Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

5 yaşından önce sık ev değiştiren çocuklarda davranış sorunları daha fazla görülüyor

Okul çağına gelmeden sık sık ev değiştiren çocuklarda davranış sorunlarına daha fazla rastlandığı belirlendi.

ABD'de yaklaşık 3 bin ailenin katıldığı araştırma, 5 yaşından önce 3 kez ya da daha sık ev değiştiren çocuklarda, dikkat eksikliği, anksiyete, hiperaktivite ve davranış sorunlarına rastlanma riskinin 5 yaşına kadar aynı evde yaşayan ya da 1-2 kez taşınan çocuklardan daha fazla olduğunu gösterdi.

Cornell Üniversitesi'nden bilim adamlarının araştırması, sık sık ev değiştirenlerin daha çok düşük gelirli aileler olduğunu da ortaya koydu.

Psikolog Sandra Wheatley, genellikle taşınmanın tek başına bu soruna neden olmadığını, küçük çocuğun ev değiştirmesinin altında yatabilen boşanma, sıkıntılardan kaçma, yeni arayışlar gibi sebeplerden etkileniyor olabileceğini vurguladı.

Wheatley, anne ve babasının yeni evde mutlu olduğunu görmesi halinde çocukların çok çabuk toparlanabildiğine ve sorunlarla başa çıkabildiğine de dikkati çekti.  

Araştırmanın sonuçları, ''Child Development'' dergisinde yayımlandı.

Daha önce yapılan bir araştırma, çocukken 3 kez taşınan çocukların 18 yaşına kadar uyuşturucu kullanma riskinin 3 kat artığını gösterirken, başka çalışmalar erken dönemde sık sık taşınanların yetişkinlikte uzun vadeli ilişki kurmada zorlandığını ortaya koymuştu.

> Sık ev değiştiren çocuklarda davranış sorunları görülüyor

5 yaşından önce sık ev değiştiren çocuklarda davranış sorunları daha fazla görülüyor

Okul çağına gelmeden sık sık ev değiştiren çocuklarda davranış sorunlarına daha fazla rastlandığı belirlendi.

ABD'de yaklaşık 3 bin ailenin katıldığı araştırma, 5 yaşından önce 3 kez ya da daha sık ev değiştiren çocuklarda, dikkat eksikliği, anksiyete, hiperaktivite ve davranış sorunlarına rastlanma riskinin 5 yaşına kadar aynı evde yaşayan ya da 1-2 kez taşınan çocuklardan daha fazla olduğunu gösterdi.

Cornell Üniversitesi'nden bilim adamlarının araştırması, sık sık ev değiştirenlerin daha çok düşük gelirli aileler olduğunu da ortaya koydu.

Psikolog Sandra Wheatley, genellikle taşınmanın tek başına bu soruna neden olmadığını, küçük çocuğun ev değiştirmesinin altında yatabilen boşanma, sıkıntılardan kaçma, yeni arayışlar gibi sebeplerden etkileniyor olabileceğini vurguladı.

Wheatley, anne ve babasının yeni evde mutlu olduğunu görmesi halinde çocukların çok çabuk toparlanabildiğine ve sorunlarla başa çıkabildiğine de dikkati çekti.  

Araştırmanın sonuçları, ''Child Development'' dergisinde yayımlandı.

Daha önce yapılan bir araştırma, çocukken 3 kez taşınan çocukların 18 yaşına kadar uyuşturucu kullanma riskinin 3 kat artığını gösterirken, başka çalışmalar erken dönemde sık sık taşınanların yetişkinlikte uzun vadeli ilişki kurmada zorlandığını ortaya koymuştu.

Son Güncelleme: Çarşamba, 29 Ocak 2014 08:40

Gösterim: 1558

Anneler, en küçük çocuklarının boyunu, olduğundan kısa sanıyor

Annelerin, ailenin en küçük çocuğunun boyu konusunda yanıldığı belirlendi.

Avustralya'daki Swinburne Teknoloji Üniversitesinden Jordy Kaufman ve ekibinin araştırması, annelerin en genç aile bireyinin boyunu olduğundan kısa "gördüğünü" ortaya koydu.

Araştırmaya katılan annelerin çoğu, en küçük çocuklarının boyunu yaklaşık 7,5 santimetre kısa tahmin etti ancak en büyük çocuklarının boyu konusunda ise yanılmadı.

Ayrıca, araştırmaya katılan 747 anneden yüzde 70'i aileye yeni bir çocuğun katılmasından sonra, daha önce doğan çocuklarının bir anda büyüdüğü hissine kapıldığını belirtti.

Bu durumun, en büyük çocuğun "daha büyük görünmesinden değil" ebeveynlerin yanılsama içinde olmasından kaynaklandığını belirten bilim adamları, yeni çocukla öncekindeki yanılsamanın ortadan kalktığını ve gerçeğin görüldüğünü vurguladı.

Bu yanılsamanın adaptasyon mekanizması olabileceğini bildiren bilim adamları, ailenin en genç üyesinin daha küçük algı, ebeveynlerin onlara daha fazla odaklanmasını ve ilgilenmesini sağladığına dikkati çekti.

Ayrıca bilim adamları, araştırma sonuçlarının, ailenin en küçüğünün, büyüse de "hep çocuk kalmasının" nedenini açıklayabileceğini ifade etti.

Araştırmanın sonuçları "Current Biology" dergisinde yayımlandı.

> Ailenin en küçüğü ‘hep küçük kalıyor’

Anneler, en küçük çocuklarının boyunu, olduğundan kısa sanıyor

Annelerin, ailenin en küçük çocuğunun boyu konusunda yanıldığı belirlendi.

Avustralya'daki Swinburne Teknoloji Üniversitesinden Jordy Kaufman ve ekibinin araştırması, annelerin en genç aile bireyinin boyunu olduğundan kısa "gördüğünü" ortaya koydu.

Araştırmaya katılan annelerin çoğu, en küçük çocuklarının boyunu yaklaşık 7,5 santimetre kısa tahmin etti ancak en büyük çocuklarının boyu konusunda ise yanılmadı.

Ayrıca, araştırmaya katılan 747 anneden yüzde 70'i aileye yeni bir çocuğun katılmasından sonra, daha önce doğan çocuklarının bir anda büyüdüğü hissine kapıldığını belirtti.

Bu durumun, en büyük çocuğun "daha büyük görünmesinden değil" ebeveynlerin yanılsama içinde olmasından kaynaklandığını belirten bilim adamları, yeni çocukla öncekindeki yanılsamanın ortadan kalktığını ve gerçeğin görüldüğünü vurguladı.

Bu yanılsamanın adaptasyon mekanizması olabileceğini bildiren bilim adamları, ailenin en genç üyesinin daha küçük algı, ebeveynlerin onlara daha fazla odaklanmasını ve ilgilenmesini sağladığına dikkati çekti.

Ayrıca bilim adamları, araştırma sonuçlarının, ailenin en küçüğünün, büyüse de "hep çocuk kalmasının" nedenini açıklayabileceğini ifade etti.

Araştırmanın sonuçları "Current Biology" dergisinde yayımlandı.

Son Güncelleme: Cuma, 20 Aralık 2013 13:41

Gösterim: 919

Yüksek teknolojik özelliklere sahip "akıllı telefonların" genellikle standart okuma mesafesi olan 40-50 santimetreden daha yakında tutulduğu ve sıklıkla daha küçük cisimleri görmek için zorladığı gerekçesiyle, uzak görme yeteneği bozabildiği belirtiliyor.

Akıllı telefonlar uzağı görme yeteneğini bozuyorGöz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Uğur Emrah Altıparmak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında uzağı görememe olarak bilinen "miyop"un toplumda en sık görülen kırma kusurlarından biri olduğunu söyledi.

Anne veya babası miyop olan çocuk ve gençlerde daha yüksek miyopi numaraları ile sık karşılaşıldığına dikkati çeken Altıparmak, ailesel yatkınlığın yanı sıra çevresel faktörlerin de göz hastalıklarına neden olduğunu vurguladı. 

Altıparmak, "Günümüzde, çocuklarımız zaten yoğun biçimde okul, ders ve proje gibi aktiviteler nedeniyle bilgisayar kullanıyor, okuyorlar. Buna son yıllarda akıllı telefonlar da eklendi. Özellikle akıllı telefonlar, çocuğun gözlerini bozabiliyor, miyopiyi hızlandırabiliyor. Bu nedenle ailelerin akıllı telefon kullanan çocuklarına kullanım süresiyle ilgili sınırlamalar getirmesi gerekiyor" uyarısında bulundu.

Akıllı telefonlar uzağı görme yeteneğini bozabiliyor"

Bazı çalışmalarda "bir kuşaktan sonrakine daha sık miyoplaşma görüldüğü, hatta ülkedeki eğitim düzeyinin artması, sanayileşme ve teknolojik ilerlemenin yaygınlaşmasına bağlı olarak da miyopinin daha sık ortaya çıktığının gösterildiğini" anlatan Altıparmak, şunları kaydetti:

"Bu da miyopinin gelişmesi ile artan eğitim düzeyinin, uzayan yakın çalışma (okuma, bilgisayar) saatlerinin artmasının etkisi olabileceğini düşündürüyor.

Son yıllarda giderek daha yaygın kullanılan, hatta herkesin günlük hayatının parçası haline gelen akıllı telefonların da miyopinin tetiklenmesinde ve artmasında etken olabilir.

Günlük yaşamdaki mevcut yakın çalışma yüküne ek olarak, gözlerimizi daha da yakın bir faaliyete zorlayan bu cihazlar, genellikle standart okuma mesafesi olan 40-50 santimetreden daha yakında tutuluyor, sıklıkla da daha küçük cisimleri görmek için bizleri zorluyor. Bu da miyopinin ortaya çıkmasında ve ilerlemesinde yepyeni bir risk faktörü olabiliyor. Akıllı telefon kullanıcıları sürekli cihazlarının ekranına bakınca uzak görme yetenekleri bozulabiliyor."

"Çocuklara sınırlama getirin"

Altıparmak, özellikle göz numarasının aktif olarak değiştiği ve gözde "emetropizasyon" adı verilen numaranın, doğal gelişim süresi içinde düzene girdiği ilk 9-18 aylık sürede bebekleri, bu tür cihazlardan uzak tutmanın yararlı olacağının altını çizerek, şöyle devam etti:

"Emetropizasyonın azalarak da olsa sürdüğü ilk 8-10 yaş ve hatta sonrası döneminde de çocuklarımızı bu tür cihazlardan mümkün olduğunca belli kurallar koyarak ve süre sınırları getirerek faydalandırmak önemli olabilir. Miyop olmayan çocuğun miyoplaşma riskini bu şekilde azaltabilir, miyop olan çocuğun da numara artış hızını bu şekilde yavaşlatabiliriz."

"Çocuğun dış aktivitelerle ilgilenmesi 'miyopi' riskini azaltıyor"

Altıparmak, açık havada daha çok zaman geçiren çocuklarda miyopinin daha seyrek görüldüğünü ortaya koyan çalışmaların da literatüre girdiğini belirterek, "Özellikle görme kusurlarının aktif olarak değiştiği ilk 8-10 yaş döneminde çocukların dış aktivitelerle daha sık ilgilenmelerinin miyopi gelişim riskini azalttıyor" diye konuştu.

İngilizler de yüzde 35 artış

İngiltere Focus Kliniği'nden doktor David Allamby ise bloğunda paylaştığı araştırmasında, akıllı telefonlar dolayısıyla miyop sorunlu hasta sayısında yüzde 35'lik bir artış olduğunu bildirdi. 

Allamby, artışın akıllı telefonların yayılmaya başladığı 1997 yılından bugüne kadar olduğuna işaret etti. Allamby, kullanıcıların alışkanlıklarını değiştirmemesi durumunda önümüzdeki 10 yılda yüzde 50 artmış olacağı uyarısında bulundu.

David Allamby, eskiden sadece televizyon sonra hem televizyon hem bilgisayar bugün ise akıllı cep telefonları ya da tablet bilgisayarlarından oluşan üçlünün gözler için kalıcı tehlike yarattığını kaydetti. 

Allamby'nin araştırmasına göre miyop tedavisi için kendisine gelen hastalar cep telefonlarını yüzlerinden ortalama 30 cm uzaktan kullanıyor. Allamby, bazı kişilerde ise 18 cm gibi çok yakın ölçekleri tespit ettiğini vurgularken gazete, kitap ya da benzeri şeylerin en az 40 cm uzaktan okunması gerektiğini bildirdi. David Allamby, güneş ışığının ekrandaki yansıma etkileri dolayısıyla dış mekanda daha az cep telefonu kullanılmasını da önerdi. 

Doktor Allamby, çocukların ne kadar geç cep telefonu sahibi olursa miyop sıkıntısından o kadar uzak olacağını belirterek ebeveynleri de uyardı.

> Akıllı telefonlar uzağı görme yeteneğini bozuyor

Yüksek teknolojik özelliklere sahip "akıllı telefonların" genellikle standart okuma mesafesi olan 40-50 santimetreden daha yakında tutulduğu ve sıklıkla daha küçük cisimleri görmek için zorladığı gerekçesiyle, uzak görme yeteneği bozabildiği belirtiliyor.

Akıllı telefonlar uzağı görme yeteneğini bozuyorGöz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Uğur Emrah Altıparmak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında uzağı görememe olarak bilinen "miyop"un toplumda en sık görülen kırma kusurlarından biri olduğunu söyledi.

Anne veya babası miyop olan çocuk ve gençlerde daha yüksek miyopi numaraları ile sık karşılaşıldığına dikkati çeken Altıparmak, ailesel yatkınlığın yanı sıra çevresel faktörlerin de göz hastalıklarına neden olduğunu vurguladı. 

Altıparmak, "Günümüzde, çocuklarımız zaten yoğun biçimde okul, ders ve proje gibi aktiviteler nedeniyle bilgisayar kullanıyor, okuyorlar. Buna son yıllarda akıllı telefonlar da eklendi. Özellikle akıllı telefonlar, çocuğun gözlerini bozabiliyor, miyopiyi hızlandırabiliyor. Bu nedenle ailelerin akıllı telefon kullanan çocuklarına kullanım süresiyle ilgili sınırlamalar getirmesi gerekiyor" uyarısında bulundu.

Akıllı telefonlar uzağı görme yeteneğini bozabiliyor"

Bazı çalışmalarda "bir kuşaktan sonrakine daha sık miyoplaşma görüldüğü, hatta ülkedeki eğitim düzeyinin artması, sanayileşme ve teknolojik ilerlemenin yaygınlaşmasına bağlı olarak da miyopinin daha sık ortaya çıktığının gösterildiğini" anlatan Altıparmak, şunları kaydetti:

"Bu da miyopinin gelişmesi ile artan eğitim düzeyinin, uzayan yakın çalışma (okuma, bilgisayar) saatlerinin artmasının etkisi olabileceğini düşündürüyor.

Son yıllarda giderek daha yaygın kullanılan, hatta herkesin günlük hayatının parçası haline gelen akıllı telefonların da miyopinin tetiklenmesinde ve artmasında etken olabilir.

Günlük yaşamdaki mevcut yakın çalışma yüküne ek olarak, gözlerimizi daha da yakın bir faaliyete zorlayan bu cihazlar, genellikle standart okuma mesafesi olan 40-50 santimetreden daha yakında tutuluyor, sıklıkla da daha küçük cisimleri görmek için bizleri zorluyor. Bu da miyopinin ortaya çıkmasında ve ilerlemesinde yepyeni bir risk faktörü olabiliyor. Akıllı telefon kullanıcıları sürekli cihazlarının ekranına bakınca uzak görme yetenekleri bozulabiliyor."

"Çocuklara sınırlama getirin"

Altıparmak, özellikle göz numarasının aktif olarak değiştiği ve gözde "emetropizasyon" adı verilen numaranın, doğal gelişim süresi içinde düzene girdiği ilk 9-18 aylık sürede bebekleri, bu tür cihazlardan uzak tutmanın yararlı olacağının altını çizerek, şöyle devam etti:

"Emetropizasyonın azalarak da olsa sürdüğü ilk 8-10 yaş ve hatta sonrası döneminde de çocuklarımızı bu tür cihazlardan mümkün olduğunca belli kurallar koyarak ve süre sınırları getirerek faydalandırmak önemli olabilir. Miyop olmayan çocuğun miyoplaşma riskini bu şekilde azaltabilir, miyop olan çocuğun da numara artış hızını bu şekilde yavaşlatabiliriz."

"Çocuğun dış aktivitelerle ilgilenmesi 'miyopi' riskini azaltıyor"

Altıparmak, açık havada daha çok zaman geçiren çocuklarda miyopinin daha seyrek görüldüğünü ortaya koyan çalışmaların da literatüre girdiğini belirterek, "Özellikle görme kusurlarının aktif olarak değiştiği ilk 8-10 yaş döneminde çocukların dış aktivitelerle daha sık ilgilenmelerinin miyopi gelişim riskini azalttıyor" diye konuştu.

İngilizler de yüzde 35 artış

İngiltere Focus Kliniği'nden doktor David Allamby ise bloğunda paylaştığı araştırmasında, akıllı telefonlar dolayısıyla miyop sorunlu hasta sayısında yüzde 35'lik bir artış olduğunu bildirdi. 

Allamby, artışın akıllı telefonların yayılmaya başladığı 1997 yılından bugüne kadar olduğuna işaret etti. Allamby, kullanıcıların alışkanlıklarını değiştirmemesi durumunda önümüzdeki 10 yılda yüzde 50 artmış olacağı uyarısında bulundu.

David Allamby, eskiden sadece televizyon sonra hem televizyon hem bilgisayar bugün ise akıllı cep telefonları ya da tablet bilgisayarlarından oluşan üçlünün gözler için kalıcı tehlike yarattığını kaydetti. 

Allamby'nin araştırmasına göre miyop tedavisi için kendisine gelen hastalar cep telefonlarını yüzlerinden ortalama 30 cm uzaktan kullanıyor. Allamby, bazı kişilerde ise 18 cm gibi çok yakın ölçekleri tespit ettiğini vurgularken gazete, kitap ya da benzeri şeylerin en az 40 cm uzaktan okunması gerektiğini bildirdi. David Allamby, güneş ışığının ekrandaki yansıma etkileri dolayısıyla dış mekanda daha az cep telefonu kullanılmasını da önerdi. 

Doktor Allamby, çocukların ne kadar geç cep telefonu sahibi olursa miyop sıkıntısından o kadar uzak olacağını belirterek ebeveynleri de uyardı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 20 Kasım 2013 07:09

Gösterim: 896

"Pasaklı çocukların" nesneleri elleriyle hissederek tadarak daha fazla bilgi topladığı ve böylece daha iyi öğrendiği belirlendi.

Iowa Üniversitesinden bilim adamlarının araştırması, "nesnelere (özellikle yiyeceklere) dokunan, tadan ve etrafa saçan çocukların, çevrelerindeki dünya hakkında daha fazla bilgi toplayabildiğini" ortaya koydu.

Bilim adamları, masanın başında yüksek bir sandalyeye oturtulan 16 aylık 72 çocuğa çikolata sosu, peynir, yulaf ezmesi gibi katı olmayan 14 nesne verdi ve bunları tek hecelik kelimelerle adlandırdı. 

Daha sonra aynı nesneleri, farklı şekillerde sunan bilim adamları, çocukların bunların ne olduğunu hatırlayıp hatırlamadığını inceledi.

Nesneleri mıncıklayan, etrafa saçan, ağzına götüren çocukların daha iyi öğrendiği ve kelimeleri daha fazla hatırladığı görüldü.

Bilim adamları, sadece nesnelere bir süre dokunan çocukların bunları doğru hatırlama oranının yüzde 50, "pasaklıların" ise yüzde 70 olduğunu belirtti.

Araştırmanın sonuçları " Developmental Science" dergisinde yayımlandı.

> ‘Pasaklı çocuklar daha iyi öğreniyor’

"Pasaklı çocukların" nesneleri elleriyle hissederek tadarak daha fazla bilgi topladığı ve böylece daha iyi öğrendiği belirlendi.

Iowa Üniversitesinden bilim adamlarının araştırması, "nesnelere (özellikle yiyeceklere) dokunan, tadan ve etrafa saçan çocukların, çevrelerindeki dünya hakkında daha fazla bilgi toplayabildiğini" ortaya koydu.

Bilim adamları, masanın başında yüksek bir sandalyeye oturtulan 16 aylık 72 çocuğa çikolata sosu, peynir, yulaf ezmesi gibi katı olmayan 14 nesne verdi ve bunları tek hecelik kelimelerle adlandırdı. 

Daha sonra aynı nesneleri, farklı şekillerde sunan bilim adamları, çocukların bunların ne olduğunu hatırlayıp hatırlamadığını inceledi.

Nesneleri mıncıklayan, etrafa saçan, ağzına götüren çocukların daha iyi öğrendiği ve kelimeleri daha fazla hatırladığı görüldü.

Bilim adamları, sadece nesnelere bir süre dokunan çocukların bunları doğru hatırlama oranının yüzde 50, "pasaklıların" ise yüzde 70 olduğunu belirtti.

Araştırmanın sonuçları " Developmental Science" dergisinde yayımlandı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 04 Aralık 2013 12:30

Gösterim: 1028

İki dil konuşmanın bunamayı geciktirebileceği belirlendi. Yapılan araştırma iki dil konuşanlarda bunamanın tek dil konuşanlardan 4, 5 yıl geç ortaya çıktığını gösterdi.

İskoçya'nın Edinbourgh Üniversitesi'nden bilim adamlarının Hindistan'daki Nizam Tıp Bilimleri Enstitüsü'nden meslektaşlarıyla yaptığı araştırma, iki dil konuşanlarda bunamanın tek dil konuşanlardan 4,5 yıl geç ortaya çıktığını gösterdi.

Araştırmaya imza atanlardan Suvarna Alladi, iki dil konuşmanın beyindeki yönetsel fonksiyonların ve dikkat idaresinin daha fazla gelişmesini sağladığını, dolayısıyla erken bunama riskini azaltıyor olabileceğini vurguladı.

Araştırmaya ortalama 66 yaşında bunama teşhisi koyulan, 391'i iki ve daha fazla dil konuşan 648 Hintli katıldı. 

Yüzde 14'ü okuma-yazma bilmeyen bu kişilerden 240'ının Alzheimer, 189'unun damarsal nedenli bunama, 116'sının frontotemporal bunamaya yakalandığı belirtildi. 

Eğitim, cinsiyet, meslek, yaşam yeri gibi etkenlerden bağımsız olarak iki dil konuşanların, bu bunama türlerine tek dil konuşanlardan daha geç yakalandığı görüldü. Farkın okumayı bilmeyenlerde bile görüldüğünü vurgulayan bilim adamları, ikiden fazla dil konuşmanın ise ek fayda sağlamadığını ifade etti.

Alladi, sonuçların, etnik, kültür ve dil kullanım şekilleri konusunda bugüne kadar konuyla ilgili yapılan araştırmalardan çok farklı olarak, iki dil konuşmanın "koruyucu etkisini" gözler önüne serdiğini belirtti.

Araştırmanın sonuçları "Neurology" dergisinde yayımlandı.

> İki dil konuşmak bunamayı geciktiriyor

İki dil konuşmanın bunamayı geciktirebileceği belirlendi. Yapılan araştırma iki dil konuşanlarda bunamanın tek dil konuşanlardan 4, 5 yıl geç ortaya çıktığını gösterdi.

İskoçya'nın Edinbourgh Üniversitesi'nden bilim adamlarının Hindistan'daki Nizam Tıp Bilimleri Enstitüsü'nden meslektaşlarıyla yaptığı araştırma, iki dil konuşanlarda bunamanın tek dil konuşanlardan 4,5 yıl geç ortaya çıktığını gösterdi.

Araştırmaya imza atanlardan Suvarna Alladi, iki dil konuşmanın beyindeki yönetsel fonksiyonların ve dikkat idaresinin daha fazla gelişmesini sağladığını, dolayısıyla erken bunama riskini azaltıyor olabileceğini vurguladı.

Araştırmaya ortalama 66 yaşında bunama teşhisi koyulan, 391'i iki ve daha fazla dil konuşan 648 Hintli katıldı. 

Yüzde 14'ü okuma-yazma bilmeyen bu kişilerden 240'ının Alzheimer, 189'unun damarsal nedenli bunama, 116'sının frontotemporal bunamaya yakalandığı belirtildi. 

Eğitim, cinsiyet, meslek, yaşam yeri gibi etkenlerden bağımsız olarak iki dil konuşanların, bu bunama türlerine tek dil konuşanlardan daha geç yakalandığı görüldü. Farkın okumayı bilmeyenlerde bile görüldüğünü vurgulayan bilim adamları, ikiden fazla dil konuşmanın ise ek fayda sağlamadığını ifade etti.

Alladi, sonuçların, etnik, kültür ve dil kullanım şekilleri konusunda bugüne kadar konuyla ilgili yapılan araştırmalardan çok farklı olarak, iki dil konuşmanın "koruyucu etkisini" gözler önüne serdiğini belirtti.

Araştırmanın sonuçları "Neurology" dergisinde yayımlandı.

Son Güncelleme: Cuma, 08 Kasım 2013 11:27

Gösterim: 840


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.