Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Milli Eğitim Şurası'ndan alınan tavsiye kararı kapsamında Türkiye genelindeki 500'den fazla özel okulunOsmanlıca'yı müfredatına alacağı belirtildi.

Milli Eğitim Şûrası'ndan alınan tavsiye kararı kapsamında Türkiye genelindeki 500'den fazla özel okulun Osmanlıca'yı müfredatına alacağı belirtildi. Bu okullarda 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılında Osmanlıca seçmeli ders olarak okutulmaya başlanacak. SABAH'a konuşan Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) Genel Başkanı Ahmet Akça, önümüzdeki yıl derneğe üye tüm okullarda Osmanlıca derslerinin başlatılacağını açıkladı. Akça "Türkiye genelinde 500'den fazla üye okulumuz Osmanlıca'yı kendi kurumlarında seçmeli olarak okutacaklar. Okullar, kendi müfredat programını hazırlayarak Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'na ileteceğiz. Buradan onaylarını aldıktan sonra da dil olarak okutacağız. Benzer bir çalışmayı karakter eğitimi ve değerler konusunda da yapmıştık" dedi. Şûra sonrasında ÖZDER'e üye okullarla bir araya gelerek geniş kapsamlı bir toplantı yaptıklarını anlatan Akça, tüm öğrencilerin Osmanlıca öğrenmeleri için özendirici çalışmalar yapacaklarını açıkladı. Eğitmen ihtiyaçlarını Milli Eğitim Bakanlığı kadrosundan karşılayacaklarını söyleyen Akça "ÖZDER olarak, önümüzdeki yıldan itibaren Osmanlıca Türkçesinin öğrenilmesini teşvik edeceğiz. İnanıyoruz ki bu dilin öğrenilmesi ile birlikte son dönemde gençlerimizde görülen kavram kısırlığı son bulacak, belleğimize yeni yeni kavramlar girecek. Bu kavram zenginliği ufkumuzun ve hayal dünyamızın da zenginliğini getirecektir. 500 okul, Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi prosedürünü beklemeden Osmanlıca'nın seçmeli ders olarak kendi müfredatlarına alacak" diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Şurası'ndan alınan tavsiye kararı kapsamında Türkiye genelindeki 500'den fazla özel okulunOsmanlıca'yı müfredatına alacağı belirtildi.

Milli Eğitim Şûrası'ndan alınan tavsiye kararı kapsamında Türkiye genelindeki 500'den fazla özel okulun Osmanlıca'yı müfredatına alacağı belirtildi. Bu okullarda 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılında Osmanlıca seçmeli ders olarak okutulmaya başlanacak. SABAH'a konuşan Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) Genel Başkanı Ahmet Akça, önümüzdeki yıl derneğe üye tüm okullarda Osmanlıca derslerinin başlatılacağını açıkladı. Akça "Türkiye genelinde 500'den fazla üye okulumuz Osmanlıca'yı kendi kurumlarında seçmeli olarak okutacaklar. Okullar, kendi müfredat programını hazırlayarak Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'na ileteceğiz. Buradan onaylarını aldıktan sonra da dil olarak okutacağız. Benzer bir çalışmayı karakter eğitimi ve değerler konusunda da yapmıştık" dedi. Şûra sonrasında ÖZDER'e üye okullarla bir araya gelerek geniş kapsamlı bir toplantı yaptıklarını anlatan Akça, tüm öğrencilerin Osmanlıca öğrenmeleri için özendirici çalışmalar yapacaklarını açıkladı. Eğitmen ihtiyaçlarını Milli Eğitim Bakanlığı kadrosundan karşılayacaklarını söyleyen Akça "ÖZDER olarak, önümüzdeki yıldan itibaren Osmanlıca Türkçesinin öğrenilmesini teşvik edeceğiz. İnanıyoruz ki bu dilin öğrenilmesi ile birlikte son dönemde gençlerimizde görülen kavram kısırlığı son bulacak, belleğimize yeni yeni kavramlar girecek. Bu kavram zenginliği ufkumuzun ve hayal dünyamızın da zenginliğini getirecektir. 500 okul, Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi prosedürünü beklemeden Osmanlıca'nın seçmeli ders olarak kendi müfredatlarına alacak" diye konuştu.
Son Güncelleme: Çarşamba, 17 Aralık 2014 09:34
Gösterim: 1482
Dilbilim Derneği, 19. Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıca’nın zorunlu ders olarak okutulması kararına tepki gösterdi
Dilbilim Derneği, 19. Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıca’nın zorunlu ders olarak okutulması yönünde alınan kararı eleştirdi. Dernek tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin zorunlu bir ders olarak liselerde okutulmasına ilişkin ileri sürülen savların sağlam temellere oturmadığı, yazı sistemini değiştiren birçok toplumda görüldüğü gibi, metinlerin uzmanlar tarafından Latin harflerine aktarılmasına devam edilmesi, Osmanlıca metinlerin toplumun tüm bireyleri tarafından erişilebilirliğini sağlayacağı, ancak siyasi iktidarın hedefinin bu olmadığı, iktidarın hedefinin Cumhuriyet’in aydınlanmacı kazanımlarına yönelik bir saldırı olduğu, Harf Devrimine ve Dil Devrimine karşı zemin hazırlanmak istendiğinin görüldüğü ifade edildi. Açıklamada şu ifadeler yer aldı;
Geçen yıl, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğer tüm liselerde de seçmeli olarak okutulmasına yönelik alınan karardan bir yıl sonra, 19. Milli Eğitim Şurasında bu kez, söz konusu dersin zorunlu ders olarak, Sosyal Bilimler Liselerinin yanı sıra Anadolu İmam Hatip Liselerinde de öğretim programlarına alınması önerisi getirilmiştir. Şura sonunda yapılan açıklamalardan, ileriki dönemlerde bu dersin tüm liselerde zorunlu ders olarak okutulmasından yana bir tavır olduğu da anlaşılmaktadır. Dil konusunda çalışan akademisyenler olarak, tümüyle bilimsel kaygılarla, söz konusu gelişmelerden endişe duymaktayız.
Tarihsel olarak “Lisân-ı Osmânî” ya da “Lisân-ı Türkî” olarak da adlandırılan, özellikle XVI. yüzyıldan sonra edebiyatta, tarih yazıcılığında, dini konularda ve resmi yazışmalarda kullanılan Osmanlıca, Türkçe, Arapça ve Farsçanın dilbilgisel özelliklerini içeren karma bir dildi. Oysa aynı süreçte halk, Karacaoğlan gibi halk ozanlarının şiirlerinde de görülebileceği gibi, bugünkü dilimize çok yakın olan bir Türkçe kullanmaktaydı ve bu durum, Türkçede ikideğişkeli (diglosik) bir görünümün ortaya çıkmasına neden olmuştu. Dil Devrimiyle birlikte toplumdaki bu ikideğişkeli durum sona erdirildi ve halkın kullandığı değişke, yani Türkçe, hem yazı hem konuşma dilinde egemen konuma ulaştı. Bugün, “Osmanlıca” olarak adlandırılan dille kastedilen, yalnızca “Türkçenin Arap harfleriyle yazılışı” değil, Türkçenin belli bir dönemdeki bir değişkesini ifade etmektedir. Bu açıdan da Arap harflerini bilmek, Osmanlıca metinleri okuyabilmek anlamına gelmemektedir.
“Dedesinin mezar taşını okuyamayan bir nesil yetiştirdik” savına dayanarak, Arap yazı sisteminin öğretilmesiyle Osmanlıca yazılmış metinlerin anlaşılıp çözümlenmesi mümkün değildir. Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlik alanlarına ilişkin çizelgesinde, İlahiyat Fakültesi, İlahiyat Bilimleri Fakültesi, Uluslararası İslam ve Din Bilimleri Fakültesi, Dini İlimler Fakültesi, İslami İlimler Fakültesi mezunlarının bu dersi verebileceği öngörülmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki Milli Eğitim Bakanlığı tarafından "Osmanlı Türkçesi" adlı ders, Arap harflerinin öğretilmesi sığlığında ele alınmaktadır. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi, Osmanlıca üç dilin özelliklerini içeren karma bir dildir. Bundan dolayı da Arap harflerini bilmek metinlerin okunabileceği anlamına gelmemektedir. Bu konuda Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde uzman yetiştirilmektedir.
Osmanlı arşivlerinin bulunduğu Sultanahmet'teki 400 yıllık tarihi binanın otele çevrilmesi sonucu Osmanlı dönemi arşivlerinin dere yatağında bulunan Kağıthane'deki rutubetli binada çürümeye terk edildiği gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımız bu dönemde, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin zorunlu bir ders olarak liselerde okutulmasına ilişkin ileri sürülen savlar sağlam temellere oturmamaktadır. Yazı sistemini değiştiren birçok toplumda görüldüğü gibi, metinlerin uzmanlar tarafından Latin harflerine aktarılmasına devam edilmesi, Osmanlıca metinlerin toplumun tüm bireyleri tarafından erişilebilirliğini sağlayacaktır. Ancak siyasi iktidarın hedefinin bu olmadığı, iktidarın hedefinin Cumhuriyet’in aydınlanmacı kazanımlarına yönelik bir saldırı olduğu, Harf Devrimine ve Dil Devrimine karşı zemin hazırlanmak istendiği görülmektedir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Dilbilim Derneği, 19. Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıca’nın zorunlu ders olarak okutulması kararına tepki gösterdi
Dilbilim Derneği, 19. Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıca’nın zorunlu ders olarak okutulması yönünde alınan kararı eleştirdi. Dernek tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin zorunlu bir ders olarak liselerde okutulmasına ilişkin ileri sürülen savların sağlam temellere oturmadığı, yazı sistemini değiştiren birçok toplumda görüldüğü gibi, metinlerin uzmanlar tarafından Latin harflerine aktarılmasına devam edilmesi, Osmanlıca metinlerin toplumun tüm bireyleri tarafından erişilebilirliğini sağlayacağı, ancak siyasi iktidarın hedefinin bu olmadığı, iktidarın hedefinin Cumhuriyet’in aydınlanmacı kazanımlarına yönelik bir saldırı olduğu, Harf Devrimine ve Dil Devrimine karşı zemin hazırlanmak istendiğinin görüldüğü ifade edildi. Açıklamada şu ifadeler yer aldı;
Geçen yıl, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğer tüm liselerde de seçmeli olarak okutulmasına yönelik alınan karardan bir yıl sonra, 19. Milli Eğitim Şurasında bu kez, söz konusu dersin zorunlu ders olarak, Sosyal Bilimler Liselerinin yanı sıra Anadolu İmam Hatip Liselerinde de öğretim programlarına alınması önerisi getirilmiştir. Şura sonunda yapılan açıklamalardan, ileriki dönemlerde bu dersin tüm liselerde zorunlu ders olarak okutulmasından yana bir tavır olduğu da anlaşılmaktadır. Dil konusunda çalışan akademisyenler olarak, tümüyle bilimsel kaygılarla, söz konusu gelişmelerden endişe duymaktayız.
Tarihsel olarak “Lisân-ı Osmânî” ya da “Lisân-ı Türkî” olarak da adlandırılan, özellikle XVI. yüzyıldan sonra edebiyatta, tarih yazıcılığında, dini konularda ve resmi yazışmalarda kullanılan Osmanlıca, Türkçe, Arapça ve Farsçanın dilbilgisel özelliklerini içeren karma bir dildi. Oysa aynı süreçte halk, Karacaoğlan gibi halk ozanlarının şiirlerinde de görülebileceği gibi, bugünkü dilimize çok yakın olan bir Türkçe kullanmaktaydı ve bu durum, Türkçede ikideğişkeli (diglosik) bir görünümün ortaya çıkmasına neden olmuştu. Dil Devrimiyle birlikte toplumdaki bu ikideğişkeli durum sona erdirildi ve halkın kullandığı değişke, yani Türkçe, hem yazı hem konuşma dilinde egemen konuma ulaştı. Bugün, “Osmanlıca” olarak adlandırılan dille kastedilen, yalnızca “Türkçenin Arap harfleriyle yazılışı” değil, Türkçenin belli bir dönemdeki bir değişkesini ifade etmektedir. Bu açıdan da Arap harflerini bilmek, Osmanlıca metinleri okuyabilmek anlamına gelmemektedir.
“Dedesinin mezar taşını okuyamayan bir nesil yetiştirdik” savına dayanarak, Arap yazı sisteminin öğretilmesiyle Osmanlıca yazılmış metinlerin anlaşılıp çözümlenmesi mümkün değildir. Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlik alanlarına ilişkin çizelgesinde, İlahiyat Fakültesi, İlahiyat Bilimleri Fakültesi, Uluslararası İslam ve Din Bilimleri Fakültesi, Dini İlimler Fakültesi, İslami İlimler Fakültesi mezunlarının bu dersi verebileceği öngörülmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki Milli Eğitim Bakanlığı tarafından "Osmanlı Türkçesi" adlı ders, Arap harflerinin öğretilmesi sığlığında ele alınmaktadır. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi, Osmanlıca üç dilin özelliklerini içeren karma bir dildir. Bundan dolayı da Arap harflerini bilmek metinlerin okunabileceği anlamına gelmemektedir. Bu konuda Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde uzman yetiştirilmektedir.
Osmanlı arşivlerinin bulunduğu Sultanahmet'teki 400 yıllık tarihi binanın otele çevrilmesi sonucu Osmanlı dönemi arşivlerinin dere yatağında bulunan Kağıthane'deki rutubetli binada çürümeye terk edildiği gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımız bu dönemde, "Osmanlı Türkçesi" adlı dersin zorunlu bir ders olarak liselerde okutulmasına ilişkin ileri sürülen savlar sağlam temellere oturmamaktadır. Yazı sistemini değiştiren birçok toplumda görüldüğü gibi, metinlerin uzmanlar tarafından Latin harflerine aktarılmasına devam edilmesi, Osmanlıca metinlerin toplumun tüm bireyleri tarafından erişilebilirliğini sağlayacaktır. Ancak siyasi iktidarın hedefinin bu olmadığı, iktidarın hedefinin Cumhuriyet’in aydınlanmacı kazanımlarına yönelik bir saldırı olduğu, Harf Devrimine ve Dil Devrimine karşı zemin hazırlanmak istendiği görülmektedir.
Son Güncelleme: Salı, 16 Aralık 2014 18:14
Gösterim: 1310
Dünyanın en iyi 50 öğretmeninden biri seçilen Livaneli'ye başarı belgesi
Samsun Valisi İbrahim Şahin, Varkey Gems Vakfı Küresel Öğretmen Ödülü Komitesi’nin seçtiği "dünyada en iyi 50 öğretmen" arasında yer alan Çarşamba ilçesi Kumköy İlkokulu öğretmeni Dilek Livaneli'yi başarı belgesiyle ödüllendirdi.
Vali Şahin, Livaneli'ye başarı belgesini, Samsun Olgunlaşma Enstitüsü çok amaçlı salonunda 4 ilçeden 250 okul müdürünün katıldığı toplantıda verdi.
Livaneli'nin Samsun'un Çarşamba ilçesi Kumköy İlkokulunda yaptığı projelerini anlatan sunumla başlayan program, ödül töreniyle devam etti. Livaneli'yi tebrik eden Şahin, başarı belgesi verdiği Livaneli'ye başarı diledi.
Şahin, eğitim konusunda çok çalışılması gerektiğini belirterek, eğitim konusunda mutlak suretle seferberlik ruhuyla hareket edilmesi gerektiğini anlattı.
Livaneli ise bir köy okulu öğretmenliğinden küresel öğretmenliğe giden yolda kendisini destekleyen ve yalnız bırakmayan amirlerine, meslektaşlarına, velilerine ve öğrencilerine teşekkür etti.
Program sonunda gazetecilere açıklamalarda bulunan Livaneli, dünyanın en iyi 50 öğretmeni arasına giren ilk Türk öğretmen olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Başarının tesadüf olmadığını, bunun için çok çalıştığını, mesleğini severek yaptığını aktaran Livaneli, "12 yıllık öğretmenim, yılların vermiş olduğu deneyimle mesleğime olan özverim ve öğrencilerime sevgimle harmanlanan bir ödül aslında bu benim için. Günün birinde fark edilebileceğimi düşünüyordum" diye konuştu.
Bir gazetecinin, "başarısını neye borçlu olduğu" yönündeki sorusuna Livaneli, "Dünya çapındaki başarı imkansız değil. Hiçbir öğretmen için imkansız değil. Çünkü hangi meslekte olursa olsun işinizi sevdiğiniz zaman daha üretken, daha yaratıcı oluyorsunuz, daha farklı projeler geliştirmeye başlıyorsunuz ve sonrasında ödül kendiliğinden geliyor zaten" yanıtını verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Dünyanın en iyi 50 öğretmeninden biri seçilen Livaneli'ye başarı belgesi
Samsun Valisi İbrahim Şahin, Varkey Gems Vakfı Küresel Öğretmen Ödülü Komitesi’nin seçtiği "dünyada en iyi 50 öğretmen" arasında yer alan Çarşamba ilçesi Kumköy İlkokulu öğretmeni Dilek Livaneli'yi başarı belgesiyle ödüllendirdi.
Vali Şahin, Livaneli'ye başarı belgesini, Samsun Olgunlaşma Enstitüsü çok amaçlı salonunda 4 ilçeden 250 okul müdürünün katıldığı toplantıda verdi.
Livaneli'nin Samsun'un Çarşamba ilçesi Kumköy İlkokulunda yaptığı projelerini anlatan sunumla başlayan program, ödül töreniyle devam etti. Livaneli'yi tebrik eden Şahin, başarı belgesi verdiği Livaneli'ye başarı diledi.
Şahin, eğitim konusunda çok çalışılması gerektiğini belirterek, eğitim konusunda mutlak suretle seferberlik ruhuyla hareket edilmesi gerektiğini anlattı.
Livaneli ise bir köy okulu öğretmenliğinden küresel öğretmenliğe giden yolda kendisini destekleyen ve yalnız bırakmayan amirlerine, meslektaşlarına, velilerine ve öğrencilerine teşekkür etti.
Program sonunda gazetecilere açıklamalarda bulunan Livaneli, dünyanın en iyi 50 öğretmeni arasına giren ilk Türk öğretmen olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Başarının tesadüf olmadığını, bunun için çok çalıştığını, mesleğini severek yaptığını aktaran Livaneli, "12 yıllık öğretmenim, yılların vermiş olduğu deneyimle mesleğime olan özverim ve öğrencilerime sevgimle harmanlanan bir ödül aslında bu benim için. Günün birinde fark edilebileceğimi düşünüyordum" diye konuştu.
Bir gazetecinin, "başarısını neye borçlu olduğu" yönündeki sorusuna Livaneli, "Dünya çapındaki başarı imkansız değil. Hiçbir öğretmen için imkansız değil. Çünkü hangi meslekte olursa olsun işinizi sevdiğiniz zaman daha üretken, daha yaratıcı oluyorsunuz, daha farklı projeler geliştirmeye başlıyorsunuz ve sonrasında ödül kendiliğinden geliyor zaten" yanıtını verdi.
Son Güncelleme: Salı, 16 Aralık 2014 15:55
Gösterim: 972
Bakan Işık, tablet bilgisayarın önemli olduğunu belirterek, "Ama bu ya sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak. Eğer bunu sadece bir oyun aracı olarak görürseniz, buna takılır da derslerinizi ihmal ederseniz, derslerinizi yapmazsanız, işte o zaman bu alet sizin geleceğinizi çalabilir.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nce 27 bin 109 ilköğretim 6. sınıf öğrencisine tablet bilgisayar dağıtılması dolayısıyla Uluslararası Fuar Merkezi'nde düzenlenen törende konuşan Işık, geleceğe yapılacak yatırımların en güzelinin insana, insana yapılan yatırımın en değerlisinin de eğitime yatırım olduğunu söyledi.
Çocukların ve gençlerin eğitiminin Türkiye'nin geleceğini garanti altına alacağını belirten Işık, AK Parti hükümetleri döneminde en büyük yatırımı eğitime yaptıklarını ifade etti.
On üç yıldır Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden en büyük payın eğitime ayrıldığını dile getiren Işık, 13 yıldır verilen mücadelenin sonucunda hem Türkiye'de hem de Kocaeli'nde eğitimde çok önemli mesafeler aldıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Türkiye modern mektep anlayışına 1862'de geçti. 1862'den 2002 yılına kadar Türkiye'de yaklaşık 300 bin derslik vardı. Şu anda bu 300 bin dersliğe 12 yılda 225 bin derslik daha ilave edildi. 50-60 kişilik sınıflar artık Türkiye'de tarih oldu. Kocaeli'nde 140 yılda yapılan toplam derslik sayısı 6 bin 500'dü, şu anda bitirilen, yavrularımızın içinde okuduğu 12 yılda yapılan derslik sayısı 6 bin 500'dür. 140 yılda yapılan derslik kadar 12 yılda derslik yaptık. Şu anda inşaatı devam eden derslikler bittiğinde inşallah bu sene 7 bin 500'ü geçecek. Her şey siz sevgili yavrularımız için, her şey sizin daha iyi eğitim almanız için."
Boşaltılan İzmit Cezaevi'nin yıkılacağını ve o alana, ilçe merkezinde bulunan Kız Meslek, İzmit ve Gazi Lisesi'ni taşıyacaklarını belirten Işık, böylece hem şehir içini rahatlatacaklarını, hem de gençlere çok daha çağdaş, modern okullarda eğitim alma imkanını sağlamış olacaklarını ifade etti.
Bakan Işık, 140 yıllık tarihin sonunda 400 bin öğretmene yaklaşık 450 bin öğretmen ilave edildiğini, şu anda Cumhuriyet tarihinin öğretmen açısından en iyi döneminin yaşandığını dile getirerek, 850 bin öğretmenin eğitim kadrosunda gençleri geleceğe hazırladığını söyledi.
"Öğrencilere 10 milyon 600 bin tablet dağıtılacak"
Artık öğretmensizlikten okuyamayan öğrencinin neredeyse kalmadığını, birleştirilmiş sınıfları her geçen gün azalttıklarını ve yakında tamamen ortadan kaldıracaklarını açıklayan Işık, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunları yaparken gençlerimizi çağın gereklerine uygun yetiştirmeye dikkat ediyoruz. Artık dijital çağdayız, artık bilgi çağındayız. Gençlerimiz bilgi çağının gereklerine uygun yetişmeli. Bunun için de hükümet olarak Fatih Projesi'ni başlattık. 'Okullarımız kesinlikle etkileşimli tahtalarla donatılacak' dedik. Her okulumuz internetle dünyaya bağlanacak. Her öğrencimizin elinde de bir tablet bilgisayar olacak. Bunu başlattık. Fatih Projemiz devam ediyor. Önümüzdeki dönemde de 10 milyon 600 bin tableti yavrularımıza dağıtacağız. Bir taraftan sizleri geleceğe hazırlarken diğer taraftan ülkemizi bilişim teknolojilerinde de dünyanın en iyi ülkeleri arasında yer alması için bu projeyi hayata geçiriyoruz."
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu'nun, Fatih Projesi'ni Türkiye'de ilk başlatan belediye başkanı olduğunu anımsatan Işık, katkılarından dolayı kendisine teşekkür etti.
"Tablet sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak"
Öğrencilere seslenen Bakan Işık, tablet bilgisayarın önemli olduğunu belirterek, "Ama bu ya sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak. Eğer bunu sadece bir oyun aracı olarak görürseniz, buna takılır da derslerinizi ihmal ederseniz, derslerinizi yapmazsanız, işte o zaman bu alet sizin geleceğinizi çalabilir. Ama bu aletle geleceğe de hazırlanabilirsiniz. Derslerinizi tablet üzerinden yapabilirsiniz. Bütün bilgiye ulaşabilirsiniz. Hatta bunu kullanarak, programlar yazabilirsiniz. Geleceğin bilişimleri olabilirsiniz" ifadesini kullandı.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, Türkiye'de bilişim alanında 100 bin kişilik istihdam açığı olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bilişim alanında 100 bin gencimize ihtiyacımız var. Sizlere tavsiyemiz, bilgiyle dost olun, bilgisayarın esiri olmayın. Bu tabletleri mutlaka eğitim için, geleceğiniz için, çok az miktarını da oyun için kullanın ama sakın bunların esiri olmayın. Teknolojiyle dost olacağız, teknolojinin esiri olmayacağız. Cep telefonunu kullanacağız ama cep telefonunda oyun oynarken derslerimizden taviz vermeyeceğiz. Kocaeli'nde Bilişim Vadisi'ni kuruyoruz. Gençler, orada çalışacak nitelikli mühendislere, nitelikli bilişimcilere ihtiyacımız var. Şimdiden hazırlanın, işiniz hazır. Eğer siz hazır olursanız, işiniz şimdiden hazır."
"Dünyada en büyük güç bilgi gücüdür"
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu da artık dünyanın küçüldüğünü, küçük bir köy haline geldiğini ifade ederek, "Dünyada en büyük güç bilgi gücüdür. Bu bilgiyi artık parmağımızın ucunda bulabiliyoruz. Bir tuşa bastığımız zaman her türlü bilgiyi hemen önümüze getirebiliyoruz. Bir kitabı sayfasından okuyabiliyoruz. Çağımız bilgi çağıdır, günümüz bilişim günüdür. Bilgiden ve bilişimden geri kalanlar dünyayı, çağı asla ve asla yakalayamazlar. Onurlu bir ülke, onurlu bir kişi, güçlü bir insan ve güçlü bir ulus olmak istiyorsak, mutlaka bilgide önde olmamız gerekiyor."
Konuşmaların ardından Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işik, Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, İl Emniyet Müdürü Levent Yarımel, AK Parti İl Başkanı Mahmut Civelek, belediye başkanları ve protokol tarafından öğrencilere tablet bilgisayarları dağıtıldı.
Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Kocaeli'ne sığınan 21 Suriyeli öğrenciye de tablet bilgisayar verildi. Başiskele Yuvacık Ortaokulu 6. sınıf öğrencisi 12 yaşındaki Esma Şeh'e tablet bilgisayarını, Bakan Işık verdi.
Vali Güzeloğlu, Işık'a ve Karaosmanoğlu'na eğitime katkılarından dolayı teşekkür plaketi takdim etti.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin öğrencilere 5 yılda dağıttığı dizüstü ve tablet bilgisayar sayısının 162 bine ulaştığı belirtildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bakan Işık, tablet bilgisayarın önemli olduğunu belirterek, "Ama bu ya sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak. Eğer bunu sadece bir oyun aracı olarak görürseniz, buna takılır da derslerinizi ihmal ederseniz, derslerinizi yapmazsanız, işte o zaman bu alet sizin geleceğinizi çalabilir.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nce 27 bin 109 ilköğretim 6. sınıf öğrencisine tablet bilgisayar dağıtılması dolayısıyla Uluslararası Fuar Merkezi'nde düzenlenen törende konuşan Işık, geleceğe yapılacak yatırımların en güzelinin insana, insana yapılan yatırımın en değerlisinin de eğitime yatırım olduğunu söyledi.
Çocukların ve gençlerin eğitiminin Türkiye'nin geleceğini garanti altına alacağını belirten Işık, AK Parti hükümetleri döneminde en büyük yatırımı eğitime yaptıklarını ifade etti.
On üç yıldır Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden en büyük payın eğitime ayrıldığını dile getiren Işık, 13 yıldır verilen mücadelenin sonucunda hem Türkiye'de hem de Kocaeli'nde eğitimde çok önemli mesafeler aldıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Türkiye modern mektep anlayışına 1862'de geçti. 1862'den 2002 yılına kadar Türkiye'de yaklaşık 300 bin derslik vardı. Şu anda bu 300 bin dersliğe 12 yılda 225 bin derslik daha ilave edildi. 50-60 kişilik sınıflar artık Türkiye'de tarih oldu. Kocaeli'nde 140 yılda yapılan toplam derslik sayısı 6 bin 500'dü, şu anda bitirilen, yavrularımızın içinde okuduğu 12 yılda yapılan derslik sayısı 6 bin 500'dür. 140 yılda yapılan derslik kadar 12 yılda derslik yaptık. Şu anda inşaatı devam eden derslikler bittiğinde inşallah bu sene 7 bin 500'ü geçecek. Her şey siz sevgili yavrularımız için, her şey sizin daha iyi eğitim almanız için."
Boşaltılan İzmit Cezaevi'nin yıkılacağını ve o alana, ilçe merkezinde bulunan Kız Meslek, İzmit ve Gazi Lisesi'ni taşıyacaklarını belirten Işık, böylece hem şehir içini rahatlatacaklarını, hem de gençlere çok daha çağdaş, modern okullarda eğitim alma imkanını sağlamış olacaklarını ifade etti.
Bakan Işık, 140 yıllık tarihin sonunda 400 bin öğretmene yaklaşık 450 bin öğretmen ilave edildiğini, şu anda Cumhuriyet tarihinin öğretmen açısından en iyi döneminin yaşandığını dile getirerek, 850 bin öğretmenin eğitim kadrosunda gençleri geleceğe hazırladığını söyledi.
"Öğrencilere 10 milyon 600 bin tablet dağıtılacak"
Artık öğretmensizlikten okuyamayan öğrencinin neredeyse kalmadığını, birleştirilmiş sınıfları her geçen gün azalttıklarını ve yakında tamamen ortadan kaldıracaklarını açıklayan Işık, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunları yaparken gençlerimizi çağın gereklerine uygun yetiştirmeye dikkat ediyoruz. Artık dijital çağdayız, artık bilgi çağındayız. Gençlerimiz bilgi çağının gereklerine uygun yetişmeli. Bunun için de hükümet olarak Fatih Projesi'ni başlattık. 'Okullarımız kesinlikle etkileşimli tahtalarla donatılacak' dedik. Her okulumuz internetle dünyaya bağlanacak. Her öğrencimizin elinde de bir tablet bilgisayar olacak. Bunu başlattık. Fatih Projemiz devam ediyor. Önümüzdeki dönemde de 10 milyon 600 bin tableti yavrularımıza dağıtacağız. Bir taraftan sizleri geleceğe hazırlarken diğer taraftan ülkemizi bilişim teknolojilerinde de dünyanın en iyi ülkeleri arasında yer alması için bu projeyi hayata geçiriyoruz."
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu'nun, Fatih Projesi'ni Türkiye'de ilk başlatan belediye başkanı olduğunu anımsatan Işık, katkılarından dolayı kendisine teşekkür etti.
"Tablet sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak"
Öğrencilere seslenen Bakan Işık, tablet bilgisayarın önemli olduğunu belirterek, "Ama bu ya sizi geleceğe hazırlayacak ya da sizin geleceğinizi çalacak. Eğer bunu sadece bir oyun aracı olarak görürseniz, buna takılır da derslerinizi ihmal ederseniz, derslerinizi yapmazsanız, işte o zaman bu alet sizin geleceğinizi çalabilir. Ama bu aletle geleceğe de hazırlanabilirsiniz. Derslerinizi tablet üzerinden yapabilirsiniz. Bütün bilgiye ulaşabilirsiniz. Hatta bunu kullanarak, programlar yazabilirsiniz. Geleceğin bilişimleri olabilirsiniz" ifadesini kullandı.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, Türkiye'de bilişim alanında 100 bin kişilik istihdam açığı olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bilişim alanında 100 bin gencimize ihtiyacımız var. Sizlere tavsiyemiz, bilgiyle dost olun, bilgisayarın esiri olmayın. Bu tabletleri mutlaka eğitim için, geleceğiniz için, çok az miktarını da oyun için kullanın ama sakın bunların esiri olmayın. Teknolojiyle dost olacağız, teknolojinin esiri olmayacağız. Cep telefonunu kullanacağız ama cep telefonunda oyun oynarken derslerimizden taviz vermeyeceğiz. Kocaeli'nde Bilişim Vadisi'ni kuruyoruz. Gençler, orada çalışacak nitelikli mühendislere, nitelikli bilişimcilere ihtiyacımız var. Şimdiden hazırlanın, işiniz hazır. Eğer siz hazır olursanız, işiniz şimdiden hazır."
"Dünyada en büyük güç bilgi gücüdür"
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu da artık dünyanın küçüldüğünü, küçük bir köy haline geldiğini ifade ederek, "Dünyada en büyük güç bilgi gücüdür. Bu bilgiyi artık parmağımızın ucunda bulabiliyoruz. Bir tuşa bastığımız zaman her türlü bilgiyi hemen önümüze getirebiliyoruz. Bir kitabı sayfasından okuyabiliyoruz. Çağımız bilgi çağıdır, günümüz bilişim günüdür. Bilgiden ve bilişimden geri kalanlar dünyayı, çağı asla ve asla yakalayamazlar. Onurlu bir ülke, onurlu bir kişi, güçlü bir insan ve güçlü bir ulus olmak istiyorsak, mutlaka bilgide önde olmamız gerekiyor."
Konuşmaların ardından Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işik, Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, İl Emniyet Müdürü Levent Yarımel, AK Parti İl Başkanı Mahmut Civelek, belediye başkanları ve protokol tarafından öğrencilere tablet bilgisayarları dağıtıldı.
Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Kocaeli'ne sığınan 21 Suriyeli öğrenciye de tablet bilgisayar verildi. Başiskele Yuvacık Ortaokulu 6. sınıf öğrencisi 12 yaşındaki Esma Şeh'e tablet bilgisayarını, Bakan Işık verdi.
Vali Güzeloğlu, Işık'a ve Karaosmanoğlu'na eğitime katkılarından dolayı teşekkür plaketi takdim etti.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin öğrencilere 5 yılda dağıttığı dizüstü ve tablet bilgisayar sayısının 162 bine ulaştığı belirtildi.
Son Güncelleme: Salı, 16 Aralık 2014 16:01
Gösterim: 1379
Milli Eğitim Şurası'nda alınan Osmanlıca kararının ardından tartışmalar devam ediyor. Osmanlıca derslerinin edebiyatçılar, ilahiyatçılar ve tarihçiler tarafından verilmesi tartışılırken, bu konuda eğitim alan sanat tarihçileri de bu dersleri vermeye talip oldu.
Milli Eğitim Şurası'nda, Anadolu imam hatip liselerinde zorunlu olarak "Osmanlı Türkçesi" okutulmasına yönelik tavsiye kararı alınmasının ardından, bu dersleri kimlerin vermesi gerektiğine ilişkin tartışmalar da gündeme geldi.
Kamuoyunda Osmanlıca derslerinin edebiyatçılar, ilahiyatçılar ve tarihçiler tarafından verilmesi tartışılırken, bu konuda eğitim alan sanat tarihçileri de bu dersleri vermeye talip oldu.
Kültür Sanat Emekçileri Derneği Başkanı Hızır İnan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, günümüzde 31 devlet üniversitesinde sanat tarihi bölümü bulunduğunu, bu bölüm mezunlarının özel sektörde mesleklerini yapabilme imkanının yok denecek kadar az olduğunu söyledi.
Yaklaşık 15 bin sanat tarihçisinin işsiz olduğunu öne süren İnan, şöyle devam etti:
"Okullarda halen seçmeli olarak okutulan sanat tarihi dersi, zorunlu dersler arasında olmadığından 800 bin öğretmenden yaklaşık 130'u sanat tarihi norm kadrosunda bulunmaktadır. Bunlardan 15-20'si de norm fazlasıdır. Son yapılan 40 bin kişilik öğretmen atamasında 1'i açıktan olmak üzere 2 sanat tarihi öğretmeninin atanması durumun vahametini ortaya çıkarmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarına öğretmen olarak atanacakların, atamalarına esas olan alanlar ile mezun oldukları yüksek öğretim programları ve aylık karşılığı okutacakları derslere ilişkin esaslarındaki ekli cetvelin 30. sırasındaki resim/görsel sanatlar öğretmenlerinin okuttuğu dersler arasındaki sanat tarihi ifadesi kaldırılmalı. Bu dersleri sanat tarihi öğretmenleri okutmalıdır. Kalp damar cerrahının işini diş hekiminin yapması kadar anormal olan bu uygulamaya son verilmelidir."
- "Sanat tarihi zorunlu ders olmalı"
İnan, sayıları 50'nin üzerinde olan güzel sanatlar liselerinde sanat tarihinin ortak dersler arasında yer almasına rağmen, bunların çoğunda da sanat tarihi öğretmeni norm kadrosu oluşmadığını belirterek, Anadolu imam hatip liselerinde seçmeli dersler arasında yer alan hüsn-i hat, ebru, tezhib ve sanat tarihi derslerini hangi öğretmenlerin okuttuğunun da ayrı bir muamma olduğunu kaydetti.
Liselerde Osmanlıca dersini edebiyatçılar, ilahiyatçılar ve tarihçilerin vermesi öngörülüyorken sanat tarihçilerinin göz ardı edilmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını dile getiren İnan, şunları anlattı:
"Çünkü, sanat tarihçiler ecdat yadigarı Beylikler, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait yapıların vakfiye ve kitabelerini, mezar taşlarını okuma konusunda yeterli derecede Osmanlıca dersi almaktadırlar. Bu durumda Osmanlıca dersini okutacaklar arasında sanat tarihçilerinin de olması hem istihdama dönük sorunların çözülmesine kısmen bir katkı sağlayacak hem de bu dersi işin erbaplarından bir meslek grubu da vermiş olacaktır."
Hızır İnan, ecdadın kültür ve sanat mirasına sahip çıkan bir nesil yetiştirmek için sadece Osmanlıca öğretmenin yeterli olmayacağına dikkati çekerek, "Yeni bir program hazırlanarak öncelikle Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı sanatına ağırlık veren bir müfredatla sanat tarihi dersi lise 10-12. sınıflarda bir kez, en azından 2 saatlik ders olarak 'zorunlu seçmeli, ortak dersler' arasında yer almalıdır. Bu dersin öğretmeninin okul normu olarak değil, eğitim bölgesi normu olarak değerlendirilmesinin daha uygun olacağını düşünmekteyiz" diye konuştu.
- "Önemli olan metodu öğretmek"
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sultan Murat Topçu ise ortaöğretimde Osmanlıca derslerinin Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi mezunlarınca verilmesinin gündeme getirildiğini belirtti.
Bölümlerinde öğrencilere 4 dönem Osmanlıca eğitimi verdiklerini ifade eden Topçu, şöyle devam etti:
"Bu noktada, ortaöğretimde Osmanlıca derslerini bizim öğrencilerimizin de verebileceği kanaatindeyim. Bu konuda sanat tarihçilerinin gündeme getirilmemesini de büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Tabi ki bu konunun tartışılması gereken yanları var ama en azından milli eğitim müfredatında Osmanlıca'nın olmasını bir kazanım olarak görüyorum. Gençlerin geçmişimizle ilgili birinci el kaynaklara ilgisinin bu dersler sayesinde artacağını düşünüyorum. Tabi ki insanlara bunu kolay öğretemezsiniz ama metodunu gösterdikten sonra ilgisi de varsa Osmanlıca bilgisini geliştirerek, ileri bir seviyeye taşıyabilir."
Topçu, Osmanlıca'nın ileri seviyede Arapça ve Farsça ile de desteklenmesi gerektiğine dikkati çekerek, "Bu tabi ki ileri süreçte olması gereken bir şey. Ortaöğretimde en azından bunun metodolojisinin öğretilerek, günümüz Türkçesi'nden farkının sadece alfabesinin olduğunun anlatılması ve basit metinler üzerinde gençlere öğretilmeye çalışılmasından yanayım" ifadelerini kullandı.
ERÜ Sanat Tarihi Kulübü Başkanı Hakan Yıldız ise üniversitelerin sanat tarihi bölümlerinden her yıl yaklaşık 2 bin 500 kişinin mezun olduğunu belirtti.
Sanat tarihi mezunlarının istihdam alanının son derece kısıtlı olduğunu vurgulayan Yıldız, Osmanlıca'nın liselerde zorunlu ders olarak okutulmaya başlanması halinde oluşabilecek öğretmen açığının sanat tarihçileriyle kapatılmasının bu bölüm mezunlarının istihdamına da katkı sağlayacağını sözlerine ekledi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Şurası'nda alınan Osmanlıca kararının ardından tartışmalar devam ediyor. Osmanlıca derslerinin edebiyatçılar, ilahiyatçılar ve tarihçiler tarafından verilmesi tartışılırken, bu konuda eğitim alan sanat tarihçileri de bu dersleri vermeye talip oldu.
Milli Eğitim Şurası'nda, Anadolu imam hatip liselerinde zorunlu olarak "Osmanlı Türkçesi" okutulmasına yönelik tavsiye kararı alınmasının ardından, bu dersleri kimlerin vermesi gerektiğine ilişkin tartışmalar da gündeme geldi.
Kamuoyunda Osmanlıca derslerinin edebiyatçılar, ilahiyatçılar ve tarihçiler tarafından verilmesi tartışılırken, bu konuda eğitim alan sanat tarihçileri de bu dersleri vermeye talip oldu.
Kültür Sanat Emekçileri Derneği Başkanı Hızır İnan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, günümüzde 31 devlet üniversitesinde sanat tarihi bölümü bulunduğunu, bu bölüm mezunlarının özel sektörde mesleklerini yapabilme imkanının yok denecek kadar az olduğunu söyledi.
Yaklaşık 15 bin sanat tarihçisinin işsiz olduğunu öne süren İnan, şöyle devam etti:
"Okullarda halen seçmeli olarak okutulan sanat tarihi dersi, zorunlu dersler arasında olmadığından 800 bin öğretmenden yaklaşık 130'u sanat tarihi norm kadrosunda bulunmaktadır. Bunlardan 15-20'si de norm fazlasıdır. Son yapılan 40 bin kişilik öğretmen atamasında 1'i açıktan olmak üzere 2 sanat tarihi öğretmeninin atanması durumun vahametini ortaya çıkarmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarına öğretmen olarak atanacakların, atamalarına esas olan alanlar ile mezun oldukları yüksek öğretim programları ve aylık karşılığı okutacakları derslere ilişkin esaslarındaki ekli cetvelin 30. sırasındaki resim/görsel sanatlar öğretmenlerinin okuttuğu dersler arasındaki sanat tarihi ifadesi kaldırılmalı. Bu dersleri sanat tarihi öğretmenleri okutmalıdır. Kalp damar cerrahının işini diş hekiminin yapması kadar anormal olan bu uygulamaya son verilmelidir."
- "Sanat tarihi zorunlu ders olmalı"
İnan, sayıları 50'nin üzerinde olan güzel sanatlar liselerinde sanat tarihinin ortak dersler arasında yer almasına rağmen, bunların çoğunda da sanat tarihi öğretmeni norm kadrosu oluşmadığını belirterek, Anadolu imam hatip liselerinde seçmeli dersler arasında yer alan hüsn-i hat, ebru, tezhib ve sanat tarihi derslerini hangi öğretmenlerin okuttuğunun da ayrı bir muamma olduğunu kaydetti.
Liselerde Osmanlıca dersini edebiyatçılar, ilahiyatçılar ve tarihçilerin vermesi öngörülüyorken sanat tarihçilerinin göz ardı edilmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını dile getiren İnan, şunları anlattı:
"Çünkü, sanat tarihçiler ecdat yadigarı Beylikler, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait yapıların vakfiye ve kitabelerini, mezar taşlarını okuma konusunda yeterli derecede Osmanlıca dersi almaktadırlar. Bu durumda Osmanlıca dersini okutacaklar arasında sanat tarihçilerinin de olması hem istihdama dönük sorunların çözülmesine kısmen bir katkı sağlayacak hem de bu dersi işin erbaplarından bir meslek grubu da vermiş olacaktır."
Hızır İnan, ecdadın kültür ve sanat mirasına sahip çıkan bir nesil yetiştirmek için sadece Osmanlıca öğretmenin yeterli olmayacağına dikkati çekerek, "Yeni bir program hazırlanarak öncelikle Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı sanatına ağırlık veren bir müfredatla sanat tarihi dersi lise 10-12. sınıflarda bir kez, en azından 2 saatlik ders olarak 'zorunlu seçmeli, ortak dersler' arasında yer almalıdır. Bu dersin öğretmeninin okul normu olarak değil, eğitim bölgesi normu olarak değerlendirilmesinin daha uygun olacağını düşünmekteyiz" diye konuştu.
- "Önemli olan metodu öğretmek"
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sultan Murat Topçu ise ortaöğretimde Osmanlıca derslerinin Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi mezunlarınca verilmesinin gündeme getirildiğini belirtti.
Bölümlerinde öğrencilere 4 dönem Osmanlıca eğitimi verdiklerini ifade eden Topçu, şöyle devam etti:
"Bu noktada, ortaöğretimde Osmanlıca derslerini bizim öğrencilerimizin de verebileceği kanaatindeyim. Bu konuda sanat tarihçilerinin gündeme getirilmemesini de büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Tabi ki bu konunun tartışılması gereken yanları var ama en azından milli eğitim müfredatında Osmanlıca'nın olmasını bir kazanım olarak görüyorum. Gençlerin geçmişimizle ilgili birinci el kaynaklara ilgisinin bu dersler sayesinde artacağını düşünüyorum. Tabi ki insanlara bunu kolay öğretemezsiniz ama metodunu gösterdikten sonra ilgisi de varsa Osmanlıca bilgisini geliştirerek, ileri bir seviyeye taşıyabilir."
Topçu, Osmanlıca'nın ileri seviyede Arapça ve Farsça ile de desteklenmesi gerektiğine dikkati çekerek, "Bu tabi ki ileri süreçte olması gereken bir şey. Ortaöğretimde en azından bunun metodolojisinin öğretilerek, günümüz Türkçesi'nden farkının sadece alfabesinin olduğunun anlatılması ve basit metinler üzerinde gençlere öğretilmeye çalışılmasından yanayım" ifadelerini kullandı.
ERÜ Sanat Tarihi Kulübü Başkanı Hakan Yıldız ise üniversitelerin sanat tarihi bölümlerinden her yıl yaklaşık 2 bin 500 kişinin mezun olduğunu belirtti.
Sanat tarihi mezunlarının istihdam alanının son derece kısıtlı olduğunu vurgulayan Yıldız, Osmanlıca'nın liselerde zorunlu ders olarak okutulmaya başlanması halinde oluşabilecek öğretmen açığının sanat tarihçileriyle kapatılmasının bu bölüm mezunlarının istihdamına da katkı sağlayacağını sözlerine ekledi.
Son Güncelleme: Salı, 16 Aralık 2014 11:41
Gösterim: 1419

