Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
MHP Ankara Milletvekili Topcu, "AKP'nin yeni Türkiyesi'nde sınavın yerini torpil, adaletin yerini kayırma almıştır, diploma yerine ise, parti üyeliği aranır hale gelmiştir" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda 2015 yılı bütçe görüşmelerinde eğitimde yaşanan gelişmeler tartışıldı.
MHP milletvekilleri, TBMM Genel Kurulu'nda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) ile üniversitelerin bütçelerinin görüşülmesi sırasında söz aldılar.
MHP Ankara Milletvekili Zühal Topcu eğitime ayrılan bütçenin az olduğunu savundu. Topcu, şöyle konuştu:
"Sayın Başbakan 2015 bütçesinde şu ifadeyi kullandı; 'Hiçbir cevher insandan daha kıymetli değildir'. Sayın Başbakan'a bu cümlenin karşısında sorulacak o kadar çok soru var ki. O zaman, neden belli bir sistematik, sürdürülebilir eğitim politikası uygulanmadı on iki yılda? Neden 5 tane farklı programları uygulayan Milli Eğitim Bakanı geldi? Ve gençler arasındaki işsizlik hala yüzde 20'lerde, üniversite mezunlarında yüzde 25'lere doğru yükseldi. Ve özellikle de KPSS'ye girip de atanamayan gençlerin çığlığını acaba cevheri değerlendirme olarak bahseden Sayın Başbakan duyabiliyor muydu? Özellikle, bakanların, üst düzey bürokratların ve yöneticilerin akrabalarının ve yakınlarının sınavsız atandığı böyle bir durumda acaba nasıl cevap verebilecekti?"
Milli Eğitim’deki en önemli problemlerden birinin de müdür atamaları olduğunu belirten Topcu, "Okul müdürleri yerlerinden edilmiş ve nitelikleri memurun değil iktidarın çıkarına göre yandaş sendika üyesi olan isimler müdür olarak atanmıştı. İşte, AKP'nin yeni Türkiyesi'nde sınavın yerini torpil, adaletin yerini kayırma almıştır, diploma yerine ise, parti üyeliği aranır hale gelmiştir" diye konuştu.
Kürtçe eğitim veren okullar bulunduğunu, bunun anayasa aykırı bir durum olduğunu ifade eden Topcu, "Bu nasıl bir garabettir? Bir bebek katiliyle yapılan pazarlıkların sonucu olarak kimse görmüyor, kimse konuşmuyor, kimse de duymuyor. Hali bu iktidarın" dedi.
AK Parti'nin ahlaka format attığını söyleyen Topcu, okullarda ahlaki değerler dersi verilmesine değindi. Topcu, şunları söyledi:
"Bu dersler verilirken özellikle hırsızlık kavramlarının, çalma, çırpma, günah gibi kavramların özellikle güncel örneklerle desteklenmesi gereğini de buradan vurguluyoruz. Değerler eğitimi dersinin anaokulundan itibaren verilmesi, bu dersin içinin doldurulması ve iyi yetişmiş hocalar tarafından yapılması gerekiyor. Bizim teklifimizde iktidara teşekkür ediyoruz. Özellikle konulardan bir tanesinin de 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftasının örnek olay olarak bu değerler eğitimi dersine konmasını da biz teklif etmek istiyoruz."
Eğitimde 90 yılda yapılamayanların onlarca katını yaptık
Ak Parti Ardahan Milletvekili Orhan Atalay, eğitimde 90 yılda yapılamayanların onlarca katını başardıklarını söyledi. Atalay, "Tam anlamıyla bir kimlik ve anlam bunalımıyla geçirdiğimiz 100 yılın sonunda gördük ki dil ve din başta olmak üzere, medeniyet değerlerimizle her türlü rabıtayı kesmek için verdiğimiz onca çabaya rağmen, yine de muasır medeniyet seviyesine çıkamamıştık. Son yıllarda milli eğitimde bir anlamda öze dönüş olarak da tanımlayabileceğimiz değişimler, esasında bizi bizle buluşturmak gibi son derece anlamlı bir çaba olduğu yeterince açık değil mi? Bir toplumun kendi kültür mirasıyla buluşması kadar tabii ne olabilir? Osmanlıca, bu coğrafi havzada yüzlerce yıl boyunca vücut bulmuş devasa kültür mirasımızın ana dilidir. Ana dili bilmemek demek kişinin anasıyla konuşamaması demektir, başka bir ifadeyle kökünden beslenemeyen dal demektir. Kişinin anasıyla konuşmasını zinhar yasaklamış olmak gibi yıllar boyu işlenmiş yüz kızartıcı ayıptan henüz kurtulmuş iken gelin, dedemizin mezar taşını okuyamama mahcubiyetinden de arınalım" diye konuştu.
AK Parti Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu da Osmanlıca tartışmasına işaret ederek, Osmanlıca’nın, Osmanlı döneminde kullanılan Türkçe'nin adı olduğunu, Osmanlıların Türk ve Müslüman coğrafyaya hakimiyetinden sonra dünyanın büyük çoğunluğunda yüzyıllarca kültür ve medeniyet dili olduğunu söyledi. Aydınlıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kadar geniş bir coğrafyada kullanılan kültür dilimizi bilmediğimiz için maalesef kültürümüzü ve geçmişimizi öğrenemediğimiz gibi, arşivlerimizdeki metinleri ve eski Osmanlı arşivlerini bile tercüme ettirecek uzman bulmakta maalesef zorlanıyoruz. Atatürk'ün nutku ve söylemleri de Osmanlıca’dır. Ünlü dil bilimci Nihat Sami Banarlı şöyle der: 'Türkçe bir dil değildir. Türkçe bir milletin dili değildir. Türkçe bir medeniyetin dilidir.' Medeniyet ve kültür
dilimiz olmuş olan Osmanlıca'nın imam-hatip okullarında mecburi ders olarak okutulmasından daha doğal ne olabilir ki? Bu ülkede her birimiz ilkokul 3'üncü sınıftan itibaren üç yıl ortaokulda, üç yıl lisede, dört yıl üniversitede İngilizce okumamıza rağmen Allah aşkına hangimiz İngilizceyi ana dilimiz gibi okuyabiliyor ve konuşabiliyoruz? Keşke İngilizceyi, Osmanlıcayı, Türkçeyi ana dilimiz gibi okuyor ve yazıyor olabilseydik.”
"YÖK'ün yetkisini azaltmalıyız"
AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam, yeni üniversiteler açmak kadar yeni anlayışla yönetilmelerinin önemli olduğunu belirterek, üniversite giriş sisteminin gurur verecek seviyeye ulaştığını savundu. Sağlam, üniversite sayısı artırılırken öğretim üyesi yetiştirmenin en önemli sorun olarak karşılarında olduğunu anlatan Sağlam, bunun için ilgili kurumların işbirliğiyle öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirme kampanyası yürütüldüğünü söyledi.
AK Parti Zonguldak Milletvekili Ercan Candan, YÖK bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de yükseköğretim tartışmalarının bitmediğini ifade ederek, siyasal ve ideolojik ayrışmaların ve kavgaların merkezinde olduğundan dolayı sorunun çözümünün ötelendiğini. iyileştirmenin sürekli önünün tıkandığını savundu. Mevcut haliyle YÖK'ün halen aşırı merkeziyetçi olduğunu ileri süren Candan, "YÖK'ün yetkisini azaltmalıyız, eş güdüm ve planlamadan sorumlu bir üst kurula dönüştürmeliyiz. Rektörlük seçimleri büyük bir sıkıntı, üniversitede ciddi yaralara neden oluyor, bunun önüne geçmeliyiz. ÖSYM sınavında iyileştirmeler yapmalıyız. Öğrencileri yarış pistine sokmadan, sadece müfredattan ve bunun yanında, sosyal etkinliklerinin de kişisel becerilerinin de dikkate alındığı bir sınav mekanizmasını geliştirmek zorundayız" dedi.
“ÖSYM, soruları korunmalı”
AK Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara, ÖSYM bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, sınav sorularının ölçme, değerlendirme aracı olmaktan çıkarılıp soru tacirlerinin eline düşmemesi için korunmaya devam edilmesi gerektiğini belirtti. Ölçmeye zeka, beceri ve psikoteknik ölçümlemelerin de eklenmesini öneren İncekara, "Fen lisesi ve benzeri okullarda farklı ve ağır eğitim alan öğrencilerin projeleri puanlamaya eklenmeli, eşitsizlikten kurtarılmalı. Özellikle kamuda görevlendirmelerde mesleki yeterlilikler öncelenmeli, çocuğa yakın olan alanlarda özellikle beş yılda bir psikoteknik ölçüm yapılmalı. Ölçme ve değerlendirmede günün şartlarını takip edecek, sınav soru ve değerlendirme üzerinde akademik çalışmalar yapacak ve kuruma yol gösterecek Ölçme Değerlendirme Enstitüsü kurulmalı. Üniversitelerimiz bu konuda daha fazla kafa yormmalı" diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
MHP Ankara Milletvekili Topcu, "AKP'nin yeni Türkiyesi'nde sınavın yerini torpil, adaletin yerini kayırma almıştır, diploma yerine ise, parti üyeliği aranır hale gelmiştir" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda 2015 yılı bütçe görüşmelerinde eğitimde yaşanan gelişmeler tartışıldı.
MHP milletvekilleri, TBMM Genel Kurulu'nda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) ile üniversitelerin bütçelerinin görüşülmesi sırasında söz aldılar.
MHP Ankara Milletvekili Zühal Topcu eğitime ayrılan bütçenin az olduğunu savundu. Topcu, şöyle konuştu:
"Sayın Başbakan 2015 bütçesinde şu ifadeyi kullandı; 'Hiçbir cevher insandan daha kıymetli değildir'. Sayın Başbakan'a bu cümlenin karşısında sorulacak o kadar çok soru var ki. O zaman, neden belli bir sistematik, sürdürülebilir eğitim politikası uygulanmadı on iki yılda? Neden 5 tane farklı programları uygulayan Milli Eğitim Bakanı geldi? Ve gençler arasındaki işsizlik hala yüzde 20'lerde, üniversite mezunlarında yüzde 25'lere doğru yükseldi. Ve özellikle de KPSS'ye girip de atanamayan gençlerin çığlığını acaba cevheri değerlendirme olarak bahseden Sayın Başbakan duyabiliyor muydu? Özellikle, bakanların, üst düzey bürokratların ve yöneticilerin akrabalarının ve yakınlarının sınavsız atandığı böyle bir durumda acaba nasıl cevap verebilecekti?"
Milli Eğitim’deki en önemli problemlerden birinin de müdür atamaları olduğunu belirten Topcu, "Okul müdürleri yerlerinden edilmiş ve nitelikleri memurun değil iktidarın çıkarına göre yandaş sendika üyesi olan isimler müdür olarak atanmıştı. İşte, AKP'nin yeni Türkiyesi'nde sınavın yerini torpil, adaletin yerini kayırma almıştır, diploma yerine ise, parti üyeliği aranır hale gelmiştir" diye konuştu.
Kürtçe eğitim veren okullar bulunduğunu, bunun anayasa aykırı bir durum olduğunu ifade eden Topcu, "Bu nasıl bir garabettir? Bir bebek katiliyle yapılan pazarlıkların sonucu olarak kimse görmüyor, kimse konuşmuyor, kimse de duymuyor. Hali bu iktidarın" dedi.
AK Parti'nin ahlaka format attığını söyleyen Topcu, okullarda ahlaki değerler dersi verilmesine değindi. Topcu, şunları söyledi:
"Bu dersler verilirken özellikle hırsızlık kavramlarının, çalma, çırpma, günah gibi kavramların özellikle güncel örneklerle desteklenmesi gereğini de buradan vurguluyoruz. Değerler eğitimi dersinin anaokulundan itibaren verilmesi, bu dersin içinin doldurulması ve iyi yetişmiş hocalar tarafından yapılması gerekiyor. Bizim teklifimizde iktidara teşekkür ediyoruz. Özellikle konulardan bir tanesinin de 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftasının örnek olay olarak bu değerler eğitimi dersine konmasını da biz teklif etmek istiyoruz."
Eğitimde 90 yılda yapılamayanların onlarca katını yaptık
Ak Parti Ardahan Milletvekili Orhan Atalay, eğitimde 90 yılda yapılamayanların onlarca katını başardıklarını söyledi. Atalay, "Tam anlamıyla bir kimlik ve anlam bunalımıyla geçirdiğimiz 100 yılın sonunda gördük ki dil ve din başta olmak üzere, medeniyet değerlerimizle her türlü rabıtayı kesmek için verdiğimiz onca çabaya rağmen, yine de muasır medeniyet seviyesine çıkamamıştık. Son yıllarda milli eğitimde bir anlamda öze dönüş olarak da tanımlayabileceğimiz değişimler, esasında bizi bizle buluşturmak gibi son derece anlamlı bir çaba olduğu yeterince açık değil mi? Bir toplumun kendi kültür mirasıyla buluşması kadar tabii ne olabilir? Osmanlıca, bu coğrafi havzada yüzlerce yıl boyunca vücut bulmuş devasa kültür mirasımızın ana dilidir. Ana dili bilmemek demek kişinin anasıyla konuşamaması demektir, başka bir ifadeyle kökünden beslenemeyen dal demektir. Kişinin anasıyla konuşmasını zinhar yasaklamış olmak gibi yıllar boyu işlenmiş yüz kızartıcı ayıptan henüz kurtulmuş iken gelin, dedemizin mezar taşını okuyamama mahcubiyetinden de arınalım" diye konuştu.
AK Parti Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu da Osmanlıca tartışmasına işaret ederek, Osmanlıca’nın, Osmanlı döneminde kullanılan Türkçe'nin adı olduğunu, Osmanlıların Türk ve Müslüman coğrafyaya hakimiyetinden sonra dünyanın büyük çoğunluğunda yüzyıllarca kültür ve medeniyet dili olduğunu söyledi. Aydınlıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kadar geniş bir coğrafyada kullanılan kültür dilimizi bilmediğimiz için maalesef kültürümüzü ve geçmişimizi öğrenemediğimiz gibi, arşivlerimizdeki metinleri ve eski Osmanlı arşivlerini bile tercüme ettirecek uzman bulmakta maalesef zorlanıyoruz. Atatürk'ün nutku ve söylemleri de Osmanlıca’dır. Ünlü dil bilimci Nihat Sami Banarlı şöyle der: 'Türkçe bir dil değildir. Türkçe bir milletin dili değildir. Türkçe bir medeniyetin dilidir.' Medeniyet ve kültür
dilimiz olmuş olan Osmanlıca'nın imam-hatip okullarında mecburi ders olarak okutulmasından daha doğal ne olabilir ki? Bu ülkede her birimiz ilkokul 3'üncü sınıftan itibaren üç yıl ortaokulda, üç yıl lisede, dört yıl üniversitede İngilizce okumamıza rağmen Allah aşkına hangimiz İngilizceyi ana dilimiz gibi okuyabiliyor ve konuşabiliyoruz? Keşke İngilizceyi, Osmanlıcayı, Türkçeyi ana dilimiz gibi okuyor ve yazıyor olabilseydik.”
"YÖK'ün yetkisini azaltmalıyız"
AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam, yeni üniversiteler açmak kadar yeni anlayışla yönetilmelerinin önemli olduğunu belirterek, üniversite giriş sisteminin gurur verecek seviyeye ulaştığını savundu. Sağlam, üniversite sayısı artırılırken öğretim üyesi yetiştirmenin en önemli sorun olarak karşılarında olduğunu anlatan Sağlam, bunun için ilgili kurumların işbirliğiyle öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirme kampanyası yürütüldüğünü söyledi.
AK Parti Zonguldak Milletvekili Ercan Candan, YÖK bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de yükseköğretim tartışmalarının bitmediğini ifade ederek, siyasal ve ideolojik ayrışmaların ve kavgaların merkezinde olduğundan dolayı sorunun çözümünün ötelendiğini. iyileştirmenin sürekli önünün tıkandığını savundu. Mevcut haliyle YÖK'ün halen aşırı merkeziyetçi olduğunu ileri süren Candan, "YÖK'ün yetkisini azaltmalıyız, eş güdüm ve planlamadan sorumlu bir üst kurula dönüştürmeliyiz. Rektörlük seçimleri büyük bir sıkıntı, üniversitede ciddi yaralara neden oluyor, bunun önüne geçmeliyiz. ÖSYM sınavında iyileştirmeler yapmalıyız. Öğrencileri yarış pistine sokmadan, sadece müfredattan ve bunun yanında, sosyal etkinliklerinin de kişisel becerilerinin de dikkate alındığı bir sınav mekanizmasını geliştirmek zorundayız" dedi.
“ÖSYM, soruları korunmalı”
AK Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara, ÖSYM bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, sınav sorularının ölçme, değerlendirme aracı olmaktan çıkarılıp soru tacirlerinin eline düşmemesi için korunmaya devam edilmesi gerektiğini belirtti. Ölçmeye zeka, beceri ve psikoteknik ölçümlemelerin de eklenmesini öneren İncekara, "Fen lisesi ve benzeri okullarda farklı ve ağır eğitim alan öğrencilerin projeleri puanlamaya eklenmeli, eşitsizlikten kurtarılmalı. Özellikle kamuda görevlendirmelerde mesleki yeterlilikler öncelenmeli, çocuğa yakın olan alanlarda özellikle beş yılda bir psikoteknik ölçüm yapılmalı. Ölçme ve değerlendirmede günün şartlarını takip edecek, sınav soru ve değerlendirme üzerinde akademik çalışmalar yapacak ve kuruma yol gösterecek Ölçme Değerlendirme Enstitüsü kurulmalı. Üniversitelerimiz bu konuda daha fazla kafa yormmalı" diye konuştu.
Son Güncelleme: Çarşamba, 17 Aralık 2014 18:03
Gösterim: 2076
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ‘liselerde Osmanlıca dersi’ ile ilgili yeni bir açıklama yaptı. Bakan Avcı, “1928’den önce yayımlanan eserler Osmanlıca Türkçesi ile yazılıyordu. Biz, öğrencilerimiz bu eserleri de okuyabilsinler dedik, derdimiz bu” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, katıldığı bir televizyon programında 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararlar ve Osmanlıca tartışmaları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Osmanlıca Türkçesi’nin, sosyal bilimler liselerinde 8 senedir zorunlu olarak okutulduğunu vurgulayan Avcı, Anadolu imam hatip liselerinde zorunlu okutulması ve diğer liselerde de seçmeli olması yönünde 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararlarla ilgili, “1928’den önce yayımlanmış kitaplar biliyorsunuz Osmanlı Türkçesi ile yazılıyordu. Öğrencilerimiz 1928’den önce yazılan kitapları da okuyabilsinler diye düşündük, derdimiz bu. Şurada 185 önemli tavsiye karar alındı, fakat Osmanlı Türkçesi’nin gölgesinde kaldı” dedi. Bakan Avcı’nın açıklamalarından satır başladı şöyle:
Milli Eğitim Şurası, 4 yılda bir yapılır. Gündem konuları önceden belirlenir. 19. Milli Eğitim Şurası’nda da 4 gündem maddesi vardı. Öğretmen niteliğinin arttırılması, yönetici niteliğinin arttırılması, okul güvenliği ve ders çizelgeleri. Bunlarla ilgili dört komisyon kuruldu, daha önce de illerde mini şuralar düzenlenerek oralarda konuşulan düşünceler, eleştiriler gözönüne alınarak komisyonlarda tartışıldı. Daha sonra Şura Genel Kurulu’na getirildi ve komisyonlarda 179 konuda tavsiye kararı alındı, bu sayı genel kurulda 185’e çıktı. Kabul edilen tavsiye kararların sayısı 185 oldu.
Eksik bilgilerle tartışıldı
Bunların içinde 2-3 tanesi biraz da eksik bilgilerle kamuoyunda tartışıldı, tartışılıyor. Ama 185 tane şura kararımız var. okul güvenliği, öğretmen niteliğinin arttırılması, öğretmenlerin özlük haklarında iyileştirilmeler yapılması, okul güvenliğinin A’dan Z’ye elden geçirilmesi, ders çizelgelerinde çok farklı ders çizelgeleri, müzik ve sanat derslerinin, fen bilgisi derslerinin nasıl işlenmesi gerektiği konusu da şurada konuşulup tartışıldığı halde, Osmanlı Türkçesi, yalan yanlış bilgilerle tartışıldı.
10 öğrenci istiyorsa seçmeli okutuluyor
Bir kere şunun bilinmesi gerekiyor. Bizim sosyal bilimler liselerimiz var, 10 senedir. Osmanlıca dersi de bu liselerimizin 10, 11 ve 12’nci sınıflarında 8 seneden beri zaten zorunlu okutuluyor. Şurada alınan tavsiye karar şudur, bu derslerin Anadolu imam hatip liselerinde de zorunlu olması. Diğer liselerde de zaten bu dersler seçimlik olarak vardı, bugüne kadar uygulanıyordu. 10 öğrenci biraraya gelip, biz Osmanlıca Türkçesi öğrenmek istiyoruz diyorsa, okulun altyapısı yeterli ise bu ders okutuluyordu.
İmam hatiplerde de bütün dersler okutuluyor
İmam hatip liselerimiz de ortaokullarımız da, normal ortaokul ve lise programlarını uygulayan okullarımızdır. Bütün dersler bu okullarda okutulur. Bunun üzerine bir de ayrıca dini bilgiler dersleri var. Bunlar da yine giriş dersleri olarak okutuluyor. Bu okullarımız sanki sadece dini eğitim yapan, ve sadece imam ve hatip yetiştiren okullarımızmış gibi algılanıyor hala.
Bu öğrencilerimiz zaten Kuran dersleriyle alfabeye aşinalık kazanmış oluyorlar. Osmanlı Türkçesi, 1928’den önceki alfabe ile konuştuğumuz, metinlerin yayımlandığı bir dil. Bizim modern klasikler diyebileceğimiz yazar ve düşünürlerimizin çalışmaları zaten bu alfabe ile yayımlanıyordu. Sosyal bilimler liselerinde de, öğrencilerin bunları okuyabileceği kadar ders veriliyordu.
Dört işlemi bilmek, diferansiyeli anlamayı gerektirmiyor
Bu işin uzmanı olduğunu söyleyen kişiler televizyonlara çıkıp, “Bunları mı okutacaksınız” diye ağır eleştirilerde bulunuyor. Bu yanlış. Nasıl dört işlemi bilmek matematikte diferansiyeli anlamayı gerektirmiyorsa, biz de bu öğrenciler1928’den itibaren yayımlanmış olan kitaplardan bazılarını Osmanlı Türkçesi ile de okuyabilsinler dedik, derdimiz bu. Daha sonrasını öğrenci isterse daha ileride yapabilir. İstanbul’da Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi, 8 senedir osmanlı Türkçesi okutuyor. Sakarya’da Cemil Meriç Sosyal Bilimler Lisemiz, Ankara’da Mehmet Kaplan Sosyal Bilimler Lisemiz var. Oraya gitsinler, görürler meseleyi.
Öğretmen niteliğinin geliştirilmesi konusu tartışılsın isterdim
En çok öğretmen niteliğinin geliştirilmesi ve okul güvenliği konusunun tartışılmasını isterdim. Okul güvenliğinde sadece fiziki güvenlik değil, okullarımızın çevresinde çok ciddi bir uyuşturucu sorunu var. Biz birkaç bakanlıktan oluşan bir koordinasyon kurulu oluşturduk, toplantılar yaptık, narkotimler uygulaması buradan çıktı. Okul çevresi diye bir kavram geliştirdik. Nasıl ki askeri bölge varsa, okul çevresinde de birtakım işlerin yapılmaması yönünde görüşler geliştirdik. Bunlar da konuşuldu şurada. Osmanlıca Türkçesi de konuşulsun, tartışılsın ama diğerlerini gölgeleyecek kadar olması doğru değil.
İki öğretmenden birini biz atadık
Biliyorsunuz bizim 852 bin öğretmenimiz var. Yarıdan fazlasını biz atadık. Şu anda görev yapan iki öğretmenden en az biri bizim dönemimizde atandı. Geçmişte bu atamaların nasıl olduğunu, hızlandırılmış eğitim adı altında, çok kısa süreli eğitim almış adayların nasıl öğretmen yapıldığını biliyoruz. Bizim öyle değil. Biz KPSS ile çok sayıda öğretmen atadık. Geçen sene 50 bin atadık, şubat ayında 15 bin atama yapacağız. 400 engelli öğretmenimizi görevlendirdik. Biz öğretmen atamalarını branşlara, ihtiyaçlara göre planlayıp adil bir şekilde yapıyoruz. Öğretmenlerimizin özlük haklarında çok ciddi gelişmeler oldu, 2002 maaşları ile bugünkü maaşlar karşılaştırıldığında bu farklar görülecektir.
Takviye kurs ücretleri arttı
Dershanelerin dönüşümü sürecinde takviye kursları açacağız dedik ve başladı. 100 binin üzerinde öğretmenimiz çok düşük bir ek ders ücreti olmasına rağmen, bazı yerlerde öğretmenlerin dolmuş parasına yetmeyecek ücrete, büyük bir fedakarlıkla bu işe sahip çıktılar. Biz de onların masrafını bir ölçüde hafifletmek için iki katına çıkarmaya çalıştık. 10 lira olan şeyi 20 liraya çıkardık. Parasal karşılığını veremesek bile hizmet karşılığı olarak bir şekilde değerlendireceğiz onların bu özverisini.
Kaynak Hürriyeteğitim
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ‘liselerde Osmanlıca dersi’ ile ilgili yeni bir açıklama yaptı. Bakan Avcı, “1928’den önce yayımlanan eserler Osmanlıca Türkçesi ile yazılıyordu. Biz, öğrencilerimiz bu eserleri de okuyabilsinler dedik, derdimiz bu” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, katıldığı bir televizyon programında 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararlar ve Osmanlıca tartışmaları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Osmanlıca Türkçesi’nin, sosyal bilimler liselerinde 8 senedir zorunlu olarak okutulduğunu vurgulayan Avcı, Anadolu imam hatip liselerinde zorunlu okutulması ve diğer liselerde de seçmeli olması yönünde 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararlarla ilgili, “1928’den önce yayımlanmış kitaplar biliyorsunuz Osmanlı Türkçesi ile yazılıyordu. Öğrencilerimiz 1928’den önce yazılan kitapları da okuyabilsinler diye düşündük, derdimiz bu. Şurada 185 önemli tavsiye karar alındı, fakat Osmanlı Türkçesi’nin gölgesinde kaldı” dedi. Bakan Avcı’nın açıklamalarından satır başladı şöyle:
Milli Eğitim Şurası, 4 yılda bir yapılır. Gündem konuları önceden belirlenir. 19. Milli Eğitim Şurası’nda da 4 gündem maddesi vardı. Öğretmen niteliğinin arttırılması, yönetici niteliğinin arttırılması, okul güvenliği ve ders çizelgeleri. Bunlarla ilgili dört komisyon kuruldu, daha önce de illerde mini şuralar düzenlenerek oralarda konuşulan düşünceler, eleştiriler gözönüne alınarak komisyonlarda tartışıldı. Daha sonra Şura Genel Kurulu’na getirildi ve komisyonlarda 179 konuda tavsiye kararı alındı, bu sayı genel kurulda 185’e çıktı. Kabul edilen tavsiye kararların sayısı 185 oldu.
Eksik bilgilerle tartışıldı
Bunların içinde 2-3 tanesi biraz da eksik bilgilerle kamuoyunda tartışıldı, tartışılıyor. Ama 185 tane şura kararımız var. okul güvenliği, öğretmen niteliğinin arttırılması, öğretmenlerin özlük haklarında iyileştirilmeler yapılması, okul güvenliğinin A’dan Z’ye elden geçirilmesi, ders çizelgelerinde çok farklı ders çizelgeleri, müzik ve sanat derslerinin, fen bilgisi derslerinin nasıl işlenmesi gerektiği konusu da şurada konuşulup tartışıldığı halde, Osmanlı Türkçesi, yalan yanlış bilgilerle tartışıldı.
10 öğrenci istiyorsa seçmeli okutuluyor
Bir kere şunun bilinmesi gerekiyor. Bizim sosyal bilimler liselerimiz var, 10 senedir. Osmanlıca dersi de bu liselerimizin 10, 11 ve 12’nci sınıflarında 8 seneden beri zaten zorunlu okutuluyor. Şurada alınan tavsiye karar şudur, bu derslerin Anadolu imam hatip liselerinde de zorunlu olması. Diğer liselerde de zaten bu dersler seçimlik olarak vardı, bugüne kadar uygulanıyordu. 10 öğrenci biraraya gelip, biz Osmanlıca Türkçesi öğrenmek istiyoruz diyorsa, okulun altyapısı yeterli ise bu ders okutuluyordu.
İmam hatiplerde de bütün dersler okutuluyor
İmam hatip liselerimiz de ortaokullarımız da, normal ortaokul ve lise programlarını uygulayan okullarımızdır. Bütün dersler bu okullarda okutulur. Bunun üzerine bir de ayrıca dini bilgiler dersleri var. Bunlar da yine giriş dersleri olarak okutuluyor. Bu okullarımız sanki sadece dini eğitim yapan, ve sadece imam ve hatip yetiştiren okullarımızmış gibi algılanıyor hala.
Bu öğrencilerimiz zaten Kuran dersleriyle alfabeye aşinalık kazanmış oluyorlar. Osmanlı Türkçesi, 1928’den önceki alfabe ile konuştuğumuz, metinlerin yayımlandığı bir dil. Bizim modern klasikler diyebileceğimiz yazar ve düşünürlerimizin çalışmaları zaten bu alfabe ile yayımlanıyordu. Sosyal bilimler liselerinde de, öğrencilerin bunları okuyabileceği kadar ders veriliyordu.
Dört işlemi bilmek, diferansiyeli anlamayı gerektirmiyor
Bu işin uzmanı olduğunu söyleyen kişiler televizyonlara çıkıp, “Bunları mı okutacaksınız” diye ağır eleştirilerde bulunuyor. Bu yanlış. Nasıl dört işlemi bilmek matematikte diferansiyeli anlamayı gerektirmiyorsa, biz de bu öğrenciler1928’den itibaren yayımlanmış olan kitaplardan bazılarını Osmanlı Türkçesi ile de okuyabilsinler dedik, derdimiz bu. Daha sonrasını öğrenci isterse daha ileride yapabilir. İstanbul’da Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi, 8 senedir osmanlı Türkçesi okutuyor. Sakarya’da Cemil Meriç Sosyal Bilimler Lisemiz, Ankara’da Mehmet Kaplan Sosyal Bilimler Lisemiz var. Oraya gitsinler, görürler meseleyi.
Öğretmen niteliğinin geliştirilmesi konusu tartışılsın isterdim
En çok öğretmen niteliğinin geliştirilmesi ve okul güvenliği konusunun tartışılmasını isterdim. Okul güvenliğinde sadece fiziki güvenlik değil, okullarımızın çevresinde çok ciddi bir uyuşturucu sorunu var. Biz birkaç bakanlıktan oluşan bir koordinasyon kurulu oluşturduk, toplantılar yaptık, narkotimler uygulaması buradan çıktı. Okul çevresi diye bir kavram geliştirdik. Nasıl ki askeri bölge varsa, okul çevresinde de birtakım işlerin yapılmaması yönünde görüşler geliştirdik. Bunlar da konuşuldu şurada. Osmanlıca Türkçesi de konuşulsun, tartışılsın ama diğerlerini gölgeleyecek kadar olması doğru değil.
İki öğretmenden birini biz atadık
Biliyorsunuz bizim 852 bin öğretmenimiz var. Yarıdan fazlasını biz atadık. Şu anda görev yapan iki öğretmenden en az biri bizim dönemimizde atandı. Geçmişte bu atamaların nasıl olduğunu, hızlandırılmış eğitim adı altında, çok kısa süreli eğitim almış adayların nasıl öğretmen yapıldığını biliyoruz. Bizim öyle değil. Biz KPSS ile çok sayıda öğretmen atadık. Geçen sene 50 bin atadık, şubat ayında 15 bin atama yapacağız. 400 engelli öğretmenimizi görevlendirdik. Biz öğretmen atamalarını branşlara, ihtiyaçlara göre planlayıp adil bir şekilde yapıyoruz. Öğretmenlerimizin özlük haklarında çok ciddi gelişmeler oldu, 2002 maaşları ile bugünkü maaşlar karşılaştırıldığında bu farklar görülecektir.
Takviye kurs ücretleri arttı
Dershanelerin dönüşümü sürecinde takviye kursları açacağız dedik ve başladı. 100 binin üzerinde öğretmenimiz çok düşük bir ek ders ücreti olmasına rağmen, bazı yerlerde öğretmenlerin dolmuş parasına yetmeyecek ücrete, büyük bir fedakarlıkla bu işe sahip çıktılar. Biz de onların masrafını bir ölçüde hafifletmek için iki katına çıkarmaya çalıştık. 10 lira olan şeyi 20 liraya çıkardık. Parasal karşılığını veremesek bile hizmet karşılığı olarak bir şekilde değerlendireceğiz onların bu özverisini.
Kaynak Hürriyeteğitim
Son Güncelleme: Çarşamba, 17 Aralık 2014 15:47
Gösterim: 1587
Dilbilim Derneği, 19. Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıca’nın zorunlu ders olarak okutulması kararına tepki gösterdi
Dilbilim Derneği, 19. Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıca’nın zorunlu ders olarak okutulması yönünde alınan kararı eleştirdi. Dernek tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin zorunlu bir ders olarak liselerde okutulmasına ilişkin ileri sürülen savların sağlam temellere oturmadığı, yazı sistemini değiştiren birçok toplumda görüldüğü gibi, metinlerin uzmanlar tarafından Latin harflerine aktarılmasına devam edilmesi, Osmanlıca metinlerin toplumun tüm bireyleri tarafından erişilebilirliğini sağlayacağı, ancak siyasi iktidarın hedefinin bu olmadığı, iktidarın hedefinin Cumhuriyet’in aydınlanmacı kazanımlarına yönelik bir saldırı olduğu, Harf Devrimine ve Dil Devrimine karşı zemin hazırlanmak istendiğinin görüldüğü ifade edildi. Açıklamada şu ifadeler yer aldı;
Geçen yıl, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğer tüm liselerde de seçmeli olarak okutulmasına yönelik alınan karardan bir yıl sonra, 19. Milli Eğitim Şurasında bu kez, söz konusu dersin zorunlu ders olarak, Sosyal Bilimler Liselerinin yanı sıra Anadolu İmam Hatip Liselerinde de öğretim programlarına alınması önerisi getirilmiştir. Şura sonunda yapılan açıklamalardan, ileriki dönemlerde bu dersin tüm liselerde zorunlu ders olarak okutulmasından yana bir tavır olduğu da anlaşılmaktadır. Dil konusunda çalışan akademisyenler olarak, tümüyle bilimsel kaygılarla, söz konusu gelişmelerden endişe duymaktayız.
Tarihsel olarak “Lisân-ı Osmânî” ya da “Lisân-ı Türkî” olarak da adlandırılan, özellikle XVI. yüzyıldan sonra edebiyatta, tarih yazıcılığında, dini konularda ve resmi yazışmalarda kullanılan Osmanlıca, Türkçe, Arapça ve Farsçanın dilbilgisel özelliklerini içeren karma bir dildi. Oysa aynı süreçte halk, Karacaoğlan gibi halk ozanlarının şiirlerinde de görülebileceği gibi, bugünkü dilimize çok yakın olan bir Türkçe kullanmaktaydı ve bu durum, Türkçede ikideğişkeli (diglosik) bir görünümün ortaya çıkmasına neden olmuştu. Dil Devrimiyle birlikte toplumdaki bu ikideğişkeli durum sona erdirildi ve halkın kullandığı değişke, yani Türkçe, hem yazı hem konuşma dilinde egemen konuma ulaştı. Bugün, “Osmanlıca” olarak adlandırılan dille kastedilen, yalnızca “Türkçenin Arap harfleriyle yazılışı” değil, Türkçenin belli bir dönemdeki bir değişkesini ifade etmektedir. Bu açıdan da Arap harflerini bilmek, Osmanlıca metinleri okuyabilmek anlamına gelmemektedir.
“Dedesinin mezar taşını okuyamayan bir nesil yetiştirdik” savına dayanarak, Arap yazı sisteminin öğretilmesiyle Osmanlıca yazılmış metinlerin anlaşılıp çözümlenmesi mümkün değildir. Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlik alanlarına ilişkin çizelgesinde, İlahiyat Fakültesi, İlahiyat Bilimleri Fakültesi, Uluslararası İslam ve Din Bilimleri Fakültesi, Dini İlimler Fakültesi, İslami İlimler Fakültesi mezunlarının bu dersi verebileceği öngörülmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki Milli Eğitim Bakanlığı tarafından "Osmanlı Türkçesi" adlı ders, Arap harflerinin öğretilmesi sığlığında ele alınmaktadır. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi, Osmanlıca üç dilin özelliklerini içeren karma bir dildir. Bundan dolayı da Arap harflerini bilmek metinlerin okunabileceği anlamına gelmemektedir. Bu konuda Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde uzman yetiştirilmektedir.
Osmanlı arşivlerinin bulunduğu Sultanahmet'teki 400 yıllık tarihi binanın otele çevrilmesi sonucu Osmanlı dönemi arşivlerinin dere yatağında bulunan Kağıthane'deki rutubetli binada çürümeye terk edildiği gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımız bu dönemde, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin zorunlu bir ders olarak liselerde okutulmasına ilişkin ileri sürülen savlar sağlam temellere oturmamaktadır. Yazı sistemini değiştiren birçok toplumda görüldüğü gibi, metinlerin uzmanlar tarafından Latin harflerine aktarılmasına devam edilmesi, Osmanlıca metinlerin toplumun tüm bireyleri tarafından erişilebilirliğini sağlayacaktır. Ancak siyasi iktidarın hedefinin bu olmadığı, iktidarın hedefinin Cumhuriyet’in aydınlanmacı kazanımlarına yönelik bir saldırı olduğu, Harf Devrimine ve Dil Devrimine karşı zemin hazırlanmak istendiği görülmektedir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Dilbilim Derneği, 19. Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıca’nın zorunlu ders olarak okutulması kararına tepki gösterdi
Dilbilim Derneği, 19. Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıca’nın zorunlu ders olarak okutulması yönünde alınan kararı eleştirdi. Dernek tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin zorunlu bir ders olarak liselerde okutulmasına ilişkin ileri sürülen savların sağlam temellere oturmadığı, yazı sistemini değiştiren birçok toplumda görüldüğü gibi, metinlerin uzmanlar tarafından Latin harflerine aktarılmasına devam edilmesi, Osmanlıca metinlerin toplumun tüm bireyleri tarafından erişilebilirliğini sağlayacağı, ancak siyasi iktidarın hedefinin bu olmadığı, iktidarın hedefinin Cumhuriyet’in aydınlanmacı kazanımlarına yönelik bir saldırı olduğu, Harf Devrimine ve Dil Devrimine karşı zemin hazırlanmak istendiğinin görüldüğü ifade edildi. Açıklamada şu ifadeler yer aldı;
Geçen yıl, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğer tüm liselerde de seçmeli olarak okutulmasına yönelik alınan karardan bir yıl sonra, 19. Milli Eğitim Şurasında bu kez, söz konusu dersin zorunlu ders olarak, Sosyal Bilimler Liselerinin yanı sıra Anadolu İmam Hatip Liselerinde de öğretim programlarına alınması önerisi getirilmiştir. Şura sonunda yapılan açıklamalardan, ileriki dönemlerde bu dersin tüm liselerde zorunlu ders olarak okutulmasından yana bir tavır olduğu da anlaşılmaktadır. Dil konusunda çalışan akademisyenler olarak, tümüyle bilimsel kaygılarla, söz konusu gelişmelerden endişe duymaktayız.
Tarihsel olarak “Lisân-ı Osmânî” ya da “Lisân-ı Türkî” olarak da adlandırılan, özellikle XVI. yüzyıldan sonra edebiyatta, tarih yazıcılığında, dini konularda ve resmi yazışmalarda kullanılan Osmanlıca, Türkçe, Arapça ve Farsçanın dilbilgisel özelliklerini içeren karma bir dildi. Oysa aynı süreçte halk, Karacaoğlan gibi halk ozanlarının şiirlerinde de görülebileceği gibi, bugünkü dilimize çok yakın olan bir Türkçe kullanmaktaydı ve bu durum, Türkçede ikideğişkeli (diglosik) bir görünümün ortaya çıkmasına neden olmuştu. Dil Devrimiyle birlikte toplumdaki bu ikideğişkeli durum sona erdirildi ve halkın kullandığı değişke, yani Türkçe, hem yazı hem konuşma dilinde egemen konuma ulaştı. Bugün, “Osmanlıca” olarak adlandırılan dille kastedilen, yalnızca “Türkçenin Arap harfleriyle yazılışı” değil, Türkçenin belli bir dönemdeki bir değişkesini ifade etmektedir. Bu açıdan da Arap harflerini bilmek, Osmanlıca metinleri okuyabilmek anlamına gelmemektedir.
“Dedesinin mezar taşını okuyamayan bir nesil yetiştirdik” savına dayanarak, Arap yazı sisteminin öğretilmesiyle Osmanlıca yazılmış metinlerin anlaşılıp çözümlenmesi mümkün değildir. Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlik alanlarına ilişkin çizelgesinde, İlahiyat Fakültesi, İlahiyat Bilimleri Fakültesi, Uluslararası İslam ve Din Bilimleri Fakültesi, Dini İlimler Fakültesi, İslami İlimler Fakültesi mezunlarının bu dersi verebileceği öngörülmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki Milli Eğitim Bakanlığı tarafından "Osmanlı Türkçesi" adlı ders, Arap harflerinin öğretilmesi sığlığında ele alınmaktadır. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi, Osmanlıca üç dilin özelliklerini içeren karma bir dildir. Bundan dolayı da Arap harflerini bilmek metinlerin okunabileceği anlamına gelmemektedir. Bu konuda Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde uzman yetiştirilmektedir.
Osmanlı arşivlerinin bulunduğu Sultanahmet'teki 400 yıllık tarihi binanın otele çevrilmesi sonucu Osmanlı dönemi arşivlerinin dere yatağında bulunan Kağıthane'deki rutubetli binada çürümeye terk edildiği gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımız bu dönemde, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin zorunlu bir ders olarak liselerde okutulmasına ilişkin ileri sürülen savlar sağlam temellere oturmamaktadır. Yazı sistemini değiştiren birçok toplumda görüldüğü gibi, metinlerin uzmanlar tarafından Latin harflerine aktarılmasına devam edilmesi, Osmanlıca metinlerin toplumun tüm bireyleri tarafından erişilebilirliğini sağlayacaktır. Ancak siyasi iktidarın hedefinin bu olmadığı, iktidarın hedefinin Cumhuriyet’in aydınlanmacı kazanımlarına yönelik bir saldırı olduğu, Harf Devrimine ve Dil Devrimine karşı zemin hazırlanmak istendiği görülmektedir.
Son Güncelleme: Salı, 16 Aralık 2014 18:14
Gösterim: 1324
Milli Eğitim Şurası'ndan alınan tavsiye kararı kapsamında Türkiye genelindeki 500'den fazla özel okulunOsmanlıca'yı müfredatına alacağı belirtildi.

Milli Eğitim Şûrası'ndan alınan tavsiye kararı kapsamında Türkiye genelindeki 500'den fazla özel okulun Osmanlıca'yı müfredatına alacağı belirtildi. Bu okullarda 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılında Osmanlıca seçmeli ders olarak okutulmaya başlanacak. SABAH'a konuşan Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) Genel Başkanı Ahmet Akça, önümüzdeki yıl derneğe üye tüm okullarda Osmanlıca derslerinin başlatılacağını açıkladı. Akça "Türkiye genelinde 500'den fazla üye okulumuz Osmanlıca'yı kendi kurumlarında seçmeli olarak okutacaklar. Okullar, kendi müfredat programını hazırlayarak Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'na ileteceğiz. Buradan onaylarını aldıktan sonra da dil olarak okutacağız. Benzer bir çalışmayı karakter eğitimi ve değerler konusunda da yapmıştık" dedi. Şûra sonrasında ÖZDER'e üye okullarla bir araya gelerek geniş kapsamlı bir toplantı yaptıklarını anlatan Akça, tüm öğrencilerin Osmanlıca öğrenmeleri için özendirici çalışmalar yapacaklarını açıkladı. Eğitmen ihtiyaçlarını Milli Eğitim Bakanlığı kadrosundan karşılayacaklarını söyleyen Akça "ÖZDER olarak, önümüzdeki yıldan itibaren Osmanlıca Türkçesinin öğrenilmesini teşvik edeceğiz. İnanıyoruz ki bu dilin öğrenilmesi ile birlikte son dönemde gençlerimizde görülen kavram kısırlığı son bulacak, belleğimize yeni yeni kavramlar girecek. Bu kavram zenginliği ufkumuzun ve hayal dünyamızın da zenginliğini getirecektir. 500 okul, Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi prosedürünü beklemeden Osmanlıca'nın seçmeli ders olarak kendi müfredatlarına alacak" diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Şurası'ndan alınan tavsiye kararı kapsamında Türkiye genelindeki 500'den fazla özel okulunOsmanlıca'yı müfredatına alacağı belirtildi.

Milli Eğitim Şûrası'ndan alınan tavsiye kararı kapsamında Türkiye genelindeki 500'den fazla özel okulun Osmanlıca'yı müfredatına alacağı belirtildi. Bu okullarda 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılında Osmanlıca seçmeli ders olarak okutulmaya başlanacak. SABAH'a konuşan Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) Genel Başkanı Ahmet Akça, önümüzdeki yıl derneğe üye tüm okullarda Osmanlıca derslerinin başlatılacağını açıkladı. Akça "Türkiye genelinde 500'den fazla üye okulumuz Osmanlıca'yı kendi kurumlarında seçmeli olarak okutacaklar. Okullar, kendi müfredat programını hazırlayarak Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'na ileteceğiz. Buradan onaylarını aldıktan sonra da dil olarak okutacağız. Benzer bir çalışmayı karakter eğitimi ve değerler konusunda da yapmıştık" dedi. Şûra sonrasında ÖZDER'e üye okullarla bir araya gelerek geniş kapsamlı bir toplantı yaptıklarını anlatan Akça, tüm öğrencilerin Osmanlıca öğrenmeleri için özendirici çalışmalar yapacaklarını açıkladı. Eğitmen ihtiyaçlarını Milli Eğitim Bakanlığı kadrosundan karşılayacaklarını söyleyen Akça "ÖZDER olarak, önümüzdeki yıldan itibaren Osmanlıca Türkçesinin öğrenilmesini teşvik edeceğiz. İnanıyoruz ki bu dilin öğrenilmesi ile birlikte son dönemde gençlerimizde görülen kavram kısırlığı son bulacak, belleğimize yeni yeni kavramlar girecek. Bu kavram zenginliği ufkumuzun ve hayal dünyamızın da zenginliğini getirecektir. 500 okul, Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi prosedürünü beklemeden Osmanlıca'nın seçmeli ders olarak kendi müfredatlarına alacak" diye konuştu.
Son Güncelleme: Çarşamba, 17 Aralık 2014 09:34
Gösterim: 1487
Bakan Işık, tablet bilgisayarın önemli olduğunu belirterek, "Ama bu ya sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak. Eğer bunu sadece bir oyun aracı olarak görürseniz, buna takılır da derslerinizi ihmal ederseniz, derslerinizi yapmazsanız, işte o zaman bu alet sizin geleceğinizi çalabilir.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nce 27 bin 109 ilköğretim 6. sınıf öğrencisine tablet bilgisayar dağıtılması dolayısıyla Uluslararası Fuar Merkezi'nde düzenlenen törende konuşan Işık, geleceğe yapılacak yatırımların en güzelinin insana, insana yapılan yatırımın en değerlisinin de eğitime yatırım olduğunu söyledi.
Çocukların ve gençlerin eğitiminin Türkiye'nin geleceğini garanti altına alacağını belirten Işık, AK Parti hükümetleri döneminde en büyük yatırımı eğitime yaptıklarını ifade etti.
On üç yıldır Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden en büyük payın eğitime ayrıldığını dile getiren Işık, 13 yıldır verilen mücadelenin sonucunda hem Türkiye'de hem de Kocaeli'nde eğitimde çok önemli mesafeler aldıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Türkiye modern mektep anlayışına 1862'de geçti. 1862'den 2002 yılına kadar Türkiye'de yaklaşık 300 bin derslik vardı. Şu anda bu 300 bin dersliğe 12 yılda 225 bin derslik daha ilave edildi. 50-60 kişilik sınıflar artık Türkiye'de tarih oldu. Kocaeli'nde 140 yılda yapılan toplam derslik sayısı 6 bin 500'dü, şu anda bitirilen, yavrularımızın içinde okuduğu 12 yılda yapılan derslik sayısı 6 bin 500'dür. 140 yılda yapılan derslik kadar 12 yılda derslik yaptık. Şu anda inşaatı devam eden derslikler bittiğinde inşallah bu sene 7 bin 500'ü geçecek. Her şey siz sevgili yavrularımız için, her şey sizin daha iyi eğitim almanız için."
Boşaltılan İzmit Cezaevi'nin yıkılacağını ve o alana, ilçe merkezinde bulunan Kız Meslek, İzmit ve Gazi Lisesi'ni taşıyacaklarını belirten Işık, böylece hem şehir içini rahatlatacaklarını, hem de gençlere çok daha çağdaş, modern okullarda eğitim alma imkanını sağlamış olacaklarını ifade etti.
Bakan Işık, 140 yıllık tarihin sonunda 400 bin öğretmene yaklaşık 450 bin öğretmen ilave edildiğini, şu anda Cumhuriyet tarihinin öğretmen açısından en iyi döneminin yaşandığını dile getirerek, 850 bin öğretmenin eğitim kadrosunda gençleri geleceğe hazırladığını söyledi.
"Öğrencilere 10 milyon 600 bin tablet dağıtılacak"
Artık öğretmensizlikten okuyamayan öğrencinin neredeyse kalmadığını, birleştirilmiş sınıfları her geçen gün azalttıklarını ve yakında tamamen ortadan kaldıracaklarını açıklayan Işık, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunları yaparken gençlerimizi çağın gereklerine uygun yetiştirmeye dikkat ediyoruz. Artık dijital çağdayız, artık bilgi çağındayız. Gençlerimiz bilgi çağının gereklerine uygun yetişmeli. Bunun için de hükümet olarak Fatih Projesi'ni başlattık. 'Okullarımız kesinlikle etkileşimli tahtalarla donatılacak' dedik. Her okulumuz internetle dünyaya bağlanacak. Her öğrencimizin elinde de bir tablet bilgisayar olacak. Bunu başlattık. Fatih Projemiz devam ediyor. Önümüzdeki dönemde de 10 milyon 600 bin tableti yavrularımıza dağıtacağız. Bir taraftan sizleri geleceğe hazırlarken diğer taraftan ülkemizi bilişim teknolojilerinde de dünyanın en iyi ülkeleri arasında yer alması için bu projeyi hayata geçiriyoruz."
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu'nun, Fatih Projesi'ni Türkiye'de ilk başlatan belediye başkanı olduğunu anımsatan Işık, katkılarından dolayı kendisine teşekkür etti.
"Tablet sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak"
Öğrencilere seslenen Bakan Işık, tablet bilgisayarın önemli olduğunu belirterek, "Ama bu ya sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak. Eğer bunu sadece bir oyun aracı olarak görürseniz, buna takılır da derslerinizi ihmal ederseniz, derslerinizi yapmazsanız, işte o zaman bu alet sizin geleceğinizi çalabilir. Ama bu aletle geleceğe de hazırlanabilirsiniz. Derslerinizi tablet üzerinden yapabilirsiniz. Bütün bilgiye ulaşabilirsiniz. Hatta bunu kullanarak, programlar yazabilirsiniz. Geleceğin bilişimleri olabilirsiniz" ifadesini kullandı.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, Türkiye'de bilişim alanında 100 bin kişilik istihdam açığı olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bilişim alanında 100 bin gencimize ihtiyacımız var. Sizlere tavsiyemiz, bilgiyle dost olun, bilgisayarın esiri olmayın. Bu tabletleri mutlaka eğitim için, geleceğiniz için, çok az miktarını da oyun için kullanın ama sakın bunların esiri olmayın. Teknolojiyle dost olacağız, teknolojinin esiri olmayacağız. Cep telefonunu kullanacağız ama cep telefonunda oyun oynarken derslerimizden taviz vermeyeceğiz. Kocaeli'nde Bilişim Vadisi'ni kuruyoruz. Gençler, orada çalışacak nitelikli mühendislere, nitelikli bilişimcilere ihtiyacımız var. Şimdiden hazırlanın, işiniz hazır. Eğer siz hazır olursanız, işiniz şimdiden hazır."
"Dünyada en büyük güç bilgi gücüdür"
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu da artık dünyanın küçüldüğünü, küçük bir köy haline geldiğini ifade ederek, "Dünyada en büyük güç bilgi gücüdür. Bu bilgiyi artık parmağımızın ucunda bulabiliyoruz. Bir tuşa bastığımız zaman her türlü bilgiyi hemen önümüze getirebiliyoruz. Bir kitabı sayfasından okuyabiliyoruz. Çağımız bilgi çağıdır, günümüz bilişim günüdür. Bilgiden ve bilişimden geri kalanlar dünyayı, çağı asla ve asla yakalayamazlar. Onurlu bir ülke, onurlu bir kişi, güçlü bir insan ve güçlü bir ulus olmak istiyorsak, mutlaka bilgide önde olmamız gerekiyor."
Konuşmaların ardından Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işik, Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, İl Emniyet Müdürü Levent Yarımel, AK Parti İl Başkanı Mahmut Civelek, belediye başkanları ve protokol tarafından öğrencilere tablet bilgisayarları dağıtıldı.
Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Kocaeli'ne sığınan 21 Suriyeli öğrenciye de tablet bilgisayar verildi. Başiskele Yuvacık Ortaokulu 6. sınıf öğrencisi 12 yaşındaki Esma Şeh'e tablet bilgisayarını, Bakan Işık verdi.
Vali Güzeloğlu, Işık'a ve Karaosmanoğlu'na eğitime katkılarından dolayı teşekkür plaketi takdim etti.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin öğrencilere 5 yılda dağıttığı dizüstü ve tablet bilgisayar sayısının 162 bine ulaştığı belirtildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bakan Işık, tablet bilgisayarın önemli olduğunu belirterek, "Ama bu ya sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak. Eğer bunu sadece bir oyun aracı olarak görürseniz, buna takılır da derslerinizi ihmal ederseniz, derslerinizi yapmazsanız, işte o zaman bu alet sizin geleceğinizi çalabilir.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nce 27 bin 109 ilköğretim 6. sınıf öğrencisine tablet bilgisayar dağıtılması dolayısıyla Uluslararası Fuar Merkezi'nde düzenlenen törende konuşan Işık, geleceğe yapılacak yatırımların en güzelinin insana, insana yapılan yatırımın en değerlisinin de eğitime yatırım olduğunu söyledi.
Çocukların ve gençlerin eğitiminin Türkiye'nin geleceğini garanti altına alacağını belirten Işık, AK Parti hükümetleri döneminde en büyük yatırımı eğitime yaptıklarını ifade etti.
On üç yıldır Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden en büyük payın eğitime ayrıldığını dile getiren Işık, 13 yıldır verilen mücadelenin sonucunda hem Türkiye'de hem de Kocaeli'nde eğitimde çok önemli mesafeler aldıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Türkiye modern mektep anlayışına 1862'de geçti. 1862'den 2002 yılına kadar Türkiye'de yaklaşık 300 bin derslik vardı. Şu anda bu 300 bin dersliğe 12 yılda 225 bin derslik daha ilave edildi. 50-60 kişilik sınıflar artık Türkiye'de tarih oldu. Kocaeli'nde 140 yılda yapılan toplam derslik sayısı 6 bin 500'dü, şu anda bitirilen, yavrularımızın içinde okuduğu 12 yılda yapılan derslik sayısı 6 bin 500'dür. 140 yılda yapılan derslik kadar 12 yılda derslik yaptık. Şu anda inşaatı devam eden derslikler bittiğinde inşallah bu sene 7 bin 500'ü geçecek. Her şey siz sevgili yavrularımız için, her şey sizin daha iyi eğitim almanız için."
Boşaltılan İzmit Cezaevi'nin yıkılacağını ve o alana, ilçe merkezinde bulunan Kız Meslek, İzmit ve Gazi Lisesi'ni taşıyacaklarını belirten Işık, böylece hem şehir içini rahatlatacaklarını, hem de gençlere çok daha çağdaş, modern okullarda eğitim alma imkanını sağlamış olacaklarını ifade etti.
Bakan Işık, 140 yıllık tarihin sonunda 400 bin öğretmene yaklaşık 450 bin öğretmen ilave edildiğini, şu anda Cumhuriyet tarihinin öğretmen açısından en iyi döneminin yaşandığını dile getirerek, 850 bin öğretmenin eğitim kadrosunda gençleri geleceğe hazırladığını söyledi.
"Öğrencilere 10 milyon 600 bin tablet dağıtılacak"
Artık öğretmensizlikten okuyamayan öğrencinin neredeyse kalmadığını, birleştirilmiş sınıfları her geçen gün azalttıklarını ve yakında tamamen ortadan kaldıracaklarını açıklayan Işık, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunları yaparken gençlerimizi çağın gereklerine uygun yetiştirmeye dikkat ediyoruz. Artık dijital çağdayız, artık bilgi çağındayız. Gençlerimiz bilgi çağının gereklerine uygun yetişmeli. Bunun için de hükümet olarak Fatih Projesi'ni başlattık. 'Okullarımız kesinlikle etkileşimli tahtalarla donatılacak' dedik. Her okulumuz internetle dünyaya bağlanacak. Her öğrencimizin elinde de bir tablet bilgisayar olacak. Bunu başlattık. Fatih Projemiz devam ediyor. Önümüzdeki dönemde de 10 milyon 600 bin tableti yavrularımıza dağıtacağız. Bir taraftan sizleri geleceğe hazırlarken diğer taraftan ülkemizi bilişim teknolojilerinde de dünyanın en iyi ülkeleri arasında yer alması için bu projeyi hayata geçiriyoruz."
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu'nun, Fatih Projesi'ni Türkiye'de ilk başlatan belediye başkanı olduğunu anımsatan Işık, katkılarından dolayı kendisine teşekkür etti.
"Tablet sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak"
Öğrencilere seslenen Bakan Işık, tablet bilgisayarın önemli olduğunu belirterek, "Ama bu ya sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak. Eğer bunu sadece bir oyun aracı olarak görürseniz, buna takılır da derslerinizi ihmal ederseniz, derslerinizi yapmazsanız, işte o zaman bu alet sizin geleceğinizi çalabilir. Ama bu aletle geleceğe de hazırlanabilirsiniz. Derslerinizi tablet üzerinden yapabilirsiniz. Bütün bilgiye ulaşabilirsiniz. Hatta bunu kullanarak, programlar yazabilirsiniz. Geleceğin bilişimleri olabilirsiniz" ifadesini kullandı.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, Türkiye'de bilişim alanında 100 bin kişilik istihdam açığı olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bilişim alanında 100 bin gencimize ihtiyacımız var. Sizlere tavsiyemiz, bilgiyle dost olun, bilgisayarın esiri olmayın. Bu tabletleri mutlaka eğitim için, geleceğiniz için, çok az miktarını da oyun için kullanın ama sakın bunların esiri olmayın. Teknolojiyle dost olacağız, teknolojinin esiri olmayacağız. Cep telefonunu kullanacağız ama cep telefonunda oyun oynarken derslerimizden taviz vermeyeceğiz. Kocaeli'nde Bilişim Vadisi'ni kuruyoruz. Gençler, orada çalışacak nitelikli mühendislere, nitelikli bilişimcilere ihtiyacımız var. Şimdiden hazırlanın, işiniz hazır. Eğer siz hazır olursanız, işiniz şimdiden hazır."
"Dünyada en büyük güç bilgi gücüdür"
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu da artık dünyanın küçüldüğünü, küçük bir köy haline geldiğini ifade ederek, "Dünyada en büyük güç bilgi gücüdür. Bu bilgiyi artık parmağımızın ucunda bulabiliyoruz. Bir tuşa bastığımız zaman her türlü bilgiyi hemen önümüze getirebiliyoruz. Bir kitabı sayfasından okuyabiliyoruz. Çağımız bilgi çağıdır, günümüz bilişim günüdür. Bilgiden ve bilişimden geri kalanlar dünyayı, çağı asla ve asla yakalayamazlar. Onurlu bir ülke, onurlu bir kişi, güçlü bir insan ve güçlü bir ulus olmak istiyorsak, mutlaka bilgide önde olmamız gerekiyor."
Konuşmaların ardından Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işik, Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, İl Emniyet Müdürü Levent Yarımel, AK Parti İl Başkanı Mahmut Civelek, belediye başkanları ve protokol tarafından öğrencilere tablet bilgisayarları dağıtıldı.
Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Kocaeli'ne sığınan 21 Suriyeli öğrenciye de tablet bilgisayar verildi. Başiskele Yuvacık Ortaokulu 6. sınıf öğrencisi 12 yaşındaki Esma Şeh'e tablet bilgisayarını, Bakan Işık verdi.
Vali Güzeloğlu, Işık'a ve Karaosmanoğlu'na eğitime katkılarından dolayı teşekkür plaketi takdim etti.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin öğrencilere 5 yılda dağıttığı dizüstü ve tablet bilgisayar sayısının 162 bine ulaştığı belirtildi.
Son Güncelleme: Salı, 16 Aralık 2014 16:01
Gösterim: 1384

