Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Başbakan Tayyip Erdoğan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner arasındaki "4+4+4=12 yıllık kesintisiz eğitim projesi" gerilimi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü programlarına da yansıdı.
DAVETİYELER BİLE BASILMIŞTI
Habertürk'ün haberine göre; Başbakan Erdoğan'ın katılacağı, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in de konuşmacı olarak davet edildiği 8 Mart'ta Mardin'de yapılacak "Kadınların İstihdama Katılımı" konulu panel iptal edildi. Panelin iptal edildiği bilgisi kendisine cuma günü iletilen TÜSİAD Başkanı Boyner de Başbakan Erdoğan'ın bakanlarıyla çıkarma yapacağı Mardin gezisine katılmaktan vazgeçti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın 8 Mart için hazırladığı Mardin programına Başbakan Erdoğan ve Boyner haftalar öncesinden çağrılmış, Boyner'den "Kadınların İstihdama Katılımı" konulu panelde de konuşmacı olması istenmişti. Panelin davetiyeleri bile basılmıştı.
4+4+4 GERİLİMİ
Ancak AK Parti Grubu'nun 12 yıllık kesintisiz eğitimi kademelendiren yasa teklifine TÜSİAD'ın tepki göstermesinin ardından program değiştirildi. Bakanlık yetkilileri Başbakan'ın katılacağı bir temel atma töreni nedeniyle kadınlara yönelik panelin iptal edildiğini açıkladı. Avrupa Birliği temsilcileri ve iş örgütleri ile 5-6 Mart tarihlerinde temaslarda bulunmak üzere Brüksel'e giden Boyner, Habertürk'ün sorusu üzerine Mardin'de konuşmacı olarak davet edildiği panelin iptaline ilişkin bilginin kendisine iletildiğini söyledi. Boyner 8 Mart akşamı İstanbul'da bir programa katılacağını bildirdi.
İPTALİ DOĞRULADI
"8 Mart bizim için önemli, biz dernek olarak 8 Mart'a gereken önemi yine vereceğiz" açıklaması yapan Boyner, "Geçen hafta Başbakan ile yaşa nan polemik ile bu iptali ilişkilendiriyor musunuz" sorusuna ise "Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum, sadece iptal haberi doğru, bunu söyleyebilirim" diye yanıt verdi.
Gün gün Erdoğan-Boyner tartışması
27 Şubat: AK Parti 4+4+4 kademeli eğitim teklifini Meclis'e sundu. TÜSİAD Başkanı Boyner, "Kademeli eğitimi desteklemelerinin mümkün değil, bu kız çocuklarının eğitime katılımında sorun yaratır" dedi.
28 Şubat: AK Parti grup toplantısında Başbakan Erdoğan Boyner'e "Verilen tepkiler tamamen bayat, çağdışı ve Türkiye gerçeklerinden uzak tepkilerdir. 8 yıllık kesintisiz eğitimin mimarlarından, akıl hocalarından biri olan TÜSİAD'ın bugün bir kez daha statükoculuğu savunması, ibretlik bir durumdur. Kusura bakma TÜSİAD senin arzun olmayacak. Milletin arzusu olacak" sözleriyle karşılık verdi.
29 Şubat: Boyner, Erdoğan'ın gruptaki çıkışına "TÜSİAD'ın bu konuda çalışma yapması, fikir beyan etmesi çok geçerli. Tepkisine şaşırdım. Herhalde TÜSİAD'a vurmanın dayanılmaz bir cazibesi var" karşılığını verdi.
1 Mart: Erdoğan, Merkez Bankası'nda düzenlenen Türk Lirası Simge Tanıtım Programı'nda Boyner'e "Bizim, eğitimle ilgili telafi çabalarımızın önünü kesmek adına, kör ideolojiyle zihinleri bulandırıyorlar. Biz, seçkinlerin, elitlerin, patronların hükümeti değiliz. Hiç kimse eski Türkiye'nin refleksleriyle hareket etmesin. Millet iradesi her kararın üzerindedir. Bunu herkes artık hazmetmek zorundadır" dedi.
(Milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Başbakan Tayyip Erdoğan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner arasındaki "4+4+4=12 yıllık kesintisiz eğitim projesi" gerilimi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü programlarına da yansıdı.
DAVETİYELER BİLE BASILMIŞTI
Habertürk'ün haberine göre; Başbakan Erdoğan'ın katılacağı, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in de konuşmacı olarak davet edildiği 8 Mart'ta Mardin'de yapılacak "Kadınların İstihdama Katılımı" konulu panel iptal edildi. Panelin iptal edildiği bilgisi kendisine cuma günü iletilen TÜSİAD Başkanı Boyner de Başbakan Erdoğan'ın bakanlarıyla çıkarma yapacağı Mardin gezisine katılmaktan vazgeçti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın 8 Mart için hazırladığı Mardin programına Başbakan Erdoğan ve Boyner haftalar öncesinden çağrılmış, Boyner'den "Kadınların İstihdama Katılımı" konulu panelde de konuşmacı olması istenmişti. Panelin davetiyeleri bile basılmıştı.
4+4+4 GERİLİMİ
Ancak AK Parti Grubu'nun 12 yıllık kesintisiz eğitimi kademelendiren yasa teklifine TÜSİAD'ın tepki göstermesinin ardından program değiştirildi. Bakanlık yetkilileri Başbakan'ın katılacağı bir temel atma töreni nedeniyle kadınlara yönelik panelin iptal edildiğini açıkladı. Avrupa Birliği temsilcileri ve iş örgütleri ile 5-6 Mart tarihlerinde temaslarda bulunmak üzere Brüksel'e giden Boyner, Habertürk'ün sorusu üzerine Mardin'de konuşmacı olarak davet edildiği panelin iptaline ilişkin bilginin kendisine iletildiğini söyledi. Boyner 8 Mart akşamı İstanbul'da bir programa katılacağını bildirdi.
İPTALİ DOĞRULADI
"8 Mart bizim için önemli, biz dernek olarak 8 Mart'a gereken önemi yine vereceğiz" açıklaması yapan Boyner, "Geçen hafta Başbakan ile yaşa nan polemik ile bu iptali ilişkilendiriyor musunuz" sorusuna ise "Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum, sadece iptal haberi doğru, bunu söyleyebilirim" diye yanıt verdi.
Gün gün Erdoğan-Boyner tartışması
27 Şubat: AK Parti 4+4+4 kademeli eğitim teklifini Meclis'e sundu. TÜSİAD Başkanı Boyner, "Kademeli eğitimi desteklemelerinin mümkün değil, bu kız çocuklarının eğitime katılımında sorun yaratır" dedi.
28 Şubat: AK Parti grup toplantısında Başbakan Erdoğan Boyner'e "Verilen tepkiler tamamen bayat, çağdışı ve Türkiye gerçeklerinden uzak tepkilerdir. 8 yıllık kesintisiz eğitimin mimarlarından, akıl hocalarından biri olan TÜSİAD'ın bugün bir kez daha statükoculuğu savunması, ibretlik bir durumdur. Kusura bakma TÜSİAD senin arzun olmayacak. Milletin arzusu olacak" sözleriyle karşılık verdi.
29 Şubat: Boyner, Erdoğan'ın gruptaki çıkışına "TÜSİAD'ın bu konuda çalışma yapması, fikir beyan etmesi çok geçerli. Tepkisine şaşırdım. Herhalde TÜSİAD'a vurmanın dayanılmaz bir cazibesi var" karşılığını verdi.
1 Mart: Erdoğan, Merkez Bankası'nda düzenlenen Türk Lirası Simge Tanıtım Programı'nda Boyner'e "Bizim, eğitimle ilgili telafi çabalarımızın önünü kesmek adına, kör ideolojiyle zihinleri bulandırıyorlar. Biz, seçkinlerin, elitlerin, patronların hükümeti değiliz. Hiç kimse eski Türkiye'nin refleksleriyle hareket etmesin. Millet iradesi her kararın üzerindedir. Bunu herkes artık hazmetmek zorundadır" dedi.
(Milliyet)
Son Güncelleme: Pazar, 04 Mart 2012 12:22
Gösterim: 1965
Sizce bebeğiniz Türkçe hakkında ne biliyor? Sizden duyduğu kelimeleri nasıl öğreniyor? Peki ana dilini yabancı bir dilden ayırt etmeye ne zaman başlıyor?
ODTÜ bünyesindeki Bilişsel Bebek Araştırmaları Merkezi (BeBeM) işte bütün bu sorulara yanıt arıyor. Yaşını bile doldurmamış bebekleri inceleyen Türkiye'deki ilk merkez BeBeM, 15 dakikalık çalışma sonrasında bebeklere ODTÜ damgalı 'Bilim Bebek' diploması veriyor
Soğuk ve karlı bir günde İstanbul'dan Ankara'ya doğru yola çıkıyoruz. Hedefimiz ODTÜ Enformatik Enstitüsü içinde bulunan BeBeM. Burada açılan Bebek Laboratuvarı'nda yapılan araştırmanın ayrıntılarını öğrenmek için çıktığımız yolda, anlaşılmaz kelimelerle konuşan insanların yaptığı sıkıcı bir işle karşılaşma olasılığı var aklımızda. Oysa merkeze adımımızı attığımız anda bizi karşılayan bebek kahkahaları ve büyük bir içtenlikle bizi buyur eden genç ekip, bütün önyargılarımızı kırıyor. Koridorda anneleriyle bekleyen bebekler henüz altı aylık. Annelerin yüzlerinden bilimsel bir çalışmaya katkı yapacak olmanın hevesi okunuyor. Tabii bir de bebeklerinin ODTÜ gibi önemli bir üniversiteden ilk diplomalarını almalarının heyecanı...
ODTÜ-BeBeM, Yrd. Doç. Dr. Annette Hohenberger ve Bilişsel Bilimler Programı'ndaki öğrencileri tarafından 2006'da kurulmuş. Merkezin amacı, 0-2 yaş arası bebeklerin dilsel ve zihinsel gelişimini incelemek. Bebeklerin anadilleri olan Türkçe'ye özgü ses özelliklerini ne zaman ayırt etmeye başladıklarını belirlemek için çalışan ekip beş kişiden oluşuyor. Başka dillerde bulunmayan ünlü uyumu ve sözcük vurgusunun bebekler tarafından nasıl algılandığını anlamak isteyen uzmanlar önce altı aylık bebeklerle çalışıyor. Bu bebekler 10 aylık olduklarında bir kez daha merkeze getiriliyor ve yapılan vurgu çalışmasıyla nasıl bir gelişim içinde oldukları ölçülüyor.
Sadece 15 dakika süren çalışma sırasında bebek, annesinin kucağında oturup bir dizi sözcük dinliyor. Bu sözcüklerin bir kısmı ünlü uyumuna uygun, bir kısmıysa değil. Bebeğin hangi sözcük grubuna daha uzun süre dikkat ettiği baş hareketlerine bakılarak ölçülüyor ve böylece ünlü uyumunu fark edip etmediği belirleniyor. Araştırmaya katılan bebeklerin dilsel ve işitsel gelişimiyle ilgili aileleri bilgilendiren ekip, bebeklerinin dil gelişimine olumlu katkı sağlayacak öneriler de sunuyor.
BEŞİK ULEMASI NEYDİ
Osmanlı İmparatorluğu döneminde daha yeni doğmuş çocuklara bile müderrislik unvanı verilirdi. Bu uygulama bugün imparatorluğun eğitim sisteminin zayıf noktası olarak görülüyor.
ARKA BAHÇE GÖBEK BAĞI DOLDU
Altı yıldır Türkiye'de yaşayan Yrd. Doç. Dr. Annette Hohenberger merkezin koordinatörü ve yapılan çalışmayla ilgili çok heyecanlı. Uzun yıllar Frankfurt Üniversitesi'nde görev aldıktan sonra Münih Üniversitesi'nde bir bebek laboratuvarında araştırma yapan Hohenberger, Türkiye'de de benzer bir laboratuvar açabilmek için çok uğraşmış: "Bir buçuk yıl önce TÜBİTAK projemizi onayladı ve 160 bin lira destek verdi. Geçen yıl ekim ayında çalışmalara başladık. Araştırmamız 2013'ün nisan ayında tamamlanacak. Ünlü uyumu dilde yaygın bir özellik değil. Türkçe dışında Fince ve birkaç Afrika dilinde var. Bu çalışma da aslında bizim bebeğimiz. Bir Alman olarak Türkçe üzerine çalışmam insanlara ilginç geliyor. Çok özel bir diliniz var ama aynı zamanda çok da zor bir dil. Yıllardır öğrenmeye çalışıyorum ama hala çok iyi konuşamıyorum."
Merkezde danışmanlık yapan Klinik Çocuk Psikoloğu Başak Alpas Elbek ise Ankara Üniversitesi'nden. Almanya'daki Potsdam Üniversitesi'nde doktora yapan Elbek, yabancı uzmanların Türk öğrencilerle Türkçe üzerine çalışmak için can attığını anlatıyor: "Türkçe özellikleri itibariyle çok ilginç. Maalesef Türkiye'de bu konuda çok az araştırma var. Hele bebeklerle ilgili hiç araştırma yapılmıyor. Bu merkez, bu sebeple çok önemli. Burası olmasaydı Almanya'daki Türk çocuklarla çalışmak zorunda kalacaktım. Ailelerden katılım bekliyoruz. Ailelere bebeklerinin göbek bağlarını getirmelerini söylüyoruz. Malum, herkes çocuğu ODTÜ'de okusun istiyor. Onlara 'Getirin, gömelim' diyoruz. Bahçede bir ağacımız var; kazsanız dibini, göbek bağı cenneti."
ORGAN MAFYASI SANIYORLAR
Merkezde çalışan Dr. Aslı Altan doktorasını bebeklerde dil edinimi üzerine yapmış bir uzman. Altan, araştırmaya dair en zorlandıkları konunun katılımcı bebek bulmak olduğunu söylüyor: "Ankara Üniversitesi Hastanesi'nde gerçekleşen doğumların listesini alıp, bebeği altı aylık olan ailelere telefon ediyoruz. İsteyene broşür yolluyoruz. Sağlıklı bir veri elde edebilmemiz için çalışmaya en az 70 bebeğin katılması gerekiyor. Şu ana kadar 24 bebek katıldı. Daha önce buna benzer çalışmalar 2 yaşında ve konuşan çocuklarla yapılmış. Aileleri ikna etmek için akla karayı seçiyoruz. Bütçemiz kısıtlı olduğu için büyük hediyeler veremiyoruz katılımcılara. Öyle ilginç şeyler yaşadım ki... Organ mafyası sananlar, çocuğuna elektrik vereceğimiz endişesi taşıyanlar..."
Ekibin tek erkek üyesi Utku Kaya, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nde doktora öğrencisi. Teknik ekipmanlardan sorumlu olan Kaya, deney sırasında ses kaydını bebeğe dinletiyor. Çalışma sırasında dikkati dağılan bebekleri tekrar sözcüklere odaklamayı sağlamak görevinin başında yer alıyor.
Doktora Öğrencisi Gözde Bahadır ise bebeklere dinletilen sözcük ve hikayeleri seslendiren kişi. Bebeklerin hoşuna gidecek bir tonla konuşmaya dikkat eden Bahadır saatlerce kayıt yaptıklarını anlatıyor. Bahadır'a göre bebeğin dille kurduğu ilişki ilk kelimeleri telaffuz etmesinden çok daha önce başlıyor: "Yetişkinlerin ikinci bir dil öğrenmek için ne kadar uğraştığına bakınca bebeğin anadilini öğrenme süreci çok etkileyici. Daha doğru dürüst başka hiçbir şey yapamayan bir bebek, 2 yaşında mükemmel konuşuyor. Bu çok önemli bir nokta. İnanıyoruz ki bu değerli araştırmamız uluslararası literatüre de geçecek."
BİLİME KATKI YAPTIK DİPLOMAYI KAPTIK
Bebeği araştırmaya katılan annelerden biri olan Feyza Saltan sadece bebeğini merkeze getirmekle kalmamış, araştırmanın gönüllü sözcüsü de olmuş: "ODTÜ'de Yabancı Diller Meslek Yüksek Okulu'nda öğretim görevlisiyim. Bu projeyi bir mail grubundan duydum. Farklı annelik gruplarına üyeyim. O gruplarda da duyurdum bu çalışmayı. Mutluyum çünkü hem bilime katkı sağladık hem de diplomayı kaptık."
BEBEKTE ARANAN ÖZELLİKLER
* Dokuz aylık normal gebelik sonucunda doğmuş olması
* Sadece Türkçe konuşulan bir ortamda büyümesi
* 6 aylık (± 8 gün) olması
(Ceren – Arseven - Hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sizce bebeğiniz Türkçe hakkında ne biliyor? Sizden duyduğu kelimeleri nasıl öğreniyor? Peki ana dilini yabancı bir dilden ayırt etmeye ne zaman başlıyor?
ODTÜ bünyesindeki Bilişsel Bebek Araştırmaları Merkezi (BeBeM) işte bütün bu sorulara yanıt arıyor. Yaşını bile doldurmamış bebekleri inceleyen Türkiye'deki ilk merkez BeBeM, 15 dakikalık çalışma sonrasında bebeklere ODTÜ damgalı 'Bilim Bebek' diploması veriyor
Soğuk ve karlı bir günde İstanbul'dan Ankara'ya doğru yola çıkıyoruz. Hedefimiz ODTÜ Enformatik Enstitüsü içinde bulunan BeBeM. Burada açılan Bebek Laboratuvarı'nda yapılan araştırmanın ayrıntılarını öğrenmek için çıktığımız yolda, anlaşılmaz kelimelerle konuşan insanların yaptığı sıkıcı bir işle karşılaşma olasılığı var aklımızda. Oysa merkeze adımımızı attığımız anda bizi karşılayan bebek kahkahaları ve büyük bir içtenlikle bizi buyur eden genç ekip, bütün önyargılarımızı kırıyor. Koridorda anneleriyle bekleyen bebekler henüz altı aylık. Annelerin yüzlerinden bilimsel bir çalışmaya katkı yapacak olmanın hevesi okunuyor. Tabii bir de bebeklerinin ODTÜ gibi önemli bir üniversiteden ilk diplomalarını almalarının heyecanı...
ODTÜ-BeBeM, Yrd. Doç. Dr. Annette Hohenberger ve Bilişsel Bilimler Programı'ndaki öğrencileri tarafından 2006'da kurulmuş. Merkezin amacı, 0-2 yaş arası bebeklerin dilsel ve zihinsel gelişimini incelemek. Bebeklerin anadilleri olan Türkçe'ye özgü ses özelliklerini ne zaman ayırt etmeye başladıklarını belirlemek için çalışan ekip beş kişiden oluşuyor. Başka dillerde bulunmayan ünlü uyumu ve sözcük vurgusunun bebekler tarafından nasıl algılandığını anlamak isteyen uzmanlar önce altı aylık bebeklerle çalışıyor. Bu bebekler 10 aylık olduklarında bir kez daha merkeze getiriliyor ve yapılan vurgu çalışmasıyla nasıl bir gelişim içinde oldukları ölçülüyor.
Sadece 15 dakika süren çalışma sırasında bebek, annesinin kucağında oturup bir dizi sözcük dinliyor. Bu sözcüklerin bir kısmı ünlü uyumuna uygun, bir kısmıysa değil. Bebeğin hangi sözcük grubuna daha uzun süre dikkat ettiği baş hareketlerine bakılarak ölçülüyor ve böylece ünlü uyumunu fark edip etmediği belirleniyor. Araştırmaya katılan bebeklerin dilsel ve işitsel gelişimiyle ilgili aileleri bilgilendiren ekip, bebeklerinin dil gelişimine olumlu katkı sağlayacak öneriler de sunuyor.
BEŞİK ULEMASI NEYDİ
Osmanlı İmparatorluğu döneminde daha yeni doğmuş çocuklara bile müderrislik unvanı verilirdi. Bu uygulama bugün imparatorluğun eğitim sisteminin zayıf noktası olarak görülüyor.
ARKA BAHÇE GÖBEK BAĞI DOLDU
Altı yıldır Türkiye'de yaşayan Yrd. Doç. Dr. Annette Hohenberger merkezin koordinatörü ve yapılan çalışmayla ilgili çok heyecanlı. Uzun yıllar Frankfurt Üniversitesi'nde görev aldıktan sonra Münih Üniversitesi'nde bir bebek laboratuvarında araştırma yapan Hohenberger, Türkiye'de de benzer bir laboratuvar açabilmek için çok uğraşmış: "Bir buçuk yıl önce TÜBİTAK projemizi onayladı ve 160 bin lira destek verdi. Geçen yıl ekim ayında çalışmalara başladık. Araştırmamız 2013'ün nisan ayında tamamlanacak. Ünlü uyumu dilde yaygın bir özellik değil. Türkçe dışında Fince ve birkaç Afrika dilinde var. Bu çalışma da aslında bizim bebeğimiz. Bir Alman olarak Türkçe üzerine çalışmam insanlara ilginç geliyor. Çok özel bir diliniz var ama aynı zamanda çok da zor bir dil. Yıllardır öğrenmeye çalışıyorum ama hala çok iyi konuşamıyorum."
Merkezde danışmanlık yapan Klinik Çocuk Psikoloğu Başak Alpas Elbek ise Ankara Üniversitesi'nden. Almanya'daki Potsdam Üniversitesi'nde doktora yapan Elbek, yabancı uzmanların Türk öğrencilerle Türkçe üzerine çalışmak için can attığını anlatıyor: "Türkçe özellikleri itibariyle çok ilginç. Maalesef Türkiye'de bu konuda çok az araştırma var. Hele bebeklerle ilgili hiç araştırma yapılmıyor. Bu merkez, bu sebeple çok önemli. Burası olmasaydı Almanya'daki Türk çocuklarla çalışmak zorunda kalacaktım. Ailelerden katılım bekliyoruz. Ailelere bebeklerinin göbek bağlarını getirmelerini söylüyoruz. Malum, herkes çocuğu ODTÜ'de okusun istiyor. Onlara 'Getirin, gömelim' diyoruz. Bahçede bir ağacımız var; kazsanız dibini, göbek bağı cenneti."
ORGAN MAFYASI SANIYORLAR
Merkezde çalışan Dr. Aslı Altan doktorasını bebeklerde dil edinimi üzerine yapmış bir uzman. Altan, araştırmaya dair en zorlandıkları konunun katılımcı bebek bulmak olduğunu söylüyor: "Ankara Üniversitesi Hastanesi'nde gerçekleşen doğumların listesini alıp, bebeği altı aylık olan ailelere telefon ediyoruz. İsteyene broşür yolluyoruz. Sağlıklı bir veri elde edebilmemiz için çalışmaya en az 70 bebeğin katılması gerekiyor. Şu ana kadar 24 bebek katıldı. Daha önce buna benzer çalışmalar 2 yaşında ve konuşan çocuklarla yapılmış. Aileleri ikna etmek için akla karayı seçiyoruz. Bütçemiz kısıtlı olduğu için büyük hediyeler veremiyoruz katılımcılara. Öyle ilginç şeyler yaşadım ki... Organ mafyası sananlar, çocuğuna elektrik vereceğimiz endişesi taşıyanlar..."
Ekibin tek erkek üyesi Utku Kaya, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nde doktora öğrencisi. Teknik ekipmanlardan sorumlu olan Kaya, deney sırasında ses kaydını bebeğe dinletiyor. Çalışma sırasında dikkati dağılan bebekleri tekrar sözcüklere odaklamayı sağlamak görevinin başında yer alıyor.
Doktora Öğrencisi Gözde Bahadır ise bebeklere dinletilen sözcük ve hikayeleri seslendiren kişi. Bebeklerin hoşuna gidecek bir tonla konuşmaya dikkat eden Bahadır saatlerce kayıt yaptıklarını anlatıyor. Bahadır'a göre bebeğin dille kurduğu ilişki ilk kelimeleri telaffuz etmesinden çok daha önce başlıyor: "Yetişkinlerin ikinci bir dil öğrenmek için ne kadar uğraştığına bakınca bebeğin anadilini öğrenme süreci çok etkileyici. Daha doğru dürüst başka hiçbir şey yapamayan bir bebek, 2 yaşında mükemmel konuşuyor. Bu çok önemli bir nokta. İnanıyoruz ki bu değerli araştırmamız uluslararası literatüre de geçecek."
BİLİME KATKI YAPTIK DİPLOMAYI KAPTIK
Bebeği araştırmaya katılan annelerden biri olan Feyza Saltan sadece bebeğini merkeze getirmekle kalmamış, araştırmanın gönüllü sözcüsü de olmuş: "ODTÜ'de Yabancı Diller Meslek Yüksek Okulu'nda öğretim görevlisiyim. Bu projeyi bir mail grubundan duydum. Farklı annelik gruplarına üyeyim. O gruplarda da duyurdum bu çalışmayı. Mutluyum çünkü hem bilime katkı sağladık hem de diplomayı kaptık."
BEBEKTE ARANAN ÖZELLİKLER
* Dokuz aylık normal gebelik sonucunda doğmuş olması
* Sadece Türkçe konuşulan bir ortamda büyümesi
* 6 aylık (± 8 gün) olması
(Ceren – Arseven - Hürriyet)
Son Güncelleme: Pazar, 04 Mart 2012 11:56
Gösterim: 3328
Akdeniz Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu'ndaki erkek hemşireler 4 yıllık eğitimleri sonrasında mezuniyete hazırlanıyor. Bu bölümü bitiren tüm öğrencilerin KPSS sınavları sonrasında işe yerleştirilmeleri oldukça hızlı bir şekilde oluyor.
Akdeniz Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu'nda 4 yıllık eğitimlerinin sonuna yaklaşan erkek hemşireler mezuniyete hazırlanıyor. 7 Temmuz'da yapılacak olan KPSS sınavlarına hazırlanacak olan erkek hemşireler hastanelerde hastalar tarafından büyük ilgi görmeye başladı. Hastanelerde beyaz önlükleri ile kendilerini görenlerin 'sünnetçi', 'laborant', 'sağlık memuru', 'ambulans şoförü' ve hatta 'doktor' sandıklarını anlatan hemşire gençlerden Şahin Gür, "Hemşirelik bölümünü Antalya'da bulunduğum ve özellikle Akdeniz Üniversitesi'nin bir marka üniversite olması nedeniyle tercih ettim.
Seçtiğim bölüme ailem de destek verdi. Bazen nasıl ben bu işe giriştim diye kendi cesaretime de hayran kalıyorum. İş geleceği garanti olan bir meslek. Erkek hemşire olmak isteyen ve üniversite sınavlarında tercih edip etmemekte tereddüt edenlere hiç düşünmeden bu bölümü işaretlemelerini isterim" dedi. Hemşirelik bölümünü tercih etmesinde babasının ısrar ettiğini söyleyen Gür, "Babam hastanede görev yaptı yıllarca. Ben İnşaat Mühendisi olmak istiyordum ancak Babamın ısrarına dayanamadım ve bu bölümü işaretledim. Ayrımcılık asla yapılmıyor. İyi ki tercih etmişim. İş garantisi bir sektör içinde bulunacağım" diye konuştu.
‘Hastalar bizi doktor sanıyor’
Kayseri'li İbrahim Başkaya ise Akdeniz Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü'nü ilk tercihi olarak seçtiğini söyledi. Başkaya, "Zaman zaman doktor diye çağırıyorlar. Hatta bir hastanın bana anjiyo olacaktım doktor bey diye seslendiğine tanıklık ettim. Yani bizi bazen doktor sanıyorlar. Ben çok sevdim. Kardeşimin de bu bölümü yazmasını çok ısrar ettim ama onu kandıramadım" diye konuştu.
'Kız arkadaşımın yapamadığını ben yaptım'
Mehmet Sarıgül de "2 yıl Elektrik Teknisyenliği bölümünü okudum. Tercih yapılacak son gündeydim. Kız arkadaşımla konuşurken onun bir türlü hemşire olamadığı ve buna çok üzüldüğü konusunda sohbet beni etkiledi. Onun yapamadığını ben yaptım. Ben aslında Polis olmak istiyordum. Ancak kız arkadaşımla yaptığım o konuşma benim bu tercihi yapmama neden oldu" diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Akdeniz Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu'ndaki erkek hemşireler 4 yıllık eğitimleri sonrasında mezuniyete hazırlanıyor. Bu bölümü bitiren tüm öğrencilerin KPSS sınavları sonrasında işe yerleştirilmeleri oldukça hızlı bir şekilde oluyor.
Akdeniz Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu'nda 4 yıllık eğitimlerinin sonuna yaklaşan erkek hemşireler mezuniyete hazırlanıyor. 7 Temmuz'da yapılacak olan KPSS sınavlarına hazırlanacak olan erkek hemşireler hastanelerde hastalar tarafından büyük ilgi görmeye başladı. Hastanelerde beyaz önlükleri ile kendilerini görenlerin 'sünnetçi', 'laborant', 'sağlık memuru', 'ambulans şoförü' ve hatta 'doktor' sandıklarını anlatan hemşire gençlerden Şahin Gür, "Hemşirelik bölümünü Antalya'da bulunduğum ve özellikle Akdeniz Üniversitesi'nin bir marka üniversite olması nedeniyle tercih ettim.
Seçtiğim bölüme ailem de destek verdi. Bazen nasıl ben bu işe giriştim diye kendi cesaretime de hayran kalıyorum. İş geleceği garanti olan bir meslek. Erkek hemşire olmak isteyen ve üniversite sınavlarında tercih edip etmemekte tereddüt edenlere hiç düşünmeden bu bölümü işaretlemelerini isterim" dedi. Hemşirelik bölümünü tercih etmesinde babasının ısrar ettiğini söyleyen Gür, "Babam hastanede görev yaptı yıllarca. Ben İnşaat Mühendisi olmak istiyordum ancak Babamın ısrarına dayanamadım ve bu bölümü işaretledim. Ayrımcılık asla yapılmıyor. İyi ki tercih etmişim. İş garantisi bir sektör içinde bulunacağım" diye konuştu.
‘Hastalar bizi doktor sanıyor’
Kayseri'li İbrahim Başkaya ise Akdeniz Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü'nü ilk tercihi olarak seçtiğini söyledi. Başkaya, "Zaman zaman doktor diye çağırıyorlar. Hatta bir hastanın bana anjiyo olacaktım doktor bey diye seslendiğine tanıklık ettim. Yani bizi bazen doktor sanıyorlar. Ben çok sevdim. Kardeşimin de bu bölümü yazmasını çok ısrar ettim ama onu kandıramadım" diye konuştu.
'Kız arkadaşımın yapamadığını ben yaptım'
Mehmet Sarıgül de "2 yıl Elektrik Teknisyenliği bölümünü okudum. Tercih yapılacak son gündeydim. Kız arkadaşımla konuşurken onun bir türlü hemşire olamadığı ve buna çok üzüldüğü konusunda sohbet beni etkiledi. Onun yapamadığını ben yaptım. Ben aslında Polis olmak istiyordum. Ancak kız arkadaşımla yaptığım o konuşma benim bu tercihi yapmama neden oldu" diye konuştu.
Son Güncelleme: Cumartesi, 03 Mart 2012 21:54
Gösterim: 3893
Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, bugün Mersin Hilton Otelde düzenlediği Basın Toplantısında Mersin 2011-2012 eğitim-öğretim yılı okul öncesi eğitim 5 yaş gurubunda Türkiye Şampiyonu olduğunu söyledi.
Okul öncesi eğitim gurubunda illerin başarı seviyesi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklandı. Açıklanan sonuçlar ile ilgili olarak Mersin Hilton SA Oteli’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Vali, Mersin’in okul öncesi eğitim alanında Türkiye genelinde 2009-2010 eğitim-öğretim sonu itibariyle 49’ncu sırada yer aldığını, 2011-2012 eğitim öğretim yılında ise ilimizin 12’nci sıraya yükseldiği bilgisini verdi. 2 Mart 2012 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığınca açıklanan verilere göre Mersin’in okul öncesi eğitim 5 yaş gurubunda Türkiye Şampiyonu olduğunu aktaran Vali, “Gerçekleştirilen çalışmalarla birlikte Mersin, 2011-2012 eğitim-öğretim yılının okul öncesi eğitim 5 yaş grubunda Türkiye Şampiyonu olmuştur.
Yine 3 yaş gurubunda Türkiye 2’ncisi, 3-5 ve 4-5 yaş gurubunda Türkiye 3’ncülüğünü elde eden Mersin, Türkiye genelindeki 81 il arasında tüm kategorilerde ilk 3 sırada yer alan tek kenttir. Ayrıca; konusu insan olan ve insana dayalı bütün gelişmelerin odağındaki eğitim bulunmaktadır. Büyük önder Atatürk’ün dediği gibi ‘Eğitim milleti hür kılan bir kavramdır.’ İnsanın en önemli ayırt edici özelliği olan aklını kullanmasını sağlayan ve aklına dayalı gelişmeleri hazırlayan eğitimin en önemli alanı, 3-5 yaş gurubu eğitimidir. Çünkü çocuklarımız hayata bakışı ve hayatı yorumlamayı 3-5 yaş gurubunda öğrenmektedir” dedi.
Mersin’in birçok alanda Türkiye’de en başarılı iller arasında yer aldığının altını çizen Vali Güzeloğlu, ilimizin eğitim alanında da Türkiye genelindeki Büyükşehirleri geride bıraktığına dikkat çekti. “Mersin bütün elde edebilecek bir derinliğin” adıdır diyen Vali Güzeloğlu, “Elde edilen başarı uzun bir emeğin ürünüdür. Mersin her alanda olduğu gibi eğitim alanında da birincilikleri ile anılacaktır. Mersin’de yaşayan insanlar, öğrenciler ve veliler bu büyük başarının haklı gururunu yaşamaktadır. Elde edilen bu başarı önemli değişim ve dönüşümün habercisidir. Her yönü ile gelişmiş ve kalkınmış Türkiye’nin en temel önceliği ve konu olan eğitimde Mersin olarak çalışmalarımızın aynı heyecan ve karırlılıkla her boyutta sürecektir” diye konuştu. Basın toplantısına İl Milli eğitim Müdürü Hasan Gül,Yenişehir, Akdeniz, Toroslar, ve Mezitli İlçe Milli Eğitim Müdürleri de katıldı.
(haber7)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, bugün Mersin Hilton Otelde düzenlediği Basın Toplantısında Mersin 2011-2012 eğitim-öğretim yılı okul öncesi eğitim 5 yaş gurubunda Türkiye Şampiyonu olduğunu söyledi.
Okul öncesi eğitim gurubunda illerin başarı seviyesi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklandı. Açıklanan sonuçlar ile ilgili olarak Mersin Hilton SA Oteli’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Vali, Mersin’in okul öncesi eğitim alanında Türkiye genelinde 2009-2010 eğitim-öğretim sonu itibariyle 49’ncu sırada yer aldığını, 2011-2012 eğitim öğretim yılında ise ilimizin 12’nci sıraya yükseldiği bilgisini verdi. 2 Mart 2012 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığınca açıklanan verilere göre Mersin’in okul öncesi eğitim 5 yaş gurubunda Türkiye Şampiyonu olduğunu aktaran Vali, “Gerçekleştirilen çalışmalarla birlikte Mersin, 2011-2012 eğitim-öğretim yılının okul öncesi eğitim 5 yaş grubunda Türkiye Şampiyonu olmuştur.
Yine 3 yaş gurubunda Türkiye 2’ncisi, 3-5 ve 4-5 yaş gurubunda Türkiye 3’ncülüğünü elde eden Mersin, Türkiye genelindeki 81 il arasında tüm kategorilerde ilk 3 sırada yer alan tek kenttir. Ayrıca; konusu insan olan ve insana dayalı bütün gelişmelerin odağındaki eğitim bulunmaktadır. Büyük önder Atatürk’ün dediği gibi ‘Eğitim milleti hür kılan bir kavramdır.’ İnsanın en önemli ayırt edici özelliği olan aklını kullanmasını sağlayan ve aklına dayalı gelişmeleri hazırlayan eğitimin en önemli alanı, 3-5 yaş gurubu eğitimidir. Çünkü çocuklarımız hayata bakışı ve hayatı yorumlamayı 3-5 yaş gurubunda öğrenmektedir” dedi.
Mersin’in birçok alanda Türkiye’de en başarılı iller arasında yer aldığının altını çizen Vali Güzeloğlu, ilimizin eğitim alanında da Türkiye genelindeki Büyükşehirleri geride bıraktığına dikkat çekti. “Mersin bütün elde edebilecek bir derinliğin” adıdır diyen Vali Güzeloğlu, “Elde edilen başarı uzun bir emeğin ürünüdür. Mersin her alanda olduğu gibi eğitim alanında da birincilikleri ile anılacaktır. Mersin’de yaşayan insanlar, öğrenciler ve veliler bu büyük başarının haklı gururunu yaşamaktadır. Elde edilen bu başarı önemli değişim ve dönüşümün habercisidir. Her yönü ile gelişmiş ve kalkınmış Türkiye’nin en temel önceliği ve konu olan eğitimde Mersin olarak çalışmalarımızın aynı heyecan ve karırlılıkla her boyutta sürecektir” diye konuştu. Basın toplantısına İl Milli eğitim Müdürü Hasan Gül,Yenişehir, Akdeniz, Toroslar, ve Mezitli İlçe Milli Eğitim Müdürleri de katıldı.
(haber7)
Son Güncelleme: Cumartesi, 03 Mart 2012 22:18
Gösterim: 2512
Milli Eğitim Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir belediyesi arasında "Okullar Hayat Olsun Projesinin" protokolü imzalandı.
Törende bir konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, "Okullarımızı sadece derslikten ibaret görmemiz, öğrenmenin yetersizleşmesi ve niteliğinin düşmesi kadar toplumsal maliyetleri arttıran sonuçlarda doğurmaya başladı" dedi. Milli Eğitim Bakanlığı koordinasyonunda Türkiye'nin birçok noktasında hayata geçirilen ve okulları halka açan "Okullar Hayat Olsun Projesi" artık İstanbul'da da hayata geçirilecek. Bu kapsamda Bakanlık ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında İlçe Belediye Başkanları'nın da katılımı ile protokol imzalandı. İmza törenine Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, İlçe Milli Eğitim Müdürleri, Kaymakamlar ve İlçe Belediye Başkanları katıldı.
‘Okullar sadece derslikten ibaret olmamalı’
Törende bir konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, okullarımızı sadece derslikten ibaret görmemiz öğrenmenin yetersizleşmesi ve niteliğinin düşmesi kadar toplumsal maliyetleri arttıran sonuçlarda doğurmaya başladı. Okullar hayat olsun projesi öğrenme seviyemizi arttırırken, toplumun hemen hemen her kesimine hayatın her safhasında öğrenme imkanı verirken, diğer tarafıyla eğitim maliyetlerimizi düşürecek sonuçlar doğuracak" dedi.
Programın temel öğelerinden birinin bilgisayar laboratuarları ve kütüphanelerin daha etkin kullanılması olacağını vurgulayan Bakan Dinçer, "Aslında her okulumuzda küçük veya büyük kütüphaneler vardır. Genellikle en üst katlarda bir yerlerde konuşlandırılmıştır. Çoğu kere 'öğrenciler kitapları alır da geri getirmezler' endişesi ile kapısı da kapalı olur. Mutlaka kayıtla kitabı veririz. Zaten çocuklar da bir iki kere kitap aldıktan sonra bir daha kitap almaya da gelmezler. Yine bütün okullarımızda laboratuarlar vardır. Bilişim Teknoloji Sınıfları Türkiye'de 8 dersliğin dışındaki bütün okullarımızda var arkadaşlar. 2003 yılında parmakla gösterilecek kadar bilgisayar laboratuarına sahipken, bu zamana kadar 29 bin 500 civarında okulumuza biz Bilişim Teknolojileri laboratuarı kurduk ve 9 binden fazla bilgisayar gönderdik. O bilgisayarların hepsi bilgisayar laboratuarlarında ders varken kullanılıyor, yokken atıl duruyor. Biz bu ikisinin de bu şekilde verimsiz kullanılmasından yakınarak bunu daha etkin kullanmaya yönelik çare düşünüyoruz. Bilgisayar laboratuarları ve kütüphaneleri birleştiriyor okullarda daha çok birinci kat ya da zemin katta, öğrencilerimizin ve velilerimizin kolay şekilde ulaşabileceği bir mekanda kapısı her zaman açık hale getiriyoruz" dedi.
Veliler de okul ve kütüphanelerden yararlanabilecek
Okullarda yeni kurulacak bu mekanlarda kütüphane ve bilgisayar laboratuarlarının bir arada bulunacağını ifade eden Dinçer, "Çocuklarımız ödevlerini ders dışı zamanlarda hazırlayabilecek, kitapları istediği gibi alıp okuyabilecekler. Velilerimiz de hafta sonu ya da ders saati dışında istedikleri takdirde buralardan yararlanacaklar. Başka bir ifade ile kütüphaneleri ve bilgisayarları halkın hemen en yakın yerine getiriyor, adeta halk kütüphanelerini yeniden kurguluyoruz. Bir diğer yararı da çocuklarımız internet kafelerden kurtulmuş olacak" diye konuştu.
Okul bahçeleri yeniden düzenlenecek
Bakan Dinçer, proje kapsamında okul bahçelerinin de yeniden düzenleneceğine dikkat çekerek, "Okul bahçeleri daha çok asfaltla betonla sert zeminler olarak tanzim ediliyor. Kaldı ki İstanbul yeşil alan açısından büyük sıkıntı taşıyan bölgelerden birisi. Okul bahçelerinde yüksek duvarlar ve tel örgüler yerine mümkün olduğu kadar duvarları kısaltalım. Orayı yeşillendirerek ağaçlar ekerek mahalleye yeşil alan kazandıralım" şeklinde konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir belediyesi arasında "Okullar Hayat Olsun Projesinin" protokolü imzalandı.
Törende bir konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, "Okullarımızı sadece derslikten ibaret görmemiz, öğrenmenin yetersizleşmesi ve niteliğinin düşmesi kadar toplumsal maliyetleri arttıran sonuçlarda doğurmaya başladı" dedi. Milli Eğitim Bakanlığı koordinasyonunda Türkiye'nin birçok noktasında hayata geçirilen ve okulları halka açan "Okullar Hayat Olsun Projesi" artık İstanbul'da da hayata geçirilecek. Bu kapsamda Bakanlık ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında İlçe Belediye Başkanları'nın da katılımı ile protokol imzalandı. İmza törenine Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, İlçe Milli Eğitim Müdürleri, Kaymakamlar ve İlçe Belediye Başkanları katıldı.
‘Okullar sadece derslikten ibaret olmamalı’
Törende bir konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, okullarımızı sadece derslikten ibaret görmemiz öğrenmenin yetersizleşmesi ve niteliğinin düşmesi kadar toplumsal maliyetleri arttıran sonuçlarda doğurmaya başladı. Okullar hayat olsun projesi öğrenme seviyemizi arttırırken, toplumun hemen hemen her kesimine hayatın her safhasında öğrenme imkanı verirken, diğer tarafıyla eğitim maliyetlerimizi düşürecek sonuçlar doğuracak" dedi.
Programın temel öğelerinden birinin bilgisayar laboratuarları ve kütüphanelerin daha etkin kullanılması olacağını vurgulayan Bakan Dinçer, "Aslında her okulumuzda küçük veya büyük kütüphaneler vardır. Genellikle en üst katlarda bir yerlerde konuşlandırılmıştır. Çoğu kere 'öğrenciler kitapları alır da geri getirmezler' endişesi ile kapısı da kapalı olur. Mutlaka kayıtla kitabı veririz. Zaten çocuklar da bir iki kere kitap aldıktan sonra bir daha kitap almaya da gelmezler. Yine bütün okullarımızda laboratuarlar vardır. Bilişim Teknoloji Sınıfları Türkiye'de 8 dersliğin dışındaki bütün okullarımızda var arkadaşlar. 2003 yılında parmakla gösterilecek kadar bilgisayar laboratuarına sahipken, bu zamana kadar 29 bin 500 civarında okulumuza biz Bilişim Teknolojileri laboratuarı kurduk ve 9 binden fazla bilgisayar gönderdik. O bilgisayarların hepsi bilgisayar laboratuarlarında ders varken kullanılıyor, yokken atıl duruyor. Biz bu ikisinin de bu şekilde verimsiz kullanılmasından yakınarak bunu daha etkin kullanmaya yönelik çare düşünüyoruz. Bilgisayar laboratuarları ve kütüphaneleri birleştiriyor okullarda daha çok birinci kat ya da zemin katta, öğrencilerimizin ve velilerimizin kolay şekilde ulaşabileceği bir mekanda kapısı her zaman açık hale getiriyoruz" dedi.
Veliler de okul ve kütüphanelerden yararlanabilecek
Okullarda yeni kurulacak bu mekanlarda kütüphane ve bilgisayar laboratuarlarının bir arada bulunacağını ifade eden Dinçer, "Çocuklarımız ödevlerini ders dışı zamanlarda hazırlayabilecek, kitapları istediği gibi alıp okuyabilecekler. Velilerimiz de hafta sonu ya da ders saati dışında istedikleri takdirde buralardan yararlanacaklar. Başka bir ifade ile kütüphaneleri ve bilgisayarları halkın hemen en yakın yerine getiriyor, adeta halk kütüphanelerini yeniden kurguluyoruz. Bir diğer yararı da çocuklarımız internet kafelerden kurtulmuş olacak" diye konuştu.
Okul bahçeleri yeniden düzenlenecek
Bakan Dinçer, proje kapsamında okul bahçelerinin de yeniden düzenleneceğine dikkat çekerek, "Okul bahçeleri daha çok asfaltla betonla sert zeminler olarak tanzim ediliyor. Kaldı ki İstanbul yeşil alan açısından büyük sıkıntı taşıyan bölgelerden birisi. Okul bahçelerinde yüksek duvarlar ve tel örgüler yerine mümkün olduğu kadar duvarları kısaltalım. Orayı yeşillendirerek ağaçlar ekerek mahalleye yeşil alan kazandıralım" şeklinde konuştu.
Son Güncelleme: Cumartesi, 03 Mart 2012 21:39
Gösterim: 1778