Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Shrek, Kayıp Balık Nemo ve Arabalar filmlerinde çalışan ilk Türk animasyon uzmanı Erdem Taylan Işık Üniversitesi’nde geleceğin animasyon mühendisleriyle buluştu.
shrek_oyunlariIşık Üniversitesi bir ilki gerçekleştirerek, Türkiye’nin 2003-2023 Strateji Belgesi’ndeki sekiz öncelikli alandan biri olan bilgi ve iletişim teknolojileri kapsamına giren “Bilgisayarlı Grafik ve Animasyon Mühendisliği” lisans ve yüksek lisans programlarını 2012 güz yarıyılında öğretime açmaya kapsamlı etkinliklerle hazırlanıyor.

Işık Üniversitesi, bilgisayarlı grafik ve animasyon alanındaki bu atılımının tanıtımına yönelik ilk etkinliğini de 16 Mart’ta Maslak Kampüsü’nde Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Karaman önderliğinde gerçekleştirdi. Shrek, Kayıp Balık Nemo ve  Arabalar gibi animasyon filmlerin yapımında çalışan ilk Türk Animasyon ve Görsel Efekt Sanatçısı Erdem TAYLAN ve ekibi öğrencilerle buluştu. Seminerde Organikos adlı yeni bir animasyon filminin üretim aşamaları geleceğin animasyon mühendisleriyle paylaşıldı.

IŞIK ÜNİVERSİTESİ ‘MEYVELER’İ AĞIRLADI
Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü farklı dalda konuklarını ağırladı. ‘Meyveler’. Günlük hayatımızda büyük bir öneme sahip olan meyveler bu sefer animasyon karakter olarak karşımıza çıktı. Karakterlerin fikir babaları Erdem Taylan ve Mustafa Gündem geleceğin mühendislerine animasyon mühendisliğinin inceliklerini, karakterleri nasıl yarattıklarını anlattı. Erdem Taylan; “Düşündüm de, benim her an aklımda olan meyveler çocukların en az tükettiği yiyecekler arasında. Buna ancak onlar gibi düşünerek çare buluruz! Muz, biber ve patlıcandan esinlenerek karşımıza yepyeni karakterler çıkardık” dedi. Onların animasyonda nasıl bir hayata sahip olduklarını ve bu hayatta uygun olarak tasarlanan evleri, günlük yaşam uğraşları, giyimleri, saçları, ışıklarına kadar nasıl yol kat ettiklerini öğrencilere iki saatlik sürede anlatmaya çalıştı.

ERDEM TAYLAN: “SONUÇTA HERŞEY FİZİK!”
Kendi ekibinizi kendinizin oluşturması gerek diyen Erdem Taylan, kurduğu ekibiyle birlikte hayata geçirecekleri proje olan ‘Organikos’ta  her meyvenin farklı ülkelerden geldiğini, en sonunda ortak nokta Türkiye ‘de karşılaştıklarını ve hikayenin ordan başladığını söyledi. Taylan, “Animasyonda kullanılan mekan ve gereçler oldukça önemli. İnsanlar izlerken tanıdık bir şeyler gördüklerinde gerçekle ilinti kurabiliyorlar. Her karakterin hikayedeki konumuna göre araştırmalar yapılıp, o şekilde oluşturulur. Her şey reel değil. Ona göre düzenlemek gerekiyor. Sonuçta her şey fizik!” diyerek mühendisliğin önemine dikkat çekti.

“ANİMASYON MÜHENDİSLİĞİ İÇİN ÇOK HEYECANLIYIM”
Işık Üniversitesi‘nde açılması planlanan bölümlerin kendisini çok heyecanlandırdığından bahseden Taylan, bu işe gönül vermiş insanların azlığından bahsetti. Üniversitelerde böyle bölümler açılmasının Türkiyede Animasyon sektörü için büyük bir fayda sağlayacağını söyledi . ”Bizim amacımız dünya çapında projelere imza atmak” diyen Erdem Taylan , ekiplerin başarılı olmasının farklı görüşlere açık olmasından geldiğini söyledi.
Taylan ve ekibine öğrencilerin ilgisi büyüktü. Geleceğin mühendisleri seminer bittikten sonra da Taylan ve ekibinin etrafını sardı, merak ettikleri soruları tek tek sordu.  

 
Bilişim sektörünün çığ gibi büyüyen bilgisayarlı grafik ve animasyon alanındaki akademik gereksinimi Bilgisayarlı Grafik ve Animasyon Mühendisliği programları ile karşılamayı öngören Işık Üniversitesi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada, eğitim ve öğretimin lisans ve yüksek lisans programları düzeyinde olacağı belirtildi.

86 milyar dolarlık sektöre yönelik akademik açılım
Bu alanda yoğun insan gücüyle birçok sektöre katma değeri yüksek ürünlerin çıkarıldığı vurgulanan açıklamada: “Bilgisayarlı grafik, animasyon ve oyun teknolojilerinin pazar payı her yıl büyümektedir. Sadece dijital oyunların dünyadaki payının 2014 yılında 86 milyar doları aşacağı beklenmekte. Bu nedenlerle bilgisayarlı grafik ve animasyon internet, bilişim, kültür, eğlence, eğitim-öğretim ve görselleştirme gibi alanları önemli ölçüde ilgilendiren, birçok teknik ve sanatsal öğeyi birlikte barındıran, ileri teknolojiye dayanan, ülkeler için öncelikli yatırım alanı haline gelmiş ve dünya üzerinde en çok yatırım yapılan alanlardan biri olarak dikkati çekmektedir” sözleri yer alıyor.

Türkiye’nin 8 stratejik bilim ve teknoloji hedefinden biri
Bilgisiyarlı Grafik ve Animasyon’un görselleştirmeden analize, tasarımdan uygulamaya, filmlerden oyunlara, eğitimden üretime, internet teknolojilerinden bilişim araçlarına kadar birçok uygulamada her geçen gün daha yaygın bir şekilde kullanıldığına dikkat çekilen açıklamada, bu sektörün ülkemizdeki durumuyla ilgili şu bilgilere yer verildi: “Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi’nde belirtilen ve Türkiye’nin sekiz öncelikli alanından biri olan bilgi ve iletişim teknolojileri kapsamındaki bilgisayarlı grafik ve animasyon teknolojisinin, aynı zamanda Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) - Bilim Ve Teknoloji Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda belirtilen ‘Ondört Öncelikli Teknoloji Faaliyet Konuları’nın birçoğuna katkıda bulunabilecek bir alan olduğuna vurgu yapılmaktadır. Ülkemizde mimari, görselleştirme, mühendislik, simülasyon gibi alanları kattığımızda oldukça fazla sayıda orta ve küçük ölçekli şirketin bu alanda çalışma yürüttüğü görülmektedir. Hemen hemen bütün ulusal ve yerel televizyon kanallarının grafik-animasyon birimleri bulunmaktadır.”
Işık Üniversitesi, Bilgisayarlı Grafik ve Animasyon Mühendisliği lisans ve lisanüstü programlarının tanıtımı için Fen Bilimleri Enstitüsü tarafından bahar döneminde bir dizi önemli etkinliğe imza atacak. Bu etkinlikler, bir animasyon filminin hayalden gerçeğe dönüşümünün sunulduğu bir seminer ile başladı.

> Animasyona ilk kapsamlı akademik yatırım Işık Üniversitesi’nden

Shrek, Kayıp Balık Nemo ve Arabalar filmlerinde çalışan ilk Türk animasyon uzmanı Erdem Taylan Işık Üniversitesi’nde geleceğin animasyon mühendisleriyle buluştu.
shrek_oyunlariIşık Üniversitesi bir ilki gerçekleştirerek, Türkiye’nin 2003-2023 Strateji Belgesi’ndeki sekiz öncelikli alandan biri olan bilgi ve iletişim teknolojileri kapsamına giren “Bilgisayarlı Grafik ve Animasyon Mühendisliği” lisans ve yüksek lisans programlarını 2012 güz yarıyılında öğretime açmaya kapsamlı etkinliklerle hazırlanıyor.

Işık Üniversitesi, bilgisayarlı grafik ve animasyon alanındaki bu atılımının tanıtımına yönelik ilk etkinliğini de 16 Mart’ta Maslak Kampüsü’nde Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Karaman önderliğinde gerçekleştirdi. Shrek, Kayıp Balık Nemo ve  Arabalar gibi animasyon filmlerin yapımında çalışan ilk Türk Animasyon ve Görsel Efekt Sanatçısı Erdem TAYLAN ve ekibi öğrencilerle buluştu. Seminerde Organikos adlı yeni bir animasyon filminin üretim aşamaları geleceğin animasyon mühendisleriyle paylaşıldı.

IŞIK ÜNİVERSİTESİ ‘MEYVELER’İ AĞIRLADI
Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü farklı dalda konuklarını ağırladı. ‘Meyveler’. Günlük hayatımızda büyük bir öneme sahip olan meyveler bu sefer animasyon karakter olarak karşımıza çıktı. Karakterlerin fikir babaları Erdem Taylan ve Mustafa Gündem geleceğin mühendislerine animasyon mühendisliğinin inceliklerini, karakterleri nasıl yarattıklarını anlattı. Erdem Taylan; “Düşündüm de, benim her an aklımda olan meyveler çocukların en az tükettiği yiyecekler arasında. Buna ancak onlar gibi düşünerek çare buluruz! Muz, biber ve patlıcandan esinlenerek karşımıza yepyeni karakterler çıkardık” dedi. Onların animasyonda nasıl bir hayata sahip olduklarını ve bu hayatta uygun olarak tasarlanan evleri, günlük yaşam uğraşları, giyimleri, saçları, ışıklarına kadar nasıl yol kat ettiklerini öğrencilere iki saatlik sürede anlatmaya çalıştı.

ERDEM TAYLAN: “SONUÇTA HERŞEY FİZİK!”
Kendi ekibinizi kendinizin oluşturması gerek diyen Erdem Taylan, kurduğu ekibiyle birlikte hayata geçirecekleri proje olan ‘Organikos’ta  her meyvenin farklı ülkelerden geldiğini, en sonunda ortak nokta Türkiye ‘de karşılaştıklarını ve hikayenin ordan başladığını söyledi. Taylan, “Animasyonda kullanılan mekan ve gereçler oldukça önemli. İnsanlar izlerken tanıdık bir şeyler gördüklerinde gerçekle ilinti kurabiliyorlar. Her karakterin hikayedeki konumuna göre araştırmalar yapılıp, o şekilde oluşturulur. Her şey reel değil. Ona göre düzenlemek gerekiyor. Sonuçta her şey fizik!” diyerek mühendisliğin önemine dikkat çekti.

“ANİMASYON MÜHENDİSLİĞİ İÇİN ÇOK HEYECANLIYIM”
Işık Üniversitesi‘nde açılması planlanan bölümlerin kendisini çok heyecanlandırdığından bahseden Taylan, bu işe gönül vermiş insanların azlığından bahsetti. Üniversitelerde böyle bölümler açılmasının Türkiyede Animasyon sektörü için büyük bir fayda sağlayacağını söyledi . ”Bizim amacımız dünya çapında projelere imza atmak” diyen Erdem Taylan , ekiplerin başarılı olmasının farklı görüşlere açık olmasından geldiğini söyledi.
Taylan ve ekibine öğrencilerin ilgisi büyüktü. Geleceğin mühendisleri seminer bittikten sonra da Taylan ve ekibinin etrafını sardı, merak ettikleri soruları tek tek sordu.  

 
Bilişim sektörünün çığ gibi büyüyen bilgisayarlı grafik ve animasyon alanındaki akademik gereksinimi Bilgisayarlı Grafik ve Animasyon Mühendisliği programları ile karşılamayı öngören Işık Üniversitesi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada, eğitim ve öğretimin lisans ve yüksek lisans programları düzeyinde olacağı belirtildi.

86 milyar dolarlık sektöre yönelik akademik açılım
Bu alanda yoğun insan gücüyle birçok sektöre katma değeri yüksek ürünlerin çıkarıldığı vurgulanan açıklamada: “Bilgisayarlı grafik, animasyon ve oyun teknolojilerinin pazar payı her yıl büyümektedir. Sadece dijital oyunların dünyadaki payının 2014 yılında 86 milyar doları aşacağı beklenmekte. Bu nedenlerle bilgisayarlı grafik ve animasyon internet, bilişim, kültür, eğlence, eğitim-öğretim ve görselleştirme gibi alanları önemli ölçüde ilgilendiren, birçok teknik ve sanatsal öğeyi birlikte barındıran, ileri teknolojiye dayanan, ülkeler için öncelikli yatırım alanı haline gelmiş ve dünya üzerinde en çok yatırım yapılan alanlardan biri olarak dikkati çekmektedir” sözleri yer alıyor.

Türkiye’nin 8 stratejik bilim ve teknoloji hedefinden biri
Bilgisiyarlı Grafik ve Animasyon’un görselleştirmeden analize, tasarımdan uygulamaya, filmlerden oyunlara, eğitimden üretime, internet teknolojilerinden bilişim araçlarına kadar birçok uygulamada her geçen gün daha yaygın bir şekilde kullanıldığına dikkat çekilen açıklamada, bu sektörün ülkemizdeki durumuyla ilgili şu bilgilere yer verildi: “Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi’nde belirtilen ve Türkiye’nin sekiz öncelikli alanından biri olan bilgi ve iletişim teknolojileri kapsamındaki bilgisayarlı grafik ve animasyon teknolojisinin, aynı zamanda Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) - Bilim Ve Teknoloji Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda belirtilen ‘Ondört Öncelikli Teknoloji Faaliyet Konuları’nın birçoğuna katkıda bulunabilecek bir alan olduğuna vurgu yapılmaktadır. Ülkemizde mimari, görselleştirme, mühendislik, simülasyon gibi alanları kattığımızda oldukça fazla sayıda orta ve küçük ölçekli şirketin bu alanda çalışma yürüttüğü görülmektedir. Hemen hemen bütün ulusal ve yerel televizyon kanallarının grafik-animasyon birimleri bulunmaktadır.”
Işık Üniversitesi, Bilgisayarlı Grafik ve Animasyon Mühendisliği lisans ve lisanüstü programlarının tanıtımı için Fen Bilimleri Enstitüsü tarafından bahar döneminde bir dizi önemli etkinliğe imza atacak. Bu etkinlikler, bir animasyon filminin hayalden gerçeğe dönüşümünün sunulduğu bir seminer ile başladı.

Son Güncelleme: Pazar, 18 Mart 2012 16:31

Gösterim: 2548

Milliyet gazetesi yazarı Çetin Altan'ın Hukuk ve yargı konulu yazısı...

cetin_altanHukuk fakültelerinden mezun olanların sayısı gitgide artıyormuş. 

Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın, çok değişik bir gözlemiyle önerisine göre; Hukuk fakültelerinden en iyi dereceyle mezun olanlar, orta dereceyle mezun olanlar, en düşük dereceyle mezun olanlar saptanmalı ve “hukukçuluk”larını nerelerde değerlendirdiklerinin bir tablosu çıkartılmalı...
* * *
En iyi dereceyle mezun olanlar, büyük holdinglerde “hukuk danışmanı” olmayı yeğliyorlarmış genellikle; orta dereceyle mezun olanların çoğu da “avukat” olmayı, en düşük dereceyle mezun olanlar ise, “devletin yargı erki”ne kapılanmayı...
* * *
“Türk Ceza Kanunu” ile, “Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası”ndaki aynı maddelerin; bazı yargıçlar tarafından, neden birbirine taban tabana zıt olarak değerlendirilip yorumlandığı da, böylece daha iyi anlaşılıyor.
* * *
Yargı erkinin iddianameleriyle kararlarının da, sürekli tartışılmakta olması; zaten gösteriyor ortada “dandik” bir durum olduğunu.
* * *
Dandik durum, mandik durum...
2 gün sonra, geceyle gündüzün uzunluğu eşitleniyor; milyonlarca yıldan bu yana, yasalardan bağımsız olarak...
* * *
Avuçta sallayıp sallayıp atıvermek; neyi mi?
Tavla zarlarını, yahut sadece zarları “barbut”ta...
* * *
Siyasetçi demeçleriyle nutukları ve yargı kararları da, bazen akla “sallayıp sallayıp atıverme”yi getiriyor; tıpkı “tavla”da, yahut “barbut”ta olduğu gibi...
* * *
Kadının biri, kocasını “arsenik”le zehirlemekten suçlanıyormuş mahkemede; ama kocası ölmemiş.
* * *
Kadının avukatı:
-Efendim, diyormuş; elde hiçbir kanıt yok, üstelik hiçbir “arsenik” kalıntısı da bulunmadı kocada...
* * *
O sırada suçlanan kadın, oturduğu yerden bağırmaya başlamış:
-Ben tam tersine, kocamın vücudunda hala daha “arsenik” bulunduğuna eminim; o nedenle de, kendisine “otopsi” yapılmasını istiyorum...
* * *
Siyasetçilerle yorumculardan kimi, demokrasimizin gelişmekte olduğunu söylüyor; kimi de artık tümden öldüğünü...
Hangisine inanalım bilmem ki?
* * *
İyi ki bazıları, ölüp ölmediğini anlamak için, “otopsi” yapılmasını istemiyor.
* * *
Yargıç tanığa soruyordu:
-Peki siz bir şey gördünüz mü?
* * *
Tanık da:
-Evet sayın yargıç, diyordu; ben binaların dışını boyayan bir işçi, bir boyacıyım. Bir rastlantı olarak iskelenin üstünde, 1’inci katın penceresi önündeyken, tecavüzcü kapıyı omuzlayarak açtı, ben de pencereden gördüm olup biten her şeyi...
* * *
Yargıç soruyordu:
-Neyi gördünüz?
-Tecavüzcü, odaya girer girmez genç kızın üstüne atladı, onu yere yatırdı, entarisini yırtarak yukarı doğru kaldırdı...
-Ee sonra?
-Sonra da donunu aşağı doğru çekti...
-Ee sonra?
-Sonra da kızın üstüne kapandı...
-Ee sonra?
-Sonra ne olduğunu bilemiyorum, o sırada çenem kırıldı...
-Çeneniz mi kırıldı, nasıl kırıldı?
-Çünkü iskelenin üstünde tam 9 boyacıydık...
* * *
17 yıl, 20 yıl süren bazı siyasal cinayet davalarının sonunda, “zamanaşımı” kararı verilince; yorumcular, “hukuk”un ırzına geçilip geçilmediğini tartışmaya başlıyorlar.
* * *
Bazen de caddelerdeki protesto gösterilerinde, polisle çatışmalar çıkıyor ve çenesi kırılanlar oluyor.
* * *
Ama çenesi kırılanlardan hiçbiri:
-Çenem kırıldığı için, hukukun ırzına geçilip geçilmediğini tam göremedim, demiyor.
Demokrasimizin de, iyi tarafları var böyle...
* * *
Başı bağlı genç bir kız, camide vaaz dinlemeye gittikten sonra, eve dönünce babası:
-Vaaz iyi miydi, diye sormuş.
Kız da:
-Hocaefendi, demiş; günahlardan bahsetti...
-Neler söyledi?
-Daha çok, kendisinin bunlara karşı olduğunu...
* * *
10’uncu yüzyıl Japon şairlerinden Mibu No Tadamine’den, Rahşan Ecevit çevirisi bir şiirle bitirelim yazıyı:

Uzun düşünceleri
Bahar günlerinin
Unutulmayacaktır
Gün gelip gönüllere
Güz çökse bile

> İyi dereceyle mezun olan hukuk öğrencileri ne yapıyor?

Milliyet gazetesi yazarı Çetin Altan'ın Hukuk ve yargı konulu yazısı...

cetin_altanHukuk fakültelerinden mezun olanların sayısı gitgide artıyormuş. 

Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın, çok değişik bir gözlemiyle önerisine göre; Hukuk fakültelerinden en iyi dereceyle mezun olanlar, orta dereceyle mezun olanlar, en düşük dereceyle mezun olanlar saptanmalı ve “hukukçuluk”larını nerelerde değerlendirdiklerinin bir tablosu çıkartılmalı...
* * *
En iyi dereceyle mezun olanlar, büyük holdinglerde “hukuk danışmanı” olmayı yeğliyorlarmış genellikle; orta dereceyle mezun olanların çoğu da “avukat” olmayı, en düşük dereceyle mezun olanlar ise, “devletin yargı erki”ne kapılanmayı...
* * *
“Türk Ceza Kanunu” ile, “Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası”ndaki aynı maddelerin; bazı yargıçlar tarafından, neden birbirine taban tabana zıt olarak değerlendirilip yorumlandığı da, böylece daha iyi anlaşılıyor.
* * *
Yargı erkinin iddianameleriyle kararlarının da, sürekli tartışılmakta olması; zaten gösteriyor ortada “dandik” bir durum olduğunu.
* * *
Dandik durum, mandik durum...
2 gün sonra, geceyle gündüzün uzunluğu eşitleniyor; milyonlarca yıldan bu yana, yasalardan bağımsız olarak...
* * *
Avuçta sallayıp sallayıp atıvermek; neyi mi?
Tavla zarlarını, yahut sadece zarları “barbut”ta...
* * *
Siyasetçi demeçleriyle nutukları ve yargı kararları da, bazen akla “sallayıp sallayıp atıverme”yi getiriyor; tıpkı “tavla”da, yahut “barbut”ta olduğu gibi...
* * *
Kadının biri, kocasını “arsenik”le zehirlemekten suçlanıyormuş mahkemede; ama kocası ölmemiş.
* * *
Kadının avukatı:
-Efendim, diyormuş; elde hiçbir kanıt yok, üstelik hiçbir “arsenik” kalıntısı da bulunmadı kocada...
* * *
O sırada suçlanan kadın, oturduğu yerden bağırmaya başlamış:
-Ben tam tersine, kocamın vücudunda hala daha “arsenik” bulunduğuna eminim; o nedenle de, kendisine “otopsi” yapılmasını istiyorum...
* * *
Siyasetçilerle yorumculardan kimi, demokrasimizin gelişmekte olduğunu söylüyor; kimi de artık tümden öldüğünü...
Hangisine inanalım bilmem ki?
* * *
İyi ki bazıları, ölüp ölmediğini anlamak için, “otopsi” yapılmasını istemiyor.
* * *
Yargıç tanığa soruyordu:
-Peki siz bir şey gördünüz mü?
* * *
Tanık da:
-Evet sayın yargıç, diyordu; ben binaların dışını boyayan bir işçi, bir boyacıyım. Bir rastlantı olarak iskelenin üstünde, 1’inci katın penceresi önündeyken, tecavüzcü kapıyı omuzlayarak açtı, ben de pencereden gördüm olup biten her şeyi...
* * *
Yargıç soruyordu:
-Neyi gördünüz?
-Tecavüzcü, odaya girer girmez genç kızın üstüne atladı, onu yere yatırdı, entarisini yırtarak yukarı doğru kaldırdı...
-Ee sonra?
-Sonra da donunu aşağı doğru çekti...
-Ee sonra?
-Sonra da kızın üstüne kapandı...
-Ee sonra?
-Sonra ne olduğunu bilemiyorum, o sırada çenem kırıldı...
-Çeneniz mi kırıldı, nasıl kırıldı?
-Çünkü iskelenin üstünde tam 9 boyacıydık...
* * *
17 yıl, 20 yıl süren bazı siyasal cinayet davalarının sonunda, “zamanaşımı” kararı verilince; yorumcular, “hukuk”un ırzına geçilip geçilmediğini tartışmaya başlıyorlar.
* * *
Bazen de caddelerdeki protesto gösterilerinde, polisle çatışmalar çıkıyor ve çenesi kırılanlar oluyor.
* * *
Ama çenesi kırılanlardan hiçbiri:
-Çenem kırıldığı için, hukukun ırzına geçilip geçilmediğini tam göremedim, demiyor.
Demokrasimizin de, iyi tarafları var böyle...
* * *
Başı bağlı genç bir kız, camide vaaz dinlemeye gittikten sonra, eve dönünce babası:
-Vaaz iyi miydi, diye sormuş.
Kız da:
-Hocaefendi, demiş; günahlardan bahsetti...
-Neler söyledi?
-Daha çok, kendisinin bunlara karşı olduğunu...
* * *
10’uncu yüzyıl Japon şairlerinden Mibu No Tadamine’den, Rahşan Ecevit çevirisi bir şiirle bitirelim yazıyı:

Uzun düşünceleri
Bahar günlerinin
Unutulmayacaktır
Gün gelip gönüllere
Güz çökse bile

Son Güncelleme: Pazar, 18 Mart 2012 10:20

Gösterim: 1984

Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinin 13 üniversitede yaptığı araştırma, öğrencilerin yüksek öğrenimde karşılaştığı zorlukları ortaya serdi.
istanbul_universitesiAraştırmaya göre, öğrencilerin yüzde 6'sına aileleri para göndermiyor. Yüzde 25'i eğitimi için yeterli maddi imkâna sahip olmadığını düşünüyor, yüzde 50'si de bu konuda endişe taşıyor.
Öğrencilerin yüzde 14'ü ailevi nedenler, yüzde 13'ü disiplin kuralları, yüzde 10'u da ekonomik sorunlar yüzünden üniversite eğitimini yarıda bırakıyor
 KREDİ SİSTEMİ ETKİLİ DEĞİL
Farklı fakültelerde öğrenim gören toplam bin 839 öğrenciyle görüşülerek yapılan araştırmaya göre, öğrencileri en çok ekonomik problemler zorluyor.
Çalışmada görüşülen öğrencilerin yüzde 25’inin eğitimini sürdürmek için yeterli maddi imkâna sahip olmadığını belirttiği, yüzde 50’sinin de endişeli olduğu ancak “Muhtemelen öğrenimimi sürdürmek için yeterli parayı bulacağım" seçeneğini işaretlediği ortaya çıktı.
Araştırmanın sonuç raporunda; parasızlığın öğrencilerin akademik başarılarını olumsuz etkileyeceği belirtilirken, “Öğrencilerin yüzde 6’sına ailelerinin para göndermediği saptanmıştır. Bu durum yükseköğretim düzeyinde kredi ve burs sistemlerinin yeterince etkili işletilmediği şeklinde yorumlanabilir" ifadelerine yer verildi.
YÜZDE 30'U DERSLERE İLGİSİZ
Araştırma sonuçlarına göre okuldan kaydı silinen öğrencilerin büyük bölümünün derslerinde başarısız olduğu ortaya çıktı. Öğrencilerin yüzde 30’unun derslerine yeterince ilgi göstermediği belirlenirken yüzde 18’inin sınıf geçme kurallarından zorlandığı kaydedildi.
Öğrencilerin yüzde 14’ü ailevi nedenler, yüzde 13’ü disiplin kuralları nedeniyle öğrenimini yarıda kesmek zorunda kalırken yüzde 10’unun ise ekonomik problemlerle karşılaştığı için kaydını sildirdiği ifade edildi.
Araştırmanın sonuçları öğrencilerin ödenen harç miktarlarını yüksek bulduğunu da gözler önüne serdi. Öğrencilerin yüzde 72’sinin belirlenen öğrenim harcı miktarlarını fazla bulduğu ve harç ödemek zorunda kalmaktan rahatsız olduğu belirlendi.
Hocalar yetersiz bulunuyor
Araştırmada öğrencilerin öğretim elemanlarını da yetersiz bulduğunu gösterdi. Öğrenciler, öğretim elemanlarını genel olarak 'orta' düzeyde değerlendirirken, öğrencilerin hiçbir öğretim elemanını 'çok iyi' olarak nitelendirmediği de ortaya çıktı.
İletişim eksikliği çok büyük
Öğrencilerin öğretim elemanlarıyla sağlıklı diyalog kuramadığının ortaya çıkması araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri oldu. Öğrencilerin yüzde 76’sı bölümlerindeki öğretim elemanlarıyla rahat diyalog kuramadıklarını belirtti. Araştırmada, “Karşılaştığım sorunlarda üniversitede yardım edebilecek kimseyi bulamıyorum" diyen öğrenci sayısı ise yüzde 43.
Yarısından fazlası kaygılı
Yapılan araştırmaya göre üniversite öğrencilerinin yüzde 58’i okulu tamamlamak için önlerinde engeller olduğunu düşünürken sadece yüzde 42’si “Önümde bir engel göremiyorum" seçeneğini işaretledi.
Öğrencilerin yüzde 29’u dersler, öğretim elemanları ve destek hizmetleri gibi fakülteyle ilgili sorunlar nedeniyle kaygı yaşarken, yüzde 28’i ise aile yükümlülükleri, maddi ve kişisel sorunlar gibi etkenler nedeniyle amaçlarına ulaşamayacaklarını düşünüyor.
(haber7)

> Öğrencilerin yüzde 25’i maddi imkansızlıktan yakınıyor

Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinin 13 üniversitede yaptığı araştırma, öğrencilerin yüksek öğrenimde karşılaştığı zorlukları ortaya serdi.
istanbul_universitesiAraştırmaya göre, öğrencilerin yüzde 6'sına aileleri para göndermiyor. Yüzde 25'i eğitimi için yeterli maddi imkâna sahip olmadığını düşünüyor, yüzde 50'si de bu konuda endişe taşıyor.
Öğrencilerin yüzde 14'ü ailevi nedenler, yüzde 13'ü disiplin kuralları, yüzde 10'u da ekonomik sorunlar yüzünden üniversite eğitimini yarıda bırakıyor
 KREDİ SİSTEMİ ETKİLİ DEĞİL
Farklı fakültelerde öğrenim gören toplam bin 839 öğrenciyle görüşülerek yapılan araştırmaya göre, öğrencileri en çok ekonomik problemler zorluyor.
Çalışmada görüşülen öğrencilerin yüzde 25’inin eğitimini sürdürmek için yeterli maddi imkâna sahip olmadığını belirttiği, yüzde 50’sinin de endişeli olduğu ancak “Muhtemelen öğrenimimi sürdürmek için yeterli parayı bulacağım" seçeneğini işaretlediği ortaya çıktı.
Araştırmanın sonuç raporunda; parasızlığın öğrencilerin akademik başarılarını olumsuz etkileyeceği belirtilirken, “Öğrencilerin yüzde 6’sına ailelerinin para göndermediği saptanmıştır. Bu durum yükseköğretim düzeyinde kredi ve burs sistemlerinin yeterince etkili işletilmediği şeklinde yorumlanabilir" ifadelerine yer verildi.
YÜZDE 30'U DERSLERE İLGİSİZ
Araştırma sonuçlarına göre okuldan kaydı silinen öğrencilerin büyük bölümünün derslerinde başarısız olduğu ortaya çıktı. Öğrencilerin yüzde 30’unun derslerine yeterince ilgi göstermediği belirlenirken yüzde 18’inin sınıf geçme kurallarından zorlandığı kaydedildi.
Öğrencilerin yüzde 14’ü ailevi nedenler, yüzde 13’ü disiplin kuralları nedeniyle öğrenimini yarıda kesmek zorunda kalırken yüzde 10’unun ise ekonomik problemlerle karşılaştığı için kaydını sildirdiği ifade edildi.
Araştırmanın sonuçları öğrencilerin ödenen harç miktarlarını yüksek bulduğunu da gözler önüne serdi. Öğrencilerin yüzde 72’sinin belirlenen öğrenim harcı miktarlarını fazla bulduğu ve harç ödemek zorunda kalmaktan rahatsız olduğu belirlendi.
Hocalar yetersiz bulunuyor
Araştırmada öğrencilerin öğretim elemanlarını da yetersiz bulduğunu gösterdi. Öğrenciler, öğretim elemanlarını genel olarak 'orta' düzeyde değerlendirirken, öğrencilerin hiçbir öğretim elemanını 'çok iyi' olarak nitelendirmediği de ortaya çıktı.
İletişim eksikliği çok büyük
Öğrencilerin öğretim elemanlarıyla sağlıklı diyalog kuramadığının ortaya çıkması araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri oldu. Öğrencilerin yüzde 76’sı bölümlerindeki öğretim elemanlarıyla rahat diyalog kuramadıklarını belirtti. Araştırmada, “Karşılaştığım sorunlarda üniversitede yardım edebilecek kimseyi bulamıyorum" diyen öğrenci sayısı ise yüzde 43.
Yarısından fazlası kaygılı
Yapılan araştırmaya göre üniversite öğrencilerinin yüzde 58’i okulu tamamlamak için önlerinde engeller olduğunu düşünürken sadece yüzde 42’si “Önümde bir engel göremiyorum" seçeneğini işaretledi.
Öğrencilerin yüzde 29’u dersler, öğretim elemanları ve destek hizmetleri gibi fakülteyle ilgili sorunlar nedeniyle kaygı yaşarken, yüzde 28’i ise aile yükümlülükleri, maddi ve kişisel sorunlar gibi etkenler nedeniyle amaçlarına ulaşamayacaklarını düşünüyor.
(haber7)

Son Güncelleme: Cumartesi, 17 Mart 2012 17:17

Gösterim: 4961

6 yılda 1 asıl 4 vekil rektör değiştiren Giresun Üniversitesi’nde rektör krizinde sona yaklaşılıyor.
giresun_universitesiAnkara 4. İdare Mahkemesi’nin Giresun Üniversitesi rektör adaylarını belirleme seçiminin yenilenmesiyle ilgili olarak kesin kararını vermesinden sonra YÖK Genel Kurulu, 16 Mart 2011 tarihli toplantısında 2 oy alarak istifa eden Prof. Dr. Yılmaz Can’ın yerine 1 oy alarak seçimde son sırada yer alan Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Teker’in 3. aday listeye dahil ettiği öğrenildi.
YÖK Genel Kurulu’nun bu kararı almasındaki süreç şöyle gelişti. Giresun Üniversitesi Rektörü Osman Metin Öztürk’ün 1 Haziran 2010 tarihinde emekliye ayrılması sebebiyle Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Prof. Halil İbrahim Bahar’ı Rektör Vekili olarak görevlendirilmişti. Ardından ise YÖK 18 Haziran 2010 tarihinde Rektörlük seçimi kararı almış ve yapılan seçim sonucunda Prof. Dr. Halil İbrahim Bahar 31, Prof. Dr. Mustafa Türkmen 29, Prof. Dr. Aygün Attar 21, Prof. Dr. Ayhan Bölük 4, Prof. Dr. Yılmaz Can 2, Prof. Dr. Murat Teker ise 1 oy almıştı.
Yapılan oylama sonucunda 24 Haziran 2010 tarihinde yapılması gereken YÖK Genel Kurulu 2 üyenin eksikliği gerekçesiyle 1 Temmuz 2010 tarihine ertelenmişti. Bu tarihte yapılan YÖK Genel Kurulu’nda Prof. Dr. Aygün Attar birinci, Prof. Dr. Ayhan Bölük ikinci ve Prof. Dr. Yılmaz Can ise üçüncü sıraya getirilen liste hazırlanmış fakat Prof. Dr. Yılmaz Can’ın daha sonra istifası nedeniyle liste Cumhurbaşkanlığı’na sunulamamıştı.
Yaşanan bu gelişmelerin ardından Rektör Vekili Prof. Dr. Halil İbrahim Bahar görevinden alınırken, yerine Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu atanmıştı. Bir süre sonra ise Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu da görevinden alınarak yerine Cumhurbaşkanlığı’na sunulacak isim listesinden istifa eden Prof. Dr. Yılmaz Can Rektör Vekili olarak atandı.
YÖK ise son açıkladığı kararda Cumhurbaşkanlığı’na sunulacak listeden istifa eden Prof. Dr. Yılmaz Can’ın yerine seçimlerde 1 oy alarak seçimlerde son sırada yer alan Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Teker’in 3. aday olarak Cumhurbaşkanlığı’na sunmaya karar verdiği öğrenildi.
YÖK tarafından belirlenen son listenin ise önümüzdeki hafta Cumhurbaşkanlığı’na sunulması beklenirken, listede Prof. Dr. Aygün Attar birinci, Prof. Dr. Ayhan Bölük ikinci ve Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Teker de 3. aday olarak yer alacak.

> Giresun Üniversitesi’ne rektör dayanmıyor

6 yılda 1 asıl 4 vekil rektör değiştiren Giresun Üniversitesi’nde rektör krizinde sona yaklaşılıyor.
giresun_universitesiAnkara 4. İdare Mahkemesi’nin Giresun Üniversitesi rektör adaylarını belirleme seçiminin yenilenmesiyle ilgili olarak kesin kararını vermesinden sonra YÖK Genel Kurulu, 16 Mart 2011 tarihli toplantısında 2 oy alarak istifa eden Prof. Dr. Yılmaz Can’ın yerine 1 oy alarak seçimde son sırada yer alan Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Teker’in 3. aday listeye dahil ettiği öğrenildi.
YÖK Genel Kurulu’nun bu kararı almasındaki süreç şöyle gelişti. Giresun Üniversitesi Rektörü Osman Metin Öztürk’ün 1 Haziran 2010 tarihinde emekliye ayrılması sebebiyle Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Prof. Halil İbrahim Bahar’ı Rektör Vekili olarak görevlendirilmişti. Ardından ise YÖK 18 Haziran 2010 tarihinde Rektörlük seçimi kararı almış ve yapılan seçim sonucunda Prof. Dr. Halil İbrahim Bahar 31, Prof. Dr. Mustafa Türkmen 29, Prof. Dr. Aygün Attar 21, Prof. Dr. Ayhan Bölük 4, Prof. Dr. Yılmaz Can 2, Prof. Dr. Murat Teker ise 1 oy almıştı.
Yapılan oylama sonucunda 24 Haziran 2010 tarihinde yapılması gereken YÖK Genel Kurulu 2 üyenin eksikliği gerekçesiyle 1 Temmuz 2010 tarihine ertelenmişti. Bu tarihte yapılan YÖK Genel Kurulu’nda Prof. Dr. Aygün Attar birinci, Prof. Dr. Ayhan Bölük ikinci ve Prof. Dr. Yılmaz Can ise üçüncü sıraya getirilen liste hazırlanmış fakat Prof. Dr. Yılmaz Can’ın daha sonra istifası nedeniyle liste Cumhurbaşkanlığı’na sunulamamıştı.
Yaşanan bu gelişmelerin ardından Rektör Vekili Prof. Dr. Halil İbrahim Bahar görevinden alınırken, yerine Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu atanmıştı. Bir süre sonra ise Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu da görevinden alınarak yerine Cumhurbaşkanlığı’na sunulacak isim listesinden istifa eden Prof. Dr. Yılmaz Can Rektör Vekili olarak atandı.
YÖK ise son açıkladığı kararda Cumhurbaşkanlığı’na sunulacak listeden istifa eden Prof. Dr. Yılmaz Can’ın yerine seçimlerde 1 oy alarak seçimlerde son sırada yer alan Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Teker’in 3. aday olarak Cumhurbaşkanlığı’na sunmaya karar verdiği öğrenildi.
YÖK tarafından belirlenen son listenin ise önümüzdeki hafta Cumhurbaşkanlığı’na sunulması beklenirken, listede Prof. Dr. Aygün Attar birinci, Prof. Dr. Ayhan Bölük ikinci ve Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Teker de 3. aday olarak yer alacak.

Son Güncelleme: Cumartesi, 17 Mart 2012 18:06

Gösterim: 2965

Boş zamanlarında çalıştığı inşaatta yüksek gerilime kapılınca, sağ kol ve sol bacağını kaybeden Fırat Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Programcılığı 1’inci sınıf öğrencisi Hamza Yıldız için üniversite arkadaşları kampanya başlattı.
hamza_yildizHamza Yıldız’ın üniversite’deki arkadaşları ise 50 bin lira tutan protez kol ve bacağı alabilmek için yardım kampanyası başlattı. Elazığ’da üniversiteden arta kalan boş zamanlarında harçlığını çıkarabilmek için pimapen ve alüminyum doğrama şirketinde çalışan 20 yaşındaki Hamza Yıldız’ın hayatı, elektrik akımına kapılmasıyla alt üst oldu. 6 Ocak 2012 tarihinde sabah saat 10.30’da Doğukent Mahallesi Akbulut Alışveriş Merkezi önünde bulunan apartman inşaatında pimapen pencere ve alüminyum balkon korkuluk yapım işinde çalışan genç üniversiteli Hamza Yıldız, dördüncü kattayken üçüncü kattan uzatılan alüminyum balkon korkuluğunu almaya çalıştığı sırada, korkuluğun yüksek gerilim hattına değmesi sonucu elektrik akımına kapıldı. Olay yerine gelen ambulansla Fırat Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılan Yıldız’ın akım anında yanan sağ kol ve sol bacağı kesildi.
(Milliyet)

> Eğitimi uğruna kolunu ve bacağını kaybetti

Boş zamanlarında çalıştığı inşaatta yüksek gerilime kapılınca, sağ kol ve sol bacağını kaybeden Fırat Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Programcılığı 1’inci sınıf öğrencisi Hamza Yıldız için üniversite arkadaşları kampanya başlattı.
hamza_yildizHamza Yıldız’ın üniversite’deki arkadaşları ise 50 bin lira tutan protez kol ve bacağı alabilmek için yardım kampanyası başlattı. Elazığ’da üniversiteden arta kalan boş zamanlarında harçlığını çıkarabilmek için pimapen ve alüminyum doğrama şirketinde çalışan 20 yaşındaki Hamza Yıldız’ın hayatı, elektrik akımına kapılmasıyla alt üst oldu. 6 Ocak 2012 tarihinde sabah saat 10.30’da Doğukent Mahallesi Akbulut Alışveriş Merkezi önünde bulunan apartman inşaatında pimapen pencere ve alüminyum balkon korkuluk yapım işinde çalışan genç üniversiteli Hamza Yıldız, dördüncü kattayken üçüncü kattan uzatılan alüminyum balkon korkuluğunu almaya çalıştığı sırada, korkuluğun yüksek gerilim hattına değmesi sonucu elektrik akımına kapıldı. Olay yerine gelen ambulansla Fırat Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılan Yıldız’ın akım anında yanan sağ kol ve sol bacağı kesildi.
(Milliyet)

Son Güncelleme: Cumartesi, 17 Mart 2012 16:56

Gösterim: 1961


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.