Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in, öğrencilerin kılık kıyafetinde serbest uygulamalara gidilebileceğinin sinyalini vermesinin okullarda uzun saç ve kıyafet krizine neden olduğunu söyledi.

Uzun saçla, önlük ve forma dışında kıyafetlerle okula gelen öğrencilerle okul yönetimi arasında sorunlar yaşandığını belirten DES Genel Başkanı Gürkan Avcı, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’den, kıyafet yönetmeliğini değiştirerek, öğrencileri önlük ve okul formasına, öğretmenleri de takım elbise, kravat ve gömleğe mahkum eden darbe mirası kıyafet yönetmeliğinden kurtarmasını istedi. Her okula göre farklılık gösteren okul önlüğü, forma ve resmi kıyafetlerin ailelerin bütçesine önemli bir yük ve gereksiz masraf getirdiğini anlatan Avcı, "Kısa saç, okul önlüğü, forma ve takım elbiseden oluşan okul kıyafetlerinden çocuklarımız sıkıldı. Kaldı ki kıyafet yönetmeliği tek tip öğrenci ve tek tip öğretmen profili oluşturuyor ve bu da eğitim psikolojisiyle ve pedagojik anlayışla uyuşmuyor" dedi. Eğitim ve bilimin, özgür ortamlarda ve özgür bireylerin kafalarında yeşereceğini söyleyen Avcı, "40 derece havada kravat, ceket, gömlek ve önlük gibi giysileri bugün dahi zorunlu kılmak demokrasiyle ve özgürlüklerde bağdaştırılamaz. 30 yıl önce cunta gölgesinde çıkarılan kıyafet yönetmeliğini toptan kaldırmasını istiyoruz. Öğrenci ve öğretmenlerin serbest kıyafetlerle ve rengarenk giysilerle okullara gelerek, okullarımızı çiçek bahçesine çevirmesini istiyoruz. Özgür okul istiyoruz. Demokratik bir eğitim sistemi istiyoruz" dedi.

Avcı, şöyle devam etti: "Okulların huzur ve disiplinini tehdit eden unsurları kılık kıyafette aramak, kot pantolonu, uzun saçı ve serbest kıyafeti tehlike olarak görmek en masum ifadeyle statükoculuktur. Adaletli, aydınlanmacı, halkçı, nitelikli, bilimsel, özgür ve demokratik bir eğitim sistemini bu kıyafet yönetmeliğiyle yakalamamız mümkün değil. Eğitim sistemini çağdaş, eşitlikçi, demokratik ve bilimsel bir forma sokmak için ezber bozan reformlara imza atan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i yeni ve cesur bir adım atarak Türk Eğitim tarihine geçmeye çağırıyoruz."(hürriyeteğitim)

> “Okullarda kılık kıyafet serbest olsun”

Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in, öğrencilerin kılık kıyafetinde serbest uygulamalara gidilebileceğinin sinyalini vermesinin okullarda uzun saç ve kıyafet krizine neden olduğunu söyledi.

Uzun saçla, önlük ve forma dışında kıyafetlerle okula gelen öğrencilerle okul yönetimi arasında sorunlar yaşandığını belirten DES Genel Başkanı Gürkan Avcı, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’den, kıyafet yönetmeliğini değiştirerek, öğrencileri önlük ve okul formasına, öğretmenleri de takım elbise, kravat ve gömleğe mahkum eden darbe mirası kıyafet yönetmeliğinden kurtarmasını istedi. Her okula göre farklılık gösteren okul önlüğü, forma ve resmi kıyafetlerin ailelerin bütçesine önemli bir yük ve gereksiz masraf getirdiğini anlatan Avcı, "Kısa saç, okul önlüğü, forma ve takım elbiseden oluşan okul kıyafetlerinden çocuklarımız sıkıldı. Kaldı ki kıyafet yönetmeliği tek tip öğrenci ve tek tip öğretmen profili oluşturuyor ve bu da eğitim psikolojisiyle ve pedagojik anlayışla uyuşmuyor" dedi. Eğitim ve bilimin, özgür ortamlarda ve özgür bireylerin kafalarında yeşereceğini söyleyen Avcı, "40 derece havada kravat, ceket, gömlek ve önlük gibi giysileri bugün dahi zorunlu kılmak demokrasiyle ve özgürlüklerde bağdaştırılamaz. 30 yıl önce cunta gölgesinde çıkarılan kıyafet yönetmeliğini toptan kaldırmasını istiyoruz. Öğrenci ve öğretmenlerin serbest kıyafetlerle ve rengarenk giysilerle okullara gelerek, okullarımızı çiçek bahçesine çevirmesini istiyoruz. Özgür okul istiyoruz. Demokratik bir eğitim sistemi istiyoruz" dedi.

Avcı, şöyle devam etti: "Okulların huzur ve disiplinini tehdit eden unsurları kılık kıyafette aramak, kot pantolonu, uzun saçı ve serbest kıyafeti tehlike olarak görmek en masum ifadeyle statükoculuktur. Adaletli, aydınlanmacı, halkçı, nitelikli, bilimsel, özgür ve demokratik bir eğitim sistemini bu kıyafet yönetmeliğiyle yakalamamız mümkün değil. Eğitim sistemini çağdaş, eşitlikçi, demokratik ve bilimsel bir forma sokmak için ezber bozan reformlara imza atan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i yeni ve cesur bir adım atarak Türk Eğitim tarihine geçmeye çağırıyoruz."(hürriyeteğitim)

Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Eylül 2012 12:46

Gösterim: 1912

Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), 1989 yılında sadece 2 ilde, 305 ilköğretim öğrencisiyle başlattığı ve günümüzde kapsamı giderek genişleyen taşımalı eğitimden, geçen yıl 742 bin 924 ilköğretim öğrencisi yararlandı. Bu yıldan itibaren ortaöğretim 11. ve 12. sınıf öğrencileri de taşınacak.

MEB, çeşitli nedenlerle okula erişimde sorunları yaşayan ilköğretim, ortaöğretim öğrencileriyle özel eğitime ihtiyacı olan öğrencileri belirlenen okullara günübirlik taşıyor.

Türkiye'de 23 yıl önce, 1989-1990 eğitim öğretim yılında sadece 2 ilde başlayan taşımalı ilköğretim serüveni, günümüzde Türkiye'nin neredeyse bütün illerinde uygulanıyor.

Kırklareli'nde 3 ve Kocaeli'nde 2 merkez okulda pilot uygulama olarak başlatılan taşımalı ilköğretim uygulaması, yararlı olduğunun tespit edilmesiyle ülke geneline yaygınlaştırıldı. Taşımalı ilköğretim uygulamasında, 1989 yılından 2011'e kadar uygulamanın yapıldığı il, okul sayısı, taşınan öğrenci sayısı ile gönderilen ödenekte artış yaşandı.

Bakanlık, geçen yıl ülke genelinde 872 ilçede 5 bin 968 okula 37 bin 706 köy ve köy altı yerleşim birimlerinden, 55 bin 785 araçla 742 bin 924 ilköğretim öğrencisini taşıdı. 2011-2012 eğitim-öğretim yılında ilköğretim öğrencilerinin taşınma gideri 601 milyon 761 bin 612 lira, yemek gideri ise 245 milyon 539 bin 972 lira olarak belirlendi.

Öğle yemeğinin de verildiği taşımalı ilköğretim kapsamında, bir öğrencinin taşıma ve yemek olmak üzere günlük toplam maliyeti 2011-2012 eğitim öğretim yılında 7 lira 41 kuruş olarak hesaplandı.

Bu yıl 11 ve 12. sınıflar da taşınacak

2010-2011 eğitim-öğretim yılında, 9. sınıflarda öğrenim gören kız ve erkek öğrenciler için taşımalı ortaöğretim uygulanmasına başlandı.

Bakanlık bu şekilde, ilköğretimden mezun olup çeşitli nedenlerle ortaöğretime erişimde sorunlar yaşayan öğrencilerin okullara gelmesini sağlamayı amaçladı.

Ortaöğretimde başlayan taşımalı eğitim iki aşamada gerçekleşti. Birinci aşamada 28 bin 235'i kız, 41 bin 130'u erkek olmak üzere toplam 69 bin 365 dokuzuncu sınıf öğrencisine taşıma hizmetinin yanı sıra öğle yemeği hizmeti de verildi. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan toplam 22 milyon 600 bin 152 lira ödenek sağlandı.Türkiye genelinde yoğun ilgiyle karşılanan bu uygulama, Edirne, Erzincan, Eskişehir, Muş, Tunceli, Uşak ve Kırklareli dışında 75 ilde yapıldı.

İkinci aşamada ise 27 bin 973'ü kız, 40 bin 806'sı erkek olmak üzere toplam 68 bin 779 öğrenci taşındı. Taşımalı ortaöğretim uygulamasına 2011 Mali Yılı Bütçesi'nden ise 85 milyon lira ödenek ayrıldı. Bu dönemde, taşımalı eğitim uygulaması Erzincan, Edirne, Tunceli, Uşak ve Muş illeri dışında 76 ilde gerçekleştirildi.

2011-2012 eğitim-öğretim yılında; ortaöğretimdeki taşımalı eğitime 9. sınıflara ek olarak 10. sınıflar da dahil edildi. Ayrıca, Van ilinde yaşanan depremden dolayı misafir öğrenci olarak veya nakil yoluyla diğer illerde eğitim-öğretimlerine devam eden öğrenciler de sınıf ayırımı olmaksızın taşımalı ortaöğretim uygulaması kapsamına alındı.

Geçen eğitim-öğretim yılında 159 bin 804 ortaöğretim öğrencisi taşımalı eğitimden faydalandı. Tüm taşıma ve yemek giderlerinde toplam 190 milyon 717 bin 524 lira kullanıldı.

MEB, 2012-2013 eğitim öğretim yılında ise zorunlu eğitim süresinin 8 yıldan 12 yıla çıkmasından ortaöğretimdeki taşımalı eğitim kapsamına 11 ve 12. sınıfları da dahil etti. Ortaöğretimde taşınacak öğrenci sayısının yaklaşık 400 bin civarında olması planlanıyor.

Bugüne kadar 205 bin 659 engelli öğrenci taşındı

Özel eğitim gerektiren öğrencilerin de okullarına devamını teşvik amacıyla yürütülen uygulama, 2004-2005 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde zihinsel engelli öğrenciler ve otistik öğrencilerin okullarına taşınmasıyla başladı.

2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren ise özel eğitime ihtiyacı olan görme, işitme ve ortopedik engelli öğrenciler ile özel eğitim sınıflarına devam eden öğrenciler de dahil edilerek taşımalı eğitim uygulaması yaygınlaştırıldı.

Özel eğitime ihtiyacı olan öğrenciler için 2004-2005'te başlatılan taşımalı eğitimle 6 bin 901 öğrenci evinden-okuluna taşındı, bu dönemdeki taşıma gideri ise 1 milyon 929 bin lira hesaplandı.

2011-2012 eğitim öğretim yılında ise özel eğitime ihtiyacı olan 41 bin 88 öğrencinin taşınması amacıyla 70 milyon 53 bin lira ödenek kullanıldı.

Bu uygulamanın başlamasından bugüne toplam 205 bin 659 engelli öğrenci taşımalı eğitimden yararlandı. 2012-2013 eğitim öğretim yılında ise yaklaşık 45 bin engelli öğrencinin taşınması planlanıyor.

> Taşımalı eğitimden 11.ve12. sınıflar da yararlanacak

Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), 1989 yılında sadece 2 ilde, 305 ilköğretim öğrencisiyle başlattığı ve günümüzde kapsamı giderek genişleyen taşımalı eğitimden, geçen yıl 742 bin 924 ilköğretim öğrencisi yararlandı. Bu yıldan itibaren ortaöğretim 11. ve 12. sınıf öğrencileri de taşınacak.

MEB, çeşitli nedenlerle okula erişimde sorunları yaşayan ilköğretim, ortaöğretim öğrencileriyle özel eğitime ihtiyacı olan öğrencileri belirlenen okullara günübirlik taşıyor.

Türkiye'de 23 yıl önce, 1989-1990 eğitim öğretim yılında sadece 2 ilde başlayan taşımalı ilköğretim serüveni, günümüzde Türkiye'nin neredeyse bütün illerinde uygulanıyor.

Kırklareli'nde 3 ve Kocaeli'nde 2 merkez okulda pilot uygulama olarak başlatılan taşımalı ilköğretim uygulaması, yararlı olduğunun tespit edilmesiyle ülke geneline yaygınlaştırıldı. Taşımalı ilköğretim uygulamasında, 1989 yılından 2011'e kadar uygulamanın yapıldığı il, okul sayısı, taşınan öğrenci sayısı ile gönderilen ödenekte artış yaşandı.

Bakanlık, geçen yıl ülke genelinde 872 ilçede 5 bin 968 okula 37 bin 706 köy ve köy altı yerleşim birimlerinden, 55 bin 785 araçla 742 bin 924 ilköğretim öğrencisini taşıdı. 2011-2012 eğitim-öğretim yılında ilköğretim öğrencilerinin taşınma gideri 601 milyon 761 bin 612 lira, yemek gideri ise 245 milyon 539 bin 972 lira olarak belirlendi.

Öğle yemeğinin de verildiği taşımalı ilköğretim kapsamında, bir öğrencinin taşıma ve yemek olmak üzere günlük toplam maliyeti 2011-2012 eğitim öğretim yılında 7 lira 41 kuruş olarak hesaplandı.

Bu yıl 11 ve 12. sınıflar da taşınacak

2010-2011 eğitim-öğretim yılında, 9. sınıflarda öğrenim gören kız ve erkek öğrenciler için taşımalı ortaöğretim uygulanmasına başlandı.

Bakanlık bu şekilde, ilköğretimden mezun olup çeşitli nedenlerle ortaöğretime erişimde sorunlar yaşayan öğrencilerin okullara gelmesini sağlamayı amaçladı.

Ortaöğretimde başlayan taşımalı eğitim iki aşamada gerçekleşti. Birinci aşamada 28 bin 235'i kız, 41 bin 130'u erkek olmak üzere toplam 69 bin 365 dokuzuncu sınıf öğrencisine taşıma hizmetinin yanı sıra öğle yemeği hizmeti de verildi. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan toplam 22 milyon 600 bin 152 lira ödenek sağlandı.Türkiye genelinde yoğun ilgiyle karşılanan bu uygulama, Edirne, Erzincan, Eskişehir, Muş, Tunceli, Uşak ve Kırklareli dışında 75 ilde yapıldı.

İkinci aşamada ise 27 bin 973'ü kız, 40 bin 806'sı erkek olmak üzere toplam 68 bin 779 öğrenci taşındı. Taşımalı ortaöğretim uygulamasına 2011 Mali Yılı Bütçesi'nden ise 85 milyon lira ödenek ayrıldı. Bu dönemde, taşımalı eğitim uygulaması Erzincan, Edirne, Tunceli, Uşak ve Muş illeri dışında 76 ilde gerçekleştirildi.

2011-2012 eğitim-öğretim yılında; ortaöğretimdeki taşımalı eğitime 9. sınıflara ek olarak 10. sınıflar da dahil edildi. Ayrıca, Van ilinde yaşanan depremden dolayı misafir öğrenci olarak veya nakil yoluyla diğer illerde eğitim-öğretimlerine devam eden öğrenciler de sınıf ayırımı olmaksızın taşımalı ortaöğretim uygulaması kapsamına alındı.

Geçen eğitim-öğretim yılında 159 bin 804 ortaöğretim öğrencisi taşımalı eğitimden faydalandı. Tüm taşıma ve yemek giderlerinde toplam 190 milyon 717 bin 524 lira kullanıldı.

MEB, 2012-2013 eğitim öğretim yılında ise zorunlu eğitim süresinin 8 yıldan 12 yıla çıkmasından ortaöğretimdeki taşımalı eğitim kapsamına 11 ve 12. sınıfları da dahil etti. Ortaöğretimde taşınacak öğrenci sayısının yaklaşık 400 bin civarında olması planlanıyor.

Bugüne kadar 205 bin 659 engelli öğrenci taşındı

Özel eğitim gerektiren öğrencilerin de okullarına devamını teşvik amacıyla yürütülen uygulama, 2004-2005 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde zihinsel engelli öğrenciler ve otistik öğrencilerin okullarına taşınmasıyla başladı.

2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren ise özel eğitime ihtiyacı olan görme, işitme ve ortopedik engelli öğrenciler ile özel eğitim sınıflarına devam eden öğrenciler de dahil edilerek taşımalı eğitim uygulaması yaygınlaştırıldı.

Özel eğitime ihtiyacı olan öğrenciler için 2004-2005'te başlatılan taşımalı eğitimle 6 bin 901 öğrenci evinden-okuluna taşındı, bu dönemdeki taşıma gideri ise 1 milyon 929 bin lira hesaplandı.

2011-2012 eğitim öğretim yılında ise özel eğitime ihtiyacı olan 41 bin 88 öğrencinin taşınması amacıyla 70 milyon 53 bin lira ödenek kullanıldı.

Bu uygulamanın başlamasından bugüne toplam 205 bin 659 engelli öğrenci taşımalı eğitimden yararlandı. 2012-2013 eğitim öğretim yılında ise yaklaşık 45 bin engelli öğrencinin taşınması planlanıyor.

Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Eylül 2012 11:52

Gösterim: 2163

Sosyo-ekonomik koşul ve cinsiyet, dil gelişimini etkiliyor. Prof. Dr. Aylin Küntay önderliğinde kurulan Koç Üniversitesi öğrencileri Dil ve İletişim Gelişimi Araştırma Grubu’nun 3.538 çocuk üzerinde yaptığı araştırmaya göre, kız çocukları ve iyi koşullarda yetişen çocukların dili daha fazla gelişiyor.

Koç Üniversitesi Dil ve İletişim Gelişimi Araştırma Grubu, 4 yaşdan 6 yaşa kadar olan bebeklerin zihinsel ve sosyal gelişimlerini, iletişime yoğunlaşarak inceliyor. Erken çocukluk dönemi ile ilgili yapmış olduğu dil ve iletişim gelişimi çalışmaları nedeniyle Hollanda’dan Prens Claus Gelişim ve Eşitlik Kürsüsü Ödülü’ne layık görülen Prof. Dr. Aylin Küntay önderliğinde araştırmalarını yürüten grup, kız çocuklarının ve iyi koşularda yetişen çocukların dilinin diğerlerine göre daha fazla geliştiğini saptadı.

Gelişim anne karnında başlıyor

Çocukların dil gelişimi sürecinin bebekler konuşmadan çok önce başladığını, henüz ana karnındayken bile duydukları ses ve konuşmaları takip ettiğini söyleyen Prof. Dr. Küntay, farklı sosyo-ekonomik koşulların dil gelişiminde etken olduğunu söylüyor. Toplam 3.538 çocuktan veri topladıklarını anlatan Prof. Küntay, “Sonuçlar, kızların ve daha iyi şartlarda yaşayan çocukların dil ve iletişim gelişimlerinin daha erken başladığını ve daha hızlı geliştiğini gösteriyor” diyor. Prof. Dr. Küntay, şöyle konuşuyor: “Yapılan araştırmalar; çocukların 6 aylıkken sözcüklerin anlamı öğrendiğini, 8 aylıkken işaretlerle iletişim kurmaya başladığını, 12-18 ay civarında da cümleleri anlamaya başladığını gösteriyor. Yani aslında, dil gelişimi süreci çocuklar konuşmaya başlamadan çok önce başlıyor.”

Evde dil öğretici ortamlar yaratın

Dil gelişiminin zihinsel gelişimin en önemli parçalarından biri olduğunu anlatan Küntay, “Son yıllarda yapılan birçok çalışma, duydukları dili hızlı öğrenen çocukların zihinsel beceriler açısından da ileri olduğunu gösteriyor” diyor. Küntay, evde dil öğretmeye yönelik ortamlar yaratmanın önemine de değiniyor: “Çocukla yemek pişirirken, evi düzenlerken, gezerken, oynarken bol bol diyalog kurulmalı. Çünkü 3 yaşından küçük çocuklar televizyon ya da diğer araçlardan dil öğrenemiyorlar. İnsanlarla etkileşim içinde ‘al-ver’ yaparken çok rahat kelime kapıyorlar. Daha sonraki yaşlarda ise dağarcıklarına yeni kavramları ekliyorlar. Ama bunları anlamaları için 3 yaşına kadar geliştirdikleri birikim çok önemli. Dil öğretici ortamlar, evin içinde yaratılabilir. Çocuğa bebekliğinden beri kitap okumak, masal ve hikaye anlatmak çok önemli. Bu ortamlar; çocukla vakit geçiren yetişkinlere, günlük hayatlarında karşılaşma olasılığı düşük olan sözcükleri ve dil yapılarını kullandırıyor.”

Küntay, ayrıca okul öncesi eğitimin dil gelişimi açısından çok önemli olduğuna da dikat çekerek, “Çocukla evde yapılan dili geliştirici etkinlikler kısıtlı ise, okul öncesi eğitim dil gelişimi sürecinde önemli rol oynar. Çocuğun 2 yaşından itibaren yaşıtları ve öğretmenleriyle dil kullanarak paylaşım yapma ve sorun çözme konusunda öğreneceği çok şey var” diyor.

Prof. Dr. Aylin Küntay kimdir?

Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde okudu. University of California, Berkeley, Psikoloji Bölümü’nden yüksek lisans ve doktora, University of California, Berkeley Bilgi Sistemleri Yönetimi Bölümünden yüksek lisans dereceleri aldı. Küntay, daha sonra University of California, Berkeley Dilbilim bölümünde doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. 1999 yılından beri Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümünde öğretim üyesi. 2006 yılından beri aynı üniversitedeki Dil ve İletişim Gelişimi Çalışmaları Laboratuvarı’nın da yöneticisi. Ocak 2012’den beri Journal of Child Language’de (Cambridge Üniversitesi Yayınevi) Yardımcı Editörlük görevini devam ettiriyor.(hürriyeteğitim)

> Kız çocuklarının dili daha erken gelişiyor

Sosyo-ekonomik koşul ve cinsiyet, dil gelişimini etkiliyor. Prof. Dr. Aylin Küntay önderliğinde kurulan Koç Üniversitesi öğrencileri Dil ve İletişim Gelişimi Araştırma Grubu’nun 3.538 çocuk üzerinde yaptığı araştırmaya göre, kız çocukları ve iyi koşullarda yetişen çocukların dili daha fazla gelişiyor.

Koç Üniversitesi Dil ve İletişim Gelişimi Araştırma Grubu, 4 yaşdan 6 yaşa kadar olan bebeklerin zihinsel ve sosyal gelişimlerini, iletişime yoğunlaşarak inceliyor. Erken çocukluk dönemi ile ilgili yapmış olduğu dil ve iletişim gelişimi çalışmaları nedeniyle Hollanda’dan Prens Claus Gelişim ve Eşitlik Kürsüsü Ödülü’ne layık görülen Prof. Dr. Aylin Küntay önderliğinde araştırmalarını yürüten grup, kız çocuklarının ve iyi koşularda yetişen çocukların dilinin diğerlerine göre daha fazla geliştiğini saptadı.

Gelişim anne karnında başlıyor

Çocukların dil gelişimi sürecinin bebekler konuşmadan çok önce başladığını, henüz ana karnındayken bile duydukları ses ve konuşmaları takip ettiğini söyleyen Prof. Dr. Küntay, farklı sosyo-ekonomik koşulların dil gelişiminde etken olduğunu söylüyor. Toplam 3.538 çocuktan veri topladıklarını anlatan Prof. Küntay, “Sonuçlar, kızların ve daha iyi şartlarda yaşayan çocukların dil ve iletişim gelişimlerinin daha erken başladığını ve daha hızlı geliştiğini gösteriyor” diyor. Prof. Dr. Küntay, şöyle konuşuyor: “Yapılan araştırmalar; çocukların 6 aylıkken sözcüklerin anlamı öğrendiğini, 8 aylıkken işaretlerle iletişim kurmaya başladığını, 12-18 ay civarında da cümleleri anlamaya başladığını gösteriyor. Yani aslında, dil gelişimi süreci çocuklar konuşmaya başlamadan çok önce başlıyor.”

Evde dil öğretici ortamlar yaratın

Dil gelişiminin zihinsel gelişimin en önemli parçalarından biri olduğunu anlatan Küntay, “Son yıllarda yapılan birçok çalışma, duydukları dili hızlı öğrenen çocukların zihinsel beceriler açısından da ileri olduğunu gösteriyor” diyor. Küntay, evde dil öğretmeye yönelik ortamlar yaratmanın önemine de değiniyor: “Çocukla yemek pişirirken, evi düzenlerken, gezerken, oynarken bol bol diyalog kurulmalı. Çünkü 3 yaşından küçük çocuklar televizyon ya da diğer araçlardan dil öğrenemiyorlar. İnsanlarla etkileşim içinde ‘al-ver’ yaparken çok rahat kelime kapıyorlar. Daha sonraki yaşlarda ise dağarcıklarına yeni kavramları ekliyorlar. Ama bunları anlamaları için 3 yaşına kadar geliştirdikleri birikim çok önemli. Dil öğretici ortamlar, evin içinde yaratılabilir. Çocuğa bebekliğinden beri kitap okumak, masal ve hikaye anlatmak çok önemli. Bu ortamlar; çocukla vakit geçiren yetişkinlere, günlük hayatlarında karşılaşma olasılığı düşük olan sözcükleri ve dil yapılarını kullandırıyor.”

Küntay, ayrıca okul öncesi eğitimin dil gelişimi açısından çok önemli olduğuna da dikat çekerek, “Çocukla evde yapılan dili geliştirici etkinlikler kısıtlı ise, okul öncesi eğitim dil gelişimi sürecinde önemli rol oynar. Çocuğun 2 yaşından itibaren yaşıtları ve öğretmenleriyle dil kullanarak paylaşım yapma ve sorun çözme konusunda öğreneceği çok şey var” diyor.

Prof. Dr. Aylin Küntay kimdir?

Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde okudu. University of California, Berkeley, Psikoloji Bölümü’nden yüksek lisans ve doktora, University of California, Berkeley Bilgi Sistemleri Yönetimi Bölümünden yüksek lisans dereceleri aldı. Küntay, daha sonra University of California, Berkeley Dilbilim bölümünde doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. 1999 yılından beri Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümünde öğretim üyesi. 2006 yılından beri aynı üniversitedeki Dil ve İletişim Gelişimi Çalışmaları Laboratuvarı’nın da yöneticisi. Ocak 2012’den beri Journal of Child Language’de (Cambridge Üniversitesi Yayınevi) Yardımcı Editörlük görevini devam ettiriyor.(hürriyeteğitim)

Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Eylül 2012 09:36

Gösterim: 2398

Burnundaki metal takıyı çıkarınca KPSS'ye girebildi

KIRIKKALE’de yapılan KPSS’ye 11 bin 200 kişi girerken, burnunda metal takılı bir kız aday sınava alınmadı. Metali güçlükle çıkartan kız, daha sonra salona alındı.

Sabahın erken saatlerinden itibaren sınava girecekleri okullara gelen adaylar, polis kontrolünde içeri alınmaya başlandı. Burnunda metal takılı bulunan bir kız aday kadın polis tarafından içeri alınmadı. Bir kenara çekilerek burnundaki metali güçlükle çıkartan kız, üst araması yapıldıktan sonra sınava girebildi.     

Devlet memuru olma umudu ile sınava giren ve adını açıklamayan kız aday, "Metal şeyler yasakmış, daha önce başıma gelmemişti. Mecburen canım acıyacak, ancak sınava girebilmek için çıkarmak durumundayım" dedi.

Adaylar içeride sınavda ter dökerken, bazılarının aileleri de okul dışında çocukları için dua etti. 

OTOMOBİL ANAHTARLARI SINIFA ALINMAYAN 20 KİŞİ SINAVA GİRMEDİ

TEKİRDAĞ’ın Çorlu İlçesi’nde, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) katılan 20 kişi, otomobil anahtarları sınıflara alınmadığı için sınava girmedi.

Çorlu’da 16 bin 280 kişinin başvurduğu bugünkü orta öğretim düzeyindeki KPSS, 45 okulda gerçekleşti. Saat 09.30’da başlayan sınava gelen memur adaylarını, polis ekipleri didik didik arayarak içeriye aldı. Metal eşyaların alınmadığı sınava gelen 20 kişi, otomobil anahtarları içeriye alınmayınca, bırakacak yer bulamadıkları gerekçesiyle sınava girmekten vazgeçtiği öğrenildi.

Dün ve bugün orta öğretim, ön lisans düzeyindeki KPSS’ye Çorlu’dan 22 bin 650 kişinin başvurusunun bulunduğu belirtildi. Mehmet YİRUN/ÇORLU (Tekirdağ), (DHA)

KPSS’YE EHLİYETLE GİREN 2 KİŞİ SALONDAN ATILDI

ADANA’nın Ceyhan İlçesi’nde 24 yaşındaki Serkan Onur ve 27 yaşındaki Salih Boztekin, surucü belgelerini göstererek alındıkları Kamu Personel Seçme Sınavı’nda (KPSS) soruları çözerken, görevliler tarafından ’Sınavda kimlik olarak ehliyet geçersiz’ gerekçesiyle salondan çıkarıldıklarını öne sürdü.

Haydar Aliyev Endüstri Meslek Lisesi’nde yaşanan olayda, Namık Kemal Mahallesi’nde oturan Serkan Onur ve Şanlıurfa’dan sınava girmek üzere Ceyhan’a gelen Salih Boztekin, sürücü belgelerini gösterip okula alındı. İddiaya göre Serkan Onur ve Salih Öztekin sınav başlayıp soruları çözerken, salon görevlileri tekrar kimlik kontrolü yaptı. Serkan Onur ve Salih Öztekin, sınav giriş belgesi ve ehliyetlerini gösterdi. Görevliler, ehliyetin kimlik olarak kabul edilmediğini gerekçe gösterip, bu iki kişiyi salondan çıkardı.  Şahin ÖZER/CEYHAN(Adana), (DHA)

’BAŞTAN UYARSALARDI, EVE GİDİP NÜFUS CUZDANIMI ALIRDIM’

Okul önünde yaşananlara tepki gösteren Serkan Onar, daha önce dört kez üniversite sınavına, geçen yıl da KPSS’ye ehliyetiyle girdiğini ve bir sorun yaşamadığını belirterek şunlarısöyledi:

"Sınav giriş belgem ve ehliyetimle sınava gireceğim okula geldim. Görevliler kontrol etti ve sınavın yapılacağı salona girdik. Sınavın ortasında görevliler, tekrar kontrol yaptılar. Ehliyetle sınava giremeyeceğimi söyleyerek, dışarı çıkmamı istediler. Daha önce de ehliyetimle sınava girdiğim için itiraz ettim. Görevlilere ’ehliyet geçerli değilse, beni niye sınava aldınız, niye uyarmadınız’ dememe rağmen kimse aldırış etmedi. Beni baştan uyarsalardı evden gidip nüfus cüzdanımı alabilirdim. ÖSYM’yi aradığımda ise şu an yardımcı olamayacaklarını daha sonra aramamamı istediler."

’DAHA ÖCE EHLİYETLE 2 KEZ SINAVA GİRDİM’

Salih Boztekin de daha önce 2 kez KPSS’ye ehliyetiyle girdiğini savunarak şunları anlattı:

"Ehliyetin yeterli olduğunu bildiğim için nüfus cüzdanımı getirmedim. Sınava girerken de bir şey söylemediler. Soruları çözerken, görevli öğretmen ehliyetin geçerli olmadığını ve sınavımın iptal olduğunu söyleyince şaşkına döndüm. Ne söylediysem, ne yaptıysam bir şey yapmadılar. Beni daha önceden uyarabilirlerdi, ben de çaresine bakardım. Bir yıl boyunca verdiğim emekler boşuna gitti."

Okuldaki sınav sorumluları ise konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmaktan kaçındı.(hürriyet)

> Ya onu çıkar ya da KPSS’ye giremezsin

Burnundaki metal takıyı çıkarınca KPSS'ye girebildi

KIRIKKALE’de yapılan KPSS’ye 11 bin 200 kişi girerken, burnunda metal takılı bir kız aday sınava alınmadı. Metali güçlükle çıkartan kız, daha sonra salona alındı.

Sabahın erken saatlerinden itibaren sınava girecekleri okullara gelen adaylar, polis kontrolünde içeri alınmaya başlandı. Burnunda metal takılı bulunan bir kız aday kadın polis tarafından içeri alınmadı. Bir kenara çekilerek burnundaki metali güçlükle çıkartan kız, üst araması yapıldıktan sonra sınava girebildi.     

Devlet memuru olma umudu ile sınava giren ve adını açıklamayan kız aday, "Metal şeyler yasakmış, daha önce başıma gelmemişti. Mecburen canım acıyacak, ancak sınava girebilmek için çıkarmak durumundayım" dedi.

Adaylar içeride sınavda ter dökerken, bazılarının aileleri de okul dışında çocukları için dua etti. 

OTOMOBİL ANAHTARLARI SINIFA ALINMAYAN 20 KİŞİ SINAVA GİRMEDİ

TEKİRDAĞ’ın Çorlu İlçesi’nde, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) katılan 20 kişi, otomobil anahtarları sınıflara alınmadığı için sınava girmedi.

Çorlu’da 16 bin 280 kişinin başvurduğu bugünkü orta öğretim düzeyindeki KPSS, 45 okulda gerçekleşti. Saat 09.30’da başlayan sınava gelen memur adaylarını, polis ekipleri didik didik arayarak içeriye aldı. Metal eşyaların alınmadığı sınava gelen 20 kişi, otomobil anahtarları içeriye alınmayınca, bırakacak yer bulamadıkları gerekçesiyle sınava girmekten vazgeçtiği öğrenildi.

Dün ve bugün orta öğretim, ön lisans düzeyindeki KPSS’ye Çorlu’dan 22 bin 650 kişinin başvurusunun bulunduğu belirtildi. Mehmet YİRUN/ÇORLU (Tekirdağ), (DHA)

KPSS’YE EHLİYETLE GİREN 2 KİŞİ SALONDAN ATILDI

ADANA’nın Ceyhan İlçesi’nde 24 yaşındaki Serkan Onur ve 27 yaşındaki Salih Boztekin, surucü belgelerini göstererek alındıkları Kamu Personel Seçme Sınavı’nda (KPSS) soruları çözerken, görevliler tarafından ’Sınavda kimlik olarak ehliyet geçersiz’ gerekçesiyle salondan çıkarıldıklarını öne sürdü.

Haydar Aliyev Endüstri Meslek Lisesi’nde yaşanan olayda, Namık Kemal Mahallesi’nde oturan Serkan Onur ve Şanlıurfa’dan sınava girmek üzere Ceyhan’a gelen Salih Boztekin, sürücü belgelerini gösterip okula alındı. İddiaya göre Serkan Onur ve Salih Öztekin sınav başlayıp soruları çözerken, salon görevlileri tekrar kimlik kontrolü yaptı. Serkan Onur ve Salih Öztekin, sınav giriş belgesi ve ehliyetlerini gösterdi. Görevliler, ehliyetin kimlik olarak kabul edilmediğini gerekçe gösterip, bu iki kişiyi salondan çıkardı.  Şahin ÖZER/CEYHAN(Adana), (DHA)

’BAŞTAN UYARSALARDI, EVE GİDİP NÜFUS CUZDANIMI ALIRDIM’

Okul önünde yaşananlara tepki gösteren Serkan Onar, daha önce dört kez üniversite sınavına, geçen yıl da KPSS’ye ehliyetiyle girdiğini ve bir sorun yaşamadığını belirterek şunlarısöyledi:

"Sınav giriş belgem ve ehliyetimle sınava gireceğim okula geldim. Görevliler kontrol etti ve sınavın yapılacağı salona girdik. Sınavın ortasında görevliler, tekrar kontrol yaptılar. Ehliyetle sınava giremeyeceğimi söyleyerek, dışarı çıkmamı istediler. Daha önce de ehliyetimle sınava girdiğim için itiraz ettim. Görevlilere ’ehliyet geçerli değilse, beni niye sınava aldınız, niye uyarmadınız’ dememe rağmen kimse aldırış etmedi. Beni baştan uyarsalardı evden gidip nüfus cüzdanımı alabilirdim. ÖSYM’yi aradığımda ise şu an yardımcı olamayacaklarını daha sonra aramamamı istediler."

’DAHA ÖCE EHLİYETLE 2 KEZ SINAVA GİRDİM’

Salih Boztekin de daha önce 2 kez KPSS’ye ehliyetiyle girdiğini savunarak şunları anlattı:

"Ehliyetin yeterli olduğunu bildiğim için nüfus cüzdanımı getirmedim. Sınava girerken de bir şey söylemediler. Soruları çözerken, görevli öğretmen ehliyetin geçerli olmadığını ve sınavımın iptal olduğunu söyleyince şaşkına döndüm. Ne söylediysem, ne yaptıysam bir şey yapmadılar. Beni daha önceden uyarabilirlerdi, ben de çaresine bakardım. Bir yıl boyunca verdiğim emekler boşuna gitti."

Okuldaki sınav sorumluları ise konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmaktan kaçındı.(hürriyet)

Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Eylül 2012 10:09

Gösterim: 2187

Benzin, otomobil, tapu harcı ve içkiye gelen zamlar sadece bir başlangıç. Sırada sigara, doğalgaz ve yine otomotiv zammı var.

Benzin , otomobil, tapu harcı ve içkinin vergisini artıran hükümet bu artışlarla yaklaşık 9 milyar liralık gelir elde etmeyi planlıyor. Bütçe açığının 14 milyar lira olacağı hesabıyla şimdi sırada sigara, doğalgaz ve elektrik var. Doğalgaza bu ay sonunda ya da 1 Kasım itibariyle zam yapılması bekleniyor. BOTAŞ’ın zararı nedeniyle toplam zam ihtiyacı yüzde 30. Ancak bu kadar zam olmayacağı, zam oranının yüzde 10-15’ler civarında olacağı ifade ediliyor. Doğalgaza zam gelmesi aynı zamanda elektriğe de zam geleceği anlamına geliyor. Otomobillerde ise ‘güncelleme’ kapıda.

SİGARADA 4 PUANLIK ÖTV ZAMMI

Sigarada bekleyen bir kararname var. Yıl sonunda 4 puanlık bir ÖTV artışı söz konusu olacak. Geçen yıl 13 Ekim tarihinde alınan kararla sigaradan alınan ÖTV nispi oranı yüzde 63’ten 69’a çıkarıldı, aynı zamanda maktu vergi yani sabit olarak alınan vergi de arttırıldı. Daha sonra geri adım atıldı. Şimdi bu ertelenen kararname yıl sonunda devreye girecek. ÖTV oranı yüzde 65’ten 69’a çıkacak. 6 liraya satılan sigaranın vergisi şu anda 3.9 lira, oran yüzde 69 olduğunda ÖTV 4.14 liraya çıkacak. Ancak benzine de zam yapılmasından sonra sigarada bu artışla sınırlı kalınmayacağı tahmin ediliyor. Sabit alınan vergilerde de artışa kesin gözüyle bakılıyor. Kanunla getirilmiş yeni bir vergi olan paket başına alınacak maktu verginin 50 kuruş olacağı üzerinden çalışma yapılmıştı. Bunun da devreye girmesi bekleniyor. Böylece sigara vergisinden gelecek 1.5 milyar liralık gelir daha da artacak.

DOĞALGAZ-ELEKTRİK SIRASINI BEKLİYOR

Geçen yıl ekim ayında elektrik ve doğalgaza da zam gelmişti. Doğalgazda yüzde 12-14 aralığında, elektrikte de yüzde 9.57’lik bir zam yapılmıştı. Elektrik ve doğalgaz bir kısırdöngüye dönüştü. Elektrik santrallarının yüzde 45’i doğalgazla çalışıyor. Doğalgazın fiyatı arttıkça elektrik fiyatına yansıyor. Doğalgazdaki zam ihtiyacı BOTAŞ’ın maliyetinin altında satış yapmasından kaynaklanıyor. Aslında BOTAŞ’ın tamamen zarardan kurtulması için yüzde 30 zam yapılması gerektiği söyleniyor. Ama bu kadar zam yapılması ihtimal dışı. Yapılacak zammın yüzde 10-15’ler civarında olması bekleniyor.

OTOMOBİL MTV’SİNE % 9 ZAM GARANTİ

Hükümet 1600 silindir hacminin altındaki otomobillerin ÖTV ’sini 3 puan arttırdı. Ancak yıl başında bu sefer arabalarda güncelleme de olacak. Yani otomobiller üzerinden alınan vergiler yeniden değerleme oranında artırılacak. Yeniden değerleme oranında ekim ayından ekim ayına 12 aylık dönemin ortalaması alınıyor. Çıkan oran çerçevesinde motorlu taşıtlar vergisi, damga vergisi, emlak vergisi, özel işlem vergisi, veraset vergisi gibi pekçok vergi ‘güncelleniyor’. Ekim ayı enflasyonu 2 Kasım günü açıklanacak. Buna göre de yeniden değerleme oranı belli olacak. Bakanlar Kurulu’nun bu oranı değiştirme yetkisi var. Bakanlar Kurulu isterse yeniden değerleme oranı yüzde 50 fazlasını geçmemek ve yüzde 20’sinden az olmamak üzere yeni oranlar tespit edebiliyor. ÜFE 12 aylık ortalamada ağustos ayı itibariyle 9.33. Yani şu anda bile yüzde 9-9.5’lik bir artış kesin. Şu anda 1600 silindir hacminin altındaki otomobillerden 768 lira MTV alınıyor, yüzde 9.5 artışta MTV, 73 lira artışla 841 lira olacak. Ayrıca emlak vergisinde de yeniden değerleme artışı söz konusu olacak.(radikal)

> Yeni zamlar geliyor İşte yeni zam paketi

Benzin, otomobil, tapu harcı ve içkiye gelen zamlar sadece bir başlangıç. Sırada sigara, doğalgaz ve yine otomotiv zammı var.

Benzin , otomobil, tapu harcı ve içkinin vergisini artıran hükümet bu artışlarla yaklaşık 9 milyar liralık gelir elde etmeyi planlıyor. Bütçe açığının 14 milyar lira olacağı hesabıyla şimdi sırada sigara, doğalgaz ve elektrik var. Doğalgaza bu ay sonunda ya da 1 Kasım itibariyle zam yapılması bekleniyor. BOTAŞ’ın zararı nedeniyle toplam zam ihtiyacı yüzde 30. Ancak bu kadar zam olmayacağı, zam oranının yüzde 10-15’ler civarında olacağı ifade ediliyor. Doğalgaza zam gelmesi aynı zamanda elektriğe de zam geleceği anlamına geliyor. Otomobillerde ise ‘güncelleme’ kapıda.

SİGARADA 4 PUANLIK ÖTV ZAMMI

Sigarada bekleyen bir kararname var. Yıl sonunda 4 puanlık bir ÖTV artışı söz konusu olacak. Geçen yıl 13 Ekim tarihinde alınan kararla sigaradan alınan ÖTV nispi oranı yüzde 63’ten 69’a çıkarıldı, aynı zamanda maktu vergi yani sabit olarak alınan vergi de arttırıldı. Daha sonra geri adım atıldı. Şimdi bu ertelenen kararname yıl sonunda devreye girecek. ÖTV oranı yüzde 65’ten 69’a çıkacak. 6 liraya satılan sigaranın vergisi şu anda 3.9 lira, oran yüzde 69 olduğunda ÖTV 4.14 liraya çıkacak. Ancak benzine de zam yapılmasından sonra sigarada bu artışla sınırlı kalınmayacağı tahmin ediliyor. Sabit alınan vergilerde de artışa kesin gözüyle bakılıyor. Kanunla getirilmiş yeni bir vergi olan paket başına alınacak maktu verginin 50 kuruş olacağı üzerinden çalışma yapılmıştı. Bunun da devreye girmesi bekleniyor. Böylece sigara vergisinden gelecek 1.5 milyar liralık gelir daha da artacak.

DOĞALGAZ-ELEKTRİK SIRASINI BEKLİYOR

Geçen yıl ekim ayında elektrik ve doğalgaza da zam gelmişti. Doğalgazda yüzde 12-14 aralığında, elektrikte de yüzde 9.57’lik bir zam yapılmıştı. Elektrik ve doğalgaz bir kısırdöngüye dönüştü. Elektrik santrallarının yüzde 45’i doğalgazla çalışıyor. Doğalgazın fiyatı arttıkça elektrik fiyatına yansıyor. Doğalgazdaki zam ihtiyacı BOTAŞ’ın maliyetinin altında satış yapmasından kaynaklanıyor. Aslında BOTAŞ’ın tamamen zarardan kurtulması için yüzde 30 zam yapılması gerektiği söyleniyor. Ama bu kadar zam yapılması ihtimal dışı. Yapılacak zammın yüzde 10-15’ler civarında olması bekleniyor.

OTOMOBİL MTV’SİNE % 9 ZAM GARANTİ

Hükümet 1600 silindir hacminin altındaki otomobillerin ÖTV ’sini 3 puan arttırdı. Ancak yıl başında bu sefer arabalarda güncelleme de olacak. Yani otomobiller üzerinden alınan vergiler yeniden değerleme oranında artırılacak. Yeniden değerleme oranında ekim ayından ekim ayına 12 aylık dönemin ortalaması alınıyor. Çıkan oran çerçevesinde motorlu taşıtlar vergisi, damga vergisi, emlak vergisi, özel işlem vergisi, veraset vergisi gibi pekçok vergi ‘güncelleniyor’. Ekim ayı enflasyonu 2 Kasım günü açıklanacak. Buna göre de yeniden değerleme oranı belli olacak. Bakanlar Kurulu’nun bu oranı değiştirme yetkisi var. Bakanlar Kurulu isterse yeniden değerleme oranı yüzde 50 fazlasını geçmemek ve yüzde 20’sinden az olmamak üzere yeni oranlar tespit edebiliyor. ÜFE 12 aylık ortalamada ağustos ayı itibariyle 9.33. Yani şu anda bile yüzde 9-9.5’lik bir artış kesin. Şu anda 1600 silindir hacminin altındaki otomobillerden 768 lira MTV alınıyor, yüzde 9.5 artışta MTV, 73 lira artışla 841 lira olacak. Ayrıca emlak vergisinde de yeniden değerleme artışı söz konusu olacak.(radikal)

Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Eylül 2012 13:59

Gösterim: 2102


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.