Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise son sınıflara 45 gün sınav izni vermesi ve sınav izninin SBS’ye girecek öğrencileri kapsamaması tepkiye neden oldu.
Pervin Kaplan, Habertürk Gazetesi’ndeki köşesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın üniversite sınavlarına daha iyi hazırlanmaları için lise son sınıflara verilen 45 gün sınav izninin Seviye Belirleme Sınavı’na (SBS) hazırlanan öğrencilere neden verilmediğini köşesine taşıdı. Kaplan, “Seviye Belirleme Sınavı'na (SBS) girecek öğrenciler, ‘Bize neden 45 gün izin verilmiyor?’diye soruyor. Çünkü lise son sınıfta okuyan ağabey ve ablalarına ‘üniversite sınavlarına daha iyi hazırlansınlar’, ‘sahte rapor peşinde koşmasınlar’ diyerek Milli Eğitim Bakanlığı 45 gün devamsızlık izni verdi ya onlar da ‘Biz de sınava gireceğiz. Biz de izin istiyoruz’ diyor."
Pervin Kaplan, öğrencilerden ve velilerden gelen tepkilerin haklı oluduğunu, “Bir gruba ‘Üniversiteli olacaklar’ diyerek, okul yerine dershaneye gitmesi için izin veriyorsanız, diğerlerine neden bu haktan yararlanamayacaklarını anlatmalısınız. Sınavsa; ikisi de sınava hazırlanıyor. Biri üniversite sınavına girecekse, diğeri de ona üniversiteye ulaşma yolunda büyük katkılar sağlayacak lise yerleştirme sınavlarına girecek.” dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise son sınıflara 45 gün sınav izni vermesi ve sınav izninin SBS’ye girecek öğrencileri kapsamaması tepkiye neden oldu.
Pervin Kaplan, Habertürk Gazetesi’ndeki köşesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın üniversite sınavlarına daha iyi hazırlanmaları için lise son sınıflara verilen 45 gün sınav izninin Seviye Belirleme Sınavı’na (SBS) hazırlanan öğrencilere neden verilmediğini köşesine taşıdı. Kaplan, “Seviye Belirleme Sınavı'na (SBS) girecek öğrenciler, ‘Bize neden 45 gün izin verilmiyor?’diye soruyor. Çünkü lise son sınıfta okuyan ağabey ve ablalarına ‘üniversite sınavlarına daha iyi hazırlansınlar’, ‘sahte rapor peşinde koşmasınlar’ diyerek Milli Eğitim Bakanlığı 45 gün devamsızlık izni verdi ya onlar da ‘Biz de sınava gireceğiz. Biz de izin istiyoruz’ diyor."
Pervin Kaplan, öğrencilerden ve velilerden gelen tepkilerin haklı oluduğunu, “Bir gruba ‘Üniversiteli olacaklar’ diyerek, okul yerine dershaneye gitmesi için izin veriyorsanız, diğerlerine neden bu haktan yararlanamayacaklarını anlatmalısınız. Sınavsa; ikisi de sınava hazırlanıyor. Biri üniversite sınavına girecekse, diğeri de ona üniversiteye ulaşma yolunda büyük katkılar sağlayacak lise yerleştirme sınavlarına girecek.” dedi.
Son Güncelleme: Salı, 28 May 2013 14:20
Gösterim: 1686
Milli Eğitim Bakanı Avcı, Uluslararası Değerler Eğitimi Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, "Değerler eğitiminde mizaha daha fazla yer verilmeli" dedi
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Değerler eğitiminde mizaha daha fazla yer vermek iyi olur gibi geliyor bana. Çünkü geleneksel kültürümüzde değer aktarımında mizahın oynadığı rolü hepimiz biliyoruz. Bir de halk deyişleri ve türkülerimizle değerleri çocuklara anlatmak daha kolay olabilir diye düşünüyorum" dedi.
Bakan Avcı, Antalya Dedeman Otel'de düzenlenen Uluslararası Değerler Eğitimi Sempozyumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Antalya Valiliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Akdeniz Üniversitesi tarafından başlatılan ve 21 ilde de örnek alınarak uygulamasına başlanacak "Değerler Eğitimi"ne yönelik çalışmaları yürüten herkese teşekkür etti.
Sempozyum konuşmacılarına zaman kazandırabilmek için kısa konuşacağını belirten Avcı, "Bu çalışmaların bundan sonraki aşamalarnıda iki ögeye daha daha fazla yer verebilir miyiz diye düşünüyorum. Bir tanesi değerler eğitiminde mizaha daha fazla yer vermek iyi olur gibi geliyor bana. Çünkü geleneksel kültürümüzde değer aktarımında mizahın oynadığı rolü hepimiz biliyoruz. Bir de halk deyişleri ve türkülerimizle değerleri çocuklara anlatmak daha kolay olabilir diye düşünüyorum" diye konuştu.
Avcı, konuşmasını Pir Sultan Abdal'ın "Dinle Sana Bir Nasihat Edeyim" ve Yunus Emre'nin "Geldi Geçti Ömrüm Benim" dizelerini okuyarak bitirdi.
Antalya Valisi Ahmet Altıparmak ise yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın dünyada yaygınlaştığını, toplumda da gerginliğin, kavgaların son dönemde arttığını kaydetti. Geleneksel değerlerden uzaklaşmanın bunda etkili olduğuna değinen Altıparmak, gerginlik ve şiddete son vermek için "Değerler Eğitimi" adıyla proje geliştirdiklerini anlattı. Altıparmak, proje için toplumun her kesiminden destek aldıklarını vurguladı.
İl Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay da Değerler Eğitimi sayesinde okullardaki disiplin suçu ve devamsızlık oranlarında düşüş olduğunu bildirdi.
Bakan Avcı, sempozyumda İstiklal Marşı'nı okuyan Aksu Çalkaya 75. Yıl İlköğretim Okulu birinci sınıf öğrencisi 6 yaşındaki Elif Çukurkaya'yı öperek hediye verdi. Vali Altıparmak da Bakan Avcı'ya plaket sundu.
Sempozyum, yarın sona erecek.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Avcı, Uluslararası Değerler Eğitimi Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, "Değerler eğitiminde mizaha daha fazla yer verilmeli" dedi
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Değerler eğitiminde mizaha daha fazla yer vermek iyi olur gibi geliyor bana. Çünkü geleneksel kültürümüzde değer aktarımında mizahın oynadığı rolü hepimiz biliyoruz. Bir de halk deyişleri ve türkülerimizle değerleri çocuklara anlatmak daha kolay olabilir diye düşünüyorum" dedi.
Bakan Avcı, Antalya Dedeman Otel'de düzenlenen Uluslararası Değerler Eğitimi Sempozyumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Antalya Valiliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Akdeniz Üniversitesi tarafından başlatılan ve 21 ilde de örnek alınarak uygulamasına başlanacak "Değerler Eğitimi"ne yönelik çalışmaları yürüten herkese teşekkür etti.
Sempozyum konuşmacılarına zaman kazandırabilmek için kısa konuşacağını belirten Avcı, "Bu çalışmaların bundan sonraki aşamalarnıda iki ögeye daha daha fazla yer verebilir miyiz diye düşünüyorum. Bir tanesi değerler eğitiminde mizaha daha fazla yer vermek iyi olur gibi geliyor bana. Çünkü geleneksel kültürümüzde değer aktarımında mizahın oynadığı rolü hepimiz biliyoruz. Bir de halk deyişleri ve türkülerimizle değerleri çocuklara anlatmak daha kolay olabilir diye düşünüyorum" diye konuştu.
Avcı, konuşmasını Pir Sultan Abdal'ın "Dinle Sana Bir Nasihat Edeyim" ve Yunus Emre'nin "Geldi Geçti Ömrüm Benim" dizelerini okuyarak bitirdi.
Antalya Valisi Ahmet Altıparmak ise yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın dünyada yaygınlaştığını, toplumda da gerginliğin, kavgaların son dönemde arttığını kaydetti. Geleneksel değerlerden uzaklaşmanın bunda etkili olduğuna değinen Altıparmak, gerginlik ve şiddete son vermek için "Değerler Eğitimi" adıyla proje geliştirdiklerini anlattı. Altıparmak, proje için toplumun her kesiminden destek aldıklarını vurguladı.
İl Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay da Değerler Eğitimi sayesinde okullardaki disiplin suçu ve devamsızlık oranlarında düşüş olduğunu bildirdi.
Bakan Avcı, sempozyumda İstiklal Marşı'nı okuyan Aksu Çalkaya 75. Yıl İlköğretim Okulu birinci sınıf öğrencisi 6 yaşındaki Elif Çukurkaya'yı öperek hediye verdi. Vali Altıparmak da Bakan Avcı'ya plaket sundu.
Sempozyum, yarın sona erecek.
Son Güncelleme: Salı, 28 May 2013 12:34
Gösterim: 1512
İngiliz hayır kuruluşu Save the Children, yetersiz beslenmenin, okul performansını olumsuz etkilediğini ve "gelişmekte olan ülkelerde okuma yazma ile matematiksel beceri krizine neden olduğunu" bildirdi.
BBC'nin haberine göre, Save the Children, dünyadaki çocukların dörtte birinin, kronik yetersiz beslenme nedeniyle okulda beklenenden daha düşük performans gösterme riskiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı.
Kuruluş, besleyici bir diyetin gözden kaçırılmasının, çocuğun okuma ve yazma kabiliyetine ciddi biçimde hasar verebileceğini vurguladı.
Save the Children'ın konuyla ilgili raporunda, yetersiz beslenen çocukların dönüşü olmayan hasarlar aldığı, daha küçük ve zayıf oldukları, beyinlerinin tam anlamıyla gelişemeyebileceği belirtildi.
Kuruluş, yetersiz beslenmeyle mücadelenin, gelecek ay Kuzey İrlanda'da bir araya gelecek G8 liderlerinin önceliği olması gerektiğinin de altını çizdi.
Save the Children'ın Etiyopya, Hindistan, Peru ve Vietnam'daki binlerce çocuk üzerinde yapılan araştırmalara dayanan "Food for Thought" başlıklı raporu, yetersiz beslenen 8 yaşındaki çocukların, "güneş sıcak" ve "köpekleri severim" gibi basit cümleleri bile okurken hata yapma olasılığının dengeli beslenenlere göre yüzde 19 daha fazla olduğunu gösterdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
İngiliz hayır kuruluşu Save the Children, yetersiz beslenmenin, okul performansını olumsuz etkilediğini ve "gelişmekte olan ülkelerde okuma yazma ile matematiksel beceri krizine neden olduğunu" bildirdi.
BBC'nin haberine göre, Save the Children, dünyadaki çocukların dörtte birinin, kronik yetersiz beslenme nedeniyle okulda beklenenden daha düşük performans gösterme riskiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı.
Kuruluş, besleyici bir diyetin gözden kaçırılmasının, çocuğun okuma ve yazma kabiliyetine ciddi biçimde hasar verebileceğini vurguladı.
Save the Children'ın konuyla ilgili raporunda, yetersiz beslenen çocukların dönüşü olmayan hasarlar aldığı, daha küçük ve zayıf oldukları, beyinlerinin tam anlamıyla gelişemeyebileceği belirtildi.
Kuruluş, yetersiz beslenmeyle mücadelenin, gelecek ay Kuzey İrlanda'da bir araya gelecek G8 liderlerinin önceliği olması gerektiğinin de altını çizdi.
Save the Children'ın Etiyopya, Hindistan, Peru ve Vietnam'daki binlerce çocuk üzerinde yapılan araştırmalara dayanan "Food for Thought" başlıklı raporu, yetersiz beslenen 8 yaşındaki çocukların, "güneş sıcak" ve "köpekleri severim" gibi basit cümleleri bile okurken hata yapma olasılığının dengeli beslenenlere göre yüzde 19 daha fazla olduğunu gösterdi.
Son Güncelleme: Salı, 28 May 2013 11:04
Gösterim: 1324
ODTÜ Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Başkanı Yıldırım, lisede tablet ve akıllı tahta eğitimi alıp gelen çocukları ODTÜ'ye sokup kara tahtanın başına koyarsanız çocuk hayal kırıklığına uğrayabilir, 'lisede bunu yapıyorduk üniversite bu muymuş' diye. "Yüksek öğretim kurumlarının da bir şekilde Fatih Projesi ile senkronize olması gerekiyor"
ODTÜ Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Başkanı Soner Yıldırım, "Türkiye için 2023 hedefi kondu, cumhuriyetin 100. yılı konuşuluyor ama bunu istemekle olmuyor bunu tasarlamanız gerekiyor ve o dinamikleri harkete geçirmeniz gerekiyor. Bilişim sektöründe 2023'ün tasarımını yapıyoruz. Genç insanları bu alana yönlendirip motive etmeye çalışıyoruz. ODTÜ 2023'de bir tasarlayıcı, geliştirici olarak yerini alıyor" dedi.
Yıldırım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu perşembe ODTÜ Kültür Kongre Merkezi'nde başlayacak ve 2 gün sürecek Kampüs Teknolojileri Günleri'13 etkinliği ile kamu ile çözüm üreticilerini bir araya getireceklerini söyledi.
Etkinliğin en büyük bölümünü Fatih Projesi'ne ayırdıklarını bildiren Yıldırım, projesinin başarıya ulaşması için donanım ve yazılım firmalarının bir araya gelip şimdiye kadar yapılanları değerlendirip tartışacaklarını söyledi.
Yıldırım, şöyle devam etti:
''Fatih Projesi, rakamsal anlamda korkunç bir proje. 13 milyon öğrencinin tamamını kapsıyor, tablet dağıtılacak. 470 bin civarı sınıfa akıllı tahta alınacak. 800 bin civarında öğretmene hizmetiçi eğitim verilecek. Ben 1998'den beri Dünya Bankası ve Avrupa Konseyinde çalışıyorum. Böyle büyük bir eğitim projesini hiçbir kayıtta görmedim.
Bu proje, geçen şubat ayında devreye girince geçtiğimiz yılki temayı Fatih Projesi olarak belirledik. Milli Eğitim Bakanlığı da devlet olarak gelip kendi ihtiyaçlarına cevap verecek firmalarla burada ürün ve çözümleri gördü. Bu yıl da görecek. Firmalar bakanlığa gidip tanıtım yapıyor ama bakanlık bununla fazla da zaman kaybetmek istemiyor hepsi bir arada olsun, fuarda, yerinde inceleyelim arzusu var.''
Kampüs Teknoloji Günleri'nde ayrıca değişik konularda yazılımlar sergilendiğini de belirten Yıldırım, her kurulan üniversitenin öğrenci işleri, evrak yönetimi ya da bordro gibi yazılımlara ihtiyaç duyduğunu ve birbirine benzer yazılımlara büyük paralar ödenebildiğini söyledi. Yıldırım, üniversitelerin birbirilerinin veritabanlarını okuyabilen yazılımlara fuar kapsamında ulaşılabileceğini kaydetti.
Üniversiteler ‘Fatih Projesi’ne senkronize olmalı
"İyi bir üniversite olabilirsiniz ama bu, her zaman öğretim yöntemleri ve teknolojilerini çok iyi kullanıyorsunuz anlamına gelmiyor" diyen Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bunlara çok uzak kaldığınızda çok tehlikeli bir yere doğru gidiyorsunuz çünkü liseden gelen öğrenci o kadar donanımlı gelebiliyor ki, bazen üniversitede karşılaştığı manzara, hem fiziksel koşullar ve öğretim yöntemleri ve kullanılan teknoloji açısından onu hayal kırıklığına uğratıyor.
Lisede tablet ve akllı tahta eğitimi almış gelmiş çocukları ODTÜ'ye sokup kara tahtanın başına koyarsanız çocuk hayal kırıklığına uğrayabilir, 'lisede bunu yapıyorduk üniversite bu muymuş' diye. Yüksek öğretim kurumlarının da bir şekilde Fatih Projesi ile senkronize olması gerekiyor.
Zaten bu yeni nesil, akıllı telefonlar sayesinde teknolojinin içinde doğuyor. Biz lisedeyken bilgisayar konsepti yoktu. Biz üniversiteye geldiğimiz zaman uzaktan gördük. Bu çocuklar sosyal medyayı çok iyi kullanıyor. Benim bütün derslerimin Facebook sayfası vardır. Her hafta yüzyüze toplandığımız halde çok fazla kullanıyorum çünkü çocuk orada. Sınıfa gelmiyor ama onu orada buluyorsun. Biz bunun farkındalığını yaratmaya çalışıyoruz."
Ne yazdıklarını anlamıyorum
Eğitimin, bir mesajın karşı tarafa iletilmesi olduğunu belirten Yıldırım, mesajı iletme yöntem ve araçlarının çok fazla değiştiğini, artık mesajı taşıyan şeyin mesajı da biçimlendirebildiğini söyledi.
Yıldırım, "Mesela SMS ya da anında mesajlaşmayı öğrenciler çok sık kullanıyor ve kullandıkları dil ve manaları farklı. Sesli harf kullanılmıyor bazı kısaltmalar kullanıyorlar, inanın bazen ben anlamıyorum, bazılarını asistanlara soruyorum" diye konuştu.
Yıldırım, şunları kaydetti:
"Ben teknolji hocasıyım ama 8 yaşındaki kızımla aramızda çok büyük teknolojik uçurum var. Yaşamın hiçbir yerinde nesiller arasındaki fark bu kadar açılmamıştı teknoloji yüzünden. Evlerde iki hatta üç ayrı jenerasyon beraber yaşıyor. Böyle bir farkın 100-150 yılda oluşması gerekir ama şimdi 5 yılda oluşabiliyor. Bu kadar çok kuşak farkı olan bir yerde herkes internette ve aynı evde birbirine mail atıyor.
Jenerasyonlar arasındaki ayrışım okullarda öğrencilerle öğretmenler arasındaki iletişimi neredeyse minimuma indirmeye başladı."
2023'ün tasarımını yapıyoruz
Fatih projesinin yazılımları yerlileştirmeye imkan verdiğini vurgulayan Yıldırım, "Şimdiyi değil 10-15 yıl sonrasını düşünüyorsak şu anda yaptıklarımız 10-15 yıl sonranın tasarımı aslında biz onu tasarlamaya çalışıyoruz" diye konuştu.
Yıldırım, şunları da söyledi:
"Türkiye için 2023 hedefi kondu. Cumhuriyetin 100. yılı konuşuluyor ama bunu istemekle olmuyor bunu tasarlamanız gerekiyor ve o dinamikleri harkete geçirmeniz gerekiyor.
Bilişim sektöründe 2023'ün tasarımını yapıyoruz. Bu genç insanları bu alana yönlendirip motive etmeye çalışıyoruz. ODTÜ 2023'de bir tasarlayıcı, geliştirici olarak yerini alıyor."
Etkinlikle ilgili detaylı bilgiye www.kampusteknolojileri.com internet adresinden ulaşılabiliyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
ODTÜ Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Başkanı Yıldırım, lisede tablet ve akıllı tahta eğitimi alıp gelen çocukları ODTÜ'ye sokup kara tahtanın başına koyarsanız çocuk hayal kırıklığına uğrayabilir, 'lisede bunu yapıyorduk üniversite bu muymuş' diye. "Yüksek öğretim kurumlarının da bir şekilde Fatih Projesi ile senkronize olması gerekiyor"
ODTÜ Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Başkanı Soner Yıldırım, "Türkiye için 2023 hedefi kondu, cumhuriyetin 100. yılı konuşuluyor ama bunu istemekle olmuyor bunu tasarlamanız gerekiyor ve o dinamikleri harkete geçirmeniz gerekiyor. Bilişim sektöründe 2023'ün tasarımını yapıyoruz. Genç insanları bu alana yönlendirip motive etmeye çalışıyoruz. ODTÜ 2023'de bir tasarlayıcı, geliştirici olarak yerini alıyor" dedi.
Yıldırım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu perşembe ODTÜ Kültür Kongre Merkezi'nde başlayacak ve 2 gün sürecek Kampüs Teknolojileri Günleri'13 etkinliği ile kamu ile çözüm üreticilerini bir araya getireceklerini söyledi.
Etkinliğin en büyük bölümünü Fatih Projesi'ne ayırdıklarını bildiren Yıldırım, projesinin başarıya ulaşması için donanım ve yazılım firmalarının bir araya gelip şimdiye kadar yapılanları değerlendirip tartışacaklarını söyledi.
Yıldırım, şöyle devam etti:
''Fatih Projesi, rakamsal anlamda korkunç bir proje. 13 milyon öğrencinin tamamını kapsıyor, tablet dağıtılacak. 470 bin civarı sınıfa akıllı tahta alınacak. 800 bin civarında öğretmene hizmetiçi eğitim verilecek. Ben 1998'den beri Dünya Bankası ve Avrupa Konseyinde çalışıyorum. Böyle büyük bir eğitim projesini hiçbir kayıtta görmedim.
Bu proje, geçen şubat ayında devreye girince geçtiğimiz yılki temayı Fatih Projesi olarak belirledik. Milli Eğitim Bakanlığı da devlet olarak gelip kendi ihtiyaçlarına cevap verecek firmalarla burada ürün ve çözümleri gördü. Bu yıl da görecek. Firmalar bakanlığa gidip tanıtım yapıyor ama bakanlık bununla fazla da zaman kaybetmek istemiyor hepsi bir arada olsun, fuarda, yerinde inceleyelim arzusu var.''
Kampüs Teknoloji Günleri'nde ayrıca değişik konularda yazılımlar sergilendiğini de belirten Yıldırım, her kurulan üniversitenin öğrenci işleri, evrak yönetimi ya da bordro gibi yazılımlara ihtiyaç duyduğunu ve birbirine benzer yazılımlara büyük paralar ödenebildiğini söyledi. Yıldırım, üniversitelerin birbirilerinin veritabanlarını okuyabilen yazılımlara fuar kapsamında ulaşılabileceğini kaydetti.
Üniversiteler ‘Fatih Projesi’ne senkronize olmalı
"İyi bir üniversite olabilirsiniz ama bu, her zaman öğretim yöntemleri ve teknolojilerini çok iyi kullanıyorsunuz anlamına gelmiyor" diyen Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bunlara çok uzak kaldığınızda çok tehlikeli bir yere doğru gidiyorsunuz çünkü liseden gelen öğrenci o kadar donanımlı gelebiliyor ki, bazen üniversitede karşılaştığı manzara, hem fiziksel koşullar ve öğretim yöntemleri ve kullanılan teknoloji açısından onu hayal kırıklığına uğratıyor.
Lisede tablet ve akllı tahta eğitimi almış gelmiş çocukları ODTÜ'ye sokup kara tahtanın başına koyarsanız çocuk hayal kırıklığına uğrayabilir, 'lisede bunu yapıyorduk üniversite bu muymuş' diye. Yüksek öğretim kurumlarının da bir şekilde Fatih Projesi ile senkronize olması gerekiyor.
Zaten bu yeni nesil, akıllı telefonlar sayesinde teknolojinin içinde doğuyor. Biz lisedeyken bilgisayar konsepti yoktu. Biz üniversiteye geldiğimiz zaman uzaktan gördük. Bu çocuklar sosyal medyayı çok iyi kullanıyor. Benim bütün derslerimin Facebook sayfası vardır. Her hafta yüzyüze toplandığımız halde çok fazla kullanıyorum çünkü çocuk orada. Sınıfa gelmiyor ama onu orada buluyorsun. Biz bunun farkındalığını yaratmaya çalışıyoruz."
Ne yazdıklarını anlamıyorum
Eğitimin, bir mesajın karşı tarafa iletilmesi olduğunu belirten Yıldırım, mesajı iletme yöntem ve araçlarının çok fazla değiştiğini, artık mesajı taşıyan şeyin mesajı da biçimlendirebildiğini söyledi.
Yıldırım, "Mesela SMS ya da anında mesajlaşmayı öğrenciler çok sık kullanıyor ve kullandıkları dil ve manaları farklı. Sesli harf kullanılmıyor bazı kısaltmalar kullanıyorlar, inanın bazen ben anlamıyorum, bazılarını asistanlara soruyorum" diye konuştu.
Yıldırım, şunları kaydetti:
"Ben teknolji hocasıyım ama 8 yaşındaki kızımla aramızda çok büyük teknolojik uçurum var. Yaşamın hiçbir yerinde nesiller arasındaki fark bu kadar açılmamıştı teknoloji yüzünden. Evlerde iki hatta üç ayrı jenerasyon beraber yaşıyor. Böyle bir farkın 100-150 yılda oluşması gerekir ama şimdi 5 yılda oluşabiliyor. Bu kadar çok kuşak farkı olan bir yerde herkes internette ve aynı evde birbirine mail atıyor.
Jenerasyonlar arasındaki ayrışım okullarda öğrencilerle öğretmenler arasındaki iletişimi neredeyse minimuma indirmeye başladı."
2023'ün tasarımını yapıyoruz
Fatih projesinin yazılımları yerlileştirmeye imkan verdiğini vurgulayan Yıldırım, "Şimdiyi değil 10-15 yıl sonrasını düşünüyorsak şu anda yaptıklarımız 10-15 yıl sonranın tasarımı aslında biz onu tasarlamaya çalışıyoruz" diye konuştu.
Yıldırım, şunları da söyledi:
"Türkiye için 2023 hedefi kondu. Cumhuriyetin 100. yılı konuşuluyor ama bunu istemekle olmuyor bunu tasarlamanız gerekiyor ve o dinamikleri harkete geçirmeniz gerekiyor.
Bilişim sektöründe 2023'ün tasarımını yapıyoruz. Bu genç insanları bu alana yönlendirip motive etmeye çalışıyoruz. ODTÜ 2023'de bir tasarlayıcı, geliştirici olarak yerini alıyor."
Etkinlikle ilgili detaylı bilgiye www.kampusteknolojileri.com internet adresinden ulaşılabiliyor.
Son Güncelleme: Salı, 28 May 2013 11:20
Gösterim: 1782
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında hakaret içeren sloganlar attıkları iddia edilen 12’si yaşı küçük 17 liseli için ‘Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’ suçundan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Bursa’da Mart ayında AK Parti Bursa İl Teşkilatı önünde parasız eğitim için pankart açıp, slogan atarak eylem yapan ‘Liseli Genç Umut’ üyesi 17 öğrenci hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında hakaret içeren sloganlar attıkları iddia edilen 12’si yaşı küçük 17 liseli için ‘Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’ suçundan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Yaşı küçük çocuklar önümüzdeki günlerde Bursa 1’inci Çocuk Mahkemesi’nde, diğerleri ise Bursa 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında hakaret içeren sloganlar attıkları iddia edilen 12’si yaşı küçük 17 liseli için ‘Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’ suçundan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Bursa’da Mart ayında AK Parti Bursa İl Teşkilatı önünde parasız eğitim için pankart açıp, slogan atarak eylem yapan ‘Liseli Genç Umut’ üyesi 17 öğrenci hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında hakaret içeren sloganlar attıkları iddia edilen 12’si yaşı küçük 17 liseli için ‘Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’ suçundan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Yaşı küçük çocuklar önümüzdeki günlerde Bursa 1’inci Çocuk Mahkemesi’nde, diğerleri ise Bursa 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak.
Son Güncelleme: Salı, 28 May 2013 09:56
Gösterim: 1321

