banner

Modellikten akademisyenliğe




Onu ilk olarak model olarak tanıdık, şimdilerde ise yardımcı doçent unvanlı bir akademisyen. Modellik yıllarında başarıları ve eğitime olan aşkı ile örnek bir profil çizen Ebru Güzel ile eğitim hayatını, modellikten akademisyenliğe geçiş sürecini ve projelerini konuştuk.

Onu ilk olarak model olarak tanıdık, şimdilerde ise yardımcı doçent unvanlı bir akademisyen. Modellik yıllarında başarıları ve eğitime olan aşkı ile örnek bir profil çizen Ebru Güzel, akademisyen olmaya gelecek kaygısıyla yönelmiş. “Başarımın altında hep çok çalışkan bir öğrenci olmam yatıyor” diyen Yrd. Doç. Dr. Ebru Güzel ile eğitim hayatını, modellikten akademisyenliğe geçiş sürecini ve projelerini konuştuk.

Model, oyuncu ve şimdi de akademisyen. Ebru Güzel kendisini hangi kelimelerle anlatır?

Okumak, yazmak ve çalışmak. Bu üç kelime beni anlatıyor. Daha 7 yaşındayken günüm boş geçtiğinde müthiş bir iç sıkıntısı duyardım. Evde bile birkaç işi aynı anda yaparım. Bütün gün işim yoksa şayet üç kitap okur ve bitirmeden de kalkmam. Benim için zaman o kadar değerli bir kavram ki üretmeden boş geçen her saniye beni çok mutsuz eder. İnsanların sıkılmasına ve boş işlerle uğraşmasına anlam veremiyorum. Richard Bach “yaşıyorsam öğreneceklerim bitmemiş” diyor, bu söz benim mottomdur. O sebeple kendini gerçekleştirme yolculuğunda yapamam gereken her ne ise gereğini yapmaya hazırım.

Çocukluğunuz nasıl geçti? Nasıl bir ailede büyüdünüz?

Babam makine mühendisi, annem ev hanımıdır. Ağabeyime kıyasla daha uslu bir çocuktum. Ama oldukça meraklıydım. İlkokula başlayana kadar evde, genelde tek başıma ve kendi hayal dünyamda yaşadım. Anadolu yakasından Asya’ya taşınmamızla beraber sokağı keşfettim. Şimdilerde göremediğimiz müstakil evlerin bahçelerinde, erik, kiraz, ıhlamur ağaçlarının üstünde, parklarda, yaşıtlarımla birlikte özgür bir çocukluk yaşadım. Genelde oyunkurucu bendim. Akşamları eve girmek bilmezdim. Babama çok düşkün olmama rağmen zaman zaman aramız açılırdı. Söz dinlemez, yine bildiğimi okurdum. Sonuçta içimdeki bana bir şey olmaz hissi ve enerjim o kadar yüksekti ki özgürlük ve keşif duygularım hep ağır basıyordu. Şimdi yaşamımı tasarlayabilme becerimi bu yaşadığım çocukluk deneyimlerime bağlıyorum.

AÇIĞI KAPATMAK İÇİN KOŞMAM GEREKİYORDU

Eğitim hayatınızdan bahseder misiniz? Hangi okullarda okudunuz? Nasıl bir öğrenciydiniz?

Kadir Has Lisesi mezunuyum. Sonra sırasıyla Anadolu ve Marmara Üniversiteleri’nde okudum. Marmara’da İletişim mastırını bitirdiğim yıl, hem Yeditepe Üniversitesi’nde Antropoloji doktorasına hem de Moda Tasarımı Bölümü’nde ders vermeye başladım. Bu konuda asla mütevazı olmayacağım çünkü başarımın altında hep çok çalışkan bir öğrenci olmam yatıyor. Ne kadar zorlanırsam zorlanayım her sınavı veya engeli başarıyla geçtim. Kuliste, arabada, tuvalette sürekli çalıştım. Kimi günlerde kütüphane kapanana dek, saatlerce tuvalete bile gitmeyi öteleyerek geçti zaman. Çünkü arada çok açık vardı ve kapatmak için yürümek değil, koşmam gerekiyordu. Bunu yaparken de bir yandan Cumhuriyet Gazetesi’nde yazılar yazıyor, röportajlar yapıyor ve nadir de olsa modelliğe devam ediyordum.

Örnek aldığınız, hayatınızda önemli bir yere sahip olan öğretmenleriniz var mı?

Okuldaki favori hocam Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’ti. Kendisi Türkiye’de Antropoloji biliminin öncüsüdür. 1926 doğumlu bu hocaların hocası, hümanist ve bir dolu kitabı olan okulumuzun bilge insanıydı. Onun bölümden ayrılmış olması eğitim adına büyük bir kayıptır. Dolayısıyla onun derste anlattıklarını, bana yolladığı bütün mailleri ve çalışma notlarını saklıyorum. Merhum Gökhan Töre, Ahmet Karacalar, Sedefhan Oğuz ve Fikrettin Şahin de faklı bölümlerde olmasına rağmen eli ve yüreğiyle her zaman bana destek olan profesörlerdir. Keza Fatmagül Berktay, Mehmet Sungur, Ayseli Usluata, Yaprak Civelek, Aybil Göker ve Yıldız Ecevit tezimde emeği olan bilim insanlarıdır.

Kariyerinize model olarak başladınız. Sonrasında dizilerde rol aldınız. Şimdi ise akademisyen olarak kariyerinize devam ediyorsunuz. Modellikten akademisyenliğe geçiş yapmaya nasıl karar verdiniz?

2004 yılında müthiş bir iç sıkıntısıyla başladı süreç. Modelliğin belli bir yaş aralığında yapılıyor olması, her modelin içten içe yaşadığı bir bunalımdır. “Ben ne yapacağım?” korkusu sarar. 20’li yaşlarda neler olduğunu anlamak çok kolay değil. Örneğin şöhret yönetimi kendi başına bir travmatik bir vakadır. Türkiye’de o yıllarda sadece imaj danışmanları, tek tük menajer ve model ajanları vardı. Ama medya ilişkileri başka bir iş. Biz de deneye yanıla öğrendik. Ben modeller üzerinde bu ikiyüzlü tavrı anlamak, kendi içimizde duyumsadığımız eksiklik duygusunun nedenini kavramak istiyordum. Çevremde sürekli işini, kariyerini, güzelliğini ve parasını kaybetmiş kadınların hikayeleri örneklendiriliyordu. Bütün bu kaos içinde nefes almak ve bana yeni bir meslek kazandıracak bir yol çizdim kısacası.

Antropoloji alanında ‘Kadın ve Güzellik’ üzerine bir tez yazdınız. Bu konuyu seçmenizdeki sebep neydi?

İnsanın ismi kaderidir derler; benimki de o hesap. Doğuştan gelen fiziksel kazanımlarımın güzellik yarışmasında taçlanmasının, dahası soyadımın tesadüf olduğunu sanmıyorum. Bu tez vasıtasıyla kendimi yeniden var ettiğimi, yaşamımı yeniden tasarladığımı düşünüyorum. Ayrıca öz varlık sorunlarımın, toplumsal sorunlar olduğunu görmek beni rahatlattı. Çevremdeki kadınların genç ve güzel görünme uğruna yaşadığı baskı ve mükemmele ulaşma çabasının altında yatan toplumsal, politik ve ekonomik nedenleri inceledim. Bireysel sandığım düşüncelerin, kültüre içkin olabileceğini, onları soluduğumuz hava kadar doğal ve farkında olmadan içselleştirdiğimize aydım. Eğitimim sayesinde esaretten kurtulduğumu ve özgürleştiğimi söyleyebilirim.

SAATLERCE EKRANA BAKMAKTAN GÖZLERİM BOZULDU

Bu süreçte yaşadıklarınıza ailenizin tepkisi ne oldu? Ailenizde sizden başka akademisyen var mı?

Ailem çok destek oldu. Babamın, çalışma masama meyve, yeşil çay ya da kuruyemiş bıraktığı günleri hiç unutmayacağım. Bizim ailede kadınlar dominanttır, kuzenlerimden biri okul müdürü, diğeri İK yöneticisi ve lisansüstü eğitimlilerdir. Bazı günler sabah ezanı okunduğunda midem kazınır ya da beynim hemen sakinleşemediğinden uykuya geçmekte zorlanırdım. Saatlerce ekrana bakmaktan gözlerim bozuldu ve boyun fıtığım oldu. Tabi akademisyenler için bunlar çok doğal, ama ben podyumda ışığa karşı yürüyemez oldum. Düşünsenize gözleriniz yaşarıyor ve makyajınız akarken aynı hızda kıyafet değiştiriyorsunuz. Şikayet olarak söylemiyorum, ama bu işe gönül vermeyen biri için yapılacak bir iş değil. Ayrıca akademide köstek olan, ikiyüzlü ve size “öteki” olarak davranan kişilerle de mücadele ediyorsunuz. Şimdi de bazı medya kuruluşları model kimliğime ait fotoğrafları cinsiyetçi başlıklarla kullanarak kişiliğime, itibarıma, dahası diplomama hakaret ediyor. Bana bu süreçte en büyük desteği veren Okan Üniversitesi ailesine teşekkür ediyorum.

Okan Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanı olarak görev yapıyorsunuz. Bu göreve gelme süreciniz nasıl gerçekleşti?

Aslında geçtiğimiz bahar döneminden beri Okan Üniversitesi ailesinin bir ferdiyim. Yardımcı doçent unvanını burada aldım. Bölüm başkanlığı görevi eski enstitü müdürümüzün fikriydi, tabi süreç rektör yardımcımız sayın Prof. Dr. Alinur Büyükaksoy’un onayı dâhilinde başladı. Dışarıdan sakin görünsem de içeride oldukça hiperaktif bir düşünce ve enerji trafiğini yönetmeye uğraşıyorum. Okulda odamda duramıyorum, hemen işe koyuldum, projeler üretiyorum.

BİR EYLEM İNSANIYIM

Eğitim hayatınızı daha da ileriye götürmek için yapmayı düşündüğünüz çalışmalarınız ve projeleriniz var mı?

Okan Üniversitesi MYO, sanayi işbirliğine önem veren bir eğitim kurumu olduğu için bizlerin bir ayağının dışarıda olması gerekiyor. Bu yüzden ben hem modellik hem de medya alanındaki deneyimlerini öğrencilere aktarmanın yanı sıra oradaki ilişkilerimle akademi arasında bir köprü kurmayı hedefliyorum. Bu arada makale ve kitap çalışmalarım devam ediyor. Benim için çok kıymetli olan bir sevdiğime akademik kariyerimi profesörlüğe kadar götüreceğime dair söz verdim. Bu sözümü tutacağım, çünkü ben iyi bir eylem insanıyımdır.

Döneminizin en iyi modellerinden biriydiniz. Bu işi yapmak isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Öncelikle gözlemci olsunlar. Kendilerini dahi gözlemleme yeteneği kazansınlar. Modellik ciddi bir disiplin gerektirir. Çalışma arkadaşları, koreograf ya da makyaj sanatçısına kadar arkalarından iyi konuşmalarını sağlayacak davranışlar sergilesinler. Ayrıca eğitimi asla bırakmasınlar. İki iş yapabilecek zaman olacağı için, çalışıp kalıcı bir meslek edinsinler. Bu yolda onlara rehber olacak iyi bir ajans seçmeleri çok önemli tabi. Ben Uğurkan Erez’le çalışıyorum; o da çalışkanlık, işine saygı ve disiplin konusunda örnek gösterilecek biridir.

Şimdi vizyonda yer alan Stajyer Mafya filminde rol alıyorsunuz. Uzun bir zaman sonra setlerde olmak nasıl geldi? Oyunculuk hayatınızda yer alacak mı?

Oyunculuk gerçekten zor bir meslek çünkü; özveri, disiplin ve duygusal bir olgunluk gerektiriyor. Ben küçük bir rolde oynadım ve çok şanslıydım. Bir Sanat Yapım Ahmet Nurdağ’dan yönetmenimiz Eray Koçak’a, senarist Uğur Uludağ’dan oyunculara kadar çok uyumlu bir ekiptik. Artık yaşım gereği mi, yoksa rahatladığım için mi bilemiyorum, oyunculuğumla ilgili olumlu yorumlar aldım. Ben hadiseye iletişim olarak bakıyorum; sahnede, okulda ya da yazı yazarak insanlarla köprü kurmayı, onlarla iletişim halinde olmayı seviyorum. İnsanları sevdiğim için okulu aksatmayacağım zamanlarda ve özellikle de sosyal içerikli işlerde rol almayı istiyorum.

Boş vakitlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genelde arkadaşlarımla buluşuyorum. Ailem ve sevdiklerimi ihmal ettiğimi düşündüğüm anda hemen açığı kapatmaya çalışıyorum. Pek boş zamanım olmuyor, çünkü genelde hafta sonları da seyahatlerle dolu oluyor.

Ne tür kitaplar okursunuz? Hangi filmleri izlemeyi seversiniz? Televizyon izliyor musunuz?

TV’yi neredeyse hiç izlemiyorum. Okul dışında Doğan Burda Dergi Grubu’na ait bir derginin yayın danışmanıyım. Sayfa hazırladığım ve özel röportajlarım olduğu için söyleşi yapacağım kişilere ait olan kitapları okuyorum. Genelde bunlar kişisel gelişim kitapları oluyor. Ancak Sevgi Soysal, Nazlı Eray ya da Füsun Akatlı’dan Saramago’ya kadar dil ve anlatım yönünden kuvvetli ve edebi yanı olan yazarları da çok okuyorum. Öte yandan beynimi uyutacak değil, bana bir şey katacak filmleri izlemeyi tercih ediyorum. En son izlediğim Best Offer ve Balıkçı Kral gibi içinde felsefi bir mesaj taşıyan filmleri ve sosyolojik içerikli Genco Erkal gibi tiyatro oyuncularının sergilediği tiyatro oyunlarını kaçırmamaya çalışıyorum.

EĞİTİMCİ YAPTIĞI İŞE REFORMİST VE İDEALİST YAKLAŞABİLMELİ

Ülkemizdeki eğitim sistemini değerlendirir misiniz? Sizce eğitim sistemimizde sorunlar var mı? Varsa bu sorunların çözülmesi için neler önerirsiniz?

Hem öğrenci hem de öğretmen açısından çift yönlü sorunlar var. Öğretmenlerin yeterli desteği yok, öğrenciler de adil eğitim olanağına sahip değiller. Ne yazık ki öğrenciler yeteneklerine göre eğitilemiyor, bu çok büyük bir kayıp. Çözüm konusunda, büyük söylemler yerine her eğitimcinin işe kendi çevresinden başlaması gerekiyor; yaptığı işe reformist ve idealist yaklaşabilmeli. Tabi bu konuda devlet kadar yatırımcılara da daha büyük görev düşüyor. Okul öncesi eğitimin yaygınlaşması, öğretimin kalitesinin artması için yatırım ve destek çok önemli. Ancak kapitalist zihniyetle değil, idealist ve reformist bir perspektifle okullaşmaya gidilmesi gerekiyor.

“Antropoloji insana özgü her türlü olguyu derinlemesine inceleyen, kuramsal düşünme yeteneği ve yaşama geçen bilgiler sağlayan bir bilim dalıdır https://canadianviagras.net. Ben bu sayede yaşamımda düğüm olan bir kısım sorunları çözümlemiş ve yaşamımın geri kalan kısmına anlam katmış oldum. Ayrıca bir kadının kültürel bir donanıma sahip olması onu aynı zamanda güzelleştiren bir şeydir. Şimdi içinde hep parıldayacağım ve hep üretim yapacağım bir kapının anahtarını elimde tutuyorum. Artık bu anahtarla dilediğim kapıyı açabilecek güçteyim.”

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.