Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Türkiye Futbol Federasyonu'nun 41. başkanı seçilen Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in eğitim hayatı.
Yıldırım Demirören, 1964’de İstanbul’da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimlerinin ardından Leysen Amerikan Okulu’ndan (Leysen American School) mezun olarak öğrenimini tamamladı.
Babası iş adamı Erdoğan Demirören’in izinden giden Demirören de, Beşiktaş’ta yöneticilik yaptı ve çeşitli görevlerde bulundu. 30 Mayıs 2004’de ise Serdar Bilgili’nin istifasının ardından, gerçekleştirilen olağanüstü genel kurulda diğer adaylar Fikret Orman ve Erol Kaynar’a rakip oldu ve başkanlık için adaylığını koydu. Fikret Orman’ı sadece 162 oyla geride bırakan Demirören, aldığı 3 bin 272 oy ile Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı seçildi.
En son 100. yılına denk gelen 2002-2003 sezonunda 1. Lig Şampiyonu olan Beşiktaş, Demirören’in görevde olduğu son üç sezon boyunca hiç şampiyonluk yaşamadı. Teknik direktör Jean Tigana’nın yönetimindeki Beşiktaş, 2005-2006 sezonunda Fortis Türkiye Kupası’nı kazandı. 27 Şubat 2012 tarihinde Türkiye Futbol Federasyonu'nun 41. Başkanı olarak seçildi. [1] Revna Demirören ile Evli olup 3 çocuk babası olan Demirören İngilizce bilmektedir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
Türkiye Futbol Federasyonu'nun 41. başkanı seçilen Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in eğitim hayatı.
Yıldırım Demirören, 1964’de İstanbul’da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimlerinin ardından Leysen Amerikan Okulu’ndan (Leysen American School) mezun olarak öğrenimini tamamladı.
Babası iş adamı Erdoğan Demirören’in izinden giden Demirören de, Beşiktaş’ta yöneticilik yaptı ve çeşitli görevlerde bulundu. 30 Mayıs 2004’de ise Serdar Bilgili’nin istifasının ardından, gerçekleştirilen olağanüstü genel kurulda diğer adaylar Fikret Orman ve Erol Kaynar’a rakip oldu ve başkanlık için adaylığını koydu. Fikret Orman’ı sadece 162 oyla geride bırakan Demirören, aldığı 3 bin 272 oy ile Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı seçildi.
En son 100. yılına denk gelen 2002-2003 sezonunda 1. Lig Şampiyonu olan Beşiktaş, Demirören’in görevde olduğu son üç sezon boyunca hiç şampiyonluk yaşamadı. Teknik direktör Jean Tigana’nın yönetimindeki Beşiktaş, 2005-2006 sezonunda Fortis Türkiye Kupası’nı kazandı. 27 Şubat 2012 tarihinde Türkiye Futbol Federasyonu'nun 41. Başkanı olarak seçildi. [1] Revna Demirören ile Evli olup 3 çocuk babası olan Demirören İngilizce bilmektedir.
Son Güncelleme: Salı, 28 Şubat 2012 11:18
Gösterim: 2122
Uluslararası çağrı merkezi pazarından pay alabilmek için hizmet ihtiyacının yüksek olduğu İngilizce, Almanca, Arapça, İspanyolca gibi lisanlarda kalifiye eleman temininin çok önemli.
Akşam'ın haberine göre: Dünyada 340 milyar dolar büyüklüğüne ulaşan çağrı merkezi pazarı, 11.5 milyon kişiye istihdam yarattı. Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Bahadır Pekkan, 'Türkiye'de, 2011'de çağrı merkezi pazarının büyüklüğü 1,8 milyar TL'ye ulaştı. 30'dan fazla ilde 300, toplamda da bin çağrı merkezi var' dedi. Sektörde 55 bin kişinin istihdam edildiğini belirten Pekkan, esnek çalışma saatleri ve üniversite diploması şartı aranmadığı için lise mezunlarından öğrencilere kadar iş fırsatı sunulduğunu belirtti. Pekkan, çalışanların yüzde 50'sinin lise mezunu olduğunu söyledi.
İşkur - Bahçeşehir Üniversitesi projesi
Bu potansiyel İŞKUR ve üniversitelerin de dikkatinden kaçmadı. Bahçeşehir Üniversitesi, Beşiktaş Belediyesi ve İŞKUR çağrı merkezleri için müşteri temsilci yetiştirmek için iş garantili kurs açıyor. Kursta 150 kişi eğitim alacak. 14 Şubat- 27 Nisan 2012 arasında 320 saatlik kursa katılacak olanlara İŞKUR tarafından kursa devam ettikleri her gün için 15 TL de ücret verilecek. Kursun bitiminde de başarılı olan her 3 kursiyerden birine Bahçeşehir Üniversitesi tarafından istihdam sağlanacak.
Yabancı dil bilenler az sayıda
Uluslararası çağrı merkezi pazarından pay alabilmek için hizmet ihtiyacının yüksek olduğu İngilizce, Almanca, Arapça, İspanyolca gibi lisanlarda kalifiye eleman temininin çok önemli olduğunu belirten Bahadır Pekkan, 'Büyümenin önündeki en büyük engel yabancı dil sorunu'dedi. Pekkan, 'Türkiye'de kısmen Almanca dışında lisana son derece hakim ve ana diline yakın seviyede konuşan kişiler bulmak büyük sorun. Devlet destekli programlar ile bu sorumuzu aşabilirsek dünya çağrı merkezi pazarından alacağımız pay da hızla artacaktır' diye konuştu.
30 kat ucuza mal oluyor
Çağrı merkezi sektöründe diğer sektörlerden farklı olarak 1-1.5 kişiye istihdam yaratan bir çağrı masası için gerekli yatırım bedeli 10-15 bin TL'nin yeterli olduğunu vurgulayan Bahadır Pekkan, 'Diğer sanayilerde bir kişilik istihdam yaratma maliyetinin çağrı merkezi sektöründeki kişibaşı istihdam maliyetine göre 30 kat daha maliyetli'dedi.
Eleman talebi yüzde 74 arttı
Çağrı merkezleri için eleman talebi, kariyer sitelerinde de kendini gösteriyor. Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz,'2009 yılında sitemizde çağrı merkezi pozisyonları için 863 ilan yayınlandığını görüyoruz. 2010 yılında bu sayı 2009'a göre yüzde 49 artışla 1289 oldu. 2011 yılında ise 2010 yılına göre yüzde 74 artışla 2242 ilana ulaşıldı' diye konuştu. Azoz, şöyle devam etti: 'Çağrı merkezleri, istihdamında özel bir yere sahip. Lise mezunları sektörde yoğun bir şekilde iş imkanı bulabiliyor. Yarı zamanlı çalışmak isteyen öğrenciler, ev kadınları veya emekliler, çağrı merkezlerinin sağladığı esnek çalışma saatlerinden faydalanabiliyor. Ayrıca evlere kurulan teknolojik sistemler sayesinde görme engelliler veya bedensel engelliler, evlerinden çıkmadan müşteri temsilcisi olarak görev yapabiliyor.'
(sabah.com.tr)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
Uluslararası çağrı merkezi pazarından pay alabilmek için hizmet ihtiyacının yüksek olduğu İngilizce, Almanca, Arapça, İspanyolca gibi lisanlarda kalifiye eleman temininin çok önemli.
Akşam'ın haberine göre: Dünyada 340 milyar dolar büyüklüğüne ulaşan çağrı merkezi pazarı, 11.5 milyon kişiye istihdam yarattı. Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Bahadır Pekkan, 'Türkiye'de, 2011'de çağrı merkezi pazarının büyüklüğü 1,8 milyar TL'ye ulaştı. 30'dan fazla ilde 300, toplamda da bin çağrı merkezi var' dedi. Sektörde 55 bin kişinin istihdam edildiğini belirten Pekkan, esnek çalışma saatleri ve üniversite diploması şartı aranmadığı için lise mezunlarından öğrencilere kadar iş fırsatı sunulduğunu belirtti. Pekkan, çalışanların yüzde 50'sinin lise mezunu olduğunu söyledi.
İşkur - Bahçeşehir Üniversitesi projesi
Bu potansiyel İŞKUR ve üniversitelerin de dikkatinden kaçmadı. Bahçeşehir Üniversitesi, Beşiktaş Belediyesi ve İŞKUR çağrı merkezleri için müşteri temsilci yetiştirmek için iş garantili kurs açıyor. Kursta 150 kişi eğitim alacak. 14 Şubat- 27 Nisan 2012 arasında 320 saatlik kursa katılacak olanlara İŞKUR tarafından kursa devam ettikleri her gün için 15 TL de ücret verilecek. Kursun bitiminde de başarılı olan her 3 kursiyerden birine Bahçeşehir Üniversitesi tarafından istihdam sağlanacak.
Yabancı dil bilenler az sayıda
Uluslararası çağrı merkezi pazarından pay alabilmek için hizmet ihtiyacının yüksek olduğu İngilizce, Almanca, Arapça, İspanyolca gibi lisanlarda kalifiye eleman temininin çok önemli olduğunu belirten Bahadır Pekkan, 'Büyümenin önündeki en büyük engel yabancı dil sorunu'dedi. Pekkan, 'Türkiye'de kısmen Almanca dışında lisana son derece hakim ve ana diline yakın seviyede konuşan kişiler bulmak büyük sorun. Devlet destekli programlar ile bu sorumuzu aşabilirsek dünya çağrı merkezi pazarından alacağımız pay da hızla artacaktır' diye konuştu.
30 kat ucuza mal oluyor
Çağrı merkezi sektöründe diğer sektörlerden farklı olarak 1-1.5 kişiye istihdam yaratan bir çağrı masası için gerekli yatırım bedeli 10-15 bin TL'nin yeterli olduğunu vurgulayan Bahadır Pekkan, 'Diğer sanayilerde bir kişilik istihdam yaratma maliyetinin çağrı merkezi sektöründeki kişibaşı istihdam maliyetine göre 30 kat daha maliyetli'dedi.
Eleman talebi yüzde 74 arttı
Çağrı merkezleri için eleman talebi, kariyer sitelerinde de kendini gösteriyor. Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz,'2009 yılında sitemizde çağrı merkezi pozisyonları için 863 ilan yayınlandığını görüyoruz. 2010 yılında bu sayı 2009'a göre yüzde 49 artışla 1289 oldu. 2011 yılında ise 2010 yılına göre yüzde 74 artışla 2242 ilana ulaşıldı' diye konuştu. Azoz, şöyle devam etti: 'Çağrı merkezleri, istihdamında özel bir yere sahip. Lise mezunları sektörde yoğun bir şekilde iş imkanı bulabiliyor. Yarı zamanlı çalışmak isteyen öğrenciler, ev kadınları veya emekliler, çağrı merkezlerinin sağladığı esnek çalışma saatlerinden faydalanabiliyor. Ayrıca evlere kurulan teknolojik sistemler sayesinde görme engelliler veya bedensel engelliler, evlerinden çıkmadan müşteri temsilcisi olarak görev yapabiliyor.'
(sabah.com.tr)
Son Güncelleme: Pazartesi, 13 Şubat 2012 12:32
Gösterim: 2695
Ajlan ARPACI
Girne Koleji Anaokulu Eğitim Koordinatörü
“Eğitim sürecimizde oyun temelli öğrenme, proje tabanlı yaklaşım, çocuklar için felsefe (P4C) ve yaşam becerileri eğitimi gibi çağdaş yöntemleri harmanlıyoruz. Erken okuryazarlık çalışmalarımızla da çocukların ses farkındalığı, dinleme becerileri ve doğru telaffuz gibi dil gelişimlerine sistematik destek sağlıyoruz.”
Okul öncesi eğitimde uyguladığınız programlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Girne Koleji olarak okul öncesi eğitim programlarımızı, çocuğun bilişsel, sosyal-duygusal, fiziksel ve dil gelişimini bütüncül bir yaklaşımla ele alıyoruz. Programlarımız, yalnızca anaokulu süreciyle sınırlı kalmayıp, ilkokula güçlü bir geçiş sağlayacak şekilde yapılandırılıyor. Maarif Modeli temelli programımız; beceri odaklı, çağın ihtiyaçlarına duyarlı ve bütüncül bir sistem sunuyor. Yaş gruplarına özel beceri alanlarına göre öğrenme deneyimleri tasarlarken, bireysel farklılıkları ve grup dinamiklerini gözetiyoruz.
Eğitim sürecimizde oyun temelli öğrenme, proje tabanlı yaklaşım, çocuklar için felsefe (P4C) ve yaşam becerileri eğitimi gibi çağdaş yöntemleri harmanlıyoruz. Erken okuryazarlık çalışmalarımızla da çocukların ses farkındalığı, dinleme becerileri ve doğru telaffuz gibi dil gelişimlerine sistematik destek sağlıyoruz. Her hafta belirli temalara göre planlanan içeriklerimizle çocukların dünyaya çok yönlü bakmasını sağlıyoruz. “Doğa Dostuyuz” gibi temalar aracılığıyla geri dönüşüm, deney ve sanat etkinliklerini içeren disiplinlerarası öğrenme ortamları sunuyoruz. Finansal okuryazarlık, ekoloji, çevre farkındalığı ve STEM gibi modern eğitim başlıklarını, yaşa uygun biçimde programımıza entegre ediyoruz. Akıllı tahta destekli etkinlikler, atölye çalışmaları ve serbest oyun zamanlarıyla çocuklara rehberlik ederken özgür öğrenme alanları sunuyoruz.
ÇOOCUKLAR AKTİF KATILIMCIDIR
Oyunla öğrenme yaklaşımınız nedir?
Girne Koleji’nde oyun, yalnızca eğlence değil; çocuğun dünyayı keşfetme, iletişim kurma ve problem çözme aracıdır. Eğitim anlayışımızda oyun, serbest zaman etkinliği değil; öğrenmenin ta kendisidir. Çocuklar bu süreçte pasif değil, aktif katılımcıdır. Bizler öğretmenler olarak yönlendirici ve destekleyici bir rol üstlenirken, çocuğun yaratıcılığına alan tanıyoruz. Örneğin, matematik öğreniminde sayıları ezberlemek yerine “hazine avı” oyunuyla keşfetmelerini sağlıyoruz; fen etkinliklerinde suyun kaldırma kuvvetini deneyimsel olarak öğreniyorlar. Tematik oyun merkezleri, serbest oyun zamanları ve drama çalışmalarıyla çocukların dil, sosyal ve bilişsel gelişimlerini çok yönlü destekliyoruz. “Meslekler Haftası” gibi etkinliklerde sınıf ortamı senaryolaştırılarak çocuklara gerçek yaşamı oyunla deneyimleme fırsatı sunuyoruz.
Yabancı dil eğitimi ne zaman başlıyor ve nasıl uygulanıyor?
Erken yaşta yabancı dil eğitiminin, çocukların dil edinimi ve kültürel farkındalık gelişimi açısından büyük bir fırsat olduğuna inanıyoruz. Bu dönemde çocuklar dili öğrenmekten çok, doğal yollarla “edinirler”. Programımıza 3 yaş itibarıyla dil etkinliklerini dâhil ediyoruz. Bu yaş grubunda amaç dil bilgisi değil, dili anlam kurmak ve iletişim için kullanmaya heves duymaktır. Oyunlar, şarkılar, hikâye kitapları ve hareketli etkinlikler sürecin temelini oluşturur. 4-5 yaş grubunda ise yapılandırılmış atölye çalışmaları ve tematik diyaloglar dili daha aktif kullanmalarına olanak tanır. Teknolojik araçlardan da sınırlı ama etkili biçimde faydalanarak öğrenmeyi destekliyoruz Temel hedefimiz, çocukların yabancı dili korkmadan, baskı hissetmeden ve günlük hayatın doğal bir parçası olarak edinmesidir.
Karşılaşılan zorluklar ve çözüm yaklaşımlarınız nelerdir?
Okul öncesi dönemin zorlukları genellikle gelişimsel sürecin doğal parçalarıdır. En yaygın sorunlar arasında ayrılma kaygısı, öz düzenleme becerilerinde eksiklik ve sosyal uyum güçlükleri yer alır. Bu süreçte çocuğun duygularına saygı duymak, sabırlı olmak ve güvenli bir öğrenme ortamı sunmak en önemli ilkelerimizdir. Aşamalı geçişler, küçük grup çalışmaları, rutinlere bağlılık ve sevgiyle çizilen sınırlar bu problemlerin çözümünde etkili oluyor. Öğretmen, aile ve çocuk arasında sağlıklı iletişim kurmak ve birlikte hareket etmek, çocuğun gelişimini en iyi şekilde destekliyor.
ÖNCE GÜVENLİ OKUL
Veliler okul öncesi kurumları seçerken nelere dikkat etmeli?
Okul öncesi kurum seçimi, çocuğun gelecekteki eğitim hayatını belirleyen en kritik kararlardan biridir. Ailelerin sadece fiziksel koşulları değil; eğitim yaklaşımını, öğretmen niteliğini, güvenlik politikalarını ve öğrenme ortamlarını detaylı değerlendirmesi gerekir. Bizim için “Önce Güvenli Okul” anlayışı; sadece fiziksel değil, duygusal ve sosyal güvenliği de kapsar. Ayrıca oyun temelli, beceri odaklı, keşif ve duygusal gelişimi destekleyen yapılandırılmış programlar temel öncelikler arasında yer almalıdır. Eğitim kadrosunun pedagojik yetkinliği, sevgi dolu yaklaşımı ve profesyonelliği; çocuğun okula uyum sürecinde belirleyici olur.
AİLE-OKUL İŞBİRLİĞİ ÖNEMLİ
Ailelerin sorumlulukları ve önerileriniz neler?
Aile, çocuğun ilk güven duygusunun geliştiği yerdir. Bu nedenle okul öncesi dönemde aile-okul iş birliği büyük önem taşır. Ebeveynlerin çocuklarına güven vermeleri, sabırlı olmaları ve okulu pozitif bir şekilde tanıtmaları süreci kolaylaştırır. Öz bakım becerilerinin desteklenmesi de özgüven gelişimini olumlu etkiler. Ayrılma kaygısı yaşayan çocuklar için ebeveynlerin anlayışlı ve kararlı tutum sergilemesi önemlidir. Açık okul-aile iletişimi ve gerektiğinde profesyonel destekle süreç daha sağlıklı ilerler.
ÖNCE ÇOCUK ÖNCE DENEYİM
Eğitici materyal ve teknoloji kullanımı nasıl planlanıyor?
Okul öncesi dönemde eğitici oyunlar, somut materyaller ve duyu bütünleme araçları vazgeçilmezdir. Sayı blokları, doğa deney setleri, sanat malzemeleri ve yapılandırılmış oyunlar aracılığıyla çocukların aktif katılımını sağlıyoruz. Teknoloji ise eğitim sürecine sınırlı, bilinçli ve destekleyici bir araç olarak entegre edilir. Akıllı tahtalar; hikâye anlatımını zenginleştirmek, görsel materyaller sunmak ve interaktif etkinliklerle öğrenmeyi pekiştirmek için kullanılır. Ancak ekran süresi minimumda tutulur, teknoloji hiçbir zaman doğal oyun ve etkileşimin önüne geçmez. Temel ilkemiz: “Önce çocuk, önce deneyim.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Ajlan ARPACI
Girne Koleji Anaokulu Eğitim Koordinatörü
“Eğitim sürecimizde oyun temelli öğrenme, proje tabanlı yaklaşım, çocuklar için felsefe (P4C) ve yaşam becerileri eğitimi gibi çağdaş yöntemleri harmanlıyoruz. Erken okuryazarlık çalışmalarımızla da çocukların ses farkındalığı, dinleme becerileri ve doğru telaffuz gibi dil gelişimlerine sistematik destek sağlıyoruz.”
Okul öncesi eğitimde uyguladığınız programlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Girne Koleji olarak okul öncesi eğitim programlarımızı, çocuğun bilişsel, sosyal-duygusal, fiziksel ve dil gelişimini bütüncül bir yaklaşımla ele alıyoruz. Programlarımız, yalnızca anaokulu süreciyle sınırlı kalmayıp, ilkokula güçlü bir geçiş sağlayacak şekilde yapılandırılıyor. Maarif Modeli temelli programımız; beceri odaklı, çağın ihtiyaçlarına duyarlı ve bütüncül bir sistem sunuyor. Yaş gruplarına özel beceri alanlarına göre öğrenme deneyimleri tasarlarken, bireysel farklılıkları ve grup dinamiklerini gözetiyoruz.
Eğitim sürecimizde oyun temelli öğrenme, proje tabanlı yaklaşım, çocuklar için felsefe (P4C) ve yaşam becerileri eğitimi gibi çağdaş yöntemleri harmanlıyoruz. Erken okuryazarlık çalışmalarımızla da çocukların ses farkındalığı, dinleme becerileri ve doğru telaffuz gibi dil gelişimlerine sistematik destek sağlıyoruz. Her hafta belirli temalara göre planlanan içeriklerimizle çocukların dünyaya çok yönlü bakmasını sağlıyoruz. “Doğa Dostuyuz” gibi temalar aracılığıyla geri dönüşüm, deney ve sanat etkinliklerini içeren disiplinlerarası öğrenme ortamları sunuyoruz. Finansal okuryazarlık, ekoloji, çevre farkındalığı ve STEM gibi modern eğitim başlıklarını, yaşa uygun biçimde programımıza entegre ediyoruz. Akıllı tahta destekli etkinlikler, atölye çalışmaları ve serbest oyun zamanlarıyla çocuklara rehberlik ederken özgür öğrenme alanları sunuyoruz.
ÇOOCUKLAR AKTİF KATILIMCIDIR
Oyunla öğrenme yaklaşımınız nedir?
Girne Koleji’nde oyun, yalnızca eğlence değil; çocuğun dünyayı keşfetme, iletişim kurma ve problem çözme aracıdır. Eğitim anlayışımızda oyun, serbest zaman etkinliği değil; öğrenmenin ta kendisidir. Çocuklar bu süreçte pasif değil, aktif katılımcıdır. Bizler öğretmenler olarak yönlendirici ve destekleyici bir rol üstlenirken, çocuğun yaratıcılığına alan tanıyoruz. Örneğin, matematik öğreniminde sayıları ezberlemek yerine “hazine avı” oyunuyla keşfetmelerini sağlıyoruz; fen etkinliklerinde suyun kaldırma kuvvetini deneyimsel olarak öğreniyorlar. Tematik oyun merkezleri, serbest oyun zamanları ve drama çalışmalarıyla çocukların dil, sosyal ve bilişsel gelişimlerini çok yönlü destekliyoruz. “Meslekler Haftası” gibi etkinliklerde sınıf ortamı senaryolaştırılarak çocuklara gerçek yaşamı oyunla deneyimleme fırsatı sunuyoruz.
Yabancı dil eğitimi ne zaman başlıyor ve nasıl uygulanıyor?
Erken yaşta yabancı dil eğitiminin, çocukların dil edinimi ve kültürel farkındalık gelişimi açısından büyük bir fırsat olduğuna inanıyoruz. Bu dönemde çocuklar dili öğrenmekten çok, doğal yollarla “edinirler”. Programımıza 3 yaş itibarıyla dil etkinliklerini dâhil ediyoruz. Bu yaş grubunda amaç dil bilgisi değil, dili anlam kurmak ve iletişim için kullanmaya heves duymaktır. Oyunlar, şarkılar, hikâye kitapları ve hareketli etkinlikler sürecin temelini oluşturur. 4-5 yaş grubunda ise yapılandırılmış atölye çalışmaları ve tematik diyaloglar dili daha aktif kullanmalarına olanak tanır. Teknolojik araçlardan da sınırlı ama etkili biçimde faydalanarak öğrenmeyi destekliyoruz Temel hedefimiz, çocukların yabancı dili korkmadan, baskı hissetmeden ve günlük hayatın doğal bir parçası olarak edinmesidir.
Karşılaşılan zorluklar ve çözüm yaklaşımlarınız nelerdir?
Okul öncesi dönemin zorlukları genellikle gelişimsel sürecin doğal parçalarıdır. En yaygın sorunlar arasında ayrılma kaygısı, öz düzenleme becerilerinde eksiklik ve sosyal uyum güçlükleri yer alır. Bu süreçte çocuğun duygularına saygı duymak, sabırlı olmak ve güvenli bir öğrenme ortamı sunmak en önemli ilkelerimizdir. Aşamalı geçişler, küçük grup çalışmaları, rutinlere bağlılık ve sevgiyle çizilen sınırlar bu problemlerin çözümünde etkili oluyor. Öğretmen, aile ve çocuk arasında sağlıklı iletişim kurmak ve birlikte hareket etmek, çocuğun gelişimini en iyi şekilde destekliyor.
ÖNCE GÜVENLİ OKUL
Veliler okul öncesi kurumları seçerken nelere dikkat etmeli?
Okul öncesi kurum seçimi, çocuğun gelecekteki eğitim hayatını belirleyen en kritik kararlardan biridir. Ailelerin sadece fiziksel koşulları değil; eğitim yaklaşımını, öğretmen niteliğini, güvenlik politikalarını ve öğrenme ortamlarını detaylı değerlendirmesi gerekir. Bizim için “Önce Güvenli Okul” anlayışı; sadece fiziksel değil, duygusal ve sosyal güvenliği de kapsar. Ayrıca oyun temelli, beceri odaklı, keşif ve duygusal gelişimi destekleyen yapılandırılmış programlar temel öncelikler arasında yer almalıdır. Eğitim kadrosunun pedagojik yetkinliği, sevgi dolu yaklaşımı ve profesyonelliği; çocuğun okula uyum sürecinde belirleyici olur.
AİLE-OKUL İŞBİRLİĞİ ÖNEMLİ
Ailelerin sorumlulukları ve önerileriniz neler?
Aile, çocuğun ilk güven duygusunun geliştiği yerdir. Bu nedenle okul öncesi dönemde aile-okul iş birliği büyük önem taşır. Ebeveynlerin çocuklarına güven vermeleri, sabırlı olmaları ve okulu pozitif bir şekilde tanıtmaları süreci kolaylaştırır. Öz bakım becerilerinin desteklenmesi de özgüven gelişimini olumlu etkiler. Ayrılma kaygısı yaşayan çocuklar için ebeveynlerin anlayışlı ve kararlı tutum sergilemesi önemlidir. Açık okul-aile iletişimi ve gerektiğinde profesyonel destekle süreç daha sağlıklı ilerler.
ÖNCE ÇOCUK ÖNCE DENEYİM
Eğitici materyal ve teknoloji kullanımı nasıl planlanıyor?
Okul öncesi dönemde eğitici oyunlar, somut materyaller ve duyu bütünleme araçları vazgeçilmezdir. Sayı blokları, doğa deney setleri, sanat malzemeleri ve yapılandırılmış oyunlar aracılığıyla çocukların aktif katılımını sağlıyoruz. Teknoloji ise eğitim sürecine sınırlı, bilinçli ve destekleyici bir araç olarak entegre edilir. Akıllı tahtalar; hikâye anlatımını zenginleştirmek, görsel materyaller sunmak ve interaktif etkinliklerle öğrenmeyi pekiştirmek için kullanılır. Ancak ekran süresi minimumda tutulur, teknoloji hiçbir zaman doğal oyun ve etkileşimin önüne geçmez. Temel ilkemiz: “Önce çocuk, önce deneyim.”
Son Güncelleme: Cuma, 30 May 2025 10:58
Gösterim: 162
Selçuk IŞIK
Kavram Eğitim Kurumları Genel Müdürü
“Okul öncesi programımızda STEAM atölyeleri ile bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik alanlarında temel beceriler kazandırılırken, doğa temelli etkinliklerle çocukların çevre bilinci gelişir. Karakter eğitimi modüllerimizde ise empati, iş birliği, saygı, sabır gibi evrensel değerler üzerine odaklanılır. Her çocuğun benzersiz bir öğrenme yolculuğu olduğuna inandığımız için her öğrencimize bireysel gözlem ve gelişim raporlarıyla rehberlik ediyoruz.”
Okul öncesi eğitimde uyguladığınız programlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Kavram Eğitim Kurumları olarak okul öncesi dönemi, çocuğun kişiliğinin şekillendiği, öğrenmeye karşı tutumunun belirlendiği en kritik dönem olarak görüyoruz. Bu bilinçle oluşturduğumuz eğitim programı; çocukların bireysel farklılıklarını göz önünde bulunduran, çoklu zekâ kuramı, oyun temelli öğrenme, proje tabanlı eğitim ve disiplinler arası atölyelerle desteklenen bütüncül bir yapıdadır. Programımız, Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul öncesi kazanımlarıyla tam uyumludur, ancak yalnızca akademik değil, sosyal-duygusal, fiziksel, bilişsel ve dil gelişim alanlarını da kapsayan zenginleştirilmiş bir içerik sunar.
Programımızda STEAM atölyeleri ile bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik alanlarında temel beceriler kazandırılırken, doğa temelli etkinliklerle çocukların çevre bilinci gelişir. Karakter eğitimi modüllerimizde ise empati, iş birliği, saygı, sabır gibi evrensel değerler üzerine odaklanılır. Her çocuğun benzersiz bir öğrenme yolculuğu olduğuna inandığımız için her öğrencimize bireysel gözlem ve gelişim raporlarıyla rehberlik ediyoruz.
ÖĞREMENİN EN GÜÇLÜ YOLU: OYUN
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız nelerdir?
Oyun, çocuk için yalnızca bir eğlence aracı değil; dünyayı tanıdığı, anlamlandırdığı ve öğrendiği doğal bir süreçtir. Kavram Eğitim Kurumları'nda bizler, öğrenmenin en güçlü yolunun oyun olduğuna inanıyoruz. Eğitim planlarımızda oyun, öğrenme sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hem serbest oyun zamanları hem de yapılandırılmış oyun etkinlikleriyle çocuklarımızın yaratıcı, sosyal ve bilişsel becerilerini geliştiriyoruz.
Duyusal oyunlar (kum, su, kil gibi malzemelerle yapılan), rol oyunları (evcilik, market, doktor vb. tematik köşeler), açık uçlu materyaller (lego, bloklar, doğal materyaller), dramatizasyon, hikâye canlandırmaları ve müzikli oyunlar gibi çok çeşitli oyun türleriyle çocuklarımızın aktif öğrenmesini sağlıyoruz. Öğretmenlerimiz, bu süreci gözlemleyerek çocuğun ilgi alanlarını keşfeder ve öğrenme sürecini kişiselleştirir. Her sınıfımız oyun merkezli yapılandırılmıştır ve çocukların merak duygusu her an canlı tutulur.
Okul öncesinde yabancı dil eğitim programınızdan bahsedebilir misiniz? Bu yaş grubunda yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?
Yabancı dil öğrenimi ne kadar erken başlarsa, o kadar doğal ve kalıcı bir şekilde gerçekleşir. Bu nedenle Kavram Eğitim Kurumları olarak yabancı dil eğitimine 3 yaş itibarıyla başlıyoruz. Okul öncesi dönemde dil öğretiminden ziyade "dil edinimi" hedeflenir; bu da çocukların dili tıpkı anadilini öğrendiği gibi doğal yollarla ve tekrarlarla öğrenmesi demektir.
İngilizce eğitimimiz, yaş gruplarına özel yapılandırılmış, oyun temelli, şarkılar, hareketli etkinlikler, görseller, kuklalar, hikâyeler ve drama yöntemleriyle zenginleştirilmiş bir programdır. Yapılan derslerde çocuklar dili iletişim kurma aracı olarak deneyimler. Bu sayede kalıcı ve içselleştirilmiş bir dil gelişimi sağlanır. Çocuklar kelimeleri ezberlemekten çok, o kelimelerin anlamını ve kullanımını yaşamın içinde öğrenir.
SORUNLARA ANALİZLE YAKLAŞIYORUZ
Okul öncesi çocukların eğitiminde en çok hangi sorunlarla karşılaşılıyor? Bu sorunların çözümünde nelere dikkat edilmeli?
Bu yaş grubundaki çocuklar gelişimsel olarak birçok farklı duyguyu ilk kez deneyimler. En sık karşılaşılan sorunlar arasında ayrılma kaygısı, paylaşım problemleri, dikkat süresinin kısa olması, kendini ifade etmede zorluk ve davranış regülasyonu yer alır. Bunların çoğu gelişimsel olarak normaldir ve sabırla, doğru yönlendirme ile yönetilmelidir.
Kavram Eğitim Kurumları’nda öğretmenlerimiz her çocuğun bireysel gelişim sürecine duyarlıdır. Sorunlara tepkiyle değil, analizle yaklaşırız. Sürekli gözlem, gelişim formları, rehberlik birimi iş birliği ve aile iletişimi sayesinde sorunları erken fark eder ve çözüm yolları üretiriz. Özellikle davranış problemlerinde, pozitif disiplin ve model olma yaklaşımı temel alınır. Çocuğun güvenli, kabul gören ve destekleyici bir ortamda büyümesi sağlanır.
Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynlerin, çocuğun okula başlama ve eğitim süreçlerinde karşılaştıkları sorunlar neler? Bu kapsamda velilere neler öneriyorsunuz?
Aileler çocuğun ilk öğretmenidir. Bu dönemde çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey, güvenli ve tutarlı bir çevredir. Ailelerin görevleri arasında sevgi dolu iletişim kurmak, gelişimsel ihtiyaçlara duyarlı olmak, okulun yönlendirmelerine açık olmak ve çocuğu birey olarak görmek yer alır.
Okula başlama sürecinde en sık karşılaşılan sorun ayrılma kaygısıdır. Ailelerin bu noktada kararlı ve güven verici bir duruş sergilemeleri gerekir. Çocuğun duygularına saygı duymak ama aynı zamanda süreci dramatize etmeden normalleştirmek önemlidir.
Velilere önerimiz; çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmeleri, onları dinlemeleri, gelişimlerini gözlemlemeleri ve öğretmenlerle sürekli iletişimde olmalarıdır. Ayrıca, başarıyı sadece akademik sonuçlarla değil; çocuğun duygusal iyi oluşuyla birlikte değerlendirmelerini öneriyoruz.
SINIFLARDA MONTESSORİ MATERYALLERİ
Okul öncesi eğitiminde eğitici oyun ve araçlar ile teknolojiden nasıl yararlanıyorsunuz? Bu yaş çocukların teknoloji kullanımında sınırlamalar neler olmalı?
Eğitici araç ve oyun materyalleri çocukların çok yönlü gelişiminde kilit rol oynar. Kavram Eğitim Kurumları'nda sınıflarımız Montessori materyalleri, doğal objeler, fen ve doğa setleri, bloklar ve açık uçlu malzemelerle donatılmıştır. Bu materyaller çocukların hayal gücünü, ince motor becerilerini, bilimsel düşünme ve problem çözme yetilerini geliştirir.
Teknoloji ise yalnızca destekleyici araç olarak sınırlı ve bilinçli şekilde kullanılır. Akıllı tahta, dijital kitaplar ve interaktif içeriklerle çocukların ilgisi çekilir ancak bu süreç her zaman öğretmen eşliğinde yürütülür. Ekran süreleri sıkı bir şekilde denetlenir. 0-6 yaş döneminde çocukların pasif ekran karşısında uzun süre kalmalarına kesinlikle izin verilmez. Teknolojinin yerine fiziksel, sosyal ve duygusal etkileşimin ön planda olduğu öğrenme ortamları tercih edilir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMU SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Bir okulun fiziksel donanımı kadar, felsefesi ve öğretmen niteliği de çok önemlidir. Aileler okul seçiminde şu kriterleri göz önünde bulundurmalıdır:
* Eğitim programı oyun temelli mi?
* Çocuğun bireysel gelişimi takip ediliyor mu?
* Öğretmenler donanımlı ve sevgi temelli mi?
* Sınıf ortamı zengin ve güvenli mi?
* Okul-aile iş birliği güçlü mü?
* Değerler eğitimi ve karakter gelişimi destekleniyor mu?
Kavram Eğitim Kurumları olarak bu kriterlerin tümüne büyük önem veriyoruz. Amacımız yalnızca akademik bilgi aktarmak değil; çocuklara kendini tanıma, keşfetme ve mutlu bireyler olma yolculuğunda rehberlik etmektir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Selçuk IŞIK
Kavram Eğitim Kurumları Genel Müdürü
“Okul öncesi programımızda STEAM atölyeleri ile bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik alanlarında temel beceriler kazandırılırken, doğa temelli etkinliklerle çocukların çevre bilinci gelişir. Karakter eğitimi modüllerimizde ise empati, iş birliği, saygı, sabır gibi evrensel değerler üzerine odaklanılır. Her çocuğun benzersiz bir öğrenme yolculuğu olduğuna inandığımız için her öğrencimize bireysel gözlem ve gelişim raporlarıyla rehberlik ediyoruz.”
Okul öncesi eğitimde uyguladığınız programlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Kavram Eğitim Kurumları olarak okul öncesi dönemi, çocuğun kişiliğinin şekillendiği, öğrenmeye karşı tutumunun belirlendiği en kritik dönem olarak görüyoruz. Bu bilinçle oluşturduğumuz eğitim programı; çocukların bireysel farklılıklarını göz önünde bulunduran, çoklu zekâ kuramı, oyun temelli öğrenme, proje tabanlı eğitim ve disiplinler arası atölyelerle desteklenen bütüncül bir yapıdadır. Programımız, Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul öncesi kazanımlarıyla tam uyumludur, ancak yalnızca akademik değil, sosyal-duygusal, fiziksel, bilişsel ve dil gelişim alanlarını da kapsayan zenginleştirilmiş bir içerik sunar.
Programımızda STEAM atölyeleri ile bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik alanlarında temel beceriler kazandırılırken, doğa temelli etkinliklerle çocukların çevre bilinci gelişir. Karakter eğitimi modüllerimizde ise empati, iş birliği, saygı, sabır gibi evrensel değerler üzerine odaklanılır. Her çocuğun benzersiz bir öğrenme yolculuğu olduğuna inandığımız için her öğrencimize bireysel gözlem ve gelişim raporlarıyla rehberlik ediyoruz.
ÖĞREMENİN EN GÜÇLÜ YOLU: OYUN
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız nelerdir?
Oyun, çocuk için yalnızca bir eğlence aracı değil; dünyayı tanıdığı, anlamlandırdığı ve öğrendiği doğal bir süreçtir. Kavram Eğitim Kurumları'nda bizler, öğrenmenin en güçlü yolunun oyun olduğuna inanıyoruz. Eğitim planlarımızda oyun, öğrenme sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hem serbest oyun zamanları hem de yapılandırılmış oyun etkinlikleriyle çocuklarımızın yaratıcı, sosyal ve bilişsel becerilerini geliştiriyoruz.
Duyusal oyunlar (kum, su, kil gibi malzemelerle yapılan), rol oyunları (evcilik, market, doktor vb. tematik köşeler), açık uçlu materyaller (lego, bloklar, doğal materyaller), dramatizasyon, hikâye canlandırmaları ve müzikli oyunlar gibi çok çeşitli oyun türleriyle çocuklarımızın aktif öğrenmesini sağlıyoruz. Öğretmenlerimiz, bu süreci gözlemleyerek çocuğun ilgi alanlarını keşfeder ve öğrenme sürecini kişiselleştirir. Her sınıfımız oyun merkezli yapılandırılmıştır ve çocukların merak duygusu her an canlı tutulur.
Okul öncesinde yabancı dil eğitim programınızdan bahsedebilir misiniz? Bu yaş grubunda yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?
Yabancı dil öğrenimi ne kadar erken başlarsa, o kadar doğal ve kalıcı bir şekilde gerçekleşir. Bu nedenle Kavram Eğitim Kurumları olarak yabancı dil eğitimine 3 yaş itibarıyla başlıyoruz. Okul öncesi dönemde dil öğretiminden ziyade "dil edinimi" hedeflenir; bu da çocukların dili tıpkı anadilini öğrendiği gibi doğal yollarla ve tekrarlarla öğrenmesi demektir.
İngilizce eğitimimiz, yaş gruplarına özel yapılandırılmış, oyun temelli, şarkılar, hareketli etkinlikler, görseller, kuklalar, hikâyeler ve drama yöntemleriyle zenginleştirilmiş bir programdır. Yapılan derslerde çocuklar dili iletişim kurma aracı olarak deneyimler. Bu sayede kalıcı ve içselleştirilmiş bir dil gelişimi sağlanır. Çocuklar kelimeleri ezberlemekten çok, o kelimelerin anlamını ve kullanımını yaşamın içinde öğrenir.
SORUNLARA ANALİZLE YAKLAŞIYORUZ
Okul öncesi çocukların eğitiminde en çok hangi sorunlarla karşılaşılıyor? Bu sorunların çözümünde nelere dikkat edilmeli?
Bu yaş grubundaki çocuklar gelişimsel olarak birçok farklı duyguyu ilk kez deneyimler. En sık karşılaşılan sorunlar arasında ayrılma kaygısı, paylaşım problemleri, dikkat süresinin kısa olması, kendini ifade etmede zorluk ve davranış regülasyonu yer alır. Bunların çoğu gelişimsel olarak normaldir ve sabırla, doğru yönlendirme ile yönetilmelidir.
Kavram Eğitim Kurumları’nda öğretmenlerimiz her çocuğun bireysel gelişim sürecine duyarlıdır. Sorunlara tepkiyle değil, analizle yaklaşırız. Sürekli gözlem, gelişim formları, rehberlik birimi iş birliği ve aile iletişimi sayesinde sorunları erken fark eder ve çözüm yolları üretiriz. Özellikle davranış problemlerinde, pozitif disiplin ve model olma yaklaşımı temel alınır. Çocuğun güvenli, kabul gören ve destekleyici bir ortamda büyümesi sağlanır.
Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynlerin, çocuğun okula başlama ve eğitim süreçlerinde karşılaştıkları sorunlar neler? Bu kapsamda velilere neler öneriyorsunuz?
Aileler çocuğun ilk öğretmenidir. Bu dönemde çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey, güvenli ve tutarlı bir çevredir. Ailelerin görevleri arasında sevgi dolu iletişim kurmak, gelişimsel ihtiyaçlara duyarlı olmak, okulun yönlendirmelerine açık olmak ve çocuğu birey olarak görmek yer alır.
Okula başlama sürecinde en sık karşılaşılan sorun ayrılma kaygısıdır. Ailelerin bu noktada kararlı ve güven verici bir duruş sergilemeleri gerekir. Çocuğun duygularına saygı duymak ama aynı zamanda süreci dramatize etmeden normalleştirmek önemlidir.
Velilere önerimiz; çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmeleri, onları dinlemeleri, gelişimlerini gözlemlemeleri ve öğretmenlerle sürekli iletişimde olmalarıdır. Ayrıca, başarıyı sadece akademik sonuçlarla değil; çocuğun duygusal iyi oluşuyla birlikte değerlendirmelerini öneriyoruz.
SINIFLARDA MONTESSORİ MATERYALLERİ
Okul öncesi eğitiminde eğitici oyun ve araçlar ile teknolojiden nasıl yararlanıyorsunuz? Bu yaş çocukların teknoloji kullanımında sınırlamalar neler olmalı?
Eğitici araç ve oyun materyalleri çocukların çok yönlü gelişiminde kilit rol oynar. Kavram Eğitim Kurumları'nda sınıflarımız Montessori materyalleri, doğal objeler, fen ve doğa setleri, bloklar ve açık uçlu malzemelerle donatılmıştır. Bu materyaller çocukların hayal gücünü, ince motor becerilerini, bilimsel düşünme ve problem çözme yetilerini geliştirir.
Teknoloji ise yalnızca destekleyici araç olarak sınırlı ve bilinçli şekilde kullanılır. Akıllı tahta, dijital kitaplar ve interaktif içeriklerle çocukların ilgisi çekilir ancak bu süreç her zaman öğretmen eşliğinde yürütülür. Ekran süreleri sıkı bir şekilde denetlenir. 0-6 yaş döneminde çocukların pasif ekran karşısında uzun süre kalmalarına kesinlikle izin verilmez. Teknolojinin yerine fiziksel, sosyal ve duygusal etkileşimin ön planda olduğu öğrenme ortamları tercih edilir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMU SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Bir okulun fiziksel donanımı kadar, felsefesi ve öğretmen niteliği de çok önemlidir. Aileler okul seçiminde şu kriterleri göz önünde bulundurmalıdır:
* Eğitim programı oyun temelli mi?
* Çocuğun bireysel gelişimi takip ediliyor mu?
* Öğretmenler donanımlı ve sevgi temelli mi?
* Sınıf ortamı zengin ve güvenli mi?
* Okul-aile iş birliği güçlü mü?
* Değerler eğitimi ve karakter gelişimi destekleniyor mu?
Kavram Eğitim Kurumları olarak bu kriterlerin tümüne büyük önem veriyoruz. Amacımız yalnızca akademik bilgi aktarmak değil; çocuklara kendini tanıma, keşfetme ve mutlu bireyler olma yolculuğunda rehberlik etmektir.
Son Güncelleme: Cumartesi, 31 May 2025 14:09
Gösterim: 132
Doç. Dr. Ömer Faruk TAVŞANLI
BİL Eğitim Kurumları Anaokulu İlkokul Koordinatörü
“Gerçek yaşam becerilerinin kazandırılması okul öncesi eğitim programımızın temel unsurlarından biri. Bunu da çocukların aktif katılımını sağlayan, dokunarak, hissederek ve deneyimleyerek öğrenmelerine imkân tanıyan gerçek durum senaryoları ve tasarım temelli etkinliklerle gerçekleştiriyoruz.”
Okul öncesi eğitimde uyguladığınız programlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
BİL Eğitim Kurumlarında okul öncesi eğitim anlayışımızın merkezinde, çocuğun çocukluğunu yaşayarak öğrenmesi ve edindiği becerilerden keyif alması yer alıyor. Eğitim programımız, çocukların bilişsel, duyuşsal, psikomotor, dilsel ve sosyo-duygusal gelişim alanlarını bütüncül bir yaklaşımla desteklemeyi amaçlıyor. Bu yaklaşımın temel hedefi, çocuklarımızın hem hayatla sağlıklı bir ilişki kurmalarını sağlamak hem de ilkokula hazır hale gelmelerini temin etmektir.
Bu doğrultuda, yabancı dil eğitimi ve teknoloji okuryazarlığına da özel bir önem veriyoruz. Ancak bunu yalnızca bilgi aktarımı olarak değil, çocuğun bu alanların temel mantığını kavramasına olanak tanıyacak şekilde kurguluyoruz. Gerçek yaşam becerilerinin kazandırılması da eğitim programımızın temel unsurlarından biri. Bunu da çocukların aktif katılımını sağlayan, dokunarak, hissederek ve deneyimleyerek öğrenmelerine imkân tanıyan gerçek durum senaryoları ve tasarım temelli etkinliklerle gerçekleştiriyoruz. Bizim için en değerli çıktı, mutlu, kendine güvenen, merak eden ve yukarıda saydığımız gelişim alanlarında güçlü bir altyapıya sahip çocuklar yetiştirmek. Eğitim programımızı da bu hedefe ulaşmak üzere sürekli geliştiriyor ve çocuklarımızı geleceğe güvenle hazırlıyoruz.
HEM EĞLENİYOR HEM ÖĞRENİYORLAR
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız nelerdir?
Oyun, okul öncesi dönemde öğrenmenin ve gelişim alanlarındaki ilerlemenin en temel tetikleyicisidir. Biz oyunu yalnızca çocuğun keyif aldığı bir etkinlik olarak değil; bilişsel, duyuşsal, psikomotor ve sosyal gelişimini bütüncül bir şekilde destekleyen çok yönlü bir öğrenme aracı olarak görüyoruz. Oyun, çocuğun dünyayı keşfetmesinin, problem çözme becerilerini geliştirmesinin ve duygusal deneyimlerini işlemesinin doğal bir yoludur. Bu nedenle oyun, eğitim programımızın tam merkezindedir. Çocuğun eğlenerek, deneyimleyerek ve içsel bir motivasyonla öğrenmesini sağlayan oyun hem süreci keyifli hale getiriyor hem de öğrenmeyi kalıcı kılıyor.
Uygulamalarımızda, çocukların serbest oyun alanlarında kendi yaratıcılıklarını kullanmalarına fırsat veriyor, yönlendirilmiş oyun etkinlikleriyle belirli becerilerin gelişimini destekliyoruz. Ayrıca, oyun temelli öğrenmeyi gerçek yaşam senaryoları ve keşfetmeye dayalı etkinliklerle birleştirerek çocukların hem eğlenmesini hem de öğrenmesini sağlıyoruz.
Okul öncesinde yabancı dil eğitim programınızdan bahsedebilir misiniz? Bu yaş grubunda yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?
BİL Eğitim Kurumları olarak yabancı dil öğretiminde uluslararası standartları temel alıyor, Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) doğrultusunda yapılandırılmış bir sistem uyguluyoruz. Ancak yaklaşımımız sadece teknik bir çerçeveye dayanmıyor; "İnsan dili öğrenmez, edinir" mottosuyla, dili doğal bir süreçle kazandırmayı amaçlıyoruz.
Dil ediniminin en etkili yolu, çocuğun o dile sürekli ve doğal bir şekilde maruz kalmasıdır. Bu doğrultuda, anaokullarımızda ve çocuk üniversitelerimizde “Half Day English” (Yarım Gün İngilizce) programı uygulamaktayız. Bu programda öğrenciler klasik anlamda dil bilgisi kurallarını ezberlemezler. Bunun yerine, şarkılar, tekerlemeler, eğitsel oyunlar ve etkileşimli etkinliklerle dilin yapısını doğal bir akış içinde öğrenirler. Programımızda ayrıca öğrencilerin sunum yapabilecekleri projelere yer veriyoruz. Bu sayede çocuklar, öğrendikleri ifadeleri hareketlerle ilişkilendirerek hem dili daha kolay içselleştiriyor hem de ifade becerilerini güçlendiriyorlar.
Yabancı dil ediniminde temel aldığımız önemli bir prensip de dinlemenin konuşmadan önce gelmesidir. Çünkü bir dili anlayabilmek, etkili iletişim kurmanın ön şartıdır. Dinleme becerileri aktif olarak kullanıldığında, çocuğun bilişsel süreçleri harekete geçer ve konuşma doğal bir şekilde ortaya çıkar. Bu yüzden, dinleme odaklı etkinlikler dil öğretimimizin merkezinde yer alır.
Son olarak, dil ediniminin başarılı olabilmesi için çocuğun öğrenme sürecinde kendini güvende ve rahat hissetmesi gerekir. Biz de tüm süreci stresten uzak, doğal ve eğlenceli bir ortamda kurguluyoruz.
AİLELERLE GÜÇLÜ BİR İŞ BİRLİĞİ KURULMALI
Okul öncesi çocukların eğitiminde en çok hangi sorunlarla karşılaşılıyor? Bu sorunların çözümünde nelere dikkat edilmeli?
Okul öncesi eğitimde en sık karşılaşılan sorunlardan biri, gelişimsel farklılıkların göz ardı edilmesidir. Her çocuğun fiziksel, bilişsel ve duygusal gelişim hızı farklıdır; ancak bazen eğitim ortamları tek tip beklentilerle yapılandırılabiliyor. Bu da çocuklarda başarısızlık duygusu, kaygı ve özgüven eksikliği gibi sorunlara yol açabiliyor. Bu noktada öğretmenlerin gelişimsel farkındalık düzeylerinin yüksek olması, bireyselleştirilmiş öğrenme ortamlarının oluşturulması büyük önem taşır.
Bir diğer önemli sorun ise ailelerin okul öncesi eğitimi yalnızca “oyun ve bakım” süreci olarak görmeleridir. Bu bakış açısı, eğitimin önemini azaltmakta ve çocuğun gelişimsel kazanımlarını sekteye uğratabilmektedir. Oysa bu dönem, bireyin karakterinin, öğrenme alışkanlıklarının ve temel sosyal becerilerinin temellendiği kritik bir evredir. Bu nedenle ailelerle güçlü bir iş birliği kurulmalı; onları sürece aktif şekilde dahil eden, bilinçlendiren ve eğitimin değerini vurgulayan çalışmalar yapılmalıdır.
Son olarak, teknoloji ile erken yaşta tanışan çocuklarda dikkat süresinin kısalması, sosyal iletişim becerilerinde gerileme ve hareket ihtiyacının bastırılması gibi sorunlar öne çıkmaktadır. Bu durum, doğal öğrenme ortamlarına ve harekete dayalı etkinliklere olan ihtiyacı artırmaktadır. Bu nedenle eğitim programlarının yapay uyaranlara değil; keşif, oyun, doğa ve sosyal etkileşim temelli öğelere dayalı olarak kurgulanması gerekmektedir. BİL Kolejlerinde eğitim programlarımız ve anaokulu eğitim süreçlerine bakışımız, tam da bu farkındalıkla hazırlanmakta ve uygulamaya geçirilmektedir.
Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynlerin, çocuğun okula başlama ve eğitim süreçlerinde karşılaştıkları sorunlar neler? Bu kapsamda velilere neler öneriyorsunuz?
Okul öncesi dönemde ailenin rolü, çocuğun gelişimi kadar eğitim sürecinin sağlıklı işlemesi açısından da hayati önem taşır. Bu süreçte ebeveynlerin çocuklarını bağımsızlaşmaya teşvik etmeleri, onları yaşlarına uygun sorumluluklarla desteklemeleri, aynı zamanda duygusal ihtiyaçlarını gözetmeleri gerekir. Eğitim kurumuyla kurulan güçlü iş birliği, çocuğun okula uyum sürecini hızlandırır ve karşılaşılan güçlüklerde daha sağlıklı çözümler üretmeyi sağlar.
Ebeveynlerin en çok karşılaştığı sorunlar arasında ayrılık kaygısı, sabah okula gitmek istememe, arkadaş ilişkilerinde zorlanma ve akademik kaygılar öne çıkar. Bu durumlarda ailenin tepkisi belirleyici olur. Aşırı korumacı ya da baskıcı tutumlar, çocuğun adaptasyon sürecini zorlaştırırken; sabırlı, tutarlı ve destekleyici bir yaklaşım, güvenli bağlanmayı pekiştirir. Bu süreçte velilere en temel önerimiz; çocuklarının bireysel farklılıklarına saygı duymaları, gelişimlerini yarışa çevirmemeleri ve her çocuğun kendi hızında öğrenip geliştiğini kabul etmeleridir. Okul öncesi dönem, başarıdan çok öğrenme sevgisinin temellendiği, karakterin şekillendiği bir dönemdir. Dolayısıyla ailelerin bu evreyi duygusal açıdan güvenli, öğrenme açısından zengin ve baskıdan uzak bir şekilde geçirmeleri çocuğun hem bugünkü mutluluğu hem de gelecekteki başarıları açısından belirleyicidir.
Okul öncesi eğitim kurumlarını seçerken neler göz önünde bulundurulmalı?
Okul öncesi eğitim kurumu seçimi, bir çocuğun gelişim yolculuğunda atılacak en kritik adımlardan biridir. Bu nedenle ilk olarak kurumun çocuğun bilişsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişim alanlarını dengeli bir biçimde destekleyen bütüncül bir eğitim yaklaşımına sahip olup olmadığına bakılmalıdır. Programların çocuk merkezli olması, oyun temelli öğrenmeyi esas alması, bireysel farklılıklara duyarlı bir yapı sunması büyük önem taşır. Aynı zamanda eğitimcilerin nitelikleri, çocuklarla olan iletişimleri ve pedagojik yeterlilikleri de değerlendirilmesi gereken başlıca unsurlar arasındadır.
Bunların yanı sıra, kurumun güvenlik koşulları, fiziksel donanımı, hijyen standartları ve aileyle olan iş birliği anlayışı da göz önünde bulundurulmalıdır. Ailelerin sürece aktif olarak dahil edilebildiği, açık iletişime dayalı bir ortam sağlayan kurumlar, çocuğun gelişimini daha sağlıklı bir şekilde destekler. Ayrıca, yabancı dil, teknoloji, doğa ve sanat gibi alanlarda çocuğa farklı deneyim alanları sunan kurumlar, çocuğun hem bugünü hem de geleceği için güçlü bir temel oluşturur. Kurum seçiminde en önemli kriter ise çocuğun o ortamda kendini güvende, kabul edilmiş ve değerli hissetmesidir.
uluslararası standartları temel alıyor
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Doç. Dr. Ömer Faruk TAVŞANLI
BİL Eğitim Kurumları Anaokulu İlkokul Koordinatörü
“Gerçek yaşam becerilerinin kazandırılması okul öncesi eğitim programımızın temel unsurlarından biri. Bunu da çocukların aktif katılımını sağlayan, dokunarak, hissederek ve deneyimleyerek öğrenmelerine imkân tanıyan gerçek durum senaryoları ve tasarım temelli etkinliklerle gerçekleştiriyoruz.”
Okul öncesi eğitimde uyguladığınız programlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
BİL Eğitim Kurumlarında okul öncesi eğitim anlayışımızın merkezinde, çocuğun çocukluğunu yaşayarak öğrenmesi ve edindiği becerilerden keyif alması yer alıyor. Eğitim programımız, çocukların bilişsel, duyuşsal, psikomotor, dilsel ve sosyo-duygusal gelişim alanlarını bütüncül bir yaklaşımla desteklemeyi amaçlıyor. Bu yaklaşımın temel hedefi, çocuklarımızın hem hayatla sağlıklı bir ilişki kurmalarını sağlamak hem de ilkokula hazır hale gelmelerini temin etmektir.
Bu doğrultuda, yabancı dil eğitimi ve teknoloji okuryazarlığına da özel bir önem veriyoruz. Ancak bunu yalnızca bilgi aktarımı olarak değil, çocuğun bu alanların temel mantığını kavramasına olanak tanıyacak şekilde kurguluyoruz. Gerçek yaşam becerilerinin kazandırılması da eğitim programımızın temel unsurlarından biri. Bunu da çocukların aktif katılımını sağlayan, dokunarak, hissederek ve deneyimleyerek öğrenmelerine imkân tanıyan gerçek durum senaryoları ve tasarım temelli etkinliklerle gerçekleştiriyoruz. Bizim için en değerli çıktı, mutlu, kendine güvenen, merak eden ve yukarıda saydığımız gelişim alanlarında güçlü bir altyapıya sahip çocuklar yetiştirmek. Eğitim programımızı da bu hedefe ulaşmak üzere sürekli geliştiriyor ve çocuklarımızı geleceğe güvenle hazırlıyoruz.
HEM EĞLENİYOR HEM ÖĞRENİYORLAR
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız nelerdir?
Oyun, okul öncesi dönemde öğrenmenin ve gelişim alanlarındaki ilerlemenin en temel tetikleyicisidir. Biz oyunu yalnızca çocuğun keyif aldığı bir etkinlik olarak değil; bilişsel, duyuşsal, psikomotor ve sosyal gelişimini bütüncül bir şekilde destekleyen çok yönlü bir öğrenme aracı olarak görüyoruz. Oyun, çocuğun dünyayı keşfetmesinin, problem çözme becerilerini geliştirmesinin ve duygusal deneyimlerini işlemesinin doğal bir yoludur. Bu nedenle oyun, eğitim programımızın tam merkezindedir. Çocuğun eğlenerek, deneyimleyerek ve içsel bir motivasyonla öğrenmesini sağlayan oyun hem süreci keyifli hale getiriyor hem de öğrenmeyi kalıcı kılıyor.
Uygulamalarımızda, çocukların serbest oyun alanlarında kendi yaratıcılıklarını kullanmalarına fırsat veriyor, yönlendirilmiş oyun etkinlikleriyle belirli becerilerin gelişimini destekliyoruz. Ayrıca, oyun temelli öğrenmeyi gerçek yaşam senaryoları ve keşfetmeye dayalı etkinliklerle birleştirerek çocukların hem eğlenmesini hem de öğrenmesini sağlıyoruz.
Okul öncesinde yabancı dil eğitim programınızdan bahsedebilir misiniz? Bu yaş grubunda yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?
BİL Eğitim Kurumları olarak yabancı dil öğretiminde uluslararası standartları temel alıyor, Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) doğrultusunda yapılandırılmış bir sistem uyguluyoruz. Ancak yaklaşımımız sadece teknik bir çerçeveye dayanmıyor; "İnsan dili öğrenmez, edinir" mottosuyla, dili doğal bir süreçle kazandırmayı amaçlıyoruz.
Dil ediniminin en etkili yolu, çocuğun o dile sürekli ve doğal bir şekilde maruz kalmasıdır. Bu doğrultuda, anaokullarımızda ve çocuk üniversitelerimizde “Half Day English” (Yarım Gün İngilizce) programı uygulamaktayız. Bu programda öğrenciler klasik anlamda dil bilgisi kurallarını ezberlemezler. Bunun yerine, şarkılar, tekerlemeler, eğitsel oyunlar ve etkileşimli etkinliklerle dilin yapısını doğal bir akış içinde öğrenirler. Programımızda ayrıca öğrencilerin sunum yapabilecekleri projelere yer veriyoruz. Bu sayede çocuklar, öğrendikleri ifadeleri hareketlerle ilişkilendirerek hem dili daha kolay içselleştiriyor hem de ifade becerilerini güçlendiriyorlar.
Yabancı dil ediniminde temel aldığımız önemli bir prensip de dinlemenin konuşmadan önce gelmesidir. Çünkü bir dili anlayabilmek, etkili iletişim kurmanın ön şartıdır. Dinleme becerileri aktif olarak kullanıldığında, çocuğun bilişsel süreçleri harekete geçer ve konuşma doğal bir şekilde ortaya çıkar. Bu yüzden, dinleme odaklı etkinlikler dil öğretimimizin merkezinde yer alır.
Son olarak, dil ediniminin başarılı olabilmesi için çocuğun öğrenme sürecinde kendini güvende ve rahat hissetmesi gerekir. Biz de tüm süreci stresten uzak, doğal ve eğlenceli bir ortamda kurguluyoruz.
AİLELERLE GÜÇLÜ BİR İŞ BİRLİĞİ KURULMALI
Okul öncesi çocukların eğitiminde en çok hangi sorunlarla karşılaşılıyor? Bu sorunların çözümünde nelere dikkat edilmeli?
Okul öncesi eğitimde en sık karşılaşılan sorunlardan biri, gelişimsel farklılıkların göz ardı edilmesidir. Her çocuğun fiziksel, bilişsel ve duygusal gelişim hızı farklıdır; ancak bazen eğitim ortamları tek tip beklentilerle yapılandırılabiliyor. Bu da çocuklarda başarısızlık duygusu, kaygı ve özgüven eksikliği gibi sorunlara yol açabiliyor. Bu noktada öğretmenlerin gelişimsel farkındalık düzeylerinin yüksek olması, bireyselleştirilmiş öğrenme ortamlarının oluşturulması büyük önem taşır.
Bir diğer önemli sorun ise ailelerin okul öncesi eğitimi yalnızca “oyun ve bakım” süreci olarak görmeleridir. Bu bakış açısı, eğitimin önemini azaltmakta ve çocuğun gelişimsel kazanımlarını sekteye uğratabilmektedir. Oysa bu dönem, bireyin karakterinin, öğrenme alışkanlıklarının ve temel sosyal becerilerinin temellendiği kritik bir evredir. Bu nedenle ailelerle güçlü bir iş birliği kurulmalı; onları sürece aktif şekilde dahil eden, bilinçlendiren ve eğitimin değerini vurgulayan çalışmalar yapılmalıdır.
Son olarak, teknoloji ile erken yaşta tanışan çocuklarda dikkat süresinin kısalması, sosyal iletişim becerilerinde gerileme ve hareket ihtiyacının bastırılması gibi sorunlar öne çıkmaktadır. Bu durum, doğal öğrenme ortamlarına ve harekete dayalı etkinliklere olan ihtiyacı artırmaktadır. Bu nedenle eğitim programlarının yapay uyaranlara değil; keşif, oyun, doğa ve sosyal etkileşim temelli öğelere dayalı olarak kurgulanması gerekmektedir. BİL Kolejlerinde eğitim programlarımız ve anaokulu eğitim süreçlerine bakışımız, tam da bu farkındalıkla hazırlanmakta ve uygulamaya geçirilmektedir.
Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynlerin, çocuğun okula başlama ve eğitim süreçlerinde karşılaştıkları sorunlar neler? Bu kapsamda velilere neler öneriyorsunuz?
Okul öncesi dönemde ailenin rolü, çocuğun gelişimi kadar eğitim sürecinin sağlıklı işlemesi açısından da hayati önem taşır. Bu süreçte ebeveynlerin çocuklarını bağımsızlaşmaya teşvik etmeleri, onları yaşlarına uygun sorumluluklarla desteklemeleri, aynı zamanda duygusal ihtiyaçlarını gözetmeleri gerekir. Eğitim kurumuyla kurulan güçlü iş birliği, çocuğun okula uyum sürecini hızlandırır ve karşılaşılan güçlüklerde daha sağlıklı çözümler üretmeyi sağlar.
Ebeveynlerin en çok karşılaştığı sorunlar arasında ayrılık kaygısı, sabah okula gitmek istememe, arkadaş ilişkilerinde zorlanma ve akademik kaygılar öne çıkar. Bu durumlarda ailenin tepkisi belirleyici olur. Aşırı korumacı ya da baskıcı tutumlar, çocuğun adaptasyon sürecini zorlaştırırken; sabırlı, tutarlı ve destekleyici bir yaklaşım, güvenli bağlanmayı pekiştirir. Bu süreçte velilere en temel önerimiz; çocuklarının bireysel farklılıklarına saygı duymaları, gelişimlerini yarışa çevirmemeleri ve her çocuğun kendi hızında öğrenip geliştiğini kabul etmeleridir. Okul öncesi dönem, başarıdan çok öğrenme sevgisinin temellendiği, karakterin şekillendiği bir dönemdir. Dolayısıyla ailelerin bu evreyi duygusal açıdan güvenli, öğrenme açısından zengin ve baskıdan uzak bir şekilde geçirmeleri çocuğun hem bugünkü mutluluğu hem de gelecekteki başarıları açısından belirleyicidir.
Okul öncesi eğitim kurumlarını seçerken neler göz önünde bulundurulmalı?
Okul öncesi eğitim kurumu seçimi, bir çocuğun gelişim yolculuğunda atılacak en kritik adımlardan biridir. Bu nedenle ilk olarak kurumun çocuğun bilişsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişim alanlarını dengeli bir biçimde destekleyen bütüncül bir eğitim yaklaşımına sahip olup olmadığına bakılmalıdır. Programların çocuk merkezli olması, oyun temelli öğrenmeyi esas alması, bireysel farklılıklara duyarlı bir yapı sunması büyük önem taşır. Aynı zamanda eğitimcilerin nitelikleri, çocuklarla olan iletişimleri ve pedagojik yeterlilikleri de değerlendirilmesi gereken başlıca unsurlar arasındadır.
Bunların yanı sıra, kurumun güvenlik koşulları, fiziksel donanımı, hijyen standartları ve aileyle olan iş birliği anlayışı da göz önünde bulundurulmalıdır. Ailelerin sürece aktif olarak dahil edilebildiği, açık iletişime dayalı bir ortam sağlayan kurumlar, çocuğun gelişimini daha sağlıklı bir şekilde destekler. Ayrıca, yabancı dil, teknoloji, doğa ve sanat gibi alanlarda çocuğa farklı deneyim alanları sunan kurumlar, çocuğun hem bugünü hem de geleceği için güçlü bir temel oluşturur. Kurum seçiminde en önemli kriter ise çocuğun o ortamda kendini güvende, kabul edilmiş ve değerli hissetmesidir.
uluslararası standartları temel alıyor
Son Güncelleme: Çarşamba, 28 May 2025 12:51
Gösterim: 136
Diğer Makaleler...
- ‘Sevinç Eğitim Kurumlarında çağdaş ve evrensel bir okul öncesi programı uyguluyoruz’
- ‘Öğrencilerimize küresel bir perspektif kazandırırken, dünyada rekabet edebilecek bireyler haline getiriyoruz’
- ‘Öğrencilerimize birden fazla dilde yetkinlik kazandırarak, kültürel zenginlik ve iletişim becerisini geliştiriyoruz’
- BİL, uluslararası eğitim programlarıyla öğrencilerine dünyanın kapılarını açıyor