Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Türkiye’deki okullarda bin öğrenciye bir rehber öğretmen düşüyor. 

Adana'daki Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Banu İnanç, açık nedeniyle Türkiye'deki okullarda 1000 öğrenci için 1 rehber öğretmen (PDR uzmanı) görevlendirildiğini söyledi.

Normal şartlarda 200 öğrenciye 1 uzmanın görevlendirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. İnanç, okullarda yaşanan şiddet olayları ve sosyal sorunlara dikkat çekerek, öğrencilerin sağlıklı gelişimi ve sosyal gereksinimleri için okullardaki PDR uzmanı açığının giderilmesini istedi.

Prof. Dr. İnanç, rehber öğretmenin okullarda çok önemli görevler üstlendiğini, öğretmen, öğrenci, veli ve okul yöneticiler arasında iletişim kurduğunu ifade etti. Prof. Dr. İnanç, "Çağdaş eğitim anlayışı, bireylerin sadece bilgi ve beceri ile donanmasını değil aynı zamanda psikoloji ile yapmaya sahip olmasını da amaçlar. Okul dışında ki yaşanan sorun, çocuğun uyumuna yansır, PDR uzmanları gerek müdahaleyi yaparak çocukların okul dışında yaşadığı psikolojik sorunlarla baş etmeye yardımcı olur. Bazen de çocuğun okulda yaşadığı başarısızlıklar onun psikolojik dengesini bozar. PDR uzmanları onun kendine olan güveninin sağlamlaştırır" dedi.

'Üniversiteler yeterli mezun vermiyor'

Prof. Dr. Banu İnanç, Türkiye'deki neredeyse bütün üniversitelerde PDR ile ilgili bilim dalının bulunduğunu ve yılda yaklaşık 850 öğrencinin mezun olduğunu aktardı. Prof. Dr. Banu İnanç, şunları kaydetti:

"Mezunların büyük çoğunluğu da ihtiyaç gözetilerek Milli Eğitim Bakanlığı'nca ataması yapılarak okullarda görevlendirilmektedir. Ama ülkemizdeki öğrencinin fazla olması nedeniyle, ataması yapılan bu kadar PDR uzmanı dahi yeterli değildir. Açık nedeniyle PDR uzmanı birden fazla okul ile ilgilenmek durumunda kalabiliyor. Bu kadar özverili çalışmaya karşın yine de bazı okullarda psikolojik danışman bulunmamaktadır. Uygulama gereği psikolojik danışmanın bazı okullarda görevini sınıf öğretmenleri üstleniyor. Yine de bu uygulamada yeterli olmuyor. Çocukların okula, eğitim sistemine uyumu sosyal ve zihinsel gelişimleri için etkin olan uzmanların boşluğu hissedilebilmektedir. Bu açığın kapatılması her açıdan topluma faydalı olacaktır."

> Türkiye'de bin öğrenciye bir rehber öğretmen düşüyor

Türkiye’deki okullarda bin öğrenciye bir rehber öğretmen düşüyor. 

Adana'daki Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Banu İnanç, açık nedeniyle Türkiye'deki okullarda 1000 öğrenci için 1 rehber öğretmen (PDR uzmanı) görevlendirildiğini söyledi.

Normal şartlarda 200 öğrenciye 1 uzmanın görevlendirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. İnanç, okullarda yaşanan şiddet olayları ve sosyal sorunlara dikkat çekerek, öğrencilerin sağlıklı gelişimi ve sosyal gereksinimleri için okullardaki PDR uzmanı açığının giderilmesini istedi.

Prof. Dr. İnanç, rehber öğretmenin okullarda çok önemli görevler üstlendiğini, öğretmen, öğrenci, veli ve okul yöneticiler arasında iletişim kurduğunu ifade etti. Prof. Dr. İnanç, "Çağdaş eğitim anlayışı, bireylerin sadece bilgi ve beceri ile donanmasını değil aynı zamanda psikoloji ile yapmaya sahip olmasını da amaçlar. Okul dışında ki yaşanan sorun, çocuğun uyumuna yansır, PDR uzmanları gerek müdahaleyi yaparak çocukların okul dışında yaşadığı psikolojik sorunlarla baş etmeye yardımcı olur. Bazen de çocuğun okulda yaşadığı başarısızlıklar onun psikolojik dengesini bozar. PDR uzmanları onun kendine olan güveninin sağlamlaştırır" dedi.

'Üniversiteler yeterli mezun vermiyor'

Prof. Dr. Banu İnanç, Türkiye'deki neredeyse bütün üniversitelerde PDR ile ilgili bilim dalının bulunduğunu ve yılda yaklaşık 850 öğrencinin mezun olduğunu aktardı. Prof. Dr. Banu İnanç, şunları kaydetti:

"Mezunların büyük çoğunluğu da ihtiyaç gözetilerek Milli Eğitim Bakanlığı'nca ataması yapılarak okullarda görevlendirilmektedir. Ama ülkemizdeki öğrencinin fazla olması nedeniyle, ataması yapılan bu kadar PDR uzmanı dahi yeterli değildir. Açık nedeniyle PDR uzmanı birden fazla okul ile ilgilenmek durumunda kalabiliyor. Bu kadar özverili çalışmaya karşın yine de bazı okullarda psikolojik danışman bulunmamaktadır. Uygulama gereği psikolojik danışmanın bazı okullarda görevini sınıf öğretmenleri üstleniyor. Yine de bu uygulamada yeterli olmuyor. Çocukların okula, eğitim sistemine uyumu sosyal ve zihinsel gelişimleri için etkin olan uzmanların boşluğu hissedilebilmektedir. Bu açığın kapatılması her açıdan topluma faydalı olacaktır."

Son Güncelleme: Cumartesi, 13 Nisan 2013 13:13

Gösterim: 2086

Turgay Polat, Türkiye’de liselerin başarı kriterinin, lisenin ÖSYS’deki başarısıyla algılandığını bunun da başarı için doğru bir değerlendirme olmadığını iddia etti.

Turgay Polat, Akşam Gazetesi’ndeki köşesinde Türkiye’deki lise eğitimini eleştirdi. Liselerin isimlerinin kamuoyunda değerli görünse de içeriklerinin ve verdiği eğitimin yeterli ve aynı oranda değerli olmadığını belirtti. Polat, fen ve anadolu liselerinin dershanelerin biraz daha homojeni olarak işlev gördüğünü ifade etti.

Genellikle, Türkiye’de liselerin başarı kriterinin, lisenin ÖSYS’deki başarısıyla algılandığını bunun da başarı için doğru bir değerlendirme olmadığını belirten Polat, “Eğer üniversite sınavındaki başarı liseyi başarılı saymamız için yeterliyse liseleri kapatıp hepsini bu işi en iyi yapan dershanelere çevirelim daha da başarıları artacaktır” yorumunda bulundu.

Polat yazısında “Liselerin en temel misyonu olan öğrencileri hayata hazırlamak konusunda maalesef liselerimiz sınıfta kalıyor. Liselerimiz işin bu tarafıyla pek ilgilenmiyor. Onun yerine sadece öğrencilerine üniversite sınavını hedef olarak göstermekle yetiniyor zaten bu işi de dershanelere havale edip kurtuluyorlar” diyerek liselerin nasıl olması gerektiği konusunda da şu yorumda bulundu; “İyi lise öğrencisini teknoloji okur yazarı yapar, iyi lise öğrencisine girişimcilik inovasyon gibi konuları öğretir, iyi lise öğrencisini sosyalleştirir, iyi lise öğrencisinin kişisel farklılıklarını fark ettirir. İyi lise öğrencisini hayata hazırlar.” dedi.

Polat fen liseleri için de şunları belirtti; “Ben fen liselerinin çağa uydurulması gerektiğini hep söylüyorum. Ben liselerin, öğrencilerine teknoloji projeleri, buluşlar yaptırmalarını bekliyorum. Patent alan lisemiz olsun istiyorum.”

Turgay Polat’ın yazısını okumak  için Tıklayın

> Liselerin başarı kriteri ne? Ne olmalı?

Turgay Polat, Türkiye’de liselerin başarı kriterinin, lisenin ÖSYS’deki başarısıyla algılandığını bunun da başarı için doğru bir değerlendirme olmadığını iddia etti.

Turgay Polat, Akşam Gazetesi’ndeki köşesinde Türkiye’deki lise eğitimini eleştirdi. Liselerin isimlerinin kamuoyunda değerli görünse de içeriklerinin ve verdiği eğitimin yeterli ve aynı oranda değerli olmadığını belirtti. Polat, fen ve anadolu liselerinin dershanelerin biraz daha homojeni olarak işlev gördüğünü ifade etti.

Genellikle, Türkiye’de liselerin başarı kriterinin, lisenin ÖSYS’deki başarısıyla algılandığını bunun da başarı için doğru bir değerlendirme olmadığını belirten Polat, “Eğer üniversite sınavındaki başarı liseyi başarılı saymamız için yeterliyse liseleri kapatıp hepsini bu işi en iyi yapan dershanelere çevirelim daha da başarıları artacaktır” yorumunda bulundu.

Polat yazısında “Liselerin en temel misyonu olan öğrencileri hayata hazırlamak konusunda maalesef liselerimiz sınıfta kalıyor. Liselerimiz işin bu tarafıyla pek ilgilenmiyor. Onun yerine sadece öğrencilerine üniversite sınavını hedef olarak göstermekle yetiniyor zaten bu işi de dershanelere havale edip kurtuluyorlar” diyerek liselerin nasıl olması gerektiği konusunda da şu yorumda bulundu; “İyi lise öğrencisini teknoloji okur yazarı yapar, iyi lise öğrencisine girişimcilik inovasyon gibi konuları öğretir, iyi lise öğrencisini sosyalleştirir, iyi lise öğrencisinin kişisel farklılıklarını fark ettirir. İyi lise öğrencisini hayata hazırlar.” dedi.

Polat fen liseleri için de şunları belirtti; “Ben fen liselerinin çağa uydurulması gerektiğini hep söylüyorum. Ben liselerin, öğrencilerine teknoloji projeleri, buluşlar yaptırmalarını bekliyorum. Patent alan lisemiz olsun istiyorum.”

Turgay Polat’ın yazısını okumak  için Tıklayın

Son Güncelleme: Cumartesi, 13 Nisan 2013 11:18

Gösterim: 2037

Dershanelere alternatif bulundu. Öğrencileri hem sınava hazırlayacak hem de mezun edecek liseler geliyor.

Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları, Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor.  Hazırlık liseleri, öğrencileri hem liseden mezun edecek hem de dershane görevi üstlenerek üniversiteye hazırlayacak.  

45 yıllık ulusal ve uluslararası eğitim birikimlerine sahip olan Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları (BUEK), Uğur Hazırlık Liseleri’ni açarak Türkiye’de bir ilke imza attı. 2013-2014 eğitim - öğretim yılı başında eğitim hayatına başlamaya hazırlanan Uğur Hazırlık Liseleri, öğrencileri hem liseden mezun edecek hem de dershane görevi üstlenerek üniversiteye hazırlayacak.

Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel, “Uğur Hazırlık Liseleri’ne başlayan öğrenciler, üniversiteli olmayacaksa bu lisede de olmayacak. Yani öğrenci bu liseye alınırken hem sınavdan, hem mülakattan geçecek. Üniversiteli olabilme kapasitesini gördüğümüz öğrenciyi Uğur Hazırlık Liseleri’ne alacağız” dedi.

Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları’nın yeni bir çocuğunun dünyaya geldiğini söyleyen Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel, “Önümüzde ki yıllarda üniversite sınavlarına girmek için 2 buçuk 3 milyona yakın öğrencinin sınava müracaat edecek ama hala bunun karşılığında üniversite kontenjanları yeterli değil. Üniversitelerimizin de çok yeni kurulması münasebetiyle de öğrencilerin yeni üniversitelere gitme arzusunun çok ta fazla olmadığını da görüyoruz. Çünkü üniversitelerde boş kalan kontenjan olmasına rağmen dolmadı. Demek ki öğrenciler daha iyi bir üniversitelere gitme daha iyi okullarda okuma arzusu içerisindeler” dedi.

Okullar arasında eşitsizlik var

Türkiye’de ki liselerin kalite farklılıklarının da ortada olduğunu belirten Yücel, “ Bir tarafta bakıyorsunuz ki çok mükemmel liselerimiz var, ama bir taraftan da aynı kalitede aynı oranda bazı okullarımız yok. Yine okullar arasında eşitsizlik var. Bir taraftan bakıyorsunuz ki sınav tek, sınav herkese aynı oranda sorulan bir program. O zaman öğrenciler okul dışında eksikliklerini giderme adına, daha iyi üniversitelerde okuma adına, daha iyi üniversitelerde olma adına okul dışında özel dersler alıyorlar, özel dershanelere gidiyorlar. Tabi bunların içinde özel dershanelere gitme oranı her geçen gün artıyor. İşte bizim Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları’nın ilk eğitim kurumu olan Özel Uğur Dershaneleri 1968 yılında kuruldu. Bugün de 45’inci yılını kutluyor. Sınavlara hazırlık Uğur Dershaneleri’nin en önemli alanlarından birisi olmuştur. Daha sonra bu tecrübelerle Bahçeşehir Kolejleri kurulmuş daha sonra da başka başta eğitim faaliyetlerinde yer almıştır” şeklinde konuştu.

Dershanelerin giderek liselerin önüne geçtiğini ifade eden Enver Yücel, Toplumda kaygıyla izlenen hoş olmayan görüntünün ortaya çıktığını ve bir takım eleştirilerin de beraberinde getirdiğini söyledi.

Bu eleştirilerin doğru ya da yanlış olduğunu bakış açısına göre değiştiğini söyleyen Yücel, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu kurumların okulların önüne geçmemesi gerekiyor. Okullarımız daha kaliteli olması gerekiyor. Bu tartışmalar ışığında biz Türkiye’de eğitim adına yapılan her bilişimin öncüsü olarak neredeyse kendimizde ki yeniliklere misyon edilmiş bir gurup olarak program ortaya koyduk. Bu programda dershane de yapılanları lise ile bütünleşmesi ile orta yol bulduk. Biz öyle bir lise türü öyle bir program yapalım ki lise de okuyan öğrencilerin dershane ye gitme ihtiyacı olmasın. Bu liseden mezun olan öğrenciler, rahatlıkla üniversiteye gidebilsin. Hem Milli Eğitim Bakanlık’ı müfredatının hem de üniversiteye girişin gerek rehberlik olarak gerek testler olarak hazırlayan bir programını açalım dedik. Arkadaşlarımız çalıştı ve bugün sizlere kamuoyuna duyurduk. Uğur Hazırlık Liseleri, dershaneyle lise programının kesiştiği ortak bir müfredatı olan bir liseye dönüştürdük.”

Kişiye özel hazırlık eğitimi

Uğur Hazırlık Liselerinin birinci derecede gündeme aldığı en önemli konulardan üniversiteye hazırlık olacağını söyleyen Enver Yücel, “Birinci önceliğimiz üniversiteye hazırlık olacak. Üniversite önceliğimiz, kursları mükemmel öğrenci hazırlayan bir lise olacak. İkincisi ise rehberlikle akademik bir lise türü başlatıyoruz. Rehberlik diyorum çünkü bu liseye başlayan öğrenci, üniversiteli olmayacaksa bu lisede de olmayacak. Yani öğrenci bu liseye alınırken hem sınavdan hem mülakattan geçecek. Üniversiteli olabilme kapasitesini gördüğümüz öğrenciyi alacağız. Lise 1’dren itibaren üniversiteye hazırlık programını kişiye özgü olarak benimseyip hazırlayacağız” dedi.

Uğur Hazırlık Liseleri hakkında bilgiler veren Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel, sözleri şöyle tamamladı:

“Uğur Hazırlık Liseleri, sadece Türkiye’nin değil; bütün dünya ya öğrenci hazırlayan lisesi olacak. Lise, Bakırköy İncirli’de bir de Avcılar’da olmak üzere 2 şubeyle eğitim öğretime başlayacak. Önümüzde ki yıl İstanbul’da 15, bütün Türkiye’de 50 lise olacak. Her bir lise yaklaşık 500 kapasiteli olacak ve 3 yıl sonra 50 bin öğrencisi olan bir kurum haline gelecek. Böyle bir lise türü toplumda ki okul yerine dershane mi? dershane yerine okul mu? Tartışmalarını da gündemden düşürecek. Türkiye’nin orta yolu olan bu tür kurumları hep beraber Türkiye izleyecek ve görecek.”

 

 

 


> Hazırlık liseleri geliyor

Dershanelere alternatif bulundu. Öğrencileri hem sınava hazırlayacak hem de mezun edecek liseler geliyor.

Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları, Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor.  Hazırlık liseleri, öğrencileri hem liseden mezun edecek hem de dershane görevi üstlenerek üniversiteye hazırlayacak.  

45 yıllık ulusal ve uluslararası eğitim birikimlerine sahip olan Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları (BUEK), Uğur Hazırlık Liseleri’ni açarak Türkiye’de bir ilke imza attı. 2013-2014 eğitim - öğretim yılı başında eğitim hayatına başlamaya hazırlanan Uğur Hazırlık Liseleri, öğrencileri hem liseden mezun edecek hem de dershane görevi üstlenerek üniversiteye hazırlayacak.

Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel, “Uğur Hazırlık Liseleri’ne başlayan öğrenciler, üniversiteli olmayacaksa bu lisede de olmayacak. Yani öğrenci bu liseye alınırken hem sınavdan, hem mülakattan geçecek. Üniversiteli olabilme kapasitesini gördüğümüz öğrenciyi Uğur Hazırlık Liseleri’ne alacağız” dedi.

Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları’nın yeni bir çocuğunun dünyaya geldiğini söyleyen Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel, “Önümüzde ki yıllarda üniversite sınavlarına girmek için 2 buçuk 3 milyona yakın öğrencinin sınava müracaat edecek ama hala bunun karşılığında üniversite kontenjanları yeterli değil. Üniversitelerimizin de çok yeni kurulması münasebetiyle de öğrencilerin yeni üniversitelere gitme arzusunun çok ta fazla olmadığını da görüyoruz. Çünkü üniversitelerde boş kalan kontenjan olmasına rağmen dolmadı. Demek ki öğrenciler daha iyi bir üniversitelere gitme daha iyi okullarda okuma arzusu içerisindeler” dedi.

Okullar arasında eşitsizlik var

Türkiye’de ki liselerin kalite farklılıklarının da ortada olduğunu belirten Yücel, “ Bir tarafta bakıyorsunuz ki çok mükemmel liselerimiz var, ama bir taraftan da aynı kalitede aynı oranda bazı okullarımız yok. Yine okullar arasında eşitsizlik var. Bir taraftan bakıyorsunuz ki sınav tek, sınav herkese aynı oranda sorulan bir program. O zaman öğrenciler okul dışında eksikliklerini giderme adına, daha iyi üniversitelerde okuma adına, daha iyi üniversitelerde olma adına okul dışında özel dersler alıyorlar, özel dershanelere gidiyorlar. Tabi bunların içinde özel dershanelere gitme oranı her geçen gün artıyor. İşte bizim Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları’nın ilk eğitim kurumu olan Özel Uğur Dershaneleri 1968 yılında kuruldu. Bugün de 45’inci yılını kutluyor. Sınavlara hazırlık Uğur Dershaneleri’nin en önemli alanlarından birisi olmuştur. Daha sonra bu tecrübelerle Bahçeşehir Kolejleri kurulmuş daha sonra da başka başta eğitim faaliyetlerinde yer almıştır” şeklinde konuştu.

Dershanelerin giderek liselerin önüne geçtiğini ifade eden Enver Yücel, Toplumda kaygıyla izlenen hoş olmayan görüntünün ortaya çıktığını ve bir takım eleştirilerin de beraberinde getirdiğini söyledi.

Bu eleştirilerin doğru ya da yanlış olduğunu bakış açısına göre değiştiğini söyleyen Yücel, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu kurumların okulların önüne geçmemesi gerekiyor. Okullarımız daha kaliteli olması gerekiyor. Bu tartışmalar ışığında biz Türkiye’de eğitim adına yapılan her bilişimin öncüsü olarak neredeyse kendimizde ki yeniliklere misyon edilmiş bir gurup olarak program ortaya koyduk. Bu programda dershane de yapılanları lise ile bütünleşmesi ile orta yol bulduk. Biz öyle bir lise türü öyle bir program yapalım ki lise de okuyan öğrencilerin dershane ye gitme ihtiyacı olmasın. Bu liseden mezun olan öğrenciler, rahatlıkla üniversiteye gidebilsin. Hem Milli Eğitim Bakanlık’ı müfredatının hem de üniversiteye girişin gerek rehberlik olarak gerek testler olarak hazırlayan bir programını açalım dedik. Arkadaşlarımız çalıştı ve bugün sizlere kamuoyuna duyurduk. Uğur Hazırlık Liseleri, dershaneyle lise programının kesiştiği ortak bir müfredatı olan bir liseye dönüştürdük.”

Kişiye özel hazırlık eğitimi

Uğur Hazırlık Liselerinin birinci derecede gündeme aldığı en önemli konulardan üniversiteye hazırlık olacağını söyleyen Enver Yücel, “Birinci önceliğimiz üniversiteye hazırlık olacak. Üniversite önceliğimiz, kursları mükemmel öğrenci hazırlayan bir lise olacak. İkincisi ise rehberlikle akademik bir lise türü başlatıyoruz. Rehberlik diyorum çünkü bu liseye başlayan öğrenci, üniversiteli olmayacaksa bu lisede de olmayacak. Yani öğrenci bu liseye alınırken hem sınavdan hem mülakattan geçecek. Üniversiteli olabilme kapasitesini gördüğümüz öğrenciyi alacağız. Lise 1’dren itibaren üniversiteye hazırlık programını kişiye özgü olarak benimseyip hazırlayacağız” dedi.

Uğur Hazırlık Liseleri hakkında bilgiler veren Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel, sözleri şöyle tamamladı:

“Uğur Hazırlık Liseleri, sadece Türkiye’nin değil; bütün dünya ya öğrenci hazırlayan lisesi olacak. Lise, Bakırköy İncirli’de bir de Avcılar’da olmak üzere 2 şubeyle eğitim öğretime başlayacak. Önümüzde ki yıl İstanbul’da 15, bütün Türkiye’de 50 lise olacak. Her bir lise yaklaşık 500 kapasiteli olacak ve 3 yıl sonra 50 bin öğrencisi olan bir kurum haline gelecek. Böyle bir lise türü toplumda ki okul yerine dershane mi? dershane yerine okul mu? Tartışmalarını da gündemden düşürecek. Türkiye’nin orta yolu olan bu tür kurumları hep beraber Türkiye izleyecek ve görecek.”

 

 

 


Son Güncelleme: Cuma, 12 Nisan 2013 11:39

Gösterim: 2933

İsmet Berkan, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın performans değerlendirmesini yaptı. Berkan Milli Eğitim Bakanları için “YGS’nin yapıldığı gün onlar da ofislerinde ‘Acaba çocuklar ne yapıyor’ diyerek ter dökmeli." dedi.

İsmet Berkan, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın performans değerlendirmesini yaptı. Berkan, Bakanlığın performansını anlamak için büyük veri setlerine vs bakmaya gerek olmadığını, ülkedeki dershane endüstrisinin büyüklüğü ve yaygınlığına bakarak da bunun kolaylıkla anlaşılacağının mümkün olduğunu belirtti. YGS sonuçlarına göre yaptığı performans değerlendirmesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın iyi bir performans göstermediğini rakamlarla açıkladı.

Berkan Milli Eğitim Bakanlığı için şunu önerdi;

“YGS’nin yapıldığı gün onlar da ofislerinde ‘Acaba çocuklar ne yapıyor’ diyerek ter dökmeli.

Bu olmadıkça, bizim bakanlarımız bina yapmakla, atama yapmakla, atanmayan öğretmenlerin sorunlarını çözmekle övünür dururlar, o kadar.”

İsmet Berkan’ın bugünkü yazısı;

ÇOCUKLARIMIZI 5.5-6 yaşındayken Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim ediyoruz; 12 yıl sonra, yani 17-18 yaşında da geri alıyoruz.

Devamı için Tıklayın

> Milli Eğitim Bakanları için bir performans kriteri

İsmet Berkan, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın performans değerlendirmesini yaptı. Berkan Milli Eğitim Bakanları için “YGS’nin yapıldığı gün onlar da ofislerinde ‘Acaba çocuklar ne yapıyor’ diyerek ter dökmeli." dedi.

İsmet Berkan, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın performans değerlendirmesini yaptı. Berkan, Bakanlığın performansını anlamak için büyük veri setlerine vs bakmaya gerek olmadığını, ülkedeki dershane endüstrisinin büyüklüğü ve yaygınlığına bakarak da bunun kolaylıkla anlaşılacağının mümkün olduğunu belirtti. YGS sonuçlarına göre yaptığı performans değerlendirmesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın iyi bir performans göstermediğini rakamlarla açıkladı.

Berkan Milli Eğitim Bakanlığı için şunu önerdi;

“YGS’nin yapıldığı gün onlar da ofislerinde ‘Acaba çocuklar ne yapıyor’ diyerek ter dökmeli.

Bu olmadıkça, bizim bakanlarımız bina yapmakla, atama yapmakla, atanmayan öğretmenlerin sorunlarını çözmekle övünür dururlar, o kadar.”

İsmet Berkan’ın bugünkü yazısı;

ÇOCUKLARIMIZI 5.5-6 yaşındayken Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim ediyoruz; 12 yıl sonra, yani 17-18 yaşında da geri alıyoruz.

Devamı için Tıklayın

Son Güncelleme: Cumartesi, 13 Nisan 2013 13:43

Gösterim: 1720

İsmet Berkan, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nın (YGS) sonuçlarını değerlendirdi. Berkan, YGS sonuçlarının aynı zamanda eğitim sisteminin de bir göstergesi olduğunu ve bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini belirtirken Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanı’nın bu sınavda başararısız olduğunu ifade etti.

İşte İsmet Berkan’ın yazısı;

ÜNİVERSİTEYE girişin ilk aşaması olan YGS mart ayının sonunda yapıldı, sınavın sonuçları da rekor denebilecek bir sürede, 8 gün içinde açıklandı.

Sınavın kendisi, elbette sınava katılan 1 milyon 743 bin 855 bireyin hayatını tek tek ve ayrı ayrı yakından ilgilendiriyor. Bu sınav esasen onların sınavı.

Ama aslında aynı sınava her yıl katılan, başarı veya başarısızlığı hakkında neredeyse hiç kimsenin konuşmadığı bir kişi daha var: Milli Eğitim Bakanı’nın kendisi.

Elbette bakan, kocaman bir eğitim ordusunu temsilen orada bulunuyor. Yani, aslında sınav toplam olarak bizim eğitim sistemimizi ölçüyor.

Öyle ya, çocuklarımızı 12 yıllığına Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim ediyoruz, bakanlığın okullarında ve onun belirlediği müfredat, ders anlatma yöntemi vs içinde ‘öğrenim’ görmelerini ve hatta ‘eğitilmelerini’ bekliyoruz.

Bu 12 yılın sonuçlarını toplu halde ölçtüğümüz şey de üniversiteye giriş sınavı.

İsmet Berkan’ın bugünkü yazısı için Tıklayın

> Milli Eğitim Bakanı Avcı YGS sonuçlarını doğru okudu mu?

İsmet Berkan, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nın (YGS) sonuçlarını değerlendirdi. Berkan, YGS sonuçlarının aynı zamanda eğitim sisteminin de bir göstergesi olduğunu ve bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini belirtirken Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanı’nın bu sınavda başararısız olduğunu ifade etti.

İşte İsmet Berkan’ın yazısı;

ÜNİVERSİTEYE girişin ilk aşaması olan YGS mart ayının sonunda yapıldı, sınavın sonuçları da rekor denebilecek bir sürede, 8 gün içinde açıklandı.

Sınavın kendisi, elbette sınava katılan 1 milyon 743 bin 855 bireyin hayatını tek tek ve ayrı ayrı yakından ilgilendiriyor. Bu sınav esasen onların sınavı.

Ama aslında aynı sınava her yıl katılan, başarı veya başarısızlığı hakkında neredeyse hiç kimsenin konuşmadığı bir kişi daha var: Milli Eğitim Bakanı’nın kendisi.

Elbette bakan, kocaman bir eğitim ordusunu temsilen orada bulunuyor. Yani, aslında sınav toplam olarak bizim eğitim sistemimizi ölçüyor.

Öyle ya, çocuklarımızı 12 yıllığına Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim ediyoruz, bakanlığın okullarında ve onun belirlediği müfredat, ders anlatma yöntemi vs içinde ‘öğrenim’ görmelerini ve hatta ‘eğitilmelerini’ bekliyoruz.

Bu 12 yılın sonuçlarını toplu halde ölçtüğümüz şey de üniversiteye giriş sınavı.

İsmet Berkan’ın bugünkü yazısı için Tıklayın

Son Güncelleme: Cuma, 12 Nisan 2013 09:58

Gösterim: 1345

Diğer Makaleler...

  1. Dünyada çalışılacak en ideal şirket
  2. Eğitim dili Kürtçe olan ilk üniversite kuruluyor
  3. Dünyada en çok rağbet gören meslekler
  4. Üniversite, Atatürk’ü ve Türk Bayrağı’nı kaldırdı