Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

MEB'in okullarda serbest kıyafet veya okul forması giyilmesi kararını velilere bırakmasının ardından, okullar anket çalışmalarına devam ediyor. Öğrenci kılık ve kıyafetlerinin seçimine yönelik anket çalışmaları 4 yılda bir yapılacak.

Okul kıyafeti için 4 yılda bir anket yapılacakMilli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), okullarda serbest kıyafet veya okul forması giyilmesi kararını velilere bırakmasının ardından, okullar anket çalışmalarını sürdürüyor.

Bakanlık, öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte temmuz ayında değişikliğe giderek, tüm okullarda, okul yönetimi ve okul-aile birliğinin koordinatörlüğünde, yönetmelikteki sınırlamalara aykırı olmamak kaydıyla, velilerin yüzde 50'sinden fazlasının muvafakatı alınarak okul kıyafeti veya kıyafetlerinin belirlenebilmesine karar vermişti.

Bu karar doğrultusunda okullar velilerin cevaplaması için anket hazırladı. Velilerden ''serbest kıyafet'' veya ''okul forması'' tercihlerinden birisini yapmaları isteniyor.

Okullara yeni kayıt olan öğrenci velileri, bu anketi kayıt işlemleri esnasında yanıtladı. Alınan karar doğrultusunda belirlenen kıyafet uygulaması ise bu yeni eğitim öğretim yılında uygulanmaya başlandı.

En geç 15 gün içinde sonuçlanması planlanıyor

Yeni kayıt olan öğrencilerin dışındaki öğrenci velileri ise kıyafet tercihlerini, yine anket yoluyla yeni eğitim öğretim yılının başladığı bu ilk hafta boyunca bildirecek.

Okullar velilerin yanıtlaması için hazırladıkları anketi farklı yollarla uyguluyor. Bazı okullar kendi web sitelerinde hazırladıkları anketi velilerin cevaplamasını isterken, bazıları da velilerin bizzat okullara gelerek tercihini yapmasını istiyor.

Velilere bu çalışma sırasında, bakanlığın, öğrencilerin kılık kıyafet yönetmeliğinde yaptığı düzenleme hakkında bilgi veriliyor. Veliler ayrıca, okul forması ile serbest kıyafet olması durumunda uyulması gereken kurallar hakkında da bilgilendiriliyor.

Bakanlık, anket çalışmalarının dün itibariyle en geç 15 gün içinde sonuçlandırılmasını öngörüyor.

Her bir okulda aynı tip kıyafet olacak

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı imzasıyla yayımlanan kılık kıyafet genelgesine göre, okullarda kılık ve kıyafet uygulamasında velilerce yapılacak anket neticesinde çoğunluk kararına göre uygun görülecek kılık ve kıyafetlere tüm öğrencilerin uyması sağlanacak.

Öğrenci kılık ve kıyafetlerinin seçimine yönelik anket çalışmaları 4 yılda bir yapılacak.

Velilerin çoğunluk kararına göre okul forması tercih edilirse 2012-2013 eğitim öğretim yılındaki formalar kullanılacak.

Alınan karar, serbest rekabet ortamında, fırsat eşitliği sağlamak amacıyla okulların ilan panolarıyla web sayfalarında duyurulacak.

Her bir okulda aynı tip kıyafet olması kaydıyla okullar arasında farklılıkların olmasına fırsat verilecek.

Öğrenci kılık ve kıyafetleri, kız ve erkekler için ayrı ayrı renklerde seçilebilecek. Kıyafetlerde sade ve düz renk tercih edilecek. 

Velilere ağır ekonomik külfet getiren kılık ve kıyafet giyme zorunluluğundan kaçınılacak.

> Okul kıyafeti için 4 yılda bir anket yapılacak

MEB'in okullarda serbest kıyafet veya okul forması giyilmesi kararını velilere bırakmasının ardından, okullar anket çalışmalarına devam ediyor. Öğrenci kılık ve kıyafetlerinin seçimine yönelik anket çalışmaları 4 yılda bir yapılacak.

Okul kıyafeti için 4 yılda bir anket yapılacakMilli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), okullarda serbest kıyafet veya okul forması giyilmesi kararını velilere bırakmasının ardından, okullar anket çalışmalarını sürdürüyor.

Bakanlık, öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte temmuz ayında değişikliğe giderek, tüm okullarda, okul yönetimi ve okul-aile birliğinin koordinatörlüğünde, yönetmelikteki sınırlamalara aykırı olmamak kaydıyla, velilerin yüzde 50'sinden fazlasının muvafakatı alınarak okul kıyafeti veya kıyafetlerinin belirlenebilmesine karar vermişti.

Bu karar doğrultusunda okullar velilerin cevaplaması için anket hazırladı. Velilerden ''serbest kıyafet'' veya ''okul forması'' tercihlerinden birisini yapmaları isteniyor.

Okullara yeni kayıt olan öğrenci velileri, bu anketi kayıt işlemleri esnasında yanıtladı. Alınan karar doğrultusunda belirlenen kıyafet uygulaması ise bu yeni eğitim öğretim yılında uygulanmaya başlandı.

En geç 15 gün içinde sonuçlanması planlanıyor

Yeni kayıt olan öğrencilerin dışındaki öğrenci velileri ise kıyafet tercihlerini, yine anket yoluyla yeni eğitim öğretim yılının başladığı bu ilk hafta boyunca bildirecek.

Okullar velilerin yanıtlaması için hazırladıkları anketi farklı yollarla uyguluyor. Bazı okullar kendi web sitelerinde hazırladıkları anketi velilerin cevaplamasını isterken, bazıları da velilerin bizzat okullara gelerek tercihini yapmasını istiyor.

Velilere bu çalışma sırasında, bakanlığın, öğrencilerin kılık kıyafet yönetmeliğinde yaptığı düzenleme hakkında bilgi veriliyor. Veliler ayrıca, okul forması ile serbest kıyafet olması durumunda uyulması gereken kurallar hakkında da bilgilendiriliyor.

Bakanlık, anket çalışmalarının dün itibariyle en geç 15 gün içinde sonuçlandırılmasını öngörüyor.

Her bir okulda aynı tip kıyafet olacak

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı imzasıyla yayımlanan kılık kıyafet genelgesine göre, okullarda kılık ve kıyafet uygulamasında velilerce yapılacak anket neticesinde çoğunluk kararına göre uygun görülecek kılık ve kıyafetlere tüm öğrencilerin uyması sağlanacak.

Öğrenci kılık ve kıyafetlerinin seçimine yönelik anket çalışmaları 4 yılda bir yapılacak.

Velilerin çoğunluk kararına göre okul forması tercih edilirse 2012-2013 eğitim öğretim yılındaki formalar kullanılacak.

Alınan karar, serbest rekabet ortamında, fırsat eşitliği sağlamak amacıyla okulların ilan panolarıyla web sayfalarında duyurulacak.

Her bir okulda aynı tip kıyafet olması kaydıyla okullar arasında farklılıkların olmasına fırsat verilecek.

Öğrenci kılık ve kıyafetleri, kız ve erkekler için ayrı ayrı renklerde seçilebilecek. Kıyafetlerde sade ve düz renk tercih edilecek. 

Velilere ağır ekonomik külfet getiren kılık ve kıyafet giyme zorunluluğundan kaçınılacak.

Son Güncelleme: Salı, 17 Eylül 2013 11:39

Gösterim: 2855

ODTÜ’den Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın dünkü yol güzergahı açıklamasına yanıt geldi.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın kampüs arazisindeki yol güzergahıyla ilgili açıklamaları üzerine, "Sayın Bakanla konuşulan yol, Anadolu Bulvarı’nın devamı olan ve ODTÜ’nün sınır bölgesinden kuzey-güney doğrultusunda geçen yol değil, Eskişehir Yoluna paralel olarak doğu-batı yönünde ODTÜ’nün içinden geçmesi istenen bir başka yoldur" açıklamasında bulundu.

ODTÜ basın merkezinden yapılan yazılı açıklamada, Bakan Bayraktar’ın basın mensuplarına yaptığı açıklamaya dayanarak, "ODTÜ içinde bir yol açacağız, ODTÜ rektörünü davet ettim, ‘Sen talepte bulun’ dedim. Kendisi talep ettiği halde ODTÜ yine eylem yapıyor" şeklinde bir ifadeye haberlerde yer verildiği anımsatıldı.

Basında yer aldığı şekliyle, ODTÜ Yerleşkesinden geçirilmesi planlanan iki yolun karıştırıldığı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:

"ODTÜ ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasında, Sayın Bakan’ın daveti üzerine 2011 yılı yaz aylarında yapılan görüşmede konuşulan yol, Anadolu Bulvarı’nın devamı olan ve ODTÜ’nün sınır bölgesinden kuzey-güney doğrultusunda geçen yol değil, Eskişehir Yoluna paralel olarak doğu-batı yönünde ODTÜ’nün içinden geçmesi istenen bir başka yoldur. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 2007'de plana koyduğu ve doğu-batı yönünde hemzemin olarak (yüzeyden) geçtiği için kampüsü ikiye bölecek olan Eskişehir Yolu’na paralel bu yol, Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Bu durum aynı toplantıda Sayın Bakan’a aktarılmıştır. Eskişehir Yoluna paralel olan yolun, ODTÜ’nün Koruma Amaçlı İmar Planı çalışmalarında da savunduğu gibi, hemzemin olarak (yüzeyden) değil bir tünel olarak yapılması Sayın Bakan tarafından da uygun görülmüştür. Bu ikinci yol Bakanlık onayına sunulan planda tünel olarak yer almıştır."

Bayraktar ile yapılan görüşmeden sonra, Anadolu Bulvarı’nın devamı olan yol ile ilgili bir plan değişikliğinin yapılmadığı vurgulanarak, basında yer alan ifadelerin, diğer yolla ilgili olduğunun düşünüldüğü kaydedildi.

Açıklamada, "Anadolu Bulvarı’nın devamı olan yolun, doğal çevre ile 100. Yıl-Çiğdem mahallelerinin sosyal dokusu ve fiziksel çevresi üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin yetkililer tarafından değerlendirilmesinin, bölge sakinleri ile görüşülmesinin ve mümkün olan proje iyileştirmelerinin sorunun çözümüne katkı sağlayacağını düşünüyoruz" değerlendirmesinde bulunuldu.

> ODTÜ’den Bakan Bayraktar’a yanıt

ODTÜ’den Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın dünkü yol güzergahı açıklamasına yanıt geldi.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın kampüs arazisindeki yol güzergahıyla ilgili açıklamaları üzerine, "Sayın Bakanla konuşulan yol, Anadolu Bulvarı’nın devamı olan ve ODTÜ’nün sınır bölgesinden kuzey-güney doğrultusunda geçen yol değil, Eskişehir Yoluna paralel olarak doğu-batı yönünde ODTÜ’nün içinden geçmesi istenen bir başka yoldur" açıklamasında bulundu.

ODTÜ basın merkezinden yapılan yazılı açıklamada, Bakan Bayraktar’ın basın mensuplarına yaptığı açıklamaya dayanarak, "ODTÜ içinde bir yol açacağız, ODTÜ rektörünü davet ettim, ‘Sen talepte bulun’ dedim. Kendisi talep ettiği halde ODTÜ yine eylem yapıyor" şeklinde bir ifadeye haberlerde yer verildiği anımsatıldı.

Basında yer aldığı şekliyle, ODTÜ Yerleşkesinden geçirilmesi planlanan iki yolun karıştırıldığı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:

"ODTÜ ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasında, Sayın Bakan’ın daveti üzerine 2011 yılı yaz aylarında yapılan görüşmede konuşulan yol, Anadolu Bulvarı’nın devamı olan ve ODTÜ’nün sınır bölgesinden kuzey-güney doğrultusunda geçen yol değil, Eskişehir Yoluna paralel olarak doğu-batı yönünde ODTÜ’nün içinden geçmesi istenen bir başka yoldur. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 2007'de plana koyduğu ve doğu-batı yönünde hemzemin olarak (yüzeyden) geçtiği için kampüsü ikiye bölecek olan Eskişehir Yolu’na paralel bu yol, Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Bu durum aynı toplantıda Sayın Bakan’a aktarılmıştır. Eskişehir Yoluna paralel olan yolun, ODTÜ’nün Koruma Amaçlı İmar Planı çalışmalarında da savunduğu gibi, hemzemin olarak (yüzeyden) değil bir tünel olarak yapılması Sayın Bakan tarafından da uygun görülmüştür. Bu ikinci yol Bakanlık onayına sunulan planda tünel olarak yer almıştır."

Bayraktar ile yapılan görüşmeden sonra, Anadolu Bulvarı’nın devamı olan yol ile ilgili bir plan değişikliğinin yapılmadığı vurgulanarak, basında yer alan ifadelerin, diğer yolla ilgili olduğunun düşünüldüğü kaydedildi.

Açıklamada, "Anadolu Bulvarı’nın devamı olan yolun, doğal çevre ile 100. Yıl-Çiğdem mahallelerinin sosyal dokusu ve fiziksel çevresi üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin yetkililer tarafından değerlendirilmesinin, bölge sakinleri ile görüşülmesinin ve mümkün olan proje iyileştirmelerinin sorunun çözümüne katkı sağlayacağını düşünüyoruz" değerlendirmesinde bulunuldu.

Son Güncelleme: Salı, 17 Eylül 2013 08:24

Gösterim: 1296

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı açılışı kapsamında Eryaman'daki Cahit Zarifoğlu İlkokulu'nu ziyaret etti. Bakan Avcı, tahtaya "2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı hayırlı olsun" yazarak imza attı.

Milli Eğitim Bakanı Avcı Eryaman'daMilli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Ankara Etimesgut Eryaman’daki Cahit Zarifoğlu İlkokul’nda düzenlenen 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılı açılış törenine katıldı.

Törene, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın yanı sıra, Bakan Yardımcısı Orhan Erdem, Müsteşar Yardımcıları Salih Çelik, Yusuf Büyük, bazı milletvekilleri, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Kamil Aydoğan, öğretmenler, öğrenciler ve yakınları katıldı.

Bakan Avcı'dan ilk mesaj ''kitap okuyun''

Bakan Avcı, törendeki konuşmasına yeni eğitim-öğretim yılının hayırlı olması temennisinde bulunarak başladı.

Bu eğitim-öğretim yılına yaklaşık 61 bin 600 kurumda, 550 bin derslikte 16 milyon öğrenci ve 870 bin öğretmenle başlandığını belirten Avcı, "Bu gerçekten de insanda büyük bir coşku ve heyecan oluşturan başlangıcın sadece çocuklarımızın geleceğe dönük umutlarını değil ailelerimizin umutlarını, eğitim camiasının umutlarını ve elbette ülkemizin geleceğe dönük umutlarını barındırdığını belirtmeliyim" diye konuştu.

Herkesin bu umut ve inançla dolu olarak yeni bir yıla başladığını ifade eden Avcı, şunları kaydetti:

"Ayrıca bu konuşmayı bu ülkenin yetiştirdiği güzel insanlardan, büyük şairlerden ama herşeyden önemlisi çocuk edebiyatının usta kalemlerinden biri olan Cahit Zarifoğlu'nun adını taşıyan bir okulda yapmaktan ayrıca mutluyum. Öyleyse sizlere bu eğitim-öğretim yılında ilk mesajım kitap okumanın hayatımızdaki önemi ve anlamı üzerine olsun. Tıpkı iyi bir okul gibi iyi bir kitabın da hayatınızda, kendinizi ifade etme tarzınızda ufkunuzun gelişmesi ve zihninizin özgürleşmesindeki etkilerini çok sonra fark edersiniz. Bu yüzden kitapları yanı başınızdan hiç eksik etmeyin ve okuma öğrenme arzunuzu, sevginizi hiç yitirmeyin."

Eğitim sisteminde yapılan düzenlemelere de değinen Bakan Avcı, "Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması, derslik yapımı, ücretsiz kitap uygulaması, taşımalı eğitim, pansiyon ve burs hizmetleri, her okula bilişim teknoloji sınıfları, internet erişimi gibi sayısız hizmet modeliyle sizlerin en güzel şekilde yetişmesi için elzem olan okul iklimini oluşturmanın gayreti içindeyiz" diye konuştu.

''Emniyet kemerini takmayı ihmal etmeyin''

Çocukların nitelikli eğitim alması kadar onların güvenliğinin de önemli olduğunu dile getiren Avcı, öğrencilerin okuldaki ve trafikteki can güvenliğinin sağlanmasının kendileri için büyük önem arz ettiğini söyledi.

Bu amaçla İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün de katılımıyla bir çalıştay düzenlendiğini hatırlatan Avcı, trafikteki tehlike ve risklere karşı özellikle temel eğitim öğrencilerinin güvenliğinin nasıl sağlanacağı konusunu derinlemesine ele aldıklarını anlattı.

Bakanlık olarak servislerin güvenliğini artırmak için servislere standart getirme üzerinde hassasiyetle durduklarını işaret eden Bakan Avcı, şöyle konuştu:

"Bu kapsamda servis şoförü ve rehber personeli eğitimlerinin en üst düzeye çıkarılması, araçların temiz, tertipli ve düzenli olması konularında farkındalığın artırılması, engelli öğrencilerimiz için uygun servisler ve görevli personel konusunda düzenlemeler yapılması başlıklarına azami önem veriyoruz. Öğrencilerimizden rica ediyorum, güvenliğiniz için emniyet kemerini takmayı ihmal etmeyin."

İlk ders zilini Bakan Avcı çaldı

Bir öğrenci ve velinin de konuştuğu tören sonrasında Bakan Avcı, Vali Yüksel, Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Aydoğan ve diğer törene katılanlar okulun merdivenlerine geçti. Bakan Avcı, yeni eğitim-öğretim yılının ilk ders zilini burada çalarak başlattı.

Ardından Bakan Avcı ve beraberindekiler sınıfları gezdi. Öğrenci, öğretmen ve velilerle kısa süre konuşan Avcı, öğrencilere Cahit Zarifoğlu'nun kitaplarını hediye etti. Sınıfta kendisine verilen çiçeği kabul eden Avcı, bu çiçeği daha çok öğretmenin hak ettiğini belirterek, öğrencilere çiçeği öğretmenlerine vermelerini söyledi.

Bakan Avcı, bir sınıfta tahtaya el yazısıyla ''2013-2014 eğitim-öğretim yılı hayırlı olsun'' diye yazdı.

Trafik güvenliği anlatıldı

Daha sonra okulun bahçesinde Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Güvenliği Platformu tarafından öğrenci servis kurallarının temsili gösterimi yapıldı. Velilere, öğrencilere yönelik ''Emniyet Kemeri Simülatörü'' uygulaması gerçekleştirildi.

Bakan Avcı da öğrencilerle birlikte ''kapılar açılmadan arabadan inmeyeceğim, emniyet kemerimizi takacağız, haraç hareket ederken yerimden kalkmayacağım'' gibi bazı kuralları söyledi. Üzerinde ''Yolculuk süresince şoförün dikkatini dağıtabilecek hareketlerden kaçınacağım'' yazılı afişi kaldıran Bakan Avcı, öğrencilerle fotoğraf çektirdi.

''Rutin bir emniyet uygulamasıdır''

Ardından Emniyet Kemeri Simülatörüne binen Avcı, emniyet kemerini taktı. O sırada bir gazetecinin, ''Makam arabınızda emniyet kemerlerinin takıldığı yerde toka var'' sözü üzerine Bakan Avcı, bütün servislerde emniyet kemerinin olduğunu ve kendi araçlarında da olduğunu belirterek, herkesin emniyet kemerini kullanması gerektiğini kaydetti.

> Milli Eğitim Bakanı Avcı’dan öğrencilere ilk ders

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı açılışı kapsamında Eryaman'daki Cahit Zarifoğlu İlkokulu'nu ziyaret etti. Bakan Avcı, tahtaya "2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı hayırlı olsun" yazarak imza attı.

Milli Eğitim Bakanı Avcı Eryaman'daMilli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Ankara Etimesgut Eryaman’daki Cahit Zarifoğlu İlkokul’nda düzenlenen 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılı açılış törenine katıldı.

Törene, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın yanı sıra, Bakan Yardımcısı Orhan Erdem, Müsteşar Yardımcıları Salih Çelik, Yusuf Büyük, bazı milletvekilleri, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Kamil Aydoğan, öğretmenler, öğrenciler ve yakınları katıldı.

Bakan Avcı'dan ilk mesaj ''kitap okuyun''

Bakan Avcı, törendeki konuşmasına yeni eğitim-öğretim yılının hayırlı olması temennisinde bulunarak başladı.

Bu eğitim-öğretim yılına yaklaşık 61 bin 600 kurumda, 550 bin derslikte 16 milyon öğrenci ve 870 bin öğretmenle başlandığını belirten Avcı, "Bu gerçekten de insanda büyük bir coşku ve heyecan oluşturan başlangıcın sadece çocuklarımızın geleceğe dönük umutlarını değil ailelerimizin umutlarını, eğitim camiasının umutlarını ve elbette ülkemizin geleceğe dönük umutlarını barındırdığını belirtmeliyim" diye konuştu.

Herkesin bu umut ve inançla dolu olarak yeni bir yıla başladığını ifade eden Avcı, şunları kaydetti:

"Ayrıca bu konuşmayı bu ülkenin yetiştirdiği güzel insanlardan, büyük şairlerden ama herşeyden önemlisi çocuk edebiyatının usta kalemlerinden biri olan Cahit Zarifoğlu'nun adını taşıyan bir okulda yapmaktan ayrıca mutluyum. Öyleyse sizlere bu eğitim-öğretim yılında ilk mesajım kitap okumanın hayatımızdaki önemi ve anlamı üzerine olsun. Tıpkı iyi bir okul gibi iyi bir kitabın da hayatınızda, kendinizi ifade etme tarzınızda ufkunuzun gelişmesi ve zihninizin özgürleşmesindeki etkilerini çok sonra fark edersiniz. Bu yüzden kitapları yanı başınızdan hiç eksik etmeyin ve okuma öğrenme arzunuzu, sevginizi hiç yitirmeyin."

Eğitim sisteminde yapılan düzenlemelere de değinen Bakan Avcı, "Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması, derslik yapımı, ücretsiz kitap uygulaması, taşımalı eğitim, pansiyon ve burs hizmetleri, her okula bilişim teknoloji sınıfları, internet erişimi gibi sayısız hizmet modeliyle sizlerin en güzel şekilde yetişmesi için elzem olan okul iklimini oluşturmanın gayreti içindeyiz" diye konuştu.

''Emniyet kemerini takmayı ihmal etmeyin''

Çocukların nitelikli eğitim alması kadar onların güvenliğinin de önemli olduğunu dile getiren Avcı, öğrencilerin okuldaki ve trafikteki can güvenliğinin sağlanmasının kendileri için büyük önem arz ettiğini söyledi.

Bu amaçla İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün de katılımıyla bir çalıştay düzenlendiğini hatırlatan Avcı, trafikteki tehlike ve risklere karşı özellikle temel eğitim öğrencilerinin güvenliğinin nasıl sağlanacağı konusunu derinlemesine ele aldıklarını anlattı.

Bakanlık olarak servislerin güvenliğini artırmak için servislere standart getirme üzerinde hassasiyetle durduklarını işaret eden Bakan Avcı, şöyle konuştu:

"Bu kapsamda servis şoförü ve rehber personeli eğitimlerinin en üst düzeye çıkarılması, araçların temiz, tertipli ve düzenli olması konularında farkındalığın artırılması, engelli öğrencilerimiz için uygun servisler ve görevli personel konusunda düzenlemeler yapılması başlıklarına azami önem veriyoruz. Öğrencilerimizden rica ediyorum, güvenliğiniz için emniyet kemerini takmayı ihmal etmeyin."

İlk ders zilini Bakan Avcı çaldı

Bir öğrenci ve velinin de konuştuğu tören sonrasında Bakan Avcı, Vali Yüksel, Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Aydoğan ve diğer törene katılanlar okulun merdivenlerine geçti. Bakan Avcı, yeni eğitim-öğretim yılının ilk ders zilini burada çalarak başlattı.

Ardından Bakan Avcı ve beraberindekiler sınıfları gezdi. Öğrenci, öğretmen ve velilerle kısa süre konuşan Avcı, öğrencilere Cahit Zarifoğlu'nun kitaplarını hediye etti. Sınıfta kendisine verilen çiçeği kabul eden Avcı, bu çiçeği daha çok öğretmenin hak ettiğini belirterek, öğrencilere çiçeği öğretmenlerine vermelerini söyledi.

Bakan Avcı, bir sınıfta tahtaya el yazısıyla ''2013-2014 eğitim-öğretim yılı hayırlı olsun'' diye yazdı.

Trafik güvenliği anlatıldı

Daha sonra okulun bahçesinde Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Güvenliği Platformu tarafından öğrenci servis kurallarının temsili gösterimi yapıldı. Velilere, öğrencilere yönelik ''Emniyet Kemeri Simülatörü'' uygulaması gerçekleştirildi.

Bakan Avcı da öğrencilerle birlikte ''kapılar açılmadan arabadan inmeyeceğim, emniyet kemerimizi takacağız, haraç hareket ederken yerimden kalkmayacağım'' gibi bazı kuralları söyledi. Üzerinde ''Yolculuk süresince şoförün dikkatini dağıtabilecek hareketlerden kaçınacağım'' yazılı afişi kaldıran Bakan Avcı, öğrencilerle fotoğraf çektirdi.

''Rutin bir emniyet uygulamasıdır''

Ardından Emniyet Kemeri Simülatörüne binen Avcı, emniyet kemerini taktı. O sırada bir gazetecinin, ''Makam arabınızda emniyet kemerlerinin takıldığı yerde toka var'' sözü üzerine Bakan Avcı, bütün servislerde emniyet kemerinin olduğunu ve kendi araçlarında da olduğunu belirterek, herkesin emniyet kemerini kullanması gerektiğini kaydetti.

Son Güncelleme: Pazartesi, 16 Eylül 2013 14:46

Gösterim: 1710

Milli Eğitim Bakanlığı, tek dersten başarısızlığı nedeniyle mezun olamayan lise son sınıf öğrencilerine tek ders sınavına girme hakkı getirdi.

lise tek ders sınavıMilli Eğitim Bakanlığı (MEB), tek dersten başarısızlığı nedeniyle mezun olamayan lise son sınıf öğrencilerine tek ders sınavına girme hakkı getirdi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı imzasıyla yayımlanan ''tek ders sınavı'' konulu genelgede, ortaöğretim kurumlarının 2012-2013 eğitim öğretim yılı sürecinde gerçekleştirilen ölçme ve değerlendirme uygulamaları sonucunda az sayıda da olsa son sınıf öğrencisinin tek dersten başarısızlıkları nedeniyle mezun olamadıklarının tespit edildiği belirtildi.

Tek dersten başarısızlığı nedeniyle ortaöğretim kurumlarından mezun olamayan son sınıf öğrencilerinin, başarısız olduğu dersin hangi sınıfa ait olduğuna bakılmaksızın valiliklerce belirlenecek tarihlerde, tek ders sınavına alınmaları kararlaştırıldı.

 



> Lise son sınıflara tek ders sınavı hakkı

Milli Eğitim Bakanlığı, tek dersten başarısızlığı nedeniyle mezun olamayan lise son sınıf öğrencilerine tek ders sınavına girme hakkı getirdi.

lise tek ders sınavıMilli Eğitim Bakanlığı (MEB), tek dersten başarısızlığı nedeniyle mezun olamayan lise son sınıf öğrencilerine tek ders sınavına girme hakkı getirdi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı imzasıyla yayımlanan ''tek ders sınavı'' konulu genelgede, ortaöğretim kurumlarının 2012-2013 eğitim öğretim yılı sürecinde gerçekleştirilen ölçme ve değerlendirme uygulamaları sonucunda az sayıda da olsa son sınıf öğrencisinin tek dersten başarısızlıkları nedeniyle mezun olamadıklarının tespit edildiği belirtildi.

Tek dersten başarısızlığı nedeniyle ortaöğretim kurumlarından mezun olamayan son sınıf öğrencilerinin, başarısız olduğu dersin hangi sınıfa ait olduğuna bakılmaksızın valiliklerce belirlenecek tarihlerde, tek ders sınavına alınmaları kararlaştırıldı.

 



Son Güncelleme: Pazartesi, 16 Eylül 2013 15:00

Gösterim: 1538

Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) yerine getirilen yeni sistem “doğruların yanlışları götürdüğü bir sınav sistemi” olacak.

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin, Star Gazetesi’nde yeni ortaöğretime geçiş sistemi ile ilgili merak edilenleri yazdı.

MEB Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin, çok tartışılan yeni sistemi uzun vadede her çocuğun farklı yönlerini bulup çıkarmayı hedefleyen bir sistem olarak tarif ediyor ve amacımız “her çocuğa bir Ishaan gözüyle bakabilmek” diyor.

Aamir Khan’nın, Taare Zamaeen Par yani “Her Çocuk Özeldir” filmini izlendiniz mi, bilmiyorum. Eğitimle ilgilenen herkese tavsiye ettiğim bir filmdir. Ailesi ve öğretmenleri tarafından “tembel, sorumsuz ve hayalperest” olmakla eleştirilen, Küçük Ishaan’ın okula yeni gelen resim öğretmeninin ilgisiyle hayatının nasıl değiştiğini anlatıyor. Tıpkı bugünlerde ülkemizde tartıştığımız ve çözüm üretmeye çalıştığımız ezberci eğitimin mağdur ettiği bir çocuğun hikayesi. Yıllarca İngiliz sömürgesi altında kalan ve genç beyinleri ezberci bir eğitim sistemi ile bastırmak isteyenlerin ürettiği eğitim sistemini eleştiren bir film. Çocukları duygularından ve hislerinden soyutlayıp, sorgulamadan sadece ezberlemeye iten bir eğitim sistemine yönelik eleştirinin hikayesi. Filmin en can alıcı repliklerinden birisi filmin küçük kahramanı Ishaan’ın ağzından çıkan şu sözlerdir: “Gördüğüm şey, hissettiğim şey ve görmediklerimiz de hissetmediklerimizdir... ama bazen, gördüklerimiz aslında öyle değildir ve asıl görmediklerimiz öyledir...”

Neden Küçük Ishaan?

Türkiye’deki eğitim sistemine yönelik en ciddi eleştirimiz aslında tam da Ishaan’nın bu cümlesinde gizli: Bütün çocukları tek tip/aynı/benzer olarak ele alıp, hepsini aynı sürece tabi tutmak. Onların neyi gördüklerini, neyi anladıklarını ve neyi hissettiklerini bilmeden total bir kararla hepsini aynı biçimde değerlendirmek. Bugünlerde çokça tartıştığımız ve aşağıda ayrıntılandırmaya çalışacağımız düzenlemelerin temel mantığı uzun vadede Ishaan’ların farkına varmak, her çocuğa bir Ishaan gözüyle bakabilmeyi ve değerlendirebilmeyi sağlamak.

Aslında eğitimle ilgilenen herkesin üzerinde üç aşağı beş yukarı uzlaştığı bir eleştiridir bu. Aynı zamanda modernleşme sürecinin başladığı 19. yüzyılın ana sıkıntılarından birisidir.

Bu minvalde, ülkemizde de eğitim alanına ilişkin olarak üzerinde en çok tartışılan hususlardan biri ‘bütün çocukları aynı şeyi görmeye, hissetmeye zorlayan ve telafisi olmayan, neredeyse çocuklarımızın bütün hayatlarını bir doksan dakikaya sığdırmaya icbar eden çoktan seçmeli merkezi sınavlardır. Geçtiğimiz yıl Sayın Başbakanımız bu eleştiri ile bağlantılı olarak, çocukların sınavsız bir biçimde, kendi yetenek ve eğilimlerine göre bir üst eğitim sürecine devam edeceği bir yerleştirme sisteminin hayalini kurduğunu söylemiş ve kamuoyunda SBS olarak bilinen sınavların artık yapılmaması gerektiğini dillendirmişti. Mevcut yapıda ilkokula başlayan çocuklarımız okuma yazmaya başlamadan önce test sınavları ve test mantığı üzerinde egzersiz yapmaya başlıyor. Milli Eğitim Bakanlığı olarak, bu yazının konusu olmayan diğer politika süreçleri bir yana, uzun vadede merkezi sistem sınavlarının olmadığı ve çocukların bireysel yetenek ve eğilimlerine göre eğitim alabildiği bir yapıyı hayata geçirmek için önemli bir adım attık. Kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri olan bir yerleştirme sürecini geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaştık.

Sürecin uzun vadeli hedefi ‘her çocuğu kendi özgünlüğü ve özelliği içinde kabul etmek, kendi yetenek ve eğilimlerine göre orta ve yüksek öğretime yönlendirebilmek’. Bu amaçla, eğitim müfredatından ders programlarına kadar, bütün eğitim sürecinin sivil toplumla ilişkilendirilmesini mümkün kılacak bir dizi politika aracı belirlendi. Bu araçlar, ölçülebilirliği ve objektifliği tesis edildikçe hayata geçirilecek. Orta vadede ise test sınavlar yerine açık uçlu sınavların yapıldığı ve FATİH projesi kapsamında dağıtılan tabletlerin daha aktif kullanıldığı

Bir yerleştirme süreci hayata geçirilecek.

Kısa vadeli uygulama ve amaçlar bakımındansa aşağıda ayrıntılarını paylaşacağım bir düzenleme önümüzdeki eğitim öğretim yılından itibaren hayata geçirilecek.

Bu kapsamda en temel varsayımımız ‘çocuklarımızın eğitim öğretim süreci içindeki sınavlarının sayısını mümkün olduğunca azaltmak, orta öğretime geçişte uygulanan ilave sınav/sınavları tamamen ortadan kaldırmak, okula alternatif olarak ortaya çıkan eğitim kurumlarını işlevsizleştirmek ve çocuğun sanatsal/sportif/sosyal/kültürel etkinliklere zaman ayırmasını sağlamak’. Dolayısıyla öngördüğümüz en temel husus, önümüzdeki eğitim öğretim yılında çocuklarımızın ilave bir sınava girmemesi ve eğitim öğretim süreci içinde zaten yeter sayıda mevcut olan sınav sonuçlarının yerleştirmeye esas alınması. Bu noktada, kamuoyunun en çok rahatsız olacağı husus ise, okullar arasındaki not ve değerlendirme farklılaşması. Haklı endişelere dayanan bu durumu ortadan kaldırmak için de, çocuklarımızın okullarda girdiği sınavlardan birini ortak sınav haline dönüştürüp, değerlendirmeye esas almayı planladık.

Neler değişiyor

Aslında geçtiğimiz yılla kıyaslandığında öğrencilerimizin, velilerimizin ve kamuoyunun kafasını karıştıracak, endişeye sevk edecek hiç bir değişiklik yok. Değişen tek şey, artık SBS ya da başka bir isimle adlandıracağımız yeni bir sınavın olmaması. Bu yıl çocuklarımız ilave bir sınava girmeyecekler.

Öğrencilerin okul başarı notlarının hesaplanması, okuldaki ders ağırlıkları, ders saatleri, geçtiğimiz yıl merkezi yapılan sınavla bu yıldan itibaren yazılıları ortak yapılacak sınavlardan elde edilen notların ağırlıkları, bu notların elde edildiği derslerin ağırlıkları ve benzeri konularda geçtiğimiz yıllara kıyasla hiç ama hiç bir değişiklik yok.

Değişen tek şey, bu yıl ilave bir sınavın olmaması, bunun yerine öğrencilerimizin normal ders döneminde girdiği sınavlardan birer tanesinin ortak sorularla yapılacak olması.

Sistem nasıl işleyecek

Sistemin işleyişi de oldukça basit. Çocuklarımız 16 Eylül tarihi itibariyle okullarına başlayacaklar. Normal ders süreci devam edecek. Bilindiği üzere aldıkları derslere göre bazı derslerden iki, bazı derslerden de üç yazılı yoklamaya tabi tutuluyor çocuklarımız. Üç yazılısı olan derslerden birincisi öğretmenlerimiz tarafından normal olarak gerçekleştirilecek. Bu derslerin ikinci yazılıları ile iki yazılısı olan derslerin birinci yazılıları farklı bir biçimde uygulanacak. Okullardaki müfredat takvimine göre bunun tahmini tarihi Kasım ayı sonu. Bu tarihte tüm Türkiye genelinde altı temel derse ait (Türkçe, Fen Bilgisi, Matematik, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Yabancı Dil, TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük) sınavlara ilişkin sorular Bakanlığımızca hazırlanacak, okullara gönderilecek ve sınav gerçekleştirilecek.

Sınavın uygulanma zamanı ve biçimi ile gerçekleştirildiği mekan açısından çocuklarımıza ilave bir stres getirmemesine azami gayret gösterdik. Bu çerçevede, çocuklarımız tıpkı diğer günlerde olduğu gibi sabah kalkacak, yine diğer günlerde olduğu gibi servisine binecek ve yine diğer günlerde olduğu gibi kendi okuluna gidip, sırasına oturacak. Normal okul takvimi kapsamındaki dersinin sınavını bekleyecek. Sınavlarda, öğretmenlerimizin elektronik ortamda Bakanlığımıza aktardıkları soru havuzundan seçilmiş sorulardan oluşan sınav kitapçıkları kullanılacak. Öğrencilerimiz açısından buradaki tek fark, kendi öğretmenlerinin eşliğinde değil, başka bir öğretmenin gözetiminde sınavlara girecek olmaları.

Sınavların iki günde gerçekleştirilmesini planlıyoruz. İki günde üçer adet sınava girecek çocuklarımız. Her bir dersin sınav kitapçıklarını ayrı ayrı basmayı ve her bir sınavın arasında çocuklarımızın küçük bir teneffüs yapmasını arzu ediyoruz. Tıpkı diğer okul günlerinde olduğu gibi. Öğrencilerimiz sınava girecek, 20 soruluk kitapçığını alacak, cevaplayacak, kitapçık ve cevap anahtarını teslim edecek, ardından bir süre dinlenecek. İhtiyaçlarını giderecek, belki sınavı yorumlayacak, dinlenecek. Makul bir dinlenme sürecinin sonunda ikinci sınav için yeniden sınıfındaki yerini alacak ve ikinci ders için soru kitapçığını alıp cevaplandıracak.

Bu süreci bu kadar ayrıntılandırma sebebim, çocuklarımıza ilave stres getirecek hiç bir değişikliğin olmadığının altını çizmek.

Değerlendirme nasıl olacak

Değerlendirmeye ilişkin hesaplama da oldukça basit. Çocuğun okul notlarının akademik ortalaması hesap edilecek. Tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi, bu akademik ortalamanın yüzde 30’u alınacak, üstüne ortak sınavlara konu edilen derslerdeki ortalamanın yüzde 70’i ilave edilerek çocuğun orta öğretim kurumuna yerleştirmede esas alınacak puanı elde edilmiş olacak. Bu hesaplama ve yerleştirme yönteminde bu yıla kadar uygulananlardan farklı hiçbir husus yok. Yani geçen yıl SBS’de elde edilen puanın yerine bu yıl ortak sınavlarda elde edilen notların ortalaması koyulacak sadece. Değişen tek şey yeni bir sınavın olmaması, çocuğa zaten okulda uygulanan sınavlardan bir tanesinin tüm Türkiye genelinde ortak uygulanarak, objektifliğinin sağlanması ve yerleştirmede kullanılmasıdır.

Yeni dönemde belki değişen en güzel şeylerden biri, anne baba olarak hepimizin yaşadığı “ya bir şey olur da çocuğum sınava giremezse” endişesini ortadan kaldıracak telafi sınavının hayata geçirilmesidir. Hepimiz sınavdan 15-20 gün önce çocuklarımızı cam fanusların içine yerleştiriyorduk ve hasta olmaması için çaba sarfederken, onu yeni bir stresin içine sokuyorduk. Yeni dönemde ise artık böyle bir endişeye mahal kalmayacak. Normal zamanda sınava giremeyen ve mazereti olan bütün çocuklarımız makul bir süre içinde telafi sınavlarına girecekler. Bunun da sınav stresini azaltacak önemli bir tedbir olduğu aşikar. Sınav stresi açısından aldığımız bir diğer önlem çocukları sınav esnasında en çok tedirgin eden yanlış yaparsam endişesini ortadan kaldırmak. Bunun önüne geçmek için ise “dört yanlış bir doğruyu götürür” diye klişeleşen uygulamadan vaz geçmek. Yeni yerleştirme sürecinde artık böyle bir uygulama olmayacak.

Aslında hayata geçirmeye çalıştığımız şey, uzun vadeli bir program. Her yıl Milli Eğitim Bakanlığı kendi kapasitesi oranında, yerleştirme sürecinin ana mantığını değiştirmemek koşuluyla, eleştiri ve endişeleri ortadan kaldıracak küçük ilaveler yapacak. Örneğin önümüzdeki yıl, ortak sınava konu olan bazı derslerin sınavlarını açık uçlu ve klasik sistemle yapmayı tasarlıyoruz. Objektif değerlendirme yapmamızı sağlayacak yeterlilikte ölçme- değerlendirme uzmanı ve ekibi oluşturabilirsek bunu hayata geçireceğiz.

Ama uzun vadede temel hedefimiz, çocuklarımızı yeteneklerine göre ortaöğretim kurumlarına yerleştirme sürecini hayata geçirmek. Bütün çocuklarımızın bir enstrüman çalabilmesini, bir sanat dalı ile ciddi biçimde ilgilenmesini, bir spor dalı ile ilgili altyapısını oluşturmasını ve sosyal bir birey olarak yetişmesini sağlamak istiyoruz. Bu niteliklerine göre de orta ve hatta yükseköğretim kurumlarına yerleştirilmesini arzu ediyoruz. Temel mantığımız ise, kuşkusuz “her çocuk özeldir.”

> Doğruların yanlışları götürdüğü yeni sistemi anlattı

Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) yerine getirilen yeni sistem “doğruların yanlışları götürdüğü bir sınav sistemi” olacak.

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin, Star Gazetesi’nde yeni ortaöğretime geçiş sistemi ile ilgili merak edilenleri yazdı.

MEB Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin, çok tartışılan yeni sistemi uzun vadede her çocuğun farklı yönlerini bulup çıkarmayı hedefleyen bir sistem olarak tarif ediyor ve amacımız “her çocuğa bir Ishaan gözüyle bakabilmek” diyor.

Aamir Khan’nın, Taare Zamaeen Par yani “Her Çocuk Özeldir” filmini izlendiniz mi, bilmiyorum. Eğitimle ilgilenen herkese tavsiye ettiğim bir filmdir. Ailesi ve öğretmenleri tarafından “tembel, sorumsuz ve hayalperest” olmakla eleştirilen, Küçük Ishaan’ın okula yeni gelen resim öğretmeninin ilgisiyle hayatının nasıl değiştiğini anlatıyor. Tıpkı bugünlerde ülkemizde tartıştığımız ve çözüm üretmeye çalıştığımız ezberci eğitimin mağdur ettiği bir çocuğun hikayesi. Yıllarca İngiliz sömürgesi altında kalan ve genç beyinleri ezberci bir eğitim sistemi ile bastırmak isteyenlerin ürettiği eğitim sistemini eleştiren bir film. Çocukları duygularından ve hislerinden soyutlayıp, sorgulamadan sadece ezberlemeye iten bir eğitim sistemine yönelik eleştirinin hikayesi. Filmin en can alıcı repliklerinden birisi filmin küçük kahramanı Ishaan’ın ağzından çıkan şu sözlerdir: “Gördüğüm şey, hissettiğim şey ve görmediklerimiz de hissetmediklerimizdir... ama bazen, gördüklerimiz aslında öyle değildir ve asıl görmediklerimiz öyledir...”

Neden Küçük Ishaan?

Türkiye’deki eğitim sistemine yönelik en ciddi eleştirimiz aslında tam da Ishaan’nın bu cümlesinde gizli: Bütün çocukları tek tip/aynı/benzer olarak ele alıp, hepsini aynı sürece tabi tutmak. Onların neyi gördüklerini, neyi anladıklarını ve neyi hissettiklerini bilmeden total bir kararla hepsini aynı biçimde değerlendirmek. Bugünlerde çokça tartıştığımız ve aşağıda ayrıntılandırmaya çalışacağımız düzenlemelerin temel mantığı uzun vadede Ishaan’ların farkına varmak, her çocuğa bir Ishaan gözüyle bakabilmeyi ve değerlendirebilmeyi sağlamak.

Aslında eğitimle ilgilenen herkesin üzerinde üç aşağı beş yukarı uzlaştığı bir eleştiridir bu. Aynı zamanda modernleşme sürecinin başladığı 19. yüzyılın ana sıkıntılarından birisidir.

Bu minvalde, ülkemizde de eğitim alanına ilişkin olarak üzerinde en çok tartışılan hususlardan biri ‘bütün çocukları aynı şeyi görmeye, hissetmeye zorlayan ve telafisi olmayan, neredeyse çocuklarımızın bütün hayatlarını bir doksan dakikaya sığdırmaya icbar eden çoktan seçmeli merkezi sınavlardır. Geçtiğimiz yıl Sayın Başbakanımız bu eleştiri ile bağlantılı olarak, çocukların sınavsız bir biçimde, kendi yetenek ve eğilimlerine göre bir üst eğitim sürecine devam edeceği bir yerleştirme sisteminin hayalini kurduğunu söylemiş ve kamuoyunda SBS olarak bilinen sınavların artık yapılmaması gerektiğini dillendirmişti. Mevcut yapıda ilkokula başlayan çocuklarımız okuma yazmaya başlamadan önce test sınavları ve test mantığı üzerinde egzersiz yapmaya başlıyor. Milli Eğitim Bakanlığı olarak, bu yazının konusu olmayan diğer politika süreçleri bir yana, uzun vadede merkezi sistem sınavlarının olmadığı ve çocukların bireysel yetenek ve eğilimlerine göre eğitim alabildiği bir yapıyı hayata geçirmek için önemli bir adım attık. Kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri olan bir yerleştirme sürecini geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaştık.

Sürecin uzun vadeli hedefi ‘her çocuğu kendi özgünlüğü ve özelliği içinde kabul etmek, kendi yetenek ve eğilimlerine göre orta ve yüksek öğretime yönlendirebilmek’. Bu amaçla, eğitim müfredatından ders programlarına kadar, bütün eğitim sürecinin sivil toplumla ilişkilendirilmesini mümkün kılacak bir dizi politika aracı belirlendi. Bu araçlar, ölçülebilirliği ve objektifliği tesis edildikçe hayata geçirilecek. Orta vadede ise test sınavlar yerine açık uçlu sınavların yapıldığı ve FATİH projesi kapsamında dağıtılan tabletlerin daha aktif kullanıldığı

Bir yerleştirme süreci hayata geçirilecek.

Kısa vadeli uygulama ve amaçlar bakımındansa aşağıda ayrıntılarını paylaşacağım bir düzenleme önümüzdeki eğitim öğretim yılından itibaren hayata geçirilecek.

Bu kapsamda en temel varsayımımız ‘çocuklarımızın eğitim öğretim süreci içindeki sınavlarının sayısını mümkün olduğunca azaltmak, orta öğretime geçişte uygulanan ilave sınav/sınavları tamamen ortadan kaldırmak, okula alternatif olarak ortaya çıkan eğitim kurumlarını işlevsizleştirmek ve çocuğun sanatsal/sportif/sosyal/kültürel etkinliklere zaman ayırmasını sağlamak’. Dolayısıyla öngördüğümüz en temel husus, önümüzdeki eğitim öğretim yılında çocuklarımızın ilave bir sınava girmemesi ve eğitim öğretim süreci içinde zaten yeter sayıda mevcut olan sınav sonuçlarının yerleştirmeye esas alınması. Bu noktada, kamuoyunun en çok rahatsız olacağı husus ise, okullar arasındaki not ve değerlendirme farklılaşması. Haklı endişelere dayanan bu durumu ortadan kaldırmak için de, çocuklarımızın okullarda girdiği sınavlardan birini ortak sınav haline dönüştürüp, değerlendirmeye esas almayı planladık.

Neler değişiyor

Aslında geçtiğimiz yılla kıyaslandığında öğrencilerimizin, velilerimizin ve kamuoyunun kafasını karıştıracak, endişeye sevk edecek hiç bir değişiklik yok. Değişen tek şey, artık SBS ya da başka bir isimle adlandıracağımız yeni bir sınavın olmaması. Bu yıl çocuklarımız ilave bir sınava girmeyecekler.

Öğrencilerin okul başarı notlarının hesaplanması, okuldaki ders ağırlıkları, ders saatleri, geçtiğimiz yıl merkezi yapılan sınavla bu yıldan itibaren yazılıları ortak yapılacak sınavlardan elde edilen notların ağırlıkları, bu notların elde edildiği derslerin ağırlıkları ve benzeri konularda geçtiğimiz yıllara kıyasla hiç ama hiç bir değişiklik yok.

Değişen tek şey, bu yıl ilave bir sınavın olmaması, bunun yerine öğrencilerimizin normal ders döneminde girdiği sınavlardan birer tanesinin ortak sorularla yapılacak olması.

Sistem nasıl işleyecek

Sistemin işleyişi de oldukça basit. Çocuklarımız 16 Eylül tarihi itibariyle okullarına başlayacaklar. Normal ders süreci devam edecek. Bilindiği üzere aldıkları derslere göre bazı derslerden iki, bazı derslerden de üç yazılı yoklamaya tabi tutuluyor çocuklarımız. Üç yazılısı olan derslerden birincisi öğretmenlerimiz tarafından normal olarak gerçekleştirilecek. Bu derslerin ikinci yazılıları ile iki yazılısı olan derslerin birinci yazılıları farklı bir biçimde uygulanacak. Okullardaki müfredat takvimine göre bunun tahmini tarihi Kasım ayı sonu. Bu tarihte tüm Türkiye genelinde altı temel derse ait (Türkçe, Fen Bilgisi, Matematik, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Yabancı Dil, TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük) sınavlara ilişkin sorular Bakanlığımızca hazırlanacak, okullara gönderilecek ve sınav gerçekleştirilecek.

Sınavın uygulanma zamanı ve biçimi ile gerçekleştirildiği mekan açısından çocuklarımıza ilave bir stres getirmemesine azami gayret gösterdik. Bu çerçevede, çocuklarımız tıpkı diğer günlerde olduğu gibi sabah kalkacak, yine diğer günlerde olduğu gibi servisine binecek ve yine diğer günlerde olduğu gibi kendi okuluna gidip, sırasına oturacak. Normal okul takvimi kapsamındaki dersinin sınavını bekleyecek. Sınavlarda, öğretmenlerimizin elektronik ortamda Bakanlığımıza aktardıkları soru havuzundan seçilmiş sorulardan oluşan sınav kitapçıkları kullanılacak. Öğrencilerimiz açısından buradaki tek fark, kendi öğretmenlerinin eşliğinde değil, başka bir öğretmenin gözetiminde sınavlara girecek olmaları.

Sınavların iki günde gerçekleştirilmesini planlıyoruz. İki günde üçer adet sınava girecek çocuklarımız. Her bir dersin sınav kitapçıklarını ayrı ayrı basmayı ve her bir sınavın arasında çocuklarımızın küçük bir teneffüs yapmasını arzu ediyoruz. Tıpkı diğer okul günlerinde olduğu gibi. Öğrencilerimiz sınava girecek, 20 soruluk kitapçığını alacak, cevaplayacak, kitapçık ve cevap anahtarını teslim edecek, ardından bir süre dinlenecek. İhtiyaçlarını giderecek, belki sınavı yorumlayacak, dinlenecek. Makul bir dinlenme sürecinin sonunda ikinci sınav için yeniden sınıfındaki yerini alacak ve ikinci ders için soru kitapçığını alıp cevaplandıracak.

Bu süreci bu kadar ayrıntılandırma sebebim, çocuklarımıza ilave stres getirecek hiç bir değişikliğin olmadığının altını çizmek.

Değerlendirme nasıl olacak

Değerlendirmeye ilişkin hesaplama da oldukça basit. Çocuğun okul notlarının akademik ortalaması hesap edilecek. Tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi, bu akademik ortalamanın yüzde 30’u alınacak, üstüne ortak sınavlara konu edilen derslerdeki ortalamanın yüzde 70’i ilave edilerek çocuğun orta öğretim kurumuna yerleştirmede esas alınacak puanı elde edilmiş olacak. Bu hesaplama ve yerleştirme yönteminde bu yıla kadar uygulananlardan farklı hiçbir husus yok. Yani geçen yıl SBS’de elde edilen puanın yerine bu yıl ortak sınavlarda elde edilen notların ortalaması koyulacak sadece. Değişen tek şey yeni bir sınavın olmaması, çocuğa zaten okulda uygulanan sınavlardan bir tanesinin tüm Türkiye genelinde ortak uygulanarak, objektifliğinin sağlanması ve yerleştirmede kullanılmasıdır.

Yeni dönemde belki değişen en güzel şeylerden biri, anne baba olarak hepimizin yaşadığı “ya bir şey olur da çocuğum sınava giremezse” endişesini ortadan kaldıracak telafi sınavının hayata geçirilmesidir. Hepimiz sınavdan 15-20 gün önce çocuklarımızı cam fanusların içine yerleştiriyorduk ve hasta olmaması için çaba sarfederken, onu yeni bir stresin içine sokuyorduk. Yeni dönemde ise artık böyle bir endişeye mahal kalmayacak. Normal zamanda sınava giremeyen ve mazereti olan bütün çocuklarımız makul bir süre içinde telafi sınavlarına girecekler. Bunun da sınav stresini azaltacak önemli bir tedbir olduğu aşikar. Sınav stresi açısından aldığımız bir diğer önlem çocukları sınav esnasında en çok tedirgin eden yanlış yaparsam endişesini ortadan kaldırmak. Bunun önüne geçmek için ise “dört yanlış bir doğruyu götürür” diye klişeleşen uygulamadan vaz geçmek. Yeni yerleştirme sürecinde artık böyle bir uygulama olmayacak.

Aslında hayata geçirmeye çalıştığımız şey, uzun vadeli bir program. Her yıl Milli Eğitim Bakanlığı kendi kapasitesi oranında, yerleştirme sürecinin ana mantığını değiştirmemek koşuluyla, eleştiri ve endişeleri ortadan kaldıracak küçük ilaveler yapacak. Örneğin önümüzdeki yıl, ortak sınava konu olan bazı derslerin sınavlarını açık uçlu ve klasik sistemle yapmayı tasarlıyoruz. Objektif değerlendirme yapmamızı sağlayacak yeterlilikte ölçme- değerlendirme uzmanı ve ekibi oluşturabilirsek bunu hayata geçireceğiz.

Ama uzun vadede temel hedefimiz, çocuklarımızı yeteneklerine göre ortaöğretim kurumlarına yerleştirme sürecini hayata geçirmek. Bütün çocuklarımızın bir enstrüman çalabilmesini, bir sanat dalı ile ciddi biçimde ilgilenmesini, bir spor dalı ile ilgili altyapısını oluşturmasını ve sosyal bir birey olarak yetişmesini sağlamak istiyoruz. Bu niteliklerine göre de orta ve hatta yükseköğretim kurumlarına yerleştirilmesini arzu ediyoruz. Temel mantığımız ise, kuşkusuz “her çocuk özeldir.”

Son Güncelleme: Pazartesi, 16 Eylül 2013 14:24

Gösterim: 1984


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.