Adını 1928’de açılan Millet Mektepleri’nden alan Mektebim, 35 kampüste 100’ün üzerinde okulu ile eğitim öğretime devam ediyor. Mektebim Kurucusu Ümit Kalko, Atatürk’ün kurmuş olduğu Millet Mektepleri’nin okur-yazarlığı yayma prensibinden hareketle kariyer okur-yazarlığı, bilim okur-yazarlığı, sanat okuryazarlığı, medya okuryazarlığı, teknoloji okuryazarlığının arttırılmasına yönelik özgün modeller benimsediklerini belirtiyor.
Mektebim nasıl doğdu? Okulun tarihçesini ve kuruluş hikâyesini anlatabilir misiniz?
Mektebim’in temelini ilk olarak 2011-2012 eğitim öğretim yılında Büyükçekmece’de açtığımız Anadolu Sağlık Meslek Lisesi ve Anaokulu ile attık. Açtığımız okulların kontenjanlarının ilk yıl %100 dolmasından güç alarak daha sonra diğer okullarımızı faaliyete geçirdik ve Mektebim markasını eğitim sektörü içerisinde iddialı bir konuma getirdik. Yatırımlarımız hız kesmeden devam ediyor. 2013’te 8 okul yatırımı ile 15 kampüse ulaştık. Kampüslerin sayısı arttıkça İstanbul’un dışına da çıkmaya başladık. Özellikle Tekirdağ ve Balıkesir’de yatırımlarımızı artırdık. 2014’te ise 5 okul yatırımı daha yaparak 20 kampüse ulaştık. 2015’te ise Ankara, Adana, Yalova, İzmir, Yozgat, Adana gibi farklı illerde ve İstanbul’un farklı ilçelerinde okul yatırımlarımıza devam ederek 35 kampüs ve 100’ü aşkın okula ulaştık. 2011’den bugüne kadar yaklaşık 100 kat büyüdük.
Mektebim, Anaokulu, İlkokul, Ortaokul, Anadolu Lisesi, Anadolu Fen Lisesi, Güzel Sanatlar Lisesi ve Anadolu Sağlık Meslek Liseleriyle 35 Kampüste 100’ün üzerinde okulu ile eğitim öğretime devam ediyor. İstanbul’da Silivri, Büyükçekmece, Bahçeşehir, Fatih, Bahçelievler, Beylikdüzü, Beykent, Bakırköy gibi lokasyonlarda kampüsleri olan Mektebim Koleji’nin, Çorlu, Tekirdağ ve Edremit’te de kampüsleri bulunuyor. Mektebim Koleji’nin 2015-2016 eğitim öğretim yılında İstanbul Bahçeşehir ve Ümraniye, Ankara İncek, Etimesgut ve Batıkent, İzmir Çiğli, Yozgat, Adana ve Yalova Kampüsleri eğitim öğretim faaliyetine başladı.
Okulun kuruluş aşamasında eğitimdeki hedeflerinizi nasıl belirlediniz? Bu hedeflere nasıl ilerlediniz?
Okul yatırımına başlarken, önümüze birtakım anayasal kriterler ve prensipler koyduk. En öncelikli prensibimiz, Mektebim olarak toplumun her kesimine eşit mesafede durmak. Atatürk’ü seven, çağdaş, modern, iyi insan yetiştirmeye özen gösteren ve iyi insanlarla çalışan bir eğitim kurumu olmaktı. Bu nedenle de adımızı aslında modernleşmenin bir sembolü haline gelen 1928’de Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Millet Mektepleri’nden alarak Mektebim’i kurduk. Biz eğitimden kazandığımızı eğitime yatırdık. Mektebim olarak doğru lokasyonlarda, son derece inovatif ve çağdaş eğitim sistemleriyle beslenen, yabancı dile önem veren, öğrenci koçluğuyla çocuklarımızın eğitim-öğretim süreçlerine yön veren ve onların hayatlarını etkileyecek tüm süreçleri gözetim altında tutan bir sistem kurduk. İleri eğitim teknolojileriyle öğrencileri geleceğe en iyi şekilde hazırlayan bir eğitim modeline yatırım yaparak önemli bir başarı kazandık. Öğrencilerin sanatsal, sportif ve bilimsel açıdan gelişebilmelerine yön verecek tüm süreçleri, teknolojik yeniliklerden de yararlanarak kendi eğitim sistemimizde harmanladık.
En büyük hedefimiz ilk etapta Türkiye’nin en büyük eğitim kurumu olmak. 3 yıl içinde 100 kampüse ulaşıp yaklaşık 100 bin öğrenciye eğitim vermeyi planlıyoruz. Mektebim Üniversitesi ile eğitim seferberliğimizi anaokulundan üniversiteye kadar ulaştırmayı ve bir şehir üniversitesi kurmayı hedefliyoruz. Yurt dışı okul yatırımlarına başlayıp büyüterek, bir Türk eğitim markasını dünyaya duyurmak istiyoruz.
ÖĞRENCİ MERKEZLİ BİR EĞİTİM ANLAYIŞI BENİMSİYORUZ
Mektebim eğitimde nasıl bir misyon üstleniyor? Uyguladığınız eğitim anlayışının temelini hangi değerler oluşturuyor? Bu değerleri öğrencilerinize nasıl aktarıyorsunuz?
Mektebim, çağdaş ve modern eğitim ortamlarında son teknolojiyi kullanarak dünya standartlarında eğitim imkânı sunmaktadır. Öğrencilerimiz, öz disiplini ve benlik saygısı gelişmiş, toplumda birey olarak yer aldığının farkında olan, paylaşımcı, kendini ifade edebilen, sorumluluk sahibi, kendi haklarını korurken başkalarının haklarına saygı gösteren, gelenek- göreneklerimize karşı duyarlı, tabiatı koruyan, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı bireyler olarak yetişmektedir.
Mektebim’de Atatürk’ün kurmuş olduğu Millet Mektepleri’nin okur-yazarlığı yayma prensibinden hareketle kariyer okur-yazarlığı, bilim okur-yazarlığı, sanat okuryazarlığı, medya okuryazarlığı, teknoloji okuryazarlığının arttırılmasına yönelik özgün modeller benimsedik. Öğrencilerimizi temel yetkinlikler kazandırarak, inisiyatif alabilen, problem çözebilen, liderlik yönü güçlü, teknolojiyi yakından takip ederek uygulayabilen bireyler olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz.
Dünyada ülkemizin adını duyurmak için hangi çalışmalara imza atıyorsunuz?
Uluslararası fen ve matematik yarışmalarında çeşitli Türkiye derecelerinin yanında spor dalında okçuluk, voleybol, futbol alanlarında Türkiye derecelerimiz mevcut. İtalya’da düzenlenen Uluslararası GEF Global Education Festival’de yarışan Mektebim öğrencileri, Kısa Film Kategorisinde Dünya Birinciliğiyle yurda döndü. 20 ülkenin ve 53 filmin yarıştığı (GEF) Global Education Festivali’ne iki farklı film ile katılan Mektebim öğrencileri “All the Colors of the World” adlı kısa film projeleriyle Dünya Birinciliğine layık görüldü. Mektebim’in yeni eğitim modeli M-Lead, uluslararası bir topluluk EBES (Avrasya İşletme ve Ekonomi Topluluğu) tarafından güvence altına alındı. M-Lead, öğrencilere geniş bir yükseköğrenim kurumları ağı sunmasına ek olarak dünya kalitesinde eğitim almalarını garantileyecek.
State University of New York at Albany (SUNY) ile önemli bir anlaşmaya imza attık. Anlaşmanın içeriğinde, Mektebim liselerinden mezun olan öğrencilerin üniversiteye sınavsız geçiş yaparak ve indirimlerden faydalanarak ABD’de okuyabilecekleri de yer alıyor. Ayrıca yaz okulu, ortak yabancı dil eğitimi, öğrenci ve öğretmen değişimi gibi konular da işbirliğimiz kapsamında. Yale Üniversitesi’nin Mezunlar Derneği ve Uluslararası İlişkiler Bölümü ile bir işbirliği başlattık. Yale Üniversitesi ve yetkililerinden birçok alanda mentorluk hizmeti alacağız. Bu ve benzeri birçok üniversite ile işbirliği çalışmalarımız devam edecek.
Cumhuriyet ve eğitim hakkında düşüncelerinizi iletebilir misiniz?
Eğitim millî olmalıdır. Millî eğitimde öğretim birliği ilkesine uyulmalıdır. Kız ve erkek çocukların eşit şekilde eğitilmesine önem verilmelidir. Eğitimin yaygınlaştırılması, bilgisizliğin yok edilmesi şarttır. Eğitimde fikir ve hareket birliğine, uygulamaya önem verilmelidir. Millî eğitim sistemi bilime dayalı olmalıdır. Millî eğitimde disiplin esas ve öğretmenlik mesleği çekici olmalıdır. Mektebim olarak Cumhuriyetin tüm değerlerine sahip çıkan, çağdaş eğitim ortamlarında çocuklarımızın tamamına en iyi şekilde kaliteli eğitim sunabilmek için çalışıyoruz. Bizim tek işimiz eğitim ve bizim eğitim anlayışımızda hiçbir siyasi, dini ve etnik görüşe yer yok. Biz herkese eşit mesafedeyiz. Modern eğitim ortamlarını ve kaliteli eğitim anlayışını, ülkenin her köşesine ulaştırma hedefiyle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte eğitimde gerçekleştirilen devrimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte eğitim sistemimizde gerçekleştirilen devrimler, Dünyada eşine az rastlanır niteliktedir. Oldukça kısa bir sürede, tarih yeniden yazılmış ve eğitimde önemli değişiklikler yapılmıştır. Bir milletin yeniden doğuşunu simgeleyen Cumhuriyet’le birlikte birçok yenilik yapılmış ve hayat geçirilmiştir. Laik bir eğitimin benimsenmiş olması, harf devrimi, okuma yazma seferberlikleri, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi ve hayata katılmaları eğitim konusunda atılmış önemli adımlardır. Yine öğretmen okullarının arttırılması ve köy enstitülerinin açılması Cumhuriyet döneminin önemli eğitim devrimleridir. Latin alfabesine geçilmesi, farklı kaynakların araştırılmasına olanak sağlamış ve bilimsel çalışmaların önünü açmıştır.
EĞİTİM, GÜNÜN ŞARTLARINA GÖRE REVİZE EDİLMELİ
Cumhuriyetin başlangıcında eğitimde gerçekleştirilen reformların bugüne yansıması hakkında neler düşünüyorsunuz? Günümüzde eğitimde yaşanan öncelikli sorunlar nelerdir? Bu sorunların çözümü için neler yapılmalı?
Eğitim, günün şartlarına göre revize edilmeli, geliştirilmeli ve yenilenmelidir. Cumhuriyetle birlikte eğitimde yapılan devrimler o günün şartlarına göre düzenlenmiş ve uygulanmıştır. Günümüz dünyasında bilim ve teknoloji de görülen gelişmelerle birlikte eğitim sistem ve modelleri de değişime uğramaktadır. Önemli olan toplumun yapısına, ilke ve değerlerine uygun, bilimi ve teknolojiyi yakından takip eden özgün sistemler yaratmak ve bunları uygulamaktır. Günümüzde, okul öncesi eğitim bilindiği üzere eğitimin temeli ve en önemli kademesidir. Çocukların sosyal, duygusal, bilişsel ve psikomotor gelişimlerinin en hızlı olduğu, kişiliğin %70’inin tamamlandığı bu dönemin eğitime kazandırılması gerekir. Çoğu zaman bu kademeye gerekli önem verilmeye çalışılmışsa da maalesef devamı getirilememiştir. Okul öncesi eğitimin gelişmiş ülkelerde okullaşma oranı %90-100’dür. Türkiye’nin de gelişmiş ülkeler arasında yer alabilmesi için okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi gerekir. 5 yaş grubu okullaşma oranı %100’e, 3-4 yaş okullaşma oranı da %80’e çıkarılmalıdır. Ayrıca her öğrencinin yetenek, ilgi ve becerilerinin bilimsel testlerle belirlenmesi ve eğitim hayatlarının çıkan sonuçlara göre planlanması gerekir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Adını 1928’de açılan Millet Mektepleri’nden alan Mektebim, 35 kampüste 100’ün üzerinde okulu ile eğitim öğretime devam ediyor. Mektebim Kurucusu Ümit Kalko, Atatürk’ün kurmuş olduğu Millet Mektepleri’nin okur-yazarlığı yayma prensibinden hareketle kariyer okur-yazarlığı, bilim okur-yazarlığı, sanat okuryazarlığı, medya okuryazarlığı, teknoloji okuryazarlığının arttırılmasına yönelik özgün modeller benimsediklerini belirtiyor.
Mektebim nasıl doğdu? Okulun tarihçesini ve kuruluş hikâyesini anlatabilir misiniz?
Mektebim’in temelini ilk olarak 2011-2012 eğitim öğretim yılında Büyükçekmece’de açtığımız Anadolu Sağlık Meslek Lisesi ve Anaokulu ile attık. Açtığımız okulların kontenjanlarının ilk yıl %100 dolmasından güç alarak daha sonra diğer okullarımızı faaliyete geçirdik ve Mektebim markasını eğitim sektörü içerisinde iddialı bir konuma getirdik. Yatırımlarımız hız kesmeden devam ediyor. 2013’te 8 okul yatırımı ile 15 kampüse ulaştık. Kampüslerin sayısı arttıkça İstanbul’un dışına da çıkmaya başladık. Özellikle Tekirdağ ve Balıkesir’de yatırımlarımızı artırdık. 2014’te ise 5 okul yatırımı daha yaparak 20 kampüse ulaştık. 2015’te ise Ankara, Adana, Yalova, İzmir, Yozgat, Adana gibi farklı illerde ve İstanbul’un farklı ilçelerinde okul yatırımlarımıza devam ederek 35 kampüs ve 100’ü aşkın okula ulaştık. 2011’den bugüne kadar yaklaşık 100 kat büyüdük.
Mektebim, Anaokulu, İlkokul, Ortaokul, Anadolu Lisesi, Anadolu Fen Lisesi, Güzel Sanatlar Lisesi ve Anadolu Sağlık Meslek Liseleriyle 35 Kampüste 100’ün üzerinde okulu ile eğitim öğretime devam ediyor. İstanbul’da Silivri, Büyükçekmece, Bahçeşehir, Fatih, Bahçelievler, Beylikdüzü, Beykent, Bakırköy gibi lokasyonlarda kampüsleri olan Mektebim Koleji’nin, Çorlu, Tekirdağ ve Edremit’te de kampüsleri bulunuyor. Mektebim Koleji’nin 2015-2016 eğitim öğretim yılında İstanbul Bahçeşehir ve Ümraniye, Ankara İncek, Etimesgut ve Batıkent, İzmir Çiğli, Yozgat, Adana ve Yalova Kampüsleri eğitim öğretim faaliyetine başladı.
Okulun kuruluş aşamasında eğitimdeki hedeflerinizi nasıl belirlediniz? Bu hedeflere nasıl ilerlediniz?
Okul yatırımına başlarken, önümüze birtakım anayasal kriterler ve prensipler koyduk. En öncelikli prensibimiz, Mektebim olarak toplumun her kesimine eşit mesafede durmak. Atatürk’ü seven, çağdaş, modern, iyi insan yetiştirmeye özen gösteren ve iyi insanlarla çalışan bir eğitim kurumu olmaktı. Bu nedenle de adımızı aslında modernleşmenin bir sembolü haline gelen 1928’de Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Millet Mektepleri’nden alarak Mektebim’i kurduk. Biz eğitimden kazandığımızı eğitime yatırdık. Mektebim olarak doğru lokasyonlarda, son derece inovatif ve çağdaş eğitim sistemleriyle beslenen, yabancı dile önem veren, öğrenci koçluğuyla çocuklarımızın eğitim-öğretim süreçlerine yön veren ve onların hayatlarını etkileyecek tüm süreçleri gözetim altında tutan bir sistem kurduk. İleri eğitim teknolojileriyle öğrencileri geleceğe en iyi şekilde hazırlayan bir eğitim modeline yatırım yaparak önemli bir başarı kazandık. Öğrencilerin sanatsal, sportif ve bilimsel açıdan gelişebilmelerine yön verecek tüm süreçleri, teknolojik yeniliklerden de yararlanarak kendi eğitim sistemimizde harmanladık.
En büyük hedefimiz ilk etapta Türkiye’nin en büyük eğitim kurumu olmak. 3 yıl içinde 100 kampüse ulaşıp yaklaşık 100 bin öğrenciye eğitim vermeyi planlıyoruz. Mektebim Üniversitesi ile eğitim seferberliğimizi anaokulundan üniversiteye kadar ulaştırmayı ve bir şehir üniversitesi kurmayı hedefliyoruz. Yurt dışı okul yatırımlarına başlayıp büyüterek, bir Türk eğitim markasını dünyaya duyurmak istiyoruz.
ÖĞRENCİ MERKEZLİ BİR EĞİTİM ANLAYIŞI BENİMSİYORUZ
Mektebim eğitimde nasıl bir misyon üstleniyor? Uyguladığınız eğitim anlayışının temelini hangi değerler oluşturuyor? Bu değerleri öğrencilerinize nasıl aktarıyorsunuz?
Mektebim, çağdaş ve modern eğitim ortamlarında son teknolojiyi kullanarak dünya standartlarında eğitim imkânı sunmaktadır. Öğrencilerimiz, öz disiplini ve benlik saygısı gelişmiş, toplumda birey olarak yer aldığının farkında olan, paylaşımcı, kendini ifade edebilen, sorumluluk sahibi, kendi haklarını korurken başkalarının haklarına saygı gösteren, gelenek- göreneklerimize karşı duyarlı, tabiatı koruyan, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı bireyler olarak yetişmektedir.
Mektebim’de Atatürk’ün kurmuş olduğu Millet Mektepleri’nin okur-yazarlığı yayma prensibinden hareketle kariyer okur-yazarlığı, bilim okur-yazarlığı, sanat okuryazarlığı, medya okuryazarlığı, teknoloji okuryazarlığının arttırılmasına yönelik özgün modeller benimsedik. Öğrencilerimizi temel yetkinlikler kazandırarak, inisiyatif alabilen, problem çözebilen, liderlik yönü güçlü, teknolojiyi yakından takip ederek uygulayabilen bireyler olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz.
Dünyada ülkemizin adını duyurmak için hangi çalışmalara imza atıyorsunuz?
Uluslararası fen ve matematik yarışmalarında çeşitli Türkiye derecelerinin yanında spor dalında okçuluk, voleybol, futbol alanlarında Türkiye derecelerimiz mevcut. İtalya’da düzenlenen Uluslararası GEF Global Education Festival’de yarışan Mektebim öğrencileri, Kısa Film Kategorisinde Dünya Birinciliğiyle yurda döndü. 20 ülkenin ve 53 filmin yarıştığı (GEF) Global Education Festivali’ne iki farklı film ile katılan Mektebim öğrencileri “All the Colors of the World” adlı kısa film projeleriyle Dünya Birinciliğine layık görüldü. Mektebim’in yeni eğitim modeli M-Lead, uluslararası bir topluluk EBES (Avrasya İşletme ve Ekonomi Topluluğu) tarafından güvence altına alındı. M-Lead, öğrencilere geniş bir yükseköğrenim kurumları ağı sunmasına ek olarak dünya kalitesinde eğitim almalarını garantileyecek.
State University of New York at Albany (SUNY) ile önemli bir anlaşmaya imza attık. Anlaşmanın içeriğinde, Mektebim liselerinden mezun olan öğrencilerin üniversiteye sınavsız geçiş yaparak ve indirimlerden faydalanarak ABD’de okuyabilecekleri de yer alıyor. Ayrıca yaz okulu, ortak yabancı dil eğitimi, öğrenci ve öğretmen değişimi gibi konular da işbirliğimiz kapsamında. Yale Üniversitesi’nin Mezunlar Derneği ve Uluslararası İlişkiler Bölümü ile bir işbirliği başlattık. Yale Üniversitesi ve yetkililerinden birçok alanda mentorluk hizmeti alacağız. Bu ve benzeri birçok üniversite ile işbirliği çalışmalarımız devam edecek.
Cumhuriyet ve eğitim hakkında düşüncelerinizi iletebilir misiniz?
Eğitim millî olmalıdır. Millî eğitimde öğretim birliği ilkesine uyulmalıdır. Kız ve erkek çocukların eşit şekilde eğitilmesine önem verilmelidir. Eğitimin yaygınlaştırılması, bilgisizliğin yok edilmesi şarttır. Eğitimde fikir ve hareket birliğine, uygulamaya önem verilmelidir. Millî eğitim sistemi bilime dayalı olmalıdır. Millî eğitimde disiplin esas ve öğretmenlik mesleği çekici olmalıdır. Mektebim olarak Cumhuriyetin tüm değerlerine sahip çıkan, çağdaş eğitim ortamlarında çocuklarımızın tamamına en iyi şekilde kaliteli eğitim sunabilmek için çalışıyoruz. Bizim tek işimiz eğitim ve bizim eğitim anlayışımızda hiçbir siyasi, dini ve etnik görüşe yer yok. Biz herkese eşit mesafedeyiz. Modern eğitim ortamlarını ve kaliteli eğitim anlayışını, ülkenin her köşesine ulaştırma hedefiyle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte eğitimde gerçekleştirilen devrimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte eğitim sistemimizde gerçekleştirilen devrimler, Dünyada eşine az rastlanır niteliktedir. Oldukça kısa bir sürede, tarih yeniden yazılmış ve eğitimde önemli değişiklikler yapılmıştır. Bir milletin yeniden doğuşunu simgeleyen Cumhuriyet’le birlikte birçok yenilik yapılmış ve hayat geçirilmiştir. Laik bir eğitimin benimsenmiş olması, harf devrimi, okuma yazma seferberlikleri, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi ve hayata katılmaları eğitim konusunda atılmış önemli adımlardır. Yine öğretmen okullarının arttırılması ve köy enstitülerinin açılması Cumhuriyet döneminin önemli eğitim devrimleridir. Latin alfabesine geçilmesi, farklı kaynakların araştırılmasına olanak sağlamış ve bilimsel çalışmaların önünü açmıştır.
EĞİTİM, GÜNÜN ŞARTLARINA GÖRE REVİZE EDİLMELİ
Cumhuriyetin başlangıcında eğitimde gerçekleştirilen reformların bugüne yansıması hakkında neler düşünüyorsunuz? Günümüzde eğitimde yaşanan öncelikli sorunlar nelerdir? Bu sorunların çözümü için neler yapılmalı?
Eğitim, günün şartlarına göre revize edilmeli, geliştirilmeli ve yenilenmelidir. Cumhuriyetle birlikte eğitimde yapılan devrimler o günün şartlarına göre düzenlenmiş ve uygulanmıştır. Günümüz dünyasında bilim ve teknoloji de görülen gelişmelerle birlikte eğitim sistem ve modelleri de değişime uğramaktadır. Önemli olan toplumun yapısına, ilke ve değerlerine uygun, bilimi ve teknolojiyi yakından takip eden özgün sistemler yaratmak ve bunları uygulamaktır. Günümüzde, okul öncesi eğitim bilindiği üzere eğitimin temeli ve en önemli kademesidir. Çocukların sosyal, duygusal, bilişsel ve psikomotor gelişimlerinin en hızlı olduğu, kişiliğin %70’inin tamamlandığı bu dönemin eğitime kazandırılması gerekir. Çoğu zaman bu kademeye gerekli önem verilmeye çalışılmışsa da maalesef devamı getirilememiştir. Okul öncesi eğitimin gelişmiş ülkelerde okullaşma oranı %90-100’dür. Türkiye’nin de gelişmiş ülkeler arasında yer alabilmesi için okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi gerekir. 5 yaş grubu okullaşma oranı %100’e, 3-4 yaş okullaşma oranı da %80’e çıkarılmalıdır. Ayrıca her öğrencinin yetenek, ilgi ve becerilerinin bilimsel testlerle belirlenmesi ve eğitim hayatlarının çıkan sonuçlara göre planlanması gerekir.
Son Güncelleme: Perşembe, 22 Ekim 2015 15:59
Gösterim: 2955
İçinde yaşadığın toplumun dününü ve bugününü bilmenin yarına ışık tutacağının bilinci içinde olduklarını söyleyen Kültür Temel Liseleri Eğitim ve Rehberlik Direktörü Salim Ünsal, “Bu açıdan öğrencilerimizin tarih bilincine erişmesini istiyoruz. Demokrasiyi özümsemiş bireyler olmalarını arzu ediyoruz” diyor.
Kültür Temel Liseleri, 1979 yılında eğitim öğretim faaliyetlerine başlayan Kültür Dershaneleri’nin en eski ve aynı zamanda en yeni üyesi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın dershanelerin Temel Liseye dönüşüm kararından sonra eğitim öğretim faaliyetlerini lise olarak devam eden öncü kurumlardan biri olduklarını belirten Kültür Temel Liseleri Eğitim ve Rehberlik Direktörü Salim Ünsal, şu an Türkiye genelinde 50’nin üzerinde okulu ile gençlere hem iyi bir lise eğitimi sunduklarını, hem de kariyerli bir üst okula hazırlık süreçlerini yürüttüklerini sağlıyor.
Kültür Temel Liseleri olarak çağdaş Türkiye ideallerine ulaşmak için gerçekleştireceğiniz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Biz ülkemizdeki demokrasi ve özgürlüklerin eğitimle istenilen noktaya geleceğine inanıyor ve gençlerimizi bu ideale ulaşmak adına eğitmeye çalışıyoruz. Düşünen, üreten, etik ve estetik değerleri yüksek, özgüvenli bireyler yetiştirmeyi amaçlıyor ve bu doğrultuda çalışıyoruz. Okul, bir toplumun gelişim ve değişim sürecinde çok önemli bir misyonu üstleniyor. Çocuklar aile bireylerinden çok bizlerle birlikte. Onlara değerli zamanlar yaşatmanın çabası içindeyiz. Bir taraftan temel bilimlerdeki akademik yeterliliklerini artırmaya çalışırken, diğer yandan çağdaş Türkiye idealine ulaşmanın temel değerlerini kazandırmaya özen gösteriyoruz.
Eğitimdeki hedefleriniz neler? Bu hedefleri nasıl belirlediniz?
Eğitimin, ölçülebilir ve gözlenebilir davranış değişikliği yaratan temel bir görevi var. Aslında ana hedefimiz bu görevi layıkıyla yerine getirmek. Çağımızda öğrenci ve genç olmak eskiye oranla çok daha zorlayıcı. Çocuklar artık daha çok uyaranın olduğu sabahlara uyanıyorlar. Hangi uyarıcıya gün içinde nasıl tepki verecekleri konusunda standartlaşmış bir bilgi ve deneyime de sahip değiller. Amacımız doğru tepki ve davranışları pekiştirip, yanlış ve istikrarsız tepkileri de giderici çalışmalar yapmak. Buradaki doğru ve yanlış kavramından kastımız evrensel anlamda doğru ve yanlışlar. Yoksa bir ideoloji ve bir zihniyetten bahsetmiyorum. Onlara özgür bireyler olduklarını hissettirebilmek ve kendi kararlarını kendilerinin verebilmelerine olanak sunmak. İyi bir gelecek ve kariyer planı günümüz çocuklarının en önemli beklentisi. Bu beklentiyi karşılayacak süreçleri de eğitimin bir parçası olarak düşünüyor ve programlarımızı bireysel ayrılıkları dikkate alarak bu doğrultuda hazırlıyoruz.
TARİH BİLİNCİNE ERİŞMİŞ BİREYLER YETİŞTİRECEK
Kültür Temel Liseleri eğitimde nasıl bir misyon üstlenecek? Uygulayacağınız eğitim anlayışının temelini hangi değerler oluşturuyor? Bu değerleri öğrencilerinize nasıl aktaracaksınız?
Çocuklara onlarca farklı değer ve bilgi yükleyebilirsiniz. Önemli olan bunların ne ölçüde kabul gördüğü, ne ölçüde uygulanabildiği ve yaşama entegre edilebildiği. Bunlardan birkaç tanesini sayarsak, Kültür Temel Liseleri’nde çocuklar farkındalık yaşasın istiyoruz. Hem kendilerinin ve yapabildiklerinin farkına varsınlar, hem de kendileri dışında bir dünyayı fark etsinler istiyoruz. Öz saygı ve saygı bir başka değerimiz. Kişi narsizme sapmadan kendi benliğine saygı duysun ama aynı zamanda kendi dışındaki insanlara da saygılı olsun istiyoruz. İçinde yaşadığın toplumun dününü ve bugününü bilmesinin yarına ışık tutacağının bilinci içindeyiz. Bu açıdan öğrencilerimizin tarih bilincine erişmesini istiyoruz. Demokrasiyi özümsemiş bireyler olmalarını arzu ediyoruz. Hepsinden önemlisi insanlık adına güzel izler bırakacak bir birey olmasını, kendisi, ailesi ve ülkesi için gelecekte güzel şeyler yapmasını arzu ediyor ve çalışmalarımızı genel olarak bu değerler üzerinden yürütüyoruz.
Kültür Temel Liseleri’nde Cumhuriyetin değerleri genç nesillere nasıl aktarılacak?
Çocuklar her ne kadar ortaöğretimin son kademesinde bizde olsalar da daha kişilik gelişimlerini tamamlamış değiller. Gençlerin yaşamlarında örnek aldıkları çeşitli karakterler yani fenomenleri vardır. Öğretmen bu açıdan örnek alınan önemli fenomenlerden biridir. İşte biz bu değerleri öncelikle örnek öğretmen profilimizle sağlamaya çalışıyoruz. Bunun dışında özel günlerde bir takım sosyal ve kültürel etkinliklerle Cumhuriyetimizin temel değerlerini kazandırma çabası içindeyiz.
HARF DEVRİMİ DOĞRU BİR KARARDI
Cumhuriyet, Atatürk ve eğitim hakkında düşüncelerinizi iletebilir misiniz?
Halk egemenliğine dayalı Demokratik Cumhuriyet bizim en vazgeçilmezimiz. Bir eğitimcinin demokrasi ve cumhuriyet kavramlarını içselleştirmemiş olması beklenebilir mi? Çağdaş, müreffeh bir toplum olmanın yegane ön koşulu bu iki kavram. Bugün dünya üzerinde temel insan hakları konusunda gelişmiş, bilimsel ve teknolojik devrimlerini gerçekleştirmiş yegane topluluklar bu iki kavramın yaşam alanı bulduğu toplumlar. Mustafa Kemal Atatürk bunu yıllar önce görmüş ve o dönemin koşullarında uygulamaya geçirmiş önemli bir deha ve devlet adamı. Atatürk’ün eğitim konusuna ve genç nesle ne kadar önem verdiğinin bilincindeyiz. Bugün hala onun öngördüğü ilkeler ışığında hareket ediyor ve devrimlerindeki evrenselliğe bir kez daha şahit oluyoruz.
Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte eğitimde gerçekleştirilen devrimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? O dönemde getirilen değişikliklerden sizce en önemlileri hangileriydi, neden?
Bilimsel ve laik eğitim anlayışına geçmek en temel değişikliklerin başında geliyor. Harf devrimi belki o dönemde en çok eleştiri alan değişikliklerden biri olarak algılansa bile bugün evrensel anlamda ne kadar doğru bir karar olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Cinsiyetçi yaklaşımlardan vazgeçilip herkesi kuşatan bir eğitim anlayışına geçilmesinin de büyük faydaları olduğuna inanıyoruz. Bu değişimin toplumsal dinamizme olumlu yansımalarını bugün daha net görüyoruz. Hemen her alanda, her sektörde çok yetenekli kadınlarımızın olması bunun bir sonucu.
SINAV ODAKLI EĞİTİM ANLAYIŞI EN ÖNEMLİ SORUNUMUZ
Günümüzde eğitimde yaşanan öncelikli sorunlar nelerdir? Bu sorunların çözümü için neler yapılmalı?
Cumhuriyetin temel kazanımlarını eğitimde kullanmamış olsaydık yakın coğrafyamızda yaşanan pek çok sorunu bizler yaşıyor olacaktık. Eğitimde temel sorunlarımızı tamamen hallettiğimiz elbette söylenemez. Ancak en azından evrensel değerlere ait bilgi, ders ve kavramların müfredat içine alınmış olması çok önemli bir ayrıcalık. Günümüzde eğitim sisteminin en önemli sorunlarının başında sınav odaklı bir anlayış geliyor. Bütün sistemi yılda bir veya birkaç kez yapılan sınava odakladığınızda sistemin kazandırmaya çalıştığı pek çok kazanımı göz ardı edebiliyorsunuz. Genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz. Elbette sınavlar ve ölçme değerlendirme eğitim sisteminin olmazsa olmazlarından birisi. Ancak ana aktör haline gelmemeli. Bu konuda zamanla daha rasyonel çözümler üretileceği kanaatindeyim.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
İçinde yaşadığın toplumun dününü ve bugününü bilmenin yarına ışık tutacağının bilinci içinde olduklarını söyleyen Kültür Temel Liseleri Eğitim ve Rehberlik Direktörü Salim Ünsal, “Bu açıdan öğrencilerimizin tarih bilincine erişmesini istiyoruz. Demokrasiyi özümsemiş bireyler olmalarını arzu ediyoruz” diyor.
Kültür Temel Liseleri, 1979 yılında eğitim öğretim faaliyetlerine başlayan Kültür Dershaneleri’nin en eski ve aynı zamanda en yeni üyesi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın dershanelerin Temel Liseye dönüşüm kararından sonra eğitim öğretim faaliyetlerini lise olarak devam eden öncü kurumlardan biri olduklarını belirten Kültür Temel Liseleri Eğitim ve Rehberlik Direktörü Salim Ünsal, şu an Türkiye genelinde 50’nin üzerinde okulu ile gençlere hem iyi bir lise eğitimi sunduklarını, hem de kariyerli bir üst okula hazırlık süreçlerini yürüttüklerini sağlıyor.
Kültür Temel Liseleri olarak çağdaş Türkiye ideallerine ulaşmak için gerçekleştireceğiniz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Biz ülkemizdeki demokrasi ve özgürlüklerin eğitimle istenilen noktaya geleceğine inanıyor ve gençlerimizi bu ideale ulaşmak adına eğitmeye çalışıyoruz. Düşünen, üreten, etik ve estetik değerleri yüksek, özgüvenli bireyler yetiştirmeyi amaçlıyor ve bu doğrultuda çalışıyoruz. Okul, bir toplumun gelişim ve değişim sürecinde çok önemli bir misyonu üstleniyor. Çocuklar aile bireylerinden çok bizlerle birlikte. Onlara değerli zamanlar yaşatmanın çabası içindeyiz. Bir taraftan temel bilimlerdeki akademik yeterliliklerini artırmaya çalışırken, diğer yandan çağdaş Türkiye idealine ulaşmanın temel değerlerini kazandırmaya özen gösteriyoruz.
Eğitimdeki hedefleriniz neler? Bu hedefleri nasıl belirlediniz?
Eğitimin, ölçülebilir ve gözlenebilir davranış değişikliği yaratan temel bir görevi var. Aslında ana hedefimiz bu görevi layıkıyla yerine getirmek. Çağımızda öğrenci ve genç olmak eskiye oranla çok daha zorlayıcı. Çocuklar artık daha çok uyaranın olduğu sabahlara uyanıyorlar. Hangi uyarıcıya gün içinde nasıl tepki verecekleri konusunda standartlaşmış bir bilgi ve deneyime de sahip değiller. Amacımız doğru tepki ve davranışları pekiştirip, yanlış ve istikrarsız tepkileri de giderici çalışmalar yapmak. Buradaki doğru ve yanlış kavramından kastımız evrensel anlamda doğru ve yanlışlar. Yoksa bir ideoloji ve bir zihniyetten bahsetmiyorum. Onlara özgür bireyler olduklarını hissettirebilmek ve kendi kararlarını kendilerinin verebilmelerine olanak sunmak. İyi bir gelecek ve kariyer planı günümüz çocuklarının en önemli beklentisi. Bu beklentiyi karşılayacak süreçleri de eğitimin bir parçası olarak düşünüyor ve programlarımızı bireysel ayrılıkları dikkate alarak bu doğrultuda hazırlıyoruz.
TARİH BİLİNCİNE ERİŞMİŞ BİREYLER YETİŞTİRECEK
Kültür Temel Liseleri eğitimde nasıl bir misyon üstlenecek? Uygulayacağınız eğitim anlayışının temelini hangi değerler oluşturuyor? Bu değerleri öğrencilerinize nasıl aktaracaksınız?
Çocuklara onlarca farklı değer ve bilgi yükleyebilirsiniz. Önemli olan bunların ne ölçüde kabul gördüğü, ne ölçüde uygulanabildiği ve yaşama entegre edilebildiği. Bunlardan birkaç tanesini sayarsak, Kültür Temel Liseleri’nde çocuklar farkındalık yaşasın istiyoruz. Hem kendilerinin ve yapabildiklerinin farkına varsınlar, hem de kendileri dışında bir dünyayı fark etsinler istiyoruz. Öz saygı ve saygı bir başka değerimiz. Kişi narsizme sapmadan kendi benliğine saygı duysun ama aynı zamanda kendi dışındaki insanlara da saygılı olsun istiyoruz. İçinde yaşadığın toplumun dününü ve bugününü bilmesinin yarına ışık tutacağının bilinci içindeyiz. Bu açıdan öğrencilerimizin tarih bilincine erişmesini istiyoruz. Demokrasiyi özümsemiş bireyler olmalarını arzu ediyoruz. Hepsinden önemlisi insanlık adına güzel izler bırakacak bir birey olmasını, kendisi, ailesi ve ülkesi için gelecekte güzel şeyler yapmasını arzu ediyor ve çalışmalarımızı genel olarak bu değerler üzerinden yürütüyoruz.
Kültür Temel Liseleri’nde Cumhuriyetin değerleri genç nesillere nasıl aktarılacak?
Çocuklar her ne kadar ortaöğretimin son kademesinde bizde olsalar da daha kişilik gelişimlerini tamamlamış değiller. Gençlerin yaşamlarında örnek aldıkları çeşitli karakterler yani fenomenleri vardır. Öğretmen bu açıdan örnek alınan önemli fenomenlerden biridir. İşte biz bu değerleri öncelikle örnek öğretmen profilimizle sağlamaya çalışıyoruz. Bunun dışında özel günlerde bir takım sosyal ve kültürel etkinliklerle Cumhuriyetimizin temel değerlerini kazandırma çabası içindeyiz.
HARF DEVRİMİ DOĞRU BİR KARARDI
Cumhuriyet, Atatürk ve eğitim hakkında düşüncelerinizi iletebilir misiniz?
Halk egemenliğine dayalı Demokratik Cumhuriyet bizim en vazgeçilmezimiz. Bir eğitimcinin demokrasi ve cumhuriyet kavramlarını içselleştirmemiş olması beklenebilir mi? Çağdaş, müreffeh bir toplum olmanın yegane ön koşulu bu iki kavram. Bugün dünya üzerinde temel insan hakları konusunda gelişmiş, bilimsel ve teknolojik devrimlerini gerçekleştirmiş yegane topluluklar bu iki kavramın yaşam alanı bulduğu toplumlar. Mustafa Kemal Atatürk bunu yıllar önce görmüş ve o dönemin koşullarında uygulamaya geçirmiş önemli bir deha ve devlet adamı. Atatürk’ün eğitim konusuna ve genç nesle ne kadar önem verdiğinin bilincindeyiz. Bugün hala onun öngördüğü ilkeler ışığında hareket ediyor ve devrimlerindeki evrenselliğe bir kez daha şahit oluyoruz.
Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte eğitimde gerçekleştirilen devrimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? O dönemde getirilen değişikliklerden sizce en önemlileri hangileriydi, neden?
Bilimsel ve laik eğitim anlayışına geçmek en temel değişikliklerin başında geliyor. Harf devrimi belki o dönemde en çok eleştiri alan değişikliklerden biri olarak algılansa bile bugün evrensel anlamda ne kadar doğru bir karar olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Cinsiyetçi yaklaşımlardan vazgeçilip herkesi kuşatan bir eğitim anlayışına geçilmesinin de büyük faydaları olduğuna inanıyoruz. Bu değişimin toplumsal dinamizme olumlu yansımalarını bugün daha net görüyoruz. Hemen her alanda, her sektörde çok yetenekli kadınlarımızın olması bunun bir sonucu.
SINAV ODAKLI EĞİTİM ANLAYIŞI EN ÖNEMLİ SORUNUMUZ
Günümüzde eğitimde yaşanan öncelikli sorunlar nelerdir? Bu sorunların çözümü için neler yapılmalı?
Cumhuriyetin temel kazanımlarını eğitimde kullanmamış olsaydık yakın coğrafyamızda yaşanan pek çok sorunu bizler yaşıyor olacaktık. Eğitimde temel sorunlarımızı tamamen hallettiğimiz elbette söylenemez. Ancak en azından evrensel değerlere ait bilgi, ders ve kavramların müfredat içine alınmış olması çok önemli bir ayrıcalık. Günümüzde eğitim sisteminin en önemli sorunlarının başında sınav odaklı bir anlayış geliyor. Bütün sistemi yılda bir veya birkaç kez yapılan sınava odakladığınızda sistemin kazandırmaya çalıştığı pek çok kazanımı göz ardı edebiliyorsunuz. Genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz. Elbette sınavlar ve ölçme değerlendirme eğitim sisteminin olmazsa olmazlarından birisi. Ancak ana aktör haline gelmemeli. Bu konuda zamanla daha rasyonel çözümler üretileceği kanaatindeyim.
Son Güncelleme: Çarşamba, 21 Ekim 2015 17:50
Gösterim: 1732
Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, şu an eğitim gören yaklaşık 15 buçuk milyon öğrencinin, 1 milyon 102 binin özel okul öğrencisi olduğunu vurgulayarak, özel okullaşmada yüzde 41,71 oranında artış olduğunu kaydetti.
MEB Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği tarafından Sakıp Sabancı Basın Merkezi’nde düzenlenen “Basın Merkezi Toplantıları”na katılan Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, özel okullarla ile ilgili yürütülen faaliyetlere ilişkin gazetecilere bilgiler verdi.
Genel Müdür Yelkenci, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanuna göre, ülke genelindeki 8 bin 316 özel okulun, 8 bin 224'ünün özel Türk okulu, 12'sinin özel yabancı okul, 63'ünün özel azınlık okulu, 17'sinin ise özel milletlerarası okul olduğunu belirtti.
Bütün kademelerdeki öğrencilerin özel okullarda okuyan öğrenci sayısına oranının 2012'de OECD ülkelerinde yüzde 18,75, AB ülkelerinde yüzde 17, Türkiye'de ise yüzde 3 olduğunu ifade eden Yelkenci, daha öncekilerde olduğu gibi 9 ve 10. Kalkınma Planlarında da eğitimde özel sektörün payının artırılmasının yer aldığını anlattı.
2010'da yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Strateji Planı'nda dershanelerin yüzde 70'inin okula dönüştürülmesi hedefinin yer aldığını anımsatan Yelkenci, Millî Eğitim Bakanlığının 2015-2019 stratejik planında ise; 2014-2015'te okul öncesinde yüzde 11,05 olan özel okullaşma oranının yüzde 23'e, ilkokulda yüzde 3,95 olan okullaşma oranının yüzde 6'ya, ortaokulda 3,95 olan oranın yüzde 7'ye, ortaöğretim ise yüzde 5,68 olan oranın yüzde 12'ye yükseltilmesinin hedeflendiğini bildiren Yelkenci, "2015-2019 stratejik plan dönemi sonuna kadar özel okullarda ki öğrenci oranı, bütün okullardaki öğrenci oranı içerisinde yüzde 12'ye çıkarmayı hedefliyoruz" diye konuştu.
2002-2003'te 41 bin 999 okulun bin 246'sının özel okul bulunduğunu, özel okulların genele oranının ise yüzde 2,97 olduğunu hatırlatan Yelkenci, 2012-2013'te ise 59 bin 861 okulun, 4 bin 300'ünün özel okul olduğunu, özel okul okullaşma oranın ise 7,18'ye yükseldiğini aktardı.
1 milyon 102 bin öğrenci özel okullarda okuyor
2002-2003'te 12 milyon 831 bin 830 öğrencinin 222 bin 992'sinin özel okullarda eğitim gördüğünü anımsatan Genel Müdür Yelkenci, "2013-2014'te 15 milyon 885 bin 21 öğrencimiz varmış. Bunun 656 bin 96'si özel okul öğrenciymiş bunun da toplama oranı 4,13 ediyor. 2002'de 1,74 idi. Son 3 yılda 2013-2014' eğitim öğretim yılında 15 milyon 885 bin iken bugün itibarıyla 2015-2016 eğitim öğretim yılında 15 milyon 503 bin 124 öğrencinin, 1 milyon 102 bini özel okul öğrencisi ve öğrenci sayısına oranımız 7,11" diye konuştu.
Özel okulculuk tarihinde bir rekor
2013-2014 eğitim öğretim yılında özel okullarda okuyan öğrenci sayısının 778 bin 235 bin olduğunu aktaran Yelkenci, şunları kaydetti: "2013-2014 eğitim öğretim yılından 2014-2015 geçerken yani iki yılı mukayese ettiğimizde geçen sene önemli bir ilk yaşandı. Bir önceki yıla göre yani 2013-2014'e göre öğrenci sayısındaki artış yüzde 18,42 oldu. Okul sayısındaki artış ise 13,8 oldu. Genelde okul kapasitesi sayısındaki artış daha fazla olurken geçen yıl öğrenci sayısındaki artış oranı daha fazla oldu. Bu yıl temel lise ve dönüşüm okullarından dolayı aşağı yukarı başa baş oldu. Ama yine birbirine çok yakın. Bakanımız bir kaç basın toplantısında paylaştı ama o günden bu güne sayılarda değişti. Şu anda öğrenci sayımız 1 milyon 102 bin 880, artış oranı da yüzde 41,71 oldu. Bu da özel okulculuk tarihinde bir rekor. Okul sayısında da artış oranı yüzde 42, 69 oldu."
Özel okula ilk kez giden öğrenci sayısı 248 bin
Geçen yıl 167 bin öğrenciye eğitim öğretim desteği verildiğini bu yıl da sayının 227 bin 140'a yükseldiğini söyleyen Yelkenci, "Teşvik kullanan öğrencilerin, geçen yıl 100 bininin, bu yıl ise 148 bininin ilk defa özel okula gitti. Dolayısıyla toplamda 248 bin öğrenci ilk defa özel okula gitmiş oldu" şeklinde konuştu. Teşvik sayesinde 4,5 yıl sonra bakanlığın devlet okullarındaki derslik ve öğretmen ihtiyacının azalmasını sağlayacağını belirten Yelkenci, buradaki kaynağın da eğitimde niteliğin artırılması için kullanılabileceğinin altını çizdi.
Yelkenci, ilk planda devlet karşılıksız para veriyormuş gibi görünse de bunun nitelik artmasına katkı sağlayacağına dikkati çekti. 2008-2009 eğitim öğretim yılından itibaren özel okul öncesi, ilkokul ve ortaokullarda artış bulunduğunu söyleyen Yelkenci, bin 200 temel lisenin eğitim hayatına dahil olmasıyla ortaöğretimde bu yıl diğer kademelere göre daha fazla artış yaşandığını kaydetti. Özel meslek liselerinde 2010'da 19 okulda 4 bin 487 öğrenci varken bu sayının 2015-2016 eğitim öğretim yılında 420 okul ve 103 bin 405 öğrenciye yükseldiğini anlatan Yelkeci, organize sanayi bölgelerinde de 2013-2014 eğitim öğretim yılında 5 okul varken bugün 22 okulda, 16 bin 470 öğrenci bulunduğunu söyledi.
Gökçeada Rum Okulu'nun 26 Mart 2013'te açtıklarını hatırlatan Yelkenci, "Yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla Gökçeada'ya giderek Gökçeada Rum Ortaokulu ve Gökçeada Rum Lisesini açmış olduk. Burada ilkokulda 3, ortaokulda 6, lise 5, öğrenci var. Sayılar az ama bunun bakanlığımızın ve hükümetimizin yaklaşımını göstermek açısından önemli. Burada bir öğrenci bile kendi annesinin babasının memleketinde okuyabilirse insan hakları çerçevesinde önemli bir hak diye düşünüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Özel Mor Efrem Süryani Anaokulu'nun 19 Eylül 2014'te yaklaşık 80 yıl sonra, Gökçeada Rum Okulunun da yaklaşık 40 yıl sonra açıldığını kaydetti.
Özel okullaşmadaki artışın eğitimin özelleşmesi şeklinde yorumlandığının anımsatılması ve bu konudaki değerlendirmelerinin sorulması üzerine Yelkenci, ideolojiler üzerinden bakılınca böyle anlaşılabileceğini ancak bu algının yanlış olduğunu söyledi.
Yelkenci, bu teşvikle devletin yükünü özel sektörle paylaştığına işaret ederek, dünyada da özel okulların benzer işlev gördüğünü kaydetti.
Özel okul sayılarındaki artışa ilişkin bir soru üzerine de Yelkenci, özel okul oranlarındaki artışın beklendiği şekilde gerçekleştiğini belirterek, "7,11 şu andaki oranımız geçen yılki oranları dahil edildiğinde hedeflerimizi yakalayabileceğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz" diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, şu an eğitim gören yaklaşık 15 buçuk milyon öğrencinin, 1 milyon 102 binin özel okul öğrencisi olduğunu vurgulayarak, özel okullaşmada yüzde 41,71 oranında artış olduğunu kaydetti.
MEB Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği tarafından Sakıp Sabancı Basın Merkezi’nde düzenlenen “Basın Merkezi Toplantıları”na katılan Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, özel okullarla ile ilgili yürütülen faaliyetlere ilişkin gazetecilere bilgiler verdi.
Genel Müdür Yelkenci, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanuna göre, ülke genelindeki 8 bin 316 özel okulun, 8 bin 224'ünün özel Türk okulu, 12'sinin özel yabancı okul, 63'ünün özel azınlık okulu, 17'sinin ise özel milletlerarası okul olduğunu belirtti.
Bütün kademelerdeki öğrencilerin özel okullarda okuyan öğrenci sayısına oranının 2012'de OECD ülkelerinde yüzde 18,75, AB ülkelerinde yüzde 17, Türkiye'de ise yüzde 3 olduğunu ifade eden Yelkenci, daha öncekilerde olduğu gibi 9 ve 10. Kalkınma Planlarında da eğitimde özel sektörün payının artırılmasının yer aldığını anlattı.
2010'da yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Strateji Planı'nda dershanelerin yüzde 70'inin okula dönüştürülmesi hedefinin yer aldığını anımsatan Yelkenci, Millî Eğitim Bakanlığının 2015-2019 stratejik planında ise; 2014-2015'te okul öncesinde yüzde 11,05 olan özel okullaşma oranının yüzde 23'e, ilkokulda yüzde 3,95 olan okullaşma oranının yüzde 6'ya, ortaokulda 3,95 olan oranın yüzde 7'ye, ortaöğretim ise yüzde 5,68 olan oranın yüzde 12'ye yükseltilmesinin hedeflendiğini bildiren Yelkenci, "2015-2019 stratejik plan dönemi sonuna kadar özel okullarda ki öğrenci oranı, bütün okullardaki öğrenci oranı içerisinde yüzde 12'ye çıkarmayı hedefliyoruz" diye konuştu.
2002-2003'te 41 bin 999 okulun bin 246'sının özel okul bulunduğunu, özel okulların genele oranının ise yüzde 2,97 olduğunu hatırlatan Yelkenci, 2012-2013'te ise 59 bin 861 okulun, 4 bin 300'ünün özel okul olduğunu, özel okul okullaşma oranın ise 7,18'ye yükseldiğini aktardı.
1 milyon 102 bin öğrenci özel okullarda okuyor
2002-2003'te 12 milyon 831 bin 830 öğrencinin 222 bin 992'sinin özel okullarda eğitim gördüğünü anımsatan Genel Müdür Yelkenci, "2013-2014'te 15 milyon 885 bin 21 öğrencimiz varmış. Bunun 656 bin 96'si özel okul öğrenciymiş bunun da toplama oranı 4,13 ediyor. 2002'de 1,74 idi. Son 3 yılda 2013-2014' eğitim öğretim yılında 15 milyon 885 bin iken bugün itibarıyla 2015-2016 eğitim öğretim yılında 15 milyon 503 bin 124 öğrencinin, 1 milyon 102 bini özel okul öğrencisi ve öğrenci sayısına oranımız 7,11" diye konuştu.
Özel okulculuk tarihinde bir rekor
2013-2014 eğitim öğretim yılında özel okullarda okuyan öğrenci sayısının 778 bin 235 bin olduğunu aktaran Yelkenci, şunları kaydetti: "2013-2014 eğitim öğretim yılından 2014-2015 geçerken yani iki yılı mukayese ettiğimizde geçen sene önemli bir ilk yaşandı. Bir önceki yıla göre yani 2013-2014'e göre öğrenci sayısındaki artış yüzde 18,42 oldu. Okul sayısındaki artış ise 13,8 oldu. Genelde okul kapasitesi sayısındaki artış daha fazla olurken geçen yıl öğrenci sayısındaki artış oranı daha fazla oldu. Bu yıl temel lise ve dönüşüm okullarından dolayı aşağı yukarı başa baş oldu. Ama yine birbirine çok yakın. Bakanımız bir kaç basın toplantısında paylaştı ama o günden bu güne sayılarda değişti. Şu anda öğrenci sayımız 1 milyon 102 bin 880, artış oranı da yüzde 41,71 oldu. Bu da özel okulculuk tarihinde bir rekor. Okul sayısında da artış oranı yüzde 42, 69 oldu."
Özel okula ilk kez giden öğrenci sayısı 248 bin
Geçen yıl 167 bin öğrenciye eğitim öğretim desteği verildiğini bu yıl da sayının 227 bin 140'a yükseldiğini söyleyen Yelkenci, "Teşvik kullanan öğrencilerin, geçen yıl 100 bininin, bu yıl ise 148 bininin ilk defa özel okula gitti. Dolayısıyla toplamda 248 bin öğrenci ilk defa özel okula gitmiş oldu" şeklinde konuştu. Teşvik sayesinde 4,5 yıl sonra bakanlığın devlet okullarındaki derslik ve öğretmen ihtiyacının azalmasını sağlayacağını belirten Yelkenci, buradaki kaynağın da eğitimde niteliğin artırılması için kullanılabileceğinin altını çizdi.
Yelkenci, ilk planda devlet karşılıksız para veriyormuş gibi görünse de bunun nitelik artmasına katkı sağlayacağına dikkati çekti. 2008-2009 eğitim öğretim yılından itibaren özel okul öncesi, ilkokul ve ortaokullarda artış bulunduğunu söyleyen Yelkenci, bin 200 temel lisenin eğitim hayatına dahil olmasıyla ortaöğretimde bu yıl diğer kademelere göre daha fazla artış yaşandığını kaydetti. Özel meslek liselerinde 2010'da 19 okulda 4 bin 487 öğrenci varken bu sayının 2015-2016 eğitim öğretim yılında 420 okul ve 103 bin 405 öğrenciye yükseldiğini anlatan Yelkeci, organize sanayi bölgelerinde de 2013-2014 eğitim öğretim yılında 5 okul varken bugün 22 okulda, 16 bin 470 öğrenci bulunduğunu söyledi.
Gökçeada Rum Okulu'nun 26 Mart 2013'te açtıklarını hatırlatan Yelkenci, "Yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla Gökçeada'ya giderek Gökçeada Rum Ortaokulu ve Gökçeada Rum Lisesini açmış olduk. Burada ilkokulda 3, ortaokulda 6, lise 5, öğrenci var. Sayılar az ama bunun bakanlığımızın ve hükümetimizin yaklaşımını göstermek açısından önemli. Burada bir öğrenci bile kendi annesinin babasının memleketinde okuyabilirse insan hakları çerçevesinde önemli bir hak diye düşünüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Özel Mor Efrem Süryani Anaokulu'nun 19 Eylül 2014'te yaklaşık 80 yıl sonra, Gökçeada Rum Okulunun da yaklaşık 40 yıl sonra açıldığını kaydetti.
Özel okullaşmadaki artışın eğitimin özelleşmesi şeklinde yorumlandığının anımsatılması ve bu konudaki değerlendirmelerinin sorulması üzerine Yelkenci, ideolojiler üzerinden bakılınca böyle anlaşılabileceğini ancak bu algının yanlış olduğunu söyledi.
Yelkenci, bu teşvikle devletin yükünü özel sektörle paylaştığına işaret ederek, dünyada da özel okulların benzer işlev gördüğünü kaydetti.
Özel okul sayılarındaki artışa ilişkin bir soru üzerine de Yelkenci, özel okul oranlarındaki artışın beklendiği şekilde gerçekleştiğini belirterek, "7,11 şu andaki oranımız geçen yılki oranları dahil edildiğinde hedeflerimizi yakalayabileceğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz" diye konuştu.
Son Güncelleme: Çarşamba, 21 Ekim 2015 16:11
Gösterim: 2050
‘Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlılık’ esasının cumhuriyet değerlerinin yaşatılmasında önemli rol oynadığını dile getiren Doğa Okulları CEO'su Bünyamin Çelikten, “Doğa Okulları olarak biz de, öğrencilerimizin bugün eğitim gördükleri okulun da Atatürk’ün ilke ve inkılâplarının bir ürünü olduğunu kavramalarını sağlamaya çalışıyoruz. Aynı zamanda eğitim hayatları boyunca tarihimizden bahsederek geleceğin aydınlık bireyleri olarak onlara önemli bir görev düştüğünü anlatıyoruz” diyor.
Doğa Okulları nasıl doğdu? Okulun tarihçesini ve kuruluş hikayesini anlatabilir misiniz?
Her şey; eğitimin sınıflarda dört duvar arasında değil de doğayla iç içe açık alanlarda özgürce ve keyifle yapıldığı, çocukların görerek, yaşayarak ve eğlenerek öğrendiği, okula gitmenin sıkıntı değil mutluluk verdiği, bir eğitim düşüyle başladı. 2002 yılında, doğadan örnek alınarak geliştirdiğimiz, dünyada benzeri olmayan 'Doğa Konseptli Eğitim Modeli' ile 'Bir Doğa Nesli Yetiştirmek" amacıyla Beykoz Kampüsü’nde gerçeğe dönüşmeye başladı. Doğa Okulları, bugün başarısını Türkiye genelinde 104 kampüs, 70 bin öğrenciye ulaştıran lider bir eğitim kurumuna dönüştü.
Çağdaş Türkiye ideallerine ulaşmak için kuruluşunuzdan bugüne gerçekleştirdiğiniz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Çağdaş Türkiye'nin temeli eğitimdir. Eğitim sektöründe yakalanan başarı o ülkeye çağdaşlık kazandırır. 21. yüzyılda klasik eğitim anlayışı ile yola devam edemezsiniz. Bu sizi hiçbir yere götürmez. Biz büyük değişimi eğitim dünyasında ilk başlatan okuluz. Doğa’yı da farklı ve bu kadar başarılı kılan da dünyadaki değişimi bu kadar iyi okuması, iyi yorumlaması ve geliştirdiği stratejik yaklaşımı yenilikçi anlayışla eğitime aktarmasıdır. Bu misyon ile bizi Çağdaş Türkiye ideallerine ulaştıracak nesiller yaratıyoruz. Bizim en büyük amacımız; mezun olan öğrencilerimizin ülkemizi hatta dünyamızı iyi anlamda değiştirecek çalışmalara imza atan bireyler olmasıdır.
t-MBA EĞİTİM MODELİ 1300 OKULDA UYGULANIYOR
Doğa Okulları eğitimde nasıl bir misyon üstleniyor? Uyguladığınız eğitim anlayışının temelini hangi değerler oluşturuyor? Bu değerleri öğrencilerinize nasıl aktarıyorsunuz?
Doğa Okulları, mutlu, özgüveni yüksek, değerlerine bağlı, dünyayı takip eden, Türkiye'yi geleceğe taşıyacak bireyler yetiştirme vizyonu ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın stratejileri ile uyum içerisinde çalışmalara imza atarak basan rotasını belirtiyor. Doğa Okulları'nın ilköğretimde uyguladığı eğitim modeli olan "Doğa Konseptli Eğitim Modelimiz" sadece ülkemizde değil tüm dünyada yankı uyandıran bir konsept oldu. Bu eğitim metodu ile öğrencilerimiz her şeyi, yaparak ve yaşayarak; dünyanın en büyük öğretmeninden, yani doğadan öğreniyorlar.
Doğa Okulları'nın eğitimde yarattığı farklılıklar şu öğeleri içeriyor;
Mutlu öğrenciler yetiştirmek,
Özgüveni yüksek öğrenciler yetiştirmek.
Doğayı seven doğayı koruyan, doğa bilinci yüksek bir nesil yetiştirmek,
Eğitimin rutin kalıpları içerisine girmemek,
Eğitim adına özgün projeler üretip çalışmalar yaparak daima birinciliğimizi korumak.
Bu misyonumuzu projeler ve kalıpları yıkan eğitim anlayışımız ile öğrencilerimize aktarıyoruz. Doğa Okulları'nın ilköğretimde uyguladığı eğitim modeli olan Doğa Konseptli Eğitim Modelimiz doğadan esinlenilerek geliştirilen eğitim konsepti. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada yankı uyandıran bu konseptle öğrencilerimiz her şeyi, yaparak ve yaşayarak; dünyanın en büyük öğretmeninden, yani doğadan öğreniyorlar.
Milenyumla birlikte dünyada birçok alanda büyük yenilikler yaşanmaya başladı. t-MBA Eğitim Modeli bu yenilikçi eğitim anlayışımızın en güzel örneğidir. Doğa’da öğrenciler sadece üniversite sınavına hazırlanmaz. Bizim öğrencilerimiz üniversite ve iş hayatına hazırlanır. Gelecekte lider olmak istiyorsanız sadece iyi bir üniversitede okumak artık yeterli değil. Sizi hayata çok yönlü hazırlayan, algılarınızı açan bir lise eğitimi almak zorundasınız. İşte t-MBA Eğitim Modeli bunu veriyor. O kadar başarılı oldu ki bu eğitim modelimiz bugün ABD’den Rusya’ya, Azerbaycan’dan Brezilya’ya birçok ülkede 1300 okulda uygulanıyor. Her yıl artan sayıda okul bizden t-MBA uygulama hakkını alıyor. t-MBA Türkiye’den çıkan ve dünyaya yayılan tek eğitim modelidir.
ÜNİVERSİTE EĞİTİMİYLE ERKEN YAŞTA TANIŞTIRIYOR
Doğa Okulları’nda Cumhuriyetin değerleri genç nesillere nasıl aktarılıyor?
Cumhuriyet’in kurulmasından bu yana eğitim kurumlarının benimsediği ‘Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlılık’ esası cumhuriyet değerlerinin yaşatılmasında önemli rol oynuyor. Doğa Okulları olarak biz de, öğrencilerimizin bugün eğitim gördükleri okulun da Atatürk’ün ilke ve inkılâplarının bir ürünü olduğunu kavramalarını sağlamaya çalışıyoruz. Aynı zamanda eğitim hayatları boyunca tarihimizden bahsederek geleceğin aydınlık bireyleri olarak onlara önemli bir görev düştüğünü anlatmaya çalışıyoruz. Yaptığımız çeşitli sosyal sorumluluk projeleriyle, okulda sağladığımız sosyal ve kültürel olanaklarla onların Atatürk’ün istediği gibi çağdaş bireyler olarak yetişmeleri için elimizden geleni yapıyoruz. Çünkü öğrencilerimizin eğitim hayatları boyunca bizim onlara aktardığımız cumhuriyet değerlerini sonraki nesillere aynen aktaracaklarına inanıyoruz. Doğa Okulları öğrencileri araştırmaya dayalı, proje bazlı performans görevleri ile üniversite eğitim anlayışının temel modülleriyle erken yaşta tanışıyor. Bizler cumhuriyetin çocukları, cumhuriyetin torunları olarak bugünde, bundan sonraki süreçte de ülkemizin bu güzel değerlerini, Atatürk’ün bize gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine yükselme hedefine de, yine el birliğiyle ulaşacağımıza inancımız tamdır diyoruz. Okullarımızda yetişecek bilgili, kültürlü, donanımlı öğrencilerimizle, yeniden Türk milleti olarak dünyada her alanda en önde olmayı bizler hedefliyoruz. İnşallah bu güçle, bu azimle, bu kuvvetle çalışarak muasır medeniyetler seviyesine de en kıza zamanda yükseliriz. Bu güzel ülkenin, bu güzel değerlerini hepimiz bizden sonra yetişecek olan çocuklarımız için ilelebet yaşatacağız.
Ulusal ve uluslararası arenada elde ettiğiniz başarıları paylaşabilir misiniz? Dünyada ülkemizin adını duyurmak için hangi çalışmalara imza atıyorsunuz?
Kurulduğumuz günden bu yana duyurduğumuz bütün hedeflere başarı ile ulaşmanın gururunu yaşıyoruz. Sadece ülkemizde değil dünya arenasında yakaladığımız akademik ve sosyal başarılarla marka algımızı çok daha yukarıya çıkartıyoruz. Her yıl judodan basketbola, voleyboldan hentbola birçok spor branşında sayısız dünya ve Türkiye şampiyonlukları kazanan öğrencilerimiz bu yıl başladıkları seriyi sürdürüyor. Fransa’da düzenlenen 2015 Dünya Liselerarası Basketbol Şampiyonası’nda Türkiye’yi ve okulumuzu temsil eden Genç Erkek Basketbol Takımımız 2. kez Dünya Şampiyonu oldu ve takım sporlarında 5. Dünya Kupası’nı Doğa Okulları'na kazandırdı. Bu muhteşem başarıyla, Genç Erkekler Basketbol Takımımızın 2009’da, Genç Kızlar Basketbol Takımımızın 2013’te, Genç Kız Voleybol ve Genç Kızlar Hentbol Takımlarımızın 2014’te kazandığı başarılardan sonra Dünya Kupası 5. kez Türkiye’nin ve Doğa Okulları'nın oldu. Farklı branşlarda yaklaşık 120'ye yakın birinciliğimiz bulunuyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
‘Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlılık’ esasının cumhuriyet değerlerinin yaşatılmasında önemli rol oynadığını dile getiren Doğa Okulları CEO'su Bünyamin Çelikten, “Doğa Okulları olarak biz de, öğrencilerimizin bugün eğitim gördükleri okulun da Atatürk’ün ilke ve inkılâplarının bir ürünü olduğunu kavramalarını sağlamaya çalışıyoruz. Aynı zamanda eğitim hayatları boyunca tarihimizden bahsederek geleceğin aydınlık bireyleri olarak onlara önemli bir görev düştüğünü anlatıyoruz” diyor.
Doğa Okulları nasıl doğdu? Okulun tarihçesini ve kuruluş hikayesini anlatabilir misiniz?
Her şey; eğitimin sınıflarda dört duvar arasında değil de doğayla iç içe açık alanlarda özgürce ve keyifle yapıldığı, çocukların görerek, yaşayarak ve eğlenerek öğrendiği, okula gitmenin sıkıntı değil mutluluk verdiği, bir eğitim düşüyle başladı. 2002 yılında, doğadan örnek alınarak geliştirdiğimiz, dünyada benzeri olmayan 'Doğa Konseptli Eğitim Modeli' ile 'Bir Doğa Nesli Yetiştirmek" amacıyla Beykoz Kampüsü’nde gerçeğe dönüşmeye başladı. Doğa Okulları, bugün başarısını Türkiye genelinde 104 kampüs, 70 bin öğrenciye ulaştıran lider bir eğitim kurumuna dönüştü.
Çağdaş Türkiye ideallerine ulaşmak için kuruluşunuzdan bugüne gerçekleştirdiğiniz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Çağdaş Türkiye'nin temeli eğitimdir. Eğitim sektöründe yakalanan başarı o ülkeye çağdaşlık kazandırır. 21. yüzyılda klasik eğitim anlayışı ile yola devam edemezsiniz. Bu sizi hiçbir yere götürmez. Biz büyük değişimi eğitim dünyasında ilk başlatan okuluz. Doğa’yı da farklı ve bu kadar başarılı kılan da dünyadaki değişimi bu kadar iyi okuması, iyi yorumlaması ve geliştirdiği stratejik yaklaşımı yenilikçi anlayışla eğitime aktarmasıdır. Bu misyon ile bizi Çağdaş Türkiye ideallerine ulaştıracak nesiller yaratıyoruz. Bizim en büyük amacımız; mezun olan öğrencilerimizin ülkemizi hatta dünyamızı iyi anlamda değiştirecek çalışmalara imza atan bireyler olmasıdır.
t-MBA EĞİTİM MODELİ 1300 OKULDA UYGULANIYOR
Doğa Okulları eğitimde nasıl bir misyon üstleniyor? Uyguladığınız eğitim anlayışının temelini hangi değerler oluşturuyor? Bu değerleri öğrencilerinize nasıl aktarıyorsunuz?
Doğa Okulları, mutlu, özgüveni yüksek, değerlerine bağlı, dünyayı takip eden, Türkiye'yi geleceğe taşıyacak bireyler yetiştirme vizyonu ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın stratejileri ile uyum içerisinde çalışmalara imza atarak basan rotasını belirtiyor. Doğa Okulları'nın ilköğretimde uyguladığı eğitim modeli olan "Doğa Konseptli Eğitim Modelimiz" sadece ülkemizde değil tüm dünyada yankı uyandıran bir konsept oldu. Bu eğitim metodu ile öğrencilerimiz her şeyi, yaparak ve yaşayarak; dünyanın en büyük öğretmeninden, yani doğadan öğreniyorlar.
Doğa Okulları'nın eğitimde yarattığı farklılıklar şu öğeleri içeriyor;
Mutlu öğrenciler yetiştirmek,
Özgüveni yüksek öğrenciler yetiştirmek.
Doğayı seven doğayı koruyan, doğa bilinci yüksek bir nesil yetiştirmek,
Eğitimin rutin kalıpları içerisine girmemek,
Eğitim adına özgün projeler üretip çalışmalar yaparak daima birinciliğimizi korumak.
Bu misyonumuzu projeler ve kalıpları yıkan eğitim anlayışımız ile öğrencilerimize aktarıyoruz. Doğa Okulları'nın ilköğretimde uyguladığı eğitim modeli olan Doğa Konseptli Eğitim Modelimiz doğadan esinlenilerek geliştirilen eğitim konsepti. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada yankı uyandıran bu konseptle öğrencilerimiz her şeyi, yaparak ve yaşayarak; dünyanın en büyük öğretmeninden, yani doğadan öğreniyorlar.
Milenyumla birlikte dünyada birçok alanda büyük yenilikler yaşanmaya başladı. t-MBA Eğitim Modeli bu yenilikçi eğitim anlayışımızın en güzel örneğidir. Doğa’da öğrenciler sadece üniversite sınavına hazırlanmaz. Bizim öğrencilerimiz üniversite ve iş hayatına hazırlanır. Gelecekte lider olmak istiyorsanız sadece iyi bir üniversitede okumak artık yeterli değil. Sizi hayata çok yönlü hazırlayan, algılarınızı açan bir lise eğitimi almak zorundasınız. İşte t-MBA Eğitim Modeli bunu veriyor. O kadar başarılı oldu ki bu eğitim modelimiz bugün ABD’den Rusya’ya, Azerbaycan’dan Brezilya’ya birçok ülkede 1300 okulda uygulanıyor. Her yıl artan sayıda okul bizden t-MBA uygulama hakkını alıyor. t-MBA Türkiye’den çıkan ve dünyaya yayılan tek eğitim modelidir.
ÜNİVERSİTE EĞİTİMİYLE ERKEN YAŞTA TANIŞTIRIYOR
Doğa Okulları’nda Cumhuriyetin değerleri genç nesillere nasıl aktarılıyor?
Cumhuriyet’in kurulmasından bu yana eğitim kurumlarının benimsediği ‘Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlılık’ esası cumhuriyet değerlerinin yaşatılmasında önemli rol oynuyor. Doğa Okulları olarak biz de, öğrencilerimizin bugün eğitim gördükleri okulun da Atatürk’ün ilke ve inkılâplarının bir ürünü olduğunu kavramalarını sağlamaya çalışıyoruz. Aynı zamanda eğitim hayatları boyunca tarihimizden bahsederek geleceğin aydınlık bireyleri olarak onlara önemli bir görev düştüğünü anlatmaya çalışıyoruz. Yaptığımız çeşitli sosyal sorumluluk projeleriyle, okulda sağladığımız sosyal ve kültürel olanaklarla onların Atatürk’ün istediği gibi çağdaş bireyler olarak yetişmeleri için elimizden geleni yapıyoruz. Çünkü öğrencilerimizin eğitim hayatları boyunca bizim onlara aktardığımız cumhuriyet değerlerini sonraki nesillere aynen aktaracaklarına inanıyoruz. Doğa Okulları öğrencileri araştırmaya dayalı, proje bazlı performans görevleri ile üniversite eğitim anlayışının temel modülleriyle erken yaşta tanışıyor. Bizler cumhuriyetin çocukları, cumhuriyetin torunları olarak bugünde, bundan sonraki süreçte de ülkemizin bu güzel değerlerini, Atatürk’ün bize gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine yükselme hedefine de, yine el birliğiyle ulaşacağımıza inancımız tamdır diyoruz. Okullarımızda yetişecek bilgili, kültürlü, donanımlı öğrencilerimizle, yeniden Türk milleti olarak dünyada her alanda en önde olmayı bizler hedefliyoruz. İnşallah bu güçle, bu azimle, bu kuvvetle çalışarak muasır medeniyetler seviyesine de en kıza zamanda yükseliriz. Bu güzel ülkenin, bu güzel değerlerini hepimiz bizden sonra yetişecek olan çocuklarımız için ilelebet yaşatacağız.
Ulusal ve uluslararası arenada elde ettiğiniz başarıları paylaşabilir misiniz? Dünyada ülkemizin adını duyurmak için hangi çalışmalara imza atıyorsunuz?
Kurulduğumuz günden bu yana duyurduğumuz bütün hedeflere başarı ile ulaşmanın gururunu yaşıyoruz. Sadece ülkemizde değil dünya arenasında yakaladığımız akademik ve sosyal başarılarla marka algımızı çok daha yukarıya çıkartıyoruz. Her yıl judodan basketbola, voleyboldan hentbola birçok spor branşında sayısız dünya ve Türkiye şampiyonlukları kazanan öğrencilerimiz bu yıl başladıkları seriyi sürdürüyor. Fransa’da düzenlenen 2015 Dünya Liselerarası Basketbol Şampiyonası’nda Türkiye’yi ve okulumuzu temsil eden Genç Erkek Basketbol Takımımız 2. kez Dünya Şampiyonu oldu ve takım sporlarında 5. Dünya Kupası’nı Doğa Okulları'na kazandırdı. Bu muhteşem başarıyla, Genç Erkekler Basketbol Takımımızın 2009’da, Genç Kızlar Basketbol Takımımızın 2013’te, Genç Kız Voleybol ve Genç Kızlar Hentbol Takımlarımızın 2014’te kazandığı başarılardan sonra Dünya Kupası 5. kez Türkiye’nin ve Doğa Okulları'nın oldu. Farklı branşlarda yaklaşık 120'ye yakın birinciliğimiz bulunuyor.
Son Güncelleme: Çarşamba, 21 Ekim 2015 17:11
Gösterim: 1871
1863 yılından bu yana varlığını sürdüren Darüşşafaka Eğitim Kurumları, koşullarına uyan öğrencilere ortaokul 1. sınıftan liseyi bitirinceye kadar tam burslu, yatılı ve İngilizce eğitim veriyor. Darüşşafaka Lisesi Müdürü ve Kampüs Koordinatörü Nevzat Kulaberoğlu, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayarak yaşam boyu öğrenen, çağdaş, özgüvene sahip, topluma karşı her alanda sorumlu liderler yetiştirdiklerini söylüyor.
Darüşşafaka Eğitim Kurumları nasıl doğdu? Okulun tarihçesini ve kuruluş öyküsünü anlatabilir misiniz?
Yusuf Ziya Paşa, Gazi Ahmed Muhtar Paşa, Vidinli Tevfik Paşa, Sakızlı Ahmet Paşa ve Ali Naki Efendi tarafından “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye” adlı dernek, 30 Mart 1863 tarihli padişah fermanıyla kuruldu. Amacı; yoksul ve yetim çocukların eğitim-öğretimine destek olmaktı. Pek çok Osmanlı paşası ve aydının üyesi olduğu Dernek, Türkiye tarihinin eğitim alanındaki ilk sivil örgütlenme örneğini oluşturdu. Başlangıçta amaç; Kapalıçarşı ve çevresinde çalışan çırakların okutulmasıydı. Beyazıt’taki eski Valide Mektebi binası onarılarak derslere başlandı. Okul, tek derslikte faaliyet gösteriyordu. Okul binası, kız ve erkek öğrencilerin aynı çatı altında eğitimlerine uygun, çağın çok ilerisinde imkânlara sahip ve bu büyüklükte bir eğitim kompleksi olarak düşünülmüş ilk binadır. Derslere gelenlere her türlü ders aracını Cemiyet sağlıyor, ders verenler de para almıyordu. Türkiye’de ilk halk okulu sayılan bu “çırak mektebi”, 1873’e kadar eğitime devam etti. Darüşşafakat’ül İslamiye, parasız yatılı, özel statülü bir okul olarak, açılışta alınan 54 öğrencisiyle 29 Haziran’da Yüzbaşı Mustafa Efendi’nin verdiği ilk dersle 1873 yılında öğretime başladı. Darüşşafaka Eğitim Kurumları, Osmanlı Devleti ve Türkiye tarihinde bir sivil toplum örgütü tarafından açılan ilk okul olarak 1873 yılından bu yana varlığını sürdürüyor.
Okulun kuruluşundan günümüze gelişimi hakkında da bilgi verebilir misiniz?
1881 yılında Darüşşafaka ilk mezunlarını verdi. 1882 tarihine kadar ülkede Darüşşafaka, Galatasaray ve askeri liseler dışında, başka idadi (lise) yoktu. 1880’lerde ve 1900’lerin ortalarına kadar, zamanın birçok seçkin ve ünlü kişisi Darüşşafaka’da öğretmen olarak fahri görev aldı.
1924 yılında Darüşşafaka “tam devreli lise” haline getirildi, özel lise konumunda devlet lise ve ortaokullarının programını uygulamaya başladı ve Darüşşafaka Lisesi adını aldı.
1927 yılında İlkokul öğretmeni yetiştirmek amacıyla, “Öğretmen Okulları”nın dördüncü sınıfıyla eşdeğer, ayrı bir “öğretmen sınıfı” açıldı. Öğretmen sınıfı ilk mezunlarını 1929 yılında verdi. Eğitim Bakanlığı’nın isteği üzerine bu sınıf 1930 yılında kapatıldı.
1945 yılında Fransızcanın yanı sıra İngilizce eğitimi de verilmeye başlandı.
1955-56 öğretim yılında yeni bir düzenleme ile İngilizce öğretim yapılan kolej statüsüne geçildi, iki yıllık hazırlık sınıfı konarak eğitim sekiz yıla çıkarıldı, fen ve matematik dersleri İngilizce okutulmaya başlandı.
1964 yılında babaları hayatta olan fakat yeterli maddi olanağı olmayan yetenekli çocuklar da okula kabul edilmeye başladı. Bu uygulama 1976 yılında sona erdi.
1971 yılında Yönetim Kurulu 1969’da bir “Kız Koleji” binası yapılması ve karma eğitime geçilmesi kararını aldı. Projesi Ordinaryüs Prof. Yüksek Mimar Emin Onat tarafından yapılan tesisler, 1971-72 ders yılında hizmete girdi ve kız öğrenciler de Darüşşafaka’da eğitim görmeye başladı.
1979 yılında Darüşşafaka ilk kız mezunlarını verdi.
1994 yılında Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nın Maslak’taki yeni kampüsü hizmete girdi.
1995 yılında Darüşşafaka yabancı dilde eğitim yapan Anadolu Lisesi statüsünde bir okul olarak tanımlandı.
2008 yılında eğitimde fırsat eşitliği ilkesinin uygulamasını derinleştirmek, olanakları büyük şehirlere göre kısıtlı fakat yüksek yetenek sahibi olan taşra öğrencilerinin Darüşşafaka giriş sınavlarında başarılarını yükseltmek amacıyla, bilgi ölçümüne dayalı sınav sisteminden zekâ, yetenek ve yaratıcılık ölçümüne dayalı sınav sistemine geçildi ve sınavın yapıldığı il sayısı artırıldı.
Babası hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz ve yetenekli çocuklara iyi bir eğitim şansı tanımak amacıyla kurulan Darüşşafaka, 2012 yılından itibaren annesi vefat etmiş öğrencilere de bu hakkı tanımaya başladı. Amaç maddesinde yer alan "Türk-İslam çocukları" ibaresi "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı" olarak çağa uyarlandı. Ayrıca Darüşşafaka'nın yetiştirmek istediği gençlerin nitelikleri tüzük maddesi haline getirildi. Bugün Darüşşafaka, koşullarına uyan öğrencilere ortaokul 1. sınıftan liseyi bitirinceye kadar tam burslu, yatılı ve İngilizce eğitim veriyor.
Darüşşafaka Eğitim Kurumları eğitimde nasıl bir misyon üstleniyor?
Darüşşafaka’nın misyonu aslında tüm eğitim felsefemizi özetliyor. Misyonumuzda bu anahtar kelimeler mevcut: fırsat eşitliği, yaşam boyu öğrenme, çağdaşlık, özgüvenli bireyler, toplumcu ve lider bireyler.
Misyon: Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nın; eğitimde fırsat eşitliğini sağlayarak yaşam boyu öğrenen, çağdaş, özgüvene sahip, topluma karşı her alanda sorumlu liderler yetiştirmesidir. Darüşşafaka, geçmişten günümüze Türkiye’de fırsat eşitliğinin en iyi örneklerinden biri. Bu değerleri öğrencilerimize, rol model olarak, okul ve okul dışı yürüttüğümüz çeşitli faaliyetlerle aktarmaya çalışıyoruz.
58 FARKLI KULÜP ÇALIŞMASI SUNULUYOR
Öğrencilerinize sportif, sanatsal ve kültürel ne gibi imkanlar sunuyorsunuz?
Öğrencilerimizin en az bir enstrüman çalması veya en az bir spor dalında uzmanlaşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Darüşşafaka’da öğrencilerin spor, sanat, kültür ve bilim alanlarında ilgi ve becerilerini keşfetmeleri için 58 farklı kulüp çalışması sunuluyor. Robot ve Mekatronik, Astronomi, Model Birleşmiş Milletler, Destination & Imagination, İnovasyon, Patchwork, Model Uçak ve Havacılık, Kitap Yazıyorum, Girişimcilik, Eşli Danslar, Pop Orkestra, Ritim-Perküsyon, Simyadan Kimya ve İnternet Gazeteciliği Kulübü bunlardan sadece birkaçı...
Bugün Darüşşafaka’da okuyan 1.000’e yakın öğrencinin yarısından fazlası İstanbul dışından geliyor ve daimi olarak okulda kalıyor. Darüşşafaka’da hafta sonunu da kampüs içinde geçiren “daimi” öğrencilerimiz için pek çok etkinlik organize ediliyor. Öğrenciler, cumartesi günlerini genel olarak kampüs içinde yapılan müzik, tiyatro, dans, keçe, satranç, yüzme, tenis, futbol, sihir oyunları, yoga gibi farklı alanlarda etkinliklerle geçiriyor. Pazar günleri ise daimi öğrenciler için kültür-sanat gezileri, sahil yürüyüşü, balık tutma, buz pateni, bowling, tiyatro, sinema, sergi ve müze gezileri gibi okul dışı etkinlikler düzenleniyor. Aileleri İstanbul ve yakın illerde ikamet eden Darüşşafaka öğrencileri, yani “evciler” ise, hafta sonlarını ailelerinin yanında geçiriyor.
Öğrencilerinize nasıl bir eğitim sunuyorsunuz?
Darüşşafaka Ortaokulu’nda, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretim Programları’na ek olarak, zenginleştirilmiş bir İngilizce ve öğrencilerin bilimsel düşünme becerilerini geliştirmek amacıyla Araştırmacı Çocuk Merkezi’nin desteğiyle Araştırmacı Çocuk Programı sunuluyor. Ayrıca uluslararası standartlara uygun eğitim öğretimin gerçekleşmesi için ortaokul ve lisemizde Uluslararası Bakalorya Organizasyonu’nun (IBO) Orta Yıllar Programı (MYP) uygulanıyor. Öğrencilerin sosyal gelişimi, yoğun etkinlik programı ve öğrenci kulüpleriyle destekleniyor. Darüşşafaka Lisesi, Darüşşafaka Sınıf Geçme Yönetmeliği’ne göre başarılı olan Darüşşafaka Ortaokulu öğrencilerini kabul ediyor. Darüşşafaka Ortaokulu’ndan liseye geçen öğrenciler İngilizce yeterlilik sınavına tabi tutuluyor ve buna göre İngilizce Hazırlık veya 9. sınıfa devam ediyor. Darüşşafaka Lisesi’nde öğrencilerin uluslararası bilim dili olan İngilizceye hâkim olabilmeleri için matematik ve fen dersleri İngilizce veriliyor. Darüşşafaka Lisesi’nde öğrencilerin, yurt içi ve dışında en seçkin üniversitelerin istedikleri bölümlerinde yükseköğrenimlerini sürdürmeleri amacıyla 11. ve 12. sınıflarda gerekli akademik ve sosyal destek sağlanıyor.
2015-2016 eğitim öğretim yılına hangi yeniliklerle gireceksiniz?
Tekno-Girişimcilik Gençlik Merkezimizi diğer okulların da hizmetine sunmak istiyoruz. Girişimcilik, tekno-girişimcilik ve inovasyon konularında çeşitli projelerimiz var, onları hayata geçirmeyi planlıyoruz.
DARÜŞŞAFAKA’YA GİRİŞ İÇİN GEREKENLER
Okulunuza öğrenci nasıl alıyorsunuz?
Darüşşafaka Eğitim Kurumları, her yıl Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle ülke genelinde 4. sınıfta okuyan, babası veya annesi hayatta olmayan çocukların verisini alıyor. Ardından hepsine tek tek mektup göndererek Darüşşafaka’da onlar için sunulan eğitim olanakları hakkında bilgi veriyor ve sınavına davet ediyor.
Darüşşafaka Giriş Sınavı’nda başarı gösteren öğrenciler, kendilerine bildirilen tarihlerde yatılı okula uygunluklarının değerlendirildiği sağlık kuruluna girmek üzere okula davet ediliyorlar. Sağlık kurulundan geçen öğrenciler yapılan mali durum araştırmasından sonra okula kayıt hakkı kazanıyorlar. Darüşşafaka Eğitim Kurumları, Genel Yetenek, Türkçe ve Matematik alanlarında başarı sıralaması yapan Darüşşafaka Giriş Sınavı ile ortaokula öğrenci kabul ediyor. Her yıl mayıs veya haziran ayında Türkiye genelinde 20 ilde yapılıyor. Bu illerin dışında sınava girmek isteyen öğrencilerin en yakın sınav merkezine ulaşmaları, Darüşşafaka tarafından sağlanıyor. Sınavda başarılı olan öğrenciler, sağlık kontrolü, rehberlik görüşmesi ve maddi durum incelemesinden sonra Darüşşafaka’da okumaya hak kazanıyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
1863 yılından bu yana varlığını sürdüren Darüşşafaka Eğitim Kurumları, koşullarına uyan öğrencilere ortaokul 1. sınıftan liseyi bitirinceye kadar tam burslu, yatılı ve İngilizce eğitim veriyor. Darüşşafaka Lisesi Müdürü ve Kampüs Koordinatörü Nevzat Kulaberoğlu, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayarak yaşam boyu öğrenen, çağdaş, özgüvene sahip, topluma karşı her alanda sorumlu liderler yetiştirdiklerini söylüyor.
Darüşşafaka Eğitim Kurumları nasıl doğdu? Okulun tarihçesini ve kuruluş öyküsünü anlatabilir misiniz?
Yusuf Ziya Paşa, Gazi Ahmed Muhtar Paşa, Vidinli Tevfik Paşa, Sakızlı Ahmet Paşa ve Ali Naki Efendi tarafından “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye” adlı dernek, 30 Mart 1863 tarihli padişah fermanıyla kuruldu. Amacı; yoksul ve yetim çocukların eğitim-öğretimine destek olmaktı. Pek çok Osmanlı paşası ve aydının üyesi olduğu Dernek, Türkiye tarihinin eğitim alanındaki ilk sivil örgütlenme örneğini oluşturdu. Başlangıçta amaç; Kapalıçarşı ve çevresinde çalışan çırakların okutulmasıydı. Beyazıt’taki eski Valide Mektebi binası onarılarak derslere başlandı. Okul, tek derslikte faaliyet gösteriyordu. Okul binası, kız ve erkek öğrencilerin aynı çatı altında eğitimlerine uygun, çağın çok ilerisinde imkânlara sahip ve bu büyüklükte bir eğitim kompleksi olarak düşünülmüş ilk binadır. Derslere gelenlere her türlü ders aracını Cemiyet sağlıyor, ders verenler de para almıyordu. Türkiye’de ilk halk okulu sayılan bu “çırak mektebi”, 1873’e kadar eğitime devam etti. Darüşşafakat’ül İslamiye, parasız yatılı, özel statülü bir okul olarak, açılışta alınan 54 öğrencisiyle 29 Haziran’da Yüzbaşı Mustafa Efendi’nin verdiği ilk dersle 1873 yılında öğretime başladı. Darüşşafaka Eğitim Kurumları, Osmanlı Devleti ve Türkiye tarihinde bir sivil toplum örgütü tarafından açılan ilk okul olarak 1873 yılından bu yana varlığını sürdürüyor.
Okulun kuruluşundan günümüze gelişimi hakkında da bilgi verebilir misiniz?
1881 yılında Darüşşafaka ilk mezunlarını verdi. 1882 tarihine kadar ülkede Darüşşafaka, Galatasaray ve askeri liseler dışında, başka idadi (lise) yoktu. 1880’lerde ve 1900’lerin ortalarına kadar, zamanın birçok seçkin ve ünlü kişisi Darüşşafaka’da öğretmen olarak fahri görev aldı.
1924 yılında Darüşşafaka “tam devreli lise” haline getirildi, özel lise konumunda devlet lise ve ortaokullarının programını uygulamaya başladı ve Darüşşafaka Lisesi adını aldı.
1927 yılında İlkokul öğretmeni yetiştirmek amacıyla, “Öğretmen Okulları”nın dördüncü sınıfıyla eşdeğer, ayrı bir “öğretmen sınıfı” açıldı. Öğretmen sınıfı ilk mezunlarını 1929 yılında verdi. Eğitim Bakanlığı’nın isteği üzerine bu sınıf 1930 yılında kapatıldı.
1945 yılında Fransızcanın yanı sıra İngilizce eğitimi de verilmeye başlandı.
1955-56 öğretim yılında yeni bir düzenleme ile İngilizce öğretim yapılan kolej statüsüne geçildi, iki yıllık hazırlık sınıfı konarak eğitim sekiz yıla çıkarıldı, fen ve matematik dersleri İngilizce okutulmaya başlandı.
1964 yılında babaları hayatta olan fakat yeterli maddi olanağı olmayan yetenekli çocuklar da okula kabul edilmeye başladı. Bu uygulama 1976 yılında sona erdi.
1971 yılında Yönetim Kurulu 1969’da bir “Kız Koleji” binası yapılması ve karma eğitime geçilmesi kararını aldı. Projesi Ordinaryüs Prof. Yüksek Mimar Emin Onat tarafından yapılan tesisler, 1971-72 ders yılında hizmete girdi ve kız öğrenciler de Darüşşafaka’da eğitim görmeye başladı.
1979 yılında Darüşşafaka ilk kız mezunlarını verdi.
1994 yılında Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nın Maslak’taki yeni kampüsü hizmete girdi.
1995 yılında Darüşşafaka yabancı dilde eğitim yapan Anadolu Lisesi statüsünde bir okul olarak tanımlandı.
2008 yılında eğitimde fırsat eşitliği ilkesinin uygulamasını derinleştirmek, olanakları büyük şehirlere göre kısıtlı fakat yüksek yetenek sahibi olan taşra öğrencilerinin Darüşşafaka giriş sınavlarında başarılarını yükseltmek amacıyla, bilgi ölçümüne dayalı sınav sisteminden zekâ, yetenek ve yaratıcılık ölçümüne dayalı sınav sistemine geçildi ve sınavın yapıldığı il sayısı artırıldı.
Babası hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz ve yetenekli çocuklara iyi bir eğitim şansı tanımak amacıyla kurulan Darüşşafaka, 2012 yılından itibaren annesi vefat etmiş öğrencilere de bu hakkı tanımaya başladı. Amaç maddesinde yer alan "Türk-İslam çocukları" ibaresi "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı" olarak çağa uyarlandı. Ayrıca Darüşşafaka'nın yetiştirmek istediği gençlerin nitelikleri tüzük maddesi haline getirildi. Bugün Darüşşafaka, koşullarına uyan öğrencilere ortaokul 1. sınıftan liseyi bitirinceye kadar tam burslu, yatılı ve İngilizce eğitim veriyor.
Darüşşafaka Eğitim Kurumları eğitimde nasıl bir misyon üstleniyor?
Darüşşafaka’nın misyonu aslında tüm eğitim felsefemizi özetliyor. Misyonumuzda bu anahtar kelimeler mevcut: fırsat eşitliği, yaşam boyu öğrenme, çağdaşlık, özgüvenli bireyler, toplumcu ve lider bireyler.
Misyon: Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nın; eğitimde fırsat eşitliğini sağlayarak yaşam boyu öğrenen, çağdaş, özgüvene sahip, topluma karşı her alanda sorumlu liderler yetiştirmesidir. Darüşşafaka, geçmişten günümüze Türkiye’de fırsat eşitliğinin en iyi örneklerinden biri. Bu değerleri öğrencilerimize, rol model olarak, okul ve okul dışı yürüttüğümüz çeşitli faaliyetlerle aktarmaya çalışıyoruz.
58 FARKLI KULÜP ÇALIŞMASI SUNULUYOR
Öğrencilerinize sportif, sanatsal ve kültürel ne gibi imkanlar sunuyorsunuz?
Öğrencilerimizin en az bir enstrüman çalması veya en az bir spor dalında uzmanlaşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Darüşşafaka’da öğrencilerin spor, sanat, kültür ve bilim alanlarında ilgi ve becerilerini keşfetmeleri için 58 farklı kulüp çalışması sunuluyor. Robot ve Mekatronik, Astronomi, Model Birleşmiş Milletler, Destination & Imagination, İnovasyon, Patchwork, Model Uçak ve Havacılık, Kitap Yazıyorum, Girişimcilik, Eşli Danslar, Pop Orkestra, Ritim-Perküsyon, Simyadan Kimya ve İnternet Gazeteciliği Kulübü bunlardan sadece birkaçı...
Bugün Darüşşafaka’da okuyan 1.000’e yakın öğrencinin yarısından fazlası İstanbul dışından geliyor ve daimi olarak okulda kalıyor. Darüşşafaka’da hafta sonunu da kampüs içinde geçiren “daimi” öğrencilerimiz için pek çok etkinlik organize ediliyor. Öğrenciler, cumartesi günlerini genel olarak kampüs içinde yapılan müzik, tiyatro, dans, keçe, satranç, yüzme, tenis, futbol, sihir oyunları, yoga gibi farklı alanlarda etkinliklerle geçiriyor. Pazar günleri ise daimi öğrenciler için kültür-sanat gezileri, sahil yürüyüşü, balık tutma, buz pateni, bowling, tiyatro, sinema, sergi ve müze gezileri gibi okul dışı etkinlikler düzenleniyor. Aileleri İstanbul ve yakın illerde ikamet eden Darüşşafaka öğrencileri, yani “evciler” ise, hafta sonlarını ailelerinin yanında geçiriyor.
Öğrencilerinize nasıl bir eğitim sunuyorsunuz?
Darüşşafaka Ortaokulu’nda, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretim Programları’na ek olarak, zenginleştirilmiş bir İngilizce ve öğrencilerin bilimsel düşünme becerilerini geliştirmek amacıyla Araştırmacı Çocuk Merkezi’nin desteğiyle Araştırmacı Çocuk Programı sunuluyor. Ayrıca uluslararası standartlara uygun eğitim öğretimin gerçekleşmesi için ortaokul ve lisemizde Uluslararası Bakalorya Organizasyonu’nun (IBO) Orta Yıllar Programı (MYP) uygulanıyor. Öğrencilerin sosyal gelişimi, yoğun etkinlik programı ve öğrenci kulüpleriyle destekleniyor. Darüşşafaka Lisesi, Darüşşafaka Sınıf Geçme Yönetmeliği’ne göre başarılı olan Darüşşafaka Ortaokulu öğrencilerini kabul ediyor. Darüşşafaka Ortaokulu’ndan liseye geçen öğrenciler İngilizce yeterlilik sınavına tabi tutuluyor ve buna göre İngilizce Hazırlık veya 9. sınıfa devam ediyor. Darüşşafaka Lisesi’nde öğrencilerin uluslararası bilim dili olan İngilizceye hâkim olabilmeleri için matematik ve fen dersleri İngilizce veriliyor. Darüşşafaka Lisesi’nde öğrencilerin, yurt içi ve dışında en seçkin üniversitelerin istedikleri bölümlerinde yükseköğrenimlerini sürdürmeleri amacıyla 11. ve 12. sınıflarda gerekli akademik ve sosyal destek sağlanıyor.
2015-2016 eğitim öğretim yılına hangi yeniliklerle gireceksiniz?
Tekno-Girişimcilik Gençlik Merkezimizi diğer okulların da hizmetine sunmak istiyoruz. Girişimcilik, tekno-girişimcilik ve inovasyon konularında çeşitli projelerimiz var, onları hayata geçirmeyi planlıyoruz.
DARÜŞŞAFAKA’YA GİRİŞ İÇİN GEREKENLER
Okulunuza öğrenci nasıl alıyorsunuz?
Darüşşafaka Eğitim Kurumları, her yıl Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle ülke genelinde 4. sınıfta okuyan, babası veya annesi hayatta olmayan çocukların verisini alıyor. Ardından hepsine tek tek mektup göndererek Darüşşafaka’da onlar için sunulan eğitim olanakları hakkında bilgi veriyor ve sınavına davet ediyor.
Darüşşafaka Giriş Sınavı’nda başarı gösteren öğrenciler, kendilerine bildirilen tarihlerde yatılı okula uygunluklarının değerlendirildiği sağlık kuruluna girmek üzere okula davet ediliyorlar. Sağlık kurulundan geçen öğrenciler yapılan mali durum araştırmasından sonra okula kayıt hakkı kazanıyorlar. Darüşşafaka Eğitim Kurumları, Genel Yetenek, Türkçe ve Matematik alanlarında başarı sıralaması yapan Darüşşafaka Giriş Sınavı ile ortaokula öğrenci kabul ediyor. Her yıl mayıs veya haziran ayında Türkiye genelinde 20 ilde yapılıyor. Bu illerin dışında sınava girmek isteyen öğrencilerin en yakın sınav merkezine ulaşmaları, Darüşşafaka tarafından sağlanıyor. Sınavda başarılı olan öğrenciler, sağlık kontrolü, rehberlik görüşmesi ve maddi durum incelemesinden sonra Darüşşafaka’da okumaya hak kazanıyor.
Son Güncelleme: Salı, 20 Ekim 2015 17:19
Gösterim: 2959