Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Avrupa Araştırma Genel Direktörü Smits, "Eğer bir iddia konusuysa, Türk araştırmacılarının biyomedikal alanında Nobel alacağını tahmin ediyorum" dedi.

robert jan smitsAvrupa Komisyonu Araştırma ve İnovasyon Genel Direktörü Robert Jan Smits, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyanın en büyük bilim programı Avrupa Araştırma Alanı'ndaki Horizon 2020 programının, 7. Çerçeve'nin ardından 1,5 yıl önce başladığını anımsattı.

Avrupa Araştırma Alanı'na dahil olan Türk projeleri için Nobel ödülü beklentisi olup olmadığına yönelik soru üzerine Smits, şöyle konuştu:

"Öncelikli olarak Türk üniversitelerinin mühendislik ve bunun içinde yapı-inşaat alanlarında çok kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Buna ek olarak biyomedikal, sağlık, su ve gıda alanlarında çok güzel araştırmalar yapılıyor. Eğer bir iddia konusuysa, Türk araştırmacılarının biyomedikal alanında Nobel alacağını tahmin ediyorum. Türkiye'den bu konuda çok iyi araştırmalar yapan bilim insanlarını yakından tanıyorum. Türk bilim adamları DNA sıralaması, kanser araştırması, kardiyovasküler çalışmalar ve salgın hastalıklar konularında ciddi çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaların geleceğini gayet olumlu görüyorum. Özellikle bu alanlarda yürütülen biyomedikal çalışmalar Nobel'i düşündürebilir."

Smits, "Ülkenizin ekonomisi zaten büyüyor, genişliyor. Bu üniversitelere de yansıyor. Bu atmosfer devam ederse üniversitelerin ve araştırmacıların bilim alanında da zirveye ulaşmaması için hiçbir neden yok. Sadece Avrupa'da değil, dünyada da aynı şekilde etkin olacaklarına inanıyorum" dedi.

> Türkiye yeni Nobel’i biomedikalden alabilir

Avrupa Araştırma Genel Direktörü Smits, "Eğer bir iddia konusuysa, Türk araştırmacılarının biyomedikal alanında Nobel alacağını tahmin ediyorum" dedi.

robert jan smitsAvrupa Komisyonu Araştırma ve İnovasyon Genel Direktörü Robert Jan Smits, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyanın en büyük bilim programı Avrupa Araştırma Alanı'ndaki Horizon 2020 programının, 7. Çerçeve'nin ardından 1,5 yıl önce başladığını anımsattı.

Avrupa Araştırma Alanı'na dahil olan Türk projeleri için Nobel ödülü beklentisi olup olmadığına yönelik soru üzerine Smits, şöyle konuştu:

"Öncelikli olarak Türk üniversitelerinin mühendislik ve bunun içinde yapı-inşaat alanlarında çok kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Buna ek olarak biyomedikal, sağlık, su ve gıda alanlarında çok güzel araştırmalar yapılıyor. Eğer bir iddia konusuysa, Türk araştırmacılarının biyomedikal alanında Nobel alacağını tahmin ediyorum. Türkiye'den bu konuda çok iyi araştırmalar yapan bilim insanlarını yakından tanıyorum. Türk bilim adamları DNA sıralaması, kanser araştırması, kardiyovasküler çalışmalar ve salgın hastalıklar konularında ciddi çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaların geleceğini gayet olumlu görüyorum. Özellikle bu alanlarda yürütülen biyomedikal çalışmalar Nobel'i düşündürebilir."

Smits, "Ülkenizin ekonomisi zaten büyüyor, genişliyor. Bu üniversitelere de yansıyor. Bu atmosfer devam ederse üniversitelerin ve araştırmacıların bilim alanında da zirveye ulaşmaması için hiçbir neden yok. Sadece Avrupa'da değil, dünyada da aynı şekilde etkin olacaklarına inanıyorum" dedi.

Son Güncelleme: Cuma, 06 Kasım 2015 14:25

Gösterim: 1438

Yaz saati uygulamasının sona ermesiyle saatler, 8 Kasım'da 1 saat geri alınacak.

Yaz saati uygulamasının sona ermesiyle saatler, bu Cumartesi'yi Pazar gününe bağlayan gece yarısından sonra, 04.00 itibariyle 1 saat geri alınacak.

Kış saati uygulamasının, 1 Kasım Milletvekili Genel Seçimi nedeniyle 8 Kasım'a ertelenmesine yönelik düzenleme, daha önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun'un imzasıyla Başbakanlığa gönderilmişti.

Yapılan yeni düzenleme doğrultusunda, 25 Ekim'de sona ermesi gereken yaz saati uygulaması, bu yıl 8 Kasım'da sona erecek ve bu tarihte saatler 04.00'ten 03.00'e alınacak.

Bakanlar Kurulu kararıyla yaz saati uygulaması kapsamında, gün ışığından daha fazla yararlanmak ve elektrik tasarrufu için saatler 29 Mart'ta 03.00'ten itibaren 1 saat ileri alınmıştı.

> Saatler 8 Kasım’da geri alınacak

Yaz saati uygulamasının sona ermesiyle saatler, 8 Kasım'da 1 saat geri alınacak.

Yaz saati uygulamasının sona ermesiyle saatler, bu Cumartesi'yi Pazar gününe bağlayan gece yarısından sonra, 04.00 itibariyle 1 saat geri alınacak.

Kış saati uygulamasının, 1 Kasım Milletvekili Genel Seçimi nedeniyle 8 Kasım'a ertelenmesine yönelik düzenleme, daha önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun'un imzasıyla Başbakanlığa gönderilmişti.

Yapılan yeni düzenleme doğrultusunda, 25 Ekim'de sona ermesi gereken yaz saati uygulaması, bu yıl 8 Kasım'da sona erecek ve bu tarihte saatler 04.00'ten 03.00'e alınacak.

Bakanlar Kurulu kararıyla yaz saati uygulaması kapsamında, gün ışığından daha fazla yararlanmak ve elektrik tasarrufu için saatler 29 Mart'ta 03.00'ten itibaren 1 saat ileri alınmıştı.

Son Güncelleme: Cuma, 06 Kasım 2015 12:23

Gösterim: 967

Askeri darbe ürünü olduğu gerekçesi ve üniversiteler üzerindeki yetki ve denetimi nedeniyle eleştirilen YÖK, 35'inci yılında "imajını" yenilemeye hazırlanıyor.

yokKuruluşundan bugüne kadar sık sık 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olduğu gerekçesiyle ve üniversiteler üzerindeki yetki ile denetimi nedeniyle eleştirilen Yükseköğretim Kurulu (YÖK), kuruma ilişkin kamuoyundaki olumsuz algıdan kurtularak 35'inci yılında "imajını" yenilemeye ve bazı yetkilerini üniversiteye devretmeye hazırlanıyor.

İkinci öğretimde ders saatleri, bahar döneminde yatay geçiş ve bütünleme sınavları konusundaki yetkilerini üniversitelere devreden YÖK, altyapıları ve mevzuatı hazırlanmış kurullara yetki devri konusunda çalışmalarını sürdürecek.

YÖK bu yıl Kalite Kurulu kapsamında kurumsal değerlendirme ve program akreditasyonu merkezli bir dış değerlendirme sistemini hayata geçirmeye hazırlanıyor.

> 35. yılında olan YÖK imaj tazelemek istiyor

Askeri darbe ürünü olduğu gerekçesi ve üniversiteler üzerindeki yetki ve denetimi nedeniyle eleştirilen YÖK, 35'inci yılında "imajını" yenilemeye hazırlanıyor.

yokKuruluşundan bugüne kadar sık sık 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olduğu gerekçesiyle ve üniversiteler üzerindeki yetki ile denetimi nedeniyle eleştirilen Yükseköğretim Kurulu (YÖK), kuruma ilişkin kamuoyundaki olumsuz algıdan kurtularak 35'inci yılında "imajını" yenilemeye ve bazı yetkilerini üniversiteye devretmeye hazırlanıyor.

İkinci öğretimde ders saatleri, bahar döneminde yatay geçiş ve bütünleme sınavları konusundaki yetkilerini üniversitelere devreden YÖK, altyapıları ve mevzuatı hazırlanmış kurullara yetki devri konusunda çalışmalarını sürdürecek.

YÖK bu yıl Kalite Kurulu kapsamında kurumsal değerlendirme ve program akreditasyonu merkezli bir dış değerlendirme sistemini hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Son Güncelleme: Cuma, 06 Kasım 2015 11:38

Gösterim: 1091

KPSS’de usulsüzlük nedeniyle dün gözaltına alınan 3 şüpheli, adliyeye sevk edildi.

osym binaAnkara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2010 KPSS'deki usulsüzlük iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan biri kadın 3 ÖSYM çalışanı, adliyeye sevk edildi.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Suç ve Suç Gelirleriyle Mücadele Şubesindeki işlemleri tamamlanan şüpheliler, Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirildi.

Gözaltındaki biri kadın 3 zanlı, daha sonra Ankara Adliyesine getirildi.

Şüphelilerin, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkman'a ifade vermesi bekleniyor.

> KPSS’de 3 şüpheli adliyeye sevkedildi

KPSS’de usulsüzlük nedeniyle dün gözaltına alınan 3 şüpheli, adliyeye sevk edildi.

osym binaAnkara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2010 KPSS'deki usulsüzlük iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan biri kadın 3 ÖSYM çalışanı, adliyeye sevk edildi.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Suç ve Suç Gelirleriyle Mücadele Şubesindeki işlemleri tamamlanan şüpheliler, Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirildi.

Gözaltındaki biri kadın 3 zanlı, daha sonra Ankara Adliyesine getirildi.

Şüphelilerin, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkman'a ifade vermesi bekleniyor.

Son Güncelleme: Cuma, 06 Kasım 2015 12:03

Gösterim: 1314

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eğitim politikasının her 2 senede bir değiştirilmesinin çocuklar, öğretmenler ve gelecek için yanlış olacağını ifade ederek, "Yüksek eğitim politikamızın, üniversitelerle ilgili konuların çok önceden çözülmesi ve yeni bir kapsama kavuşturulması gerekirdi. Önceleri 8 yıllık kesintisiz zorunlu, daha sonra biraz farklılaşma ve en sonunda 4+4+4 ortaya çıkan durum, yeni sorunları beraberinde getirdi ve henüz eğitim politikamız netleşmedi" dedi.

bulent arincTürk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından düzenlenen Medeniyet İnşası Türkiye Vizyonu Uluslararası Kongresi'nde konuşan Arınç, seçim sonuçlarının Türkiye için hayırlı sonuçlar vermesini diledi.

Arınç, "Güçlü bir iktidar, güçlü bir hükümet, güçlü bir parlamento yapısıyla biz, mademki ilk günkü aşkla 'Haydi bismillah' diyoruz, medeniyet inşasına da 'Haydi bismillah' diyerek belki başlamamız gerekecek. Bunun için teorik tartışmaların son bulmasını diliyorum, artık billurlaşmış, somutlaşmış bir programın ortaya çıkmasını arzu ediyorum" diye konuştu.

Bülent Arınç, 13 yıllık hükümet döneminde en fazla bakan değişiminin Milli Eğitim Bakanlığı'nda yaşandığına değinerek, şöyle devam etti:

"Eğitim politikası her 2 senede bir değiştirilir, değiştirilmek zorunda kalırsa bu çocuklarımız için de öğretmenlerimiz için de geleceğimiz için de bence yanlıştır. Yüksek eğitim politikamızın, üniversitelerle ilgili konuların çok önceden çözülmesi ve yeni bir kapsama kavuşturulması gerekirdi. Çocuklarımızın daha okul öncesi programlarından üniversite sonuna 20 milyonu aşkın genç kitleden bahsediyoruz. Önceleri 8 yıllık kesintisiz zorunlu, daha sonra biraz farklılaşma ve en sonunda 4+4+4 ortaya çıkan durum yeni sorunları beraberinde getirdi ve henüz eğitim politikamız netleşmedi. 'Çocuklar hangi imtihana girecekler, hangisinden muaf olacaklar, hangisinden çıkıp hangisine yetişecekler veya müfredat programları ne olacak?' Hükümetin sorumluluk taşıyan bir bakanı olarak bu konulara kafamı verdiğimde çok olumlu neticeler almadığımı ifade etmeliyim."

Dilin zenginleştirilmesi gerekir

Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün son dönem çalışmalarına değinen Arınç, vakıfların, yeni medeniyet inşasında ayrı başlık altında kullanılması gerektiğini belirtti.

Arınç, ortak kültür değerleri içerisinde dine, dile ve tarihe çok daha fazla önem verdiğini ifade ederek, "Tarihin yeniden bilinir, anlaşılabilir olması lazım ki bugünkü sorunlarımıza ve gelecek perspektifimize katkısı olabilirsin" dedi.

Dilin de zenginleştirilmesi gerektiğine dikkati çeken Arınç, "Bugün maalesef 3-5 yaşındaki çocuklarımızın elinde bile Iphonelarla, tabletlerle sadece oyun oynadıklarını, onlarla meşgul renkli bir dünyaya daldıklarını görüyoruz. İçeriye babası mı girmiş, dedesi mi girmiş, bir şey mi söylemiş, 'Bana bir su getir' mi demiş, hiçbirisi farkında değil. Herkes sohbeti, birbirini dinlemeyi, birbirinin gözünün içine bakmayı, sevgiyi, dostluğu bırakmış elindeki tabletle saatlerce... Artık SMS diliyle insanlar birbirleriyle koşmaya başlamışlar. 'Nbr?', 'Ne haber?' diyor. 'Slm', 'Selam' diyor. 'Hadi şu konuda bir konuşma yap' dediğinde 25-30 kelimenin dışında çıkaramayan bir gençlikle karşı karşıyaysak, bence bu, bir büyük tehlikeyi haber veriyor" ifadelerini kullandı.

> Eğitim politikasını sürekli değiştirmek yanlış

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eğitim politikasının her 2 senede bir değiştirilmesinin çocuklar, öğretmenler ve gelecek için yanlış olacağını ifade ederek, "Yüksek eğitim politikamızın, üniversitelerle ilgili konuların çok önceden çözülmesi ve yeni bir kapsama kavuşturulması gerekirdi. Önceleri 8 yıllık kesintisiz zorunlu, daha sonra biraz farklılaşma ve en sonunda 4+4+4 ortaya çıkan durum, yeni sorunları beraberinde getirdi ve henüz eğitim politikamız netleşmedi" dedi.

bulent arincTürk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından düzenlenen Medeniyet İnşası Türkiye Vizyonu Uluslararası Kongresi'nde konuşan Arınç, seçim sonuçlarının Türkiye için hayırlı sonuçlar vermesini diledi.

Arınç, "Güçlü bir iktidar, güçlü bir hükümet, güçlü bir parlamento yapısıyla biz, mademki ilk günkü aşkla 'Haydi bismillah' diyoruz, medeniyet inşasına da 'Haydi bismillah' diyerek belki başlamamız gerekecek. Bunun için teorik tartışmaların son bulmasını diliyorum, artık billurlaşmış, somutlaşmış bir programın ortaya çıkmasını arzu ediyorum" diye konuştu.

Bülent Arınç, 13 yıllık hükümet döneminde en fazla bakan değişiminin Milli Eğitim Bakanlığı'nda yaşandığına değinerek, şöyle devam etti:

"Eğitim politikası her 2 senede bir değiştirilir, değiştirilmek zorunda kalırsa bu çocuklarımız için de öğretmenlerimiz için de geleceğimiz için de bence yanlıştır. Yüksek eğitim politikamızın, üniversitelerle ilgili konuların çok önceden çözülmesi ve yeni bir kapsama kavuşturulması gerekirdi. Çocuklarımızın daha okul öncesi programlarından üniversite sonuna 20 milyonu aşkın genç kitleden bahsediyoruz. Önceleri 8 yıllık kesintisiz zorunlu, daha sonra biraz farklılaşma ve en sonunda 4+4+4 ortaya çıkan durum yeni sorunları beraberinde getirdi ve henüz eğitim politikamız netleşmedi. 'Çocuklar hangi imtihana girecekler, hangisinden muaf olacaklar, hangisinden çıkıp hangisine yetişecekler veya müfredat programları ne olacak?' Hükümetin sorumluluk taşıyan bir bakanı olarak bu konulara kafamı verdiğimde çok olumlu neticeler almadığımı ifade etmeliyim."

Dilin zenginleştirilmesi gerekir

Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün son dönem çalışmalarına değinen Arınç, vakıfların, yeni medeniyet inşasında ayrı başlık altında kullanılması gerektiğini belirtti.

Arınç, ortak kültür değerleri içerisinde dine, dile ve tarihe çok daha fazla önem verdiğini ifade ederek, "Tarihin yeniden bilinir, anlaşılabilir olması lazım ki bugünkü sorunlarımıza ve gelecek perspektifimize katkısı olabilirsin" dedi.

Dilin de zenginleştirilmesi gerektiğine dikkati çeken Arınç, "Bugün maalesef 3-5 yaşındaki çocuklarımızın elinde bile Iphonelarla, tabletlerle sadece oyun oynadıklarını, onlarla meşgul renkli bir dünyaya daldıklarını görüyoruz. İçeriye babası mı girmiş, dedesi mi girmiş, bir şey mi söylemiş, 'Bana bir su getir' mi demiş, hiçbirisi farkında değil. Herkes sohbeti, birbirini dinlemeyi, birbirinin gözünün içine bakmayı, sevgiyi, dostluğu bırakmış elindeki tabletle saatlerce... Artık SMS diliyle insanlar birbirleriyle koşmaya başlamışlar. 'Nbr?', 'Ne haber?' diyor. 'Slm', 'Selam' diyor. 'Hadi şu konuda bir konuşma yap' dediğinde 25-30 kelimenin dışında çıkaramayan bir gençlikle karşı karşıyaysak, bence bu, bir büyük tehlikeyi haber veriyor" ifadelerini kullandı.

Son Güncelleme: Perşembe, 05 Kasım 2015 17:38

Gösterim: 988


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.