Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Time dergisinin her yıl düzenlediği yılın kişisi anketi sonuçları açıklandı. Dergi, 2012 yılının kişisi olarak, ikinci dönem için tekrar seçilen ABD Başkanı Barack Obama'yı seçti.

Dergi "Yeni Amerika'nın mimarı" başlığıyla yılın kişisini duyurduğu özel sayısında Obama'nın birçok yönden "yeni Amerika"nın 21. yüzyıldaki yüzü olduğunu belirtti.

Obama'nın siyasi bir figür olmaktan öte kültürel bir figür olduğu vurgulanarak, eşcinsellerin evlenmesine ve yasal izni olmayan göçmenlerin çalışmasına hoşgörüyle baktığı kaydedildi.

Haberde, Obama'nın işsizlik oranının yüksekliğine karşı önemli bir oy oranıyla tekrar seçildiğine işaret edilerek, "Biz tarihi ve demografik bir değişim döneminin içindeyiz. Obama bu değişimin hem sembolü hem de bazı yönlerden bu yeni Amerika'nın mimarı" ifadeleri kullanıldı.

Dergi, Pakistanlı kızların okula gidebilmesi için yapılan çalışmaların öncüsü Malala Yusufzay, Apple şirketinin üst yöneticisi Tim Cook, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve bilim adamı Fabiola Gianotti'yi de yılın kişileri arasında gösterdi.

> Time Dergisi ‘Yılın Kişisi’ni açıkladı

Time dergisinin her yıl düzenlediği yılın kişisi anketi sonuçları açıklandı. Dergi, 2012 yılının kişisi olarak, ikinci dönem için tekrar seçilen ABD Başkanı Barack Obama'yı seçti.

Dergi "Yeni Amerika'nın mimarı" başlığıyla yılın kişisini duyurduğu özel sayısında Obama'nın birçok yönden "yeni Amerika"nın 21. yüzyıldaki yüzü olduğunu belirtti.

Obama'nın siyasi bir figür olmaktan öte kültürel bir figür olduğu vurgulanarak, eşcinsellerin evlenmesine ve yasal izni olmayan göçmenlerin çalışmasına hoşgörüyle baktığı kaydedildi.

Haberde, Obama'nın işsizlik oranının yüksekliğine karşı önemli bir oy oranıyla tekrar seçildiğine işaret edilerek, "Biz tarihi ve demografik bir değişim döneminin içindeyiz. Obama bu değişimin hem sembolü hem de bazı yönlerden bu yeni Amerika'nın mimarı" ifadeleri kullanıldı.

Dergi, Pakistanlı kızların okula gidebilmesi için yapılan çalışmaların öncüsü Malala Yusufzay, Apple şirketinin üst yöneticisi Tim Cook, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve bilim adamı Fabiola Gianotti'yi de yılın kişileri arasında gösterdi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Aralık 2012 16:23

Gösterim: 1558

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer İlköğretim Kitaplarında Yunus Emre şiirinin sansürlendiği iddialarına ilişkin olarak, “Ben bu tartışmayı biraz öküz altında buzağı arama tartışması olarak görüyorum” dedi. Bakan Dinçer üniversite sınavlarında Din Kültür ve Ahlak Bilgisi sorusu sorulacak olması konusunda ise endişe edilecek bir durum olmadığını söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, “Okullar Hayat Olsun Projesi” değerlendirme toplantısına katıldı. Toplantı çıkışı basın mensuplarının soruların yanıtlayan Dinçer, İlköğretim ders kitaplarında Yunus Emre şiirinin sansürlendiği iddialarına ilişkin olarak, “Konu Yunus Emre olunca Yunus Emre’yi sansürlemek bizim haddimize mi. Böyle bir şeyi düşünmek bile doğru değil. Normal şartlarda bu bahsedilen kitap özel bir yayınevinin hazırladığı bir ders kitabı. Bizim Talim Terbiye Kurulu denetiminden geçmiş bir kitap. Talim Terbiye Kurulu bir sansür kurulu değil ki böyle bir şey yapsın. Normal olarak biz bakanlık olarak hangi sınıfta hangi kazanımların olacağını tespit ediyoruz. Piyasada hazırlanan ders kitaplarını hazırlayan öğretmenlerin bu kazanımları oradaki anlatımlarında sağlayıp sağlamadıklarını ölçüyoruz. Dolayısıyla kitabı hazırlayan yazar, o kazanımları öngören dizeleri almış, onun dışındaki dizelere yer vermemiş. Dolayısıyla bizim ölçümümüzde şiirin tamamı var mı yok mu diye bir inceleme yapılmaz. Ben bu tartışmayı biraz öküz altında buzağı arama tartışması olarak görüyorum. Biz asla öyle bir şey düşünmeyiz. Piyasadan gelen kitapların kazanımlara uygun şekilde hazırlanıp hazırlanmadığını kontrol ederiz” diye konuştu.

Her yıl 2 ya da 3 soru soruluyordu

Üniversite sınavında Din Kültür ve Ahlak Bilgisi Dersi sorusunun sorulacak olmasını da değerlendiren Ömer Dinçer, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi konusunda zaten önceki yıllarda da soru soruluyordu. Bu felsefe bölümü başlığı altında her yıl 2 ya da 3 soru soruluyordu.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile ilgili konular çok özelleştirilmiş konular olmaktan çok genel dinler tarihi ile ilgili bilgileri kapsar. Bu açıdan toplumun farklı kesimlerinin zaten bilmesi gerekmeyen konuları öğrenmesini zorlayan bir tavır içerisinde olmazdı. Umarım bundan sonra da öyle devam edecektir. Bu konuda yapılan tartışmanın bilgi eksikliğinde kaynaklandığını düşünüyorum. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile ilgili soruları anlayabildiğim kadarıyla ayrıca soracaklar. Felsefe bölümü başlığı altında 2-3 soru soruluyordu. Bu kez de 4 ya da 5 soru sorulacak. Orada bir tek hatırlatılması gereken taraf şu. Biliyorsunuz Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi anayasal olarak belirlenmiş ve zorunlu derslerimiz arasındadır. Bütün çocuklarınım bu dersleri alırlar zaten. Sadece azınlık okullarında bu ders verilmez. Azınlık okulunda verilmeyen derslerle ilgili soru sorulduğunda alternatif sorular sorulur. Tahmin ediyorum bu kararı veren YÖK ve ÖSYM buna benzer soruların cevaplarını vererek bunu hazırlamıştır. Dolayısıyla ben endişe edecek bir hususun olduğunu düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.

Basın mensuplarının kılık kıyafet serbestliği konusundaki sorularını da yanıtlayan Bakan Dinçer, “Genelde yönetmelik yaklaşım itibariyle kılık kıyafeti serbest bıraktı. Bununla birlikte toplumsal hassasiyetleri göz önüne alarak bazı sınırlamalar koydu. Bu sınırlama şu an ihtiyacımıza cevap veriyor gibi duruyor” dedi.

Taşımalı eğitim haberleri gerçeği yansıtmıyor

Bakan Dinçer, taşımalı eğitimde yaşanan sıkıntılarla ilgili haberlerin hatırlatılması üzerine,“Son zamanlarda gazetelerde bununla ilgili çok haber görüyoruz. Biz özellikle taşımalı eğitim ile ilgili yaptığımız uygulamalarda o fotoğraflardaki görüntülerin olmadığını biliyoruz. O konularda medya mensuplarından meslek ahlakına uygun şekilde haber yapmalarını özellikle rica ediyorum. Son zamanlarda yapılan haberlerin pek çoğunun aslında teyit edilmeden yapılmış haberler olduğunu görüyorum. Köyde çadırda eğitim diye yapılan haber baştan sona asparagastır. İlgillere ve şikayetlerde bulunduk” şeklinde konuştu.

> Dinçer’den "Yunus Emre’ye sansür"e açıklama

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer İlköğretim Kitaplarında Yunus Emre şiirinin sansürlendiği iddialarına ilişkin olarak, “Ben bu tartışmayı biraz öküz altında buzağı arama tartışması olarak görüyorum” dedi. Bakan Dinçer üniversite sınavlarında Din Kültür ve Ahlak Bilgisi sorusu sorulacak olması konusunda ise endişe edilecek bir durum olmadığını söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, “Okullar Hayat Olsun Projesi” değerlendirme toplantısına katıldı. Toplantı çıkışı basın mensuplarının soruların yanıtlayan Dinçer, İlköğretim ders kitaplarında Yunus Emre şiirinin sansürlendiği iddialarına ilişkin olarak, “Konu Yunus Emre olunca Yunus Emre’yi sansürlemek bizim haddimize mi. Böyle bir şeyi düşünmek bile doğru değil. Normal şartlarda bu bahsedilen kitap özel bir yayınevinin hazırladığı bir ders kitabı. Bizim Talim Terbiye Kurulu denetiminden geçmiş bir kitap. Talim Terbiye Kurulu bir sansür kurulu değil ki böyle bir şey yapsın. Normal olarak biz bakanlık olarak hangi sınıfta hangi kazanımların olacağını tespit ediyoruz. Piyasada hazırlanan ders kitaplarını hazırlayan öğretmenlerin bu kazanımları oradaki anlatımlarında sağlayıp sağlamadıklarını ölçüyoruz. Dolayısıyla kitabı hazırlayan yazar, o kazanımları öngören dizeleri almış, onun dışındaki dizelere yer vermemiş. Dolayısıyla bizim ölçümümüzde şiirin tamamı var mı yok mu diye bir inceleme yapılmaz. Ben bu tartışmayı biraz öküz altında buzağı arama tartışması olarak görüyorum. Biz asla öyle bir şey düşünmeyiz. Piyasadan gelen kitapların kazanımlara uygun şekilde hazırlanıp hazırlanmadığını kontrol ederiz” diye konuştu.

Her yıl 2 ya da 3 soru soruluyordu

Üniversite sınavında Din Kültür ve Ahlak Bilgisi Dersi sorusunun sorulacak olmasını da değerlendiren Ömer Dinçer, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi konusunda zaten önceki yıllarda da soru soruluyordu. Bu felsefe bölümü başlığı altında her yıl 2 ya da 3 soru soruluyordu.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile ilgili konular çok özelleştirilmiş konular olmaktan çok genel dinler tarihi ile ilgili bilgileri kapsar. Bu açıdan toplumun farklı kesimlerinin zaten bilmesi gerekmeyen konuları öğrenmesini zorlayan bir tavır içerisinde olmazdı. Umarım bundan sonra da öyle devam edecektir. Bu konuda yapılan tartışmanın bilgi eksikliğinde kaynaklandığını düşünüyorum. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile ilgili soruları anlayabildiğim kadarıyla ayrıca soracaklar. Felsefe bölümü başlığı altında 2-3 soru soruluyordu. Bu kez de 4 ya da 5 soru sorulacak. Orada bir tek hatırlatılması gereken taraf şu. Biliyorsunuz Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi anayasal olarak belirlenmiş ve zorunlu derslerimiz arasındadır. Bütün çocuklarınım bu dersleri alırlar zaten. Sadece azınlık okullarında bu ders verilmez. Azınlık okulunda verilmeyen derslerle ilgili soru sorulduğunda alternatif sorular sorulur. Tahmin ediyorum bu kararı veren YÖK ve ÖSYM buna benzer soruların cevaplarını vererek bunu hazırlamıştır. Dolayısıyla ben endişe edecek bir hususun olduğunu düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.

Basın mensuplarının kılık kıyafet serbestliği konusundaki sorularını da yanıtlayan Bakan Dinçer, “Genelde yönetmelik yaklaşım itibariyle kılık kıyafeti serbest bıraktı. Bununla birlikte toplumsal hassasiyetleri göz önüne alarak bazı sınırlamalar koydu. Bu sınırlama şu an ihtiyacımıza cevap veriyor gibi duruyor” dedi.

Taşımalı eğitim haberleri gerçeği yansıtmıyor

Bakan Dinçer, taşımalı eğitimde yaşanan sıkıntılarla ilgili haberlerin hatırlatılması üzerine,“Son zamanlarda gazetelerde bununla ilgili çok haber görüyoruz. Biz özellikle taşımalı eğitim ile ilgili yaptığımız uygulamalarda o fotoğraflardaki görüntülerin olmadığını biliyoruz. O konularda medya mensuplarından meslek ahlakına uygun şekilde haber yapmalarını özellikle rica ediyorum. Son zamanlarda yapılan haberlerin pek çoğunun aslında teyit edilmeden yapılmış haberler olduğunu görüyorum. Köyde çadırda eğitim diye yapılan haber baştan sona asparagastır. İlgillere ve şikayetlerde bulunduk” şeklinde konuştu.

Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Aralık 2012 14:54

Gösterim: 1362

Dün Göktürk-2 uydusu için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı ODTÜ Yerleşkesi'ndeki tören sırasında çıkan olaylarda polisin attığı gaz bombası başına isabet eden öğrenci beyin kanaması geçirdi.

Polisin attığı gaz bombası başına isabet eden Ankara Üniversitesi Hukuk 2. sınıf öğrencisi Barış Barışık beyin kanaması geçirdi. Barışık’ın bilincinin kapalı olduğu ve yoğun bakımda tutulduğu öğrenildi. Bir öğrencinin ağır yaralandığı, onlarca üniversitelinin hafif yara aldığı eylemde, ODTÜ'de ağır yaralanan Barış Barışık gaz bombasıyla yaralandı. Barış Barışık’ın hayati tehlikesinin sürdüğü ve Ankara Hastanesi’nde müşade altında tutulduğu ifade edildi.

(kaynak milliyet)

> ODTÜ'de polis öğrenciyi başından vurdu

Dün Göktürk-2 uydusu için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı ODTÜ Yerleşkesi'ndeki tören sırasında çıkan olaylarda polisin attığı gaz bombası başına isabet eden öğrenci beyin kanaması geçirdi.

Polisin attığı gaz bombası başına isabet eden Ankara Üniversitesi Hukuk 2. sınıf öğrencisi Barış Barışık beyin kanaması geçirdi. Barışık’ın bilincinin kapalı olduğu ve yoğun bakımda tutulduğu öğrenildi. Bir öğrencinin ağır yaralandığı, onlarca üniversitelinin hafif yara aldığı eylemde, ODTÜ'de ağır yaralanan Barış Barışık gaz bombasıyla yaralandı. Barış Barışık’ın hayati tehlikesinin sürdüğü ve Ankara Hastanesi’nde müşade altında tutulduğu ifade edildi.

(kaynak milliyet)

Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Aralık 2012 12:05

Gösterim: 1648

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, üniversite giriş sınavlarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden en fazla 4 veya 5 soru sorulacağını söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ''Okullar Hayat Olsun Projesi'' değerlendirme toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Dinçer, üniversite giriş sınavlarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden de soru gelmesiyle ilgili şunları söyledi:

"Toplumun farklı kesimlerinin bilmesi gerekmeyen konuları öğrenmeye zorlayan bir tavır olamaz. Bu konuda yapılan tartışmanın bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Önceden felsefe başlığı altında sorular geliyordu. Soru sayısı da fazla olmayacak, 4 veya 5 soru sorulacak.

Hatırlatılması gereken konu şu; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi anayasal olarak belirlenmiş zorunlu derslerimiz arasındadır. Sadece azınlık okullarında bu dersler verilmez. Azınlık okullarında verilmeyen dersler sözkonusu olduğunda bu kez alternatif sorular sorulur. Dolayısıyla ben endişe edilecek bir husus olduğunu düşünmüyorum."

> Bakan Dinçer’den din sorusu açıklaması

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, üniversite giriş sınavlarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden en fazla 4 veya 5 soru sorulacağını söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ''Okullar Hayat Olsun Projesi'' değerlendirme toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Dinçer, üniversite giriş sınavlarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden de soru gelmesiyle ilgili şunları söyledi:

"Toplumun farklı kesimlerinin bilmesi gerekmeyen konuları öğrenmeye zorlayan bir tavır olamaz. Bu konuda yapılan tartışmanın bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Önceden felsefe başlığı altında sorular geliyordu. Soru sayısı da fazla olmayacak, 4 veya 5 soru sorulacak.

Hatırlatılması gereken konu şu; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi anayasal olarak belirlenmiş zorunlu derslerimiz arasındadır. Sadece azınlık okullarında bu dersler verilmez. Azınlık okullarında verilmeyen dersler sözkonusu olduğunda bu kez alternatif sorular sorulur. Dolayısıyla ben endişe edilecek bir husus olduğunu düşünmüyorum."

Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Aralık 2012 14:24

Gösterim: 1243

Eğitim-İş, üniversiteye giriş sınavlarında adaylara “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinden soru sorulmasına tepki gösterdi. Sendikadan yapılan açıklamada eğitimin dinselleştirilmesine vurgu yapılarak, ÖSYM’nin de AKP’nin dindar(!) ve kindar nesil yetiştirme politikalarına alet edildiği belirtildi.

Eğitim-İş, üniversite adaylarına YGS ve LYS sınavlarında “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinden soru sorulmasına tepki gösterdi.  Eğitim-İş, din dersinden sınavlarda soru sorulmasını AKP’nin eğitimi dinselleştirmesi amacına yönelik bir uygulama olarak değerlendirdi. Kararın, ÖSYM’nin değil, 2002’den beri eğitimin bilimsel, laik, demokratik içeriğini yok etmeye çalışan siyasi iktidarın kararı olduğu belirtildi.

Sendikadan yapılan açıklama şöyle;

"AKP’nin eğitimin bütünüyle dinselleştirilmesi amacına yönelik bir adım da ÖSYM tarafından atıldı. ÖSYM, ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş sınavlarında “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi”nden de soru sorulacağını açıklamıştır. Bu karar ÖSYM’nin değil, 2002’den beri eğitimin bilimsel, laik, demokratik içeriğini yok etmeye çalışan siyasi iktidarın kararıdır.

Henüz bir sınavı bile doğru dürüst yapamayan, nerdeyse yaptığı her sınava şaibe karışan, şifre skandallarıyla sarsılan ÖSYM’nin “Din kültürü ve Ahlak bilgisi” dersleriyle ilgili soru sorulmasını gündeme getirerek yeni bir tartışma başlatması oldukça manidardır.

İktidarın siyasi politikalarını uygulamayı görevi kabul eden ÖSYM, siyasal iktidarın dindar(!) ve kindar nesil yetiştirme amacına uygun olarak hareket etmektedir. Ancak bu karar bilimsel ve pedagojik açıdan yanlıştır.

Bu uygulama eşitlik ilkesine de aykırıdır. “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersiyle ilgili olarak sorulacak beş soru, YGS sayısal öğrencilerini 5(beş) puan, eşit ağırlık öğrencilerini 10(on) puan, sözel öğrencilerini 15(onbeş) puan; LGS 4’te ise sorulacak olan 8 soru öğrencileri 8(sekiz) ile 12(on iki) puan arasında etkilemektedir. Bu durum, din ağırlıklı eğitim veren okullara önemli bir avantaj sağlamaktadır.

Bu uygulamanın temel hedeflerinden birisi de ilk ve ortaöğretimde seçmeli olan din içerikli dersleri zorunlu hale getirmektir. Öğrencilere bu dersleri seçmeleri için öğrencilere okul yönetimleri tarafından yapılan baskılara, aileler de katılacak, din içerikli dersler fiilen zorunlu dersler halini alacaktır.

Uygulamanın laik, bilimsel ve ulusal bir eğitimde yeri olmamalıdır. Okullarımız bir taraftan zorunlu ve seçmeli din dersleriyle dini bir eğitime yönlendirilirken diğer taraftan bilimsel ve laik eğitim bitirilmekte, müfredatların içi boşaltılmakta, sanat ve spor eğitimi okullardan dışlanmaktadır.

Mezhepler bakımından çeşitlilik olan ülkemizde, toplumu ve eğitimi bir mezhebe göre düzenlemenin çok ciddi sıkıntılara yol açacağı aşikârdır. Bu durum birleştirici olmaktan çok ayrıştırıcı olacaktır. Ancak siyasal iktidar, siyasi hedeflerine varabilmek için toplumu ayrıştırarak açık açık din sömürüsü yapmaktan kaçınmamaktadır.

Yaşananlar, bu iktidarın ekonomik ve siyasal anlamda 12 Eylül rejiminin devamı olduğunun ve hatta zaman zaman ondan çok daha ileri gitmekte olduğunun da bir göstergesidir.

Eğitim-İş olarak, savunduğumuz ilke, din derslerinin belli bir bilinç düzeyinde verilmesi, seçmeli olması ve notla değerlendirilmemesidir.

Siyasal iktidarın yanlış politikalarını deşifre etmeye, eğitim çalışanlarına ve halkımıza anlatmaya devam edeceğiz. Bu konuda hiçbir hukuksal ve meşru mücadeleden geri durmayacağız. Her zaman bilimsel, laik demokratik, ulusal ve parasız bir eğitim sisteminin mücadelesini vereceğiz."

Eğitim-İş Merkez Yönetim Kurulu

> Eğitim-İş’ten din kültürü sorusuna tepki

Eğitim-İş, üniversiteye giriş sınavlarında adaylara “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinden soru sorulmasına tepki gösterdi. Sendikadan yapılan açıklamada eğitimin dinselleştirilmesine vurgu yapılarak, ÖSYM’nin de AKP’nin dindar(!) ve kindar nesil yetiştirme politikalarına alet edildiği belirtildi.

Eğitim-İş, üniversite adaylarına YGS ve LYS sınavlarında “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinden soru sorulmasına tepki gösterdi.  Eğitim-İş, din dersinden sınavlarda soru sorulmasını AKP’nin eğitimi dinselleştirmesi amacına yönelik bir uygulama olarak değerlendirdi. Kararın, ÖSYM’nin değil, 2002’den beri eğitimin bilimsel, laik, demokratik içeriğini yok etmeye çalışan siyasi iktidarın kararı olduğu belirtildi.

Sendikadan yapılan açıklama şöyle;

"AKP’nin eğitimin bütünüyle dinselleştirilmesi amacına yönelik bir adım da ÖSYM tarafından atıldı. ÖSYM, ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş sınavlarında “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi”nden de soru sorulacağını açıklamıştır. Bu karar ÖSYM’nin değil, 2002’den beri eğitimin bilimsel, laik, demokratik içeriğini yok etmeye çalışan siyasi iktidarın kararıdır.

Henüz bir sınavı bile doğru dürüst yapamayan, nerdeyse yaptığı her sınava şaibe karışan, şifre skandallarıyla sarsılan ÖSYM’nin “Din kültürü ve Ahlak bilgisi” dersleriyle ilgili soru sorulmasını gündeme getirerek yeni bir tartışma başlatması oldukça manidardır.

İktidarın siyasi politikalarını uygulamayı görevi kabul eden ÖSYM, siyasal iktidarın dindar(!) ve kindar nesil yetiştirme amacına uygun olarak hareket etmektedir. Ancak bu karar bilimsel ve pedagojik açıdan yanlıştır.

Bu uygulama eşitlik ilkesine de aykırıdır. “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersiyle ilgili olarak sorulacak beş soru, YGS sayısal öğrencilerini 5(beş) puan, eşit ağırlık öğrencilerini 10(on) puan, sözel öğrencilerini 15(onbeş) puan; LGS 4’te ise sorulacak olan 8 soru öğrencileri 8(sekiz) ile 12(on iki) puan arasında etkilemektedir. Bu durum, din ağırlıklı eğitim veren okullara önemli bir avantaj sağlamaktadır.

Bu uygulamanın temel hedeflerinden birisi de ilk ve ortaöğretimde seçmeli olan din içerikli dersleri zorunlu hale getirmektir. Öğrencilere bu dersleri seçmeleri için öğrencilere okul yönetimleri tarafından yapılan baskılara, aileler de katılacak, din içerikli dersler fiilen zorunlu dersler halini alacaktır.

Uygulamanın laik, bilimsel ve ulusal bir eğitimde yeri olmamalıdır. Okullarımız bir taraftan zorunlu ve seçmeli din dersleriyle dini bir eğitime yönlendirilirken diğer taraftan bilimsel ve laik eğitim bitirilmekte, müfredatların içi boşaltılmakta, sanat ve spor eğitimi okullardan dışlanmaktadır.

Mezhepler bakımından çeşitlilik olan ülkemizde, toplumu ve eğitimi bir mezhebe göre düzenlemenin çok ciddi sıkıntılara yol açacağı aşikârdır. Bu durum birleştirici olmaktan çok ayrıştırıcı olacaktır. Ancak siyasal iktidar, siyasi hedeflerine varabilmek için toplumu ayrıştırarak açık açık din sömürüsü yapmaktan kaçınmamaktadır.

Yaşananlar, bu iktidarın ekonomik ve siyasal anlamda 12 Eylül rejiminin devamı olduğunun ve hatta zaman zaman ondan çok daha ileri gitmekte olduğunun da bir göstergesidir.

Eğitim-İş olarak, savunduğumuz ilke, din derslerinin belli bir bilinç düzeyinde verilmesi, seçmeli olması ve notla değerlendirilmemesidir.

Siyasal iktidarın yanlış politikalarını deşifre etmeye, eğitim çalışanlarına ve halkımıza anlatmaya devam edeceğiz. Bu konuda hiçbir hukuksal ve meşru mücadeleden geri durmayacağız. Her zaman bilimsel, laik demokratik, ulusal ve parasız bir eğitim sisteminin mücadelesini vereceğiz."

Eğitim-İş Merkez Yönetim Kurulu

Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Aralık 2012 10:05

Gösterim: 1694


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.