Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Turgay Polat, Akşam Gazetesi’ndeki köşesinde son günlerde sıkça tartışılan sınavsız eğitimle ilgili “Öğrencisiz okul olursa, sınavsız eğitim de olur” yorumunu yaptı. Polat sınavsız eğitimin mümkün olmayacağını, eğitimin bir süreç olduğunu ve bu sürecin verimliliğini ölçmek için de bazı testlere ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Turgay Polat’ın Akşam Gazetesi’ndeki köşesinden;
Son günlerde garip bir tartışma başladı. Konu sınavsız eğitim olur mu?
Bana sorulduğunda ben diyorum ki "öğrencisiz okul olursa, sınavsız eğitim de olur." Evet aynen böyle düşünüyorum. Ama maalesef bu ülkede kim sınavlarla ilgili konuşsa, hele hele de sınavların aleyhinde konuşsa alkışı alıyor. Nedir bu sınavlarla derdimiz anlamadım gitti. Hatta dün bir televizyon kanalında bir özel okul grubunun genel başkanıyla birlikte bu konuyu tartıştık. Sayın Selçuk Pehlivanoğlu ile karşılıklı konuştuk. Selçuk Bey genelde karşısındaki kişileri konuşturmamak üzerine tartıştığı için tartışmak zor oluyor ama yine de kendisiyle konuşmak güzeldi. Selçuk Bey sınavlara "karşı!" Hatta bu konuda raporlar yayınlıyor ama nedense başında bulunduğu okulun ilkokul kısmına anaokulundan sonra sınavla öğrenci alıyor. Ama Selçuk Hocam hem bunu yapıyor hem de garip şekilde buna karşı söylem geliştiriyor ki bunu anlamak çok zor.
İKİ TÜRDE SINAV
Ben bugün Sayın Hocama sınavların ne demek olduğunu biraz anlatayım: Sınavsız eğitim olmaz hocam. Çünkü eğitim bir süreçtir, bu sürecin verimliliğini ölçmek ve bu anlamda bazı testler kullanmak kaçınılmazdır. Bu yüzden dünya sınavları süreci ölçen ve seçme sıralama yapan olarak iki kısma ayırıyorlar. İşte biz genelde seçme sıralama sınavlarını sanki süreç ölçen sınavlarmış gibi kullanmaya kalktığımız için bu sınavlar bizde hep tartışılır oluyor.
Temel eğitim bütün vatandaşlar için tek tip kazanımlar sunan eğitimdir. Oysa lise ve üniversite eğitimi bireylere göre farklılaşması gereken eğitimlerdir. Yani siz temel eğitimden sonra uygun kişiye uygun eğitim vermelisiniz ki eğitimden verim alabilesiniz. Peki, bunu nasıl yaparsınız? Bunu farklı yöntemlerle yapabilirsiniz, yani kişilerin farklı eğitim almalarını nasıl sağlarsınız? Birincisi seçme sınavlarını kullanabilirsiniz, ikincisi bireysel başarı kriterini kullanabilirsiniz, üçüncüsü yetenek ölçümleri yapabilirsiniz. Bunları tek tek kullanan ülkeler olduğu gibi birlikte kullanan ülkeler de vardır. Ama kritersiz geçiş yapan hiçbir ülke yoktur. Çünkü eğitim ve eğitim verimliliği için hem eğitim alacak bireyi hem de eğitimin sürecini doğru belirlemek durumundayız aksi halde kaynakları boşa kullanmış oluruz.
Bu işin bilimsel tarafını ben size halk diliyle anlatayım. "Kaliteli eğitim" günümüzün en büyük sorunu, kaliteli eğitim kaliteli okul, kaliteli öğretmen ve uygun müfredatla olur. İşte bizim de ülke olarak kaliteli okulumuz az, kaliteli öğretmenimiz az, müfredatı çağa uydurmuş okul sayısı az. Önümüzde iki seçenek var, birincisi ya okullarımızın hepsini kaliteli, öğretmenlerimizin hepsini tercih edilir ve müfredatımızı çağa uygun hale getirmek. İkincisi kaliteli eğitim talebinde bulunan insanları adil şekilde yönlendirmek. Biz ikisini de yapamıyoruz ama sınav kaldırma kelimesi çok büyülü bir kelime olduğu için hep iş yapıyor. Selçuk Hocam da bunun farkında ama bunun olamayacağını çok iyi biliyor.
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Turgay Polat, Akşam Gazetesi’ndeki köşesinde son günlerde sıkça tartışılan sınavsız eğitimle ilgili “Öğrencisiz okul olursa, sınavsız eğitim de olur” yorumunu yaptı. Polat sınavsız eğitimin mümkün olmayacağını, eğitimin bir süreç olduğunu ve bu sürecin verimliliğini ölçmek için de bazı testlere ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Turgay Polat’ın Akşam Gazetesi’ndeki köşesinden;
Son günlerde garip bir tartışma başladı. Konu sınavsız eğitim olur mu?
Bana sorulduğunda ben diyorum ki "öğrencisiz okul olursa, sınavsız eğitim de olur." Evet aynen böyle düşünüyorum. Ama maalesef bu ülkede kim sınavlarla ilgili konuşsa, hele hele de sınavların aleyhinde konuşsa alkışı alıyor. Nedir bu sınavlarla derdimiz anlamadım gitti. Hatta dün bir televizyon kanalında bir özel okul grubunun genel başkanıyla birlikte bu konuyu tartıştık. Sayın Selçuk Pehlivanoğlu ile karşılıklı konuştuk. Selçuk Bey genelde karşısındaki kişileri konuşturmamak üzerine tartıştığı için tartışmak zor oluyor ama yine de kendisiyle konuşmak güzeldi. Selçuk Bey sınavlara "karşı!" Hatta bu konuda raporlar yayınlıyor ama nedense başında bulunduğu okulun ilkokul kısmına anaokulundan sonra sınavla öğrenci alıyor. Ama Selçuk Hocam hem bunu yapıyor hem de garip şekilde buna karşı söylem geliştiriyor ki bunu anlamak çok zor.
İKİ TÜRDE SINAV
Ben bugün Sayın Hocama sınavların ne demek olduğunu biraz anlatayım: Sınavsız eğitim olmaz hocam. Çünkü eğitim bir süreçtir, bu sürecin verimliliğini ölçmek ve bu anlamda bazı testler kullanmak kaçınılmazdır. Bu yüzden dünya sınavları süreci ölçen ve seçme sıralama yapan olarak iki kısma ayırıyorlar. İşte biz genelde seçme sıralama sınavlarını sanki süreç ölçen sınavlarmış gibi kullanmaya kalktığımız için bu sınavlar bizde hep tartışılır oluyor.
Temel eğitim bütün vatandaşlar için tek tip kazanımlar sunan eğitimdir. Oysa lise ve üniversite eğitimi bireylere göre farklılaşması gereken eğitimlerdir. Yani siz temel eğitimden sonra uygun kişiye uygun eğitim vermelisiniz ki eğitimden verim alabilesiniz. Peki, bunu nasıl yaparsınız? Bunu farklı yöntemlerle yapabilirsiniz, yani kişilerin farklı eğitim almalarını nasıl sağlarsınız? Birincisi seçme sınavlarını kullanabilirsiniz, ikincisi bireysel başarı kriterini kullanabilirsiniz, üçüncüsü yetenek ölçümleri yapabilirsiniz. Bunları tek tek kullanan ülkeler olduğu gibi birlikte kullanan ülkeler de vardır. Ama kritersiz geçiş yapan hiçbir ülke yoktur. Çünkü eğitim ve eğitim verimliliği için hem eğitim alacak bireyi hem de eğitimin sürecini doğru belirlemek durumundayız aksi halde kaynakları boşa kullanmış oluruz.
Bu işin bilimsel tarafını ben size halk diliyle anlatayım. "Kaliteli eğitim" günümüzün en büyük sorunu, kaliteli eğitim kaliteli okul, kaliteli öğretmen ve uygun müfredatla olur. İşte bizim de ülke olarak kaliteli okulumuz az, kaliteli öğretmenimiz az, müfredatı çağa uydurmuş okul sayısı az. Önümüzde iki seçenek var, birincisi ya okullarımızın hepsini kaliteli, öğretmenlerimizin hepsini tercih edilir ve müfredatımızı çağa uygun hale getirmek. İkincisi kaliteli eğitim talebinde bulunan insanları adil şekilde yönlendirmek. Biz ikisini de yapamıyoruz ama sınav kaldırma kelimesi çok büyülü bir kelime olduğu için hep iş yapıyor. Selçuk Hocam da bunun farkında ama bunun olamayacağını çok iyi biliyor.
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Son Güncelleme: Cumartesi, 09 Mart 2013 10:51
Gösterim: 1991
Binlerce öğretmen adayının gözü Ağustos ayında yapılacak atamalarda. Peki, Türkiye’nin ne kadar öğretmen açığı var ve atamalarda kaç öğretmen atanacak? Bakan Nabi Avcı TBMM’ye verilen öğretmen atamalarına ilişkin soru önergesini cevapladı.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bakanlıkta 704 bin öğretmen olduğunu 127 bin öğretmene ihtiyaç duyduklarını, 295 bin öğretmenin ise atama beklediğini açıkladı.
Vatan Gazetesi’nin haberine göre, Bakan Nabi Avcı, BDP'li Erol Dora'nın atanamayan öğretmenlere ilişkin soru önergesine yanıt verdi. Mart ayı itibariyle en son verileri açıklayan Milli Eğitim Bakanı Avcı'nın verdiği bilgilere göre 295 bin 426 öğretmen atama bekliyor.
Mevcut bekleyen 295 bin öğretmene karşın Bakanlığın ise 127 bin 567 öğretmen ihtiyacı var. Bu durumda tüm açık kapatılsa dahi, 170 bin civarında öğretmen açıkta kalıyor. Bakanlıkta 704 bin 607 öğretmen de görev yapıyor.
Bakan Nabi Avcı, şu bilgileri verdi:
Bütçe kanunlarının verdiği yetkinin yanında Bakanlar Kurulu'nca bakanlığımıza tahsis edilen ve Maliye Bakanlığı'nca kullanım izni verilen toplam öğretmen kadroları illerin öğretmen ihtiyaç oranları dikkate alınarak il milli eğitim müdürlüklerine dağıtılmakta, il milli eğitim müdürlükleri de kendi illerine ayrılan kontenjan ölçüsünde atama yapılacak alanlar ile bu alanlara atanacakların istihdam edileceği eğitim kurumlarını belirlemektedir. Bu eğitim kurumları atama/yer değiştirme dönemlerinde sisteme yansıtılarak atanacak ya da yer değiştirecek öğretmen adaylarının tercihlerine sunulmaktadır. Belirlenen kadrolara atama yapılarak öğretmen ihtiyacı karşılanmaya çalışılmaktadır.
Ücretli öğretmen alıyoruz
Bakanlığa bağlı resmi okullarda öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmenlerle karşılanamadığı durumlarda eğitimin aksatılmadan sürdürülebilmesi için valiliklerce ücretli öğretmen görevlendirilmesi yapılmaktadır.
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Binlerce öğretmen adayının gözü Ağustos ayında yapılacak atamalarda. Peki, Türkiye’nin ne kadar öğretmen açığı var ve atamalarda kaç öğretmen atanacak? Bakan Nabi Avcı TBMM’ye verilen öğretmen atamalarına ilişkin soru önergesini cevapladı.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bakanlıkta 704 bin öğretmen olduğunu 127 bin öğretmene ihtiyaç duyduklarını, 295 bin öğretmenin ise atama beklediğini açıkladı.
Vatan Gazetesi’nin haberine göre, Bakan Nabi Avcı, BDP'li Erol Dora'nın atanamayan öğretmenlere ilişkin soru önergesine yanıt verdi. Mart ayı itibariyle en son verileri açıklayan Milli Eğitim Bakanı Avcı'nın verdiği bilgilere göre 295 bin 426 öğretmen atama bekliyor.
Mevcut bekleyen 295 bin öğretmene karşın Bakanlığın ise 127 bin 567 öğretmen ihtiyacı var. Bu durumda tüm açık kapatılsa dahi, 170 bin civarında öğretmen açıkta kalıyor. Bakanlıkta 704 bin 607 öğretmen de görev yapıyor.
Bakan Nabi Avcı, şu bilgileri verdi:
Bütçe kanunlarının verdiği yetkinin yanında Bakanlar Kurulu'nca bakanlığımıza tahsis edilen ve Maliye Bakanlığı'nca kullanım izni verilen toplam öğretmen kadroları illerin öğretmen ihtiyaç oranları dikkate alınarak il milli eğitim müdürlüklerine dağıtılmakta, il milli eğitim müdürlükleri de kendi illerine ayrılan kontenjan ölçüsünde atama yapılacak alanlar ile bu alanlara atanacakların istihdam edileceği eğitim kurumlarını belirlemektedir. Bu eğitim kurumları atama/yer değiştirme dönemlerinde sisteme yansıtılarak atanacak ya da yer değiştirecek öğretmen adaylarının tercihlerine sunulmaktadır. Belirlenen kadrolara atama yapılarak öğretmen ihtiyacı karşılanmaya çalışılmaktadır.
Ücretli öğretmen alıyoruz
Bakanlığa bağlı resmi okullarda öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmenlerle karşılanamadığı durumlarda eğitimin aksatılmadan sürdürülebilmesi için valiliklerce ücretli öğretmen görevlendirilmesi yapılmaktadır.
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Son Güncelleme: Cuma, 08 Mart 2013 18:36
Gösterim: 2094
TBMM’ye gönderilen tasarıya göre, kaçak Kuran kursları başta olmak üzere kanuna aykırı eğitim kurumu açan, işleten ve öğretmen olarak çalışanlara verilen hapis cezası kaldırılıyor. Bu kapsamda var olan okulların kapatılmasına ilişkin herhangi bir karar alınamayacak.
TBMM’ye gönderilen tasarıya göre, kaçak Kuran kursları başta olmak üzere kanuna aykırı eğitim kurumu açan, işleten ve öğretmen olarak çalışanlara verilen hapis cezası kaldırılacak. Bu okulların kapatılmasına karar verilmesi uygulamasına da son verilecek. CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter, düzenlemenin laik eğitime darbe anlamına geldiğini savundu.
Hükümet, 2004’te yeni TCK yürürlüğe girerken, kaçak Kuran kursu açanlara verilen hapis cezasının alt sınırını düşürmüş ve kamuoyunda bu nedenle büyük tartışma yaşanmıştı. TBMM’ye dün sevk edilen, mahkemelerin ihtisaslaşması ile ilgili kanuna sürpriz biçimde bu konudaki radikal bir değişiklik girdi. Tasarıda, TCK’nın “Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu” başlıklı 263. maddesinin kaldırılması öngörülüyor. TCK’nın 263. maddesi, “Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açanlara, bunları çalıştıranlara ve bu kurumlarda kanuna aykırı olarak açıldığını bildiği halde öğretmenlik yapanlara, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilir. Yukarıdaki fıkrada gösterilen yerlerin kapatılmasına da karar verilir” hükmünü içeriyor.
Okullar kapatılmayacak
Bu hükmün TCK’dan çıkarılmasıyla kaçak Kuran kursları ve okullarını açan, işleten veya oralarda öğretmenlik yapanlara verilen 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası yürürlükten kalkacak. Bu kapsamda var olan okulların kapatılmasına ilişkin herhangi bir karar alınamayacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
TBMM’ye gönderilen tasarıya göre, kaçak Kuran kursları başta olmak üzere kanuna aykırı eğitim kurumu açan, işleten ve öğretmen olarak çalışanlara verilen hapis cezası kaldırılıyor. Bu kapsamda var olan okulların kapatılmasına ilişkin herhangi bir karar alınamayacak.
TBMM’ye gönderilen tasarıya göre, kaçak Kuran kursları başta olmak üzere kanuna aykırı eğitim kurumu açan, işleten ve öğretmen olarak çalışanlara verilen hapis cezası kaldırılacak. Bu okulların kapatılmasına karar verilmesi uygulamasına da son verilecek. CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter, düzenlemenin laik eğitime darbe anlamına geldiğini savundu.
Hükümet, 2004’te yeni TCK yürürlüğe girerken, kaçak Kuran kursu açanlara verilen hapis cezasının alt sınırını düşürmüş ve kamuoyunda bu nedenle büyük tartışma yaşanmıştı. TBMM’ye dün sevk edilen, mahkemelerin ihtisaslaşması ile ilgili kanuna sürpriz biçimde bu konudaki radikal bir değişiklik girdi. Tasarıda, TCK’nın “Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu” başlıklı 263. maddesinin kaldırılması öngörülüyor. TCK’nın 263. maddesi, “Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açanlara, bunları çalıştıranlara ve bu kurumlarda kanuna aykırı olarak açıldığını bildiği halde öğretmenlik yapanlara, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilir. Yukarıdaki fıkrada gösterilen yerlerin kapatılmasına da karar verilir” hükmünü içeriyor.
Okullar kapatılmayacak
Bu hükmün TCK’dan çıkarılmasıyla kaçak Kuran kursları ve okullarını açan, işleten veya oralarda öğretmenlik yapanlara verilen 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası yürürlükten kalkacak. Bu kapsamda var olan okulların kapatılmasına ilişkin herhangi bir karar alınamayacak.
Son Güncelleme: Cuma, 08 Mart 2013 12:21
Gösterim: 1830
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, ''Anadilde eğitim verilirse Türkiye bölünmez. Ben anadilde eğitime karşı değilim'' dedi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, CNN Türk'te katıldığı bir programda yaptığı konuşmada, çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
''Anadilde eğitim verilirse Türkiye bölünür mü?'' sorusuna da Bakan Ergün, şöyle yanıt verdi:
''Bence bölünmez. Yani Türkiye istesek de bölünemez, yani bölünmeyi istediğimiz zaman bile bölünemeyiz. Otursak masada, birlikte yaşamıyoruz kardeşim, bunun bir çaresini bulalım da bölünelim desek, bunun formülünü bulamayız, bu toprakların içinde bunun formülü yoktur.
Silahla da silahsız da gönüllü de gönülsüz de olmaz. Yani Türkiye'nin bölünmesi üzerine üretilen korkular gerçek korkular değildir. Laboratuvarda siyasi mühendislik sonucu üretilmiş korkulardır. Türkiye istesek de bölünemez, ama haklı özgürlüklerin alanı daraltılırsa, haklı özgürlükler alan geniş tutulmazsa, yönetilemez bir ülke olur.
Yani bölünemez, ama yönetilemez, halkın huzursuz olduğu bir ülke olur. Huzursuzluk iyi bir şey değil. İnsanlar ne zaman mutlu olurlar? Haklarını kamil manada yaşadıkları zaman manada mutlu olurlar. Ben anadilde eğitime karşı değilim.''
Kandil fotoğrafı
BDP heyetinin Kandil'de çekilmiş fotoğraflarına ilişkin de şunları kaydetti:
''Bu sürecin bir parçası İmralı'da Abdullah Öcalan ile görüşme yapan milletvekillerinin ondan aldıkları mektupları Kandil'e, BDP'ye ve grubun Avrupa'daki liderlerine götürmesi değil miydi? Ve bunu yaptılar, bunu Kandil'e götürdüler. Şimdi bu fotoğraf olmasaydı o gidiş olmamış mı olacaktı? Böyle bir olay oldu, yani bu çözüm sürecinin bir parçası.
Bu gibi toplantılar, görüntüler Türkiye'yi karıştırmak, Türkiye'de terörü azdırmak, büyük zararlara sokmak için ortaya çıkan, görüntüler olsaydı buna tahammül etmek daha mı kolay olurdu? Terör eylemlerinin görüntüleri, şehit cenazelerinin görüntüleri, ağlayan annelerin görüntüleri var. Peki bu görüntülere tahammül etmek daha mı kolaydı? Bunlar mı tahammül edilmesi gereken görüntüler?.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, ''Anadilde eğitim verilirse Türkiye bölünmez. Ben anadilde eğitime karşı değilim'' dedi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, CNN Türk'te katıldığı bir programda yaptığı konuşmada, çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
''Anadilde eğitim verilirse Türkiye bölünür mü?'' sorusuna da Bakan Ergün, şöyle yanıt verdi:
''Bence bölünmez. Yani Türkiye istesek de bölünemez, yani bölünmeyi istediğimiz zaman bile bölünemeyiz. Otursak masada, birlikte yaşamıyoruz kardeşim, bunun bir çaresini bulalım da bölünelim desek, bunun formülünü bulamayız, bu toprakların içinde bunun formülü yoktur.
Silahla da silahsız da gönüllü de gönülsüz de olmaz. Yani Türkiye'nin bölünmesi üzerine üretilen korkular gerçek korkular değildir. Laboratuvarda siyasi mühendislik sonucu üretilmiş korkulardır. Türkiye istesek de bölünemez, ama haklı özgürlüklerin alanı daraltılırsa, haklı özgürlükler alan geniş tutulmazsa, yönetilemez bir ülke olur.
Yani bölünemez, ama yönetilemez, halkın huzursuz olduğu bir ülke olur. Huzursuzluk iyi bir şey değil. İnsanlar ne zaman mutlu olurlar? Haklarını kamil manada yaşadıkları zaman manada mutlu olurlar. Ben anadilde eğitime karşı değilim.''
Kandil fotoğrafı
BDP heyetinin Kandil'de çekilmiş fotoğraflarına ilişkin de şunları kaydetti:
''Bu sürecin bir parçası İmralı'da Abdullah Öcalan ile görüşme yapan milletvekillerinin ondan aldıkları mektupları Kandil'e, BDP'ye ve grubun Avrupa'daki liderlerine götürmesi değil miydi? Ve bunu yaptılar, bunu Kandil'e götürdüler. Şimdi bu fotoğraf olmasaydı o gidiş olmamış mı olacaktı? Böyle bir olay oldu, yani bu çözüm sürecinin bir parçası.
Bu gibi toplantılar, görüntüler Türkiye'yi karıştırmak, Türkiye'de terörü azdırmak, büyük zararlara sokmak için ortaya çıkan, görüntüler olsaydı buna tahammül etmek daha mı kolay olurdu? Terör eylemlerinin görüntüleri, şehit cenazelerinin görüntüleri, ağlayan annelerin görüntüleri var. Peki bu görüntülere tahammül etmek daha mı kolaydı? Bunlar mı tahammül edilmesi gereken görüntüler?.''
Son Güncelleme: Cuma, 08 Mart 2013 13:48
Gösterim: 1505
Mili Eğitim Bakanı Nabi Avcı, özellikle lojman ihtiyaçlarında kullanılmak üzere Hakkari’ye 1 milyon lira ek ödenek gönderilmesi için talimat verdi
Valilik'ten yapılan yazılı açıklamada, 27 Şubat'ta şehri ziyaret eden Milli Eğitim Bakanı Avcı'nın, ildeki okulların lojman ihtiyaçlarında kullanılmak üzere 1 milyon lira ek ödenek gönderilmesine yönelik talimat verdiği belirtildi.
Açıklamada, "Sayın bakanımızın ilimize yapmış oldukları ziyaretlerinden ve Hakkari'deki eğitimin daha kaliteli, daha sağlıklı olması açısından göstermiş oldukları yakın ilgi ve desteklerinden dolayı teşekkürlerimizi sunarız." denildi
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Mili Eğitim Bakanı Nabi Avcı, özellikle lojman ihtiyaçlarında kullanılmak üzere Hakkari’ye 1 milyon lira ek ödenek gönderilmesi için talimat verdi
Valilik'ten yapılan yazılı açıklamada, 27 Şubat'ta şehri ziyaret eden Milli Eğitim Bakanı Avcı'nın, ildeki okulların lojman ihtiyaçlarında kullanılmak üzere 1 milyon lira ek ödenek gönderilmesine yönelik talimat verdiği belirtildi.
Açıklamada, "Sayın bakanımızın ilimize yapmış oldukları ziyaretlerinden ve Hakkari'deki eğitimin daha kaliteli, daha sağlıklı olması açısından göstermiş oldukları yakın ilgi ve desteklerinden dolayı teşekkürlerimizi sunarız." denildi
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Son Güncelleme: Cuma, 08 Mart 2013 11:55
Gösterim: 1781

