Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Çocuk gelişim uzmanı ve akademisyen Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal, Bilkent Center’da annelerle buluştu. Çocukların davranışları ve annelik konusunda bilgiler veren ünlü isim “Çocuklarınızın elinizde telefon görürse telefon, kitap görürse kitaba merakı olur. Akıllı telefonlara dokunduğumuz kadar çocuklara dokunmuyoruz” dedi.

Saniye_Bencik_KangalBu yıl 20. yılını kutlayan Bilkent Center, Mart ayında düzenlediği etkinliklere bir yenisini daha ekledi. Instagram’da 1 milyona yakın takipçisi bulunan, Akademisyen Anne hesabından çocuk gelişimi ve annelik üzerine yaptığı paylaşımlarla dikkat çeken Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal, çocukların teknolojiyle uyumunun da anlatıldığı bir söyleşi düzenledi. Yoğun katılımın olduğu etkinlikte genç annelerle bir araya gelen Kangal, çocukların küçük yaştaki öğrenme alışkanlıklarının bütün hayatını etkilediğine dikkat çekerek, özellikle ailelerin çocuklarına doğru mesajlar verip doğru bir rol model olmaları gerektiğini ifade etti.
ÖĞRENME ŞEKLİNİ DEĞİŞTİRİYOR
Çocuklarının gelişimi konusunda zamane annelerinin daha dikkatli davrandığını ifade eden Akademisyen Anne, toplum tarafından kabul görülen bazı yanlış bilgilere de açıklık getirdi. Bilgilerini deneyimleriyle harmanlayan Kangal “Çocuklarınız akıllı telefonları zeki oldukları için değil sizden gördüğü için taklit ediyor. Çocuklarınızın elinizde telefon görürse telefon, kitap görürse kitaba merakı olur. Çocuklarınıza doğru mesajlar verin. Teknoloji bir nimet ve bunu düzgün kullanmamız gerekiyor. Akıllı telefonlara dokunduğumuz kadar çocuklara dokunmuyoruz ve gözlerine bakmıyoruz. Onlarla sağlıklı iletişim kurarak hayatı daha kolay öğrenmesini sağlayın” dedi. Küçük çocukların oyalanmaları için TV, telefon ve tablet karşısında en az 3-4 saat vakit geçirmelerinin doğru olmadığını ifade eden Akademisyen Anne, “Oradaki görüntüler çok hareketli ve renkli. Eğitici videolar, programlar çocuğunuza belki bir şeyler öğretiyor fakat çocuklarınızın öğrenme şeklini değiştiriyor. Küçük yaşta hareketli renkli bir öğrenme kabiliyetini kavrayan çocuk, okula başladığında ise durağan öğretmenlerden bir şey öğrenemiyor. Bu durum okula ve hayata uyum konusunda büyük sorunlar oluşturuyor” dedi.
ÇEVRE ÇOCUĞUN İKİNCİ ÖĞRETMENİDİR
Genç annelerle tecrübelerini paylaşan Kangal, “Çevre çocuğun ikinci öğretmenidir. Çocuklarınızı ıssız bir sokağa bırakabilir misiniz? Sosyal paylaşım siteleri tıpkı o sokaklar gibi. Tamamen kontrol dışı bilinçaltına mesajlar gönderen videolar, çocukların gelişimini olumsuz etkiliyor. Hiç izletmemektense kulağınızı izlediği videolara verin, kontrol edin ve odalarında tek başına izlemelerine izin vermeyin” ifadelerini kullandı. Söyleşinin sonunda annelerin sorularını da yanıtlayan Kangal, sağlıklı bireylerin yetişebilmesi için altın değerinde önerilerde bulundu. Annelere rehber niteliğindeki söyleşinin ardından Kangal, Oyunperest isimli kitabını sevenleri için imzaladı.

> Akıllı telefonlara dokunduğumuz kadar çocuklara dokunmuyoruz

Çocuk gelişim uzmanı ve akademisyen Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal, Bilkent Center’da annelerle buluştu. Çocukların davranışları ve annelik konusunda bilgiler veren ünlü isim “Çocuklarınızın elinizde telefon görürse telefon, kitap görürse kitaba merakı olur. Akıllı telefonlara dokunduğumuz kadar çocuklara dokunmuyoruz” dedi.

Saniye_Bencik_KangalBu yıl 20. yılını kutlayan Bilkent Center, Mart ayında düzenlediği etkinliklere bir yenisini daha ekledi. Instagram’da 1 milyona yakın takipçisi bulunan, Akademisyen Anne hesabından çocuk gelişimi ve annelik üzerine yaptığı paylaşımlarla dikkat çeken Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal, çocukların teknolojiyle uyumunun da anlatıldığı bir söyleşi düzenledi. Yoğun katılımın olduğu etkinlikte genç annelerle bir araya gelen Kangal, çocukların küçük yaştaki öğrenme alışkanlıklarının bütün hayatını etkilediğine dikkat çekerek, özellikle ailelerin çocuklarına doğru mesajlar verip doğru bir rol model olmaları gerektiğini ifade etti.
ÖĞRENME ŞEKLİNİ DEĞİŞTİRİYOR
Çocuklarının gelişimi konusunda zamane annelerinin daha dikkatli davrandığını ifade eden Akademisyen Anne, toplum tarafından kabul görülen bazı yanlış bilgilere de açıklık getirdi. Bilgilerini deneyimleriyle harmanlayan Kangal “Çocuklarınız akıllı telefonları zeki oldukları için değil sizden gördüğü için taklit ediyor. Çocuklarınızın elinizde telefon görürse telefon, kitap görürse kitaba merakı olur. Çocuklarınıza doğru mesajlar verin. Teknoloji bir nimet ve bunu düzgün kullanmamız gerekiyor. Akıllı telefonlara dokunduğumuz kadar çocuklara dokunmuyoruz ve gözlerine bakmıyoruz. Onlarla sağlıklı iletişim kurarak hayatı daha kolay öğrenmesini sağlayın” dedi. Küçük çocukların oyalanmaları için TV, telefon ve tablet karşısında en az 3-4 saat vakit geçirmelerinin doğru olmadığını ifade eden Akademisyen Anne, “Oradaki görüntüler çok hareketli ve renkli. Eğitici videolar, programlar çocuğunuza belki bir şeyler öğretiyor fakat çocuklarınızın öğrenme şeklini değiştiriyor. Küçük yaşta hareketli renkli bir öğrenme kabiliyetini kavrayan çocuk, okula başladığında ise durağan öğretmenlerden bir şey öğrenemiyor. Bu durum okula ve hayata uyum konusunda büyük sorunlar oluşturuyor” dedi.
ÇEVRE ÇOCUĞUN İKİNCİ ÖĞRETMENİDİR
Genç annelerle tecrübelerini paylaşan Kangal, “Çevre çocuğun ikinci öğretmenidir. Çocuklarınızı ıssız bir sokağa bırakabilir misiniz? Sosyal paylaşım siteleri tıpkı o sokaklar gibi. Tamamen kontrol dışı bilinçaltına mesajlar gönderen videolar, çocukların gelişimini olumsuz etkiliyor. Hiç izletmemektense kulağınızı izlediği videolara verin, kontrol edin ve odalarında tek başına izlemelerine izin vermeyin” ifadelerini kullandı. Söyleşinin sonunda annelerin sorularını da yanıtlayan Kangal, sağlıklı bireylerin yetişebilmesi için altın değerinde önerilerde bulundu. Annelere rehber niteliğindeki söyleşinin ardından Kangal, Oyunperest isimli kitabını sevenleri için imzaladı.

Son Güncelleme: Cuma, 22 Mart 2019 11:16

Gösterim: 1920

İstanbul Bilgi Üniversitesi, “Down Sendromunda Ergoterapi ve Multidisipliner Yaklaşım Semineri”ne ev sahipliği yaptı. 21 Mart Dünya Down Sendromlular Günü’nde Dolapdere Kampüsü’nde düzenlenen etkinlikte, uzman isimlerin sunum ve konuşmalarının yanı sıra birçok tasarım, dans ve ebeveyn-çocuk atölyeleri gerçekleştirildi.

bilgi_downİstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü ve öğrencilerinin iş birliğiyle düzenlenen seminerde birçok uzman ergoterapist, fizyoterapist, diyetisyen, özel eğitimci ve psikolog bir araya geldi. Down sendromunda kişilerin günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlıklarını ve yaşam kalitelerini artırmayı amaçlayan uzmanlar, farklı disiplinlerin bakış açılarını katılımcılarla paylaşarak down sendromu hakkında farkındalık yaratmaya çalıştı.

Gelişimin desteklenmesi gerekiyor
Seminerde söz alan BİLGİ Ergoterapi Bölüm Başkan Vekili Doç. Dr. Deniz Demirci, down sendromlu çocuklar hakkında bilgi verdi. Down sendromlu çocukların gelişiminin normal çocuklara oranla daha yavaş gerçekleştiğine dikkat çeken Doç. Dr. Demirci, “Gelişimin farklı seyri nedeniyle sadece özel eğitim değil; fizyoterapiden ergoterapiye, psikologdan diyetistene kadar geniş ve multidisipliner ekipler tarafından uygulanan rehabilitasyon programlarıyla gelişimin desteklenmesi gerekiyor. Biz de bu seminerle kamuoyunda bu bilinci oluşturmak ve down sendromu hakkında farkındalık yaratmayı hedefliyoruz” dedi.

Kişiye özel yöntemlerle rehabilite
Farklı disiplinlerden profesyonellerin birlikte çalışmasının önemine bir vurgu da BİLGİ Ergoterapi Bölümü Araştırma Görevlisi Başak Çağla Arslan’dan geldi. Ergoterapistlerin down sendromlu bireylerin günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlık kazanması ve yaşam kalitelerini artırması için çalıştığını belirten Arslan, “Ergoterapinin down sendromlu bireylerin günlük rutinlerinde ve okul hayatında yol gösterici bir rolü var. Kullandığımız tedavi yöntemleri çalışılan alan ve kişiye göre farklılık gösteriyor. Her birey rehabilitasyon sürecine aktif katılıyor ve kişiye özel yöntemler geliştiriliyor. Örneğin fiziksel olarak sıkıntı yaşayan bireyler için fizyoterapistler tarafından temel motor gelişim becerileri ve ergoterapistler tarafından duyu bütünleme terapisi gibi yaklaşımlar uygulanıyor” dedi.

Down sendromlu çocuklar İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü’nde düzenlenen seminerin ardından gerçekleştirilen atölyelerde BİLGİ Ergoterapi Bölümü öğrencileriyle birlikte tişört tasarlama ve yüz boyama atölyelerinin yanı sıra zumba ve farklı dans etkinliklerine katılarak unutulmaz bir gün geçirdi.

> Down sendromuna yaklaşım multidisipliner olmalı

İstanbul Bilgi Üniversitesi, “Down Sendromunda Ergoterapi ve Multidisipliner Yaklaşım Semineri”ne ev sahipliği yaptı. 21 Mart Dünya Down Sendromlular Günü’nde Dolapdere Kampüsü’nde düzenlenen etkinlikte, uzman isimlerin sunum ve konuşmalarının yanı sıra birçok tasarım, dans ve ebeveyn-çocuk atölyeleri gerçekleştirildi.

bilgi_downİstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü ve öğrencilerinin iş birliğiyle düzenlenen seminerde birçok uzman ergoterapist, fizyoterapist, diyetisyen, özel eğitimci ve psikolog bir araya geldi. Down sendromunda kişilerin günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlıklarını ve yaşam kalitelerini artırmayı amaçlayan uzmanlar, farklı disiplinlerin bakış açılarını katılımcılarla paylaşarak down sendromu hakkında farkındalık yaratmaya çalıştı.

Gelişimin desteklenmesi gerekiyor
Seminerde söz alan BİLGİ Ergoterapi Bölüm Başkan Vekili Doç. Dr. Deniz Demirci, down sendromlu çocuklar hakkında bilgi verdi. Down sendromlu çocukların gelişiminin normal çocuklara oranla daha yavaş gerçekleştiğine dikkat çeken Doç. Dr. Demirci, “Gelişimin farklı seyri nedeniyle sadece özel eğitim değil; fizyoterapiden ergoterapiye, psikologdan diyetistene kadar geniş ve multidisipliner ekipler tarafından uygulanan rehabilitasyon programlarıyla gelişimin desteklenmesi gerekiyor. Biz de bu seminerle kamuoyunda bu bilinci oluşturmak ve down sendromu hakkında farkındalık yaratmayı hedefliyoruz” dedi.

Kişiye özel yöntemlerle rehabilite
Farklı disiplinlerden profesyonellerin birlikte çalışmasının önemine bir vurgu da BİLGİ Ergoterapi Bölümü Araştırma Görevlisi Başak Çağla Arslan’dan geldi. Ergoterapistlerin down sendromlu bireylerin günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlık kazanması ve yaşam kalitelerini artırması için çalıştığını belirten Arslan, “Ergoterapinin down sendromlu bireylerin günlük rutinlerinde ve okul hayatında yol gösterici bir rolü var. Kullandığımız tedavi yöntemleri çalışılan alan ve kişiye göre farklılık gösteriyor. Her birey rehabilitasyon sürecine aktif katılıyor ve kişiye özel yöntemler geliştiriliyor. Örneğin fiziksel olarak sıkıntı yaşayan bireyler için fizyoterapistler tarafından temel motor gelişim becerileri ve ergoterapistler tarafından duyu bütünleme terapisi gibi yaklaşımlar uygulanıyor” dedi.

Down sendromlu çocuklar İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü’nde düzenlenen seminerin ardından gerçekleştirilen atölyelerde BİLGİ Ergoterapi Bölümü öğrencileriyle birlikte tişört tasarlama ve yüz boyama atölyelerinin yanı sıra zumba ve farklı dans etkinliklerine katılarak unutulmaz bir gün geçirdi.

Son Güncelleme: Cuma, 22 Mart 2019 11:10

Gösterim: 1959

Dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellikle karakterize nörogelişimsel bir bozukluk olan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), en çok okul hayatında belirgin hale geliyor. Erkek çocuklarında kızlara göre daha sık görülen bozukluğun tedavisi mümkün. Uzmanlar erken teşhisin önemine işaret ediyor.

basak_ayikÜsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, okul döneminde anlaşılan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun tedavi edilebildiğini söyledi.

Okula uyum haftası çok önemli

Bu hafta ilkokul 1. Sınıf öğrencileri için okula uyum haftasının başladığını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, şunları söyledi:

“Okula daha rahat alışabilmeleri için milli eğitim bakanlığının normal eğitim takviminden 1 hafta erken okula gitmeye başlamaları; okulda normalden daha kısa süre kalmaları; öğretmenleri, arkadaşları ve okul ortamını tanımaya fırsatlarının olması ve ebeveynlerin onlara daha rahat eşlik etmesi sağlanıyor. Bu süreç çocukların okul ile ilgili kaygı ve korkularını azaltarak birçoğunun okula daha rahat uyum sağlamasını ve sorunsuz bir başlangıç yapmalarını sağlaması açısından çok önemli. Okula uygun zihinsel, davranışsal ve duygusal gelişim düzeyine gelen çocukların ilköğretime başlayabildiğini ancak okula başlayan her çocuğun bu gelişim alanlarında yeteri kadar beceri kazanmış olmayabildiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Okula başlama için zihinsel gelişim düzeyi ne kadar önemliyse sosyal uyum becerileri ve davranışları kontrol becerisi de o kadar önemli bir yer tutuyor.”

Öğrenmeyle ilgili sorunlar gün yüzüne çıkabilir

İlkokul ile birlikte akademik öğrenme ve sosyal uyum davranışlarının önemli hale geldiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Çocuklarda okul öncesi dönemde var olan ancak bir şekilde idare edilen bazı sorunlar bu dönemde gün yüzüne çıkabiliyor. Bunlardan birincisi öğrenmeyle ilişkili problemler; özellikle dikkat, derse adaptasyon, konsantrasyon ve öğrenme ile ilgili sorunlar çocukların akademik başarısını olumsuz yönde etkileyebilir. Sınıf içerisinde oturmakta, sınıf kurallarına uyumda sorun yaşama ile kendini gösteren hiperaktivite ve dürtüsel davranışlar ise davranış bozukluğu ile kendini gösterebilir. Bu tarz davranış ve sorunlar sadece çocuğun akademik yönden olumsuz etkilenmesine yol açmaz, bunun yanında arkadaşları tarafından dışlanmasına ve sınıfın “günah keçisi” ilan edilmelerine ve bu etki yoluyla özgüven sorunları ve depresyona sebep olabilir” uyarısında bulundu.

Okul hayatında belirginleşiyor

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB); dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile karakterize nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “DEHB, çocuklarda en sık görülen psikiyatrik durumlardan biridir. Erkek çocuklarında kızlara göre daha sık görülür. Belirtileri erken çocukluk döneminde başlasa da en çok okul hayatında belirgin hale gelmeye başlar” uyarısında bulundu.

Bu belirtilere dikkat

Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, DEHB’nin belirtileri ile ilgili şu bilgileri verdi: “Bu çocuklarda görülen belirtiler; dikkat eksikliği, derse odaklanma ve dikkatin sürdürülmesinde problem, unutkanlık, eşya kaybetme, dış uyaranlarla (gürültü, kalabalık gibi) dikkatin çabuk dağılması, kendisiyle konuşulurken dinlemiyormuş gibi görünme, dikkatsiz hatalar yapma, ders sırasında konuşma, sınıfta oturmakta güçlük çekme, sürekli yerinden kalkma isteği, sonucunu düşünmeden yapılan hareketler, sabırsızlık ve lafa dalma olarak sıralanabilir.”

DEHB tanısı alan bir çocukta bu belirtilerin hepsinin aynı zamanda bulunmayabileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Bu hastalık için alt tipler tanımlanmıştır. Birinci grupta ‘sadece dikkat eksikliği’ görülmektedir. Bu çocuklar sessiz ve sakin oldukları için genellikle okuldan hiç şikâyet gelmez. Ancak dalgın olduklarından okuldan akademik bir kazanç sağlayamazlar ve genellikle hiperaktif olan gruba göre daha geç tanı alırlar. İkinci grup ‘hiperaktivitesi olan ancak dikkatte bozulma görülmeyen grup’tur. Üçüncüsü ise ‘hem dikkat eksikliği hem de hiperaktivitenin bir arada görüldüğü çocuklar’dır” diye konuştu.

Tedavisi mümkündür

DEHB’nin nedeni ve tedavisi hakkında yapılan birçok bilimsel çalışma olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Tedavisi mümkün ve oldukça yüz güldürücüdür. Öncelikle bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından çocuğun DEHB olup olmadığı belirlenmelidir. Tedavi çocuğu hayati risk taşıyabilecek kazalardan koruyabilmek, gerçek akademik performansını ortaya koyma şansını sunmak, aşırı hareketlilik ve dürtüselliğinin kontrol altına alınması, tedavi edilmediğinde oluşabilecek riskli durumlardan korumak için gereklidir” tavsiyesinde bulundu.

> DEHB, okul döneminde belirginleşiyor

Dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellikle karakterize nörogelişimsel bir bozukluk olan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), en çok okul hayatında belirgin hale geliyor. Erkek çocuklarında kızlara göre daha sık görülen bozukluğun tedavisi mümkün. Uzmanlar erken teşhisin önemine işaret ediyor.

basak_ayikÜsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, okul döneminde anlaşılan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun tedavi edilebildiğini söyledi.

Okula uyum haftası çok önemli

Bu hafta ilkokul 1. Sınıf öğrencileri için okula uyum haftasının başladığını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, şunları söyledi:

“Okula daha rahat alışabilmeleri için milli eğitim bakanlığının normal eğitim takviminden 1 hafta erken okula gitmeye başlamaları; okulda normalden daha kısa süre kalmaları; öğretmenleri, arkadaşları ve okul ortamını tanımaya fırsatlarının olması ve ebeveynlerin onlara daha rahat eşlik etmesi sağlanıyor. Bu süreç çocukların okul ile ilgili kaygı ve korkularını azaltarak birçoğunun okula daha rahat uyum sağlamasını ve sorunsuz bir başlangıç yapmalarını sağlaması açısından çok önemli. Okula uygun zihinsel, davranışsal ve duygusal gelişim düzeyine gelen çocukların ilköğretime başlayabildiğini ancak okula başlayan her çocuğun bu gelişim alanlarında yeteri kadar beceri kazanmış olmayabildiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Okula başlama için zihinsel gelişim düzeyi ne kadar önemliyse sosyal uyum becerileri ve davranışları kontrol becerisi de o kadar önemli bir yer tutuyor.”

Öğrenmeyle ilgili sorunlar gün yüzüne çıkabilir

İlkokul ile birlikte akademik öğrenme ve sosyal uyum davranışlarının önemli hale geldiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Çocuklarda okul öncesi dönemde var olan ancak bir şekilde idare edilen bazı sorunlar bu dönemde gün yüzüne çıkabiliyor. Bunlardan birincisi öğrenmeyle ilişkili problemler; özellikle dikkat, derse adaptasyon, konsantrasyon ve öğrenme ile ilgili sorunlar çocukların akademik başarısını olumsuz yönde etkileyebilir. Sınıf içerisinde oturmakta, sınıf kurallarına uyumda sorun yaşama ile kendini gösteren hiperaktivite ve dürtüsel davranışlar ise davranış bozukluğu ile kendini gösterebilir. Bu tarz davranış ve sorunlar sadece çocuğun akademik yönden olumsuz etkilenmesine yol açmaz, bunun yanında arkadaşları tarafından dışlanmasına ve sınıfın “günah keçisi” ilan edilmelerine ve bu etki yoluyla özgüven sorunları ve depresyona sebep olabilir” uyarısında bulundu.

Okul hayatında belirginleşiyor

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB); dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile karakterize nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “DEHB, çocuklarda en sık görülen psikiyatrik durumlardan biridir. Erkek çocuklarında kızlara göre daha sık görülür. Belirtileri erken çocukluk döneminde başlasa da en çok okul hayatında belirgin hale gelmeye başlar” uyarısında bulundu.

Bu belirtilere dikkat

Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, DEHB’nin belirtileri ile ilgili şu bilgileri verdi: “Bu çocuklarda görülen belirtiler; dikkat eksikliği, derse odaklanma ve dikkatin sürdürülmesinde problem, unutkanlık, eşya kaybetme, dış uyaranlarla (gürültü, kalabalık gibi) dikkatin çabuk dağılması, kendisiyle konuşulurken dinlemiyormuş gibi görünme, dikkatsiz hatalar yapma, ders sırasında konuşma, sınıfta oturmakta güçlük çekme, sürekli yerinden kalkma isteği, sonucunu düşünmeden yapılan hareketler, sabırsızlık ve lafa dalma olarak sıralanabilir.”

DEHB tanısı alan bir çocukta bu belirtilerin hepsinin aynı zamanda bulunmayabileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Bu hastalık için alt tipler tanımlanmıştır. Birinci grupta ‘sadece dikkat eksikliği’ görülmektedir. Bu çocuklar sessiz ve sakin oldukları için genellikle okuldan hiç şikâyet gelmez. Ancak dalgın olduklarından okuldan akademik bir kazanç sağlayamazlar ve genellikle hiperaktif olan gruba göre daha geç tanı alırlar. İkinci grup ‘hiperaktivitesi olan ancak dikkatte bozulma görülmeyen grup’tur. Üçüncüsü ise ‘hem dikkat eksikliği hem de hiperaktivitenin bir arada görüldüğü çocuklar’dır” diye konuştu.

Tedavisi mümkündür

DEHB’nin nedeni ve tedavisi hakkında yapılan birçok bilimsel çalışma olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Tedavisi mümkün ve oldukça yüz güldürücüdür. Öncelikle bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından çocuğun DEHB olup olmadığı belirlenmelidir. Tedavi çocuğu hayati risk taşıyabilecek kazalardan koruyabilmek, gerçek akademik performansını ortaya koyma şansını sunmak, aşırı hareketlilik ve dürtüselliğinin kontrol altına alınması, tedavi edilmediğinde oluşabilecek riskli durumlardan korumak için gereklidir” tavsiyesinde bulundu.

Son Güncelleme: Pazartesi, 17 Eylül 2018 13:33

Gösterim: 1404

Dr. Gülsen Meral, okul öncesi mutlaka yapılması gereken muayeneleri ve tetkikleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

okul_basarisiOkul çağı çocuklarının fiziksel, ruhsal ve zihinsel sağlıkları okul başarısını çok yakından etkiliyor. Acıbadem Taksim Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülsen Meral, “Okul başarısızlığı olan çocuklarda sorunun yalnızca akademik açıdan değerlendirilmemesi gerekir. Bu dönemde çocuklarımızın sağlıklı bir beyin ve vücut gelişimi için kontrollerinin yapılarak sağlık sorunlarının tedavi edilmesi onları hem kış hastalıklarına karşı korunaklı kılacak hem de beyin ve vücut gelişiminin dengeli olmasını sağlayacaktır” diyor. 

 1.MOTOR ve BİLİŞSEL GELİŞİM KONTROLÜ

Çocukların okul başarısı için rutin fiziksel büyüme ve gelişme takibinin yanında motor ve bilişsel gelişimleri için testlerinin de okul öncesi yapılması şart. Bu aynı zamanda, çocuğun öğrenmeye yatkın olduğu ağırlıklı duyularının tespiti, dolayısıyla akademik başarısı için faydalı. Zira kimi çocukların işitsel öğrenmeleri ön plandayken kimi çocukların görsel öğrenme becerileri ön planda olabiliyor.

 2.GÖRME ve İŞİTME TESTİ

Okula başlamadan önce görme ve işitme testlerinin yapılması okul başarısı için olmazsa olmaz kurallar arasında yer alıyor. Çünkü duyma ya da görme fonksiyonlarının yeteri kadar sağlıklı olmadığının farkına varılmaması çocuğun “başarısızım”, “yapamıyorum” diyerek kendine güvenini kaybetmesine ve içine kapanmasına da neden oluyor. Ayrıca, görmede sıkıntı olmasa da iki senede bir göz muayenesini yenilemek gerekiyor.

 3.DEMİR EKSİKLİĞİNE KARŞI KAN TAHLİLİ

Çocukluk çağında en sık rastlanan sorunlardan biri de demir eksikliği anemisi. Kansızlık (demir eksikliği anemisi) çocukların zeka gelişimini ve beraberinde okul başarısını etkileyen çok önemli bir sorun. Ancak tespiti ve tedavisi de bir o kadar basit. Bu nedenle böyle önemli bir sorunun okul öncesinde araştırılması şart.

 4.MİNERAL ve VİTAMİN KONTROLÜ

Çocukların yaşına uygun beyin fonksiyonlarının düzgün çalışması ve bedensel gelişimi için D vitamini, B vitamini ve çinko gibi vücudun işlevinde elzem olan vitamin ve minerallerin kandaki yeterlilik düzeyinin kontrolünün yapılması büyük önem taşıyor.

 5.BÜYÜME GELİŞME MUAYENESİ

Çocukların kendi yaşıtlarına göre kilo ve boy gelişiminde sapma olup olmadığı, sapma varsa nedenlerinin öğrenilmesi, tedaviye başlanması gerekiyor. Beynin ve vücudun sağlıklı çalışması için genel bir check up muayenesinde fayda var.

 6.DENGELİ BESLENMENİN DÜZENLENMESİ

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülsen Meral, “Okul başarısının altın kurallarından biri de beslenmedir. Yapılan çalışmalarda; sabah erken başlanan bir kahvaltı ile okul başarısı arasında yakın ilişki olduğu gösterilmiştir. Beslenmesinde karbonhidrat, protein ve yağ dengesi yaşına uygun olmalıdır. Özellikle ergenlik döneminde büyümenin artması ve vücudun kalsiyum ihtiyacı sebebiyle beslenme dengesi gelecekte çocuklarımızın sağlıklı bir beden ve kemik yapısına sahip olması bakımından önemlidir” diyor.

 

 

 

 

 

 

 

> Okul başarısını etkileyen 6 öneri

Dr. Gülsen Meral, okul öncesi mutlaka yapılması gereken muayeneleri ve tetkikleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

okul_basarisiOkul çağı çocuklarının fiziksel, ruhsal ve zihinsel sağlıkları okul başarısını çok yakından etkiliyor. Acıbadem Taksim Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülsen Meral, “Okul başarısızlığı olan çocuklarda sorunun yalnızca akademik açıdan değerlendirilmemesi gerekir. Bu dönemde çocuklarımızın sağlıklı bir beyin ve vücut gelişimi için kontrollerinin yapılarak sağlık sorunlarının tedavi edilmesi onları hem kış hastalıklarına karşı korunaklı kılacak hem de beyin ve vücut gelişiminin dengeli olmasını sağlayacaktır” diyor. 

 1.MOTOR ve BİLİŞSEL GELİŞİM KONTROLÜ

Çocukların okul başarısı için rutin fiziksel büyüme ve gelişme takibinin yanında motor ve bilişsel gelişimleri için testlerinin de okul öncesi yapılması şart. Bu aynı zamanda, çocuğun öğrenmeye yatkın olduğu ağırlıklı duyularının tespiti, dolayısıyla akademik başarısı için faydalı. Zira kimi çocukların işitsel öğrenmeleri ön plandayken kimi çocukların görsel öğrenme becerileri ön planda olabiliyor.

 2.GÖRME ve İŞİTME TESTİ

Okula başlamadan önce görme ve işitme testlerinin yapılması okul başarısı için olmazsa olmaz kurallar arasında yer alıyor. Çünkü duyma ya da görme fonksiyonlarının yeteri kadar sağlıklı olmadığının farkına varılmaması çocuğun “başarısızım”, “yapamıyorum” diyerek kendine güvenini kaybetmesine ve içine kapanmasına da neden oluyor. Ayrıca, görmede sıkıntı olmasa da iki senede bir göz muayenesini yenilemek gerekiyor.

 3.DEMİR EKSİKLİĞİNE KARŞI KAN TAHLİLİ

Çocukluk çağında en sık rastlanan sorunlardan biri de demir eksikliği anemisi. Kansızlık (demir eksikliği anemisi) çocukların zeka gelişimini ve beraberinde okul başarısını etkileyen çok önemli bir sorun. Ancak tespiti ve tedavisi de bir o kadar basit. Bu nedenle böyle önemli bir sorunun okul öncesinde araştırılması şart.

 4.MİNERAL ve VİTAMİN KONTROLÜ

Çocukların yaşına uygun beyin fonksiyonlarının düzgün çalışması ve bedensel gelişimi için D vitamini, B vitamini ve çinko gibi vücudun işlevinde elzem olan vitamin ve minerallerin kandaki yeterlilik düzeyinin kontrolünün yapılması büyük önem taşıyor.

 5.BÜYÜME GELİŞME MUAYENESİ

Çocukların kendi yaşıtlarına göre kilo ve boy gelişiminde sapma olup olmadığı, sapma varsa nedenlerinin öğrenilmesi, tedaviye başlanması gerekiyor. Beynin ve vücudun sağlıklı çalışması için genel bir check up muayenesinde fayda var.

 6.DENGELİ BESLENMENİN DÜZENLENMESİ

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülsen Meral, “Okul başarısının altın kurallarından biri de beslenmedir. Yapılan çalışmalarda; sabah erken başlanan bir kahvaltı ile okul başarısı arasında yakın ilişki olduğu gösterilmiştir. Beslenmesinde karbonhidrat, protein ve yağ dengesi yaşına uygun olmalıdır. Özellikle ergenlik döneminde büyümenin artması ve vücudun kalsiyum ihtiyacı sebebiyle beslenme dengesi gelecekte çocuklarımızın sağlıklı bir beden ve kemik yapısına sahip olması bakımından önemlidir” diyor.

 

 

 

 

 

 

 

Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Eylül 2018 11:31

Gösterim: 1950

Yaz tatilinde defter kitapla ilişkisini koparan öğrencilerin okula başlarken zorluklar yaşayacağına dikkat çeken Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, Yaz Tatilini verimli geçirmek için tavsiyelerde bulundu.

hatice_yilmaz_ogrencilerYaklaşık dört ay sürecek yaz tatili başladı. Her ne kadar okulların kapanış tarihi Haziran ayının ilk haftasının sonu olsa da gerçekte okullarda 19 Mayıs'tan sonra ders yapılamıyor. 2018 - 2019 öğretim yılı 17 Eylül'de başlayacak ancak öğrencilerin tatil rehavetinden çıkıp derslere odaklanmaları Eylül ayının sonunu bulacak.
Öğrenme kayıplarının en büyük nedenlerinden biri uzun yaz tatilleridir. Hepinizin bildiği gibi tekrar edilmeyen bilgi unutulur. Kısa süreli tekrar yapılmadığında yıl içinde öğrenilen bilgiler, yaz tatilinde unutulmaktadır. Her yeni öğretim yılında öğrencilere sunulan müfredat, daha önceki yıllarda öğrenilen bilgilerin unutulmadığı öngörülerek hazırlanır. Ancak daha önceki bilgilerini unutmuş olan öğrenci o konuda yeni bilgileri öğrenmekte oldukça zorlanır. Bu durum başarısızlığın en önemli nedenlerinden biridir.

YAZ TATİLİNDE ÖĞRENMEYE ARA VERMEYİN

Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, öğrenmenin kesintisiz devam eden bir süreç olduğunu belirterek, “Okul dışı zamanlarda da beyin ilgi duyduğumuz, okuduğumuz, araştırdığımız veya çalıştığımız alana yönelik etkinliklerle öğrenmeyi sürdürür. Öğrencilerimizin yaz tatilinde de gelişimlerini sürdürebilmeleri için hem öğretmenler hem de velilere büyük görev düşmektedir. Öğretmenler öğrencilerine yaz tatilinde yapmaları gereken okuma, araştırma, yazma gibi çalışmaları haftalara bölerek verirler ve ailelerinden de ödevlerin takipçisi olmalarını isterlerse çocuklarımızın gelişimine büyük katkı sağlamış olacaklar” dedi.

Okul tarafından herhangi bir görev verilmeyen öğrenci ve velilere önerilerim;
• Öğrencilerin bulunduğu sınıfı da gözetmek kaydıyla küçük sınıflar en az yarım saat sınıflar büyüdükçe iki saate çıkmak kaydıyla her gün mutlaka öğrencilerin kitap okumaları gerekmektedir. Bilimsel araştırmalara göre okumak, beyin gelişiminin dolayısıyla öğrenmenin en güçlü tetikleyicisidir.

• İlgi duyduğunuz bir alana yönelik araştırma yapınız.
• Öğrendiğiniz bilgileri unutmamak için geçtiğiniz sınıftan önceki yıllara ait matematik ve Fen Bilimleri konularını tekrar ediniz. (Kitaplarınızdaki soruları çözerek)
• İlgi duyduğunuz mesleklerden bir kaçını seçip daha detaylı araştırma yapınız. (Mesleğe ulaşmak için almanız gereken eğitim, mesleğe yönelik çalışma alanları, çalışma koşulları, mesleği yapabilmek için sahip olmanız gereken özellikler vb.)
• Bir sportif etkinliği kurallarıyla öğreniniz. Yüzme, basketbol, tenis vb veya bir enstrüman çalmayı öğreniniz.

MUTLAKA HAFTADA BİR KİTAP OKUYUN

Kısaca haftada bir kitap okursanız toplam 12 kitap okumuş olacaksınız. Her ay bir
konuda araştırma yaparsanız üç konuda derin bilgiye sahip olacaksınız. Kendinizi yeterince iyi hissetmediğiniz konulardaki eksikliğinizi tamamlamak için günde bir saatten 120 saat çalışmış olacaksınız veya 120 saat tekrar yapıp bir üst sınıfa hazır duruma geleceksiniz. Her gün bir saat spor yaparsanız sportif bir genç olacaksınız.

> Hatice Yılmaz: Yaz tatilini verimli geçirmenin yolları

Yaz tatilinde defter kitapla ilişkisini koparan öğrencilerin okula başlarken zorluklar yaşayacağına dikkat çeken Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, Yaz Tatilini verimli geçirmek için tavsiyelerde bulundu.

hatice_yilmaz_ogrencilerYaklaşık dört ay sürecek yaz tatili başladı. Her ne kadar okulların kapanış tarihi Haziran ayının ilk haftasının sonu olsa da gerçekte okullarda 19 Mayıs'tan sonra ders yapılamıyor. 2018 - 2019 öğretim yılı 17 Eylül'de başlayacak ancak öğrencilerin tatil rehavetinden çıkıp derslere odaklanmaları Eylül ayının sonunu bulacak.
Öğrenme kayıplarının en büyük nedenlerinden biri uzun yaz tatilleridir. Hepinizin bildiği gibi tekrar edilmeyen bilgi unutulur. Kısa süreli tekrar yapılmadığında yıl içinde öğrenilen bilgiler, yaz tatilinde unutulmaktadır. Her yeni öğretim yılında öğrencilere sunulan müfredat, daha önceki yıllarda öğrenilen bilgilerin unutulmadığı öngörülerek hazırlanır. Ancak daha önceki bilgilerini unutmuş olan öğrenci o konuda yeni bilgileri öğrenmekte oldukça zorlanır. Bu durum başarısızlığın en önemli nedenlerinden biridir.

YAZ TATİLİNDE ÖĞRENMEYE ARA VERMEYİN

Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, öğrenmenin kesintisiz devam eden bir süreç olduğunu belirterek, “Okul dışı zamanlarda da beyin ilgi duyduğumuz, okuduğumuz, araştırdığımız veya çalıştığımız alana yönelik etkinliklerle öğrenmeyi sürdürür. Öğrencilerimizin yaz tatilinde de gelişimlerini sürdürebilmeleri için hem öğretmenler hem de velilere büyük görev düşmektedir. Öğretmenler öğrencilerine yaz tatilinde yapmaları gereken okuma, araştırma, yazma gibi çalışmaları haftalara bölerek verirler ve ailelerinden de ödevlerin takipçisi olmalarını isterlerse çocuklarımızın gelişimine büyük katkı sağlamış olacaklar” dedi.

Okul tarafından herhangi bir görev verilmeyen öğrenci ve velilere önerilerim;
• Öğrencilerin bulunduğu sınıfı da gözetmek kaydıyla küçük sınıflar en az yarım saat sınıflar büyüdükçe iki saate çıkmak kaydıyla her gün mutlaka öğrencilerin kitap okumaları gerekmektedir. Bilimsel araştırmalara göre okumak, beyin gelişiminin dolayısıyla öğrenmenin en güçlü tetikleyicisidir.

• İlgi duyduğunuz bir alana yönelik araştırma yapınız.
• Öğrendiğiniz bilgileri unutmamak için geçtiğiniz sınıftan önceki yıllara ait matematik ve Fen Bilimleri konularını tekrar ediniz. (Kitaplarınızdaki soruları çözerek)
• İlgi duyduğunuz mesleklerden bir kaçını seçip daha detaylı araştırma yapınız. (Mesleğe ulaşmak için almanız gereken eğitim, mesleğe yönelik çalışma alanları, çalışma koşulları, mesleği yapabilmek için sahip olmanız gereken özellikler vb.)
• Bir sportif etkinliği kurallarıyla öğreniniz. Yüzme, basketbol, tenis vb veya bir enstrüman çalmayı öğreniniz.

MUTLAKA HAFTADA BİR KİTAP OKUYUN

Kısaca haftada bir kitap okursanız toplam 12 kitap okumuş olacaksınız. Her ay bir
konuda araştırma yaparsanız üç konuda derin bilgiye sahip olacaksınız. Kendinizi yeterince iyi hissetmediğiniz konulardaki eksikliğinizi tamamlamak için günde bir saatten 120 saat çalışmış olacaksınız veya 120 saat tekrar yapıp bir üst sınıfa hazır duruma geleceksiniz. Her gün bir saat spor yaparsanız sportif bir genç olacaksınız.

Son Güncelleme: Çarşamba, 13 Haziran 2018 12:25

Gösterim: 1675


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.