak ister.

Kısacası, çocukların, dillerin yapay veya doğal bir biçimde kullanılıp kullanılmadığını gayet rahatlıkla anlayabilme yetenekleri vardır. Ancak okulda aldığı yabancı dilin, yabancı bir dil olduğunu fark eder ve o eğitime olumlu karşılık verir.

Bir çocuk, o dilin anadil olarak konuşulmadığı bir ülke de bile uygun ortamda ve yöntemle birden fazla dil edinebilir. Çocuk beyni zaten dil(leri) karıştırmadan edinmeye programlıdır, yeter ki biz dışarıdan yanlış müdahale edip bu programları karıştırmayalım.”.

Son Güncelleme: Pazar, 30 Aralık 2012 00:18

Gösterim: 2286

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Erdoğan'a, "ODTÜ'de kolluk güçlerinin müdahalesine tepki gösteren öğretim üyelerinin fişlendiği yönünde kaygılar bulunmaktadır. Bu kaygılar yersiz midir? Öğretim üyeleri hakkında herhangi bir fişleme, takip, soruşturma söz konusu mudur" diye sordu.

Tanrıkulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yazılı yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesinde, şu soruları yöneltti:

"ODTÜ'de kolluk güçlerinin müdahalesine tepki gösteren öğretim üyelerinin fişlendiği yönünde kaygılar bulunmaktadır. Bu kaygılar yersiz midir? Öğretim üyeleri hakkında herhangi bir fişleme, takip, soruşturma söz konusu mudur?

Olaylar sırasında kullanılan biber gazından dolayı derslerini ve bilimsel faaliyetlerini askıya almak zorunda kalan ve daha sonra yaşanan olaylara tepki gösteren öğretim üyelerini hangi gerekçeyle 'şiddetten gücünü alan kişiler' olarak lanse edip hedef gösteriyorsunuz?

Bilimsel faaliyet yürüten insanları hangi hak ve gerekçeyle istifaya çağırıyorsunuz?

Hedef gösterdiğiniz öğretim üyelerinin istifa etmemesi halinde haklarında nasıl bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

ODTÜ'lü öğretim üyelerine yönelik tepkilerinizden hemen önce YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya'yla Başbakanlıkta bir görüşme gerçekleştirdiğiniz ortaya çıktı. Sayın Çetinsaya'yla ODTÜ'lü öğretim üyeleri hakkında mı görüştünüz?

Bu görüşme sırasında kolluk güçlerinin müdahalesine tepki gösteren öğretim üyeleri ve öğrenciler hakkında neler konuştunuz?"

(kaynak cumhuriyet)

> 'ODTÜ'lü öğretim üyelerine soruşturma açıldı mı?'

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Erdoğan'a, "ODTÜ'de kolluk güçlerinin müdahalesine tepki gösteren öğretim üyelerinin fişlendiği yönünde kaygılar bulunmaktadır. Bu kaygılar yersiz midir? Öğretim üyeleri hakkında herhangi bir fişleme, takip, soruşturma söz konusu mudur" diye sordu.

Tanrıkulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yazılı yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesinde, şu soruları yöneltti:

"ODTÜ'de kolluk güçlerinin müdahalesine tepki gösteren öğretim üyelerinin fişlendiği yönünde kaygılar bulunmaktadır. Bu kaygılar yersiz midir? Öğretim üyeleri hakkında herhangi bir fişleme, takip, soruşturma söz konusu mudur?

Olaylar sırasında kullanılan biber gazından dolayı derslerini ve bilimsel faaliyetlerini askıya almak zorunda kalan ve daha sonra yaşanan olaylara tepki gösteren öğretim üyelerini hangi gerekçeyle 'şiddetten gücünü alan kişiler' olarak lanse edip hedef gösteriyorsunuz?

Bilimsel faaliyet yürüten insanları hangi hak ve gerekçeyle istifaya çağırıyorsunuz?

Hedef gösterdiğiniz öğretim üyelerinin istifa etmemesi halinde haklarında nasıl bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

ODTÜ'lü öğretim üyelerine yönelik tepkilerinizden hemen önce YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya'yla Başbakanlıkta bir görüşme gerçekleştirdiğiniz ortaya çıktı. Sayın Çetinsaya'yla ODTÜ'lü öğretim üyeleri hakkında mı görüştünüz?

Bu görüşme sırasında kolluk güçlerinin müdahalesine tepki gösteren öğretim üyeleri ve öğrenciler hakkında neler konuştunuz?"

(kaynak cumhuriyet)

Son Güncelleme: Cuma, 28 Aralık 2012 13:46

Gösterim: 1730

Bartın’da bir anaokulunda çocuklara yerli malı haftası dolayısıyla dağıtılan üzerinde Ak Parti’nin logosu bulunan tabaklar öğretmen ve yöneticilerin başını yaktı…

BARTIN Valisi Bülent Savur, Şehit Üsteğmen Aydın Aydoğmuş İlkokulu’nun ana sınıfındaki Yerli Malı Haftası kutlamasında, AK Parti Kadın Kolları Başkanlığı’nın üzerinde partinin logosunun ve adının yazılı olduğu kartların bulunduğu meyve dolu tabakları dağıtmasıyla ilgili idari soruşturma başlatıldığını açıkladı.

AK Parti Bartın Kolları Başkanlığı’nın, 12 Aralık’ta Gölbucağı Mahallesi’nde bulunan Şehit Üsteğmen Aydın Aydoğmuş İlkokulu’nun ana sınıfında kutlanan Yerli Malı Haftası’nda üzerinde partinin logosunun ve adının yazılı olduğu kartın bulunduğu, içerisinde mandalina, elma ve muz bulunan meyve tabakları dağıttı. Olayın basına yansımasının ardından Bartın Valiliği soruşturma başlattı. Bartın Valisi Bülent Savur yaptığı açıklamada, "Bartın Şehit Üsteğmen Aydın Aydoğmuş İlkokulu’nda yaşandığı iddia edilen olayla ilgili okul yöneticileri ve öğretmenler hakkında idari soruşturmayı başlattık. Olayın detayları konusunda yapılacak incelemenin sonrasında gereken yapılacak" dedi.

> Öğretmenlere ‘Ak Parti logolu tabak’ soruşturması

Bartın’da bir anaokulunda çocuklara yerli malı haftası dolayısıyla dağıtılan üzerinde Ak Parti’nin logosu bulunan tabaklar öğretmen ve yöneticilerin başını yaktı…

BARTIN Valisi Bülent Savur, Şehit Üsteğmen Aydın Aydoğmuş İlkokulu’nun ana sınıfındaki Yerli Malı Haftası kutlamasında, AK Parti Kadın Kolları Başkanlığı’nın üzerinde partinin logosunun ve adının yazılı olduğu kartların bulunduğu meyve dolu tabakları dağıtmasıyla ilgili idari soruşturma başlatıldığını açıkladı.

AK Parti Bartın Kolları Başkanlığı’nın, 12 Aralık’ta Gölbucağı Mahallesi’nde bulunan Şehit Üsteğmen Aydın Aydoğmuş İlkokulu’nun ana sınıfında kutlanan Yerli Malı Haftası’nda üzerinde partinin logosunun ve adının yazılı olduğu kartın bulunduğu, içerisinde mandalina, elma ve muz bulunan meyve tabakları dağıttı. Olayın basına yansımasının ardından Bartın Valiliği soruşturma başlattı. Bartın Valisi Bülent Savur yaptığı açıklamada, "Bartın Şehit Üsteğmen Aydın Aydoğmuş İlkokulu’nda yaşandığı iddia edilen olayla ilgili okul yöneticileri ve öğretmenler hakkında idari soruşturmayı başlattık. Olayın detayları konusunda yapılacak incelemenin sonrasında gereken yapılacak" dedi.

Son Güncelleme: Cuma, 28 Aralık 2012 15:41

Gösterim: 1602

İstanbul Teknik Üniversitesi Uzay Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aslan, Göktürk-2'nin uzaya gönderilmesinin tersine beyin göçünü tetikleyeceğini söyledi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Uzay Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alim Rüstem Aslan, Göktürk-2'nin uzaya gönderilmesinin tersine beyin göçünün yanı sıra yabancı bilim adamları ve uzmanların Türkiye'yi tercih etmesinde etkili olacağını söyledi.

Aslan, "Bundan böyle yalnızca yurt dışındaki Türkler değil, Hintlisi, Avrupalısı nitelikli birçok insan Türkiye'ye gelmek isteyecek'' dedi.

> Tersine beyin göçünü tetikleyecek

İstanbul Teknik Üniversitesi Uzay Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aslan, Göktürk-2'nin uzaya gönderilmesinin tersine beyin göçünü tetikleyeceğini söyledi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Uzay Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alim Rüstem Aslan, Göktürk-2'nin uzaya gönderilmesinin tersine beyin göçünün yanı sıra yabancı bilim adamları ve uzmanların Türkiye'yi tercih etmesinde etkili olacağını söyledi.

Aslan, "Bundan böyle yalnızca yurt dışındaki Türkler değil, Hintlisi, Avrupalısı nitelikli birçok insan Türkiye'ye gelmek isteyecek'' dedi.

Son Güncelleme: Cuma, 28 Aralık 2012 12:18

Gösterim: 1248


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.