Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Uzun yıllar TED Genel Müdürü olarak görev yapan, eğitim dünyasının yakından tanıdığı Sevinç Atabay, İYİ Parti’de siyasete atıldı.

sevinc_atabayTED Genel Müdürlüğü görevini kısa bir süre önce bırakan Eğitimci Sevinç Atabay, İYİ Parti Eğitim Politikaları Başkanı oldu.

> Sevinç Atabay, siyasete atıldı

Uzun yıllar TED Genel Müdürü olarak görev yapan, eğitim dünyasının yakından tanıdığı Sevinç Atabay, İYİ Parti’de siyasete atıldı.

sevinc_atabayTED Genel Müdürlüğü görevini kısa bir süre önce bırakan Eğitimci Sevinç Atabay, İYİ Parti Eğitim Politikaları Başkanı oldu.

Son Güncelleme: Perşembe, 31 Mart 2022 12:36

Gösterim: 3502

Hami Koç – Eğitimci / Sosyolog / ÖZKURBİR Yönetim Kurulu Üyesi

hami_kocBütün dünya iki yıldır kovit salgını ve salgının getirdiği yıkımlar ve problemlerle uğraşmaya devam ediyor. Salgınla beraber eğitim/öğretim kurumlarında uygulanan eylem planları ve yaptırımlar, sadece öğrenciler için değil toplumun bütün kesimlerinde faydadan ziyade büyük sıkıntılar bırakarak tarihteki yerini aldı. Çok şükür ki geçtiğimiz yılın Eylül ayından itibaren Millî Eğitim Bakanlığımız net ve iradeli duruşuyla yüze eğitimin yapılmasında taviz verilmedi ve hiç ara verilmeden bütün eğitim-öğretim kurumları öğrencilerine kapılarını açık tuttu. 
Geçtiğimiz aylarda zaman zaman yüz yüze eğitime ara verilmesi, hibrit eğitim uygulaması gibi teklifler, konuşmalar, düşünceler kamuoyunda konuşuldu... Bu sütundan yazılarımı takip edenler çok iyi bilir ki, sürecin başından itibaren ilk aylarda mutlak surette birçok sınıf seviyesinde hiç ara verilmeden yüzü yüze eğitim yapılmasının önemini defaatle yazdım. Televizyon ve radyo programlarında, konferanslarda ve söyleşilerimde de ifade ettim. 
Şu an eğitim kurumları, pandemi sürecinde psikolojik ve ruhi ve sıkıntılarla karşı karşıya kalan, ders çalışma alışkanlıklarını kısmen de olsa kaybeden, elektronik cihazlara daha bağımlı hale gelen öğrencilerin, hatta bunların ebeveynlerinin tekrar normal hale getirilmesi için çalışma yapmaktadırlar. Okullarıyla kurslarıyla özel öğretim kurumlarının yetkin ve yetişkin kadrolarıyla çok başarılı olduğunu söylemem, kesinlikle mübalağa değildir. Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi “Yüz yüze eğitim ülkemiz için milli güvenlik meselesidir”Çok mecbur kalınmadıkça asla hibrit eğitime bile geçilmemelidir. Geçtiğimiz iki yıl göstermiştir ki, Türkiye bu konuda eğitim ordusuyla ve tedarikçileri ile azami derecede her türlü tedbiri alacak kabiliyete sahiptir.
Hep ifade ettim; Akran eğitimi okulların her alanında ekran eğitimine tercih edilmelidir. Okullar, her çeşit Özel Kurslar her şeyi ile, her yerden, her açıdan daha güvenlidir. 

3’LÜ TEDBİR
Salgın döneminin üç önemli tedbir ayağı var: Hijyen, maske, mesafe. Şu bir gerçek ki bizim kültürümüzde temizliğin önemi ibadetlerden önce yer almıştır. “Temizlik imanın yarısıdır” diyen bir inanç ve kültüre sahibiz. Toplumumuzun temizlik konusunda kültür ve değerlerimizden aldığı bilgi ve ilham, tam karşılığını görmektedir. Maske konusu ise sıkıntılı bir husustur. Maalesef geçtiğimiz iki yılda kullanılan yer ve mekanlar ile sürekli maske takma konusunda pek doğru olmayan uygulamalar yapılmıştır. Hele açık alanlarda, kalabalık olmayan yerlerde hiç gereksiz olarak maske takmanın zorunluluğun hiç izahı yok..  Çok şükür ki geçtiğimiz günlerde bu yanlışlardan oldukça vazgeçilmiştir. Mesafe konusu ise toplum olarak herhangi bir salgında hiçbir zaman unutmayacağımız,@ terk etmeyeceğiniz çok önemli tedbirlerdendir. Gerek okullarımızda gerekse her alanda elimizden geldiği kadar salgın tehlikesinin çok azalması veya bitimine kadar bu hususlara dikkat etmek mecburiyetindeyiz. 

MİLLİ SERVETİN HEBA OLMASI!
İcra ettiğim görevler hasebiyle Türkiye’deki bütün eğitim/öğretim kurumlarının çalışmalarını, sorunlarını takip ve izleme durumundayım. Konuyla ilgili olarak, başta Millî Eğitim Bakanlığımız olmak üzere bütün yetkililerle sık sık görüşmeler yapmaktayız. Özel okullarda şu an itibari ile resmi kontenjana baktığımızda 1.500.000 öğrencilik bir boşluk bulunmaktadır. Yani Özel okulların derslikleri şu an itibari ile yarısı boştur. En son bu ay yaptığımız toplantılarda net bir şekilde ifade ettiğim gibi; özel öğretim kurumlarında (ki kursları saymıyorum), bir buçuk milyon öğrenci gelişmiş ülke standartlarında eğitim alabilecekken, maalesef tedbir almadığımız/alamadığımız için bu imkândan öğrencilerimizi ve toplumumuzu mahrum bırakıyoruz. Bunun dışında yaptığımız teklifler ve yeni fikirler çerçevesinde, şayet bu dersliklere kalabalık sınıfları olan resmi okullardan öğrenci geçişi sağlanabilirse, şu anda işsiz olan ve görev bekleyen öğretmenlerden yaklaşık olarak 150.000’in üzerinde öğretmenin özel kurumlarda istihdamı söz konusudur. Şayet bu gerçek görülüp gerekli tedbirler alınır ve resmi okullardaki 1.500.000 öğrencinin özel okullara (ki okullar şu anda derslikleri ile hazırdır) geçmesi sağlanırsa: 
1. Hükümetin 8-10 yılda atayacağı öğretmen sayısı 1-2 yılda otomatikman özel kurumlarda göreve başlayacaktır. 
2. Resmî kurumlardan özel okullara öğrenci geçişi sağlanarak, resmi okullardaki kalabalık dersliklerin de ideal sayıya getirilmesi veya yaklaştırılması sağlanacaktır.
3. Daha da önemlisi 1,5 milyon öğrencimizin, her açıdan donanımlı okullarda, iyi yetişmiş öğretmenlerle ideal sınıf sayılarıyla eğitim ve öğretim hizmetinin alması sağlanacaktır.  

Unutulmamalıdır ki, dünyanın 15-20 yıldır eğitim kalitesini konuştuğu iki ülke olan Finlandiya ve Singapur’un üniversite öncesi eğitim kurumlarının toplam öğrenci sayısı, bizim en iyi şartlarda hizmet almasını teklif ettiğimiz öğrencilerimizin neredeyse yarısının altındadır. Özel okullarımız şu anda binaları ile, eğitime destek birimleriyle/donanımlarıyla eğitime hazır haldedir. İmkanlar oluşturulduğunda diğer ihtiyaçları da hareket kabiliyeti güçlü olan kurucuları tarafından çok kısa sürede karşılanıp, öğrencilerimizin hizmetine sunulacaktır. 
Yetkililerce malum olan bu gerçek artık  dikkate alınıp uygulanarak, yüz binlerce öğrencimize, daha doğrusu böylece aydınlık geleceğimize çok önemli olan katkının yapılmasını ısrarla ve sabırla bekliyoruz. 
Diğer STK temsilcilerimizle beraber, bu teklifimizin alt yapısının oluşturulması  ve uygulanması konusunda, her türlü fikri destek ve gayretimizi ortaya koyacağımızı da ayrıca belirtmek istiyorum.

 

 

> Eğitimde milli servetin heba olması!?!

Hami Koç – Eğitimci / Sosyolog / ÖZKURBİR Yönetim Kurulu Üyesi

hami_kocBütün dünya iki yıldır kovit salgını ve salgının getirdiği yıkımlar ve problemlerle uğraşmaya devam ediyor. Salgınla beraber eğitim/öğretim kurumlarında uygulanan eylem planları ve yaptırımlar, sadece öğrenciler için değil toplumun bütün kesimlerinde faydadan ziyade büyük sıkıntılar bırakarak tarihteki yerini aldı. Çok şükür ki geçtiğimiz yılın Eylül ayından itibaren Millî Eğitim Bakanlığımız net ve iradeli duruşuyla yüze eğitimin yapılmasında taviz verilmedi ve hiç ara verilmeden bütün eğitim-öğretim kurumları öğrencilerine kapılarını açık tuttu. 
Geçtiğimiz aylarda zaman zaman yüz yüze eğitime ara verilmesi, hibrit eğitim uygulaması gibi teklifler, konuşmalar, düşünceler kamuoyunda konuşuldu... Bu sütundan yazılarımı takip edenler çok iyi bilir ki, sürecin başından itibaren ilk aylarda mutlak surette birçok sınıf seviyesinde hiç ara verilmeden yüzü yüze eğitim yapılmasının önemini defaatle yazdım. Televizyon ve radyo programlarında, konferanslarda ve söyleşilerimde de ifade ettim. 
Şu an eğitim kurumları, pandemi sürecinde psikolojik ve ruhi ve sıkıntılarla karşı karşıya kalan, ders çalışma alışkanlıklarını kısmen de olsa kaybeden, elektronik cihazlara daha bağımlı hale gelen öğrencilerin, hatta bunların ebeveynlerinin tekrar normal hale getirilmesi için çalışma yapmaktadırlar. Okullarıyla kurslarıyla özel öğretim kurumlarının yetkin ve yetişkin kadrolarıyla çok başarılı olduğunu söylemem, kesinlikle mübalağa değildir. Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi “Yüz yüze eğitim ülkemiz için milli güvenlik meselesidir”Çok mecbur kalınmadıkça asla hibrit eğitime bile geçilmemelidir. Geçtiğimiz iki yıl göstermiştir ki, Türkiye bu konuda eğitim ordusuyla ve tedarikçileri ile azami derecede her türlü tedbiri alacak kabiliyete sahiptir.
Hep ifade ettim; Akran eğitimi okulların her alanında ekran eğitimine tercih edilmelidir. Okullar, her çeşit Özel Kurslar her şeyi ile, her yerden, her açıdan daha güvenlidir. 

3’LÜ TEDBİR
Salgın döneminin üç önemli tedbir ayağı var: Hijyen, maske, mesafe. Şu bir gerçek ki bizim kültürümüzde temizliğin önemi ibadetlerden önce yer almıştır. “Temizlik imanın yarısıdır” diyen bir inanç ve kültüre sahibiz. Toplumumuzun temizlik konusunda kültür ve değerlerimizden aldığı bilgi ve ilham, tam karşılığını görmektedir. Maske konusu ise sıkıntılı bir husustur. Maalesef geçtiğimiz iki yılda kullanılan yer ve mekanlar ile sürekli maske takma konusunda pek doğru olmayan uygulamalar yapılmıştır. Hele açık alanlarda, kalabalık olmayan yerlerde hiç gereksiz olarak maske takmanın zorunluluğun hiç izahı yok..  Çok şükür ki geçtiğimiz günlerde bu yanlışlardan oldukça vazgeçilmiştir. Mesafe konusu ise toplum olarak herhangi bir salgında hiçbir zaman unutmayacağımız,@ terk etmeyeceğiniz çok önemli tedbirlerdendir. Gerek okullarımızda gerekse her alanda elimizden geldiği kadar salgın tehlikesinin çok azalması veya bitimine kadar bu hususlara dikkat etmek mecburiyetindeyiz. 

MİLLİ SERVETİN HEBA OLMASI!
İcra ettiğim görevler hasebiyle Türkiye’deki bütün eğitim/öğretim kurumlarının çalışmalarını, sorunlarını takip ve izleme durumundayım. Konuyla ilgili olarak, başta Millî Eğitim Bakanlığımız olmak üzere bütün yetkililerle sık sık görüşmeler yapmaktayız. Özel okullarda şu an itibari ile resmi kontenjana baktığımızda 1.500.000 öğrencilik bir boşluk bulunmaktadır. Yani Özel okulların derslikleri şu an itibari ile yarısı boştur. En son bu ay yaptığımız toplantılarda net bir şekilde ifade ettiğim gibi; özel öğretim kurumlarında (ki kursları saymıyorum), bir buçuk milyon öğrenci gelişmiş ülke standartlarında eğitim alabilecekken, maalesef tedbir almadığımız/alamadığımız için bu imkândan öğrencilerimizi ve toplumumuzu mahrum bırakıyoruz. Bunun dışında yaptığımız teklifler ve yeni fikirler çerçevesinde, şayet bu dersliklere kalabalık sınıfları olan resmi okullardan öğrenci geçişi sağlanabilirse, şu anda işsiz olan ve görev bekleyen öğretmenlerden yaklaşık olarak 150.000’in üzerinde öğretmenin özel kurumlarda istihdamı söz konusudur. Şayet bu gerçek görülüp gerekli tedbirler alınır ve resmi okullardaki 1.500.000 öğrencinin özel okullara (ki okullar şu anda derslikleri ile hazırdır) geçmesi sağlanırsa: 
1. Hükümetin 8-10 yılda atayacağı öğretmen sayısı 1-2 yılda otomatikman özel kurumlarda göreve başlayacaktır. 
2. Resmî kurumlardan özel okullara öğrenci geçişi sağlanarak, resmi okullardaki kalabalık dersliklerin de ideal sayıya getirilmesi veya yaklaştırılması sağlanacaktır.
3. Daha da önemlisi 1,5 milyon öğrencimizin, her açıdan donanımlı okullarda, iyi yetişmiş öğretmenlerle ideal sınıf sayılarıyla eğitim ve öğretim hizmetinin alması sağlanacaktır.  

Unutulmamalıdır ki, dünyanın 15-20 yıldır eğitim kalitesini konuştuğu iki ülke olan Finlandiya ve Singapur’un üniversite öncesi eğitim kurumlarının toplam öğrenci sayısı, bizim en iyi şartlarda hizmet almasını teklif ettiğimiz öğrencilerimizin neredeyse yarısının altındadır. Özel okullarımız şu anda binaları ile, eğitime destek birimleriyle/donanımlarıyla eğitime hazır haldedir. İmkanlar oluşturulduğunda diğer ihtiyaçları da hareket kabiliyeti güçlü olan kurucuları tarafından çok kısa sürede karşılanıp, öğrencilerimizin hizmetine sunulacaktır. 
Yetkililerce malum olan bu gerçek artık  dikkate alınıp uygulanarak, yüz binlerce öğrencimize, daha doğrusu böylece aydınlık geleceğimize çok önemli olan katkının yapılmasını ısrarla ve sabırla bekliyoruz. 
Diğer STK temsilcilerimizle beraber, bu teklifimizin alt yapısının oluşturulması  ve uygulanması konusunda, her türlü fikri destek ve gayretimizi ortaya koyacağımızı da ayrıca belirtmek istiyorum.

 

 

Son Güncelleme: Cumartesi, 19 Mart 2022 10:56

Gösterim: 1111

Çanakkale Savaşlarına, Galatasaray, İstanbul Erkek, Kabataş Erkek, Vefa, Ankara, İzmir Erkek, Aydın, Erzurum, Edirne, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Konya, Adana, Kastamonu Abdurrahman Paşa, Trabzon, Yozgat, Kayseri ve Sivas Liseleri ile İstanbul Darü’l-muallimini ve Balıkesir Darü’l-muallimini öğrencileri ve genç öğretmenleri katılmıştır.

sakin_onerDr. Sakin Öner
Çanakkale Zaferi’nin 107. Yıldönümünde Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında şehit düşen liseli ve üniversiteli öğrencilerin ve bıyığı terlememiş Onbeşlilerin (1315’lilerin) hatırasını yâd etmek istiyorum. Bu savaşların  ağır şartları, İstanbul ve Anadolu’daki medreseler, liseler ve Darülfünun gibi eğitim kurumlarının tamamına yakınının düzenli bir öğretim hayatı sürmelerini engellemiştir. Öğrencilerin ve genç öğretmenlerin çoğunun askere gitmesi nedeniyle, okulların çoğu boşalmış ve hastane, karargâh gibi çeşitli hizmetlerde kullanılmıştır. Ayrıca okulların büyük bir kısmında öğretmen ve öğrenci yokluğundan eğitim-öğretime ara verilmek zorunda kalınmıştır.
Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında, eğitimli ve aydın bir nesil kaybettik. Özellikle Çanakkale Savaşlarında ortaya çıkan asker ihtiyacı üzerine, henüz askerlik çağına gelmemiş lise, üniversite ve medrese öğrencileri eğitimlerini yarıda bırakarak gönüllü olarak orduya katılmışlardır. Gönüllüler, öğrenci ve darülfünun taburları adıyla çeşitli cephelerde savaşmışlardır.  Mustafa Kemal Atatürk bu kaybı şöyle ifade etmiştir: “Biz Çanakkale'de bir Darülfünün (üniversite) gömdük”. Çanakkale’de hezimete uğrayan İngiliz generali Oglander ise şu tespiti yapmıştır: “Çekildik... Çanakkale’yi geçemedik ama Türk milletinin genç neslini, eğitimli neslini, çiçeğini yok ettik. Dolayısıyla geleceğini yok ettik. Bellerini zor doğrulturlar.”
Çanakkale Zaferi’nin 107. yıldönümünde bu savaşlarda şehit düşen liseli ve üniversiteli öğrencilerin yazdıkları, hazin fakat hazin olduğu kadar onurlu destandan söz etmek istiyorum. Bu savaş, “Çanakkale içinde Aynalı Çarşı” türküsündeki gibi ülkeye “Gençliğim eyvah” dedirten bir savaştır. Ama o askerlik çağında bile olmayan öğrencilerin cesaret aşılayan mücadelesi hem Çanakkale’den zaferle dönenlerin hem de sonraki kuşakların vatanı müdafaa kararlılığını artırmıştır. “Çanakkale ruhu” dediğimiz, vatanın bağımsızlığı ve milletin hürriyeti için canını ve kanını feda etme şuurunun ve iradesinin doğmasını sağlamıştır.
1909-1914 yılları arasında Askerî Mükellefiyet Kanunu’na göre, Sultaniye (Lise) öğrencilerinin askere alınması mümkün değildi.  Fakat cephede asker ihtiyacı doğunca Sultan V. Mehmet Reşat bir emirle Askerî Mükellefiyet Kanunu’nda bir değişiklik yaptırarak lise öğrencilerini de cepheye çağırmak zorunda kalmıştır. Kanunun 42. maddesindeki “Sultaniye 10. Sınıf öğrencilerinin askere alınamayacağı” şeklindeki fıkra, gelecekte uygulanmak üzere ertelenmiştir. Harbiye Nezareti de bir tebliğ yayınlayarak, 1314 (1896) doğumlu 19 yaşındakilerin henüz askerlik hizmetine çağrılmamışları ile 1315 (1897) doğumlu 18 yaşındakilerin bedenleri gelişmiş ve silah kullanmaya kabiliyetli olanların kıtalara teslim olmalarını istemiştir. İşte “Hey onbeşli onbeşli / Tokat yolları taşlı” diye başlayan Tokat türküsü, 18 yaşında askere alınan ve hepsi Çanakkale’de şehit düşen 1315 doğumlulara yakılan bir türküdür.
Çanakkale Savaşlarına, o dönemde adları Sultani olan Galatasaray, İstanbul Erkek, Kabataş Erkek, Vefa, Ankara, İzmir Erkek, Aydın, Erzurum, Edirne, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Konya, Adana, Kastamonu Abdurrahman Paşa, Trabzon, Yozgat, Kayseri ve Sivas Liseleri ile İstanbul Darü’l-muallimini (Erkek Muallim Mektebi) ve Balıkesir Darü’l-muallimini öğrencileri ve genç öğretmenleri katılmıştır. Çoğu savaşta şehit düştüler ve bu yüzden okulları o yıllarda mezun vermedi. Balıkesir’de yayınlanan Karesi Gazetesi’nin o günlerde verdiği bir habere göre, babaları Balkan Savaşı’nda şehit düşen ve Edirne Lisesi’nden Balıkesir Lisesi’ne yatılı olarak nakledilen 25 izci öğrencinin tamamı gönüllü olarak Çanakkale’ye gitmiş ve orada şehit düşmüşlerdir.
Gönüllü olarak savaşa katılan İstanbul liselerinin öğrencilerinden oluşan İstanbul Alayı, iki üç gün süren bir askeri eğitimden sonra 16 Mayıs 1915’te cepheye sevk edildiler. 2. Tümene dâhil olan İstanbul Alayı, Kabatepe bölgesinde “Kanlısırt” adı verilen dar bir tepeye yerleştirilir. Cephe o kadar kalabalıktır ki, siperlerde  adeta üst üste yığınak halindedirler. Tümenin başındaki Yarbay Hasan Bey üstlerine, ”Bunlar daha yeni geldiler, biraz cepheyi tanısınlar, sabah çatışmalara girsinler” derse de fakat sözünü dinletemez. 18 Mayıs 1915’i 19 Mayıs 1915’e bağlayan gece saat 03.30’da düşman mevzilerine ani bir saldırı planlanır. Saldırıdan önce, marş söylenmeyecek ve borazan çalınmayacaktır. Düşman, gündüzden keşif uçaklarıyla bu hazırlığı tespit eder. 2. Tümen tam saldırıya kalkarken gençler, emre rağmen coşku ile milli marşlar söylemeye başlarlar. O anda hazır olan düşman, ani bir taarruzla saldırır. Bu baskında maalesef 2500’ün üzerinde liseli ve üniversiteli genç şehit düşer.
Bugün İstanbul Erkek Lisesi’nin tarihi binasındaki (Düyun-ı Umumiye binasındaki) tarihi saatler, 50 İstanbul Erkek Liseli şehidin şehadet saati olan 03.30’da durmaktadır. İstanbul Erkek Lisesi’nin “sarı-siyah” renkleri de, Çanakkale’de şehit düşen öğrencilerinin, bugünkü kardeşlerine armağanıdır. Balkan Savaşları'na gönüllü olarak katılan Kabataş Erkek Lisesi öğretmen ve son sınıf öğrencilerinin çoğunun şehit ve gazi olması üzerine, okul flamasının kırmızı-beyaz olan renkleri, 7 Mart 1913'te kırmızı-siyah olarak değiştirilmiştir. Vefa Lisesi’nin Fransızca öğretmeni Ahmet Rıfkı Efendi de Çanakkale Savaşı’nda şehit düşmüştür. Bugün,  Ahmet Rıfkı Efendi’nin adı Vefa Lisesi’nin Öğretmenler Odası’na verilmiştir.
 Çanakkale Savaşlarına o dönemin yüksek öğretim öğrencileri de katılmıştır. 1915'te İstanbul Darülfünunu 1. sınıfında öğrenim gören 2 bin 500 Tıbbiyeli, okullarını bırakarak Çanakkale'ye koştular. İki tümen halinde Gelibolu'ya gelen gençler, bir Anzak baskını sonucu şehit oldular. 1915’de fakülte bir süre kapalı kaldı ve okul yaralılar hastanesi olarak kullanıldı. Okul bir yıl aradan sonra 4 Mart 1916 tarihinde yeniden açıldı. Büyük bir hekim açığı ortaya çıktığı için okula, lise ve idadi mezuniyeti aranmaksızın öğrenci alınıp kaybedilen zamanın telafisi için tatil yapılmayarak  derslere bütün yıl devam edildi. 1915 yılında mezun olamayan son sınıf da mezun edildi. Bu nedenle sonraki yıl açılışında siyaha boyanan Darülfünun, 1921 yılında hiç mezun veremedi.
 I. Dünya ve Çanakkale Savaşı’nda, İstanbul ve Anadolu’daki medreselerin çoğu kapandı. Medreselerin çok sayıda öğrencisi askere alındı. Ekim 1914’te “Darü’l-Hilafeti’l-Âliye Medresesi” adıyla birleştirilen İstanbul medreselerine, 1914-1915’te 2.880 öğrenci kaydedildi. Ancak aynı yıl başlayan I. Dünya Savaşı nedeniyle pek çok öğrenci Çanakkale ve diğer cephelere gönderildi. Bu yüzden sonraki öğretim yılında, ancak 1.354 öğrenci okuma imkânı bulabildi. Aralık 1912’de açılan “Medresetü’l-Vaizin”e 150’den fazla öğrenci kaydedildi. Fakat I. Dünya Savaşı dolayısıyla askere alınan bu öğrencilerin çoğu şehit ve gazi oldu.
 Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında 100 bine yakın okumuş ve aydın gencimizi, yani bir nesli kaybettik, Bu kaybın olumsuz etkileri Türk İstiklal Harbi'nde ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde de görülmüştür. Genç ve eğitimli bir neslin savaşlarda yitirilmesi, ülke genelinde ekonomik ve sosyal açıdan ciddi bir açığın meydana gelmesine sebep olmuştur. Fakat Çanakkale Savaşları kazanılmasaydı, Osmanlı devleti ömrünü 1915’te tamamlardı, Maneviyatı bozulan Türk milleti, İstiklal Savaşı’nı yapamaz, Türkiye Cumhuriyeti kurulamazdı. Bağımsız bir toplum olma yerine, ABD veya İngiliz mandası olur, onların himayesine girerdik. Çanakkale Muharebeleri ve sonunda kazanılan zaferle, Balkan Savaşı felaketi ile bozulan milletin ve ordunun maneviyatı düzelmiş, onuru kurtulmuştur. Bu zafer, Mustafa Kemal Paşa’nın askeri dehasının ortaya çıkmasına ve Millî Mücadele ruhunun doğmasına yol açmıştır. Çanakkale’de Türk milleti büyük bir özgüven kazanmıştır. Bu zaferle millet, kurtarıcı liderini bulduğu ve büyük bir özgüven kazandığı için Millî Mücadele’ye başlama cesaretini göstermiştir. Bu sonuçlarıyla Çanakkale Zaferi, İstiklal Savaşı’nın önsözüdür.
Çanakkale Zaferi’nin 107. yıldönümünde, gençliklerini yaşamayıp hayallerini bir yana bırakarak, vatanın bağımsızlığı ve milletin hürriyeti aşkıyla gönüllü olarak savaşa katılıp kanlarını ve canlarını seve seve fedâ eden liseli ve üniversiteli öğrenciler ile öğretmenlerin aziz hâtırasını rahmet ve şükranla anıyorum. Hâtıralarını asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Bizlere bu büyük zaferin gururunu armağan eden, başta Kurucu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bütün şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyor, ruhları şâd, mekanları cennet olsun diyorum.

> Atatürk: “Biz Çanakkale'de bir Darülfünün (üniversite) gömdük”

Çanakkale Savaşlarına, Galatasaray, İstanbul Erkek, Kabataş Erkek, Vefa, Ankara, İzmir Erkek, Aydın, Erzurum, Edirne, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Konya, Adana, Kastamonu Abdurrahman Paşa, Trabzon, Yozgat, Kayseri ve Sivas Liseleri ile İstanbul Darü’l-muallimini ve Balıkesir Darü’l-muallimini öğrencileri ve genç öğretmenleri katılmıştır.

sakin_onerDr. Sakin Öner
Çanakkale Zaferi’nin 107. Yıldönümünde Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında şehit düşen liseli ve üniversiteli öğrencilerin ve bıyığı terlememiş Onbeşlilerin (1315’lilerin) hatırasını yâd etmek istiyorum. Bu savaşların  ağır şartları, İstanbul ve Anadolu’daki medreseler, liseler ve Darülfünun gibi eğitim kurumlarının tamamına yakınının düzenli bir öğretim hayatı sürmelerini engellemiştir. Öğrencilerin ve genç öğretmenlerin çoğunun askere gitmesi nedeniyle, okulların çoğu boşalmış ve hastane, karargâh gibi çeşitli hizmetlerde kullanılmıştır. Ayrıca okulların büyük bir kısmında öğretmen ve öğrenci yokluğundan eğitim-öğretime ara verilmek zorunda kalınmıştır.
Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında, eğitimli ve aydın bir nesil kaybettik. Özellikle Çanakkale Savaşlarında ortaya çıkan asker ihtiyacı üzerine, henüz askerlik çağına gelmemiş lise, üniversite ve medrese öğrencileri eğitimlerini yarıda bırakarak gönüllü olarak orduya katılmışlardır. Gönüllüler, öğrenci ve darülfünun taburları adıyla çeşitli cephelerde savaşmışlardır.  Mustafa Kemal Atatürk bu kaybı şöyle ifade etmiştir: “Biz Çanakkale'de bir Darülfünün (üniversite) gömdük”. Çanakkale’de hezimete uğrayan İngiliz generali Oglander ise şu tespiti yapmıştır: “Çekildik... Çanakkale’yi geçemedik ama Türk milletinin genç neslini, eğitimli neslini, çiçeğini yok ettik. Dolayısıyla geleceğini yok ettik. Bellerini zor doğrulturlar.”
Çanakkale Zaferi’nin 107. yıldönümünde bu savaşlarda şehit düşen liseli ve üniversiteli öğrencilerin yazdıkları, hazin fakat hazin olduğu kadar onurlu destandan söz etmek istiyorum. Bu savaş, “Çanakkale içinde Aynalı Çarşı” türküsündeki gibi ülkeye “Gençliğim eyvah” dedirten bir savaştır. Ama o askerlik çağında bile olmayan öğrencilerin cesaret aşılayan mücadelesi hem Çanakkale’den zaferle dönenlerin hem de sonraki kuşakların vatanı müdafaa kararlılığını artırmıştır. “Çanakkale ruhu” dediğimiz, vatanın bağımsızlığı ve milletin hürriyeti için canını ve kanını feda etme şuurunun ve iradesinin doğmasını sağlamıştır.
1909-1914 yılları arasında Askerî Mükellefiyet Kanunu’na göre, Sultaniye (Lise) öğrencilerinin askere alınması mümkün değildi.  Fakat cephede asker ihtiyacı doğunca Sultan V. Mehmet Reşat bir emirle Askerî Mükellefiyet Kanunu’nda bir değişiklik yaptırarak lise öğrencilerini de cepheye çağırmak zorunda kalmıştır. Kanunun 42. maddesindeki “Sultaniye 10. Sınıf öğrencilerinin askere alınamayacağı” şeklindeki fıkra, gelecekte uygulanmak üzere ertelenmiştir. Harbiye Nezareti de bir tebliğ yayınlayarak, 1314 (1896) doğumlu 19 yaşındakilerin henüz askerlik hizmetine çağrılmamışları ile 1315 (1897) doğumlu 18 yaşındakilerin bedenleri gelişmiş ve silah kullanmaya kabiliyetli olanların kıtalara teslim olmalarını istemiştir. İşte “Hey onbeşli onbeşli / Tokat yolları taşlı” diye başlayan Tokat türküsü, 18 yaşında askere alınan ve hepsi Çanakkale’de şehit düşen 1315 doğumlulara yakılan bir türküdür.
Çanakkale Savaşlarına, o dönemde adları Sultani olan Galatasaray, İstanbul Erkek, Kabataş Erkek, Vefa, Ankara, İzmir Erkek, Aydın, Erzurum, Edirne, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Konya, Adana, Kastamonu Abdurrahman Paşa, Trabzon, Yozgat, Kayseri ve Sivas Liseleri ile İstanbul Darü’l-muallimini (Erkek Muallim Mektebi) ve Balıkesir Darü’l-muallimini öğrencileri ve genç öğretmenleri katılmıştır. Çoğu savaşta şehit düştüler ve bu yüzden okulları o yıllarda mezun vermedi. Balıkesir’de yayınlanan Karesi Gazetesi’nin o günlerde verdiği bir habere göre, babaları Balkan Savaşı’nda şehit düşen ve Edirne Lisesi’nden Balıkesir Lisesi’ne yatılı olarak nakledilen 25 izci öğrencinin tamamı gönüllü olarak Çanakkale’ye gitmiş ve orada şehit düşmüşlerdir.
Gönüllü olarak savaşa katılan İstanbul liselerinin öğrencilerinden oluşan İstanbul Alayı, iki üç gün süren bir askeri eğitimden sonra 16 Mayıs 1915’te cepheye sevk edildiler. 2. Tümene dâhil olan İstanbul Alayı, Kabatepe bölgesinde “Kanlısırt” adı verilen dar bir tepeye yerleştirilir. Cephe o kadar kalabalıktır ki, siperlerde  adeta üst üste yığınak halindedirler. Tümenin başındaki Yarbay Hasan Bey üstlerine, ”Bunlar daha yeni geldiler, biraz cepheyi tanısınlar, sabah çatışmalara girsinler” derse de fakat sözünü dinletemez. 18 Mayıs 1915’i 19 Mayıs 1915’e bağlayan gece saat 03.30’da düşman mevzilerine ani bir saldırı planlanır. Saldırıdan önce, marş söylenmeyecek ve borazan çalınmayacaktır. Düşman, gündüzden keşif uçaklarıyla bu hazırlığı tespit eder. 2. Tümen tam saldırıya kalkarken gençler, emre rağmen coşku ile milli marşlar söylemeye başlarlar. O anda hazır olan düşman, ani bir taarruzla saldırır. Bu baskında maalesef 2500’ün üzerinde liseli ve üniversiteli genç şehit düşer.
Bugün İstanbul Erkek Lisesi’nin tarihi binasındaki (Düyun-ı Umumiye binasındaki) tarihi saatler, 50 İstanbul Erkek Liseli şehidin şehadet saati olan 03.30’da durmaktadır. İstanbul Erkek Lisesi’nin “sarı-siyah” renkleri de, Çanakkale’de şehit düşen öğrencilerinin, bugünkü kardeşlerine armağanıdır. Balkan Savaşları'na gönüllü olarak katılan Kabataş Erkek Lisesi öğretmen ve son sınıf öğrencilerinin çoğunun şehit ve gazi olması üzerine, okul flamasının kırmızı-beyaz olan renkleri, 7 Mart 1913'te kırmızı-siyah olarak değiştirilmiştir. Vefa Lisesi’nin Fransızca öğretmeni Ahmet Rıfkı Efendi de Çanakkale Savaşı’nda şehit düşmüştür. Bugün,  Ahmet Rıfkı Efendi’nin adı Vefa Lisesi’nin Öğretmenler Odası’na verilmiştir.
 Çanakkale Savaşlarına o dönemin yüksek öğretim öğrencileri de katılmıştır. 1915'te İstanbul Darülfünunu 1. sınıfında öğrenim gören 2 bin 500 Tıbbiyeli, okullarını bırakarak Çanakkale'ye koştular. İki tümen halinde Gelibolu'ya gelen gençler, bir Anzak baskını sonucu şehit oldular. 1915’de fakülte bir süre kapalı kaldı ve okul yaralılar hastanesi olarak kullanıldı. Okul bir yıl aradan sonra 4 Mart 1916 tarihinde yeniden açıldı. Büyük bir hekim açığı ortaya çıktığı için okula, lise ve idadi mezuniyeti aranmaksızın öğrenci alınıp kaybedilen zamanın telafisi için tatil yapılmayarak  derslere bütün yıl devam edildi. 1915 yılında mezun olamayan son sınıf da mezun edildi. Bu nedenle sonraki yıl açılışında siyaha boyanan Darülfünun, 1921 yılında hiç mezun veremedi.
 I. Dünya ve Çanakkale Savaşı’nda, İstanbul ve Anadolu’daki medreselerin çoğu kapandı. Medreselerin çok sayıda öğrencisi askere alındı. Ekim 1914’te “Darü’l-Hilafeti’l-Âliye Medresesi” adıyla birleştirilen İstanbul medreselerine, 1914-1915’te 2.880 öğrenci kaydedildi. Ancak aynı yıl başlayan I. Dünya Savaşı nedeniyle pek çok öğrenci Çanakkale ve diğer cephelere gönderildi. Bu yüzden sonraki öğretim yılında, ancak 1.354 öğrenci okuma imkânı bulabildi. Aralık 1912’de açılan “Medresetü’l-Vaizin”e 150’den fazla öğrenci kaydedildi. Fakat I. Dünya Savaşı dolayısıyla askere alınan bu öğrencilerin çoğu şehit ve gazi oldu.
 Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında 100 bine yakın okumuş ve aydın gencimizi, yani bir nesli kaybettik, Bu kaybın olumsuz etkileri Türk İstiklal Harbi'nde ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde de görülmüştür. Genç ve eğitimli bir neslin savaşlarda yitirilmesi, ülke genelinde ekonomik ve sosyal açıdan ciddi bir açığın meydana gelmesine sebep olmuştur. Fakat Çanakkale Savaşları kazanılmasaydı, Osmanlı devleti ömrünü 1915’te tamamlardı, Maneviyatı bozulan Türk milleti, İstiklal Savaşı’nı yapamaz, Türkiye Cumhuriyeti kurulamazdı. Bağımsız bir toplum olma yerine, ABD veya İngiliz mandası olur, onların himayesine girerdik. Çanakkale Muharebeleri ve sonunda kazanılan zaferle, Balkan Savaşı felaketi ile bozulan milletin ve ordunun maneviyatı düzelmiş, onuru kurtulmuştur. Bu zafer, Mustafa Kemal Paşa’nın askeri dehasının ortaya çıkmasına ve Millî Mücadele ruhunun doğmasına yol açmıştır. Çanakkale’de Türk milleti büyük bir özgüven kazanmıştır. Bu zaferle millet, kurtarıcı liderini bulduğu ve büyük bir özgüven kazandığı için Millî Mücadele’ye başlama cesaretini göstermiştir. Bu sonuçlarıyla Çanakkale Zaferi, İstiklal Savaşı’nın önsözüdür.
Çanakkale Zaferi’nin 107. yıldönümünde, gençliklerini yaşamayıp hayallerini bir yana bırakarak, vatanın bağımsızlığı ve milletin hürriyeti aşkıyla gönüllü olarak savaşa katılıp kanlarını ve canlarını seve seve fedâ eden liseli ve üniversiteli öğrenciler ile öğretmenlerin aziz hâtırasını rahmet ve şükranla anıyorum. Hâtıralarını asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Bizlere bu büyük zaferin gururunu armağan eden, başta Kurucu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bütün şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyor, ruhları şâd, mekanları cennet olsun diyorum.

Son Güncelleme: Cuma, 18 Mart 2022 10:32

Gösterim: 1631

Dr. R. Erdem Erkul - Cerebrum Tech Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı
 

erdem_erkulKadınların teknoloji sektöründeki tarihçesine bakıldığında, ilk yazılımcıların arasında bir çok kadın olduğu görülmektedir. 1959’da ABD Deniz Kuvvetlerinde çalışan Grace Hopper, bilgisayar programcılığında öncü isimlerden biriydi. 1961 ile 1973 yıllarında NASA’da görev alan ilk Türk Dilhan Eryurt, kurumun ilk insansın hava aracında çalışmıştır. 1988 ile 1993 yıllarında ise Orta Doğu Teknik Üniversitesinde astrofizik anabilim dalını kurmuştur. 1979’da ABD Savunma Bakanlığının uzay çalışmalarında Ada Lovelace isimli kadın yazılımcı görev almıştır. NASA’nın Apollo görevinde önemli rol oynayan Margaret Hamilton ise bir diğer kadın yazılımcıdır.

2030 yılına kadar kadınların teknoloji sektöründe varlıklarının dengeleneceği öngörülse de büyük teknoloji firmaları ve S&P 500 firmalarında orta seviye yönetim ekibinde çalışan kadınların oranı %25 civarında. Dünya Ekonomik Forumu’nun, 2020 yılı Cinsiyet Ayrımı Endeksi verilerine göre, Türkiye bu konuda 153 ülke arasında 130. sırada bulunuyor. Risk kat sayısı yüksek olarak görülen teknoloji sektörüne bakıldığında erkeklere bu gibi daha riskli sektörlerde duyulan güven kadınlara kıyasla daha fazla. Teknoloji sektöründe çalışan kadın ve erkek eşitliğini sağlayabilmenin yolu, okul yıllarında kız öğrencileri teknik alanlara yönlendirmektir. Hem dünyada hem Türkiye’de yazılım ve bilişim teknolojileri alanında kadın çalışanların sayısını artırmak gerekiyor. Neredeyse her sektörde kadınlar birçok engelle başa çıkmak zorunda. Cam tavanları kırmak ve teknoloji sektörünün erkek egemen bir sektör olduğu algısını ortadan kaldırmak çok elzem.

Deloitte Türkiye ve TÜBİSAD iş birliği ile oluşturulan ‘Teknoloji Sektöründe Kadın’ raporuna göre yönetim ekibiplerinde cinsiyet dengesinin sağlanması; karar almayı, kurumsal yönetimi ve finansal performansı pozitif yönde etkiliyor. Cinsiyet dağılımı ve eşitlik konularında GAFAM (Google, Apple, Facebook, Amazon ve Microsoft), lider firmalar olarak öne çıkmaktadır. Buna rağmen geçtiğimiz yıl GAFAM’da teknik işlerde çalışanların yaklaşık %25'i kadındı. 2021'deki küresel yazılım geliştirici anketine göre, geliştiricilerin büyük çoğunluğu erkek. Kadın geliştiriciler, katılımcıların yalnızca %5’ini oluşturuyor. Türkiye’de de bu sayı benzer oranlarda. Budengesizliği, Z kuşağı kadınları düzeltecek. Türkiye’de kadın iş gücünü teknoloji sektörüne çekmek gerekiyor. Gençlere rol model olacak ve ilham verecek kadın liderlerin daha çok öne çıkması gerekiyor. Erkul, ‘’Cerebrum Tech olarak, teknoloji sektörünü erkek egemen sektör olmaktan çıkartmak ve bu algıyı değiştirmek istiyoruz. Yeni nesil teknoloji şirketi olan Cerebrum Tech çalışanlarının da %38’i kadın çalışanlardan oluşuyor.

Cerebrum Tech şirketi, kadınları erken yaşta teknoloji sektörüne yönlendirmeyi, genç yetenekleri keşfetmeyi ve onlara bu yolda mentörlük yapmayı hedefliyor. Bu hedef doğrultusunda kuruluşunun henüz 1. yılını dolduran Cerebrum Tech, Habitat Derneği ile ‘’Onun Hayali’’ projesini hayata geçiriyor. Projeyi teknoloji alanında tasarım ve yazılıma dair eğitimler almak isteyen bütün kadınlara adayan Cerebrum Tech, ‘’Onun Hayali, Bizim Hayalimiz.’’ diyor.  

Türkiye’de birçok kadın liderimiz var. Onlar, diğer kadınlara ve genç kızlara üst düzey başarının gerçekten ulaşılabilir olduğunu, geleneksel ve kültürel cinsiyet eşitsizliklerinin üstesinden gelmenin mümkün olduğunu gösteriyorlar.

 

> Teknoloji’de Kadın: ‘Onun Hayali Bizim Hayalimiz’

Dr. R. Erdem Erkul - Cerebrum Tech Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı
 

erdem_erkulKadınların teknoloji sektöründeki tarihçesine bakıldığında, ilk yazılımcıların arasında bir çok kadın olduğu görülmektedir. 1959’da ABD Deniz Kuvvetlerinde çalışan Grace Hopper, bilgisayar programcılığında öncü isimlerden biriydi. 1961 ile 1973 yıllarında NASA’da görev alan ilk Türk Dilhan Eryurt, kurumun ilk insansın hava aracında çalışmıştır. 1988 ile 1993 yıllarında ise Orta Doğu Teknik Üniversitesinde astrofizik anabilim dalını kurmuştur. 1979’da ABD Savunma Bakanlığının uzay çalışmalarında Ada Lovelace isimli kadın yazılımcı görev almıştır. NASA’nın Apollo görevinde önemli rol oynayan Margaret Hamilton ise bir diğer kadın yazılımcıdır.

2030 yılına kadar kadınların teknoloji sektöründe varlıklarının dengeleneceği öngörülse de büyük teknoloji firmaları ve S&P 500 firmalarında orta seviye yönetim ekibinde çalışan kadınların oranı %25 civarında. Dünya Ekonomik Forumu’nun, 2020 yılı Cinsiyet Ayrımı Endeksi verilerine göre, Türkiye bu konuda 153 ülke arasında 130. sırada bulunuyor. Risk kat sayısı yüksek olarak görülen teknoloji sektörüne bakıldığında erkeklere bu gibi daha riskli sektörlerde duyulan güven kadınlara kıyasla daha fazla. Teknoloji sektöründe çalışan kadın ve erkek eşitliğini sağlayabilmenin yolu, okul yıllarında kız öğrencileri teknik alanlara yönlendirmektir. Hem dünyada hem Türkiye’de yazılım ve bilişim teknolojileri alanında kadın çalışanların sayısını artırmak gerekiyor. Neredeyse her sektörde kadınlar birçok engelle başa çıkmak zorunda. Cam tavanları kırmak ve teknoloji sektörünün erkek egemen bir sektör olduğu algısını ortadan kaldırmak çok elzem.

Deloitte Türkiye ve TÜBİSAD iş birliği ile oluşturulan ‘Teknoloji Sektöründe Kadın’ raporuna göre yönetim ekibiplerinde cinsiyet dengesinin sağlanması; karar almayı, kurumsal yönetimi ve finansal performansı pozitif yönde etkiliyor. Cinsiyet dağılımı ve eşitlik konularında GAFAM (Google, Apple, Facebook, Amazon ve Microsoft), lider firmalar olarak öne çıkmaktadır. Buna rağmen geçtiğimiz yıl GAFAM’da teknik işlerde çalışanların yaklaşık %25'i kadındı. 2021'deki küresel yazılım geliştirici anketine göre, geliştiricilerin büyük çoğunluğu erkek. Kadın geliştiriciler, katılımcıların yalnızca %5’ini oluşturuyor. Türkiye’de de bu sayı benzer oranlarda. Budengesizliği, Z kuşağı kadınları düzeltecek. Türkiye’de kadın iş gücünü teknoloji sektörüne çekmek gerekiyor. Gençlere rol model olacak ve ilham verecek kadın liderlerin daha çok öne çıkması gerekiyor. Erkul, ‘’Cerebrum Tech olarak, teknoloji sektörünü erkek egemen sektör olmaktan çıkartmak ve bu algıyı değiştirmek istiyoruz. Yeni nesil teknoloji şirketi olan Cerebrum Tech çalışanlarının da %38’i kadın çalışanlardan oluşuyor.

Cerebrum Tech şirketi, kadınları erken yaşta teknoloji sektörüne yönlendirmeyi, genç yetenekleri keşfetmeyi ve onlara bu yolda mentörlük yapmayı hedefliyor. Bu hedef doğrultusunda kuruluşunun henüz 1. yılını dolduran Cerebrum Tech, Habitat Derneği ile ‘’Onun Hayali’’ projesini hayata geçiriyor. Projeyi teknoloji alanında tasarım ve yazılıma dair eğitimler almak isteyen bütün kadınlara adayan Cerebrum Tech, ‘’Onun Hayali, Bizim Hayalimiz.’’ diyor.  

Türkiye’de birçok kadın liderimiz var. Onlar, diğer kadınlara ve genç kızlara üst düzey başarının gerçekten ulaşılabilir olduğunu, geleneksel ve kültürel cinsiyet eşitsizliklerinin üstesinden gelmenin mümkün olduğunu gösteriyorlar.

 

Son Güncelleme: Cuma, 18 Mart 2022 15:53

Gösterim: 1083

Sınavlara hazırlık kurslarında Türkiye’nin önde gelen markaları arasında yer alan Doğru Cevap Eğitim Kurumları, Kunduz ile kurumsal işbirliği imzaladı. Doğru Cevap Eğitim Kurumları öğrencileri tüm takıldıkları sorulara Kunduz sayesinde anında çözümlere ulaşma imkanı kazanırken, Doğru Cevap Eğitim Kurumları CEO’su Kerem Özdemir ve Kunduz Kurumsal Operasyonlar Müdürü Alper Akgün işbirliği hakkında sorularımızı yanıtladı.

kunduz_dogru_cevapKunduz ve Doğru Cevap Eğitim Kurumları’nın nasıl buluştuğunu ve nasıl bir çerçevede iş birliği yapacağı ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Kerem Özdemir: Doğru Cevap Eğitim Kurumları değişen eğitim ihtiyaçlarını göz önüne alarak 2022 – 2023 eğitim öğretim yılına bünyesine yeni konseptler ekleyerek hazırlanıyor. Kunduz iş birliği de bu hazırlıkların en önemlilerinden. Eğitimde pandemiyle birlikte de hayatımıza giren dijital ihtiyaçlara Kunduz uygulaması hem hızlı hem de kaliteli şekilde cevap veriyor. Kurumsal iş birlikleri olduğunu bildiğimiz Kunduz ile de öğrencilerimize nerede ve ne zaman isterlerse yararlanabilecekleri bir online eğitim platformu sunmak istedik.

Alper Akgün: Kunduz’un eğitim kurumları iş birlikleri popülerliğini çok hızlı bir şekilde arttırıyor. Doğru Cevap Eğitim Kurumlarının öğrencilerine de bu iş birliği sayesinde ulaşacağımız için çok mutluyuz. Kunduz öğrencilerin diledikleri zamanda ve diledikleri yerde çözemedikleri sorulara en hızlı ve en kaliteli çözümleri alabilecekleri bir uygulama. Doğru Cevap Eğitim Kurumları öğrencileri de bundan sonra tüm takıldıkları sorulara Kunduz sayesinde anında çözümler alacak. Kunduz’da soru-çözüm desteği dışında binlerce videolu konu anlatım ve 20 binden fazla çözümlü soru havuzu var. Öğrenciler yine istedikleri zaman bu içeriklerden de yararlanabilecek.

KUNDUZ VERİMLİLİĞİ ARTIRIYOR
Bu iş birliği için neden Kunduz’u tercih ettiniz? Sizler için avantajları ve Kunduz’u öne çıkarana neler ?

Kerem Özdemir: Kunduz, eğitim sisteminin en büyük ihtiyacı olan “her öğrenci biriciktir” mantığına sahip bir uygulama. Hizmetlerini de bu fikre göre oluşturduğunu gördüğümüz Kunduz uygulaması öğrencilerimize 15 dakika gibi kısa bir sürede takıldıkları soruların nasıl çözüldüğünü öğrenme şansı sunuyor. İşte Kunduz öğrencilerimizin diledikleri yerden diledikleri kadar sorularını sormalarını ve uzman eğitmenler tarafından kısa bir süre içerisinde açıklamalı çözümler almalarını sağlıyor. Biz de eğitim kurumu olarak soru-çözüm saatlerimizi öğrencilerin diğer eksiklerini tamamlamak için daha verimli değerlendirebiliyoruz. Böylece öğrencilerimizi hem dijital ortamda zaman-mekan kısıtlaması olmadan hem de şubelerimizde teknolojik donanımlı sınıflarda uzman öğretmenlerimiz rehberliğinde yüz yüze konu anlatımı ve soru çözümleri ile eksiksiz bir şekilde sınavlarına hazırlamayı hedefliyoruz.
 

KUNDUZ HER AN YANINIZDA OLAN ÖZEL ÖĞRETMEN
Dijitalleşen eğitim dünyasında ortaya çıkan ihtiyaçlar neler ve Kunduz bunlara nasıl çözüm oluyor?

Alper Akgün: Aslında ihtiyaçlar dijitalleşen eğitim dünyasında da eğitim tarihinin başından beri de hiç değişmedi. Her öğrenci birbirinden öğrenme biçiminden ilgi alanlarına kadar çok farklı. Bu öğrencilerin her gün farklı değişkenler tarafından etkilendiğini de düşündüğümüzde hepsini bir sınıfta toplayıp tek tip bir eğitim üzerinden öğrenme süreçlerini verimli geçirmelerini bekleyemeyiz. 100 yıl önce de şimdi de sorun maalesef aynı. Bu probleme bir çözüm olarak Kunduz, öğrencinin okul ve sonrasında ihtiyaçlarını çok iyi dinleyen ve onu tanıyan, öğrenme tekniğini ve ihtiyaçlarını bilen ve en önemlisi her an yanında olabilen bir özel öğretmen görevi görüyor.

Kunduz, Doğru Cevap Eğitim Kurumu öğrencilerine nasıl ve hangi noktalarda destek olacak?
Kerem Özdemir: Öğrencilerimizin hepsi Kunduz üyeliğine sahip olacak. Bu şekilde Kunduz’un en popüler ürünü olan soru-çözüm desteğinden yararlanabilecekler. Çalışma rutinlerinin istedikleri anında, ne zaman ihtiyaç duyarlarsa takıldıkları soruların fotoğrafını çekip Kunduz’a atacaklar. Kunduz’un 48 binden fazla uzman eğitmeni de bu sorulara hızlı ve kaliteli bir şekilde açıklamalı çözüm iletecek. Öğrencilerimizin çözemedikleri soruları anında öğrenerek çalışma rutinlerini aksatmamaları bizim için çok değerli. Ayrıca Kunduz’da 20 binden fazla çözümlü soru testleri ve videolu konu anlatımları mevcut. Öğrencilerimiz yine diledikleri an ve yerde ihtiyaçları olan dersten ve konudan yeni nesil konu anlatımlarına ulaşıp pekiştirici soruları çözebilecekler. Kısacası Kunduz öğrencilerimizin çalışma rutininin her adımında onların yanında olacak.

KUNDUZ İLE 24 SAAT ÖĞRENCİLERİMİZE DESTEK SAĞLAYABİLİYORUZ
Bir eğitim kurumu olarak Kunduz’un etkisini öğrencilerinizin üzerinde nasıl ölçmeyi düşünüyorsunuz?
Kerem Özdemir: Kunduz ile yapılan iş birliğinde öğrencilerimizin sınav hazırlık süreçlerinde yoğun bir şekilde soru çözümü gerçekleştiriyor. Kurumlarımızda öğretmenlerimizden destek alırken evde ya da kurum dışında yapmış olduğu çalışmalarda anlık olarak çözüme ulaşabilmeleri adına Kunduz’la kurumsal iş birliği yaptık. Bu sayede kurumlarımızda öğretmenlerimizin öğrencilerle birebir çalışma sürelerini uzatmayı planladık. Aynı zamanda öğrencilerin soru sormaktan çekindiği durumlar da olabiliyor. Bu durumu da ortadan kaldırmak adına bu uygulamanın öğrencilerimize desteği olacağını düşündük.

Öğrencinin bireysel çalıştığı zaman diliminde de Kunduz’un bize sağladığı Yönetim Paneli ile takip ve desteğin 24 saat üzerinden kontrol edilebiliyor olmasının, öğrencinin gelişimini hızlandırmamıza destek sağlayacak bir eğitim aracı olacağını düşündük. Kunduz, kurumsal bir çözüm ortağımız olarak öğrencilerimizin sorduğu soruların istatistiklerini, konu dağılımlarını bizlere verebilmektedir. Böylece öğrenci eksiklerini başarı takip sistemimiz (BTS) ve öğretmen tespitleri dışında bağımsız sistemden de almış olacağız. Bu şekilde Kunduz’a sorulan soruların bireysel, sınıf, ders, konu bazında dağılımını da öğrenerek kendi istatistiklerimizle birleştirerek öğrencilerimizde tam öğrenmeyi gerçekleştirmiş olacağız.




> Kunduz - Doğru Cevap işbirliği ile öğrenciler kazanacak

Sınavlara hazırlık kurslarında Türkiye’nin önde gelen markaları arasında yer alan Doğru Cevap Eğitim Kurumları, Kunduz ile kurumsal işbirliği imzaladı. Doğru Cevap Eğitim Kurumları öğrencileri tüm takıldıkları sorulara Kunduz sayesinde anında çözümlere ulaşma imkanı kazanırken, Doğru Cevap Eğitim Kurumları CEO’su Kerem Özdemir ve Kunduz Kurumsal Operasyonlar Müdürü Alper Akgün işbirliği hakkında sorularımızı yanıtladı.

kunduz_dogru_cevapKunduz ve Doğru Cevap Eğitim Kurumları’nın nasıl buluştuğunu ve nasıl bir çerçevede iş birliği yapacağı ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Kerem Özdemir: Doğru Cevap Eğitim Kurumları değişen eğitim ihtiyaçlarını göz önüne alarak 2022 – 2023 eğitim öğretim yılına bünyesine yeni konseptler ekleyerek hazırlanıyor. Kunduz iş birliği de bu hazırlıkların en önemlilerinden. Eğitimde pandemiyle birlikte de hayatımıza giren dijital ihtiyaçlara Kunduz uygulaması hem hızlı hem de kaliteli şekilde cevap veriyor. Kurumsal iş birlikleri olduğunu bildiğimiz Kunduz ile de öğrencilerimize nerede ve ne zaman isterlerse yararlanabilecekleri bir online eğitim platformu sunmak istedik.

Alper Akgün: Kunduz’un eğitim kurumları iş birlikleri popülerliğini çok hızlı bir şekilde arttırıyor. Doğru Cevap Eğitim Kurumlarının öğrencilerine de bu iş birliği sayesinde ulaşacağımız için çok mutluyuz. Kunduz öğrencilerin diledikleri zamanda ve diledikleri yerde çözemedikleri sorulara en hızlı ve en kaliteli çözümleri alabilecekleri bir uygulama. Doğru Cevap Eğitim Kurumları öğrencileri de bundan sonra tüm takıldıkları sorulara Kunduz sayesinde anında çözümler alacak. Kunduz’da soru-çözüm desteği dışında binlerce videolu konu anlatım ve 20 binden fazla çözümlü soru havuzu var. Öğrenciler yine istedikleri zaman bu içeriklerden de yararlanabilecek.

KUNDUZ VERİMLİLİĞİ ARTIRIYOR
Bu iş birliği için neden Kunduz’u tercih ettiniz? Sizler için avantajları ve Kunduz’u öne çıkarana neler ?

Kerem Özdemir: Kunduz, eğitim sisteminin en büyük ihtiyacı olan “her öğrenci biriciktir” mantığına sahip bir uygulama. Hizmetlerini de bu fikre göre oluşturduğunu gördüğümüz Kunduz uygulaması öğrencilerimize 15 dakika gibi kısa bir sürede takıldıkları soruların nasıl çözüldüğünü öğrenme şansı sunuyor. İşte Kunduz öğrencilerimizin diledikleri yerden diledikleri kadar sorularını sormalarını ve uzman eğitmenler tarafından kısa bir süre içerisinde açıklamalı çözümler almalarını sağlıyor. Biz de eğitim kurumu olarak soru-çözüm saatlerimizi öğrencilerin diğer eksiklerini tamamlamak için daha verimli değerlendirebiliyoruz. Böylece öğrencilerimizi hem dijital ortamda zaman-mekan kısıtlaması olmadan hem de şubelerimizde teknolojik donanımlı sınıflarda uzman öğretmenlerimiz rehberliğinde yüz yüze konu anlatımı ve soru çözümleri ile eksiksiz bir şekilde sınavlarına hazırlamayı hedefliyoruz.
 

KUNDUZ HER AN YANINIZDA OLAN ÖZEL ÖĞRETMEN
Dijitalleşen eğitim dünyasında ortaya çıkan ihtiyaçlar neler ve Kunduz bunlara nasıl çözüm oluyor?

Alper Akgün: Aslında ihtiyaçlar dijitalleşen eğitim dünyasında da eğitim tarihinin başından beri de hiç değişmedi. Her öğrenci birbirinden öğrenme biçiminden ilgi alanlarına kadar çok farklı. Bu öğrencilerin her gün farklı değişkenler tarafından etkilendiğini de düşündüğümüzde hepsini bir sınıfta toplayıp tek tip bir eğitim üzerinden öğrenme süreçlerini verimli geçirmelerini bekleyemeyiz. 100 yıl önce de şimdi de sorun maalesef aynı. Bu probleme bir çözüm olarak Kunduz, öğrencinin okul ve sonrasında ihtiyaçlarını çok iyi dinleyen ve onu tanıyan, öğrenme tekniğini ve ihtiyaçlarını bilen ve en önemlisi her an yanında olabilen bir özel öğretmen görevi görüyor.

Kunduz, Doğru Cevap Eğitim Kurumu öğrencilerine nasıl ve hangi noktalarda destek olacak?
Kerem Özdemir: Öğrencilerimizin hepsi Kunduz üyeliğine sahip olacak. Bu şekilde Kunduz’un en popüler ürünü olan soru-çözüm desteğinden yararlanabilecekler. Çalışma rutinlerinin istedikleri anında, ne zaman ihtiyaç duyarlarsa takıldıkları soruların fotoğrafını çekip Kunduz’a atacaklar. Kunduz’un 48 binden fazla uzman eğitmeni de bu sorulara hızlı ve kaliteli bir şekilde açıklamalı çözüm iletecek. Öğrencilerimizin çözemedikleri soruları anında öğrenerek çalışma rutinlerini aksatmamaları bizim için çok değerli. Ayrıca Kunduz’da 20 binden fazla çözümlü soru testleri ve videolu konu anlatımları mevcut. Öğrencilerimiz yine diledikleri an ve yerde ihtiyaçları olan dersten ve konudan yeni nesil konu anlatımlarına ulaşıp pekiştirici soruları çözebilecekler. Kısacası Kunduz öğrencilerimizin çalışma rutininin her adımında onların yanında olacak.

KUNDUZ İLE 24 SAAT ÖĞRENCİLERİMİZE DESTEK SAĞLAYABİLİYORUZ
Bir eğitim kurumu olarak Kunduz’un etkisini öğrencilerinizin üzerinde nasıl ölçmeyi düşünüyorsunuz?
Kerem Özdemir: Kunduz ile yapılan iş birliğinde öğrencilerimizin sınav hazırlık süreçlerinde yoğun bir şekilde soru çözümü gerçekleştiriyor. Kurumlarımızda öğretmenlerimizden destek alırken evde ya da kurum dışında yapmış olduğu çalışmalarda anlık olarak çözüme ulaşabilmeleri adına Kunduz’la kurumsal iş birliği yaptık. Bu sayede kurumlarımızda öğretmenlerimizin öğrencilerle birebir çalışma sürelerini uzatmayı planladık. Aynı zamanda öğrencilerin soru sormaktan çekindiği durumlar da olabiliyor. Bu durumu da ortadan kaldırmak adına bu uygulamanın öğrencilerimize desteği olacağını düşündük.

Öğrencinin bireysel çalıştığı zaman diliminde de Kunduz’un bize sağladığı Yönetim Paneli ile takip ve desteğin 24 saat üzerinden kontrol edilebiliyor olmasının, öğrencinin gelişimini hızlandırmamıza destek sağlayacak bir eğitim aracı olacağını düşündük. Kunduz, kurumsal bir çözüm ortağımız olarak öğrencilerimizin sorduğu soruların istatistiklerini, konu dağılımlarını bizlere verebilmektedir. Böylece öğrenci eksiklerini başarı takip sistemimiz (BTS) ve öğretmen tespitleri dışında bağımsız sistemden de almış olacağız. Bu şekilde Kunduz’a sorulan soruların bireysel, sınıf, ders, konu bazında dağılımını da öğrenerek kendi istatistiklerimizle birleştirerek öğrencilerimizde tam öğrenmeyi gerçekleştirmiş olacağız.




Son Güncelleme: Salı, 15 Mart 2022 13:34

Gösterim: 1281


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.