Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Türkiye’de her 10 üniversite adayından 9’u sınav sisteminde yapılan değişiklikleri doğru bulmuyor.

ÖSYM, YÖK bu sese kulak verAtılım Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği “Türkiye’de Üniversite Eğitimine Bakış ve Beklentilerin Ölçümlenmesi Araştırması”, üniversite adayları, öğrencileri ve mezunları ile aday ailelerinin ve işverenlerin üniversite eğitimine ve sınav sistemine bakışı ile ilgili çarpıcı sonuçları ortaya koydu.

Atılım Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği, üniversite eğitiminin nasıl algılandığı ve beklentilerin ne yönde olduğunu ortaya koyan “Türkiye’de Üniversite Eğitimine Bakış ve Beklentilerin Ölçümlenmesi Araştırması”  yayınlandı. 

Sürecini AVD Araştırma’nın yürüttüğü ve 3000 kişinin katıldığı araştırmaya göre gençlerin üniversite eğitiminden beklentileri; öncelik sırasıyla bir meslek ve iş sahibi olmak, iyi bir gelecek sağlamak, yaşam standardını yükseltmek ve ekonomik özgürlüğünü kazanmak olarak öne çıkıyor.

Üniversite adayları ve aday aileleri, halen bir üniversitede öğrenim görmekte olan öğrenciler, üniversite mezunları ve işverenler olarak beş ayrı grupla yüz yüze yapılan görüşme yöntemiyle gerçekleştirilen araştırmada, hem üniversite adayları hem de veliler tarafından en çok tercih edilen eğitim alanı ise Hukuk oldu. Üniversite adayları ile aday ailelerinin hemfikir olduğu diğer nokta ise üniversiteden öncelikli beklentinin iyi bir eğitim olarak ifade edilmesi. Üniversite öğrencileri ise iyi bir eğitim kadar sosyal hayata katkıyı öncelikli beklentileri arasına katıyor.

Her 4 öğrenciden 1’ine göre üniversite eğitimi öğrenciyi hayata hazırlamıyor

Araştırmadan elde edilen verilere göre, üniversite adayları ve aday aileleri, üniversitenin öncelikli amacının meslek kazandırmak olduğunu düşünüyor. Bir diğer sonuç ise, üniversitede hangi bölümde okunacağına en yüksek oranda, adayın kendisinin karar veriyor olması. Araştırmaya göre, halen bir üniversitede okumakta olan her 4 öğrenciden 1’i, bulunduğu üniversitenin ve okuduğu bölümün beklentilerini karşılamadığı ve hayata hazırlamadığını düşünüyor. Ayrıca, hem üniversite öğrencileri hem de üniversite adaylarına göre üniversite eğitiminden beklentiler arasında “saygınlık elde etme” önceliğini yitirmiş bulunuyor.

Şirketler, yeni mezunları yeterli bulmuyor

Araştırmanın bir başka grubunu oluşturan işverenler ile yapılan görüşmelerden elde edilen verilere göre, işverenlerin yüzde 42’si, yeni mezunların üniversitede aldığı mesleki eğitimi yeterli bulmuyor. Ayrıca işverenler; üniversite adaylarının, öğrencilerinin ve velilerin aksine, üniversite eğitiminin öncelikli amacının felsefi ve bilimsel anlamda kişinin kendini geliştirebileceği bir ortam yaratmak olduğunu düşünüyor.

Araştırmadan elde edilen verileri yorumlayan Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdurrahim Özgenoğlu, bir süredir üniversitelerin dönüşümüne kafa yorduklarını, var olan dönüşümü ve talepleri göz önüne alarak hangi mesleği seçerlerse seçsinler, öğrencilere kendi bakış açılarını kazanıp geliştirebilecekleri ortamı sunabilme yönünde bir çaba içinde olduklarını söyledi.

Prof. Dr. Özgenoğlu, artık hangi meslek seçilirse seçilsin, o mesleğin dünyanın gelişimine paralel olarak ve aynı hızla değiştiğini, henüz eğitim devam ederken bile kimi mesleklerin ve sektörlerin değişime uğrayabildiklerini belirterek, “Bu nedenle üniversitenin bir misyonu da, mesleki ve teknik eğitimi vermenin yanı sıra öğrencilerin kendilerini uzmanlaştırabilecekleri ve yetiştirebilecekleri alanlarda sürekli bir eğitim ortamına sahip olabilmelerini sağlamaktır ve biz de tam da bu yönde bir ortam hazırlamaya çalışıyoruz” dedi.

> ÖSYM, YÖK bu sese kulak ver

Türkiye’de her 10 üniversite adayından 9’u sınav sisteminde yapılan değişiklikleri doğru bulmuyor.

ÖSYM, YÖK bu sese kulak verAtılım Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği “Türkiye’de Üniversite Eğitimine Bakış ve Beklentilerin Ölçümlenmesi Araştırması”, üniversite adayları, öğrencileri ve mezunları ile aday ailelerinin ve işverenlerin üniversite eğitimine ve sınav sistemine bakışı ile ilgili çarpıcı sonuçları ortaya koydu.

Atılım Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği, üniversite eğitiminin nasıl algılandığı ve beklentilerin ne yönde olduğunu ortaya koyan “Türkiye’de Üniversite Eğitimine Bakış ve Beklentilerin Ölçümlenmesi Araştırması”  yayınlandı. 

Sürecini AVD Araştırma’nın yürüttüğü ve 3000 kişinin katıldığı araştırmaya göre gençlerin üniversite eğitiminden beklentileri; öncelik sırasıyla bir meslek ve iş sahibi olmak, iyi bir gelecek sağlamak, yaşam standardını yükseltmek ve ekonomik özgürlüğünü kazanmak olarak öne çıkıyor.

Üniversite adayları ve aday aileleri, halen bir üniversitede öğrenim görmekte olan öğrenciler, üniversite mezunları ve işverenler olarak beş ayrı grupla yüz yüze yapılan görüşme yöntemiyle gerçekleştirilen araştırmada, hem üniversite adayları hem de veliler tarafından en çok tercih edilen eğitim alanı ise Hukuk oldu. Üniversite adayları ile aday ailelerinin hemfikir olduğu diğer nokta ise üniversiteden öncelikli beklentinin iyi bir eğitim olarak ifade edilmesi. Üniversite öğrencileri ise iyi bir eğitim kadar sosyal hayata katkıyı öncelikli beklentileri arasına katıyor.

Her 4 öğrenciden 1’ine göre üniversite eğitimi öğrenciyi hayata hazırlamıyor

Araştırmadan elde edilen verilere göre, üniversite adayları ve aday aileleri, üniversitenin öncelikli amacının meslek kazandırmak olduğunu düşünüyor. Bir diğer sonuç ise, üniversitede hangi bölümde okunacağına en yüksek oranda, adayın kendisinin karar veriyor olması. Araştırmaya göre, halen bir üniversitede okumakta olan her 4 öğrenciden 1’i, bulunduğu üniversitenin ve okuduğu bölümün beklentilerini karşılamadığı ve hayata hazırlamadığını düşünüyor. Ayrıca, hem üniversite öğrencileri hem de üniversite adaylarına göre üniversite eğitiminden beklentiler arasında “saygınlık elde etme” önceliğini yitirmiş bulunuyor.

Şirketler, yeni mezunları yeterli bulmuyor

Araştırmanın bir başka grubunu oluşturan işverenler ile yapılan görüşmelerden elde edilen verilere göre, işverenlerin yüzde 42’si, yeni mezunların üniversitede aldığı mesleki eğitimi yeterli bulmuyor. Ayrıca işverenler; üniversite adaylarının, öğrencilerinin ve velilerin aksine, üniversite eğitiminin öncelikli amacının felsefi ve bilimsel anlamda kişinin kendini geliştirebileceği bir ortam yaratmak olduğunu düşünüyor.

Araştırmadan elde edilen verileri yorumlayan Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdurrahim Özgenoğlu, bir süredir üniversitelerin dönüşümüne kafa yorduklarını, var olan dönüşümü ve talepleri göz önüne alarak hangi mesleği seçerlerse seçsinler, öğrencilere kendi bakış açılarını kazanıp geliştirebilecekleri ortamı sunabilme yönünde bir çaba içinde olduklarını söyledi.

Prof. Dr. Özgenoğlu, artık hangi meslek seçilirse seçilsin, o mesleğin dünyanın gelişimine paralel olarak ve aynı hızla değiştiğini, henüz eğitim devam ederken bile kimi mesleklerin ve sektörlerin değişime uğrayabildiklerini belirterek, “Bu nedenle üniversitenin bir misyonu da, mesleki ve teknik eğitimi vermenin yanı sıra öğrencilerin kendilerini uzmanlaştırabilecekleri ve yetiştirebilecekleri alanlarda sürekli bir eğitim ortamına sahip olabilmelerini sağlamaktır ve biz de tam da bu yönde bir ortam hazırlamaya çalışıyoruz” dedi.

Son Güncelleme: Cuma, 20 Temmuz 2012 09:56

Gösterim: 1611

Yeni kitapçığa göre seçmeli dersler, bu öğretim yılı için 5. ve 9. sınıfta verilebilecek. Kur'an-ı Kerim'in öğretilmesi, seçimlik ders olacak

okulMilli Eğitim Bakanlığı (MEB), kamuoyunda ''4+4+4'' olarak bilinen ve zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanunun uygulanışına ilişkin hazırladığı kitapçığı yeni soru ve cevaplarla genişletti.

Kitapçıkta yer alan bilgilere göre, ilkokula başlamadan önce okuma yazmayı öğrenen bir çocuk, eğer birinci sınıf için yeterli ve hazırsa okulda oluşturulacak komisyon kararıyla üst sınıflardan başlayabilecek. Ancak bir öğrencinin sınıf atlaması ya da bir üst sınıfa geçmesi yalnızca okuma yazama biliyor olmasına bağlı olmayacak. Öğrencinin gelişiminin bir üst sınıfa geçmeyi gerektirecek düzeyde olduğunun da tespit edilmesi gerekecek.

31 Mart 2007 tarihinde ve öncesinde doğmuş olan çocuklar, yani 66 ayını 30 Eylül 2012 tarihi itibarıyla doldurmuş olan çocuklar ilköğretime başlayacak.

Meslek liselerinin 9. sınıfları ortak sınıf olacak, mesleki alan seçimi ise 10. sınıftan başlayacak.

Kitapçıkta yer alan ''Kur'an-ı Kerim mi, yoksa meali mi seçmeli ders olacak'' sorusuna verilen cevaba göre de Kur'an-ı Kerim'in öğretilmesi seçimlik ders olacak. ''Alevilik, Hristiyanlık ve diğer farklı inançlar ve dinler seçimlik ders olacak mı'' sorusu ise, ''Farklı inançlar, 'Temel Dini Bilgiler' seçimlik dersinde okutulabilecek'' şeklinde yanıtlanıyor.

Seçmeli dersler, bu öğretim yılı için 5. ve 9. sınıfta verilebilecek. Çünkü diğer sınıflardaki öğrenciler, mevcut programlarla ve mevcut uygulamalarla öğrenimlerine devam edecek. Dolayısıyla, bu öğretim yılı için 5. ve 9. sınıftaki gelecek talepler göz önünde bulundurulacak. Örneğin, 6. sınıfta şu anda bu kanun çerçevesinde oluşturulan seçimlik derslerin verilmesi söz konusu olmayacak. Çünkü 6. sınıflar önceki uygulamalara aynen devam edecek.

12 yıllık zorunlu eğitim ve yeni sistemin uygulanmasıyla ilgili 2012-2013 öğretim yılı başında özellikle birinci sınıfları okutacak olan sınıf öğretmenlerine yönelik eğitim verilecek.

> MEB, ''4+4+4 kitapçığını'' yeniledi

Yeni kitapçığa göre seçmeli dersler, bu öğretim yılı için 5. ve 9. sınıfta verilebilecek. Kur'an-ı Kerim'in öğretilmesi, seçimlik ders olacak

okulMilli Eğitim Bakanlığı (MEB), kamuoyunda ''4+4+4'' olarak bilinen ve zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanunun uygulanışına ilişkin hazırladığı kitapçığı yeni soru ve cevaplarla genişletti.

Kitapçıkta yer alan bilgilere göre, ilkokula başlamadan önce okuma yazmayı öğrenen bir çocuk, eğer birinci sınıf için yeterli ve hazırsa okulda oluşturulacak komisyon kararıyla üst sınıflardan başlayabilecek. Ancak bir öğrencinin sınıf atlaması ya da bir üst sınıfa geçmesi yalnızca okuma yazama biliyor olmasına bağlı olmayacak. Öğrencinin gelişiminin bir üst sınıfa geçmeyi gerektirecek düzeyde olduğunun da tespit edilmesi gerekecek.

31 Mart 2007 tarihinde ve öncesinde doğmuş olan çocuklar, yani 66 ayını 30 Eylül 2012 tarihi itibarıyla doldurmuş olan çocuklar ilköğretime başlayacak.

Meslek liselerinin 9. sınıfları ortak sınıf olacak, mesleki alan seçimi ise 10. sınıftan başlayacak.

Kitapçıkta yer alan ''Kur'an-ı Kerim mi, yoksa meali mi seçmeli ders olacak'' sorusuna verilen cevaba göre de Kur'an-ı Kerim'in öğretilmesi seçimlik ders olacak. ''Alevilik, Hristiyanlık ve diğer farklı inançlar ve dinler seçimlik ders olacak mı'' sorusu ise, ''Farklı inançlar, 'Temel Dini Bilgiler' seçimlik dersinde okutulabilecek'' şeklinde yanıtlanıyor.

Seçmeli dersler, bu öğretim yılı için 5. ve 9. sınıfta verilebilecek. Çünkü diğer sınıflardaki öğrenciler, mevcut programlarla ve mevcut uygulamalarla öğrenimlerine devam edecek. Dolayısıyla, bu öğretim yılı için 5. ve 9. sınıftaki gelecek talepler göz önünde bulundurulacak. Örneğin, 6. sınıfta şu anda bu kanun çerçevesinde oluşturulan seçimlik derslerin verilmesi söz konusu olmayacak. Çünkü 6. sınıflar önceki uygulamalara aynen devam edecek.

12 yıllık zorunlu eğitim ve yeni sistemin uygulanmasıyla ilgili 2012-2013 öğretim yılı başında özellikle birinci sınıfları okutacak olan sınıf öğretmenlerine yönelik eğitim verilecek.

Son Güncelleme: Perşembe, 12 Temmuz 2012 13:49

Gösterim: 1921

Öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı merkezi sınavlarda ödenen ücreti yetersiz buldu.

Sınavlarda kim ne kadar ücret alıyorAynı sınavlar için hizmetliye 67 öğretmenlere 40 lira ödenmesinin kabul edilemez olduğunu savunan eğitim sendikaları ücretin artırılmasını istedi. Öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı’nca (MEB) merkezi sistemle yapılan sınavlarda aldıkları 5 saat ek ders ücretine karşı çıktı.

İl sınav yürütme kurulu başkan ve üyeleri ile bina, salon sorumlusu ve gözcü olarak görevlendirilen yönetici ve öğretmenlere her sınav oturumu için 5 saat ek ders ücreti olarak 40 lira ödenmesine isyan etti.

Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Ahmet Özer, benzer nitelikteki Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) sınavlarında ayrı, MEB’in sınavlarında ayrı ücret uygulamasının eşit işe eşit ücret politikasına aykırı olduğunu savundu.

ÖSYM’de ayrı MEB’de ayrı

ÖSYM ile MEB’in yaptığı merkezi sınavlarda ücret uygulamasının farklı olduğunu anlatan Özer, “ÖSYM’nin sınavlarında öğretmenlere sınav ücreti olarak 83 ile 100 TL ödeniyor. Ancak MEB’in sınavlarında ise öğretmenlere sınav ücreti değil ‘5 saatlik ek ders ücreti’ adı altında yaklaşık 40 lira ödeme yapılıyor. Buna rağmen aynı sınavda görev yapan hizmetli, şoför veya polislere 60-72 lira ödeniyor” dedi.

Öğretmenlere ek ders ücreti değil de sınav ücreti şeklinde bir ödemenin yapılmasını isteyen Özer, “Öğretmenlerimiz bu konuda sıkıntılı. Konuyla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurduk. Ancak henüz bir cevap alamadık. Acilen bu haksızlığın giderilmesi lazım” diye konuştu.

Gerekirse sınava girmeyiz

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Hanefi Bostan, ücretler düşük olmasına rağmen öğretmenlerin zorunlu tutulduğuna dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti: “Okuldaki hademelerin 60-80 lira alıp da öğretmenlerin 40 lira alması kabul edilemez. Çünkü öğretmenlerin sorumluluğu daha fazla. Öğretmenlerimizin bu konuyla ilgili yoğun tepkisi var. Biz hizmetliye verilen parayı fazla bulmuyoruz ama öğretmenlere verilen ücret az. Ücretin makul bir seviyeye ulaştırılması lazım. Eğer gerekli düzenleme yapılmazsa biz de tepkimizi farklı yollarla dile getiririz. Gerekirse sınavlara da girmeyiz.” 

Kim ne kadar alıyor?

MEB tarafından yapılan Seviye Belirleme Sınavı (SBS) Açık Lise, İlköğretim ile Motorlu Taşıt Sürücü Adayları Sınavı (MTSK) gibi sınavlara ödenen ücretler şöyle sıralandı:

Sınav Yürütme Kurulu Başkanı / İl İlçe Milli Eğitim Müdürü: 111.64TL

Sınav Yürütme Kurulu Üyesi / Şube Müdürü: 106.07TL

Destek Hizmetleri Görevlisi / Şef: 89,31TL

Sınav Evrak Taşıyıcısı / Memur-Hizmetli: 66.99TL

Şoför: 55.82TL

Sınav Güvenlik Koordinatörü / Emniyet Amiri: 72.56TL

Sınav Güvenlik Personeli / Polis Memuru: 55.82 Öğretmen: 40

(bugün)

> Öğretmenlerin sınav ücreti isyanı

Öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı merkezi sınavlarda ödenen ücreti yetersiz buldu.

Sınavlarda kim ne kadar ücret alıyorAynı sınavlar için hizmetliye 67 öğretmenlere 40 lira ödenmesinin kabul edilemez olduğunu savunan eğitim sendikaları ücretin artırılmasını istedi. Öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı’nca (MEB) merkezi sistemle yapılan sınavlarda aldıkları 5 saat ek ders ücretine karşı çıktı.

İl sınav yürütme kurulu başkan ve üyeleri ile bina, salon sorumlusu ve gözcü olarak görevlendirilen yönetici ve öğretmenlere her sınav oturumu için 5 saat ek ders ücreti olarak 40 lira ödenmesine isyan etti.

Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Ahmet Özer, benzer nitelikteki Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) sınavlarında ayrı, MEB’in sınavlarında ayrı ücret uygulamasının eşit işe eşit ücret politikasına aykırı olduğunu savundu.

ÖSYM’de ayrı MEB’de ayrı

ÖSYM ile MEB’in yaptığı merkezi sınavlarda ücret uygulamasının farklı olduğunu anlatan Özer, “ÖSYM’nin sınavlarında öğretmenlere sınav ücreti olarak 83 ile 100 TL ödeniyor. Ancak MEB’in sınavlarında ise öğretmenlere sınav ücreti değil ‘5 saatlik ek ders ücreti’ adı altında yaklaşık 40 lira ödeme yapılıyor. Buna rağmen aynı sınavda görev yapan hizmetli, şoför veya polislere 60-72 lira ödeniyor” dedi.

Öğretmenlere ek ders ücreti değil de sınav ücreti şeklinde bir ödemenin yapılmasını isteyen Özer, “Öğretmenlerimiz bu konuda sıkıntılı. Konuyla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurduk. Ancak henüz bir cevap alamadık. Acilen bu haksızlığın giderilmesi lazım” diye konuştu.

Gerekirse sınava girmeyiz

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Hanefi Bostan, ücretler düşük olmasına rağmen öğretmenlerin zorunlu tutulduğuna dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti: “Okuldaki hademelerin 60-80 lira alıp da öğretmenlerin 40 lira alması kabul edilemez. Çünkü öğretmenlerin sorumluluğu daha fazla. Öğretmenlerimizin bu konuyla ilgili yoğun tepkisi var. Biz hizmetliye verilen parayı fazla bulmuyoruz ama öğretmenlere verilen ücret az. Ücretin makul bir seviyeye ulaştırılması lazım. Eğer gerekli düzenleme yapılmazsa biz de tepkimizi farklı yollarla dile getiririz. Gerekirse sınavlara da girmeyiz.” 

Kim ne kadar alıyor?

MEB tarafından yapılan Seviye Belirleme Sınavı (SBS) Açık Lise, İlköğretim ile Motorlu Taşıt Sürücü Adayları Sınavı (MTSK) gibi sınavlara ödenen ücretler şöyle sıralandı:

Sınav Yürütme Kurulu Başkanı / İl İlçe Milli Eğitim Müdürü: 111.64TL

Sınav Yürütme Kurulu Üyesi / Şube Müdürü: 106.07TL

Destek Hizmetleri Görevlisi / Şef: 89,31TL

Sınav Evrak Taşıyıcısı / Memur-Hizmetli: 66.99TL

Şoför: 55.82TL

Sınav Güvenlik Koordinatörü / Emniyet Amiri: 72.56TL

Sınav Güvenlik Personeli / Polis Memuru: 55.82 Öğretmen: 40

(bugün)

Son Güncelleme: Perşembe, 05 Temmuz 2012 15:29

Gösterim: 2160

Sınavla öğrenci alan ortaöğretim kurumlarında NAKİL işlemleri, Boş kontenjan ve taban puan bilgileri için TIKLAYIN...

e okul2Seviye Belirleme Sınavı, sınav sonucunuzu, okulunuzdaki sınıf en yüksek başarı puanını ve puan hesaplama işlemini Veli Bilgilendirme Sistemi, Sınav Bilgileri bölümünden öğrenebilirsiniz.

> SBS taban ve tavan puanları!

Sınavla öğrenci alan ortaöğretim kurumlarında NAKİL işlemleri, Boş kontenjan ve taban puan bilgileri için TIKLAYIN...

e okul2Seviye Belirleme Sınavı, sınav sonucunuzu, okulunuzdaki sınıf en yüksek başarı puanını ve puan hesaplama işlemini Veli Bilgilendirme Sistemi, Sınav Bilgileri bölümünden öğrenebilirsiniz.

Son Güncelleme: Perşembe, 12 Temmuz 2012 13:42

Gösterim: 2566

MEB'in programını yenilediği 'Uluslararası İlişkiler Dersi''nde Türkiye'nin Ortadoğu'da izlediği politika anlatılacak.

MEB’ten yeni eğitim dönemine ‘yeni ders’Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) ''Uluslararası İlişkiler Dersi''nin programında yapılan değişiklikle Türkiye'nin Ortadoğu'da izlediği politika ve bu politikanın bölge ülkeleriyle olan ilişkilere etkisi kapsamlı ele alınacak.

İran-Irak Savaşı, Türkiye-Filistin Kurtuluş Örgütü ilişkileri ve Suriye ile ilişkilerde yaşanan sorunlar üzerinde durulacak.

İran'da İslami rejimin kuruluşunun ve Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesinin Türkiye'nin uluslararası politikadaki yerini nasıl etkilediği araştırılacak ve sınıfta tartışılacak.

Derste ayrıca, Küresel sorunlar konusu ele alınırken öğrencilere ''nükleer tehlike'', silahlanma için yapılan harcamaların ve silahların tahrip gücünün artmasının uluslararası ilişkilerdeki olumsuz etkileri anlatılacak.

Sömürgecilik bağlantısı çıkarıldı

Programın, Uluslararası İlişkilerin Tarihsel Gelişimi başlıklı ünitesinde yer alan “Modern çağın güçlü devletleri belirlenir. Bu devletlerin kendi aralarında nasıl bir güç dengesi kurdukları irdelenir. Devletlerin bu dönemde güçlü olmasında yayılmacılık politikalarının (sömürgeciliğin) etkisi harita bilgileri kullanılarak tartışılır” şeklinde tanımlanan etkinlik, yapılan değişiklikle kaldırıldı. “Yenidünya düzeni” ile SSCB’nin yıkılma süreciyle ilgili “glasnost ve perestroyka” kavramlarıyla ilgili araştırma etkinliği de müfredatın yenilenmiş halinde yer almadı. Buna karşın sömürgeciliğin günümüzde boyut değiştirdiği yönündeki ifade ise sömürgeciliğin günümüzde “boyut değiştirerek devam ettiği” şeklinde yeniden düzenlendi.  

Yeraltı zenginlikleri de müfredat dışı

Ayrıca yapılan değişiklikle programda, öğrencilerin petrol, bor, radyoaktif mineraller gibi stratejik yeraltı kaynaklarını ve dağılımını araştırıp dünya haritası üzerinde göstermesine ve bu kaynakların bir ülkenin dış politikasını belirlemede ne tür bir etkisi olduğunu tartışmasına yönelik etkinliğe de yer verilmedi. Devletlerin “büyük ve güçlü devlet” olarak nitelenmesinde yer altı kaynaklarının da önem taşıdığına dair açıklamaya metinde yer verilmezken, öğrencilerin Türkiye’nin AB üyeliğine kamuoyunu gerekçe göstererek karşı çıkan AB üyesi devletlerin gerekçelerini tartıştığı etkinlik de metinden çıkan bir diğer etkinlik oldu. Yer altı kaynaklarının önümüzdeki dönemde yaratması muhtemel uyuşmazlıkların tartışılmasıyla ilgili etkinlik de “Günümüzde su kaynaklarının paylaşımından kaynaklanan uluslararası sorunlar araştırılır. Bu sorunların uluslararası ilişkilere etkileri değerlendirilir” şeklinde yenilendi.  

 

11 Eylül girdi, “özgürlük mücadelecisi” çıktı

Programda dikkat çeken bir diğer değişiklik de silahsızlanma konusunda yapıldı. Programın önceki halinde yer alan silahlanmanın zararlarıyla ilgili kısma dokunulmazken, “silahsızlanma” ile ilgili kazanıma programın yeni halinde yer verilmedi. Silahlanma olmasaydı bu alana aktarılan kaynakların hangi alan aktarılabileceği yönündeki tartışma etkinliği de yeni müfredatta yer almayan bir diğer unsur oldu. Bununla birlikte ABD’nin ikiz kulelerine yapılan 11 Eylül saldırısı da terör ve sonuçları başlığı altında müfredatta yer aldı. Buna karşın “Bulundukları konuma göre terör örgütlerinin, siyaseten özgürlük mücadelecisi ya da terörist olarak farklı anlamlar kazandığı vurgulanır” ifadesi metinden çıkarıldı. Sadeleştirilen müfredatta Yunus Emre ve Mevlana’nın barış ile ilgili sözleri ile küreselleşmenin yerel kimlikleri ön plana çıkardığı yönündeki açıklamaya da yer verilmedi. Samuel Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezinin açıklanması, küreselleşen dünyada bölgesel sorunların uluslararası nitelik kazanması, Ortadoğu’nun niçin sorunların yoğunlaştığı bir bölge olduğu yönündeki etkinlik ve açıklamalar da programdan çıkanlar arasında yer aldı.

İran’la güç dengesine makas

Türkiye’nin kuruluşundan bu yana izlediği barışçıl politikanın da vurgulandığı müfredatta dikkat çeken bir değişiklik de Türkiye’nin İran’la bölgesel güç dengesini korumaya çabaladığına dair  ifadede yapıldı. Müfredatın önceki halinde yer alan “Türkiye’nin, Cumhuriyet Dönemi’nden itibaren bölgesel bir güç olarak, sınırlarda bir değişiklik talep etmediği; bölgesel güçler dengesini (İran’la) korumaya çalıştığı vurgulanır” ifadesi, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel bir güç olarak barışçıl bir dış politika izlediği açıklanır” şeklinde değiştirildi. 

İnönü metinden çıktı

Bir diğer değişiklik de İnönü döneminde izlenen tarafsızlık politikasıyla ilgili kısımda yapıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarında ağır sözlerle eleştirdiği İnönü döneminde izlenen dış politikayla ilgili olarak “Türkiye’nin Dış Politikası” başlıklı 7. Ünite’nin açıklamalar kısmında yer alan “İsmet İnönü’nün izlediği tarafsızlık politikasının Türk dış politikasına yansımaları vurgulanır” kısmı metinden çıkarıldı. Bunun yerine ünitenin İkinci Dünya Savaşı ile ilgili bölümünün açıklamalar kısmında “ I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan düzenin korunması için yapılan çalışmalar açıklanır. Almanya ve İtalya’nın izlediği yayılmacı politikalara karşı Türkiye’nin ittifak arayışları açıklanır. Yalta ve Potsdam konferanslarında alınan kararlar Türk dış politikası açısından değerlendirilir. Mihver ve Müttefik devletlerin Türkiye’yi II. Dünya Savaşı’na dahil etmek istemelerinin nedenleri nelerdir? Türkiye’nin II. Dünya Savaşı boyunca tarafsız kalmak istemesinin ekonomik ve politik sebepleri nelerdir?” ifadelerine yer verildi. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Adnan Menderes hükümetinin Batı bloğuyla birlikte hareket ettiği yönündeki ifade de “Türkiye’nin Batı Bloğuyla birlikte hareket ettiği” şeklinde yenilendi.

ASALA ve PKK

Aynı üniteye “ASALA terör örgütünün 1973-1985 yılları arasında Türk dış politikasına etkilerinin araştırılması ve bu konuda sınıfta sunum yapılması etkinliği” eklendi.  Programın önceki halinde örgütün ismi verilmeden “Diplomatlarımıza ve ülkemize yönelik terör eylemlerinin sebepleri ve sonuçları nelerdir?” başlığı yer alıyordu. Programda PKK’nın ismi de verilmeden “Körfez Krizi sırasında Kuzey Irak’ta siyasi boşluk oluşmasının bölücü terör örgütünün eylemlerinin artmasında etkili olduğu açıklanır” ifadesine yer verildi.  

AKP’nin dış politikasına övgü

Yapılan müfredat değişikliğiyle Türkiye’nin Dış Politikasıyla ilgili ünitede soğuk savaş sonrası dönemle ilgili dikkat çeken bir ifadeye de yer verildi. İsim verilmeden 2002 yılında başa gelen AKP hükümetinin dış politikası övüldü ve “2000’li yıllardan itibaren Türkiye’nin bölgesel ve küresel ölçekte etkili bir dış politika izlediği açıklanır” denildi. Buna karşın “Atatürk’ün 1933’te Cumhuriyet Bayramı’nda Türk Cumhuriyetleri hakkında söylediği sözlere dikkat çekilir” şeklindeki açıklama metinden çıkarıldı. Konular işlenirken faydalanılacak kaynaklar önceki müfredatta ucu açık bırakılıyordu. Yeni müfredatta ise bu kaynaklar yazar ve kitap adı verilerek belirtildi.

(kaynak milliyet)

> MEB’ten yeni eğitim dönemine ‘yeni ders içeriği'

MEB'in programını yenilediği 'Uluslararası İlişkiler Dersi''nde Türkiye'nin Ortadoğu'da izlediği politika anlatılacak.

MEB’ten yeni eğitim dönemine ‘yeni ders’Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) ''Uluslararası İlişkiler Dersi''nin programında yapılan değişiklikle Türkiye'nin Ortadoğu'da izlediği politika ve bu politikanın bölge ülkeleriyle olan ilişkilere etkisi kapsamlı ele alınacak.

İran-Irak Savaşı, Türkiye-Filistin Kurtuluş Örgütü ilişkileri ve Suriye ile ilişkilerde yaşanan sorunlar üzerinde durulacak.

İran'da İslami rejimin kuruluşunun ve Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesinin Türkiye'nin uluslararası politikadaki yerini nasıl etkilediği araştırılacak ve sınıfta tartışılacak.

Derste ayrıca, Küresel sorunlar konusu ele alınırken öğrencilere ''nükleer tehlike'', silahlanma için yapılan harcamaların ve silahların tahrip gücünün artmasının uluslararası ilişkilerdeki olumsuz etkileri anlatılacak.

Sömürgecilik bağlantısı çıkarıldı

Programın, Uluslararası İlişkilerin Tarihsel Gelişimi başlıklı ünitesinde yer alan “Modern çağın güçlü devletleri belirlenir. Bu devletlerin kendi aralarında nasıl bir güç dengesi kurdukları irdelenir. Devletlerin bu dönemde güçlü olmasında yayılmacılık politikalarının (sömürgeciliğin) etkisi harita bilgileri kullanılarak tartışılır” şeklinde tanımlanan etkinlik, yapılan değişiklikle kaldırıldı. “Yenidünya düzeni” ile SSCB’nin yıkılma süreciyle ilgili “glasnost ve perestroyka” kavramlarıyla ilgili araştırma etkinliği de müfredatın yenilenmiş halinde yer almadı. Buna karşın sömürgeciliğin günümüzde boyut değiştirdiği yönündeki ifade ise sömürgeciliğin günümüzde “boyut değiştirerek devam ettiği” şeklinde yeniden düzenlendi.  

Yeraltı zenginlikleri de müfredat dışı

Ayrıca yapılan değişiklikle programda, öğrencilerin petrol, bor, radyoaktif mineraller gibi stratejik yeraltı kaynaklarını ve dağılımını araştırıp dünya haritası üzerinde göstermesine ve bu kaynakların bir ülkenin dış politikasını belirlemede ne tür bir etkisi olduğunu tartışmasına yönelik etkinliğe de yer verilmedi. Devletlerin “büyük ve güçlü devlet” olarak nitelenmesinde yer altı kaynaklarının da önem taşıdığına dair açıklamaya metinde yer verilmezken, öğrencilerin Türkiye’nin AB üyeliğine kamuoyunu gerekçe göstererek karşı çıkan AB üyesi devletlerin gerekçelerini tartıştığı etkinlik de metinden çıkan bir diğer etkinlik oldu. Yer altı kaynaklarının önümüzdeki dönemde yaratması muhtemel uyuşmazlıkların tartışılmasıyla ilgili etkinlik de “Günümüzde su kaynaklarının paylaşımından kaynaklanan uluslararası sorunlar araştırılır. Bu sorunların uluslararası ilişkilere etkileri değerlendirilir” şeklinde yenilendi.  

 

11 Eylül girdi, “özgürlük mücadelecisi” çıktı

Programda dikkat çeken bir diğer değişiklik de silahsızlanma konusunda yapıldı. Programın önceki halinde yer alan silahlanmanın zararlarıyla ilgili kısma dokunulmazken, “silahsızlanma” ile ilgili kazanıma programın yeni halinde yer verilmedi. Silahlanma olmasaydı bu alana aktarılan kaynakların hangi alan aktarılabileceği yönündeki tartışma etkinliği de yeni müfredatta yer almayan bir diğer unsur oldu. Bununla birlikte ABD’nin ikiz kulelerine yapılan 11 Eylül saldırısı da terör ve sonuçları başlığı altında müfredatta yer aldı. Buna karşın “Bulundukları konuma göre terör örgütlerinin, siyaseten özgürlük mücadelecisi ya da terörist olarak farklı anlamlar kazandığı vurgulanır” ifadesi metinden çıkarıldı. Sadeleştirilen müfredatta Yunus Emre ve Mevlana’nın barış ile ilgili sözleri ile küreselleşmenin yerel kimlikleri ön plana çıkardığı yönündeki açıklamaya da yer verilmedi. Samuel Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezinin açıklanması, küreselleşen dünyada bölgesel sorunların uluslararası nitelik kazanması, Ortadoğu’nun niçin sorunların yoğunlaştığı bir bölge olduğu yönündeki etkinlik ve açıklamalar da programdan çıkanlar arasında yer aldı.

İran’la güç dengesine makas

Türkiye’nin kuruluşundan bu yana izlediği barışçıl politikanın da vurgulandığı müfredatta dikkat çeken bir değişiklik de Türkiye’nin İran’la bölgesel güç dengesini korumaya çabaladığına dair  ifadede yapıldı. Müfredatın önceki halinde yer alan “Türkiye’nin, Cumhuriyet Dönemi’nden itibaren bölgesel bir güç olarak, sınırlarda bir değişiklik talep etmediği; bölgesel güçler dengesini (İran’la) korumaya çalıştığı vurgulanır” ifadesi, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel bir güç olarak barışçıl bir dış politika izlediği açıklanır” şeklinde değiştirildi. 

İnönü metinden çıktı

Bir diğer değişiklik de İnönü döneminde izlenen tarafsızlık politikasıyla ilgili kısımda yapıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarında ağır sözlerle eleştirdiği İnönü döneminde izlenen dış politikayla ilgili olarak “Türkiye’nin Dış Politikası” başlıklı 7. Ünite’nin açıklamalar kısmında yer alan “İsmet İnönü’nün izlediği tarafsızlık politikasının Türk dış politikasına yansımaları vurgulanır” kısmı metinden çıkarıldı. Bunun yerine ünitenin İkinci Dünya Savaşı ile ilgili bölümünün açıklamalar kısmında “ I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan düzenin korunması için yapılan çalışmalar açıklanır. Almanya ve İtalya’nın izlediği yayılmacı politikalara karşı Türkiye’nin ittifak arayışları açıklanır. Yalta ve Potsdam konferanslarında alınan kararlar Türk dış politikası açısından değerlendirilir. Mihver ve Müttefik devletlerin Türkiye’yi II. Dünya Savaşı’na dahil etmek istemelerinin nedenleri nelerdir? Türkiye’nin II. Dünya Savaşı boyunca tarafsız kalmak istemesinin ekonomik ve politik sebepleri nelerdir?” ifadelerine yer verildi. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Adnan Menderes hükümetinin Batı bloğuyla birlikte hareket ettiği yönündeki ifade de “Türkiye’nin Batı Bloğuyla birlikte hareket ettiği” şeklinde yenilendi.

ASALA ve PKK

Aynı üniteye “ASALA terör örgütünün 1973-1985 yılları arasında Türk dış politikasına etkilerinin araştırılması ve bu konuda sınıfta sunum yapılması etkinliği” eklendi.  Programın önceki halinde örgütün ismi verilmeden “Diplomatlarımıza ve ülkemize yönelik terör eylemlerinin sebepleri ve sonuçları nelerdir?” başlığı yer alıyordu. Programda PKK’nın ismi de verilmeden “Körfez Krizi sırasında Kuzey Irak’ta siyasi boşluk oluşmasının bölücü terör örgütünün eylemlerinin artmasında etkili olduğu açıklanır” ifadesine yer verildi.  

AKP’nin dış politikasına övgü

Yapılan müfredat değişikliğiyle Türkiye’nin Dış Politikasıyla ilgili ünitede soğuk savaş sonrası dönemle ilgili dikkat çeken bir ifadeye de yer verildi. İsim verilmeden 2002 yılında başa gelen AKP hükümetinin dış politikası övüldü ve “2000’li yıllardan itibaren Türkiye’nin bölgesel ve küresel ölçekte etkili bir dış politika izlediği açıklanır” denildi. Buna karşın “Atatürk’ün 1933’te Cumhuriyet Bayramı’nda Türk Cumhuriyetleri hakkında söylediği sözlere dikkat çekilir” şeklindeki açıklama metinden çıkarıldı. Konular işlenirken faydalanılacak kaynaklar önceki müfredatta ucu açık bırakılıyordu. Yeni müfredatta ise bu kaynaklar yazar ve kitap adı verilerek belirtildi.

(kaynak milliyet)

Son Güncelleme: Cuma, 06 Temmuz 2012 15:08

Gösterim: 2278


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.