Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Okul öncesi eğitimi dışarıda bırakan '4+4+4 eğitim tasarısı' ile ilgili AÇEV: “Okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamına alınması gerektiğini belirtti.

Okul öncesi eğitimi dışarıda bırakan '4+4+4' eğitim tasarısı ile ilgili tartışmalar sürüyor. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) da bir açıklama yaparak eleştirilerini dile getirdi. AÇEV'in açıklamasında "Okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamına alınması beklenirken neden dışarıda bırakıldığını anlamış değiliz" ifadesine yer verildi. Açıklamada, 2005'te AÇEV tarafından başlatılan '7 Çok Geç' kampanyası kapsamında Türkiye'de okul öncesi eğitimin önemli bir ivme sağladığı belirtildi. Ve 2005 yılında 60-72 ay çocukları arasında yüzde 22 olan okul öncesi eğitimi okullaşma oranının 2011'de yüzde 67'ye ulaştığı bildirildi. Hükümet programında ve kalkınma planlarında yer alan 2013 yılında okul öncesi eğitimi yüzde 100'e ulaştırılması hedefi Milli Eğitim eski Bakanı Nimet Çubukçu ve Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından da yinelendiği hatırlatıldı. Dün AK Parti tarafından Meclise sunulan, kamuoyunda '4+4+4' eğitim tasarısı olarak bilinen 'İlköğretim ve Eğitim Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin okul öncesi eğitime olası yansımaları şöyle sıralandı:

“Türkiye'de okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınması beklenirken ve tüm açıklamalar buna işaret ederken bu kanun teklifinde neden okul öncesi dışarıda bırakılmış anlamış değiliz. Okul öncesi eğitimin okul başarısını doğrudan etkilediği bilinmektedir. Dolayısı ile ilköğretim ile ilgili düzenlemelerin okul öncesi eğitim ile ilgili düzenlemelerle entegre biçimde ele alınması gerekmektedir. Okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamına alınmadığı sürece hizmetin devamlılığı garanti altına alınmadığı gibi eğitim politikalarında ve yatırımlarında önceliklendirilmeme riski taşır. Ayrıca, ilköğretimin kalitesi de olumsuz etkilenir. Okul öncesi eğitim konusunda toplumun bilinçlenmesi ve talebin oluşması sağlanmıştır. Toplum okul öncesi eğitimin hükümet tarafından önceliklendirdiğini düşünmektedir. Bu talep ve algı karşısında okul öncesi eğitimin bu kanun teklifi dışında tutulması toplumun beklentileri ile örtüşmemektedir. Okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamında olmadığı için ücretli olmakla beraber eğitim araç ve gereçleri devlet tarafından karşılanmamaktadır. Okul öncesi eğitimin ücretli olarak devam etmesi en ihtiyaç sahibi kitlelerin ulaşmasını engellemekte ve toplumda fırsat eşitliğini olumsuz yönde etkilemektedir.”

(hürriyet)

> AÇEV: ‘Okul öncesi eğitim neden dışarıda bırakıldı?’

Okul öncesi eğitimi dışarıda bırakan '4+4+4 eğitim tasarısı' ile ilgili AÇEV: “Okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamına alınması gerektiğini belirtti.

Okul öncesi eğitimi dışarıda bırakan '4+4+4' eğitim tasarısı ile ilgili tartışmalar sürüyor. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) da bir açıklama yaparak eleştirilerini dile getirdi. AÇEV'in açıklamasında "Okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamına alınması beklenirken neden dışarıda bırakıldığını anlamış değiliz" ifadesine yer verildi. Açıklamada, 2005'te AÇEV tarafından başlatılan '7 Çok Geç' kampanyası kapsamında Türkiye'de okul öncesi eğitimin önemli bir ivme sağladığı belirtildi. Ve 2005 yılında 60-72 ay çocukları arasında yüzde 22 olan okul öncesi eğitimi okullaşma oranının 2011'de yüzde 67'ye ulaştığı bildirildi. Hükümet programında ve kalkınma planlarında yer alan 2013 yılında okul öncesi eğitimi yüzde 100'e ulaştırılması hedefi Milli Eğitim eski Bakanı Nimet Çubukçu ve Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından da yinelendiği hatırlatıldı. Dün AK Parti tarafından Meclise sunulan, kamuoyunda '4+4+4' eğitim tasarısı olarak bilinen 'İlköğretim ve Eğitim Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin okul öncesi eğitime olası yansımaları şöyle sıralandı:

“Türkiye'de okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınması beklenirken ve tüm açıklamalar buna işaret ederken bu kanun teklifinde neden okul öncesi dışarıda bırakılmış anlamış değiliz. Okul öncesi eğitimin okul başarısını doğrudan etkilediği bilinmektedir. Dolayısı ile ilköğretim ile ilgili düzenlemelerin okul öncesi eğitim ile ilgili düzenlemelerle entegre biçimde ele alınması gerekmektedir. Okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamına alınmadığı sürece hizmetin devamlılığı garanti altına alınmadığı gibi eğitim politikalarında ve yatırımlarında önceliklendirilmeme riski taşır. Ayrıca, ilköğretimin kalitesi de olumsuz etkilenir. Okul öncesi eğitim konusunda toplumun bilinçlenmesi ve talebin oluşması sağlanmıştır. Toplum okul öncesi eğitimin hükümet tarafından önceliklendirdiğini düşünmektedir. Bu talep ve algı karşısında okul öncesi eğitimin bu kanun teklifi dışında tutulması toplumun beklentileri ile örtüşmemektedir. Okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamında olmadığı için ücretli olmakla beraber eğitim araç ve gereçleri devlet tarafından karşılanmamaktadır. Okul öncesi eğitimin ücretli olarak devam etmesi en ihtiyaç sahibi kitlelerin ulaşmasını engellemekte ve toplumda fırsat eşitliğini olumsuz yönde etkilemektedir.”

(hürriyet)

Son Güncelleme: Çarşamba, 22 Şubat 2012 18:11

Gösterim: 7885

Anne babalar çocuklarının iyi davranışları yerine yaramazlıklarını daha çok fark ettiği ve bu olumsuz davranışlara kızdığı belirlendi.

Çocuğuna kızan anneÇukurova Üniversitesi (ÇÜ) Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı (ABD) Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Özkan Özgün, ebeveynlerin çocuklarının iyi davranışlarına çok fazla dikkat etmezken, yaramazlıklarını fark edip ona kızdığını söyledi. Özgün, anne ve babalara uyarılarda bulunup, çocuklarını her iyi davranışlarında takdir ederek, onların olumlu davranışlarını teşvik etmelerini istedi.

Adana'nın Pozantı Belediyesi'nce yürütülen 'Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Hibe Programı' kapsamında hazırlanan 'Anne-Baba El Kitapçığı' adlı kitapçıkta 'Çocuğun İstenmeyen Davranışlarıyla Nasıl Baş Edebilirim?' başlıklı bir yazı kaleme alan Yrd. Doç. Dr. Özkan Özgün, anne ve babalara çocuklarıyla ilgili tavsiyelerde bulundu. Anaokulu çağındaki çocukların yaşları itibariyle etraflarını keşfetmek, kendi başlarına neler yapabileceklerini görmek ve aile, öğretmen veya arkadaşlarının gözüne girebilmek için bazen farklı ve yetişkinleri kızdıran davranışlarda bulunabileceklerini anlatan Özgün, anaokulu çocuklarının daha büyük yaştaki çocuklara göre hareketli olması, sağı solu kurcalamasının normal sayılması gerektiğinin altını çizdi.
 

“Önemli olaylar çocukta endişeyi arttırıp, onu strese sokar”

 Özgün, "Bazen çocukların hayatlarında yeni kardeşin doğması, anne-babanın boşanması, bir tanıdığın ölümü, kazalar, taciz, istismar ve şiddet gibi önemli olaylar yaşanır. Çocuk, bu tür zor olaylara şahit olduğunda endişeleri artar, strese girer ve buna bağlı olarak istenmeyen davranışlarda artış olabilir. Böyle bir durum yaşandığında bazen ebeveynler, çocuklarını terbiye etme konusunda suçluluk hissedebilir. Ancak nedeni her ne olursa olsun bir çocuğun davranışları, sınıftaki eğitimi veya evdeki düzeni sık sık aksatıyorsa, diğer çocukların öğrenmelerini engelliyorsa, çocuğun kendisi veya başkası için tehlike oluşturuyorsa, çocuk bilerek çevreye zarar veriyorsa o davranış 'istenmeyen davranış' olarak görülebilir. Bu davranışlar saldırganlık, yalan söyleme, hile yapma, yaşına uygun olmayan cinsel davranışlarda bulunma, sık sık yetişkinlere karşı gelme, okuldan kaçma gibi davranışlar olabilir" dedi.
 

“Anne ve babalar, çocuklarının iyi davranışları fark etmiyor”

İstenmeyen davranışlar ilk fark edildiğinde söz konusu davranışlara doğru müdahale edilmesinin çok önemli olduğunu kaydeden Özgün, aksi takdirde istenmeyen davranışların ilerleyen yaşlarda daha farklı ve ciddi problemlere yol açabileceği uyarısında bulundu. Özkan Özgün, "Anne-baba olarak bazen çok yoruluyoruz ve dinlenmeye ihtiyacımız olduğu için çocuklarımızın bizi daha az yormasını temenni ediyoruz. Bu nedenle çocuğumuz iyi bir şey yaptığında çoğu zaman o davranışı fark etmiyoruz. Ama çocuğumuz yaramazlık yaptığında bu davranışından dolayı çocuğumuza hemen kızıyoruz. Ancak unutmayalım ki, çocuklarımız zamanın büyük bir bölümünde iyi davranırlar. Ne yazık ki, biz bu iyi davranışlara pek dikkat etmiyoruz. Anne-baba olarak, gözümüzü dört açmalı ve çocuklarımızın yaptığı olumlu davranışları fark etmek ve bunları takdir etmek için çaba sarf etmeliyiz. Çocuğumuz iyi bir davranışta bulunduğunda onu takdir etmek hem olumlu davranışları arttırır, hem de istenmeyen davranışları azaltır. Gerekirse babası akşam eve geldiğinde bu olumlu davranışı ona anlatıp, onu tekrar takdir edebiliriz. Ama ilk olarak takdir, iyi bir davranışı fark ettiğiniz anda yapılmalı" dedi.

> Çocuğunuzun iyi davranışlarını fark edin

Anne babalar çocuklarının iyi davranışları yerine yaramazlıklarını daha çok fark ettiği ve bu olumsuz davranışlara kızdığı belirlendi.

Çocuğuna kızan anneÇukurova Üniversitesi (ÇÜ) Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı (ABD) Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Özkan Özgün, ebeveynlerin çocuklarının iyi davranışlarına çok fazla dikkat etmezken, yaramazlıklarını fark edip ona kızdığını söyledi. Özgün, anne ve babalara uyarılarda bulunup, çocuklarını her iyi davranışlarında takdir ederek, onların olumlu davranışlarını teşvik etmelerini istedi.

Adana'nın Pozantı Belediyesi'nce yürütülen 'Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Hibe Programı' kapsamında hazırlanan 'Anne-Baba El Kitapçığı' adlı kitapçıkta 'Çocuğun İstenmeyen Davranışlarıyla Nasıl Baş Edebilirim?' başlıklı bir yazı kaleme alan Yrd. Doç. Dr. Özkan Özgün, anne ve babalara çocuklarıyla ilgili tavsiyelerde bulundu. Anaokulu çağındaki çocukların yaşları itibariyle etraflarını keşfetmek, kendi başlarına neler yapabileceklerini görmek ve aile, öğretmen veya arkadaşlarının gözüne girebilmek için bazen farklı ve yetişkinleri kızdıran davranışlarda bulunabileceklerini anlatan Özgün, anaokulu çocuklarının daha büyük yaştaki çocuklara göre hareketli olması, sağı solu kurcalamasının normal sayılması gerektiğinin altını çizdi.
 

“Önemli olaylar çocukta endişeyi arttırıp, onu strese sokar”

 Özgün, "Bazen çocukların hayatlarında yeni kardeşin doğması, anne-babanın boşanması, bir tanıdığın ölümü, kazalar, taciz, istismar ve şiddet gibi önemli olaylar yaşanır. Çocuk, bu tür zor olaylara şahit olduğunda endişeleri artar, strese girer ve buna bağlı olarak istenmeyen davranışlarda artış olabilir. Böyle bir durum yaşandığında bazen ebeveynler, çocuklarını terbiye etme konusunda suçluluk hissedebilir. Ancak nedeni her ne olursa olsun bir çocuğun davranışları, sınıftaki eğitimi veya evdeki düzeni sık sık aksatıyorsa, diğer çocukların öğrenmelerini engelliyorsa, çocuğun kendisi veya başkası için tehlike oluşturuyorsa, çocuk bilerek çevreye zarar veriyorsa o davranış 'istenmeyen davranış' olarak görülebilir. Bu davranışlar saldırganlık, yalan söyleme, hile yapma, yaşına uygun olmayan cinsel davranışlarda bulunma, sık sık yetişkinlere karşı gelme, okuldan kaçma gibi davranışlar olabilir" dedi.
 

“Anne ve babalar, çocuklarının iyi davranışları fark etmiyor”

İstenmeyen davranışlar ilk fark edildiğinde söz konusu davranışlara doğru müdahale edilmesinin çok önemli olduğunu kaydeden Özgün, aksi takdirde istenmeyen davranışların ilerleyen yaşlarda daha farklı ve ciddi problemlere yol açabileceği uyarısında bulundu. Özkan Özgün, "Anne-baba olarak bazen çok yoruluyoruz ve dinlenmeye ihtiyacımız olduğu için çocuklarımızın bizi daha az yormasını temenni ediyoruz. Bu nedenle çocuğumuz iyi bir şey yaptığında çoğu zaman o davranışı fark etmiyoruz. Ama çocuğumuz yaramazlık yaptığında bu davranışından dolayı çocuğumuza hemen kızıyoruz. Ancak unutmayalım ki, çocuklarımız zamanın büyük bir bölümünde iyi davranırlar. Ne yazık ki, biz bu iyi davranışlara pek dikkat etmiyoruz. Anne-baba olarak, gözümüzü dört açmalı ve çocuklarımızın yaptığı olumlu davranışları fark etmek ve bunları takdir etmek için çaba sarf etmeliyiz. Çocuğumuz iyi bir davranışta bulunduğunda onu takdir etmek hem olumlu davranışları arttırır, hem de istenmeyen davranışları azaltır. Gerekirse babası akşam eve geldiğinde bu olumlu davranışı ona anlatıp, onu tekrar takdir edebiliriz. Ama ilk olarak takdir, iyi bir davranışı fark ettiğiniz anda yapılmalı" dedi.

Son Güncelleme: Cuma, 17 Şubat 2012 09:50

Gösterim: 6930

Öğrenme terapisti İnci Özkoray çocuğunuz için 12 adımdan oluşan özgüven ipuçları verdi.

Çocuğunuzun, hem okul hayatında hem de hayat okulunda başarılı olmasını, toplum içinde kendini rahat ifade edebilmesini, hakkını aramasını, toplumsal duyarlılığının artmasını, kendine ve çevresine karşı farkındalığının oluşmasını, yaşıtlarına göre fark yaratması için 12 adımda çocuğunuza özgüven kazandırabilirsiniz.

Öğrenme Terapisti Psikolog İnci Özkoray; okula başlama yaşının gittikçe azaldığını, aileler açısından başarısızlıkların olumlu karşılanmadığını, dolayısıyla çocukların bu tempoya ayak uydurabilmesi için güçlü sinirlere, kalıcı bir özgüvene ihtiyaçları olduğunu vurguluyor. Özgüvenin çocukta, ait olma hissi, kendi bildiğine inanma, takdir edildiğini görme gibi duyumlarla başladığını, gelecekte ise bir hayat öpücüğü kadar önem taşıdığının altını çiziyor. Güçlü bir öz farkındalık ve özgüvenin temel yapı taşlarının ise aile içinde yerleştiğini belirtiyor.
 

Özgüven nasıl gelişiyor?

Öğrenme Terapisti Psikolog İnci Özkoray; çocuğun ilk derin ilişkisini anne ve baba ile kurduğunu, ilk muhatabı olan bu kişilerle sorunlar yaşadığında, bocaladığında zorlandığını vurguluyor. Ailenin sorunlara yaklaşım biçimleri çocuk için çok önemli bir rol model oluyor. Çevresindeki olaylara nasıl yaklaşması gerektiğini, çatışma ve zorluklarla nasıl ustaca baş edebileceğini işte bu rol model belirliyor. Çocuk ancak ailesinin desteği ile yüksek bir özgüvene sahip olma şansını yakalayabiliyor.
 

12 adımda özgüven12 adımda özgüven

Şartsız Sevmek: Çocuğunuzu şartsız sevin.

Güvenmek: Ona güvenin. Sorumluluk alıp başarı hissini yakalamasına yardımcı olun.

Dikkatli Dinlemek: Çocuğunuzun anlattıklarını dikkatli ve kesintisiz dinleyebilmek için zaman ayırın ve onu göz teması kurarak dinleyin.

Sınırlar Koymak: Bazı kuralları koymanız gerekecektir. Uyarılarınızı tekrar etmekten kaçınmayın. Kararlı ve açık bir şekilde uyarın ve kendisinin doğru davranacağına güvendiğinizi hissettirin.

Sınırlı riskler almasını desteklemek: Çocuğunuzun değişik yemekleri denemek, yeni bir arkadaş edinmek, bisiklete binmek gibi yeni deneyimlerde bulunmasını destekleyin.

Yanlışlara Geçiş Serbestliği: Risk almaya başlayınca tabii ki yanlışlar da eşlik edecektir. Bunlar onun özgüveni için değerli yaşantılardır. Yanlışlarını bağışlamanız çocuğunuzun kendi hataları ile daha kolay baş edebilmesini sağlayacaktır.

Pozitifi Yüceltmek: Her çocuk cesaret bekliyor. Onun iyi başardığı şeyleri övmeniz ve bunu onun duyması yeterli olacaktır.

Kıyaslamalardan Kaçınmak: “Neden kız kardeşin gibi uslu olamıyorsun?”, “Neden Ali gibi çalışmıyorsun?” gibi örnekler çocuğunuza başarısız olduğu şeyleri hatırlatacak, utanç duyma, kıskanma gibi olumsuz hislerle kendi öz değerlerini indirgemesine sebep olacaktır.

Seçici olmak, her şeyi kabullenmemek: Her şeyi beğenmeyiniz!

Hislerinizi açık yaşayın: Hislerinizi gösterin, gizlemeye çalışmayın. Kızmak, kavga etmek, üzülmek ve sevinmek her ailede olabilecek ruh halleridir ve normaldir. Sakinleştiğinizde ve neşeniz yerine geldiğinde çocuğunuz da bu ruh hallerini aynen hissedecektir. Bu da özgüveni güçlendiren bir örnektir.

Empati: Çocuğunuz kendisini başkaları ya da kardeşi ile kıyasladığı zaman ona yakınlık gösterin ve artı özelliklerini övün.

Cesaret Vermek: Cesaret vermek ilerlemeyi takdir etmektir, sadece başarıyı değil. Övgü ile cesaretlendirmek arasında fark vardır. Birincisi yapılan işi ödüllendirirken diğeri kişiyi ödüllendirir.

> Çocuğunuz 12 adımda özgüven sahibi olsun!

Öğrenme terapisti İnci Özkoray çocuğunuz için 12 adımdan oluşan özgüven ipuçları verdi.

Çocuğunuzun, hem okul hayatında hem de hayat okulunda başarılı olmasını, toplum içinde kendini rahat ifade edebilmesini, hakkını aramasını, toplumsal duyarlılığının artmasını, kendine ve çevresine karşı farkındalığının oluşmasını, yaşıtlarına göre fark yaratması için 12 adımda çocuğunuza özgüven kazandırabilirsiniz.

Öğrenme Terapisti Psikolog İnci Özkoray; okula başlama yaşının gittikçe azaldığını, aileler açısından başarısızlıkların olumlu karşılanmadığını, dolayısıyla çocukların bu tempoya ayak uydurabilmesi için güçlü sinirlere, kalıcı bir özgüvene ihtiyaçları olduğunu vurguluyor. Özgüvenin çocukta, ait olma hissi, kendi bildiğine inanma, takdir edildiğini görme gibi duyumlarla başladığını, gelecekte ise bir hayat öpücüğü kadar önem taşıdığının altını çiziyor. Güçlü bir öz farkındalık ve özgüvenin temel yapı taşlarının ise aile içinde yerleştiğini belirtiyor.
 

Özgüven nasıl gelişiyor?

Öğrenme Terapisti Psikolog İnci Özkoray; çocuğun ilk derin ilişkisini anne ve baba ile kurduğunu, ilk muhatabı olan bu kişilerle sorunlar yaşadığında, bocaladığında zorlandığını vurguluyor. Ailenin sorunlara yaklaşım biçimleri çocuk için çok önemli bir rol model oluyor. Çevresindeki olaylara nasıl yaklaşması gerektiğini, çatışma ve zorluklarla nasıl ustaca baş edebileceğini işte bu rol model belirliyor. Çocuk ancak ailesinin desteği ile yüksek bir özgüvene sahip olma şansını yakalayabiliyor.
 

12 adımda özgüven12 adımda özgüven

Şartsız Sevmek: Çocuğunuzu şartsız sevin.

Güvenmek: Ona güvenin. Sorumluluk alıp başarı hissini yakalamasına yardımcı olun.

Dikkatli Dinlemek: Çocuğunuzun anlattıklarını dikkatli ve kesintisiz dinleyebilmek için zaman ayırın ve onu göz teması kurarak dinleyin.

Sınırlar Koymak: Bazı kuralları koymanız gerekecektir. Uyarılarınızı tekrar etmekten kaçınmayın. Kararlı ve açık bir şekilde uyarın ve kendisinin doğru davranacağına güvendiğinizi hissettirin.

Sınırlı riskler almasını desteklemek: Çocuğunuzun değişik yemekleri denemek, yeni bir arkadaş edinmek, bisiklete binmek gibi yeni deneyimlerde bulunmasını destekleyin.

Yanlışlara Geçiş Serbestliği: Risk almaya başlayınca tabii ki yanlışlar da eşlik edecektir. Bunlar onun özgüveni için değerli yaşantılardır. Yanlışlarını bağışlamanız çocuğunuzun kendi hataları ile daha kolay baş edebilmesini sağlayacaktır.

Pozitifi Yüceltmek: Her çocuk cesaret bekliyor. Onun iyi başardığı şeyleri övmeniz ve bunu onun duyması yeterli olacaktır.

Kıyaslamalardan Kaçınmak: “Neden kız kardeşin gibi uslu olamıyorsun?”, “Neden Ali gibi çalışmıyorsun?” gibi örnekler çocuğunuza başarısız olduğu şeyleri hatırlatacak, utanç duyma, kıskanma gibi olumsuz hislerle kendi öz değerlerini indirgemesine sebep olacaktır.

Seçici olmak, her şeyi kabullenmemek: Her şeyi beğenmeyiniz!

Hislerinizi açık yaşayın: Hislerinizi gösterin, gizlemeye çalışmayın. Kızmak, kavga etmek, üzülmek ve sevinmek her ailede olabilecek ruh halleridir ve normaldir. Sakinleştiğinizde ve neşeniz yerine geldiğinde çocuğunuz da bu ruh hallerini aynen hissedecektir. Bu da özgüveni güçlendiren bir örnektir.

Empati: Çocuğunuz kendisini başkaları ya da kardeşi ile kıyasladığı zaman ona yakınlık gösterin ve artı özelliklerini övün.

Cesaret Vermek: Cesaret vermek ilerlemeyi takdir etmektir, sadece başarıyı değil. Övgü ile cesaretlendirmek arasında fark vardır. Birincisi yapılan işi ödüllendirirken diğeri kişiyi ödüllendirir.

Son Güncelleme: Pazartesi, 13 Şubat 2012 13:00

Gösterim: 5318

Pedagoji Derneği Acun Medya'ya ve MİT'e mektup yazdı. Acun'dan ekrana çocuk yarışmacı çıkarmamasını isteyen Dernek, MİT'in çocuk sitesine eleştiri getirdi.

Acun ve MİTPedagoji Derneği Acun’a ve MİT’e mektup gönderdi. Dernek Acun’dan, ‘Yetenek Sizsiniz’ yarışmasında ekrana çocuk yarışmacı çıkarılmamasını istedi. 15 yaşından büyüklerin yarışmalara katılması gerektiğini belirten Dernek, bu yarışmacıların da uzman gözetiminde olması gerektiğini vurguladı.

Pedagoji derneği, MİT’e yazdığı mektupta, çocuk sayfasının sadeleştirilmesi gerektiğini bildirdi. MİT’in sayfasındaki oyunu eleştiren dernek, oyunlardan birindeki cevabın da tartışmalı olduğunu iddia etti. Cevabı ‘gizlice gözlemek’ olan soru için Dernek şu değerlendirmeyi yaptı: “Göz göze geldiğimiz ve bize gülümseyen kişiler hakkında, bilgi edinme yolu olarak gizlice gözlem yapmanın lanse edilmesi yanlıştır. Bu cevap çocukların iletişim yöntemlerine zarar verebilecektir.”
 

Acun Medya’ya mektup

Pedagoji Derneği’nden Acun Medya’ya gönderilen mektupta, çocuğun olduğu her programın dikkatle izlendiği belirtilerek, yeteneklerin doğru yöntemlerle ve uzman görüşüyle keşfedilmesi gerektiği ifade edildi. Mektupta, ‘Bazen onların iyiliği adına yapılan uygulamalar farkında olmadan onların ruh dünyasında kırılmalara ve ezilmelere yol açabilmektedir” denildi.
 

MİT’in çocuk sitesine eleştiri

Son günlerde adı sıkça anılan Milli İstihbarat Teşkilatı’na da bir mektup yazan Pedagoji Derneği, MİT’in çocuk sayfası oluşturma çabasını takdirle karşıladığını belirtip, “Pedagoji Derneği olarak çocuk için yapılan sayfaların çocukların anlayışına ve ruh dünyasına uygun olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu amaçla aşağıdaki çalışmaları yapmanız, attığınız çocuk sayfası adımını daha da güzelleştirecektir" dedildi.

(haber7.com)

> Acun ve MİT’e pedagoji derneğinden çocuk uyarısı

Pedagoji Derneği Acun Medya'ya ve MİT'e mektup yazdı. Acun'dan ekrana çocuk yarışmacı çıkarmamasını isteyen Dernek, MİT'in çocuk sitesine eleştiri getirdi.

Acun ve MİTPedagoji Derneği Acun’a ve MİT’e mektup gönderdi. Dernek Acun’dan, ‘Yetenek Sizsiniz’ yarışmasında ekrana çocuk yarışmacı çıkarılmamasını istedi. 15 yaşından büyüklerin yarışmalara katılması gerektiğini belirten Dernek, bu yarışmacıların da uzman gözetiminde olması gerektiğini vurguladı.

Pedagoji derneği, MİT’e yazdığı mektupta, çocuk sayfasının sadeleştirilmesi gerektiğini bildirdi. MİT’in sayfasındaki oyunu eleştiren dernek, oyunlardan birindeki cevabın da tartışmalı olduğunu iddia etti. Cevabı ‘gizlice gözlemek’ olan soru için Dernek şu değerlendirmeyi yaptı: “Göz göze geldiğimiz ve bize gülümseyen kişiler hakkında, bilgi edinme yolu olarak gizlice gözlem yapmanın lanse edilmesi yanlıştır. Bu cevap çocukların iletişim yöntemlerine zarar verebilecektir.”
 

Acun Medya’ya mektup

Pedagoji Derneği’nden Acun Medya’ya gönderilen mektupta, çocuğun olduğu her programın dikkatle izlendiği belirtilerek, yeteneklerin doğru yöntemlerle ve uzman görüşüyle keşfedilmesi gerektiği ifade edildi. Mektupta, ‘Bazen onların iyiliği adına yapılan uygulamalar farkında olmadan onların ruh dünyasında kırılmalara ve ezilmelere yol açabilmektedir” denildi.
 

MİT’in çocuk sitesine eleştiri

Son günlerde adı sıkça anılan Milli İstihbarat Teşkilatı’na da bir mektup yazan Pedagoji Derneği, MİT’in çocuk sayfası oluşturma çabasını takdirle karşıladığını belirtip, “Pedagoji Derneği olarak çocuk için yapılan sayfaların çocukların anlayışına ve ruh dünyasına uygun olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu amaçla aşağıdaki çalışmaları yapmanız, attığınız çocuk sayfası adımını daha da güzelleştirecektir" dedildi.

(haber7.com)

Son Güncelleme: Salı, 14 Şubat 2012 13:58

Gösterim: 5122

Prof. Gülçin Alpöge`nin hazırladığı `Okul Öncesinde Değer Eğitimi` kitabı İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ve Borusan Kocabıyık Vakfı desteği ile İstanbul genelinde 5 bin 240 anaokulu öğretmenine dağıtıldı.

Okul Öncesi Değerler Kitabı tanıtım töreniOkul öncesi eğitim çağındaki çocuklara temel etik değerlerin nasıl verilebileceği konusunda öğretmenlere ve ebeveynlere yol göstermek amacıyla hazırlanan kitap, Borusan Otomotiv Zehra Nurhan Kocabıyık İlköğretim Okulu`nda düzenlenen toplantı ile basına tanıtıldı. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi ve “Okul Öncesinde Değer Eğitimi” kitabının yazarı Prof. Alpöge, `doğru seçim yapabilme`, `dürüstlük`, `sevgi`, `saygı`, `cesaret`, `iyilik`, `sorumluluk`, `adalet`, `arkadaşlık` ve `huzur` gibi değerleri ele aldığı kitabına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu kitap çocuklarda temel etik değerleri geliştirmek isteyen öğretmenlere ve anne-babalara yardımcı olmak düşüncesiyle hazırlandı. Değer eğitimi kuşkusuz evde başlar. Ancak günümüzde küçük çocuklar da zamanlarının büyük bir kısmını okulda geçiriyorlar. Bu nedenle de öğretmenlere büyük iş düşüyor. Kitap değerler eğitimini her ünitede oyunlarla, değişik etkinliklerle, masal, öykü, şiir, şarkı ve drama senaryolarıyla destekleyerek, bu değerlerin deneme-yanılma öğrenmeleri yerine erken yaşta benimsemelerini amaçlıyor”
 

Alptekin: Küçük yaşta değerlerin öğretilmesi çok önemli!

Rahatsızlığı nedeniyle programa katılamayan Borusan Holding Kurucu ve Onursal Başkanı Asım Kocabıyık`ı temsilen kürsüye gelen Borusan Kocabıyık Vakfı Müdürü Nihal Alptekin, "Ülkemizde çağdaş ve mutlu bir toplumun geleceğine yön verecek çocuklarımızın küçük yaşlardan itibaren temel değerlerimize sahip çıkmayı öğrenmelerini çok önemsiyorum. Gelecek nesilleri yetiştirmek için büyük gayret sarf eden öğretmenlerimize rehberlik etmesi amacıyla vakfımızın Prof. Alpöge`nin değerli çalışmalarının yer aldığı bu kitabı hayata geçirmesinden büyük mutluluk duyuyorum." dedi.
 

Yıldız: Değerler eğitimini önemsiyoruz

Nihal Alptekin`in ardından kürsüye gelen İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız kitapla ilgili olarak şunları söyledi: "Değerler eğitimi son yıllarda okullarda öğretmenlerimizin en çok dikkat çektiği, en güzel şekilde uygulamalar yaptığı ve iyi örneklerin paylaşıldığı bir ders haline gelmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda titizlik göstermekte ve bu alana yönelik sempozyum, konferans, çalıştay gibi çalışmalara imza atmaktadır. Evrensel değerler olan paylaşım, insan hakları, sevgi, saygı, iyilik ve sorumluluk gibi çocuklarımızın sahip olması gereken yaşam becerilerini içeren Prof. Gülçin Alpöge`ye ait "Okul Öncesinde Değer Eğitimi" kitabına sponsor olarak tüm okul öncesi öğretmenlere ücretsiz dağıtılmasını üstlenen Asım Kocabıyık`a ve Borusan Vakfı Müdürü Nihal Alptekin`e en içten, en samimi duygularla teşekkür ederim."

> Okul Öncesinde Değer Eğitimi kitabı öğretmenlere dağıtıldı!

Prof. Gülçin Alpöge`nin hazırladığı `Okul Öncesinde Değer Eğitimi` kitabı İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ve Borusan Kocabıyık Vakfı desteği ile İstanbul genelinde 5 bin 240 anaokulu öğretmenine dağıtıldı.

Okul Öncesi Değerler Kitabı tanıtım töreniOkul öncesi eğitim çağındaki çocuklara temel etik değerlerin nasıl verilebileceği konusunda öğretmenlere ve ebeveynlere yol göstermek amacıyla hazırlanan kitap, Borusan Otomotiv Zehra Nurhan Kocabıyık İlköğretim Okulu`nda düzenlenen toplantı ile basına tanıtıldı. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi ve “Okul Öncesinde Değer Eğitimi” kitabının yazarı Prof. Alpöge, `doğru seçim yapabilme`, `dürüstlük`, `sevgi`, `saygı`, `cesaret`, `iyilik`, `sorumluluk`, `adalet`, `arkadaşlık` ve `huzur` gibi değerleri ele aldığı kitabına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu kitap çocuklarda temel etik değerleri geliştirmek isteyen öğretmenlere ve anne-babalara yardımcı olmak düşüncesiyle hazırlandı. Değer eğitimi kuşkusuz evde başlar. Ancak günümüzde küçük çocuklar da zamanlarının büyük bir kısmını okulda geçiriyorlar. Bu nedenle de öğretmenlere büyük iş düşüyor. Kitap değerler eğitimini her ünitede oyunlarla, değişik etkinliklerle, masal, öykü, şiir, şarkı ve drama senaryolarıyla destekleyerek, bu değerlerin deneme-yanılma öğrenmeleri yerine erken yaşta benimsemelerini amaçlıyor”
 

Alptekin: Küçük yaşta değerlerin öğretilmesi çok önemli!

Rahatsızlığı nedeniyle programa katılamayan Borusan Holding Kurucu ve Onursal Başkanı Asım Kocabıyık`ı temsilen kürsüye gelen Borusan Kocabıyık Vakfı Müdürü Nihal Alptekin, "Ülkemizde çağdaş ve mutlu bir toplumun geleceğine yön verecek çocuklarımızın küçük yaşlardan itibaren temel değerlerimize sahip çıkmayı öğrenmelerini çok önemsiyorum. Gelecek nesilleri yetiştirmek için büyük gayret sarf eden öğretmenlerimize rehberlik etmesi amacıyla vakfımızın Prof. Alpöge`nin değerli çalışmalarının yer aldığı bu kitabı hayata geçirmesinden büyük mutluluk duyuyorum." dedi.
 

Yıldız: Değerler eğitimini önemsiyoruz

Nihal Alptekin`in ardından kürsüye gelen İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız kitapla ilgili olarak şunları söyledi: "Değerler eğitimi son yıllarda okullarda öğretmenlerimizin en çok dikkat çektiği, en güzel şekilde uygulamalar yaptığı ve iyi örneklerin paylaşıldığı bir ders haline gelmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda titizlik göstermekte ve bu alana yönelik sempozyum, konferans, çalıştay gibi çalışmalara imza atmaktadır. Evrensel değerler olan paylaşım, insan hakları, sevgi, saygı, iyilik ve sorumluluk gibi çocuklarımızın sahip olması gereken yaşam becerilerini içeren Prof. Gülçin Alpöge`ye ait "Okul Öncesinde Değer Eğitimi" kitabına sponsor olarak tüm okul öncesi öğretmenlere ücretsiz dağıtılmasını üstlenen Asım Kocabıyık`a ve Borusan Vakfı Müdürü Nihal Alptekin`e en içten, en samimi duygularla teşekkür ederim."

Son Güncelleme: Pazartesi, 13 Şubat 2012 15:24

Gösterim: 7554


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.