Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Oluşumu milyonlarca yıl süren kömürü, AÜ Fen Fakültesi'nde iki saatte yaptılar.

Ankara Üniversitesi (AÜ) Fen Fakültesi Kimya Bölümü'nde oluşumu milyonlarca yıl süren kömür, laboratuvar ortamında iki saatte hidrotermal karbonizasyon yöntemi ile elde edildi.

Yöntemde, Türkiye'de çok önemli rezervi bulunan fındık kabuğu ve zeytin küspesi başta olmak üzere ormansal atıklar, gıda atıkları gibi çeşitli biyokütleler kullanıldı; işlemden geçirilen bu atıklar bir kaç saat içinde toz kömüre dönüştürüldü.

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü'nden Prof. Dr. Ali Sınağ yaptığı açıklamada, ''Elde edilen biyokömür, linyitten 1000-1500 kalori daha yüksek ısıl değere sahip, gübre olarak da oldukça yüksek kullanım potansiyeli bulunuyor'' dedi.

> Milyonlarca yıl gerekiyordu, onlar iki saatte yaptı

Oluşumu milyonlarca yıl süren kömürü, AÜ Fen Fakültesi'nde iki saatte yaptılar.

Ankara Üniversitesi (AÜ) Fen Fakültesi Kimya Bölümü'nde oluşumu milyonlarca yıl süren kömür, laboratuvar ortamında iki saatte hidrotermal karbonizasyon yöntemi ile elde edildi.

Yöntemde, Türkiye'de çok önemli rezervi bulunan fındık kabuğu ve zeytin küspesi başta olmak üzere ormansal atıklar, gıda atıkları gibi çeşitli biyokütleler kullanıldı; işlemden geçirilen bu atıklar bir kaç saat içinde toz kömüre dönüştürüldü.

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü'nden Prof. Dr. Ali Sınağ yaptığı açıklamada, ''Elde edilen biyokömür, linyitten 1000-1500 kalori daha yüksek ısıl değere sahip, gübre olarak da oldukça yüksek kullanım potansiyeli bulunuyor'' dedi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 08 Ekim 2012 16:38

Gösterim: 1804

Michigan Eyalet Üniversitesi Mikrobiyoloji ve Moleküler Genetik Bölümü'nden Prof. Kazım Kashefi ile Elektronik Sanatlar Bölümü'nden Doç. Dr. Adam Brown, ürettikleri "kompakt" laboratuvarda "Cupriavidus metallidurans" bakteriler ile doğada bulunan zehirli bir kimyasal sıvı olan ve hiçbir maddi değeri olmayan altın klorürü bir araya getirdi.

Bakterinin altın klorürdeki zehirli ve atık maddeleri yediği ve bir hafta içinde kimyasal maddenin yüzde 99,9 oranında som altın külçesine dönüştüğü gözlemlendi.   

Laboratuvarda üretilen altının gerçek değeri henüz bilinmiyor

Kashefi ve Brown, kompakt laboratuvarlarında yaptıkları keşfin, doğada sürekli meydana gelen bir olay olduğuna inandıklarını belirtti. 

İkilinin "Metal Severin Büyük Eseri" adını verdikleri ve daha çok enstalasyon sanat eserine benzeyen kompakt laboratuvarı, dünyanın en önemli dijital kültür, elektronik ve interaktif sanat festivali kabul edilen Prix Ars Electronica'da mansiyon ödülüne layık görüldü. 

"Mikrobik Simya" olarak tanımladıkları sürecin büyük miktarda altın üretimi yapılamayacak kadar yüksek maliyetli olduğuna işaret eden Kashefi, değersiz maddeleri altına dönüştürme hayali peşinden koşanların ise şansı olmadığını sözlerine ekledi.

> Bu habere inanamayacaksınız! Altın yumurtlayan…

Michigan Eyalet Üniversitesi Mikrobiyoloji ve Moleküler Genetik Bölümü'nden Prof. Kazım Kashefi ile Elektronik Sanatlar Bölümü'nden Doç. Dr. Adam Brown, ürettikleri "kompakt" laboratuvarda "Cupriavidus metallidurans" bakteriler ile doğada bulunan zehirli bir kimyasal sıvı olan ve hiçbir maddi değeri olmayan altın klorürü bir araya getirdi.

Bakterinin altın klorürdeki zehirli ve atık maddeleri yediği ve bir hafta içinde kimyasal maddenin yüzde 99,9 oranında som altın külçesine dönüştüğü gözlemlendi.   

Laboratuvarda üretilen altının gerçek değeri henüz bilinmiyor

Kashefi ve Brown, kompakt laboratuvarlarında yaptıkları keşfin, doğada sürekli meydana gelen bir olay olduğuna inandıklarını belirtti. 

İkilinin "Metal Severin Büyük Eseri" adını verdikleri ve daha çok enstalasyon sanat eserine benzeyen kompakt laboratuvarı, dünyanın en önemli dijital kültür, elektronik ve interaktif sanat festivali kabul edilen Prix Ars Electronica'da mansiyon ödülüne layık görüldü. 

"Mikrobik Simya" olarak tanımladıkları sürecin büyük miktarda altın üretimi yapılamayacak kadar yüksek maliyetli olduğuna işaret eden Kashefi, değersiz maddeleri altına dönüştürme hayali peşinden koşanların ise şansı olmadığını sözlerine ekledi.

Son Güncelleme: Cuma, 05 Ekim 2012 14:14

Gösterim: 1409

Nüfusun yüzde 35'i kalp hastası adayı

Philips tarafından İstanbul, İzmir, Adana, Ankara, Bursa, Gaziantep, Kayseri, Samsun, Malatya, Balıkesir, Trabzon ve Erzurum olmak üzere 12 şehirde 606 kişiyle yapılan araştırmanın sonuçları, Çırağan Sarayı'nda düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.

Araştırmaya göre, toplumun yüzde 35'i potansiyel kalp hastası iken, nüfusun yaklaşık yüzde 5'lik kesimi, kalp krizi geçirmiş insanlardan oluşuyor. Araştırma için görüşülen kişilerin yüzde 22'si kalp krizi nedeniyle birinci dereceden bir akrabasını kaybettiğini belirtti.

Katılımcıların yüzde 2'si daha önce kalp krizi geçirdiğini ifade ederken, bu oran kilolu ve obez kişilerde yüzde 6'ya çıkıyor.

Türkiye'de 3 milyon koroner kalp hastası var ve buna her yıl 90 bin kişi ekleniyor. 35-65 yaş arasında 12 milyondan fazla kişi kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski altında.

> Türkiye’de nüfusun yüzde 35’i bu risk altında

Nüfusun yüzde 35'i kalp hastası adayı

Philips tarafından İstanbul, İzmir, Adana, Ankara, Bursa, Gaziantep, Kayseri, Samsun, Malatya, Balıkesir, Trabzon ve Erzurum olmak üzere 12 şehirde 606 kişiyle yapılan araştırmanın sonuçları, Çırağan Sarayı'nda düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.

Araştırmaya göre, toplumun yüzde 35'i potansiyel kalp hastası iken, nüfusun yaklaşık yüzde 5'lik kesimi, kalp krizi geçirmiş insanlardan oluşuyor. Araştırma için görüşülen kişilerin yüzde 22'si kalp krizi nedeniyle birinci dereceden bir akrabasını kaybettiğini belirtti.

Katılımcıların yüzde 2'si daha önce kalp krizi geçirdiğini ifade ederken, bu oran kilolu ve obez kişilerde yüzde 6'ya çıkıyor.

Türkiye'de 3 milyon koroner kalp hastası var ve buna her yıl 90 bin kişi ekleniyor. 35-65 yaş arasında 12 milyondan fazla kişi kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski altında.

Son Güncelleme: Salı, 02 Ekim 2012 13:45

Gösterim: 1129

Son dönemde yapılan zamlar tüketicilerin bütçesini oldukça sarstı. Uzmanlar, tüketicileri alacakları küçük önlemlerle faturalarını 4 kata düşürebilecekleri konusunda uyarıyor.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Mühendislik Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Cenk Yavuz, AA muhabirine elektrik tüketiminin üç tarifeli sistemle faturalandırıldığını belirterek, 2014 itibarıyla Türkiye'de tarifeli sayaçların zorunlu hale geleceğini söyledi.

En pahalı tüketimin 17.00-22.00 saatleri arasında olduğuna işaret eden Yavuz, en ucuz tarifenin 22.00-06.00 saatleri arasında olduğunu anlattı.

''Fırın, ütü, çamaşır ve bulaşık makinesi gibi cihazları 22:00'den sonra kullanmakta büyük fayda var'' diyen Yavuz, ''Çünkü gece 22.00 ile 06.00 arasında en ucuz tarife işliyor sayaçlarımızda, bu gibi faaliyetleri o saate bırakırsak bizim için büyük avantaj olacak'' ifadelerini kullandı.

> Küçük önlemler elektrik faturasını 4 kata kadar azaltıyor

Son dönemde yapılan zamlar tüketicilerin bütçesini oldukça sarstı. Uzmanlar, tüketicileri alacakları küçük önlemlerle faturalarını 4 kata düşürebilecekleri konusunda uyarıyor.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Mühendislik Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Cenk Yavuz, AA muhabirine elektrik tüketiminin üç tarifeli sistemle faturalandırıldığını belirterek, 2014 itibarıyla Türkiye'de tarifeli sayaçların zorunlu hale geleceğini söyledi.

En pahalı tüketimin 17.00-22.00 saatleri arasında olduğuna işaret eden Yavuz, en ucuz tarifenin 22.00-06.00 saatleri arasında olduğunu anlattı.

''Fırın, ütü, çamaşır ve bulaşık makinesi gibi cihazları 22:00'den sonra kullanmakta büyük fayda var'' diyen Yavuz, ''Çünkü gece 22.00 ile 06.00 arasında en ucuz tarife işliyor sayaçlarımızda, bu gibi faaliyetleri o saate bırakırsak bizim için büyük avantaj olacak'' ifadelerini kullandı.

Son Güncelleme: Perşembe, 04 Ekim 2012 12:25

Gösterim: 1160

"Psychological Medicine" dergisinde yayımlanan araştırmada, İngiliz bilim adamları, düşük IQ seviyesinin genellikle düşük gelir, çeşitli sağlık sorunları, günlük yaşamda başkalarının yardımına ihtiyaç duyma ile ilişkilendirildiğini ve tüm bu unsurların da mutsuzluğa katkıda bulunduğunu açıkladı.

iQ’su yüksek olanlar olmayanlara göre daha mutlu6 bin 870 kişinin katıldığı çalışmada araştırmacılar, katılımcılara kendilerini mutlu hissedip hissetmediklerini sordu. 

"Kendisini çok mutlu hissettiğini" söyleyen katılımcıların yüzde 43'ünün, IQ seviyesi 120-129 olan grupta yer aldığı belirlendi.

"Kendisini çok mutsuz" hissedenlerin büyük bir kısmının ise IQ seviyesi 70-79 olan grupta olduğu ortaya çıktı. 

Araştırmayı yöneten Angela Hassiotis, elde edilen sonuçların normal zeka seviyesinin altındaki kişilerin kendilerini mutsuz hissetme olasılığının daha yüksek olduğuna işaret ettiğini söyledi. 

Hassiotis, yoksul ailelerin çocuklarına yönelik uzun süreli stratejilerin, çocukların hem zeka seviyesine hem de mutluluklarına olumlu etki yapabileceğine dikkati çekti.

Araştırmada, zeka seviyesi düşük kişilere daha fazla destek verilmesi gerektiği belirtildi.

Normal zeka katsayısı, 90-110 olarak kabul ediliyor.

> iQ’su yüksek olanlar olmayanlara göre daha mutlu

"Psychological Medicine" dergisinde yayımlanan araştırmada, İngiliz bilim adamları, düşük IQ seviyesinin genellikle düşük gelir, çeşitli sağlık sorunları, günlük yaşamda başkalarının yardımına ihtiyaç duyma ile ilişkilendirildiğini ve tüm bu unsurların da mutsuzluğa katkıda bulunduğunu açıkladı.

iQ’su yüksek olanlar olmayanlara göre daha mutlu6 bin 870 kişinin katıldığı çalışmada araştırmacılar, katılımcılara kendilerini mutlu hissedip hissetmediklerini sordu. 

"Kendisini çok mutlu hissettiğini" söyleyen katılımcıların yüzde 43'ünün, IQ seviyesi 120-129 olan grupta yer aldığı belirlendi.

"Kendisini çok mutsuz" hissedenlerin büyük bir kısmının ise IQ seviyesi 70-79 olan grupta olduğu ortaya çıktı. 

Araştırmayı yöneten Angela Hassiotis, elde edilen sonuçların normal zeka seviyesinin altındaki kişilerin kendilerini mutsuz hissetme olasılığının daha yüksek olduğuna işaret ettiğini söyledi. 

Hassiotis, yoksul ailelerin çocuklarına yönelik uzun süreli stratejilerin, çocukların hem zeka seviyesine hem de mutluluklarına olumlu etki yapabileceğine dikkati çekti.

Araştırmada, zeka seviyesi düşük kişilere daha fazla destek verilmesi gerektiği belirtildi.

Normal zeka katsayısı, 90-110 olarak kabul ediliyor.

Son Güncelleme: Perşembe, 27 Eylül 2012 08:19

Gösterim: 2946


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.