Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'i dünkü Milli Eğitim Komisyonu'nda yaşananların görüntüsünü izlemeye çağırarak, "Meclis Başkanında zerre kadar demokrasi inancı varsa, Meclis Başkanı zerre kadar yasamanın başkanı olduğu hatırlarsa, şu kadarcık o görüntüleri gördüğünde okuma yazması varsa o komisyon toplantısını iptal eder" dedi.
İnce, dün TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'nda yaşanan kavga ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Meclis'te artık can güvenliklerinin olmadığını savunan İnce, "Can güvenliğimizi sağlamak Sayın Meclis Başkanının görevidir; onu göreve davet ediyorum. Eğer can güvenliğimizi sağlamazsa biz kendi imkanlarımızla can güvenliğimizi sağlarız. Eşkıyaya pabuç bırakmayız, bunu herkes böyle bilsin" dedi.
Komisyonda sadece milletvekillerinin değil, basın mensuplarının da dayak yediğini söyleyen İnce, özellikle kameramanlara arkadan nasıl vurulduğunu ve kimlerin vurduğunu gördüğünü söyledi. Olayın önceden planlandığını, öğlen saatlerinde AK Parti grubuna 150 dürüm ve ayran söylendiğini söyleyen İnce, "Yemekler hazır. Sayın Başbakan da mesaj çekmiş. 150 dürümü yiyorlar 13.30 gibi komisyon salonunu işgal ediyorlar. Hiçbir AKP'li milletvekilinin elinde yazılı metin yok. Yani kanun görüşülürken katkı sağlamaya gelmemişler. Milletvekilliği görevini yapmaya değil, fedailik yapmaya gelmişler. Uzun boyluları, güçlü kuvvetlileri ön tarafa dizmişler" diye konuştu.
Salona ilk önce kendisi ile birlikte Grup Başkanvekilleri Akif Hamzaçebi ve Emine Ülker Tarhan'ın girdiğini belirten İnce, "Diğer arkadaşlarımızı sokmadılar. Biz söz talebinde bulunduk. Söz taleplerimiz yok sayıldı, önergelerimiz yok sayıldı. O gürültüde kimse bir şey duymadan peş peşe oylama yapıldı. Bu görüşmeler yok hükmündedir" dedi.
"ÇİÇEK, ERDOĞAN'IN ZABITA MÜDÜRÜ DEĞİL"
Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in komisyon çalışmalarını denetlemekle görevi bulunduğunu ifade eden İnce, şöyle devam etti: "Sayın Çiçek görevini yapmalıdır. Tayyip Erdoğan'ın zabıta müdürü değildir, yasamanın başıdır. Bu görüşmeler yok hükmündedir. Sadece bize değil, MHP'li üyelere de söz hakkı verilmedi. Meclis Başkanını uyarıyorum; görüntüleri izleyin, hiçbir şey duyulmadan oylama yapılıyor, komisyon üyesi olmayanlar el kaldırıyor. Komisyon üyesi olmayanların oy hakkı yoktur. Başbakana sesleniyorum; 'ustalık dönemim' diyordun, meğer senin zorbalık, eşkıyalık, zulüm döneminmiş. 30 dakikada 20 madde dünya parlamento tarihinde bir ilk herhalde bu. 12 Eylül'de Kenan Paşa döneminde cezaevlerinde işkence vardı, şimdi Recep Paşa döneminde Meclis'te işkence var. Hayırlı olsun Türk milletine artık yeni bir paşamız oldu; Recep Paşa."
"MECLİS BAŞKANININ YÜREĞİ VARSA"
Meclis Başkanı Çiçek'in olaylar karşısında sesini çıkarmadığını savunan İnce, "Korkuyor açıkçası 'Beni koltuktan ederler mi? 30 yıldır vekilim bir şey daha kapabilir miyim?' diye hala siyasi hırslarının peşinde. Yazıktır, günahtır. Hiç mi insan yasama onurunu düşünmez" dedi.
Komisyon Başkanı Nabi Avcı'nın da dünkü tavrı ile koltuğunu koruduğunu savunan İnce, "Çok üzülüyordu, 'koltuktan olur muyum?' diye. Herhalde o gürültünün içinde o oylamayı yaptığı için gece huzurlu uyumuştur. Başbakan Mardin'den talimatı verdi, 'Pazar günü geçecek' dedi, sopayla yasa geçirme dönemi başladı. Parlamenter demokrasi sona ermiştir" diye konuştu.
Dün yapılanın gerçek bir oylama olmadığını söyleyen İnce, "Dün oylama yapılmamıştır, oylanmış gibi yapılmıştır. Meclis Başkanında zerre kadar demokrasi inancı varsa, Meclis Başkanı zerre kadar yasamanın başkanı olduğunu hatırlarsa, şu kadarcık o görüntüleri gördüğünde okuma yazması varsa o komisyon toplantısını iptal eder. O yüreği varsa, o düzgün duruşu gösterebilirse, her gördüğüm yerde teşekkür edeceğim. Yoksa kendisini tanımadığımı ilan ediyorum. Bu benim şahsi görüşüm. Eğer bu onurlu duruşu göstermezse, onu tanımıyorum artık; hiçbir toplantısına da, danışma kuruluna da gitmem. Çünkü bu kadar dik duruşu gösteremeyen bir adamla konuşacak bir şey yok demektir" ifadelerini kullandı.
'Bize saldıranlar şerefsizler' dediği yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerine ise İnce, "Önce sözü düzelteyim. Ben 'Yere düşen milletvekiline tekme atan ya da atanlar şerefsizdir' dedim. Cümlemin arkasındayım. Bu topraklarda racon diye bir şey vardır, delikanlılık vardır, bir usul, erkan vardır. Yere düşene vurulmaz. Yere düşene tekme atan ya da atanlar şerefsizdir, bu sözümün arkasındayım. Varsa biri çıksın 'ben attım' desin, ben de şerefsizsin diyeyim" dedi.
Komisyon Başkanı Nabi Avcı'nın CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi'nin kafasına bir madde fırlattığına yönelik açıklamasına da yanıt veren İnce, "Sayın Komisyon Başkanı ayıplarını bir kırtasiye malzemesiyle örtmeye çalışıyor. Bakın 'Allah insanı yakışır iftiradan korusun' diye bir söz vardır. Akif Hamzaçebi'ye o yakışmaz. Çünkü o karakterde birisi değildir, yapısına uygun değildir. Kendi ayıplarını kırtasiye malzemesi üzerinden örtmeye çalışmasın" şeklinde konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'i dünkü Milli Eğitim Komisyonu'nda yaşananların görüntüsünü izlemeye çağırarak, "Meclis Başkanında zerre kadar demokrasi inancı varsa, Meclis Başkanı zerre kadar yasamanın başkanı olduğu hatırlarsa, şu kadarcık o görüntüleri gördüğünde okuma yazması varsa o komisyon toplantısını iptal eder" dedi.
İnce, dün TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'nda yaşanan kavga ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Meclis'te artık can güvenliklerinin olmadığını savunan İnce, "Can güvenliğimizi sağlamak Sayın Meclis Başkanının görevidir; onu göreve davet ediyorum. Eğer can güvenliğimizi sağlamazsa biz kendi imkanlarımızla can güvenliğimizi sağlarız. Eşkıyaya pabuç bırakmayız, bunu herkes böyle bilsin" dedi.
Komisyonda sadece milletvekillerinin değil, basın mensuplarının da dayak yediğini söyleyen İnce, özellikle kameramanlara arkadan nasıl vurulduğunu ve kimlerin vurduğunu gördüğünü söyledi. Olayın önceden planlandığını, öğlen saatlerinde AK Parti grubuna 150 dürüm ve ayran söylendiğini söyleyen İnce, "Yemekler hazır. Sayın Başbakan da mesaj çekmiş. 150 dürümü yiyorlar 13.30 gibi komisyon salonunu işgal ediyorlar. Hiçbir AKP'li milletvekilinin elinde yazılı metin yok. Yani kanun görüşülürken katkı sağlamaya gelmemişler. Milletvekilliği görevini yapmaya değil, fedailik yapmaya gelmişler. Uzun boyluları, güçlü kuvvetlileri ön tarafa dizmişler" diye konuştu.
Salona ilk önce kendisi ile birlikte Grup Başkanvekilleri Akif Hamzaçebi ve Emine Ülker Tarhan'ın girdiğini belirten İnce, "Diğer arkadaşlarımızı sokmadılar. Biz söz talebinde bulunduk. Söz taleplerimiz yok sayıldı, önergelerimiz yok sayıldı. O gürültüde kimse bir şey duymadan peş peşe oylama yapıldı. Bu görüşmeler yok hükmündedir" dedi.
"ÇİÇEK, ERDOĞAN'IN ZABITA MÜDÜRÜ DEĞİL"
Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in komisyon çalışmalarını denetlemekle görevi bulunduğunu ifade eden İnce, şöyle devam etti: "Sayın Çiçek görevini yapmalıdır. Tayyip Erdoğan'ın zabıta müdürü değildir, yasamanın başıdır. Bu görüşmeler yok hükmündedir. Sadece bize değil, MHP'li üyelere de söz hakkı verilmedi. Meclis Başkanını uyarıyorum; görüntüleri izleyin, hiçbir şey duyulmadan oylama yapılıyor, komisyon üyesi olmayanlar el kaldırıyor. Komisyon üyesi olmayanların oy hakkı yoktur. Başbakana sesleniyorum; 'ustalık dönemim' diyordun, meğer senin zorbalık, eşkıyalık, zulüm döneminmiş. 30 dakikada 20 madde dünya parlamento tarihinde bir ilk herhalde bu. 12 Eylül'de Kenan Paşa döneminde cezaevlerinde işkence vardı, şimdi Recep Paşa döneminde Meclis'te işkence var. Hayırlı olsun Türk milletine artık yeni bir paşamız oldu; Recep Paşa."
"MECLİS BAŞKANININ YÜREĞİ VARSA"
Meclis Başkanı Çiçek'in olaylar karşısında sesini çıkarmadığını savunan İnce, "Korkuyor açıkçası 'Beni koltuktan ederler mi? 30 yıldır vekilim bir şey daha kapabilir miyim?' diye hala siyasi hırslarının peşinde. Yazıktır, günahtır. Hiç mi insan yasama onurunu düşünmez" dedi.
Komisyon Başkanı Nabi Avcı'nın da dünkü tavrı ile koltuğunu koruduğunu savunan İnce, "Çok üzülüyordu, 'koltuktan olur muyum?' diye. Herhalde o gürültünün içinde o oylamayı yaptığı için gece huzurlu uyumuştur. Başbakan Mardin'den talimatı verdi, 'Pazar günü geçecek' dedi, sopayla yasa geçirme dönemi başladı. Parlamenter demokrasi sona ermiştir" diye konuştu.
Dün yapılanın gerçek bir oylama olmadığını söyleyen İnce, "Dün oylama yapılmamıştır, oylanmış gibi yapılmıştır. Meclis Başkanında zerre kadar demokrasi inancı varsa, Meclis Başkanı zerre kadar yasamanın başkanı olduğunu hatırlarsa, şu kadarcık o görüntüleri gördüğünde okuma yazması varsa o komisyon toplantısını iptal eder. O yüreği varsa, o düzgün duruşu gösterebilirse, her gördüğüm yerde teşekkür edeceğim. Yoksa kendisini tanımadığımı ilan ediyorum. Bu benim şahsi görüşüm. Eğer bu onurlu duruşu göstermezse, onu tanımıyorum artık; hiçbir toplantısına da, danışma kuruluna da gitmem. Çünkü bu kadar dik duruşu gösteremeyen bir adamla konuşacak bir şey yok demektir" ifadelerini kullandı.
'Bize saldıranlar şerefsizler' dediği yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerine ise İnce, "Önce sözü düzelteyim. Ben 'Yere düşen milletvekiline tekme atan ya da atanlar şerefsizdir' dedim. Cümlemin arkasındayım. Bu topraklarda racon diye bir şey vardır, delikanlılık vardır, bir usul, erkan vardır. Yere düşene vurulmaz. Yere düşene tekme atan ya da atanlar şerefsizdir, bu sözümün arkasındayım. Varsa biri çıksın 'ben attım' desin, ben de şerefsizsin diyeyim" dedi.
Komisyon Başkanı Nabi Avcı'nın CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi'nin kafasına bir madde fırlattığına yönelik açıklamasına da yanıt veren İnce, "Sayın Komisyon Başkanı ayıplarını bir kırtasiye malzemesiyle örtmeye çalışıyor. Bakın 'Allah insanı yakışır iftiradan korusun' diye bir söz vardır. Akif Hamzaçebi'ye o yakışmaz. Çünkü o karakterde birisi değildir, yapısına uygun değildir. Kendi ayıplarını kırtasiye malzemesi üzerinden örtmeye çalışmasın" şeklinde konuştu.
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Mart 2012 15:39
Gösterim: 1677
Eski Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Erdoğan, yasa teklifiyle getirilmek istenen önemli konulardan birinin de Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı uygulamasının kaldırılması olduğunu söyledi.Yasa teklifinin komisyonlarda yaşanan tatsız tartışmaların gölgesinde kalmaması gerektiğine vurgu yapan Prof. Erdoğan, “Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmeliyiz. Söz konusu olan çocuklarımızın geleceğidir. Siyasilerin birbirleri ile mücadelesi anlaşılabilir. Ancak eğitimcilerden bildiklerini söylemeleri ve değerlendirme yapmaları beklenir. Ben bu açıdan yeni yasa teklifi ile birlikte on beş yıldır ortaöğretim kurumlarımızı adeta çökerten ve ayrıştıran, üniversitelere girişte uygulanmakta olan Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı uygulamasının kaldırılmış olmasını da çok önemli bir adım olarak görüyorum. Ve eğitimcileri bu adımla ilgili tartışmaya davet ediyorum.” diye konuştu.
“Biz tartıştık, araştırdık ve defalarca yazdık. Hatta zamanın Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı olarak 17. Milli Eğitim Şurasında bu yönde bir tasfiye kararı da almıştık.” diyen Prof. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “O yüzden bugün de siyasi mülahazalar ve meclisteki hoş olmayan kavgalar bir tarafa son yasa teklifinde yer alan Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı uygulamasının kaldırılmasını da yerinde bir karar olarak görüyorum.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Eski Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Erdoğan, yasa teklifiyle getirilmek istenen önemli konulardan birinin de Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı uygulamasının kaldırılması olduğunu söyledi.Yasa teklifinin komisyonlarda yaşanan tatsız tartışmaların gölgesinde kalmaması gerektiğine vurgu yapan Prof. Erdoğan, “Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmeliyiz. Söz konusu olan çocuklarımızın geleceğidir. Siyasilerin birbirleri ile mücadelesi anlaşılabilir. Ancak eğitimcilerden bildiklerini söylemeleri ve değerlendirme yapmaları beklenir. Ben bu açıdan yeni yasa teklifi ile birlikte on beş yıldır ortaöğretim kurumlarımızı adeta çökerten ve ayrıştıran, üniversitelere girişte uygulanmakta olan Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı uygulamasının kaldırılmış olmasını da çok önemli bir adım olarak görüyorum. Ve eğitimcileri bu adımla ilgili tartışmaya davet ediyorum.” diye konuştu.
“Biz tartıştık, araştırdık ve defalarca yazdık. Hatta zamanın Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı olarak 17. Milli Eğitim Şurasında bu yönde bir tasfiye kararı da almıştık.” diyen Prof. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “O yüzden bugün de siyasi mülahazalar ve meclisteki hoş olmayan kavgalar bir tarafa son yasa teklifinde yer alan Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı uygulamasının kaldırılmasını da yerinde bir karar olarak görüyorum.”
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Mart 2012 14:18
Gösterim: 2493
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Milli Eğitimi Komisyonu’nda olaylı bir şekilde kabul edilen 4+4+4 yasa teklifiyle ilgili CNN Türk’te Hande Fırat’ın sorularını cevapladı. Dinçer, "Kürtçe’nin de seçmeli ders olmasında ne mahsur var?" diye konuştu.Komisyonda dün yaşanan kavga ile ilgili olarak Bakan Dinçer, "Komisyon Başkanı ve Ak Parti yönetimi, muhalefetin konuyla alakalı söyleyebileceği bütün sözleri söylemesi konusunda inanılmaz bir demokratik fırsat verdiler. Bir hafta boyunca zaten muhalefet konuştu orada. Demokratik süreç içinde yeri geldiğinde oylamaların da yapılması lazımdı. Oylamaların yapılması esnasında çoğu kez bir takım engellenme ve direnişli karşı karşıya kalındı. Bu konuya tartışmak ayrı bir şey, engellemek ayrı bir şeydir. Bir sürece karşı direnmek ayrı bir şeydir ama bütün bunları yapıyorsanız bu kez karşınızdaki insanları da buna dair süreçteki haklarına gözetmek zorundasınız. Benim gördüğüm CHP'nin engelleme tavrı ve karşısında en azından kendisi kadar hakka sahip bir grubu görmemesi Ak Parti'de bardağı taşıran damla oldu. Bir hafta süre içinde sürekli olarak CHP'liler önceden geldiler ve sürekli konuşarak Ak Parti'lilerin hem konuşmasına izin vermediler hem de süreci sürekli uzatan bir tavır içindeydiler. Aslında Ak Parti'lilere 100 kişi olsa bile oraya gelip oturma meşruiyetini veren CHP'nin sürecin dışına giden bir tavrı olduğu kanaatindeyim" dedi.
"KARARIN MEŞRU GEREKÇELERİ VARDIR"
Eğitim sistemini baştan sora değiştiren bir karar verilmediğini ifade eden Bakan Dinçer, eğitim sisteminin sadece yapısı ile ilgili bir karar verildiğini belirtti. Dinçer şunları söyledi: "Eğitim sisteminin yapısı ile ilgili bu karar Ak Parti hükümetinin bir sözüdür. Üstelik bu kararın çok meşru gerekçeleri vardır. Türkiye'deki eğitim, genel nüfus ele alındığında yıl ve seviye itibariyle oldukça düşük görünüyor. Aşağı-yukarı bizim toplam nüfusumuzun toplam eğitim süresi 6 yıla yakın bir durumda. Tüm dünyada ise bunun 2 katı durumunda. Türkiye'nin eğitimini yükseltmek ve eğitim yılını arttırmak istiyorsanız zorunlu eğitim süresini uzatacaksınız. Ak Parti, bugün eğitim sistemini zorunlu eğitim olarak 12 yıla çıkarıyor. 4 yıla indirmiyor. Bunu neden itiraz ediliyor? Türkiye'de 6 ile 18 yaşı arasındaki bütün çocuklar 12 yıl almak zorunda kalacaklar. Bunun neresi kötü?"
"SONUCA NASIL BAKTIĞINIZ ÖNEMLİDİR"
Dünyanın hiçbir yerinde 12 yıl boyunca aynı okulda okuyarak mezun ettiği bir sistem olmadığını belirten Bakan Dinçer, "İtiraz eden herkese sordum. 'Hatta meydan okuyorum. Bana cevap verin' dedim. Dünyanın hiçbir yerinde değil 12 yıllık, 8 yıllık kesintisiz eğitim neredeyse yok. O zaman biz çocuklarımıza 12 yıl gibi kesintisiz bir eğitimi ön gördüğümüzde bu ülkenin çocuklarını haksızlık etmiş olmayacak mıyız ? Sonucun aynı olduğu önemli değil, sonuca nasıl baktığınız önemlidir. Eğer bu işi sadece İmam Hatip'lerin önünü açalım diye düşünüp yapıyorsanız o zaman sistemin bütünlüğü içinde İmam Hatip okullarının dışındaki öğrencilerinin ne olacağı sorusunu sorar ve tartışırsınız. Belki orada bir problem çıkabilir. Eğer siz yine İmam Hatip okullarının önüne keselim diye sürece bakarak eğitim sistemi içinde bir karar verirseniz yine o zaman eğitim sisteminde İmam Hatip okullarının dışındaki çocuklara verilen hakların öbürüne niçin verilmediğini sorgularsınız" diye konuştu.
"SİSTEMİN ESNEKLEŞTİRİLMESİ LAZIM"
"Türkiye'de eğitim sisteminin 12 yıla çıkması halinde sistemin esnekleştirilmesi lazımdır" diyen Bakan Dinçer, "Burada 'Ortaokul' diye tarif ettiğimiz kesim esas karar verilmesi gereken yerdir. Okunacak ilk 4 bölüm ana hatları ile bellidir. Lise eğitimi bellidir. Ortaöğretim ise bir geçiş ve köprü istikameti oluşturmaktadır. Esas esnekliğin sağlanması gereken alan orasıdır. Orada seçilmiş dersler ve programlar yoluyla esneklik sağlamak zorundasınız zaten. Bunu yaptığınızda İmam Hatip okullarının da bundan yararlanabiliyor olmasının ne mahsuru var? Bunu defalarca söyledim. İmam Hatip okulları da bundan yararlanacak ama bu diğer çocuklarımızdan farklı bir hak olarak verilmiş değil. Çocuklarımızın tamamını ilgilendiren esnek bir sistem getiriliyor. Bu esnek sistemden birilerinin İmam Hatip'lerin bundan yararlanacak endişesiyle karşı çıkmalarını bu topluma bir haksızlık olduğunu görmüyor musunuz ? Daha önce İmam Hatip'lerin önüne kesmek için Türkiye'nin mesleki eğitimine balta vuruldu. İdeolojik bir çerçeveden çıkaralım ve rasyonel bir zemine oturtalım" şeklinde konuştu.
"İSTEĞE BAĞLI DİN DERSİ ALSINLAR TALEBİ VAR"
Seçmeli derslerin arasında Kuran dersi olup olmayacağı sorusuna Bakan Dinçer, "Bu konularda kararı verecek olan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'dır. Hangi derslerin ihtiyaç olduğunu dair şu ana kadar çalışma yapmadık. Ama isteğe bağlı din dersi alabilmesi konusunda şu ana kadar kamuoyundan istekler geliyor bize. Öğrenciler isteğe bağlı olarak din dersi alsınlar talebi var. Şu anda biz Türkiye'de birbirimizi aldatıyoruz. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi aslında temel hatlarıyla bakıldığında başka ülkelerde gösterilen din derslerine tekamül etmiyor. Din dersi denildiğinde İslam, Hıristiyanlık ve Museviliğin ya da kendi inancı neyse onun öğretilmesini anlıyorum" diye konuştu.
"YAPISAL BİR DÜZENLEME YAPIYORUZ"
Bakan Dinçer, "Aleviler kendi derslerini almak isterse onlara izin vermemizin ne mahsuru var ? İstiyorsa seçmeli ders olacak. Bunların hepsine günü geldiğinde bütünlük içinde değerlendirip Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'nın kararlarıyla beraber sizlerle zaten paylaşacağız. Dolaysıyla o kadar çok ayrıntıya giren bir tartışma yapmanın gereği yok. Eğitim sisteminin tamamını alt üst etmiyoruz. Yapısal bir düzenleme yapıyoruz. Süreyi uzatıyoruz ve '4+4+4' diye kademeli hale getiriyoruz. Zaten sistemde seçimlik ders varken bunu daha sistematik hale getiriyoruz. Yapılan şey bundan ibarettir. Bunu anlamaya çalışmak daha önemli" dedi.
"KÜRTÇE'NİN SEÇİMLİK DERS OLMASININ NE MAHSURU VAR?"
Son olarak Bakan Dinçer, Kürtçe'nin seçmeli ders olup olmayacağı sorusuna ise : "Türkiye'yi böyle demokratikleştiriyorsanız ve sisteminizi esnek hale getiriyorsanız Kürtçe'nin seçimlik ders olmasının ne mahsuru var? Ben kendi fikrimi söylüyorum. Ama bunlar bir bütünlük içinde değerlendirilir. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, hükümetin politikalarını göz önüne alır, anayasa ve diğer kanunlara bakar ve bütünü içerisinde en uygun kararı verir. Endişe etmeyin" yanıtını verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Milli Eğitimi Komisyonu’nda olaylı bir şekilde kabul edilen 4+4+4 yasa teklifiyle ilgili CNN Türk’te Hande Fırat’ın sorularını cevapladı. Dinçer, "Kürtçe’nin de seçmeli ders olmasında ne mahsur var?" diye konuştu.Komisyonda dün yaşanan kavga ile ilgili olarak Bakan Dinçer, "Komisyon Başkanı ve Ak Parti yönetimi, muhalefetin konuyla alakalı söyleyebileceği bütün sözleri söylemesi konusunda inanılmaz bir demokratik fırsat verdiler. Bir hafta boyunca zaten muhalefet konuştu orada. Demokratik süreç içinde yeri geldiğinde oylamaların da yapılması lazımdı. Oylamaların yapılması esnasında çoğu kez bir takım engellenme ve direnişli karşı karşıya kalındı. Bu konuya tartışmak ayrı bir şey, engellemek ayrı bir şeydir. Bir sürece karşı direnmek ayrı bir şeydir ama bütün bunları yapıyorsanız bu kez karşınızdaki insanları da buna dair süreçteki haklarına gözetmek zorundasınız. Benim gördüğüm CHP'nin engelleme tavrı ve karşısında en azından kendisi kadar hakka sahip bir grubu görmemesi Ak Parti'de bardağı taşıran damla oldu. Bir hafta süre içinde sürekli olarak CHP'liler önceden geldiler ve sürekli konuşarak Ak Parti'lilerin hem konuşmasına izin vermediler hem de süreci sürekli uzatan bir tavır içindeydiler. Aslında Ak Parti'lilere 100 kişi olsa bile oraya gelip oturma meşruiyetini veren CHP'nin sürecin dışına giden bir tavrı olduğu kanaatindeyim" dedi.
"KARARIN MEŞRU GEREKÇELERİ VARDIR"
Eğitim sistemini baştan sora değiştiren bir karar verilmediğini ifade eden Bakan Dinçer, eğitim sisteminin sadece yapısı ile ilgili bir karar verildiğini belirtti. Dinçer şunları söyledi: "Eğitim sisteminin yapısı ile ilgili bu karar Ak Parti hükümetinin bir sözüdür. Üstelik bu kararın çok meşru gerekçeleri vardır. Türkiye'deki eğitim, genel nüfus ele alındığında yıl ve seviye itibariyle oldukça düşük görünüyor. Aşağı-yukarı bizim toplam nüfusumuzun toplam eğitim süresi 6 yıla yakın bir durumda. Tüm dünyada ise bunun 2 katı durumunda. Türkiye'nin eğitimini yükseltmek ve eğitim yılını arttırmak istiyorsanız zorunlu eğitim süresini uzatacaksınız. Ak Parti, bugün eğitim sistemini zorunlu eğitim olarak 12 yıla çıkarıyor. 4 yıla indirmiyor. Bunu neden itiraz ediliyor? Türkiye'de 6 ile 18 yaşı arasındaki bütün çocuklar 12 yıl almak zorunda kalacaklar. Bunun neresi kötü?"
"SONUCA NASIL BAKTIĞINIZ ÖNEMLİDİR"
Dünyanın hiçbir yerinde 12 yıl boyunca aynı okulda okuyarak mezun ettiği bir sistem olmadığını belirten Bakan Dinçer, "İtiraz eden herkese sordum. 'Hatta meydan okuyorum. Bana cevap verin' dedim. Dünyanın hiçbir yerinde değil 12 yıllık, 8 yıllık kesintisiz eğitim neredeyse yok. O zaman biz çocuklarımıza 12 yıl gibi kesintisiz bir eğitimi ön gördüğümüzde bu ülkenin çocuklarını haksızlık etmiş olmayacak mıyız ? Sonucun aynı olduğu önemli değil, sonuca nasıl baktığınız önemlidir. Eğer bu işi sadece İmam Hatip'lerin önünü açalım diye düşünüp yapıyorsanız o zaman sistemin bütünlüğü içinde İmam Hatip okullarının dışındaki öğrencilerinin ne olacağı sorusunu sorar ve tartışırsınız. Belki orada bir problem çıkabilir. Eğer siz yine İmam Hatip okullarının önüne keselim diye sürece bakarak eğitim sistemi içinde bir karar verirseniz yine o zaman eğitim sisteminde İmam Hatip okullarının dışındaki çocuklara verilen hakların öbürüne niçin verilmediğini sorgularsınız" diye konuştu.
"SİSTEMİN ESNEKLEŞTİRİLMESİ LAZIM"
"Türkiye'de eğitim sisteminin 12 yıla çıkması halinde sistemin esnekleştirilmesi lazımdır" diyen Bakan Dinçer, "Burada 'Ortaokul' diye tarif ettiğimiz kesim esas karar verilmesi gereken yerdir. Okunacak ilk 4 bölüm ana hatları ile bellidir. Lise eğitimi bellidir. Ortaöğretim ise bir geçiş ve köprü istikameti oluşturmaktadır. Esas esnekliğin sağlanması gereken alan orasıdır. Orada seçilmiş dersler ve programlar yoluyla esneklik sağlamak zorundasınız zaten. Bunu yaptığınızda İmam Hatip okullarının da bundan yararlanabiliyor olmasının ne mahsuru var? Bunu defalarca söyledim. İmam Hatip okulları da bundan yararlanacak ama bu diğer çocuklarımızdan farklı bir hak olarak verilmiş değil. Çocuklarımızın tamamını ilgilendiren esnek bir sistem getiriliyor. Bu esnek sistemden birilerinin İmam Hatip'lerin bundan yararlanacak endişesiyle karşı çıkmalarını bu topluma bir haksızlık olduğunu görmüyor musunuz ? Daha önce İmam Hatip'lerin önüne kesmek için Türkiye'nin mesleki eğitimine balta vuruldu. İdeolojik bir çerçeveden çıkaralım ve rasyonel bir zemine oturtalım" şeklinde konuştu.
"İSTEĞE BAĞLI DİN DERSİ ALSINLAR TALEBİ VAR"
Seçmeli derslerin arasında Kuran dersi olup olmayacağı sorusuna Bakan Dinçer, "Bu konularda kararı verecek olan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'dır. Hangi derslerin ihtiyaç olduğunu dair şu ana kadar çalışma yapmadık. Ama isteğe bağlı din dersi alabilmesi konusunda şu ana kadar kamuoyundan istekler geliyor bize. Öğrenciler isteğe bağlı olarak din dersi alsınlar talebi var. Şu anda biz Türkiye'de birbirimizi aldatıyoruz. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi aslında temel hatlarıyla bakıldığında başka ülkelerde gösterilen din derslerine tekamül etmiyor. Din dersi denildiğinde İslam, Hıristiyanlık ve Museviliğin ya da kendi inancı neyse onun öğretilmesini anlıyorum" diye konuştu.
"YAPISAL BİR DÜZENLEME YAPIYORUZ"
Bakan Dinçer, "Aleviler kendi derslerini almak isterse onlara izin vermemizin ne mahsuru var ? İstiyorsa seçmeli ders olacak. Bunların hepsine günü geldiğinde bütünlük içinde değerlendirip Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'nın kararlarıyla beraber sizlerle zaten paylaşacağız. Dolaysıyla o kadar çok ayrıntıya giren bir tartışma yapmanın gereği yok. Eğitim sisteminin tamamını alt üst etmiyoruz. Yapısal bir düzenleme yapıyoruz. Süreyi uzatıyoruz ve '4+4+4' diye kademeli hale getiriyoruz. Zaten sistemde seçimlik ders varken bunu daha sistematik hale getiriyoruz. Yapılan şey bundan ibarettir. Bunu anlamaya çalışmak daha önemli" dedi.
"KÜRTÇE'NİN SEÇİMLİK DERS OLMASININ NE MAHSURU VAR?"
Son olarak Bakan Dinçer, Kürtçe'nin seçmeli ders olup olmayacağı sorusuna ise : "Türkiye'yi böyle demokratikleştiriyorsanız ve sisteminizi esnek hale getiriyorsanız Kürtçe'nin seçimlik ders olmasının ne mahsuru var? Ben kendi fikrimi söylüyorum. Ama bunlar bir bütünlük içinde değerlendirilir. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, hükümetin politikalarını göz önüne alır, anayasa ve diğer kanunlara bakar ve bütünü içerisinde en uygun kararı verir. Endişe etmeyin" yanıtını verdi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Mart 2012 13:12
Gösterim: 2801
Komisyondan geçen 4+4+4 sistemi ile ilgili açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce: “Hayırlı olsun Türk milletine artık yeni bir paşamız oldu: Recep Paşa.” diye konuştu.İşte Muharrem İnce'nin o açıklaması:
"Hayırlı olsun Türk milletine artık yeni bir paşamız oldu: Recep Paşa.
Tahmin ediyorum bunlar bizi genel kurul salonuna da sokmazlar. Eşkıyalık almış başını gitmiş. Sayısal çoğunluklarına güvenip bizi içeri sokmayıp bu yasayı geçerebilirler. Ama sonuna kadar direneceğiz. Kimsenin şüphesi olmasın bizden.
11 Mart bir darbe günüdür. Demokrasinin lekeli, tecavüzlü günüdür. Darbe olması için ille asker şart değil.
Meclis başkanı korkuyor. Sesin çıkaramıyor. 'Beni koltuktan ederler mi?' diye hala siyasi hırslarını peşinde. Yazıktır. İnsan hiç mi yasamanın onurunu dişünmez.
Bu arada komisyon başkanı da koltuğunu korudu.
Başbakan Mardin'den talimatı verdi, sopayla yasayı geçirdiler. Parlementer dönem sona ermiştir. Dünkü yapılan oylamalar oylama değildir. Oylanmış gibi yapılmıştır. Meclis başkanında zerre kadar demokrasi inancı varsa, okuma yazması varsa bu komisyon toplantısını iptal eder."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Komisyondan geçen 4+4+4 sistemi ile ilgili açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce: “Hayırlı olsun Türk milletine artık yeni bir paşamız oldu: Recep Paşa.” diye konuştu.İşte Muharrem İnce'nin o açıklaması:
"Hayırlı olsun Türk milletine artık yeni bir paşamız oldu: Recep Paşa.
Tahmin ediyorum bunlar bizi genel kurul salonuna da sokmazlar. Eşkıyalık almış başını gitmiş. Sayısal çoğunluklarına güvenip bizi içeri sokmayıp bu yasayı geçerebilirler. Ama sonuna kadar direneceğiz. Kimsenin şüphesi olmasın bizden.
11 Mart bir darbe günüdür. Demokrasinin lekeli, tecavüzlü günüdür. Darbe olması için ille asker şart değil.
Meclis başkanı korkuyor. Sesin çıkaramıyor. 'Beni koltuktan ederler mi?' diye hala siyasi hırslarını peşinde. Yazıktır. İnsan hiç mi yasamanın onurunu dişünmez.
Bu arada komisyon başkanı da koltuğunu korudu.
Başbakan Mardin'den talimatı verdi, sopayla yasayı geçirdiler. Parlementer dönem sona ermiştir. Dünkü yapılan oylamalar oylama değildir. Oylanmış gibi yapılmıştır. Meclis başkanında zerre kadar demokrasi inancı varsa, okuma yazması varsa bu komisyon toplantısını iptal eder."
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Mart 2012 13:42
Gösterim: 1787
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, dün kavgalı geçen Milli Eğitim Komisyonu'nda kabul edilen 12 yıllık zorunlu eğitimle ilgili toplantının yok hükmünde olduğunu ve komisyonun çalışmalarına kaldığı yerden devam etmesi talebini TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e ilettiklerini, Çiçek'in de İçtüzük ve anayasal olanakları araştıracağını söylediğini aktardı. MHP Grup başkanvekilleri Mehmet Şandır ve Oktay Vural, TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyeleri Özcan Yeniçeri, Zuhal Topçu ve MHP Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile bu sabah yaptıkları görüşmenin ardından basın toplantısı düzenledi. Şandır, dün Milli Eğitim Komisyonu'nda yaşananlarla ilgili olarak Meclis Başkanı Cemil Çiçek'i ziyaret ettiklerini belirterek, gazetecilere yapılan muameleyi şiddetle kınadıklarını söyledi. Dünkü komisyon
toplantısında İçtüzük ihlali yapıldığını belirten Şandır, "Bu görüşmelerin yok sayılması, kalındığı yerden tekrar devam edilmesi gerekmektedir. Israr edildiği takdirde bu kanunu MHP olarak biz, 'hukuk dışı, meşruiyeti tartışılır' bir kanun teklifi olarak değerlendireceğiz, komisyonun raporunu da yok hükmünde sayacağız" dedi.
"PARMAKLARINI KULLANAMAYANLAR, YUMRUKLARINI KULLANMIŞTIR"
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da, yaralanan gazetecilere geçmiş olsun dileklerini ileterek, "İşte sizin manşetlere taşıdığınız, 'ileri demokrasi', 'yeni Türkiye' işte böyle bir Türkiye. Bu ileri demokraside basın susturulabilir, milli egemenlik tahakküm altına alınabilir, her an izlenebilirsiniz, her an dinlenebilirsiniz, bir gün gelir yandaşlarınız sizin kandaşınız olmaya başlar, sizin muhalifiniz olmaya başlar. Böyle bir Türkiye yaşıyoruz, böyle bir Türkiye yakışmıyor bu millete" diye konuştu.
Dün milletin iradesiyle önerge vererek kanunun değiştirilmesini isteyecek MHP'li vekillere söz hakkı verilmediğini belirten Vural, "Doğrudan milli egemenlik gasp edilmiştir, şiddet kullanarak gasp edilmiştir. Çoğunluk iradesi parmaklarını kullanamayanlar, o gün orada yumruğunu kullanmıştır. Ve milletvekillerimizin hazırladıkları önergeler maalesef işleme alınmamıştır. Bu yönüyle bakıldığı zaman, bizim için bu komisyon toplantısı yok hükmündedir. Böyle bir toplantıda, milletvekillerimizin katılması, söz
hakkını kullanması, önergelerle değiştirme hakkı fiilen engellenmiştir" şeklinde konuştu.
TCK'NİN 311. MADDESİ
Türk Ceza Kanunu'nun 311. maddesinde 'Cebir ve şiddet kullanarak TBMM'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılırlar' hükmünün yer aldığına işaret eden Vural, şöyle devam etti:
"Bugün cebir ve şiddet kullanarak milletvekillerimizin görevini yapması engellenmiştir. Buna izin vermemiz mümkün değildir, herkes haddini bilsin. MHP olarak milletvekillerimizin bu yetkilerini her zaman, her yerde kullandırtmaya da kararlı olduğumuzu bilmelerini istiyorum. Bu bakımdan, bu komisyonda kabul edilen kanun teklifi, Sayın Meclis Başkanına da ilettik, bizim için kesinlikle yok hükmündedir. Egemenliğe ve millet iradesine darbe vurmuşlardır. Söyleyecek sözü olmayanlar, milletvekillerimizin
vereceği önergeden korkanlar, sözlerden korkanlar, getirdikleri kanun teklifini savunacak yüreği olmayanlar milletvekillerimizi susturmuşlardır, hem de cebir ve şiddet kullanarak susturmuşlardır."
"KOMİSYON RAPORU GERİ ÇEKİLSİN"
TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Komisyon Başkanı Nabi Avcı'ya çağrıda bulunan Vural, "Bu komisyon raporu usulüne, esasına uygun değildir, yok hükmündedir. Yok hükmünde olan bir kanun teklifiyle ilgili raporun geçmiş olmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Çağrımız, bu raporun geri çekilmesi, komisyon çalışmalarının yeniden başlaması, usulüne uygun devam ederek, milletin iradesinin komisyonda tesis edilmesi, aynı zamanda ihtisas komisyonunda gerekli katkıları yaparak bu konuyla ilgili vatandaşlarımızın
hakkını, hukukunu korumaya, tercihlerini ifade etmeye uygun bir zemin hazırlanmasıdır" dedi.
Milletin komisyon toplantılarında ne olup bittiğini öğrenme hakkı olduğunu belirten Vural, "Bu hakkı sizi dışarı çıkararak, darp ederek susturmak isteyenlere karşı bir zamanlar sizler 'basın susturulamaz' diyordunuz. Bugün basın da susturuluyor, çoğunluk iradesi de cebir ve şiddet kullanarak bizi susturmaya çalışıyor, ama biz pabuç bırakmayız, bunları çok gördük. Mehter Marşı ile MHP sıralarına gelip, İzmir Marşı ile nasıl vukuatla, nasıl hasarla geriye döndüklerini de biliyoruz" diye konuştu.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in kendilerine cevabının ne olduğuna ilişkin bir soru üzerine Şandır, dün yaşananları bütün açıklığıyla anlattıklarını belirterek, "Endişelerimizi de ifade ettik. Yarını bugünden öngörmek mecburiyetindeyiz. Bunun Genel Kurul çalışmaları var. Bu gelişmenin Meclis'in diğer çalışmalara da yansıması var. Bunun tarihteki örneklerini de ifade ederek, bu gelişmelerin kötüye gittiğini, TBMM ve millete yakışmadığını, bir tedbir alınması gerektiğini ifade ettik. Meclis Başkanı, ortaya
koyduğumuz talebin, yani dünkü komisyon çalışmalarının yok sayılmasını, eğer 'kanun geçmiştir' hükmüne bağlı olarak bir rapor yapacaklarsa bunu yok sayacağımızı ve bu kanunu gayrı meşru ilan edeceğimizi ifade ettik. Meclis Başkanı İçtüzük'te, Anayasa'da, hukukta, teamüllerde, bu talebimizin yerini araştıracaklarını, inceleyeceklerini ve değerlendireceklerini ifade ettil 'fdştır. Bu yönüyle bakıldığı zaman, bizim içier. Sayın Meclis Başkanının bu noktadaki çalışmalarını bekleyeceğiz" dedi.
Şandır, Meclis Başkanı Çiçek'in de bu gelişmelerden son derece rahatsız olduğunu gördüklerini dile getirdi.
"20 DAKİKADA 20 MADDE GEÇTİ"
Şandır, dün iktidarın bu kanunu çıkartmak kararında olduğunu ve yaklaşık 20 maddenin 20 dakikada geçtiğini belirterek, normal koşullarda ise bir günde 2 maddenin geçtiğini söyledi. Şandır, "Bu bir yerden talimattı. Bu talimata Komisyon Başkanı ve AKP grubu fiziki güç kullanarak uymuştur" dedi.
"Biz bunu milletin iradesine karşı bir sivil darbe olarak nitelendiririz" diyen Şardın, millete şikayet edeceklerini söyledi. "Dün orada ölüm olabilirdi" diyen Şandır, Komisyon Başkanıyla görüşmesinin bile engellendiğini söyledi.
Şandır, talimatı kimin verdiğini düşündüklerinin sorulması üzerine ise, "Sayın Başbakan Mardin'de 'Bu kanun pazar günü çıkacak' dedi. Kimin talimatıyla, neye rağmen çıktığı, ölümü de göze alarak, neye rağmen çıktığını gördük. Kendi içinde bile tutarlılığı olmayan bir yasa teklifi Sayın Başbakanın talimatıyla çıkmıştır. Meclis komisyonları kendi gündemini kendisi belirler, dışarıdan belirleme imkanı yoktur. Sayın Başbakan Meclis'i de, komisyonu da yönetme kararına ulaşmışsa bu demokrasi değildir, bu tek
adam yönetimidir, diktatörlük olur, faşizm olur" dedi.
Teklif bu şekilde Genel Kurul'a gelirse tavırlarının ne olacağı yönündeki soruya yanıt veren Oktay Vural ise, "Gelmez", Şandır da "Gelmeyeceğini umut ediyoruz" yanıtını verdi. Sine-i millet ihtimalinin sorulması üzerine ise Şandır, "Gelmeyeceğini ümit ediyoruz. Herkesin aklını ve sağduyusunu bütünüyle kaybetmiş olmadığı umudundayız" dedi.
TCK'nin 311. maddesine göre suç duyurusunda bulunup bulunmayacaklarının sorulması üzerine Vural, bunun için suç duyurusuna gerek olmadığını belirterek, "Doğrudan doğruya cebir ve şiddet kullananlarla ilgili savcılar hemen müzekkere yazabiliyor, tezkere gönderebiliyor" dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, dün kavgalı geçen Milli Eğitim Komisyonu'nda kabul edilen 12 yıllık zorunlu eğitimle ilgili toplantının yok hükmünde olduğunu ve komisyonun çalışmalarına kaldığı yerden devam etmesi talebini TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e ilettiklerini, Çiçek'in de İçtüzük ve anayasal olanakları araştıracağını söylediğini aktardı. MHP Grup başkanvekilleri Mehmet Şandır ve Oktay Vural, TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyeleri Özcan Yeniçeri, Zuhal Topçu ve MHP Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile bu sabah yaptıkları görüşmenin ardından basın toplantısı düzenledi. Şandır, dün Milli Eğitim Komisyonu'nda yaşananlarla ilgili olarak Meclis Başkanı Cemil Çiçek'i ziyaret ettiklerini belirterek, gazetecilere yapılan muameleyi şiddetle kınadıklarını söyledi. Dünkü komisyon
toplantısında İçtüzük ihlali yapıldığını belirten Şandır, "Bu görüşmelerin yok sayılması, kalındığı yerden tekrar devam edilmesi gerekmektedir. Israr edildiği takdirde bu kanunu MHP olarak biz, 'hukuk dışı, meşruiyeti tartışılır' bir kanun teklifi olarak değerlendireceğiz, komisyonun raporunu da yok hükmünde sayacağız" dedi.
"PARMAKLARINI KULLANAMAYANLAR, YUMRUKLARINI KULLANMIŞTIR"
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da, yaralanan gazetecilere geçmiş olsun dileklerini ileterek, "İşte sizin manşetlere taşıdığınız, 'ileri demokrasi', 'yeni Türkiye' işte böyle bir Türkiye. Bu ileri demokraside basın susturulabilir, milli egemenlik tahakküm altına alınabilir, her an izlenebilirsiniz, her an dinlenebilirsiniz, bir gün gelir yandaşlarınız sizin kandaşınız olmaya başlar, sizin muhalifiniz olmaya başlar. Böyle bir Türkiye yaşıyoruz, böyle bir Türkiye yakışmıyor bu millete" diye konuştu.
Dün milletin iradesiyle önerge vererek kanunun değiştirilmesini isteyecek MHP'li vekillere söz hakkı verilmediğini belirten Vural, "Doğrudan milli egemenlik gasp edilmiştir, şiddet kullanarak gasp edilmiştir. Çoğunluk iradesi parmaklarını kullanamayanlar, o gün orada yumruğunu kullanmıştır. Ve milletvekillerimizin hazırladıkları önergeler maalesef işleme alınmamıştır. Bu yönüyle bakıldığı zaman, bizim için bu komisyon toplantısı yok hükmündedir. Böyle bir toplantıda, milletvekillerimizin katılması, söz
hakkını kullanması, önergelerle değiştirme hakkı fiilen engellenmiştir" şeklinde konuştu.
TCK'NİN 311. MADDESİ
Türk Ceza Kanunu'nun 311. maddesinde 'Cebir ve şiddet kullanarak TBMM'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılırlar' hükmünün yer aldığına işaret eden Vural, şöyle devam etti:
"Bugün cebir ve şiddet kullanarak milletvekillerimizin görevini yapması engellenmiştir. Buna izin vermemiz mümkün değildir, herkes haddini bilsin. MHP olarak milletvekillerimizin bu yetkilerini her zaman, her yerde kullandırtmaya da kararlı olduğumuzu bilmelerini istiyorum. Bu bakımdan, bu komisyonda kabul edilen kanun teklifi, Sayın Meclis Başkanına da ilettik, bizim için kesinlikle yok hükmündedir. Egemenliğe ve millet iradesine darbe vurmuşlardır. Söyleyecek sözü olmayanlar, milletvekillerimizin
vereceği önergeden korkanlar, sözlerden korkanlar, getirdikleri kanun teklifini savunacak yüreği olmayanlar milletvekillerimizi susturmuşlardır, hem de cebir ve şiddet kullanarak susturmuşlardır."
"KOMİSYON RAPORU GERİ ÇEKİLSİN"
TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Komisyon Başkanı Nabi Avcı'ya çağrıda bulunan Vural, "Bu komisyon raporu usulüne, esasına uygun değildir, yok hükmündedir. Yok hükmünde olan bir kanun teklifiyle ilgili raporun geçmiş olmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Çağrımız, bu raporun geri çekilmesi, komisyon çalışmalarının yeniden başlaması, usulüne uygun devam ederek, milletin iradesinin komisyonda tesis edilmesi, aynı zamanda ihtisas komisyonunda gerekli katkıları yaparak bu konuyla ilgili vatandaşlarımızın
hakkını, hukukunu korumaya, tercihlerini ifade etmeye uygun bir zemin hazırlanmasıdır" dedi.
Milletin komisyon toplantılarında ne olup bittiğini öğrenme hakkı olduğunu belirten Vural, "Bu hakkı sizi dışarı çıkararak, darp ederek susturmak isteyenlere karşı bir zamanlar sizler 'basın susturulamaz' diyordunuz. Bugün basın da susturuluyor, çoğunluk iradesi de cebir ve şiddet kullanarak bizi susturmaya çalışıyor, ama biz pabuç bırakmayız, bunları çok gördük. Mehter Marşı ile MHP sıralarına gelip, İzmir Marşı ile nasıl vukuatla, nasıl hasarla geriye döndüklerini de biliyoruz" diye konuştu.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in kendilerine cevabının ne olduğuna ilişkin bir soru üzerine Şandır, dün yaşananları bütün açıklığıyla anlattıklarını belirterek, "Endişelerimizi de ifade ettik. Yarını bugünden öngörmek mecburiyetindeyiz. Bunun Genel Kurul çalışmaları var. Bu gelişmenin Meclis'in diğer çalışmalara da yansıması var. Bunun tarihteki örneklerini de ifade ederek, bu gelişmelerin kötüye gittiğini, TBMM ve millete yakışmadığını, bir tedbir alınması gerektiğini ifade ettik. Meclis Başkanı, ortaya
koyduğumuz talebin, yani dünkü komisyon çalışmalarının yok sayılmasını, eğer 'kanun geçmiştir' hükmüne bağlı olarak bir rapor yapacaklarsa bunu yok sayacağımızı ve bu kanunu gayrı meşru ilan edeceğimizi ifade ettik. Meclis Başkanı İçtüzük'te, Anayasa'da, hukukta, teamüllerde, bu talebimizin yerini araştıracaklarını, inceleyeceklerini ve değerlendireceklerini ifade ettil 'fdştır. Bu yönüyle bakıldığı zaman, bizim içier. Sayın Meclis Başkanının bu noktadaki çalışmalarını bekleyeceğiz" dedi.
Şandır, Meclis Başkanı Çiçek'in de bu gelişmelerden son derece rahatsız olduğunu gördüklerini dile getirdi.
"20 DAKİKADA 20 MADDE GEÇTİ"
Şandır, dün iktidarın bu kanunu çıkartmak kararında olduğunu ve yaklaşık 20 maddenin 20 dakikada geçtiğini belirterek, normal koşullarda ise bir günde 2 maddenin geçtiğini söyledi. Şandır, "Bu bir yerden talimattı. Bu talimata Komisyon Başkanı ve AKP grubu fiziki güç kullanarak uymuştur" dedi.
"Biz bunu milletin iradesine karşı bir sivil darbe olarak nitelendiririz" diyen Şardın, millete şikayet edeceklerini söyledi. "Dün orada ölüm olabilirdi" diyen Şandır, Komisyon Başkanıyla görüşmesinin bile engellendiğini söyledi.
Şandır, talimatı kimin verdiğini düşündüklerinin sorulması üzerine ise, "Sayın Başbakan Mardin'de 'Bu kanun pazar günü çıkacak' dedi. Kimin talimatıyla, neye rağmen çıktığı, ölümü de göze alarak, neye rağmen çıktığını gördük. Kendi içinde bile tutarlılığı olmayan bir yasa teklifi Sayın Başbakanın talimatıyla çıkmıştır. Meclis komisyonları kendi gündemini kendisi belirler, dışarıdan belirleme imkanı yoktur. Sayın Başbakan Meclis'i de, komisyonu da yönetme kararına ulaşmışsa bu demokrasi değildir, bu tek
adam yönetimidir, diktatörlük olur, faşizm olur" dedi.
Teklif bu şekilde Genel Kurul'a gelirse tavırlarının ne olacağı yönündeki soruya yanıt veren Oktay Vural ise, "Gelmez", Şandır da "Gelmeyeceğini umut ediyoruz" yanıtını verdi. Sine-i millet ihtimalinin sorulması üzerine ise Şandır, "Gelmeyeceğini ümit ediyoruz. Herkesin aklını ve sağduyusunu bütünüyle kaybetmiş olmadığı umudundayız" dedi.
TCK'nin 311. maddesine göre suç duyurusunda bulunup bulunmayacaklarının sorulması üzerine Vural, bunun için suç duyurusuna gerek olmadığını belirterek, "Doğrudan doğruya cebir ve şiddet kullananlarla ilgili savcılar hemen müzekkere yazabiliyor, tezkere gönderebiliyor" dedi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Mart 2012 13:08
Gösterim: 2079