Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

‘Maaşı enflasyon karşısında eriyen sadece 2 kesim var’

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "2002 ile 2011 arası maaşı enflasyon karşısında eriyen sadece 2 kesim var, bunlardan biri müsteşarlar, diğeri ise milletvekilleri" diye konuştu.

Batman'ın Koçaklar köyünde kurulan iftar sofrasında Kral TV ve Kral FM'de "Mehmet'in Gezegeni" adlı programa konuk olan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, soruları yanıtladı.

Vergilerin daha makul seviyelere çekilerek Türkiye'nin tamamına yaymanın mümkün olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Şimşek, vergi konusunda algının tersine mesafe katedildiğini söyledi.

Herkesten geliri ölçüsünde vergi almayı şiar edindiklerini dile getiren Şimşek, Türkiye'de vergilerin oranını başka ülkelerle ya da Türkiye'nin geçmiş dönemdeki oranlarla karşılaştırılması gerektiğini kaydetti.

Bakan Şimşek, Türkiye'de toplanan bütün harç, prim ve vergilerin milli gelire oranının yüzde 26 seviyelerinde olduğunu ifade etti.

Şimşek, asgari ücretli için vergiyi sıfıra kadar indirdiklerini dile getirerek, "Bugün birçok Avrupa ülkesinde gelir vergisinin üst dilimi yüzde 50. Bizde yüzde 35. Açık ve net" diye konuştu.

Milletvekili maaşları

Vatandaşların sesli mesaj yoluyla ilettikleri soruları da yanıtlayan Şimşek, asgari ücretle çalışan bir işçinin "Milletvekillerinin bir gecede aldığı maaş zammı işçileri rahatsız ediyor" değerlendirmesi üzerine bunun istismar edilen bir konu olduğunu savundu.

2002 ile 2011 arası maaşı enflasyon karşısında eriyen sadece 2 kesim bulunduğunu belirten Şimşek, bunlardan birinin müsteşarlar diğerinin milletvekilleri olduğunu söyledi.

Şimşek, son yapılan artışla zam oranlarının tekrar enflasyon düzeyinin biraz üzerine çıktığını ifade ederek, "Dolayısıyla iddia edildiği gibi aslında bu anlamda bir kıyak yok" dedi. Türkiye'de 550 milletvekili olduğunu, emeklililer de katıldığı zaman bu rakamın 2 bin 300 olarak belirlendiğini kaydeden Şimşek, "10 milyon emeklimiz var şu anda. Birer lira verdiğiniz zaman 10 milyon lira yapıyor. 550 kişiye birer lira verdiğiniz zaman 550 yapıyor. Ama şu anlama gelmiyor. Kamu vicdanını zedeleyecek farklar oluşmadı" diye konuştu.

(kaynak milliyet)

> Maliye Bakan’ından tüm çalışanları kızdıracak açıklama

‘Maaşı enflasyon karşısında eriyen sadece 2 kesim var’

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "2002 ile 2011 arası maaşı enflasyon karşısında eriyen sadece 2 kesim var, bunlardan biri müsteşarlar, diğeri ise milletvekilleri" diye konuştu.

Batman'ın Koçaklar köyünde kurulan iftar sofrasında Kral TV ve Kral FM'de "Mehmet'in Gezegeni" adlı programa konuk olan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, soruları yanıtladı.

Vergilerin daha makul seviyelere çekilerek Türkiye'nin tamamına yaymanın mümkün olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Şimşek, vergi konusunda algının tersine mesafe katedildiğini söyledi.

Herkesten geliri ölçüsünde vergi almayı şiar edindiklerini dile getiren Şimşek, Türkiye'de vergilerin oranını başka ülkelerle ya da Türkiye'nin geçmiş dönemdeki oranlarla karşılaştırılması gerektiğini kaydetti.

Bakan Şimşek, Türkiye'de toplanan bütün harç, prim ve vergilerin milli gelire oranının yüzde 26 seviyelerinde olduğunu ifade etti.

Şimşek, asgari ücretli için vergiyi sıfıra kadar indirdiklerini dile getirerek, "Bugün birçok Avrupa ülkesinde gelir vergisinin üst dilimi yüzde 50. Bizde yüzde 35. Açık ve net" diye konuştu.

Milletvekili maaşları

Vatandaşların sesli mesaj yoluyla ilettikleri soruları da yanıtlayan Şimşek, asgari ücretle çalışan bir işçinin "Milletvekillerinin bir gecede aldığı maaş zammı işçileri rahatsız ediyor" değerlendirmesi üzerine bunun istismar edilen bir konu olduğunu savundu.

2002 ile 2011 arası maaşı enflasyon karşısında eriyen sadece 2 kesim bulunduğunu belirten Şimşek, bunlardan birinin müsteşarlar diğerinin milletvekilleri olduğunu söyledi.

Şimşek, son yapılan artışla zam oranlarının tekrar enflasyon düzeyinin biraz üzerine çıktığını ifade ederek, "Dolayısıyla iddia edildiği gibi aslında bu anlamda bir kıyak yok" dedi. Türkiye'de 550 milletvekili olduğunu, emeklililer de katıldığı zaman bu rakamın 2 bin 300 olarak belirlendiğini kaydeden Şimşek, "10 milyon emeklimiz var şu anda. Birer lira verdiğiniz zaman 10 milyon lira yapıyor. 550 kişiye birer lira verdiğiniz zaman 550 yapıyor. Ama şu anlama gelmiyor. Kamu vicdanını zedeleyecek farklar oluşmadı" diye konuştu.

(kaynak milliyet)

Son Güncelleme: Cuma, 03 Ağustos 2012 10:46

Gösterim: 1953

Hürriyet Gazetesi Yazarı Sedat Ergin'in bugünkü yazısı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son dönemde eğitim konusunda yaptığı ilginç bir açıklamanın Türk kamuoyunda yeterli ölçüde tartışılmadığını düşünüyorum.

Başbakan’ın 29 Haziran tarihinde Erzurum’da Atatürk Üniversitesi’nde kendisine fahri doktora verilmesi dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmayı kastediyorum.

EĞİTİM YOKTU ÖĞRETİM VARDI

Erdoğan, büyük ölçüde eğitim politikalarına ayırdığı bu konuşmasında “Eğitime yaptığımız çok büyük yatırımlarla, eğitimin altyapısına olduğu kadar, kalitesine yönelik reformlarla, Türkiye’de eğitim anlayışını artık kökten değiştiriyor, küresel rekabette iddia sahibi olacak bir eğitim sistemini Türkiye’ye kazandırıyoruz” diye söze giriyor.

Ve ardından şu kritik cümleleri sarf ediyor:

“Son yıllara kadar aslında Türkiye’de eğitim yoktu. Olsa olsa öğretim vardı. Eğitime yeni yeni geçen bir Türkiye var. Şimdi eğitim ve öğretimi iç içe birlikte yürütür hale geliyoruz. Şimdi teori ile pratiği yakalayan bir yapıyı hayata geçiriyoruz.”

Başbakan’ın “Son yıllara kadar aslında Türkiye’de eğitim yoktu” şeklindeki sözlerinin maksadını aşan bir beyan olduğunu düşünüyorum.

Çünkü bu sözler, çıplak anlamıyla Cumhuriyet tarihinde AK Parti 2002’de iktidara gelene kadar geçen dönem içinde eğitim alanında bir şeyin olmadığı gibi gerçeklere tekabül etmeyen bir önermeye dayanıyor.

Ama daha önemlisi, bu önerme, eğitim alanında AK Parti’den önce elde edilen kazanımlara, ortaya çıkmış olan kurumlara, ülkenin eğitimli insan sermayesine ve bu alanda heyecanla, inançla çaba sarf etmiş insanların emeğine karşı büyük bir haksızlık içeriyor.

HAKKANİYETTEN UZAKLAŞMAK

AK Parti öncesi dönemin eğitim politikalarının olması gereken ölçülerde başarıyı sağlamadığı konusunda eleştirel bir tez pekâlâ ileri sürülebilir. Ancak böyle bir tezi öne sürmekle “eğitimin aslında hiç olmadığını” iddia etmek arasında bir uçurum var.

Aslında bu sözleri, Başbakan’ın başka başlıklara ilişkin açıklamalarında da sıkça karşımıza çıkan bir durumu tekrarlıyor. Erdoğan, Türkiye’nin tarihinde kendisinden önceki dönemde muhtelif alanlarda ortaya konmuş olan birikimi genelde küçümseyen, pek çok şeyi kendisiyle başlatan bir bakış açısı sergiliyor. Bu bakışı ne yazık ki, zaman zaman kendisini hakkaniyet ölçülerinden de uzaklaştırıyor.

Erdoğan’ın bu yaklaşımının çok tipik bir örneği geçenlerde Kanal 24’teki şu sözleridir: “Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde 79 senede yapılanlara bakın eğitimde, bir de bizim şu son 9 senede yaptığımıza bakın... Mukayesesi kabil değil.”

Bu ifadelerden Başbakan’ı Cumhuriyet’in kendi iktidarından önceki 79 yıllık dönemiyle sürekli bir rekabet içinde gördüğünü anlıyoruz. Vardığı noktada rekabet bir tarafa, eğitimde kendi dönemini 79 yılın toplamının üstünde bir mertebeye çıkardığını kendi sözlerine dayanarak söyleyebiliriz.

EĞİTİME AYRILAN KAYNAK ARTTI, ANCAK...

Tabii bu iddialı beyanlarda bulunurken yine Kanal 24 mülakatında “Bütçemizin yarısını eğitime ayırıyoruz...” gibi dil sürçmesi olduğunu zannettiğimiz ifadeler de duyabiliyoruz Başbakan’dan.

Geçen yıl kesinleşmiş olan kamu eğitim harcamalarının merkezi yönetim bütçesine oranı yüzde 16.3 düzeyindeydi. Bu oranın 2012’de yüzde 15.9 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. AK Parti 2002’de işbaşı yaparken bu oran yüzde 12.1 dolayındaydı. Bu anlamda önemli bir reel artış sağlanmıştır eğitim harcamalarında. Ayrıca bu yıl “FATİH Projesi”ne ayrılan bütçe dışı kaynakla birlikte bu oranın biraz daha yükselmesi beklenebilir. Ancak bütçenin yarısına gelebilmesi imkânsız gibi gözüküyor.

Her halükârda eğitim bütçesi Türkiye’nin son 10 yıl içindeki ekonomik büyümesinden payını doğru orantılı bir şekilde almıştır.

Gelgelelim, eğitim harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki oranı yüzde 3.8’in üzerine çıkamamıştır son 3 yıl içinde. OECD ülkelerinde bu oran norm olarak yüzde 5’tir. 

Başbakan, eğitimde gerçekten büyük bir iddia ortaya koymak istiyorsa, öncelikle OECD’nin bu hedeflerini yakalamak, bu çerçevede eğitim bütçesinde daha da büyük bir sıçrama yapmak durumundadır.

“Niceliğe” ilişkin veriler bir tarafa, geçen 10 yıl içinde eğitimin “niteliği”nde gerçek anlamda bir sıçrama olup olmadığı ise çok tartışmalıdır ve ayrı bir yazının konusudur.

Başbakan Erdoğan'ın yaptığı o konuşma haberi için tıklayın

(hürriyet)

> Türkiye’de eğitim Erdoğan’la mı başladı?

Hürriyet Gazetesi Yazarı Sedat Ergin'in bugünkü yazısı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son dönemde eğitim konusunda yaptığı ilginç bir açıklamanın Türk kamuoyunda yeterli ölçüde tartışılmadığını düşünüyorum.

Başbakan’ın 29 Haziran tarihinde Erzurum’da Atatürk Üniversitesi’nde kendisine fahri doktora verilmesi dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmayı kastediyorum.

EĞİTİM YOKTU ÖĞRETİM VARDI

Erdoğan, büyük ölçüde eğitim politikalarına ayırdığı bu konuşmasında “Eğitime yaptığımız çok büyük yatırımlarla, eğitimin altyapısına olduğu kadar, kalitesine yönelik reformlarla, Türkiye’de eğitim anlayışını artık kökten değiştiriyor, küresel rekabette iddia sahibi olacak bir eğitim sistemini Türkiye’ye kazandırıyoruz” diye söze giriyor.

Ve ardından şu kritik cümleleri sarf ediyor:

“Son yıllara kadar aslında Türkiye’de eğitim yoktu. Olsa olsa öğretim vardı. Eğitime yeni yeni geçen bir Türkiye var. Şimdi eğitim ve öğretimi iç içe birlikte yürütür hale geliyoruz. Şimdi teori ile pratiği yakalayan bir yapıyı hayata geçiriyoruz.”

Başbakan’ın “Son yıllara kadar aslında Türkiye’de eğitim yoktu” şeklindeki sözlerinin maksadını aşan bir beyan olduğunu düşünüyorum.

Çünkü bu sözler, çıplak anlamıyla Cumhuriyet tarihinde AK Parti 2002’de iktidara gelene kadar geçen dönem içinde eğitim alanında bir şeyin olmadığı gibi gerçeklere tekabül etmeyen bir önermeye dayanıyor.

Ama daha önemlisi, bu önerme, eğitim alanında AK Parti’den önce elde edilen kazanımlara, ortaya çıkmış olan kurumlara, ülkenin eğitimli insan sermayesine ve bu alanda heyecanla, inançla çaba sarf etmiş insanların emeğine karşı büyük bir haksızlık içeriyor.

HAKKANİYETTEN UZAKLAŞMAK

AK Parti öncesi dönemin eğitim politikalarının olması gereken ölçülerde başarıyı sağlamadığı konusunda eleştirel bir tez pekâlâ ileri sürülebilir. Ancak böyle bir tezi öne sürmekle “eğitimin aslında hiç olmadığını” iddia etmek arasında bir uçurum var.

Aslında bu sözleri, Başbakan’ın başka başlıklara ilişkin açıklamalarında da sıkça karşımıza çıkan bir durumu tekrarlıyor. Erdoğan, Türkiye’nin tarihinde kendisinden önceki dönemde muhtelif alanlarda ortaya konmuş olan birikimi genelde küçümseyen, pek çok şeyi kendisiyle başlatan bir bakış açısı sergiliyor. Bu bakışı ne yazık ki, zaman zaman kendisini hakkaniyet ölçülerinden de uzaklaştırıyor.

Erdoğan’ın bu yaklaşımının çok tipik bir örneği geçenlerde Kanal 24’teki şu sözleridir: “Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde 79 senede yapılanlara bakın eğitimde, bir de bizim şu son 9 senede yaptığımıza bakın... Mukayesesi kabil değil.”

Bu ifadelerden Başbakan’ı Cumhuriyet’in kendi iktidarından önceki 79 yıllık dönemiyle sürekli bir rekabet içinde gördüğünü anlıyoruz. Vardığı noktada rekabet bir tarafa, eğitimde kendi dönemini 79 yılın toplamının üstünde bir mertebeye çıkardığını kendi sözlerine dayanarak söyleyebiliriz.

EĞİTİME AYRILAN KAYNAK ARTTI, ANCAK...

Tabii bu iddialı beyanlarda bulunurken yine Kanal 24 mülakatında “Bütçemizin yarısını eğitime ayırıyoruz...” gibi dil sürçmesi olduğunu zannettiğimiz ifadeler de duyabiliyoruz Başbakan’dan.

Geçen yıl kesinleşmiş olan kamu eğitim harcamalarının merkezi yönetim bütçesine oranı yüzde 16.3 düzeyindeydi. Bu oranın 2012’de yüzde 15.9 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. AK Parti 2002’de işbaşı yaparken bu oran yüzde 12.1 dolayındaydı. Bu anlamda önemli bir reel artış sağlanmıştır eğitim harcamalarında. Ayrıca bu yıl “FATİH Projesi”ne ayrılan bütçe dışı kaynakla birlikte bu oranın biraz daha yükselmesi beklenebilir. Ancak bütçenin yarısına gelebilmesi imkânsız gibi gözüküyor.

Her halükârda eğitim bütçesi Türkiye’nin son 10 yıl içindeki ekonomik büyümesinden payını doğru orantılı bir şekilde almıştır.

Gelgelelim, eğitim harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki oranı yüzde 3.8’in üzerine çıkamamıştır son 3 yıl içinde. OECD ülkelerinde bu oran norm olarak yüzde 5’tir. 

Başbakan, eğitimde gerçekten büyük bir iddia ortaya koymak istiyorsa, öncelikle OECD’nin bu hedeflerini yakalamak, bu çerçevede eğitim bütçesinde daha da büyük bir sıçrama yapmak durumundadır.

“Niceliğe” ilişkin veriler bir tarafa, geçen 10 yıl içinde eğitimin “niteliği”nde gerçek anlamda bir sıçrama olup olmadığı ise çok tartışmalıdır ve ayrı bir yazının konusudur.

Başbakan Erdoğan'ın yaptığı o konuşma haberi için tıklayın

(hürriyet)

Son Güncelleme: Cuma, 03 Ağustos 2012 09:53

Gösterim: 1689

Millî Eğitim Bakanlığı, eğitim yöneticileri  için 4+4+4 bilgilendirme eğitimi videoları yayımladı. 

Eğitim videolarına erişim için tıklayın

Millî Eğitim Bakanlığı, e-Akademi Sistemi eşzamanlı ve eşzamansız bir şekilde kullanıcılara eğitimler sunan, ölçme ve değerlendirme ile eğitimlerin başarı seviyelerini ölçebilen ve ayrıntılı raporlar sunan bir öğrenme yönetim sistemidir.

Millî Eğitim Bakanlığı e-Akademi Sistemi içerisinde "4+4+4 Bilgilendirme Eğitimi" açılmıştır. Eğitim Yöneticileri için MEB Genel Müdürlüklerince hazırlanan, 12 yıllık zorunlu eğitiminin tüm yönleri soru cevap şeklinde hizmete sunulmuştur.

Eğitimi başarıyla tamamlamak için tüm dersler izlenmeli ve içerisindeki sorular tamamıyla doğru yanıtlanmalıdır. Dersler içerisinde etkileşimli soru cevap uygulamaları yer almakta ve kullanıcılar eğitime kaldıkları yerden devam edebilmektedirler. Eğitim 30.07.2012 tarihinde açılmış olup, 17.08.2012 tarihinde saat 17:00 de otomatik olarak kapatılacaktır.

e-Akademiye giriş, mebbis.meb.gov.tr adresi altında yer alan e-Akademi tabına ve ardından e-Akademi bağlantısına tıklanarak sağlanabilir. Giriş için halihazırda kullanılan MEBBİS kullanıcı adı ve şifresi kullanılır.

Millî Eğitim Bakanlığı, e-Akademi Sistemi, Bilgi İşlem Grup Başkanlığı ve İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü-Eğitim Grup Başkanlığı koordinesinde yürütülmektedir.

Konu ile ilgili eğitim videolarına erişmek için lütfen tıklayınız.

Erişim adresi : https://mebbis.meb.gov.tr/eakademilogin.aspx

> MEB’den Eğitim Yöneticileri İçin ‘4+4+4 Eğitimi’

Millî Eğitim Bakanlığı, eğitim yöneticileri  için 4+4+4 bilgilendirme eğitimi videoları yayımladı. 

Eğitim videolarına erişim için tıklayın

Millî Eğitim Bakanlığı, e-Akademi Sistemi eşzamanlı ve eşzamansız bir şekilde kullanıcılara eğitimler sunan, ölçme ve değerlendirme ile eğitimlerin başarı seviyelerini ölçebilen ve ayrıntılı raporlar sunan bir öğrenme yönetim sistemidir.

Millî Eğitim Bakanlığı e-Akademi Sistemi içerisinde "4+4+4 Bilgilendirme Eğitimi" açılmıştır. Eğitim Yöneticileri için MEB Genel Müdürlüklerince hazırlanan, 12 yıllık zorunlu eğitiminin tüm yönleri soru cevap şeklinde hizmete sunulmuştur.

Eğitimi başarıyla tamamlamak için tüm dersler izlenmeli ve içerisindeki sorular tamamıyla doğru yanıtlanmalıdır. Dersler içerisinde etkileşimli soru cevap uygulamaları yer almakta ve kullanıcılar eğitime kaldıkları yerden devam edebilmektedirler. Eğitim 30.07.2012 tarihinde açılmış olup, 17.08.2012 tarihinde saat 17:00 de otomatik olarak kapatılacaktır.

e-Akademiye giriş, mebbis.meb.gov.tr adresi altında yer alan e-Akademi tabına ve ardından e-Akademi bağlantısına tıklanarak sağlanabilir. Giriş için halihazırda kullanılan MEBBİS kullanıcı adı ve şifresi kullanılır.

Millî Eğitim Bakanlığı, e-Akademi Sistemi, Bilgi İşlem Grup Başkanlığı ve İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü-Eğitim Grup Başkanlığı koordinesinde yürütülmektedir.

Konu ile ilgili eğitim videolarına erişmek için lütfen tıklayınız.

Erişim adresi : https://mebbis.meb.gov.tr/eakademilogin.aspx

Son Güncelleme: Perşembe, 02 Ağustos 2012 14:35

Gösterim: 1347

Lisans Yerleştirme Sınavları’nın (LYS) tercih işlemleri bugün sona eriyor.

23 Temmuz’da başlayan 2012-ÖSYS tercih işlemleri,"3 Ağustos 2012 tarihinde Başvuru Merkezlerinde saat 17.00’ye kadar, internet üzerinden bireysel olarak tercih yapacaklar için 23.59’da sona erecek.

Tercih işlemlerini tamamlayan adayların tercih bilgilerini, ÖSYM’nin “http://ais.osym.gov.tr” adresinden tercih süresi içinde kontrol etmeleri ve yerleştirme işleminin diğer aşamalarında gerekebileceğinden yazıcıdan tercih kayıt bilgilerinin bir dökümünü alarak saklamaları gerekecek.

> Üniversite tercihleri bugün sona eriyor

Lisans Yerleştirme Sınavları’nın (LYS) tercih işlemleri bugün sona eriyor.

23 Temmuz’da başlayan 2012-ÖSYS tercih işlemleri,"3 Ağustos 2012 tarihinde Başvuru Merkezlerinde saat 17.00’ye kadar, internet üzerinden bireysel olarak tercih yapacaklar için 23.59’da sona erecek.

Tercih işlemlerini tamamlayan adayların tercih bilgilerini, ÖSYM’nin “http://ais.osym.gov.tr” adresinden tercih süresi içinde kontrol etmeleri ve yerleştirme işleminin diğer aşamalarında gerekebileceğinden yazıcıdan tercih kayıt bilgilerinin bir dökümünü alarak saklamaları gerekecek.

Son Güncelleme: Cuma, 03 Ağustos 2012 09:13

Gösterim: 1810

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, bakanlık merkez teşkilatındaki öğretmenlerin görevlendirmelerine son verdiklerini kaydetti. Dinçer, "Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı taşra teşkilatlarının hiçbirisinde öğretmen unvanlı geçici görevli kimse kalmayacak. Temel sloganımız, öğretmen sınıfta" dedi.

Dinçer, eğitim muhabirleri ile iftarda bir araya geldi. Bir soru üzerine, bakanlık merkez teşkilatındaki öğretmenlerin görevlendirmelerine son verdiklerini kaydeden Dinçer, projelerde çalışan ve bakanlığın gerçekten ihtiyaç duyduğu öğretmenlerin belirlendiğini aktardı. Dinçer, "Onları bakanlık kadrolarına aktaracağız. Temel sloganımız, öğretmen sınıfta" diye konuştu. Geçici görevlendirmelerin hepsinin 15 Haziran ile sınırlandırıldığını hatırlatan Dinçer, "15 Haziran geldiğinde görevlendirmeleri uzatmadığımız için herkes kendi kadrosuna geri dönmüş oldu. Valilikler, il müdürlükleri görevlendirme yapamayacak" şeklinde konuştu.

SURİYELİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ

Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin çocukları için nasıl bir eğitimin verileceğinin sorulması üzerine Dinçer, "Orada konteynırlarda eğitim vermek için hazırlıklar yapıyoruz. Geçen yıllarda da o eğitimi aldılar. Dersler kendi müfredatımıza göre Arapça verilecek. Orada çocukların eğitimin ihmal etmemekle birlikte ailelerin Türkiye'de kalmalarını pekiştirecek bir tavırdan da uzak bir üslup içinde yapmaya çalışıyoruz. Başka ülkelerin müfredatlarının takip edildiği yerler, büyükelçiliklerin kendi bünyelerinde açtığı okullar. Onun dışında tüm okullarda kendi müfredatımızı takip ediyoruz" ifadelerini kullandı.

ETÜT OKULLARI

Etüt okulları ile ilgili bir soru üzerine Dinçer, İstanbul'da 19 etüt okulu bulunduğunu hatırlattı. "Türkiye'de 7 bin ilkokulun içinde 19 okul nedir ki?" diye soran Dinçer, "19 okulun içeriği ile diğer okulları mukayese ettiğimiz zaman bence devletin yapmaması gereken bir işi yapmışız biz. Bütün Türkiye'deki temel kural o okula en yakın mahalledeki çocukların bu okula gitmesi. Ama bu açtığım okullar o mahallenin çocuğunu almıyor. Bu ilkokul çocuğu. Türkiye'de 7 bini aşkın okulda bu kural varsa, o 19 okulda da uygulanacak. Birilerine imtiyaz olmayacak" dedi.

(habertürk)

> MEB, bu öğretmenlerin görevine son verdi

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, bakanlık merkez teşkilatındaki öğretmenlerin görevlendirmelerine son verdiklerini kaydetti. Dinçer, "Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı taşra teşkilatlarının hiçbirisinde öğretmen unvanlı geçici görevli kimse kalmayacak. Temel sloganımız, öğretmen sınıfta" dedi.

Dinçer, eğitim muhabirleri ile iftarda bir araya geldi. Bir soru üzerine, bakanlık merkez teşkilatındaki öğretmenlerin görevlendirmelerine son verdiklerini kaydeden Dinçer, projelerde çalışan ve bakanlığın gerçekten ihtiyaç duyduğu öğretmenlerin belirlendiğini aktardı. Dinçer, "Onları bakanlık kadrolarına aktaracağız. Temel sloganımız, öğretmen sınıfta" diye konuştu. Geçici görevlendirmelerin hepsinin 15 Haziran ile sınırlandırıldığını hatırlatan Dinçer, "15 Haziran geldiğinde görevlendirmeleri uzatmadığımız için herkes kendi kadrosuna geri dönmüş oldu. Valilikler, il müdürlükleri görevlendirme yapamayacak" şeklinde konuştu.

SURİYELİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ

Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin çocukları için nasıl bir eğitimin verileceğinin sorulması üzerine Dinçer, "Orada konteynırlarda eğitim vermek için hazırlıklar yapıyoruz. Geçen yıllarda da o eğitimi aldılar. Dersler kendi müfredatımıza göre Arapça verilecek. Orada çocukların eğitimin ihmal etmemekle birlikte ailelerin Türkiye'de kalmalarını pekiştirecek bir tavırdan da uzak bir üslup içinde yapmaya çalışıyoruz. Başka ülkelerin müfredatlarının takip edildiği yerler, büyükelçiliklerin kendi bünyelerinde açtığı okullar. Onun dışında tüm okullarda kendi müfredatımızı takip ediyoruz" ifadelerini kullandı.

ETÜT OKULLARI

Etüt okulları ile ilgili bir soru üzerine Dinçer, İstanbul'da 19 etüt okulu bulunduğunu hatırlattı. "Türkiye'de 7 bin ilkokulun içinde 19 okul nedir ki?" diye soran Dinçer, "19 okulun içeriği ile diğer okulları mukayese ettiğimiz zaman bence devletin yapmaması gereken bir işi yapmışız biz. Bütün Türkiye'deki temel kural o okula en yakın mahalledeki çocukların bu okula gitmesi. Ama bu açtığım okullar o mahallenin çocuğunu almıyor. Bu ilkokul çocuğu. Türkiye'de 7 bini aşkın okulda bu kural varsa, o 19 okulda da uygulanacak. Birilerine imtiyaz olmayacak" dedi.

(habertürk)

Son Güncelleme: Perşembe, 02 Ağustos 2012 10:58

Gösterim: 1893


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.