Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
AÜ Rektörlüğü, hafta sonu yapılan Açıköğretim Fakültesi 2015-2016 yılı Güz Dönem Sonu Sınavı’nda bazı sorularla ilgili mükerrerliğin söz konusu olduğunu, öğrencilerin mağdur olmaması için gerekli tedbirlerin alındığını bildirdi.
Anadolu Üniversitesi (AÜ) Rektörlüğü, hafta sonu yapılan Açıköğretim Fakültesi (AÖF) 2015-2016 yılı Güz Dönem Sonu Sınavı’nda bazı sorularla ilgili mükerrerliğin söz konusu olduğunu, öğrencilerin mağdur olmaması için gerekli tedbirlerin alındığını bildirdi. AÜ Rektörlüğünden yapılan yazılı açıklamada, 23-24 Ocak'ta gerçekleştirilen Açıköğretim, İktisat ve İşletme Fakülteleri Güz Dönemi Sonu Sınavı'nda 581 farklı derste 11 bin 620 soru kullanıldığı belirtildi.
Soruların ders kitaplarının editörleri tarafından hazırlandığı ifade edilerek, bunların test uzmanları tarafından redaksiyonu yapıldıktan sonra soru havuzuna atıldığı kaydedildi. Soru havuzundaki sorulardan ilgili dönem için testler oluşturulduğu ve bu testlerin editörler tarafından onaylandığı belirtilen açıklamada, şöyle denildi: "Habere konu olan 4715 kodlu kitapçıkta yer alan 'Diplomasi Tarihi' testi için de söz konusu süreç belirtilen şekilde yürütülmüştür. Sürecin son aşamasında bir soruda yapılan değişiklik testte aynı bilginin sorgulandığı iki farklı sorunun yer almasına neden olmuştur. Bir mükerrerlik söz konusudur. Kamuoyunun da takdir edeceği ve konu uzmanlarının da bildiği gibi 581 farklı ders için hazırlanan 11 bin 620 soru içerisinde meydana gelen böyle bir tekrarın, testlerin güvenirliğini ve geçerliliğini etkilemesi mümkün değildir. Sınav sonrası her bir ders için hazırlanan sorular için test ve madde analizi yapılmakta, istatistiki sonuçlara göre testlerin güvenilirliği ve geçerliliği belirlenmektedir. Geçmişte olduğu gibi bugün de bu tür mükerrerlik içeren durumlarda, gerekli incelemeler yapıldıktan sonra öğrencilerin mağdur olmaması için gerekli tedbirler alınmaktadır."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
AÜ Rektörlüğü, hafta sonu yapılan Açıköğretim Fakültesi 2015-2016 yılı Güz Dönem Sonu Sınavı’nda bazı sorularla ilgili mükerrerliğin söz konusu olduğunu, öğrencilerin mağdur olmaması için gerekli tedbirlerin alındığını bildirdi.
Anadolu Üniversitesi (AÜ) Rektörlüğü, hafta sonu yapılan Açıköğretim Fakültesi (AÖF) 2015-2016 yılı Güz Dönem Sonu Sınavı’nda bazı sorularla ilgili mükerrerliğin söz konusu olduğunu, öğrencilerin mağdur olmaması için gerekli tedbirlerin alındığını bildirdi. AÜ Rektörlüğünden yapılan yazılı açıklamada, 23-24 Ocak'ta gerçekleştirilen Açıköğretim, İktisat ve İşletme Fakülteleri Güz Dönemi Sonu Sınavı'nda 581 farklı derste 11 bin 620 soru kullanıldığı belirtildi.
Soruların ders kitaplarının editörleri tarafından hazırlandığı ifade edilerek, bunların test uzmanları tarafından redaksiyonu yapıldıktan sonra soru havuzuna atıldığı kaydedildi. Soru havuzundaki sorulardan ilgili dönem için testler oluşturulduğu ve bu testlerin editörler tarafından onaylandığı belirtilen açıklamada, şöyle denildi: "Habere konu olan 4715 kodlu kitapçıkta yer alan 'Diplomasi Tarihi' testi için de söz konusu süreç belirtilen şekilde yürütülmüştür. Sürecin son aşamasında bir soruda yapılan değişiklik testte aynı bilginin sorgulandığı iki farklı sorunun yer almasına neden olmuştur. Bir mükerrerlik söz konusudur. Kamuoyunun da takdir edeceği ve konu uzmanlarının da bildiği gibi 581 farklı ders için hazırlanan 11 bin 620 soru içerisinde meydana gelen böyle bir tekrarın, testlerin güvenirliğini ve geçerliliğini etkilemesi mümkün değildir. Sınav sonrası her bir ders için hazırlanan sorular için test ve madde analizi yapılmakta, istatistiki sonuçlara göre testlerin güvenilirliği ve geçerliliği belirlenmektedir. Geçmişte olduğu gibi bugün de bu tür mükerrerlik içeren durumlarda, gerekli incelemeler yapıldıktan sonra öğrencilerin mağdur olmaması için gerekli tedbirler alınmaktadır."
Son Güncelleme: Salı, 26 Ocak 2016 16:02
Gösterim: 1161
CERN ALICE Deney Grubu Üyesi Uysal, dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuvarı CERN'deki deneyde, delta parçacığının kütle değerinin literatürde bilinen değerinden daha düşük olduğunu tespit etti.
Avrupa Nükleer Araştırma Merkezindeki (CERN) Büyük İyon Çarpıştırıcısı Deneyi (ALICE) Grubu Üyesi Doç. Dr. Ayben Karasu Uysal, literatürdeki değerinden daha düşük kütleye sahip delta parçacığı keşfetti.
KTO Karatay Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ayben Karasu Uysal, Büyük İyon Çarpıştırıcısı'nda (LHC) protonların ve kurşun çekirdeklerinin ışık hızına çok yakın hızla çarpıştırıldığını söyledi. LHC üzerindeki dedektör sistemlerinde çarpışma sonucu oluşan parçacıkların izlenip kaydedildiğini aktaran Uysal, bu çalışmalarda evrenin başlangıcındaki ortamı araştırdıklarını vurguladı. Uysal, yaşanılan ortamda proton ve nötronların görüldüğünü belirterek, "Evrenin başlangıcına gittiğinizde hiç bilmediğiniz parçacıklar var. Hiç görmediğimiz ama standart modelin tahmin ettiği parçacıklar var. Eğer onları dedektörlerde görebilirsek o maddenin halini bulmuşuz demektir" dedi.
"Her yeni bilimsel çalışma bizi bir bilinmeyene götürdü"
Artı ve eksi yüklerin yan yana getirildiğinde birbirlerini yok ettiğini anlatan Uysal, şöyle devam etti: "Çalışma da bu konunun ölçümleriyle alakalıydı. 'Madde ve anti madde arasında fark var mıdır, asimetri var mıdır?' bunu araştırıyorduk. Bizim çalışmamızla fizikte yeni soru alanları ortaya çıktı. Evrenin başlangıcında madde ve anti maddenin aynı miktarda ölçüldüğünü anladık. Her yeni bilimsel çalışma bizi bir bilinmeyene götürdü. Cevabı bulunan bir sürü şey de var. Yeni bir şey keşfediyoruz, o bizi yeni bir bilinmeyene yönlendiriyor. ALICE deneyinde bizi çok şaşırtan anti alfa çekirdeğini gördük."
Uysal, anti alfa çekirdeğinin iki proton ve iki nötrondan oluştuğunu ifade ederek, "İçinde 4 parçacığı barındıran ağır bir çekirdek. ALICE grubu olarak tespit edildi. Benim özel olarak incelediğim parçacık ise delta parçacığıydı. Ömrü en kısa parçacıklardan bir tanesi, yaşam süresi 10 üzeri eksi 24 saniyedir. Bu bize şöyle bir öz güveni verdi, bizim kameramız böyle bir zamanı kaydedebiliyor. Bu parçacığı direkt ekranda göremiyoruz. Bunun için bilimsel teknikler geliştiriyoruz. Bilimsel teknikler sonucu bulgular bu parçacığa ait" diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
CERN ALICE Deney Grubu Üyesi Uysal, dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuvarı CERN'deki deneyde, delta parçacığının kütle değerinin literatürde bilinen değerinden daha düşük olduğunu tespit etti.
Avrupa Nükleer Araştırma Merkezindeki (CERN) Büyük İyon Çarpıştırıcısı Deneyi (ALICE) Grubu Üyesi Doç. Dr. Ayben Karasu Uysal, literatürdeki değerinden daha düşük kütleye sahip delta parçacığı keşfetti.
KTO Karatay Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ayben Karasu Uysal, Büyük İyon Çarpıştırıcısı'nda (LHC) protonların ve kurşun çekirdeklerinin ışık hızına çok yakın hızla çarpıştırıldığını söyledi. LHC üzerindeki dedektör sistemlerinde çarpışma sonucu oluşan parçacıkların izlenip kaydedildiğini aktaran Uysal, bu çalışmalarda evrenin başlangıcındaki ortamı araştırdıklarını vurguladı. Uysal, yaşanılan ortamda proton ve nötronların görüldüğünü belirterek, "Evrenin başlangıcına gittiğinizde hiç bilmediğiniz parçacıklar var. Hiç görmediğimiz ama standart modelin tahmin ettiği parçacıklar var. Eğer onları dedektörlerde görebilirsek o maddenin halini bulmuşuz demektir" dedi.
"Her yeni bilimsel çalışma bizi bir bilinmeyene götürdü"
Artı ve eksi yüklerin yan yana getirildiğinde birbirlerini yok ettiğini anlatan Uysal, şöyle devam etti: "Çalışma da bu konunun ölçümleriyle alakalıydı. 'Madde ve anti madde arasında fark var mıdır, asimetri var mıdır?' bunu araştırıyorduk. Bizim çalışmamızla fizikte yeni soru alanları ortaya çıktı. Evrenin başlangıcında madde ve anti maddenin aynı miktarda ölçüldüğünü anladık. Her yeni bilimsel çalışma bizi bir bilinmeyene götürdü. Cevabı bulunan bir sürü şey de var. Yeni bir şey keşfediyoruz, o bizi yeni bir bilinmeyene yönlendiriyor. ALICE deneyinde bizi çok şaşırtan anti alfa çekirdeğini gördük."
Uysal, anti alfa çekirdeğinin iki proton ve iki nötrondan oluştuğunu ifade ederek, "İçinde 4 parçacığı barındıran ağır bir çekirdek. ALICE grubu olarak tespit edildi. Benim özel olarak incelediğim parçacık ise delta parçacığıydı. Ömrü en kısa parçacıklardan bir tanesi, yaşam süresi 10 üzeri eksi 24 saniyedir. Bu bize şöyle bir öz güveni verdi, bizim kameramız böyle bir zamanı kaydedebiliyor. Bu parçacığı direkt ekranda göremiyoruz. Bunun için bilimsel teknikler geliştiriyoruz. Bilimsel teknikler sonucu bulgular bu parçacığa ait" diye konuştu.
Son Güncelleme: Salı, 26 Ocak 2016 13:45
Gösterim: 1116
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesince başlatılan proje kapsamında lazer teknolojisi kullanılarak Kibyra Antik Kenti'nden çıkartılan eserlerin dijital modelleri oluşturuluyor.
MAKÜ Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Serkan Öktem, müdür yardımcısı öğretim görevlisi Sualp Deniz ile Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı (BAKA) destekli "Burdur İli Arkeolojik ve Kültürel Miraslarının Lazer Teknolojisi ile 3 Boyutlu Modellemesi ve Sanal 3D Müze Oluşturulması Projesi"ni başlattıklarını söyledi.
Proje kapsamında Gölhisar ilçesinde bulunan ve "gladyatörler kenti" olarak bilinen Kibyra Antik Kenti'nden çıkarılıp Burdur Arkeoloji Müzesi'ne getirilen eserleri lazer teknolojisiyle taradıklarını anlatan Öktem, bu çalışmaları insanların internet ortamında ziyaret edebilecekleri, inceleyebilecekleri dijital bir model haline dönüştürmeye başladıklarını kaydetti.
"Sanal müze oluşturulacak"
Yaklaşık 2 ay sonra tamamlanacak çalışma sonunda internet ortamında "sanal müze" oluşturmayı hedeflediklerini belirten Öktem, şöyle konuştu: "Ortaya çıkarılan eserler, müzenin sahip olduğu fiziki imkanlar çerçevesinde sergileniyor. Ama müzenin fiziki alanları çok yeterli olmadığı için depolarda bulunan binlerce eser maalesef sergilenemiyor. Biz bu eserleri lazer tarama teknolojisiyle tarayıp bilgisayar ortamında bire bir modelliyoruz. Daha sonra internet ortamına aktarıyoruz ki insanlar depolardaki bu eserlerden haberdar olsunlar. Arkeoloji meraklıları, tarih sevdalıları, bu eserleri binlerce yıllık bu hazineleri görebilsinler."
"Lazer teknolojisini arkeolojik amaçlı kullanıyoruz"
Lazer teknolojisini uygulamak için yurt dışından getirttikleri cihazların endüstriyel, otomotiv, makine sektörü, inşaat sektörü ve restorasyon hizmetlerinde de kullanıldığını anlatan Öktem, şunları kaydetti: "Biz bu cihazları öncelikli olarak projemizin hedefleri çerçevesinde arkeolojik amaçlı kullanıyoruz. Belki ilerleyen aşamalarda bu arkeolojik eserlerin belli ölçeklerdeki modellerini de 3D printer ile alma imkanı doğacak. Teknoloji ilerliyor ve arkeoloji de bundan geri kalmamalı diye düşünüyoruz."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesince başlatılan proje kapsamında lazer teknolojisi kullanılarak Kibyra Antik Kenti'nden çıkartılan eserlerin dijital modelleri oluşturuluyor.
MAKÜ Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Serkan Öktem, müdür yardımcısı öğretim görevlisi Sualp Deniz ile Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı (BAKA) destekli "Burdur İli Arkeolojik ve Kültürel Miraslarının Lazer Teknolojisi ile 3 Boyutlu Modellemesi ve Sanal 3D Müze Oluşturulması Projesi"ni başlattıklarını söyledi.
Proje kapsamında Gölhisar ilçesinde bulunan ve "gladyatörler kenti" olarak bilinen Kibyra Antik Kenti'nden çıkarılıp Burdur Arkeoloji Müzesi'ne getirilen eserleri lazer teknolojisiyle taradıklarını anlatan Öktem, bu çalışmaları insanların internet ortamında ziyaret edebilecekleri, inceleyebilecekleri dijital bir model haline dönüştürmeye başladıklarını kaydetti.
"Sanal müze oluşturulacak"
Yaklaşık 2 ay sonra tamamlanacak çalışma sonunda internet ortamında "sanal müze" oluşturmayı hedeflediklerini belirten Öktem, şöyle konuştu: "Ortaya çıkarılan eserler, müzenin sahip olduğu fiziki imkanlar çerçevesinde sergileniyor. Ama müzenin fiziki alanları çok yeterli olmadığı için depolarda bulunan binlerce eser maalesef sergilenemiyor. Biz bu eserleri lazer tarama teknolojisiyle tarayıp bilgisayar ortamında bire bir modelliyoruz. Daha sonra internet ortamına aktarıyoruz ki insanlar depolardaki bu eserlerden haberdar olsunlar. Arkeoloji meraklıları, tarih sevdalıları, bu eserleri binlerce yıllık bu hazineleri görebilsinler."
"Lazer teknolojisini arkeolojik amaçlı kullanıyoruz"
Lazer teknolojisini uygulamak için yurt dışından getirttikleri cihazların endüstriyel, otomotiv, makine sektörü, inşaat sektörü ve restorasyon hizmetlerinde de kullanıldığını anlatan Öktem, şunları kaydetti: "Biz bu cihazları öncelikli olarak projemizin hedefleri çerçevesinde arkeolojik amaçlı kullanıyoruz. Belki ilerleyen aşamalarda bu arkeolojik eserlerin belli ölçeklerdeki modellerini de 3D printer ile alma imkanı doğacak. Teknoloji ilerliyor ve arkeoloji de bundan geri kalmamalı diye düşünüyoruz."
Son Güncelleme: Pazartesi, 25 Ocak 2016 14:34
Gösterim: 951
Sabancı ve Koç üniversiteleri, İngiltere'de yayımlanan "Times Higher Education" dergisinin "Dünyanın En İyi Küçük Üniversiteleri" listesinde ilk 10'da yer aldı.
Derginin bu yıl ilk defa yayınladığı listeye göre, ABD'deki "California Institute of Technology" üniversitesi ilk sırada yer buldu. Fransa'daki "École Normale Supérieure" ikinci sıraya yerleşirken, üçüncü ise yine Fransa'daki "École Polytechnique" oldu. "Öğrenci sayısı 5 binden az olan" ve "4'den fazla disiplinde eğitim, araştırmanın yapıldığı" kurumların değerlendirilmesiyle hazırlanan listede, Koç Üniversitesi8'inci, Sabancı Üniversitesi de 10'uncu sırada yer aldı.
Times Higher Education Dergisi Editörü Phil Baty, Türk üniversitelerinin listedeki yerlerine ilişkin yaptığı açıklamada, "İş üniversitelere gelince, büyüklük önemli. Bazı öğrenciler için büyük en iyisi, ancak bazıları için doğru seçenek, ufak üniversiteler. Küçük üniversiteler öğretim üyelerinin daha fazla desteği ve ilgisiyle, potansiyel olarak öğrencilere daha samimi bir çevre sağlayabilir. Türk enstitüleri, 'Dünyanın En İyi Sınırlı Kontenjanlı Üniversiteleri 2016' sıralamasında çok iyi temsil edildi" ifadelerini kullandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Sabancı ve Koç üniversiteleri, İngiltere'de yayımlanan "Times Higher Education" dergisinin "Dünyanın En İyi Küçük Üniversiteleri" listesinde ilk 10'da yer aldı.
Derginin bu yıl ilk defa yayınladığı listeye göre, ABD'deki "California Institute of Technology" üniversitesi ilk sırada yer buldu. Fransa'daki "École Normale Supérieure" ikinci sıraya yerleşirken, üçüncü ise yine Fransa'daki "École Polytechnique" oldu. "Öğrenci sayısı 5 binden az olan" ve "4'den fazla disiplinde eğitim, araştırmanın yapıldığı" kurumların değerlendirilmesiyle hazırlanan listede, Koç Üniversitesi8'inci, Sabancı Üniversitesi de 10'uncu sırada yer aldı.
Times Higher Education Dergisi Editörü Phil Baty, Türk üniversitelerinin listedeki yerlerine ilişkin yaptığı açıklamada, "İş üniversitelere gelince, büyüklük önemli. Bazı öğrenciler için büyük en iyisi, ancak bazıları için doğru seçenek, ufak üniversiteler. Küçük üniversiteler öğretim üyelerinin daha fazla desteği ve ilgisiyle, potansiyel olarak öğrencilere daha samimi bir çevre sağlayabilir. Türk enstitüleri, 'Dünyanın En İyi Sınırlı Kontenjanlı Üniversiteleri 2016' sıralamasında çok iyi temsil edildi" ifadelerini kullandı.
Son Güncelleme: Pazartesi, 25 Ocak 2016 18:20
Gösterim: 1149
Askeri ve sivil amaçlı nükleer radyasyon dedektör ihtiyacının karşılanmasını sağlayacak teknolojilerin geliştirilmeye başlandığı NÜRDAM'da "Milli Nükleer Radyasyon Dedektörü" imal edildi.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) bünyesinde oluşturulan NükleerRadyasyon Dedektörleri ve Uygulama Merkezinde (NÜRDAM) tamamen yerli imkanlarla "Milli Nükleer Radyasyon Dedektörü"nün prototipi üretildi.
AİBÜ Rektörü Prof. Dr. Hayri Coşkun, NÜRDAM ekibinin 15 yıldır büyük bir gayretle çalıştığını ve bugünlere gelindiğini belirterek, "Artık milli bir prototip ürün elimizde. Bu ürün savunma, sağlık, kurumsal, özel sektörde ve benzeri alanlarda kullanılacak bir ürün. Bu bizim için büyük bir mutluluk. Bu, büyük bir emek ve gayretin sonucu. Üniversitelerin temelde yerine getirmeleri gereken fonksiyon da bu. Bilim ve teknoloji üretmek ve bunu devletin ve milletin kullanımına sunmak" dedi.
NÜRDAM Müdürü Prof. Dr. Ercan Yılmaz da projede hedefin bir ürüne ulaşmak olduğunu dile getirerek, "Bugün itibarıyla bu hedefe ulaşmanın sevincini yaşamaktayız. Burada görmüş olduğunuz ilk milli radyasyon dedektörü tamamıyla laboratuvarımızda üretilmiştir. Bu sensörler, tıpta, medikal alanda, kanser tedavisinde belirli dozların hastaya verilmesinde, radyasyon dozimetresi olarak kişilerin güvenliği için nükleer santrallerin radyasyon sızıntısını önlemede ilk uyarı sistemi olarak, Milli Savunma Bakanlığının ihtiyaçları doğrultusunda kıta güvenliği, sınır güvenliğinde ve nükleer kaçakçılığın önlenmesinde kullanıma sunulacak" diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Askeri ve sivil amaçlı nükleer radyasyon dedektör ihtiyacının karşılanmasını sağlayacak teknolojilerin geliştirilmeye başlandığı NÜRDAM'da "Milli Nükleer Radyasyon Dedektörü" imal edildi.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) bünyesinde oluşturulan NükleerRadyasyon Dedektörleri ve Uygulama Merkezinde (NÜRDAM) tamamen yerli imkanlarla "Milli Nükleer Radyasyon Dedektörü"nün prototipi üretildi.
AİBÜ Rektörü Prof. Dr. Hayri Coşkun, NÜRDAM ekibinin 15 yıldır büyük bir gayretle çalıştığını ve bugünlere gelindiğini belirterek, "Artık milli bir prototip ürün elimizde. Bu ürün savunma, sağlık, kurumsal, özel sektörde ve benzeri alanlarda kullanılacak bir ürün. Bu bizim için büyük bir mutluluk. Bu, büyük bir emek ve gayretin sonucu. Üniversitelerin temelde yerine getirmeleri gereken fonksiyon da bu. Bilim ve teknoloji üretmek ve bunu devletin ve milletin kullanımına sunmak" dedi.
NÜRDAM Müdürü Prof. Dr. Ercan Yılmaz da projede hedefin bir ürüne ulaşmak olduğunu dile getirerek, "Bugün itibarıyla bu hedefe ulaşmanın sevincini yaşamaktayız. Burada görmüş olduğunuz ilk milli radyasyon dedektörü tamamıyla laboratuvarımızda üretilmiştir. Bu sensörler, tıpta, medikal alanda, kanser tedavisinde belirli dozların hastaya verilmesinde, radyasyon dozimetresi olarak kişilerin güvenliği için nükleer santrallerin radyasyon sızıntısını önlemede ilk uyarı sistemi olarak, Milli Savunma Bakanlığının ihtiyaçları doğrultusunda kıta güvenliği, sınır güvenliğinde ve nükleer kaçakçılığın önlenmesinde kullanıma sunulacak" diye konuştu.
Son Güncelleme: Pazar, 24 Ocak 2016 14:06
Gösterim: 955

