Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Eğitimin son 10 yılı, artıeğitimin tanıklığında yaşandı ve son 10 yıllık eğitim yaşamımız, bu derginin sayfalarına yayıldı. Bir bakıma bu yazıda sözü edilen eğitime dair konular, artıeğitimin eski sayılarında yerini bulmuş olmalı. Eğitim alanında önemli bir yeri olan artıeğitimin 10 yılını kutluyor, yayın yaşamındaki başarılarının devamını diliyorum.
Eğitimin son 10 yılına bakıldığında niceliksel gelişmeler bir yana niteliksel gelişme açısından fazla bir şey değişmediği; buna karşın -diğer alanlarda da olduğu gibi- siyasal iktidarın eğitimi, belirlemeye çalıştığı kendi ideolojik çizgisinde biçimlendirmek için olağanüstü bir çaba gösterdiği; buna karşı olan her engelin etkisizleştirilmesi için bütün imkânların seferber edildiği söylenebilir.
Özellikle son yıllardaki uygulanan eğitim politikaları -MEB’in KHK ile yeniden yapılandırılması, 4+4+4 yasası, dershanelerin kapatılması ve MEB kadrolarının bir kez daha boşaltılması, onlarca kez değişen sınav uygulamaları vb. uygulamalar- bizi bu belirlemeye yöneltiyor. Son 12 yıldır Siyasal İktidarın aynılığına karşın değişen her Bakanla birlikte uygulanan politikaların da değiştiğine tanık olduk.
Bunu doğrulayan örnekleri saydığımızda “eğitim dinamik bir yapıdır değişim onun karakteristik özelliğidir.” dense de bu örnekler, eğitimde tam bir “yapboz” yaşandığının kanıtıdır adeta.
Sözgelimi Sınav sistemleriyle ilgili değişiklikler...
Yükseköğretime geçişte;
• 2003’te üniversiteye girişte katsayı farkı daha da artırılarak 0,3 – 0,8 olarak uygulandı.
• 2009’da Üniversiteye girişte uygulanan ÖSS’nin 1999’dan önceki gibi yeniden iki aşamalı olmasına karar verildi. Yeni sınavların adı Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS), Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) oldu.
• Mart 2010’da katsayı bu kez, alan dışını seçenler için 0,12 kendi alanlarını seçenler için 0,15 olarak belirlendi. 2010’da sınav bu katsayılarla yapıldı.
• Kasım 2011’de farklı katsayı uygulaması ikinci kez kaldırıldı ve her aday için 0,12 olarak belirlendi.
Ortaöğretime geçişte;
• 2005’te Liselere giriş sınavı (LGS) yerine Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) getirildi. Sayın Bakan Çelik tarafından, 2007’de tek sınav olan OKS kaldırıldı. 6,7,8. Sınıflarda toplam 3 Seviye Belirleme Sınavı (SBS) uygulanmasına karar verildi. Amaç dershaneye olan ihtiyacı azaltmaktı ancak dershane talebi daha da alt sınıflara yayılarak arttı.
• 6, 7 ve 8. sınıfta uygulanan üç SBS’li sistem, daha sonuçları alınamadan 2010’da dönemin Bakanı Sayın Çubukçu tarafından kaldırıldı. Yeniden tek sınava dönüldü.
• Sonraki Bakan Sayın Dinçer, SBS’nin kaldırılacağını açıkladı. Onun ardından gelen Sayın Avcı SBS’yi kaldırdı, sekizinci sınıfta her dönem iki oturumda uygulanan 6 dersten birer merkezi sınav uygulamasını getirdi.
Bunların yanı sıra şu değişiklikleri de saymak gerek:
• 2004’te üç yıl olan lise eğitimi 4 yıla çıkarıldı. Anadolu Liselerinin hazırlık sınıfları kapatıldı,
• 2010 yılında düz lise olarak bilinen genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesine başlandı. Bu uygulama eğitim çevrelerinde liselerin adına Anadolu adının eklenmesi gibi bir tabela değişikliği olarak ifade edildi.
• 2012’de 8 yıllık kesintisiz eğitim 4+4+4 seklinde 12 yıllık zorunlu eğitime dönüştürüldü. Meclis gündemine getirilişinden yasalaşmasına yeteri kadar tartışılamayan bu yasanın; okula başlama yaşı, eğitimin kademelendirilmesi, 8. Yıldan sonra AÖL’ye devam... gibi konularında tartışmalar sürmektedir.
Öğretim programları değiştirildi:
• 2005’te ilköğretimde tüm derslerin öğretim programları değiştirildi ve uygulanmaya başlandı. Daha sonra ortaöğretim kapsamındaki öğretim programları da değiştirildi.
• Bu programlarla ilgili geliştirme ve değerlendirme çalışmaları tamamlanmadan öğretim programları sil baştan yeniden değiştirilmeye başlanmış, bu değişiklikler henüz tamamlanamamıştır.
Bakanlık kadroları dağıtılmış, dershaneler kapanma noktasına getirilmiştir:
• Bakanlık teşkilatının KHK ile yapılandırılması ve tüm yönetici kadroların havuza alınmasından kısa bir süre sonra bu kez dershaneleri kapatan yasanın içine eklenen maddelerle Bakanlık kadroları, 1 Mart 2014’te kabul edilen yasa ile bir kez daha boşaltılmıştır.
Dershanelerin kapatılması:
Burada sözü Dershanelerin kapatılmasına getirirken bu konunun neresinden bakarsanız bakın ülkemizin eğitim gerçekleriyle bağdaşmayan bir dayatma olduğu, dönüşümden kastın esasen kapatmaya zorlama hatta kapatma olduğu görülür.
Dershanelerle ilgili olarak özellikle son yıllarda toplumun her kesimine kendimizi anlatmak için her platformda görüşlerimiz yansıtmaya çalıştık:
• Dershanelerin eğitim sistemi içinde edindikleri yer, kendilerine duyulan talebin devam ettiği ve edeceği, eğitim uygulamalarında edindikleri birikim ve deneyimleri, verdikleri hizmetin eğitim öğretim hizmeti olması, öğrencilere ve ailelere sağladığı fırsat ve olanaklar, sağladıkları ekonomik değer ve istihdam olanakları... önemsenmesi; sistem içinde nasıl daha etkili olabileceklerinin iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledik.
• Dershanelere olan ihtiyacı gidermeye yönelik düzenlemeler yapılmadan dershaneleri sistem dışına çıkarmaya dayanan düzenlemelerin hem hak kayıplarına, hem kargaşaya yol açacağını anlattık.
• Dershanelerin şu ya da bu biçimde dönüştürülmesinin eğitimimizin sorunlarına çözüm getirmeyeceğini, nitelikli eğitime eşitlikçi biçimde erişimde bir katkı sağlamayacağını, dershanelerin ülke eğitiminde, ekonomisinde, sosyal yaşamında oluşturduğu birikimin, yabana atılamayacağını... söyledik. Sesimiz duyulmadı...
Bize göre son 10 yılın en önemli eğitim olayı 4+4+4 ten sonra dershaneleri kapatan, MEB kadrolarını ikinci kez boşaltan 6528 sayılı “Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapan Kanun”dur.
Bu Yasa, 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Dershane tanımını 5580 sayılı Yasadan çıkaran ve dershanelerin 1 Eylül 2015’ten itibaren kapanmalarını hükme bağlayan bu Yasa, kamuoyuna yansıtıldığı gibi bir dönüşüm yasası olmayıp, dershaneleri kapanmayla karşı karşıya bırakmıştır.
Eğitimin dershanelerden kaynaklı olduğu iddia edilen sorunlarına hiçbir çözüm getiremeyeceği açık olan bu Yasanın Meclise gönderilmesi öncesinde, konunun taraflarının memnun olacağı bir düzenleme içereceği basta Sayın Bakan olmak üzere en yetkili ağızlarca dile getirilmesine karşın böyle olmamış, gerek özel dershane kurucu ve çalışanları gerek bu kurumlardan hizmet alanlar şimdiden önemli kayıplara uğramışlardır…
Bu yasa;
• Dönüşüm imkânı olmayan dershane kurucularının önemli maddi kayıplar yaşamasına,
• Pek çok kurucunun varlıklarını sürdürmek için adeta dönüşüme zorlanmasına ve geleceği belirsiz riskler almalarına,
• Yıllarını eğitime hizmette geçirmiş, geleceğini bu alanda planlamış dershane kurucusu, yöneticisi, öğretmeni ve çalışanının temel insan haklarından, vatandaşlık haklarından yoksun kalmalarına,
• Hayata hazırlanan öğrencilerimizin eğitim haklarının elinden alınmasına,
• Çocuklarına iyi bir gelecek sunmak isteyen ebeveynleri başka arayışlara sevk ederek maddi, manevi kayıplar yaşamalarına yol açacak; kısacası bu yasa, toplumun her kesiminde önemli zararlar yaşanmasına neden olacaktır.
Bugün artık açıkça görülüyor/söyleniyor ki dershanelerin kapatılması konusu; “eğitim sorunlarına çözüm bulmak”, “kolundaki bileziği satmak zorunda kalmaktan” ayrı bir noktaya, tamamen siyasal bir tercihle iktidar paylaşımının bir aracı haline gelmiştir.
Yıllardır eğitimin sorunlarının nedeniymiş gibi gösterilerek “günah keçisi” yapılan dershaneler, bu gün de siyasal iktidarın elinde “günah keçisi” olmaktan öte topyekûn düşman ilan edilmiş, öğrencilerin dershanelere kayıt yaptırmamaları istenmiş, kara propagandalarla dershanelerin tahsilât yapmaları engellenmiştir.
Öyle ki özel okulları teşvik ve özel okullara dönüşüm olarak yola çıkılan bu sözde düzenlemenin bu gün geldiği nokta, özel okullardan devlet okullarına geçiş kolaylaştırılarak özel okulların boşaltılmasına kadar yönelmiştir.
Bu, sözde dönüşüm sürecinde uğradığımız haksızlıklar ve dayatılan hukuksuzluk karşısında verilen hukuk mücadelesi de yeni bir boyut kazanmış, Ana Muhalefet Partisinin başvurusuyla Yasanın bazı maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali konusu, Anayasa Mahkemesinin gündemine girmiştir.
AYM’ye taşınan bu Yasanın sadece özel dershaneleri doğrudan ilgilendiren maddelerine ilişkin itirazlar, Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine onlarca kez aykırılık ya da ihlali içermektedir.
Anayasal düzene, evrensel hukuk kurallarına aykırı bulduğumuz kabul edilemez haksızlıklar karşısında duyarlı kamuoyunun, üyelerimizin, dershane kurucularımızın, hukuksal ve siyasal kurumların desteğiyle adaletin yerini bulacağına inanıyoruz.
ARTI EĞİTİM'İN 10. YILI KUTLU OLSUN!..
‘Artı Eğitim’ 10 yıldır eğitimimizin her kademede, her türde sorunlarına duyarlılıkla yaklaşmış, eğitim dünyamıza ışık tutacak pek çok konuya değinmiş, gerek ülkemizde özel dershanecilik konularına ve sorunlarına yer vermesi gerekse özel dershanelerinin çatı örgütü ÖZ-DE-BİR’in görüşlerine sayfalarını açmasıyla ve de uzun soluklu bir yayın olarak ayrı bir öneme sahiptir; bu alanda önemli bir boşluğu doldurmaya devam etmelidir Artı Eğitim.
Yayın hayatına başladığı ilk sayılardan bu yana izlediğimiz Artı Eğitim’in 10. Yılını, dergi yönetimini ve çalışanlarını kutlar, nice yeni sayılarıyla sürekli bir yayın yaşamı dilerim.
Faruk KÖPRÜLÜ
ÖZ-DE-BİR
Özel Dershaneler ve Özel Öğretim Kurumları Birliği Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Eğitimin son 10 yılı, artıeğitimin tanıklığında yaşandı ve son 10 yıllık eğitim yaşamımız, bu derginin sayfalarına yayıldı. Bir bakıma bu yazıda sözü edilen eğitime dair konular, artıeğitimin eski sayılarında yerini bulmuş olmalı. Eğitim alanında önemli bir yeri olan artıeğitimin 10 yılını kutluyor, yayın yaşamındaki başarılarının devamını diliyorum.
Eğitimin son 10 yılına bakıldığında niceliksel gelişmeler bir yana niteliksel gelişme açısından fazla bir şey değişmediği; buna karşın -diğer alanlarda da olduğu gibi- siyasal iktidarın eğitimi, belirlemeye çalıştığı kendi ideolojik çizgisinde biçimlendirmek için olağanüstü bir çaba gösterdiği; buna karşı olan her engelin etkisizleştirilmesi için bütün imkânların seferber edildiği söylenebilir.
Özellikle son yıllardaki uygulanan eğitim politikaları -MEB’in KHK ile yeniden yapılandırılması, 4+4+4 yasası, dershanelerin kapatılması ve MEB kadrolarının bir kez daha boşaltılması, onlarca kez değişen sınav uygulamaları vb. uygulamalar- bizi bu belirlemeye yöneltiyor. Son 12 yıldır Siyasal İktidarın aynılığına karşın değişen her Bakanla birlikte uygulanan politikaların da değiştiğine tanık olduk.
Bunu doğrulayan örnekleri saydığımızda “eğitim dinamik bir yapıdır değişim onun karakteristik özelliğidir.” dense de bu örnekler, eğitimde tam bir “yapboz” yaşandığının kanıtıdır adeta.
Sözgelimi Sınav sistemleriyle ilgili değişiklikler...
Yükseköğretime geçişte;
• 2003’te üniversiteye girişte katsayı farkı daha da artırılarak 0,3 – 0,8 olarak uygulandı.
• 2009’da Üniversiteye girişte uygulanan ÖSS’nin 1999’dan önceki gibi yeniden iki aşamalı olmasına karar verildi. Yeni sınavların adı Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS), Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) oldu.
• Mart 2010’da katsayı bu kez, alan dışını seçenler için 0,12 kendi alanlarını seçenler için 0,15 olarak belirlendi. 2010’da sınav bu katsayılarla yapıldı.
• Kasım 2011’de farklı katsayı uygulaması ikinci kez kaldırıldı ve her aday için 0,12 olarak belirlendi.
Ortaöğretime geçişte;
• 2005’te Liselere giriş sınavı (LGS) yerine Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) getirildi. Sayın Bakan Çelik tarafından, 2007’de tek sınav olan OKS kaldırıldı. 6,7,8. Sınıflarda toplam 3 Seviye Belirleme Sınavı (SBS) uygulanmasına karar verildi. Amaç dershaneye olan ihtiyacı azaltmaktı ancak dershane talebi daha da alt sınıflara yayılarak arttı.
• 6, 7 ve 8. sınıfta uygulanan üç SBS’li sistem, daha sonuçları alınamadan 2010’da dönemin Bakanı Sayın Çubukçu tarafından kaldırıldı. Yeniden tek sınava dönüldü.
• Sonraki Bakan Sayın Dinçer, SBS’nin kaldırılacağını açıkladı. Onun ardından gelen Sayın Avcı SBS’yi kaldırdı, sekizinci sınıfta her dönem iki oturumda uygulanan 6 dersten birer merkezi sınav uygulamasını getirdi.
Bunların yanı sıra şu değişiklikleri de saymak gerek:
• 2004’te üç yıl olan lise eğitimi 4 yıla çıkarıldı. Anadolu Liselerinin hazırlık sınıfları kapatıldı,
• 2010 yılında düz lise olarak bilinen genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesine başlandı. Bu uygulama eğitim çevrelerinde liselerin adına Anadolu adının eklenmesi gibi bir tabela değişikliği olarak ifade edildi.
• 2012’de 8 yıllık kesintisiz eğitim 4+4+4 seklinde 12 yıllık zorunlu eğitime dönüştürüldü. Meclis gündemine getirilişinden yasalaşmasına yeteri kadar tartışılamayan bu yasanın; okula başlama yaşı, eğitimin kademelendirilmesi, 8. Yıldan sonra AÖL’ye devam... gibi konularında tartışmalar sürmektedir.
Öğretim programları değiştirildi:
• 2005’te ilköğretimde tüm derslerin öğretim programları değiştirildi ve uygulanmaya başlandı. Daha sonra ortaöğretim kapsamındaki öğretim programları da değiştirildi.
• Bu programlarla ilgili geliştirme ve değerlendirme çalışmaları tamamlanmadan öğretim programları sil baştan yeniden değiştirilmeye başlanmış, bu değişiklikler henüz tamamlanamamıştır.
Bakanlık kadroları dağıtılmış, dershaneler kapanma noktasına getirilmiştir:
• Bakanlık teşkilatının KHK ile yapılandırılması ve tüm yönetici kadroların havuza alınmasından kısa bir süre sonra bu kez dershaneleri kapatan yasanın içine eklenen maddelerle Bakanlık kadroları, 1 Mart 2014’te kabul edilen yasa ile bir kez daha boşaltılmıştır.
Dershanelerin kapatılması:
Burada sözü Dershanelerin kapatılmasına getirirken bu konunun neresinden bakarsanız bakın ülkemizin eğitim gerçekleriyle bağdaşmayan bir dayatma olduğu, dönüşümden kastın esasen kapatmaya zorlama hatta kapatma olduğu görülür.
Dershanelerle ilgili olarak özellikle son yıllarda toplumun her kesimine kendimizi anlatmak için her platformda görüşlerimiz yansıtmaya çalıştık:
• Dershanelerin eğitim sistemi içinde edindikleri yer, kendilerine duyulan talebin devam ettiği ve edeceği, eğitim uygulamalarında edindikleri birikim ve deneyimleri, verdikleri hizmetin eğitim öğretim hizmeti olması, öğrencilere ve ailelere sağladığı fırsat ve olanaklar, sağladıkları ekonomik değer ve istihdam olanakları... önemsenmesi; sistem içinde nasıl daha etkili olabileceklerinin iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledik.
• Dershanelere olan ihtiyacı gidermeye yönelik düzenlemeler yapılmadan dershaneleri sistem dışına çıkarmaya dayanan düzenlemelerin hem hak kayıplarına, hem kargaşaya yol açacağını anlattık.
• Dershanelerin şu ya da bu biçimde dönüştürülmesinin eğitimimizin sorunlarına çözüm getirmeyeceğini, nitelikli eğitime eşitlikçi biçimde erişimde bir katkı sağlamayacağını, dershanelerin ülke eğitiminde, ekonomisinde, sosyal yaşamında oluşturduğu birikimin, yabana atılamayacağını... söyledik. Sesimiz duyulmadı...
Bize göre son 10 yılın en önemli eğitim olayı 4+4+4 ten sonra dershaneleri kapatan, MEB kadrolarını ikinci kez boşaltan 6528 sayılı “Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapan Kanun”dur.
Bu Yasa, 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Dershane tanımını 5580 sayılı Yasadan çıkaran ve dershanelerin 1 Eylül 2015’ten itibaren kapanmalarını hükme bağlayan bu Yasa, kamuoyuna yansıtıldığı gibi bir dönüşüm yasası olmayıp, dershaneleri kapanmayla karşı karşıya bırakmıştır.
Eğitimin dershanelerden kaynaklı olduğu iddia edilen sorunlarına hiçbir çözüm getiremeyeceği açık olan bu Yasanın Meclise gönderilmesi öncesinde, konunun taraflarının memnun olacağı bir düzenleme içereceği basta Sayın Bakan olmak üzere en yetkili ağızlarca dile getirilmesine karşın böyle olmamış, gerek özel dershane kurucu ve çalışanları gerek bu kurumlardan hizmet alanlar şimdiden önemli kayıplara uğramışlardır…
Bu yasa;
• Dönüşüm imkânı olmayan dershane kurucularının önemli maddi kayıplar yaşamasına,
• Pek çok kurucunun varlıklarını sürdürmek için adeta dönüşüme zorlanmasına ve geleceği belirsiz riskler almalarına,
• Yıllarını eğitime hizmette geçirmiş, geleceğini bu alanda planlamış dershane kurucusu, yöneticisi, öğretmeni ve çalışanının temel insan haklarından, vatandaşlık haklarından yoksun kalmalarına,
• Hayata hazırlanan öğrencilerimizin eğitim haklarının elinden alınmasına,
• Çocuklarına iyi bir gelecek sunmak isteyen ebeveynleri başka arayışlara sevk ederek maddi, manevi kayıplar yaşamalarına yol açacak; kısacası bu yasa, toplumun her kesiminde önemli zararlar yaşanmasına neden olacaktır.
Bugün artık açıkça görülüyor/söyleniyor ki dershanelerin kapatılması konusu; “eğitim sorunlarına çözüm bulmak”, “kolundaki bileziği satmak zorunda kalmaktan” ayrı bir noktaya, tamamen siyasal bir tercihle iktidar paylaşımının bir aracı haline gelmiştir.
Yıllardır eğitimin sorunlarının nedeniymiş gibi gösterilerek “günah keçisi” yapılan dershaneler, bu gün de siyasal iktidarın elinde “günah keçisi” olmaktan öte topyekûn düşman ilan edilmiş, öğrencilerin dershanelere kayıt yaptırmamaları istenmiş, kara propagandalarla dershanelerin tahsilât yapmaları engellenmiştir.
Öyle ki özel okulları teşvik ve özel okullara dönüşüm olarak yola çıkılan bu sözde düzenlemenin bu gün geldiği nokta, özel okullardan devlet okullarına geçiş kolaylaştırılarak özel okulların boşaltılmasına kadar yönelmiştir.
Bu, sözde dönüşüm sürecinde uğradığımız haksızlıklar ve dayatılan hukuksuzluk karşısında verilen hukuk mücadelesi de yeni bir boyut kazanmış, Ana Muhalefet Partisinin başvurusuyla Yasanın bazı maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali konusu, Anayasa Mahkemesinin gündemine girmiştir.
AYM’ye taşınan bu Yasanın sadece özel dershaneleri doğrudan ilgilendiren maddelerine ilişkin itirazlar, Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine onlarca kez aykırılık ya da ihlali içermektedir.
Anayasal düzene, evrensel hukuk kurallarına aykırı bulduğumuz kabul edilemez haksızlıklar karşısında duyarlı kamuoyunun, üyelerimizin, dershane kurucularımızın, hukuksal ve siyasal kurumların desteğiyle adaletin yerini bulacağına inanıyoruz.
ARTI EĞİTİM'İN 10. YILI KUTLU OLSUN!..
‘Artı Eğitim’ 10 yıldır eğitimimizin her kademede, her türde sorunlarına duyarlılıkla yaklaşmış, eğitim dünyamıza ışık tutacak pek çok konuya değinmiş, gerek ülkemizde özel dershanecilik konularına ve sorunlarına yer vermesi gerekse özel dershanelerinin çatı örgütü ÖZ-DE-BİR’in görüşlerine sayfalarını açmasıyla ve de uzun soluklu bir yayın olarak ayrı bir öneme sahiptir; bu alanda önemli bir boşluğu doldurmaya devam etmelidir Artı Eğitim.
Yayın hayatına başladığı ilk sayılardan bu yana izlediğimiz Artı Eğitim’in 10. Yılını, dergi yönetimini ve çalışanlarını kutlar, nice yeni sayılarıyla sürekli bir yayın yaşamı dilerim.
Faruk KÖPRÜLÜ
ÖZ-DE-BİR
Özel Dershaneler ve Özel Öğretim Kurumları Birliği Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Son Güncelleme: Çarşamba, 11 Haziran 2014 08:20
Gösterim: 2474
Büyük sınava artık sayılı günler kaldı. Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) bu hafta sonu başlıyor. LYS’ler 5 ayrı oturumda 2 hafta sonunda gerçekleştirilecek. Peki LYS’ye sayılı günler kala adaylar ne yapmalı, nelerden kaçınmalı ve sınava nasıl motive olmalı? İşte Rehberlik Uzmanı Murat Aydın’ın yazısı;
2014 LYS’ye DOĞRU
Sorular:
1) Sınava hazırlanan öğrenciler, sınavın yaklaştığı dönemlerde hangi cümleyi daha çok söylerler?
A) ‘’Zaman çok daraldı, sınava ne kaldı şurada?’’
B) ‘’Eksik olan konularım var, acaba hallolur mu?’’
C) ‘’Hedeflediğim puanın çok gerisindeyim, denemelerde bile o puanı hiç alamadım.’’
D) ‘’Geçmişte çalışmadığım günlerime yanıyorum şimdi.’’
E) ‘’Zaman makinesi olsa da geçmişe dönebilsem.’’
Merak etmeyin sevgili arkadaşlar, ben de size sınav yapacak değilim, sadece düşüncelerinize tercüman olmak istedim. Evet bu cümlelerden en az birini ya da bir kaçını söyleyenler vardır. Amacım sihirli değnekle bir şeyleri değiştirmek ya da sınav öncesi başarma ve kazanma vaatlerinde bulunmak değil; bu sadece bir durum tespitidir.
Şu an içinde bulunduğumuz zaman, sınava hazırlananlar için hatırı sayılır bir zaman aslında. Kalan süre her ne kadar az gibi görünse de bu süre içerisinde önemli şeyler yapılabilir.
Sevgili arkadaşlar öncelikli olarak sınava az bir süre kala ne yapacağımızı konuşalım;
- ‘’Son günlerde nasıl bir çalışma yapmalıyız?’’
- ‘’Kalan zamanı en verimli biçimde nasıl değerlendirmeliyiz?’’
- ‘’Puanımızı nasıl arttırabiliriz?’’
Sorularına cevap verelim istiyorum.
Uzun bir maratonun son virajında bulunmaktayız. Çok yorulduk, terledik ama son tura geldik; ama yapacağımız son hamle sıralamamızı değiştirecek. Bu işi yapacağız, yapmamız lazım.
Her öğrenci iyi puan almak ister. İyi puan alınca iyi okula girersin, iyi okula girersen de iyi bir hayata sahip olursun inancı vardır toplumumuzda. Aile içi konuşmaların özet cümlesi de bu yöndedir. Öğrenciye verilen tavsiyelerde bu cümleler çok kullanılır. Türkiye’ de sınavlara aile boyu hazırlanılır. Anne babanın sınava hazırlanan çocuğundan daha çok heyecanlandığı, sırf o ortamı teneffüs etmek için anne babanın da çocuğuyla beraber sınava bile girdiği başka kaç ülke vardır?
Neden böyleyiz? Çünkü biz sınavlara hazırlanırsak adam gibi hazırlanırız.
Başarının Kapısını Açacak 4 Anahtar
1. Bilgi
2. Yorum
3. Hız
4. Dikkat
Bilgi birikimi ve yorumlama gücü iyi olan bir öğrenci zamanını doğru kullanmada sıkıntı yaşıyorsa sınavda başarılı olamayacaktır. Ya da dikkat düzeyi yüksek olan ve zamanını iyi kullanabilen bir öğrenci konu hakimiyetine sahip değilse yine aynı sıkıntıyı yaşayacaktır. Dolayısıyla bu maddelerin her biri diğerine bağlıdır. Biri, diğeri olmayınca eksiktir. Bilgi, yorum, dikkat ve hızı geliştirme adına bu son günlerin önemi vardır. Yapacağınız pratikler bu konuda sıkıntısı olanlara fayda sağlayacaktır.
Ülkemizde sınavlara hazırlık dönemi genelde 10 ayı kapsar. Eylül ayında eğitim-öğretim dönemiyle beraber çalışmaya başlarız, Haziranda ayında da sınava gireriz.
10 aylık bir çalışma döneminin son turuna girmiş bulunmaktayız.
Kalan günleri nasıl değerlendirelim?
- Son günlerde gözlerinizle hızlı tekrarlar yapın, önceki aylarda çalışmış olduğunuz konularla ilgili testler çözüp, ne durumda olduğunuz görün.
- Bol deneme sınavı çözün, deneme sınavlarıyla pratik yapmış ve eksikleriniz varsa tespit etmiş olacaksınız.
- Deneme sınavlarında yapılan yanlışlara göre çalışmalarınızı yönlendirin, yani daha çok hangi konularda ve hangi soru tarzlarında yanlış yapıyorsanız ona göre çalışın. Bu dönemde nokta atışı yapmanız lazım. Çalışmalarınız eksiklerinize göre olmalıdır.
- Denemelerdeki sınav stratejinizi iyice netleştirin, sınava hangi testten başlıyorsunuz, hangi testi ortalama ne kadar sürede bitiriyorsunuz, bu durumun netleşmesi gerekmektedir.
- Geçmiş yılların sınav sorularını çözün. Önceki yıllarda sorulmuş sorular, bu yıl çıkacak soruların habercisidir. Hangi konulardan ne tip sorular sorulduğunu bilmeniz size fayda sağlayacaktır.
- Küçük kağıtlara notlar almayı alışkanlık haline getirin. Eğer böyle bir alışkanlığınız varsa o notlar sık sık gözden geçirin.
- Farklı kaynaklardan bol soru çözerek farklı soru tiplerini görmeye çalışın.
- Beslenmenize ve uyku düzeninize önem verin.
- İşe olumlu bakın, olumlu düşünün ( olumsuz fikre kapılmayın, kendinize güveniniz tam olsun ).
- Son dönemin kritik önemi vardır. Bu zamana kadar ki çalışmalarınız ne olursa olsun bu son hamle çok önemlidir. Son adımınızı istekle ve var gücünüzle atın.
- Son günlerde çalışma temponuzu düşürmemek için zamanınızı verimli kullanın; çünkü LYS2 ve LYS3’e daha 10 günlük süre var.
Test Ve Deneme Çözerken Yaptığımız Hatalar Ve Çözüm Önerileri:
Sınav Konuşmaları:
- Sınavda yapamadığım soruları, evde daha rahat yapıyorum.
- Olumsuz soru köklerini olumlu; olumlu soru köklerini de olumsuz anlıyorum.
- Sınavlarda süreyi bir türlü yetiştiremiyorum.
- Sorularla inatlaşıyorum, çözemezsem rahatsız oluyorum ve bu yüzden bir soruyu çözmeden diğer soruya geçemiyorum.
- Uzun sorulara karşı hep ön yargım var, zor olduğunu düşünüyorum. Ve bu yüzden paragraf tarzı soruları genelde yanlış yapıyorum.
- İlk doğru gördüğüm seçeneği hemen işaretliyorum, bu yüzden yanlışım çok çıkıyor.
- Sınav anında hep sınav sonrasını düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
- Zor bir soruyla karşılaştığımda başka bir teste geçiyorum, o zaman da dikkatim çok dağılıyor.
Test ve Deneme Çözerken Dikkat
Sevgili arkadaşlar denemelerde eğer bu maddelerin provasını yaparsanız girmiş olduğunuz sınavda hatalarınızın azaldığını göreceksiniz.
- Soruda yer alan önemli kelimelerin altını mutlaka çizin.
- Önce soru kökünü daha sonra paragrafı okuyun.
- Bütün şıkları okumadan doğru olduğuna inandığınız şıkkı işaretlemeyin.Çünkü bazı sorular sizden en doğru cevabı bulmanızı ister (daha çok, en çok, en yakın, en doğru… gibi ifadelere dikkat edin).
- İki cevap ta birbirine benziyorsa, sorunun doğru cevabı büyük ihtimalle ikisi de değildir.
- Yanlış olduğuna kesin emin olmadıkça, ilk tahminde bulunduğunuz cevabınızı değiştirmeyin. İşaretlediğimiz bir cevabı değiştirdiğimizde genelde ‘’keşke değiştirmeseydim’’ deriz.
- Geriye döndüğünüzde doğruluğundan emin olmadığınız sorulara bakın, emin olarak yaptığınız sorulara tekrar bakmayın. Bu hem zaman kaybıdır, hem de doğruyu silip yanlışı bulma ihtimaliniz doğar.
- Çözemediğiniz soruları düşünerek stres yapmayın.
- Sözel sorularda da kalem kullanın ve elediğiniz şıkları işaretleyin, hem sınav anında işinizi kolaylaştıracak hem de zaman kazanmanızı sağlayacaktır.
- Soruları çözerken kesinlikle kendi mantığınıza göre çözmeyin, sorudan isteneni verin.
- Bazı soruların çok kolay olduğunu göreceksiniz ve ‘’acaba bu soruda bir şey mi var’’ diye soracaksınız kendi kendinize. Kesinlikle şüpheye kapılmayın, çok kolay denilecek bir çok soru ile karşılaşacaksınız.
Deneme Sınavlarında Alışkanlık Haline Getirmeniz Gereken Şeyler
Cevaplarımı Optiğe Ne Zaman Kodlanmalıyım?
- Hemen anında
- Sayfa bittikten sonra
- Test bittikten sonra
- Sınavın sonunda
Konulara çalışmak ve soruları çözmek kadar önemlidir kodlama yapabilmek. Her yıl sınava giren öğrencilerin hatırı sayılır bir kısmı kodlama yanlışı yüzünden sınavı kazanamamaktadır. Bu da bize gösteriyor ki doğru kodlama yapabilmek önemlidir. Bu konuda yapılacak en büyük hata sınavın sonunda kodlama yapmaktır.
Sınavın bitmesine 10-15 dakika kaldığını düşünün ve daha kodlama yapmadınız, bakmanız gereken sorular da var. Bu durumda hangisini seçeceksiniz? Optik kodlama mı yapacaksınız, şüphede kalan sorularınıza mı bakacaksınız yoksa genel bir kontrol mu yapacaksınız? İşte bu durum her şeyin arap saçına döndüğünün resmidir. Bu talihsiz sahneyi yaşamamak için kesinlikle optiğe kodlamayı sınavın sonuna bırakmayın. Her sorudan sonra kodlayabilirsiniz, her testten sonra da kodlayabilirsiniz, her sayfadan sonra da kodlayabilirsiniz, hatta her 5-10 soruda bir kodlama da yapabilirsiniz ama kesinlikle sınavın sonuna bırakmayın.
Turlama Tekniği
Bir testteki çok kolay, kolay ve normal soruları 1.turda çözerek diğerlerini 2.tura bırakmaya turlama tekniği denir. Sınavlarda turlama tekniğini kullanmak başarınızı arttırmada önemli rol oynar.
Turlama tekniğini uygulayan öğrenciler 1.turda her testte var olan kolay ve normal soruları çözerek soruların büyük bir kısmını yapabilme şansına sahiptir. Turlama tekniği testlerdeki tüm soruları görmenizi sağlar. Turlama tekniğini kullanarak soruların hiç birinde gereksiz yere zaman harcamadığınız takdirde başarınızın arttığını ve sınavların size daha kolay geldiğini göreceksiniz.
Değerli öğrenciler bundan sonraki yazımda da sizlere sınavdan önceki son akşam, sınav sabahı, sınav anı ve sınav sonrası neler yapmamız gerektiği konusunda bilgiler vermeye çalışacağım.
İyi çalışmalar, başarılar…
Rehber Öğretmen / Öğrenci Koçu
Murat AYDIN
İletişim: twitter.com/murataydin52
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Büyük sınava artık sayılı günler kaldı. Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) bu hafta sonu başlıyor. LYS’ler 5 ayrı oturumda 2 hafta sonunda gerçekleştirilecek. Peki LYS’ye sayılı günler kala adaylar ne yapmalı, nelerden kaçınmalı ve sınava nasıl motive olmalı? İşte Rehberlik Uzmanı Murat Aydın’ın yazısı;
2014 LYS’ye DOĞRU
Sorular:
1) Sınava hazırlanan öğrenciler, sınavın yaklaştığı dönemlerde hangi cümleyi daha çok söylerler?
A) ‘’Zaman çok daraldı, sınava ne kaldı şurada?’’
B) ‘’Eksik olan konularım var, acaba hallolur mu?’’
C) ‘’Hedeflediğim puanın çok gerisindeyim, denemelerde bile o puanı hiç alamadım.’’
D) ‘’Geçmişte çalışmadığım günlerime yanıyorum şimdi.’’
E) ‘’Zaman makinesi olsa da geçmişe dönebilsem.’’
Merak etmeyin sevgili arkadaşlar, ben de size sınav yapacak değilim, sadece düşüncelerinize tercüman olmak istedim. Evet bu cümlelerden en az birini ya da bir kaçını söyleyenler vardır. Amacım sihirli değnekle bir şeyleri değiştirmek ya da sınav öncesi başarma ve kazanma vaatlerinde bulunmak değil; bu sadece bir durum tespitidir.
Şu an içinde bulunduğumuz zaman, sınava hazırlananlar için hatırı sayılır bir zaman aslında. Kalan süre her ne kadar az gibi görünse de bu süre içerisinde önemli şeyler yapılabilir.
Sevgili arkadaşlar öncelikli olarak sınava az bir süre kala ne yapacağımızı konuşalım;
- ‘’Son günlerde nasıl bir çalışma yapmalıyız?’’
- ‘’Kalan zamanı en verimli biçimde nasıl değerlendirmeliyiz?’’
- ‘’Puanımızı nasıl arttırabiliriz?’’
Sorularına cevap verelim istiyorum.
Uzun bir maratonun son virajında bulunmaktayız. Çok yorulduk, terledik ama son tura geldik; ama yapacağımız son hamle sıralamamızı değiştirecek. Bu işi yapacağız, yapmamız lazım.
Her öğrenci iyi puan almak ister. İyi puan alınca iyi okula girersin, iyi okula girersen de iyi bir hayata sahip olursun inancı vardır toplumumuzda. Aile içi konuşmaların özet cümlesi de bu yöndedir. Öğrenciye verilen tavsiyelerde bu cümleler çok kullanılır. Türkiye’ de sınavlara aile boyu hazırlanılır. Anne babanın sınava hazırlanan çocuğundan daha çok heyecanlandığı, sırf o ortamı teneffüs etmek için anne babanın da çocuğuyla beraber sınava bile girdiği başka kaç ülke vardır?
Neden böyleyiz? Çünkü biz sınavlara hazırlanırsak adam gibi hazırlanırız.
Başarının Kapısını Açacak 4 Anahtar
1. Bilgi
2. Yorum
3. Hız
4. Dikkat
Bilgi birikimi ve yorumlama gücü iyi olan bir öğrenci zamanını doğru kullanmada sıkıntı yaşıyorsa sınavda başarılı olamayacaktır. Ya da dikkat düzeyi yüksek olan ve zamanını iyi kullanabilen bir öğrenci konu hakimiyetine sahip değilse yine aynı sıkıntıyı yaşayacaktır. Dolayısıyla bu maddelerin her biri diğerine bağlıdır. Biri, diğeri olmayınca eksiktir. Bilgi, yorum, dikkat ve hızı geliştirme adına bu son günlerin önemi vardır. Yapacağınız pratikler bu konuda sıkıntısı olanlara fayda sağlayacaktır.
Ülkemizde sınavlara hazırlık dönemi genelde 10 ayı kapsar. Eylül ayında eğitim-öğretim dönemiyle beraber çalışmaya başlarız, Haziranda ayında da sınava gireriz.
10 aylık bir çalışma döneminin son turuna girmiş bulunmaktayız.
Kalan günleri nasıl değerlendirelim?
- Son günlerde gözlerinizle hızlı tekrarlar yapın, önceki aylarda çalışmış olduğunuz konularla ilgili testler çözüp, ne durumda olduğunuz görün.
- Bol deneme sınavı çözün, deneme sınavlarıyla pratik yapmış ve eksikleriniz varsa tespit etmiş olacaksınız.
- Deneme sınavlarında yapılan yanlışlara göre çalışmalarınızı yönlendirin, yani daha çok hangi konularda ve hangi soru tarzlarında yanlış yapıyorsanız ona göre çalışın. Bu dönemde nokta atışı yapmanız lazım. Çalışmalarınız eksiklerinize göre olmalıdır.
- Denemelerdeki sınav stratejinizi iyice netleştirin, sınava hangi testten başlıyorsunuz, hangi testi ortalama ne kadar sürede bitiriyorsunuz, bu durumun netleşmesi gerekmektedir.
- Geçmiş yılların sınav sorularını çözün. Önceki yıllarda sorulmuş sorular, bu yıl çıkacak soruların habercisidir. Hangi konulardan ne tip sorular sorulduğunu bilmeniz size fayda sağlayacaktır.
- Küçük kağıtlara notlar almayı alışkanlık haline getirin. Eğer böyle bir alışkanlığınız varsa o notlar sık sık gözden geçirin.
- Farklı kaynaklardan bol soru çözerek farklı soru tiplerini görmeye çalışın.
- Beslenmenize ve uyku düzeninize önem verin.
- İşe olumlu bakın, olumlu düşünün ( olumsuz fikre kapılmayın, kendinize güveniniz tam olsun ).
- Son dönemin kritik önemi vardır. Bu zamana kadar ki çalışmalarınız ne olursa olsun bu son hamle çok önemlidir. Son adımınızı istekle ve var gücünüzle atın.
- Son günlerde çalışma temponuzu düşürmemek için zamanınızı verimli kullanın; çünkü LYS2 ve LYS3’e daha 10 günlük süre var.
Test Ve Deneme Çözerken Yaptığımız Hatalar Ve Çözüm Önerileri:
Sınav Konuşmaları:
- Sınavda yapamadığım soruları, evde daha rahat yapıyorum.
- Olumsuz soru köklerini olumlu; olumlu soru köklerini de olumsuz anlıyorum.
- Sınavlarda süreyi bir türlü yetiştiremiyorum.
- Sorularla inatlaşıyorum, çözemezsem rahatsız oluyorum ve bu yüzden bir soruyu çözmeden diğer soruya geçemiyorum.
- Uzun sorulara karşı hep ön yargım var, zor olduğunu düşünüyorum. Ve bu yüzden paragraf tarzı soruları genelde yanlış yapıyorum.
- İlk doğru gördüğüm seçeneği hemen işaretliyorum, bu yüzden yanlışım çok çıkıyor.
- Sınav anında hep sınav sonrasını düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
- Zor bir soruyla karşılaştığımda başka bir teste geçiyorum, o zaman da dikkatim çok dağılıyor.
Test ve Deneme Çözerken Dikkat
Sevgili arkadaşlar denemelerde eğer bu maddelerin provasını yaparsanız girmiş olduğunuz sınavda hatalarınızın azaldığını göreceksiniz.
- Soruda yer alan önemli kelimelerin altını mutlaka çizin.
- Önce soru kökünü daha sonra paragrafı okuyun.
- Bütün şıkları okumadan doğru olduğuna inandığınız şıkkı işaretlemeyin.Çünkü bazı sorular sizden en doğru cevabı bulmanızı ister (daha çok, en çok, en yakın, en doğru… gibi ifadelere dikkat edin).
- İki cevap ta birbirine benziyorsa, sorunun doğru cevabı büyük ihtimalle ikisi de değildir.
- Yanlış olduğuna kesin emin olmadıkça, ilk tahminde bulunduğunuz cevabınızı değiştirmeyin. İşaretlediğimiz bir cevabı değiştirdiğimizde genelde ‘’keşke değiştirmeseydim’’ deriz.
- Geriye döndüğünüzde doğruluğundan emin olmadığınız sorulara bakın, emin olarak yaptığınız sorulara tekrar bakmayın. Bu hem zaman kaybıdır, hem de doğruyu silip yanlışı bulma ihtimaliniz doğar.
- Çözemediğiniz soruları düşünerek stres yapmayın.
- Sözel sorularda da kalem kullanın ve elediğiniz şıkları işaretleyin, hem sınav anında işinizi kolaylaştıracak hem de zaman kazanmanızı sağlayacaktır.
- Soruları çözerken kesinlikle kendi mantığınıza göre çözmeyin, sorudan isteneni verin.
- Bazı soruların çok kolay olduğunu göreceksiniz ve ‘’acaba bu soruda bir şey mi var’’ diye soracaksınız kendi kendinize. Kesinlikle şüpheye kapılmayın, çok kolay denilecek bir çok soru ile karşılaşacaksınız.
Deneme Sınavlarında Alışkanlık Haline Getirmeniz Gereken Şeyler
Cevaplarımı Optiğe Ne Zaman Kodlanmalıyım?
- Hemen anında
- Sayfa bittikten sonra
- Test bittikten sonra
- Sınavın sonunda
Konulara çalışmak ve soruları çözmek kadar önemlidir kodlama yapabilmek. Her yıl sınava giren öğrencilerin hatırı sayılır bir kısmı kodlama yanlışı yüzünden sınavı kazanamamaktadır. Bu da bize gösteriyor ki doğru kodlama yapabilmek önemlidir. Bu konuda yapılacak en büyük hata sınavın sonunda kodlama yapmaktır.
Sınavın bitmesine 10-15 dakika kaldığını düşünün ve daha kodlama yapmadınız, bakmanız gereken sorular da var. Bu durumda hangisini seçeceksiniz? Optik kodlama mı yapacaksınız, şüphede kalan sorularınıza mı bakacaksınız yoksa genel bir kontrol mu yapacaksınız? İşte bu durum her şeyin arap saçına döndüğünün resmidir. Bu talihsiz sahneyi yaşamamak için kesinlikle optiğe kodlamayı sınavın sonuna bırakmayın. Her sorudan sonra kodlayabilirsiniz, her testten sonra da kodlayabilirsiniz, her sayfadan sonra da kodlayabilirsiniz, hatta her 5-10 soruda bir kodlama da yapabilirsiniz ama kesinlikle sınavın sonuna bırakmayın.
Turlama Tekniği
Bir testteki çok kolay, kolay ve normal soruları 1.turda çözerek diğerlerini 2.tura bırakmaya turlama tekniği denir. Sınavlarda turlama tekniğini kullanmak başarınızı arttırmada önemli rol oynar.
Turlama tekniğini uygulayan öğrenciler 1.turda her testte var olan kolay ve normal soruları çözerek soruların büyük bir kısmını yapabilme şansına sahiptir. Turlama tekniği testlerdeki tüm soruları görmenizi sağlar. Turlama tekniğini kullanarak soruların hiç birinde gereksiz yere zaman harcamadığınız takdirde başarınızın arttığını ve sınavların size daha kolay geldiğini göreceksiniz.
Değerli öğrenciler bundan sonraki yazımda da sizlere sınavdan önceki son akşam, sınav sabahı, sınav anı ve sınav sonrası neler yapmamız gerektiği konusunda bilgiler vermeye çalışacağım.
İyi çalışmalar, başarılar…
Rehber Öğretmen / Öğrenci Koçu
Murat AYDIN
İletişim: twitter.com/murataydin52
Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Haziran 2014 14:18
Gösterim: 3198
LYS'ye çok az bir zaman kala, uzmanlardan üniversite adaylarına altın öğütler.
Üniversitelere giriş sınavının birinci oturumu olan YGS’ye 23 Mart’ta girdiniz. İkinci oturum olan 15 Haziran’da gireceğiniz LYS - 1 ve LYS - 5’in uygulanmasına ise çok az bir süremiz kaldı. LYS - 1’den 1 hafta sonra da, diğer oturumlara LYS - 2, LYS - 3 ve LYS - 4 sınavlarına gireceksiniz.
Bu kalan sürede neler yapmalıyım sorusu her öğrencinin aklına gelen, fakat tam olarak da içini dolduramadığı bir sorudur. Aslında ne yapması gerektiğini bilen, doğru bir programa sahip olan her öğrenci, gireceği sınavlarda YGS’de elde ettiği başarıdan daha fazlasını elde edecektir. Çünkü Haziran’da gireceğiniz LYS’lerde, her bir soruya verilen zaman YGS’ye oranla daha fazladır ve her soru için ortalama 1,5 dk. düşmektedir. YGS’nin Yerleştirme Puanına katkısı, standart sapmalar nedeniyle maksimum %32 seviyesinde gerçekleşirken, buna bağlı olarak LYS’lerin Yerleştirme Puanına katkısı ise her yıl %68 – 70 seviyesinde seyreder. Dolayısıyla YGS’de istediği başarı sırasını yakalayamayan öğrenciler, LYS’lere daha sıkı ve yoğun bir şekilde çalışarak, açığı kapatabilecektir.
Yapmanız gereken ilk şey, motive olmaktır. YGS’de aldığınız puan ne olursa olsun, biran önce bu takıntıdan kurtulup, LYS’lere odaklanmanızdır. Öğrendiğiniz konuları tekrar etmeli, bu bilgileri pekiştirmek için de, yeterince soru çözmelisiniz.
Öncelikle konu eksiği olan öğrenciler, biran önce eksiklerini kapatmaya yönelmelidir. Unutulmamalıdır ki, LYS’ler bilgiye dayalı sınavlardır. Konulardaki detaylar kesinlikle atlanmamalıdır. Bir konu öğrenildikten sonra bir kenara bırakılmamalı, unutmamak için sürekli tekrar yapılmalı ve soru çözülmelidir. Ayrıca, yaptığınız her çalışmayı mutlaka not almalısınız. Bir deftere ya da ajandaya not düşmeniz, hem sizi motive edecek hem de neler yaptığınızın takipçisi olmanızı sağlayacaktır. Çünkü uzun süredir atladığınız ya da hiç bakmadığınız konular olabilir.
Sevgili öğrenciler, sınava kadarki süreçte ve sınav günü bir miktar heyecan ve gerginliğin olması normaldir. Bu heyecan, verimli çalışmanızı ve sınavlara konsantre olmanızı sağlar. Hiçbir başarı, heyecansız gerçekleşemez. Ancak, çok aşırı stres ve kaygı da tam tersi zararlıdır. Bu durum, hem çalışmalarınızın daha verimsiz geçmesine, hem de sınavlarda dikkatinizin azalmasına neden olur.
Bundan sonra artık, YGS sıralamanızla ilgilenmeden, kalan süreyi sadece LYS çalışmalarınıza konsantre olarak geçirmelisiniz. Önünüzde kalan bu süre, şu anki düzeyinizi çok daha yukarılara çekmenizde etkili ve belirliyici olduğundan, kapasitenizin tamamını kullanarak çalışma mücadelesi vermelisiniz.
Akşamları en geç, 23.30 – 24.30 civarında yatıp, sabah da en geç, 6.30–7.30 gibi kalkmalısınız. Gün içerisinde veya akşamları kendinizi yorgun hissediyorsanız 1 – 1,5 saat kadar uyuyup sonra çalışmaya başlayabilirsiniz. (günde toplam, 7 – 8 saat civarında uyumanız yeterlidir.)
Sabahları süt veya taze sıkılmış meyve suyu ile mutlaka iyi bir kahvaltı yaptıktan sonra çalışmalarınıza başlayınız (Sabah kalktığınızda kahvaltı yapamıyorsanız, 1 bardak ılık süt içip, acıktığınızda kahvaltı yapın ). Çalışırken dikkatiniz çabuk dağılıyorsa,
40 – 45 dakikada bir mola (10 – 15 dakika kadar), dikkatiniz çabuk dağılmıyorsa, 2 saatte bir mola veriniz (20 – 25 dakika kadar). Molalarda, temiz havada nefes alıp - verme egzersizi ile 10 - 15 dakikalık kısa yürüyüşler yapınız.
Bu son günlerde, asla umutsuzluğa kapılmayınız. “Bitirmem gereken çok çalışmam var ama bu gidişle bunların çoğunu yetiştiremeyeceğim” paniğine kesinlikle kapılmayınız. Hemen hemen tüm öğrencilerin bu durumda olduğunu unutmayınız! Bir gün önceden ertesi günün planını yapıp, ertesi gün de olumsuzluk düşünmeden, sadece plânladığınız işi bitirmeye konsantre olmalısınız. Plânladığınız işi bitiremediğinizde, moral bozmadan hemen ertesi günün plânını yapıp, kaldığınız yerden çalışmaya devam etmelisiniz.
Zaman zaman bir çok şeyi unuttuğunuzu, hatırlamadığınızı zannedeceksiniz. Oysa, sınav sırasında bunların hepsini hatırlayacaksınız. Bu nedenle gereksiz panik ve stres yapmayınız. Gerek sınav gününe kadar, gerek sınav gününde bir miktar heyecanın ve gerginliğin olması normaldir. Bu heyecan, sınav gününe kadar verimli çalışmanızı, sınav günü de sınava iyi bir şekilde konsantre olmanızı sağlayacaktır.
Bu günlerde, beslenmenize ve sağlığınıza daha çok dikkat etmelisiniz. Dışarıda bilmediğiniz yerlerden yiyip içmeyin. Havanın sıcak olduğu saatlerde dışarda fazla kalmayınız. Hava şartlarına uygun giyinin. İçinde alkol bulunan içeceklerden ve gazlı, asitli içeceklerden uzak durunuz. Vitamin kullanıyorsanız, yine aynı vitamini kullanmaya devam edebilirsiniz. Kullanmıyorsanız ve iyi beslenemiyorsanız, doktorunuzun önereceği bir vitamin de kullanabilirsiniz.
Sınavdan bir hafta önce; stresi önleyici etkisi olan C vitamini ağırlıklı meyveler tüketiniz ( portakal, kivi ve yeşil yapraklı sebzeler ).
Sınavın yaklaştığı şu günlerde, mikroplardan, güneşten ve cereyandan korunmalısınız (güneşte fazla kalmanız, enerjinizi ve motivasyonunuzu alır, kendinizi yorgun hissetmenize neden olur.). Ancak, bunları yaparken de kendinizi karantinaya alınmış gibi hissedip aşırı takıntı yapmayınız. “Ya hasta olursam, ya sınava giremezsem” psikolojisine de kapılmayın.
Sınavdan bir önceki günü normal günlerden biri gibi değerlendiriniz. Sabah, yine alışkın olduğunuz tarzda iyi bir kahvaltı yaptıktan sonra, gazete okuyunuz, müzik dinleyiniz. Cumartesi günü çalışma önermiyoruz, ancak, Cumartesi sabahı, kafanıza takılan belli soru tipleri veya belli bir konu olursa 3 saat kadar çalışabilirsiniz.
Sınavdan önceki gece, yatmadan önce, 1 bardak süt ile yanında muz ya da 1 kase yoğurt ile yanında çilek tüketmeniz sabah dinç kalkmanızı ve gece iyi uyumanızı sağlayacaktır. Yattıktan (1 – 1,5) saat sonra, hâlâ uyuyamadıysanız pencerenin önüne çıkıp derin derin nefes alıp, ılık bir duşun ardından, sıcak ıhlamur, melisa çayı veya adaçayı içerek tekrar yatınız.
Sınava giderken, mümkün olduğunca rahat olan penye tişört ve şort veya ince pamuklu eşofman kıyafetler giyininiz. Ayrıca, sıcaktan rahatsız olduğunuzda rahatça çıkarabileceğiniz ikili kıyafetler tercih ediniz. Kıyafet ve ayakkabınızda metalik aksesuarlar bulunmamasına özen gösteriniz. Yanınızda, metal para, metal takı, yüzük, künye, toka bulunmasın. Saçınızı toplamak için lastik tokalar veya saçınıza takmak için plastik tokalar kullanınız.
Sevgili veliler,
Bu dönemde anne ve babalara da büyük bir görev düşmektedir. Kesinlikle çocuklarınızla tartışma ortamlarına girmeyiniz. Belki de hayatlarında ilk defa kendi gelecekleri için bir yükün altına girdiler ve oldukça yoğun bir stresin altındalar. Bırakalım ve hatta destekleyelim, motive edelim ki bu stresin altından başarıyla çıksınlar.
Sizlere düşen görev, bugünlerde çok hassas bir denge politikası yürütmenizdir. Çocuğunuza, gereğinden fazla hoşgörülü ve yumuşak davranmaktan lütfen kaçınınız. Bu davranış biçimi onun, “evet gerçekten de çok kötü bir durumla karşı karşıyayım ki bana bu derecede hoşgörülü davranılıyor” diye düşünmesine neden olur. Olabildiğince normal, her zamanki davranışlarınızı sürdürmelisiniz. Çünkü, çocukların ihtiyacı olan şey, mümkün olduğunca normal bir iş yaptıklarına inanmalarıdır. Sınavı gözünüzde büyütmeyin ki onların da büyütmesine engel olabilesiniz. Aynı biçimde sınavı hiç önemsemiyormuş gibi de davranmayınız. Onun her zaman yanında olduğunuzu, onunla ilgilendiğinizi ona hissettiriniz. Onlara bu sıralarda ev içinde artı sorumluluklar, artı görevler vermekten kaçınınız. Şu günlerde onların en büyük sorumluluğu derslerine zaman ayırmalarıdır.
Ayrıca, ona moral vermeye çalışırken mümkün olduğunca “Sana güveniyoruz, sen mutlaka başarırsın, sen güçlüsün, şu puanı mutlaka alırsın” gibi tümceleri kullanmamaya çalışınız. Bu durumda öğrenci, kendisini size karşı mutlaka kanıtlamak zorunda hissedeceği için omuzlarına binen bu yük altında ezilip strese girecektir. Ancak, tabii ki bu işi başarabileceği konusunda ona cesaret verip onu yüreklendireceğiz ve kendisine güvenmesini sağlayacağız.
Çocuklarınızı çalıştıkları zaman, başarıya ulaşacaklarına inandırmalısınız. Unutmayınız ki, sınav kaygısını yenmenin tek yolu, çalışmaktır.
Bu arada, çocuğunuzun psikolojik durumu ve ruh sağlığıyla da ona hissettirmeden ilgileniniz. Bunlar; “aşırı içine kapanma, saç dökülmesi, deri dökülmesi, vücutta çıkan bir takım kızarıklıklar ve kaşıntılar, titreme, aşırıya kaçan bir takım tikler, aşırı terleme, çalışma şevkinin ve azminin tamamen yok olup kendini bırakması” gibi olumsuzluklardır. Bu durumlarla çok nadir de olsa karşılaşabiliyoruz. Şayet, bu ve benzeri sıkıntıların herhangi biriyle karşılaşırsanız, paniklemeyiniz ve hemen bir uzmana (psikiyatriste) başvurunuz.
Size ve sizin için hayatta her şeyden daha önemli olan değerli çocuğunuza, sağlıklı, başarılı ve güzel bir yaşam diliyoruz.
Nesibe Aydın Dershanesi
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
LYS'ye çok az bir zaman kala, uzmanlardan üniversite adaylarına altın öğütler.
Üniversitelere giriş sınavının birinci oturumu olan YGS’ye 23 Mart’ta girdiniz. İkinci oturum olan 15 Haziran’da gireceğiniz LYS - 1 ve LYS - 5’in uygulanmasına ise çok az bir süremiz kaldı. LYS - 1’den 1 hafta sonra da, diğer oturumlara LYS - 2, LYS - 3 ve LYS - 4 sınavlarına gireceksiniz.
Bu kalan sürede neler yapmalıyım sorusu her öğrencinin aklına gelen, fakat tam olarak da içini dolduramadığı bir sorudur. Aslında ne yapması gerektiğini bilen, doğru bir programa sahip olan her öğrenci, gireceği sınavlarda YGS’de elde ettiği başarıdan daha fazlasını elde edecektir. Çünkü Haziran’da gireceğiniz LYS’lerde, her bir soruya verilen zaman YGS’ye oranla daha fazladır ve her soru için ortalama 1,5 dk. düşmektedir. YGS’nin Yerleştirme Puanına katkısı, standart sapmalar nedeniyle maksimum %32 seviyesinde gerçekleşirken, buna bağlı olarak LYS’lerin Yerleştirme Puanına katkısı ise her yıl %68 – 70 seviyesinde seyreder. Dolayısıyla YGS’de istediği başarı sırasını yakalayamayan öğrenciler, LYS’lere daha sıkı ve yoğun bir şekilde çalışarak, açığı kapatabilecektir.
Yapmanız gereken ilk şey, motive olmaktır. YGS’de aldığınız puan ne olursa olsun, biran önce bu takıntıdan kurtulup, LYS’lere odaklanmanızdır. Öğrendiğiniz konuları tekrar etmeli, bu bilgileri pekiştirmek için de, yeterince soru çözmelisiniz.
Öncelikle konu eksiği olan öğrenciler, biran önce eksiklerini kapatmaya yönelmelidir. Unutulmamalıdır ki, LYS’ler bilgiye dayalı sınavlardır. Konulardaki detaylar kesinlikle atlanmamalıdır. Bir konu öğrenildikten sonra bir kenara bırakılmamalı, unutmamak için sürekli tekrar yapılmalı ve soru çözülmelidir. Ayrıca, yaptığınız her çalışmayı mutlaka not almalısınız. Bir deftere ya da ajandaya not düşmeniz, hem sizi motive edecek hem de neler yaptığınızın takipçisi olmanızı sağlayacaktır. Çünkü uzun süredir atladığınız ya da hiç bakmadığınız konular olabilir.
Sevgili öğrenciler, sınava kadarki süreçte ve sınav günü bir miktar heyecan ve gerginliğin olması normaldir. Bu heyecan, verimli çalışmanızı ve sınavlara konsantre olmanızı sağlar. Hiçbir başarı, heyecansız gerçekleşemez. Ancak, çok aşırı stres ve kaygı da tam tersi zararlıdır. Bu durum, hem çalışmalarınızın daha verimsiz geçmesine, hem de sınavlarda dikkatinizin azalmasına neden olur.
Bundan sonra artık, YGS sıralamanızla ilgilenmeden, kalan süreyi sadece LYS çalışmalarınıza konsantre olarak geçirmelisiniz. Önünüzde kalan bu süre, şu anki düzeyinizi çok daha yukarılara çekmenizde etkili ve belirliyici olduğundan, kapasitenizin tamamını kullanarak çalışma mücadelesi vermelisiniz.
Akşamları en geç, 23.30 – 24.30 civarında yatıp, sabah da en geç, 6.30–7.30 gibi kalkmalısınız. Gün içerisinde veya akşamları kendinizi yorgun hissediyorsanız 1 – 1,5 saat kadar uyuyup sonra çalışmaya başlayabilirsiniz. (günde toplam, 7 – 8 saat civarında uyumanız yeterlidir.)
Sabahları süt veya taze sıkılmış meyve suyu ile mutlaka iyi bir kahvaltı yaptıktan sonra çalışmalarınıza başlayınız (Sabah kalktığınızda kahvaltı yapamıyorsanız, 1 bardak ılık süt içip, acıktığınızda kahvaltı yapın ). Çalışırken dikkatiniz çabuk dağılıyorsa,
40 – 45 dakikada bir mola (10 – 15 dakika kadar), dikkatiniz çabuk dağılmıyorsa, 2 saatte bir mola veriniz (20 – 25 dakika kadar). Molalarda, temiz havada nefes alıp - verme egzersizi ile 10 - 15 dakikalık kısa yürüyüşler yapınız.
Bu son günlerde, asla umutsuzluğa kapılmayınız. “Bitirmem gereken çok çalışmam var ama bu gidişle bunların çoğunu yetiştiremeyeceğim” paniğine kesinlikle kapılmayınız. Hemen hemen tüm öğrencilerin bu durumda olduğunu unutmayınız! Bir gün önceden ertesi günün planını yapıp, ertesi gün de olumsuzluk düşünmeden, sadece plânladığınız işi bitirmeye konsantre olmalısınız. Plânladığınız işi bitiremediğinizde, moral bozmadan hemen ertesi günün plânını yapıp, kaldığınız yerden çalışmaya devam etmelisiniz.
Zaman zaman bir çok şeyi unuttuğunuzu, hatırlamadığınızı zannedeceksiniz. Oysa, sınav sırasında bunların hepsini hatırlayacaksınız. Bu nedenle gereksiz panik ve stres yapmayınız. Gerek sınav gününe kadar, gerek sınav gününde bir miktar heyecanın ve gerginliğin olması normaldir. Bu heyecan, sınav gününe kadar verimli çalışmanızı, sınav günü de sınava iyi bir şekilde konsantre olmanızı sağlayacaktır.
Bu günlerde, beslenmenize ve sağlığınıza daha çok dikkat etmelisiniz. Dışarıda bilmediğiniz yerlerden yiyip içmeyin. Havanın sıcak olduğu saatlerde dışarda fazla kalmayınız. Hava şartlarına uygun giyinin. İçinde alkol bulunan içeceklerden ve gazlı, asitli içeceklerden uzak durunuz. Vitamin kullanıyorsanız, yine aynı vitamini kullanmaya devam edebilirsiniz. Kullanmıyorsanız ve iyi beslenemiyorsanız, doktorunuzun önereceği bir vitamin de kullanabilirsiniz.
Sınavdan bir hafta önce; stresi önleyici etkisi olan C vitamini ağırlıklı meyveler tüketiniz ( portakal, kivi ve yeşil yapraklı sebzeler ).
Sınavın yaklaştığı şu günlerde, mikroplardan, güneşten ve cereyandan korunmalısınız (güneşte fazla kalmanız, enerjinizi ve motivasyonunuzu alır, kendinizi yorgun hissetmenize neden olur.). Ancak, bunları yaparken de kendinizi karantinaya alınmış gibi hissedip aşırı takıntı yapmayınız. “Ya hasta olursam, ya sınava giremezsem” psikolojisine de kapılmayın.
Sınavdan bir önceki günü normal günlerden biri gibi değerlendiriniz. Sabah, yine alışkın olduğunuz tarzda iyi bir kahvaltı yaptıktan sonra, gazete okuyunuz, müzik dinleyiniz. Cumartesi günü çalışma önermiyoruz, ancak, Cumartesi sabahı, kafanıza takılan belli soru tipleri veya belli bir konu olursa 3 saat kadar çalışabilirsiniz.
Sınavdan önceki gece, yatmadan önce, 1 bardak süt ile yanında muz ya da 1 kase yoğurt ile yanında çilek tüketmeniz sabah dinç kalkmanızı ve gece iyi uyumanızı sağlayacaktır. Yattıktan (1 – 1,5) saat sonra, hâlâ uyuyamadıysanız pencerenin önüne çıkıp derin derin nefes alıp, ılık bir duşun ardından, sıcak ıhlamur, melisa çayı veya adaçayı içerek tekrar yatınız.
Sınava giderken, mümkün olduğunca rahat olan penye tişört ve şort veya ince pamuklu eşofman kıyafetler giyininiz. Ayrıca, sıcaktan rahatsız olduğunuzda rahatça çıkarabileceğiniz ikili kıyafetler tercih ediniz. Kıyafet ve ayakkabınızda metalik aksesuarlar bulunmamasına özen gösteriniz. Yanınızda, metal para, metal takı, yüzük, künye, toka bulunmasın. Saçınızı toplamak için lastik tokalar veya saçınıza takmak için plastik tokalar kullanınız.
Sevgili veliler,
Bu dönemde anne ve babalara da büyük bir görev düşmektedir. Kesinlikle çocuklarınızla tartışma ortamlarına girmeyiniz. Belki de hayatlarında ilk defa kendi gelecekleri için bir yükün altına girdiler ve oldukça yoğun bir stresin altındalar. Bırakalım ve hatta destekleyelim, motive edelim ki bu stresin altından başarıyla çıksınlar.
Sizlere düşen görev, bugünlerde çok hassas bir denge politikası yürütmenizdir. Çocuğunuza, gereğinden fazla hoşgörülü ve yumuşak davranmaktan lütfen kaçınınız. Bu davranış biçimi onun, “evet gerçekten de çok kötü bir durumla karşı karşıyayım ki bana bu derecede hoşgörülü davranılıyor” diye düşünmesine neden olur. Olabildiğince normal, her zamanki davranışlarınızı sürdürmelisiniz. Çünkü, çocukların ihtiyacı olan şey, mümkün olduğunca normal bir iş yaptıklarına inanmalarıdır. Sınavı gözünüzde büyütmeyin ki onların da büyütmesine engel olabilesiniz. Aynı biçimde sınavı hiç önemsemiyormuş gibi de davranmayınız. Onun her zaman yanında olduğunuzu, onunla ilgilendiğinizi ona hissettiriniz. Onlara bu sıralarda ev içinde artı sorumluluklar, artı görevler vermekten kaçınınız. Şu günlerde onların en büyük sorumluluğu derslerine zaman ayırmalarıdır.
Ayrıca, ona moral vermeye çalışırken mümkün olduğunca “Sana güveniyoruz, sen mutlaka başarırsın, sen güçlüsün, şu puanı mutlaka alırsın” gibi tümceleri kullanmamaya çalışınız. Bu durumda öğrenci, kendisini size karşı mutlaka kanıtlamak zorunda hissedeceği için omuzlarına binen bu yük altında ezilip strese girecektir. Ancak, tabii ki bu işi başarabileceği konusunda ona cesaret verip onu yüreklendireceğiz ve kendisine güvenmesini sağlayacağız.
Çocuklarınızı çalıştıkları zaman, başarıya ulaşacaklarına inandırmalısınız. Unutmayınız ki, sınav kaygısını yenmenin tek yolu, çalışmaktır.
Bu arada, çocuğunuzun psikolojik durumu ve ruh sağlığıyla da ona hissettirmeden ilgileniniz. Bunlar; “aşırı içine kapanma, saç dökülmesi, deri dökülmesi, vücutta çıkan bir takım kızarıklıklar ve kaşıntılar, titreme, aşırıya kaçan bir takım tikler, aşırı terleme, çalışma şevkinin ve azminin tamamen yok olup kendini bırakması” gibi olumsuzluklardır. Bu durumlarla çok nadir de olsa karşılaşabiliyoruz. Şayet, bu ve benzeri sıkıntıların herhangi biriyle karşılaşırsanız, paniklemeyiniz ve hemen bir uzmana (psikiyatriste) başvurunuz.
Size ve sizin için hayatta her şeyden daha önemli olan değerli çocuğunuza, sağlıklı, başarılı ve güzel bir yaşam diliyoruz.
Nesibe Aydın Dershanesi
Son Güncelleme: Salı, 03 Haziran 2014 18:01
Gösterim: 2498
Lisans Yerleştirme Sınavlarına girecek öğrencilerin az da olsa kaygı yaşamalarının onların motivasyon düzeylerini olumlu yönde etkiledikleri bildirildi.
Lisans Yerleştirme Sınavlarına (LYS) girecek öğrencilerin az da olsa kaygı yaşamalarının onların motivasyon düzeylerini olumlu yönde etkiledikleri bildirildi.
Yeditepe Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürhan Can, yaptığı açıklamada, öğrencilerin sınav kaygısını nasıl yenebileceklerini, Yeditepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Binnur Okan ise sınav günü ve sınav sırasında nasıl beslenmeleri gerektiği anlattı.
Sınav performansını etkileyen en önemli konunun " sınav kaygısı" olduğunu, sınava hazırlanırken öğrencilerin az da olsakaygı yaşamalarının onların motivasyon düzeylerini olumlu yönde etkilediklerini belirten Can, "LYS'ye girecek öğrenciler, az da olsa kaygı yaşamalı" dedi.
Can, yüksek düzeydeki sınav kaygısının öğrencilerin bildiklerini de ortaya koyabilmelerine engel olacağını bildirerek, şunları kaydetti:
"Sınavlarda kaygılanan öğrenciler, yaşadıkları kaygının yoğunluğuna bağlı olarak, sınav esnasında yetersizlik, çaresizlik, endişe, telaşlanma, paniğe kapılma gibi negatif duyguların yanı sıra, aşırı ölçüde terleme, kalp çarpıntısı, cezalandırılma beklentileri, statü ve benlik saygısında azalmalar ve benzeri bir takım reaksiyonlar gösterir. Böyle bir durumda bireyin zihninde oluşan marazi düşüncelerle benliğine yönelik yetersizlik duyguları, onu dikkatini sınav soruları üzerinde toplayabilmekten alıkoyar. Bir türlü sınava konsantre olamamakta, zaman ilerledikçe kalan tüm soruları yanıtlayamayacağı endişesiyle çaresizlik duyguları içinde paniğe kapılabilir. Böyle bir durum içindeki aday, sınav esnasında beliren bu türden olumsuz tepkilerden biran önce kurtulabilmek için, bilinçsiz bir biçimde de olsa, bir an önce sınavı terk etmeye meylederken, cevabını bildiği birçok sorunun doğru yanıtını hatırlayamamakta ya da bu sorulara da yanlış cevaplar verebilir."
Sınav kaygısı ile başa çıkabilmenin bazı yöntemler uygulanabileceğini ifade eden Can, şöyle devam etti:
"Bu konuda uzmanlaşmış psikolog, psikiyatristlere başvurmaları, bu tür kaynaklardan profesyonel yardım almak kaygıyı yenmede etkilidir. Sınav kaygısı ile başa çıkabilmeniz için öncelikle sınava yeterince hazırlanmış olmak gerekir. Sınava yeterince hazırlanıldığı unutulmadan sınav öncesinde vesınav esnasında normal yaşantı sürdürülmeli. Özellikle sınava yakın günlerde sabahlara kadar çalışıp, uykusuz kalınmamalı. Günlük düzenli yürüyüşler yapılmalı. Sınava bir iki gün kala çalışmalar bırakılmalı. 'Ancak sınavda başarılı olursam değerliyim' düşüncesinden uzak durulmalı ve 'Yeterince çalıştım, başaracağım' denilmeli."
Yeditepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Binnur Okan da sınava girecek öğrencilerin her öğünde mutlaka süt, et, tahıl, sebze ve meyve tüketmesi gerektiğini belirtti.
Okan, sınav öncesi sağlıklı bir uyku ve sınav günü sağlıklı bir sindirim sistemi için bir gün öncesi tüketilen besinlere dikkat edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Lisans Yerleştirme Sınavlarına girecek öğrencilerin az da olsa kaygı yaşamalarının onların motivasyon düzeylerini olumlu yönde etkiledikleri bildirildi.
Lisans Yerleştirme Sınavlarına (LYS) girecek öğrencilerin az da olsa kaygı yaşamalarının onların motivasyon düzeylerini olumlu yönde etkiledikleri bildirildi.
Yeditepe Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürhan Can, yaptığı açıklamada, öğrencilerin sınav kaygısını nasıl yenebileceklerini, Yeditepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Binnur Okan ise sınav günü ve sınav sırasında nasıl beslenmeleri gerektiği anlattı.
Sınav performansını etkileyen en önemli konunun " sınav kaygısı" olduğunu, sınava hazırlanırken öğrencilerin az da olsakaygı yaşamalarının onların motivasyon düzeylerini olumlu yönde etkilediklerini belirten Can, "LYS'ye girecek öğrenciler, az da olsa kaygı yaşamalı" dedi.
Can, yüksek düzeydeki sınav kaygısının öğrencilerin bildiklerini de ortaya koyabilmelerine engel olacağını bildirerek, şunları kaydetti:
"Sınavlarda kaygılanan öğrenciler, yaşadıkları kaygının yoğunluğuna bağlı olarak, sınav esnasında yetersizlik, çaresizlik, endişe, telaşlanma, paniğe kapılma gibi negatif duyguların yanı sıra, aşırı ölçüde terleme, kalp çarpıntısı, cezalandırılma beklentileri, statü ve benlik saygısında azalmalar ve benzeri bir takım reaksiyonlar gösterir. Böyle bir durumda bireyin zihninde oluşan marazi düşüncelerle benliğine yönelik yetersizlik duyguları, onu dikkatini sınav soruları üzerinde toplayabilmekten alıkoyar. Bir türlü sınava konsantre olamamakta, zaman ilerledikçe kalan tüm soruları yanıtlayamayacağı endişesiyle çaresizlik duyguları içinde paniğe kapılabilir. Böyle bir durum içindeki aday, sınav esnasında beliren bu türden olumsuz tepkilerden biran önce kurtulabilmek için, bilinçsiz bir biçimde de olsa, bir an önce sınavı terk etmeye meylederken, cevabını bildiği birçok sorunun doğru yanıtını hatırlayamamakta ya da bu sorulara da yanlış cevaplar verebilir."
Sınav kaygısı ile başa çıkabilmenin bazı yöntemler uygulanabileceğini ifade eden Can, şöyle devam etti:
"Bu konuda uzmanlaşmış psikolog, psikiyatristlere başvurmaları, bu tür kaynaklardan profesyonel yardım almak kaygıyı yenmede etkilidir. Sınav kaygısı ile başa çıkabilmeniz için öncelikle sınava yeterince hazırlanmış olmak gerekir. Sınava yeterince hazırlanıldığı unutulmadan sınav öncesinde vesınav esnasında normal yaşantı sürdürülmeli. Özellikle sınava yakın günlerde sabahlara kadar çalışıp, uykusuz kalınmamalı. Günlük düzenli yürüyüşler yapılmalı. Sınava bir iki gün kala çalışmalar bırakılmalı. 'Ancak sınavda başarılı olursam değerliyim' düşüncesinden uzak durulmalı ve 'Yeterince çalıştım, başaracağım' denilmeli."
Yeditepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Binnur Okan da sınava girecek öğrencilerin her öğünde mutlaka süt, et, tahıl, sebze ve meyve tüketmesi gerektiğini belirtti.
Okan, sınav öncesi sağlıklı bir uyku ve sınav günü sağlıklı bir sindirim sistemi için bir gün öncesi tüketilen besinlere dikkat edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Haziran 2014 11:14
Gösterim: 2084
MEB Üniversitelere giriş sınavı ile ilgili köklü hazırlıklar yapıyor. İlköğretimden ortaöğretime geçişi ortaokul kademesinde yapılan TEOG sınavlarına bağlayan Bakanlık, ortaöğretimden yükseköğretime geçişi de lise kademesinde yapacağı sınavlara bağlayacak. Bu nedenle MEB, şimdiden ÖSYM yerine kendi Ölçme Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Müdürlüğü’nü kurdu.
Hükümet, son dönemde ardı ardına attığı adımlarla halen liselere geçiş sınavı hariç Türkiye’deki tüm merkezi sınavları yapan ÖSYM’yi devre dışı bırakmaya hazırlanıyor. Her yıl yaklaşık 1.5 milyon öğrencinin katıldığı üniversiteye giriş sınavlarının hazırlanmasından, kitapçıkların dağıtımına, puanların hesaplanmasından yerleştirmeye kadar tüm sorumluluğu ÖSYM’ye ait olan LYS ve YGS’nin tamamen kaldırılması için çalışma yürütülüyor. MEB’in üzerinde çalıştığı yeni sisteme göre, üniversiteye girişte, tıpkı liselere geçişte olduğu gibi ortak merkezi sınavlar yapılması öngörülüyor. 2016-2017 eğitim-öğretim yılında uygulanması planlanan yeni sınav sistemi, öğrencilerin 4 yıllık lise eğitimleri boyunca aldığı bütün merkezi sınav sonuçları ile üniversiteye başvurmasını hedefliyor.
MEB, liselere ve üniversitelere geçiş sınavlarının tüm ayaklarını kendi bünyesine bağladı. Bu süreçte ihtiyaç duyduğu altyapı örgütlenmesini ise, dershanelerin kapatılmasını öngören torba yasa ile kurdu. Bakanlık bünyesinde Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü oluşturuldu. Bu Genel Müdürlük, ÖSYM’nin düzenlediği sınavlardaki tüm görevleri üstlenecek. Bundan sonra bakanlıklara ÖSYM tarafından yapılan tek bir KPSS sınavı ile personel atanması sistemine de son verilecek. Merkezi olarak düzenlenen tek bir sınav yerine tüm bakanlık ve kurumlara kendi ihtiyaçlarına göre alacakları memurlar için sınav düzenleme yetkisi verilecek.
Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde 8 Daire Başkanlığı kuruluyor. Bu Daire Başkanlıkları; “Araştırma ve Geliştirme”, “Baskı ve Sevk Hizmetleri”, “İdari ve Mali İşler”, “Ölçme Değerlendirme ve Yerleştirme Hizmetleri”, “Sınav Güvenliği ve Sınav Yönetimi”, “Sınav Yönetimi, Moral Motivasyon ve Rehberlik”, “Soru Oluşturma ve Geliştirme”, “Veri Analizi, İzleme ve Değerlendirme” olarak isimlendirilecek. Yasaya göre, MEB bünyesinde kurulacak bu Genel Müdürlük “Sınav, ölçme değerlendirme, yerleştirme ve diğer hizmet bedellerini belirleme, tahsil etme ve döner sermaye hesabını tutma” görevi de var. Böylece MEB, “sınav ücreti, tercih formu ve yerleştirme ücretleri” gibi çok sayıda kalem üzerinden büyük bir gelir elde edecek.
Bu düzenlemelerle ÖSYM’nin ve dolayısıyla YÖK’ün üniversitelere girişte pek etkisi ve yetkisi kalmayacak. Bu konuda bütün yetki MEB’nda toplanacak. TEOG gibi belki de ortaöğretimden yükseköğretime geçişi sınavı da OYÜG adını alacak. Görünen o ki, üniversitelere geçiş sınavlarında 40 yıl öncesine dönülecek. Bazı üniversiteler MEB’nın verileri dışında kendileri de özel sınavlar yapacaklar. Sınavlarla ilgili dedikodular bitmeyecek ve belki de artacak. Eğitim iş kolundaki yetkili sendikaların adı da bu dedikodular içinde geniş yer alacak. KPSS de kaldırılıp her bakanlık kendi sınavı ile personel alacağına göre ÖSYM de tarihe karışacak.
Dr. Sakin ÖNER
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
MEB Üniversitelere giriş sınavı ile ilgili köklü hazırlıklar yapıyor. İlköğretimden ortaöğretime geçişi ortaokul kademesinde yapılan TEOG sınavlarına bağlayan Bakanlık, ortaöğretimden yükseköğretime geçişi de lise kademesinde yapacağı sınavlara bağlayacak. Bu nedenle MEB, şimdiden ÖSYM yerine kendi Ölçme Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Müdürlüğü’nü kurdu.
Hükümet, son dönemde ardı ardına attığı adımlarla halen liselere geçiş sınavı hariç Türkiye’deki tüm merkezi sınavları yapan ÖSYM’yi devre dışı bırakmaya hazırlanıyor. Her yıl yaklaşık 1.5 milyon öğrencinin katıldığı üniversiteye giriş sınavlarının hazırlanmasından, kitapçıkların dağıtımına, puanların hesaplanmasından yerleştirmeye kadar tüm sorumluluğu ÖSYM’ye ait olan LYS ve YGS’nin tamamen kaldırılması için çalışma yürütülüyor. MEB’in üzerinde çalıştığı yeni sisteme göre, üniversiteye girişte, tıpkı liselere geçişte olduğu gibi ortak merkezi sınavlar yapılması öngörülüyor. 2016-2017 eğitim-öğretim yılında uygulanması planlanan yeni sınav sistemi, öğrencilerin 4 yıllık lise eğitimleri boyunca aldığı bütün merkezi sınav sonuçları ile üniversiteye başvurmasını hedefliyor.
MEB, liselere ve üniversitelere geçiş sınavlarının tüm ayaklarını kendi bünyesine bağladı. Bu süreçte ihtiyaç duyduğu altyapı örgütlenmesini ise, dershanelerin kapatılmasını öngören torba yasa ile kurdu. Bakanlık bünyesinde Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü oluşturuldu. Bu Genel Müdürlük, ÖSYM’nin düzenlediği sınavlardaki tüm görevleri üstlenecek. Bundan sonra bakanlıklara ÖSYM tarafından yapılan tek bir KPSS sınavı ile personel atanması sistemine de son verilecek. Merkezi olarak düzenlenen tek bir sınav yerine tüm bakanlık ve kurumlara kendi ihtiyaçlarına göre alacakları memurlar için sınav düzenleme yetkisi verilecek.
Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde 8 Daire Başkanlığı kuruluyor. Bu Daire Başkanlıkları; “Araştırma ve Geliştirme”, “Baskı ve Sevk Hizmetleri”, “İdari ve Mali İşler”, “Ölçme Değerlendirme ve Yerleştirme Hizmetleri”, “Sınav Güvenliği ve Sınav Yönetimi”, “Sınav Yönetimi, Moral Motivasyon ve Rehberlik”, “Soru Oluşturma ve Geliştirme”, “Veri Analizi, İzleme ve Değerlendirme” olarak isimlendirilecek. Yasaya göre, MEB bünyesinde kurulacak bu Genel Müdürlük “Sınav, ölçme değerlendirme, yerleştirme ve diğer hizmet bedellerini belirleme, tahsil etme ve döner sermaye hesabını tutma” görevi de var. Böylece MEB, “sınav ücreti, tercih formu ve yerleştirme ücretleri” gibi çok sayıda kalem üzerinden büyük bir gelir elde edecek.
Bu düzenlemelerle ÖSYM’nin ve dolayısıyla YÖK’ün üniversitelere girişte pek etkisi ve yetkisi kalmayacak. Bu konuda bütün yetki MEB’nda toplanacak. TEOG gibi belki de ortaöğretimden yükseköğretime geçişi sınavı da OYÜG adını alacak. Görünen o ki, üniversitelere geçiş sınavlarında 40 yıl öncesine dönülecek. Bazı üniversiteler MEB’nın verileri dışında kendileri de özel sınavlar yapacaklar. Sınavlarla ilgili dedikodular bitmeyecek ve belki de artacak. Eğitim iş kolundaki yetkili sendikaların adı da bu dedikodular içinde geniş yer alacak. KPSS de kaldırılıp her bakanlık kendi sınavı ile personel alacağına göre ÖSYM de tarihe karışacak.
Dr. Sakin ÖNER
Son Güncelleme: Pazartesi, 02 Haziran 2014 11:26
Gösterim: 2424

