Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Sarayburnu'nda TSK'ya ait yurt, maddi sıkıntı ve deprem riski nedeniyle kapatıldı. Kalacak yeri olmayan öğrenciler zor durumda.
Türk Silahlı Kuvvetleri Eğitim Vakfı’na ait 272 öğrencinin kaldığı İstanbul Sarayburnu Öğrenci Yurdu kapatıldı. Vakıf, öğrencilere daha önce bildirmeksizin ve başka bir yer göstermeksizin yurdun kapatıldığını sitesinden geçen hafta duyurdu. Yurdun 2 kapatılma gerekçesi var. Biri ‘depreme dayanıklı olmayışı’, diğeriyse ‘maddi yetersizlik’. Ama iddiaya göre, yurtta deprem için güçlendirme yapıldı. TSK vakıf için her personelinden ayda 10 TL bağış topluyor. Sokakta kalan öğrenciler ise şaşkın.
TSK Eğitim Vakfı, resmi sitesinde yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “ TSK Eğitim Vakfı; TSK ’da görevli veya emekli subay, astsubay, sivil memur, uzman jandarma ve uzman erbaşların çocukları ve kardeşleri ile şehit erbaş ve er çocuklarının eğitim ve öğretimlerini desteklemek maksadıyla kurulmuştur. Vakıf tarafından halen 7 il ve KKTC ’ de olmak üzere toplam 18 adet öğrenci yurdu işletilmekte. TSK Eğitim Vakfı yurtlarından, Ankara / Oran erkek, Konya ve KKTC yurtlarının depreme dayanıklılık raporlarının olumsuz çıkması, İstanbul Sarayburnu yurt binasının 1’inci derecede arkeolojik sit alanı içinde yer alması ve deprem dayanıklılık raporu alınabilmesi için gereken onarım ve tadilatların yapılamaması, Ankara / Oran erkek, Konya ve KKTC yurtlarının doluluk oranlarının düşük olması nedenleriyle vakfın mali durumu ve devamlılığının sağlanabilmesi hususları göz önünde bulundurularak Vakıf Yönetim Kurulu tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, Ankara / Oran erkek, İstanbul Sarayburnu, Konya ve KKTC yurtlarının 2011-2012 eğitim dönemi sonunda 30 Eylül 2012 tarihinden itibaren zorunluluktan dolayı faaliyetlerine son verilmesi yönünde karar alınmıştır.”
‘Sokakta kaldık’
Emekli astsubay çocuğu Çağla Gökçe’nin ailesi Kocaeli’nde yaşıyor. İstanbul Medipol Üniversite Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon 3. sınıf öğrencisi Gökçe, kapatılma kararıyla birlikte sokakta kaldıklarını anlatıyor: “Burada şehit çocukları ücretsiz kalıyor. Diğer öğrencilere aylık 450 TL. Kontenjan kalırsa siviller de alınıyor. Hiçbir yer gösterilmedi. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Kültür Bakanlığı’na devredileceği söyleniyordu. Çünkü turistik bir yerde. Deprem deniliyor ancak yurt daha önceden deprem dayanıklılık raporu almış. Her arayan veliye farklı mazeretler söylendi.” Şehit Piyade Uzman Çavuş Recep Kurt’un oğlu Volkan Kurt da, deprem iddialarına inanmadığını, yurdun daha önceden bu konuda tadilat yaptığını söyledi.
(radikal)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sarayburnu'nda TSK'ya ait yurt, maddi sıkıntı ve deprem riski nedeniyle kapatıldı. Kalacak yeri olmayan öğrenciler zor durumda.
Türk Silahlı Kuvvetleri Eğitim Vakfı’na ait 272 öğrencinin kaldığı İstanbul Sarayburnu Öğrenci Yurdu kapatıldı. Vakıf, öğrencilere daha önce bildirmeksizin ve başka bir yer göstermeksizin yurdun kapatıldığını sitesinden geçen hafta duyurdu. Yurdun 2 kapatılma gerekçesi var. Biri ‘depreme dayanıklı olmayışı’, diğeriyse ‘maddi yetersizlik’. Ama iddiaya göre, yurtta deprem için güçlendirme yapıldı. TSK vakıf için her personelinden ayda 10 TL bağış topluyor. Sokakta kalan öğrenciler ise şaşkın.
TSK Eğitim Vakfı, resmi sitesinde yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “ TSK Eğitim Vakfı; TSK ’da görevli veya emekli subay, astsubay, sivil memur, uzman jandarma ve uzman erbaşların çocukları ve kardeşleri ile şehit erbaş ve er çocuklarının eğitim ve öğretimlerini desteklemek maksadıyla kurulmuştur. Vakıf tarafından halen 7 il ve KKTC ’ de olmak üzere toplam 18 adet öğrenci yurdu işletilmekte. TSK Eğitim Vakfı yurtlarından, Ankara / Oran erkek, Konya ve KKTC yurtlarının depreme dayanıklılık raporlarının olumsuz çıkması, İstanbul Sarayburnu yurt binasının 1’inci derecede arkeolojik sit alanı içinde yer alması ve deprem dayanıklılık raporu alınabilmesi için gereken onarım ve tadilatların yapılamaması, Ankara / Oran erkek, Konya ve KKTC yurtlarının doluluk oranlarının düşük olması nedenleriyle vakfın mali durumu ve devamlılığının sağlanabilmesi hususları göz önünde bulundurularak Vakıf Yönetim Kurulu tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, Ankara / Oran erkek, İstanbul Sarayburnu, Konya ve KKTC yurtlarının 2011-2012 eğitim dönemi sonunda 30 Eylül 2012 tarihinden itibaren zorunluluktan dolayı faaliyetlerine son verilmesi yönünde karar alınmıştır.”
‘Sokakta kaldık’
Emekli astsubay çocuğu Çağla Gökçe’nin ailesi Kocaeli’nde yaşıyor. İstanbul Medipol Üniversite Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon 3. sınıf öğrencisi Gökçe, kapatılma kararıyla birlikte sokakta kaldıklarını anlatıyor: “Burada şehit çocukları ücretsiz kalıyor. Diğer öğrencilere aylık 450 TL. Kontenjan kalırsa siviller de alınıyor. Hiçbir yer gösterilmedi. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Kültür Bakanlığı’na devredileceği söyleniyordu. Çünkü turistik bir yerde. Deprem deniliyor ancak yurt daha önceden deprem dayanıklılık raporu almış. Her arayan veliye farklı mazeretler söylendi.” Şehit Piyade Uzman Çavuş Recep Kurt’un oğlu Volkan Kurt da, deprem iddialarına inanmadığını, yurdun daha önceden bu konuda tadilat yaptığını söyledi.
(radikal)
Son Güncelleme: Salı, 03 Temmuz 2012 09:16
Gösterim: 1884
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, ''1995'de benim üniversitemdeki odama bomba konuldu'' dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Konya'da yaptığı açıklamada, terörle mücadele konusunda Hükümet'in gereken adımları attığını belirtti. Çelik, şöyle devam etti:
''Geçmişte başarılı olamamamızın temel sebeplerinden biri; devlet içerisindeki çeteleşmeler... Devlet gücünü kullanarak illegal faaliyetler yapan terör mekanizmaları. Bugün Ergenekon olarak karşımızda. Kimin eli kimin cebinde belli değildi. 1995'de benim üniversitemdeki odama bomba konuldu. Yiyecek ekmeğimiz vardı, bir şey olmadı. Günlerce ben kriminal laboratuvarını aradım, 'ne oldu' diye. En sonunda yetkililer 'Boşuna üstüne gitme zara görürsün' dediler. Nedir bunun adı? Siz bunu nasıl izah ediyorsunuz? İlk defa burada söylüyorum. Dönemin emniyet müdürü bana 'Sayın hocam ne diyeceğimi şaşırmış vaziyetteyim, sizin odanıza bombayı vali koydurdu' dedi. Türkiye bunları yaşadı. Dolayısıyla terörün nereden çıkacağı, nereden geleceği belli olmayan bir tarafı var. Terörle mücadele devem edecek. Terör silah bırakmadığı sürece elimizi kolumuzu bağlayıp oturmamız söz konusu değil. Kürt vatandaşlarımızın makul, meşru, mantıklı taleplerine cevap vereceğiz. Olması gerekenleri yaptık, yapıyoruz, yapacağız. Terör silah bırakmadığı zaman da terörle mücadele edeceğiz.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, ''1995'de benim üniversitemdeki odama bomba konuldu'' dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Konya'da yaptığı açıklamada, terörle mücadele konusunda Hükümet'in gereken adımları attığını belirtti. Çelik, şöyle devam etti:
''Geçmişte başarılı olamamamızın temel sebeplerinden biri; devlet içerisindeki çeteleşmeler... Devlet gücünü kullanarak illegal faaliyetler yapan terör mekanizmaları. Bugün Ergenekon olarak karşımızda. Kimin eli kimin cebinde belli değildi. 1995'de benim üniversitemdeki odama bomba konuldu. Yiyecek ekmeğimiz vardı, bir şey olmadı. Günlerce ben kriminal laboratuvarını aradım, 'ne oldu' diye. En sonunda yetkililer 'Boşuna üstüne gitme zara görürsün' dediler. Nedir bunun adı? Siz bunu nasıl izah ediyorsunuz? İlk defa burada söylüyorum. Dönemin emniyet müdürü bana 'Sayın hocam ne diyeceğimi şaşırmış vaziyetteyim, sizin odanıza bombayı vali koydurdu' dedi. Türkiye bunları yaşadı. Dolayısıyla terörün nereden çıkacağı, nereden geleceği belli olmayan bir tarafı var. Terörle mücadele devem edecek. Terör silah bırakmadığı sürece elimizi kolumuzu bağlayıp oturmamız söz konusu değil. Kürt vatandaşlarımızın makul, meşru, mantıklı taleplerine cevap vereceğiz. Olması gerekenleri yaptık, yapıyoruz, yapacağız. Terör silah bırakmadığı zaman da terörle mücadele edeceğiz.''
Son Güncelleme: Pazartesi, 02 Temmuz 2012 16:46
Gösterim: 1521
'Sosyal medya sokağa taşıyor, Galata Kulesi Twitter'a dönüşüyor." Bu sloganlar Yaratıcı Fikirler Enstitüsü'ne ait. Deneysel çalışmalar yapan grup bu kez de Twitter'ı Galata Kulesi'ne yansıttı.
Galata Kulesi'ne nükleer santraller hakkında gelen mesajlar yansıtıldı.
2010 yılından bu yana faaliyet gösteren grup sıradan etkinlikleri sıradış boyuta taşımasıyla tanınıyor.
Galata Kulesi'ne Twitter'ı yansıtma düşüncesi ise Sosyal Medya Günü'nde gerçekleştirildi.
Grup bu etkinliği bir nevi "açık hava forumu" olarak değerlendiriyor.
30 Haziran Cumartesi günü gerçekleştirilen bu etkinlikle nükleer santraller konusunda toplumun bilinçlenmesi hedeflendi.
Haberin videosu
(cnntürk)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
'Sosyal medya sokağa taşıyor, Galata Kulesi Twitter'a dönüşüyor." Bu sloganlar Yaratıcı Fikirler Enstitüsü'ne ait. Deneysel çalışmalar yapan grup bu kez de Twitter'ı Galata Kulesi'ne yansıttı.
Galata Kulesi'ne nükleer santraller hakkında gelen mesajlar yansıtıldı.
2010 yılından bu yana faaliyet gösteren grup sıradan etkinlikleri sıradış boyuta taşımasıyla tanınıyor.
Galata Kulesi'ne Twitter'ı yansıtma düşüncesi ise Sosyal Medya Günü'nde gerçekleştirildi.
Grup bu etkinliği bir nevi "açık hava forumu" olarak değerlendiriyor.
30 Haziran Cumartesi günü gerçekleştirilen bu etkinlikle nükleer santraller konusunda toplumun bilinçlenmesi hedeflendi.
Haberin videosu
(cnntürk)
Son Güncelleme: Pazartesi, 02 Temmuz 2012 16:01
Gösterim: 1555
AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, 4+4+4 eğitim sistemindeki kaygılarını dile getirdi.
Stefan Füle, "Komisyon, erken branşlaşmanın, öğrencilerin eğitim düzeyi farklılıklarını sosyal geçmişlerine bağlı olarak derinleştirebileceğine işaret eden toplu bulgulara önem vermektedir" dedi.
AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Avrupa Parlamentosu'na Almanya'dan seçilen sosyal demokrat İsmail Ertuğ'un yazılı soru önergesini yanıtladı. Ertuğ "Türkiye'deki eğitim reformu" başlıklı önergesinde özetle şu görüş ve soruları yöneltti:
"2012 Mayıs’ında Türkiye'de zorunlu eğitim süresi 12 yıla çıkarıldı, okula başlama yaşı beşe çekildi. İlk dört yıldan sonra çocuklar genel, teknik ya da dini eğitimden birine karar vermek zorunda olacak. Bu yasa özellikle kırsal bölgelerde ana babaların çocuklarını okuldan zamanından önce çekmesine yol açabilir. 1.Komisyon dört yıllık eğitimden sonra dokuz yaşında bir çocuğun böyle hayati bir konuda karar verecek olgunluğa sahip olduğu görüşüne gerçekten sahip mi? 2. Komisyon özellikle kız öğrencileri kırsal kesimde okulu zamanından önce bırakmalarından korumak için hangi önlemleri önerecek. 3. Komisyon böyle bir yasanın Avrupa standartlarıyla uyumu konusunda ne düşünüyor?"
Füle: Öğrencilerin eğitim farklılıklarını derinleştirebilir
AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle'nin ise önergeye yanıtındaki "Eldeki toplu bulgular değişik okul tiplerinde erken branşlaşmanın, sosyal geçmişlerine bağlı olarak öğrencilerin eğitim başarılarında farklılığı derinleştirebileceğini gösteriyor" ifadesi dikkat çekti. Füle'nin önergeye tam yanıtı şöyle: "Komisyon Türk parlamentosu ve toplumunda devam eden ilköğretim yasası değişikliklerine ilişkin kanunlar hakkındaki tartışmayı yakından izlemektedir. Komisyon eğitim sistemine yönelik önemli herhangi bir değişikliğin geniş konsültasyona tabi olması gerektiğine inanmakta ve ilgili tüm tarafların böyle bir konsensüse ulaşabilmek için yapıcı bir tartışma içine girmelerini teşvik etmektedir. Komisyon yasayı Türkiye 2012 İlerleme Raporu bağlamında ayrıntıyla inceleyecektir. Yasa özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da kırsal kesimde ya da kenar mahallelerde kalıcı durumdaki okulu bırakma ve hiç gitmeme oranları ve mevsimlik işçi çocuklarına yeni 'ev-okul' yaklaşımından sağlayacağı faydayla kimi potansiyel iyileşmeler getirebilecek olan zorunlu eğitimin sekiz yıldan 12 yıla çıkarılması gibi bazı olumlu unsurlar içermektedir. Fakat kızların eğitimi ya da çocuk işçiler gibi bazı belirli yönlerinin analiz edilmesi ve uygulamasına bakılması gerekmektedir. Komisyon, 2008 yılındaki '21. Yüzyıl İçin Yeterliliklerin Geliştirilmesi: Bir Avrupa Okullar İşbirliği Gündemi' Bildirisinde bulunan, değişik okul tiplerinde erken branşlaşmanın, öğrencilerin eğitim düzeyi farklılıklarını sosyal geçmişlerine bağlı olarak derinleştirebileceğine işaret eden toplu bulgulara önem vermektedir. AB ile katılım müzakereleri yapan bir ülke olarak Türkiye'nin, AB müktesebatına, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi maddelerine ve Avrupa insan Hakları Mahkemesi içtihadına göre tüm erkek ve kız çocukları için kentlerde ya da kırsal bölgelerde göre eğitim hakkını uygulamada teminat altına alması gerekmektedir."
(cumhuriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, 4+4+4 eğitim sistemindeki kaygılarını dile getirdi.
Stefan Füle, "Komisyon, erken branşlaşmanın, öğrencilerin eğitim düzeyi farklılıklarını sosyal geçmişlerine bağlı olarak derinleştirebileceğine işaret eden toplu bulgulara önem vermektedir" dedi.
AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Avrupa Parlamentosu'na Almanya'dan seçilen sosyal demokrat İsmail Ertuğ'un yazılı soru önergesini yanıtladı. Ertuğ "Türkiye'deki eğitim reformu" başlıklı önergesinde özetle şu görüş ve soruları yöneltti:
"2012 Mayıs’ında Türkiye'de zorunlu eğitim süresi 12 yıla çıkarıldı, okula başlama yaşı beşe çekildi. İlk dört yıldan sonra çocuklar genel, teknik ya da dini eğitimden birine karar vermek zorunda olacak. Bu yasa özellikle kırsal bölgelerde ana babaların çocuklarını okuldan zamanından önce çekmesine yol açabilir. 1.Komisyon dört yıllık eğitimden sonra dokuz yaşında bir çocuğun böyle hayati bir konuda karar verecek olgunluğa sahip olduğu görüşüne gerçekten sahip mi? 2. Komisyon özellikle kız öğrencileri kırsal kesimde okulu zamanından önce bırakmalarından korumak için hangi önlemleri önerecek. 3. Komisyon böyle bir yasanın Avrupa standartlarıyla uyumu konusunda ne düşünüyor?"
Füle: Öğrencilerin eğitim farklılıklarını derinleştirebilir
AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle'nin ise önergeye yanıtındaki "Eldeki toplu bulgular değişik okul tiplerinde erken branşlaşmanın, sosyal geçmişlerine bağlı olarak öğrencilerin eğitim başarılarında farklılığı derinleştirebileceğini gösteriyor" ifadesi dikkat çekti. Füle'nin önergeye tam yanıtı şöyle: "Komisyon Türk parlamentosu ve toplumunda devam eden ilköğretim yasası değişikliklerine ilişkin kanunlar hakkındaki tartışmayı yakından izlemektedir. Komisyon eğitim sistemine yönelik önemli herhangi bir değişikliğin geniş konsültasyona tabi olması gerektiğine inanmakta ve ilgili tüm tarafların böyle bir konsensüse ulaşabilmek için yapıcı bir tartışma içine girmelerini teşvik etmektedir. Komisyon yasayı Türkiye 2012 İlerleme Raporu bağlamında ayrıntıyla inceleyecektir. Yasa özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da kırsal kesimde ya da kenar mahallelerde kalıcı durumdaki okulu bırakma ve hiç gitmeme oranları ve mevsimlik işçi çocuklarına yeni 'ev-okul' yaklaşımından sağlayacağı faydayla kimi potansiyel iyileşmeler getirebilecek olan zorunlu eğitimin sekiz yıldan 12 yıla çıkarılması gibi bazı olumlu unsurlar içermektedir. Fakat kızların eğitimi ya da çocuk işçiler gibi bazı belirli yönlerinin analiz edilmesi ve uygulamasına bakılması gerekmektedir. Komisyon, 2008 yılındaki '21. Yüzyıl İçin Yeterliliklerin Geliştirilmesi: Bir Avrupa Okullar İşbirliği Gündemi' Bildirisinde bulunan, değişik okul tiplerinde erken branşlaşmanın, öğrencilerin eğitim düzeyi farklılıklarını sosyal geçmişlerine bağlı olarak derinleştirebileceğine işaret eden toplu bulgulara önem vermektedir. AB ile katılım müzakereleri yapan bir ülke olarak Türkiye'nin, AB müktesebatına, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi maddelerine ve Avrupa insan Hakları Mahkemesi içtihadına göre tüm erkek ve kız çocukları için kentlerde ya da kırsal bölgelerde göre eğitim hakkını uygulamada teminat altına alması gerekmektedir."
(cumhuriyet)
Son Güncelleme: Pazartesi, 02 Temmuz 2012 16:09
Gösterim: 1999
Hükümet Kürtçeyi seçmeli ders yaptı. Peki ama "yasaklı harfler"le Kürtçe nasıl verilecek?
Hükümetin yeni eğitim sisteminde Kürtçe’nin seçmeli ders olarak verileceğini belirtmesinin ardından, Türkçe alfabede yer almadığı için yasaklı olan ‘W’, ‘X’ ve ‘Q’ harflerine nasıl bir çözüm getirileceği tartışma konusu oldu.
Batman’daki Kürtçe kursta eğitmenlik yapan Vildan Tileği, TRT 6 televizyonunda yasak olarak görülen harflere herhangi bir sınırlama olmadığını anlatırken, “Yazışmalarda ve bazı yerlere verilen Kürtçe isimlerde yasaklı Kürtçe harfler olunca kriz çıkıyor. Seçmeli Kürtçe dersinde bu sorunun nasıl aşılacağını merak ediyoruz. Yasaklı harflere çözüm bulunmasa seçmeli derste de sıkıntılar görülecek” diye konuştu.
Yeni eğitim sisteminde Kürtçe’nin seçmeli ders olarak verileceğinin açıklanması Batman’da dil kursuna ilgiyi ikiye katlattı.
Daha önce 100 kursiyerin altında eğitim veren Batman Kürdi-Der’de son haftalarda kursiyer sayısı 150’yi geçti. 5 sınıfın bulunduğu Kürdi-Der’de hafta sonlarındaki kurslara öğretmen ağırlıklı meslek grubunun katıldığını söyleyen Kürtçe eğitmeni Vildan Tileği, “Her sınıf haftada 4 saat eğitim alıyor. Öğrencilere her aşamada sertifika veriliyor. İkinci aşamadaki eğitim gramer ağırlıklı oluyor. İlk etapta daha çok yazma ve sohbet şeklinde geçen kurslarımıza seçmeli dersle birlikte bir anda ilgi ikiye katlandı. Kurslara daha çok öğretmen kesimi katılıyor” dedi.
“YASAKLI HARFLER NE OLACAK?”
Kürtçe’nin okullarda seçimlik ders olarak verileceğinin açıklanması beraberinde bir tartışmayı da gündeme getirdi.
Daha önce Türkçe alfabede yer almayan ancak Kürtçe’de kullanılan ve yasak olarak resmi işlemlerde kullanılması yasaklanan, ‘Q’, ‘W’, ‘X’ harflerine nasıl bir çözüm getirileceği tartışılıyor. Kürtçe eğitmeni Vildan Tileği, söz konusu harflerin TRT 6’da televizyonu için yasak olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
“Yazışma ve bazı yerlere verilen Kürtçe isimlerde yasaklı Kürtçe harfler olunca kriz çıkıyor. Biz de merak ediyoruz. Seçmeli Kürtçe dersinde bu sorun nasıl aşılacak? Yasaklı harflere çözüm bulunmasa seçmeli derste de sıkıntılar yaşanacak. Şimdiden bu konuda adım atılmalıdır. Artık Kürtçe’de yasaklı harfler dönemi de son bulmalıdır.”
ANTER’İN TORUNUNUN İSMİNDE KRİZ ÇIKMIŞTI
Diyarbakır’da 1992 yılında uğradığı silahlı saldırıda öldürülen Kürt yazar Musa Anter’in uzun bir süre İsveç’te kaldıktan sonra gelip yerleştiği Batman’da Belediye’de çalışan oğlu 62 yaşındaki Dicle Anter’in kızına vermek istediği ve içerisinde yasak olarak değerlendirilen, ‘W’ harfi bulunan ‘Asiwa’ adı krize neden olmuştu. Aynı zamanda İsveç vatandaşı olan Dicle Anter’in kızının isminde yer alan, ‘W’ harfi nedeniyle Türk vatandaşlığına alınmayınca İsveç vatandaşlığına geçmişti. Baba Dicle Anter, şöyle dedi:
“Kürtçe’de seçmeli dersin olması iyi güzel. Fakat yasaklı harfler durduğu sürece yine bir çok sıkıntı yaşanacak. Kızımın Asiwa’daki ‘W’ harfi nedeniyle bir çok sorun yaşadım. Türkiye’deki engeli aşamayınca kızımı İsveç vatandaşlığına geçirdim.
Eğer Kürtçede seçmeli derste kriz yaşanmak istenilmiyorsa bu harfler de yasak kaldırılmalıdır. Kürtler kendi dillerinde istediği isimleri de çocuklarına vermelidirler. Yaşadığım soruna başka Kürt ailelerin karşılaşmasını istemiyorum.”
(milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Hükümet Kürtçeyi seçmeli ders yaptı. Peki ama "yasaklı harfler"le Kürtçe nasıl verilecek?
Hükümetin yeni eğitim sisteminde Kürtçe’nin seçmeli ders olarak verileceğini belirtmesinin ardından, Türkçe alfabede yer almadığı için yasaklı olan ‘W’, ‘X’ ve ‘Q’ harflerine nasıl bir çözüm getirileceği tartışma konusu oldu.
Batman’daki Kürtçe kursta eğitmenlik yapan Vildan Tileği, TRT 6 televizyonunda yasak olarak görülen harflere herhangi bir sınırlama olmadığını anlatırken, “Yazışmalarda ve bazı yerlere verilen Kürtçe isimlerde yasaklı Kürtçe harfler olunca kriz çıkıyor. Seçmeli Kürtçe dersinde bu sorunun nasıl aşılacağını merak ediyoruz. Yasaklı harflere çözüm bulunmasa seçmeli derste de sıkıntılar görülecek” diye konuştu.
Yeni eğitim sisteminde Kürtçe’nin seçmeli ders olarak verileceğinin açıklanması Batman’da dil kursuna ilgiyi ikiye katlattı.
Daha önce 100 kursiyerin altında eğitim veren Batman Kürdi-Der’de son haftalarda kursiyer sayısı 150’yi geçti. 5 sınıfın bulunduğu Kürdi-Der’de hafta sonlarındaki kurslara öğretmen ağırlıklı meslek grubunun katıldığını söyleyen Kürtçe eğitmeni Vildan Tileği, “Her sınıf haftada 4 saat eğitim alıyor. Öğrencilere her aşamada sertifika veriliyor. İkinci aşamadaki eğitim gramer ağırlıklı oluyor. İlk etapta daha çok yazma ve sohbet şeklinde geçen kurslarımıza seçmeli dersle birlikte bir anda ilgi ikiye katlandı. Kurslara daha çok öğretmen kesimi katılıyor” dedi.
“YASAKLI HARFLER NE OLACAK?”
Kürtçe’nin okullarda seçimlik ders olarak verileceğinin açıklanması beraberinde bir tartışmayı da gündeme getirdi.
Daha önce Türkçe alfabede yer almayan ancak Kürtçe’de kullanılan ve yasak olarak resmi işlemlerde kullanılması yasaklanan, ‘Q’, ‘W’, ‘X’ harflerine nasıl bir çözüm getirileceği tartışılıyor. Kürtçe eğitmeni Vildan Tileği, söz konusu harflerin TRT 6’da televizyonu için yasak olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
“Yazışma ve bazı yerlere verilen Kürtçe isimlerde yasaklı Kürtçe harfler olunca kriz çıkıyor. Biz de merak ediyoruz. Seçmeli Kürtçe dersinde bu sorun nasıl aşılacak? Yasaklı harflere çözüm bulunmasa seçmeli derste de sıkıntılar yaşanacak. Şimdiden bu konuda adım atılmalıdır. Artık Kürtçe’de yasaklı harfler dönemi de son bulmalıdır.”
ANTER’İN TORUNUNUN İSMİNDE KRİZ ÇIKMIŞTI
Diyarbakır’da 1992 yılında uğradığı silahlı saldırıda öldürülen Kürt yazar Musa Anter’in uzun bir süre İsveç’te kaldıktan sonra gelip yerleştiği Batman’da Belediye’de çalışan oğlu 62 yaşındaki Dicle Anter’in kızına vermek istediği ve içerisinde yasak olarak değerlendirilen, ‘W’ harfi bulunan ‘Asiwa’ adı krize neden olmuştu. Aynı zamanda İsveç vatandaşı olan Dicle Anter’in kızının isminde yer alan, ‘W’ harfi nedeniyle Türk vatandaşlığına alınmayınca İsveç vatandaşlığına geçmişti. Baba Dicle Anter, şöyle dedi:
“Kürtçe’de seçmeli dersin olması iyi güzel. Fakat yasaklı harfler durduğu sürece yine bir çok sıkıntı yaşanacak. Kızımın Asiwa’daki ‘W’ harfi nedeniyle bir çok sorun yaşadım. Türkiye’deki engeli aşamayınca kızımı İsveç vatandaşlığına geçirdim.
Eğer Kürtçede seçmeli derste kriz yaşanmak istenilmiyorsa bu harfler de yasak kaldırılmalıdır. Kürtler kendi dillerinde istediği isimleri de çocuklarına vermelidirler. Yaşadığım soruna başka Kürt ailelerin karşılaşmasını istemiyorum.”
(milliyet)
Son Güncelleme: Pazartesi, 02 Temmuz 2012 15:09
Gösterim: 1717