Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
İstanbul’da binası olmayan Şahintepe İmam Hatip Ortaokulu adına, Bahçeşehir’deki Abdi İbrahim Ortaokulu’nda 5 dersliğin verilmesine karşı çıkan velilerin nöbeti sonuç verdi.
“Eğitim kalitesi düşecek” diyerek bir inisiyatif oluşturan yaklaşık 500 veli imza toplamıştı. 4 veli de ‘Nöbetçi Anneler’ adı ile her gün okulda nöbet tutuyordu. 7 kişi, geçen cuma Başakşehir Milli Eğitim Müdürü Ramazan Yılmaz’ın davetlisiydi. Veliler, Yılmaz’ın, “İmam hatip için çok talep yok, okulun da kapasitesi müsait değil, söz veriyorum. Nöbeti bitirin, çocukların psikolojisi kötü etkileniyor” dediğini aktardı. Olayı doğrulayan Yılmaz’ın, yazılı tahaddütü üzerine veliler nöbeti bitirdi.
Hürriyeteğitim’den Ali Kurt’un haberi
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
İstanbul’da binası olmayan Şahintepe İmam Hatip Ortaokulu adına, Bahçeşehir’deki Abdi İbrahim Ortaokulu’nda 5 dersliğin verilmesine karşı çıkan velilerin nöbeti sonuç verdi.
“Eğitim kalitesi düşecek” diyerek bir inisiyatif oluşturan yaklaşık 500 veli imza toplamıştı. 4 veli de ‘Nöbetçi Anneler’ adı ile her gün okulda nöbet tutuyordu. 7 kişi, geçen cuma Başakşehir Milli Eğitim Müdürü Ramazan Yılmaz’ın davetlisiydi. Veliler, Yılmaz’ın, “İmam hatip için çok talep yok, okulun da kapasitesi müsait değil, söz veriyorum. Nöbeti bitirin, çocukların psikolojisi kötü etkileniyor” dediğini aktardı. Olayı doğrulayan Yılmaz’ın, yazılı tahaddütü üzerine veliler nöbeti bitirdi.
Hürriyeteğitim’den Ali Kurt’un haberi
Son Güncelleme: Çarşamba, 15 Ekim 2014 09:48
Gösterim: 1062
OECD Bir Bakışta Eğitim Raporu’na gör, Türkiye, OECD ülkeleri arasında öğretmen maaşlarını en fazla artıran ülke olmasına rağmen, Türkiye’de öğretmenler OECD ortalamasının altında maaş alıyor. İşte OECD'nin "Bir Bakışta Eğitim Raporu"
OECD, üye ülkelerin eğitim standartlarını, gelişmelerini inceleyen “Bir Bakışta Eğitim 2014” yıllık raporunu yayınladı. Rapora göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında öğretmen maaşlarını en fazla artıran ülke olmasına rağmen, Türkiye’de öğretmenler OECD ortalamasının altında kazanıyor.
Merkezi Paris’te bulunan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından, “Bir Bakışta Eğitim 2014” raporu yayınlandı. OECD’ye göre Brezilya, Kore, Meksika ve Türkiye’de lise mezunları ortaokul diploması olanlardan daha fazla işsiz kalıyor. İlkokul sınıflarının mevcudunu 12 yılda 31’den 24’lere düşürerek OECD ortalamasına yaklaşan Türkiye, öğretmen maaşlarında 12 yılda reel yüzde 50 artış yaparak OECD’de öğretmen maaşlarını en fazla yükselten ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldı. Okul öncesi eğitimde OECD ortalamasında 3 yaşından büyük çocuk başına yılda 7 bin 428 dolar harcanırken Türkiye, 2 bin 412 dolar ile en az harcama yapılan ülke oluyor. Lüksemburg’da ise bir çocuğa okul öncesi için yılda 25 bin 74 bin dolar harcanıyor.
Öğretmen maaşlarını en fazla artıran ülkeyiz
Türkiye 2000-2012 yılları arasında ilkokullarda sınıf mevcudunu 31’den 24’e düşürdü ve 21 olan OECD ortalamasına yaklaştı. Çin’de sınıf mevcutları 40. En iyi Lüksemburg’ta ise sınıflar 17 kişilik. Rapora göre, 2000-2012 arası ilkokul sınıf boyu en dikkat çekici şekilde Kore ve Türkiye’de azaldı. Buralarda öğrenci sayısı 4’ten fazla azalış gösterdi. Türkiye mesleki yükseköğretimde ise öğretmen başına en kalabalık öğrenci düşen ülke. Mesleki yükseköğretimde 53 öğrenciye bir normal üniversite eğitiminde ise 16 öğrenciye bir öğretmen düşüyor.
2000-2012 döneminde öğretmen maaşları reel anlamda birçok OECD ülkesinde yükseldi. Fransa, Yunanistan ve Japonya’da yüzde 10 düştü. Çek Cumhuriyeti, Estonya ve Türkiye’de ilkokul ve lisede maaşlar bu dönemde en az yüzde 50 arttı. Türkiye’de örneğin 2000’de ilkokul öğretmeni maaşı endeksi 55 iken, 2012’de endeks 107’ye çıktı. Lise öğretmenlerinin maaşında ise endeks 2000’de 50 iken 2012’de 110’a yükseldi. Türkiye bu rakamlarla OECD’de öğretmen maaşlarını en fazla artıran ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldı.
İlk ve orta mezunları liselilerden daha kolay iş buluyor
2012’de OECD’de lise öncesi eğitim alan yetişkinlerin yüzde 14’ü işsiz kaldı, oran 2005’ten bu yana fazla değişmemişti. Ancak Yunanistan, Macaristan, İrlanda ve İspanya’da düşük eğitim görenlerde işsizlik dikkat çekici şekilde 2005-2012’de yüzde 10’dan fazla arttı. 2010-2012 arasında ise Kanada, Estonya, Almanya, Türkiye ve ABD’de orta eğitimliler arası işsizlikte önemli düşüş görüldü.
Bazı ülkelerde yüksek ve düşük seviye eğitim almış yetişkinler arasındaki işsizlik oranları farklı dar ya da ters orantılı. Örneğin Brezilya, Kore, Meksika ve Türkiye’de lise mezunları için işsizlik; daha alt diplomaları olanların yaşadığından daha yüksek. Meksika’da lise eğitimi almış yetişkinler arasında işsizlik, üniversite mezunu yetişkinlerin yaşadığı işsizlikten daha düşük.
Türkiye’de üniversite eğitimi almış kadınların yüzde 11’i, erkeklerin yüzde 6’sı işsiz. Yunanistan’da işsizlik oranı kadınlarda yüzde 20, erkeklerde yüzde 14. Kadın erkek işsizliği farkı lise mezunları için daha belirgin. Türkiye’de lise mezunu kızların yüzde 17’si, erkeklerin yüzde 7’si işsiz. Yunanistan’da bu oranlar yüzde 30 ve 21.
Kadınlar maaş mücadelesinde erkeklerden önde
Veriler cinsiyetler arası gelir uçurumunun en fazla üniversite mezunları arasında olduğunu ortaya koydu. OECD’de üniversite mezunu kadınlar, üniversite mezunu erkeklerin kazandıkları ücretin yüzde 75’ini kazanıyor. Sadece Belçika, Slovenya, İspanya ve Türkiye’de kadınların kazançları, erkeklerin kazançlarının yüzde 80’i ya da fazlasına ulaşıyor. Brezilya, Şili ve Macaristan’da üniversite diplomalı kadınların kazançları ise erkeklerin kazançlarının yüzde 65 ve altı oluyor. Şili, Brezilya, Macaristan’da üniversite diplomalılar lise mezunlarının iki katı ücret alıyor. Brezilya, Türkiye ve ABD’de lise mezunu olmayanlar, mezun olanların kazançlarının üçte ikisine ulaşabiliyor.
Türkiye okul öncesi eğitimde en az harcama yapan ülke
İlkokuldan üniversiteye kadar öğrenci başına ortalama yıllık harcama Türkiye, Brezilya, Endonezya ve Meksika’da görülen 4 bin dolardan en düşük miktarlardan, büyük Avrupa ülkeleri ve Japonya’daki 10 bin dolarla, İsviçre ve ABD’deki 15 bin dolara kadar ulaşıyor. Üniversite ve okul öncesi hariç kurumlarında öğrenci başına harcama kamu-özel toplamında OECD ortalaması 7 bin 996 dolar. Ancak en düşük rakamlar Meksika, Türkiye ve ortak ülke Kolombiya’da 2 bin 300 dolar şeklinde hesaplandı. ABD Avusturya, Belçika, Lüksemburg, İsveç, Norveç’te ise 10 bin dolara çıkıyor.
Okul öncesi eğitimde OECD ortalamasında 3 yaşından büyük çocuk başına yılda 7 bin 428 dolar harcanırken Türkiye, 2 bin 412 dolar ile en az harcama yapılan ülke oluyor. Lüksemburg’da ise bir çocuğa okul öncesi için yılda 25 bin 74 bin dolar harcanıyor. OECD ülkeleri genelinde bir üniversite öğrencisi için ilkokul öğrencisinden ortalama 1.7 kat daha fazla harcama yapılıyor. Rakam Türkiye’de 3 kata çıkıyor.
OECD genelinde ilk ve orta öğretim kurumlarına harcamalar GSYH’nın yüzde 3.8’ini oluşturuyor. Harcamalar Arjantin ve Yeni Zelanda’da oran yüzde 5 ve üzeri, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Japonya, Letonya, Rusya, Slovak Cumhuriyeti ve Türkiye’de yüzde 3 ve aşağısına karşılık geliyor. Türkiye tüm eğitim kurumlarına yapılan harcamalar GSYH’dan daha fazla arttı, böylece GSYH’dan eğitime ayrılan payın arttığı birkaç ülke arasında yer aldı. Türkiye’de 2000-2011 arasında eğitim harcamalarının GSYH’deki payı yüzde 2.5’tan yüzde 4.2’ye çıktı.
Eğitim seviyelerine göre, GSYİH yüzdesi olarak eğitim kurumlarına yapılan harcama miktarı, 2010

Türkiye’de okullaşma yüzde 30 arttı
1995-2012 arası 15-19 yaş arası öğrencilerin okullaşma oranı OECD ülkelerinde yüzde 74’ten yüzde 84’e çıktı. Üye ülkeler arasında en büyük artış yüzde 30 ile Türkiye’de görüldü, izleyen Çek Cumhuriyeti, Yunanistan ve Macaristan’da artış yüzde 20 oldu. Buna rağmen Türkiye’de 15-19 yaş grubu okullaşması yüzde 40’ı geçti. Almanya’da yüzde 90, Belçika’da yüzde 94.
İlkokul ve öncesi eğitimi Batı ve Kuzey Avrupa ülkeleri, İtalya ve İspanya’da çocukların yüzde 95’ini, Finlandiya, Endonezya, Türkiye, Yunanistan ve İsviçre’de yüzde 60’tan aşağılarını içine alıyor. Türkiye’de okul öncesi eğitim nadir görülüyor, 15 yaş öncesi çocukların ise yüzde 30’undan azı okul öncesi eğitime gitmiş bulunuyor.
2000-2012 arası iki yıllık meslek yüksekokullarına giden öğrenci oranı OECD’de değişmedi, sadece Macaristan, İspanya ve Türkiye’de öğrenci sayılarında yüzde 10’dan çok artış görüldü.
15-29 yaş arası eğitimde değil ve çalışmıyor
OECD’de eğitim ya da öğretim içinde bulunmayan, çalışmayan ve iş aramayan 15-19 yaş arası genç oranı yüzde 5. Bu gençlerin gelecekte de eğitim ya da iş umutları bulunmaması kendilerini risk grubuna sokuyor. Brezilya, Şili, Meksika ve Türkiye’de 15-19 yaş gençlerin yüzde 15’i bu grupta. Türkiye’de “15-29” yaş arası gençlerin ise yüzde 20’sinden fazlası eğitim görmeyen ve çalışmayan grubunda yer alıyor. Türkiye’nin 2011-2012 döneminde okumayan ve çalışmayan 15-29 yaş nüfusunu en fazla “azaltan” ülke olduğu da çıktı.
Meksika, İspanya ve Türkiye 1995 - 2012 arasında lise mezunu sayısında en büyük artışı yaşadı. Yıllık artış Türkiye’de yüzde 2’yi geçti, OECD ortalaması yüzde 0.8 idi.
Şekil 4. Eğitimdeki başarı oranlarına ve çalışma durumlarına göre, 15-29 yaşındaki eğitimini sürdüren ve sürdürmeyen kişilerin yüzdesi

Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
OECD Bir Bakışta Eğitim Raporu’na gör, Türkiye, OECD ülkeleri arasında öğretmen maaşlarını en fazla artıran ülke olmasına rağmen, Türkiye’de öğretmenler OECD ortalamasının altında maaş alıyor. İşte OECD'nin "Bir Bakışta Eğitim Raporu"
OECD, üye ülkelerin eğitim standartlarını, gelişmelerini inceleyen “Bir Bakışta Eğitim 2014” yıllık raporunu yayınladı. Rapora göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında öğretmen maaşlarını en fazla artıran ülke olmasına rağmen, Türkiye’de öğretmenler OECD ortalamasının altında kazanıyor.
Merkezi Paris’te bulunan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından, “Bir Bakışta Eğitim 2014” raporu yayınlandı. OECD’ye göre Brezilya, Kore, Meksika ve Türkiye’de lise mezunları ortaokul diploması olanlardan daha fazla işsiz kalıyor. İlkokul sınıflarının mevcudunu 12 yılda 31’den 24’lere düşürerek OECD ortalamasına yaklaşan Türkiye, öğretmen maaşlarında 12 yılda reel yüzde 50 artış yaparak OECD’de öğretmen maaşlarını en fazla yükselten ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldı. Okul öncesi eğitimde OECD ortalamasında 3 yaşından büyük çocuk başına yılda 7 bin 428 dolar harcanırken Türkiye, 2 bin 412 dolar ile en az harcama yapılan ülke oluyor. Lüksemburg’da ise bir çocuğa okul öncesi için yılda 25 bin 74 bin dolar harcanıyor.
Öğretmen maaşlarını en fazla artıran ülkeyiz
Türkiye 2000-2012 yılları arasında ilkokullarda sınıf mevcudunu 31’den 24’e düşürdü ve 21 olan OECD ortalamasına yaklaştı. Çin’de sınıf mevcutları 40. En iyi Lüksemburg’ta ise sınıflar 17 kişilik. Rapora göre, 2000-2012 arası ilkokul sınıf boyu en dikkat çekici şekilde Kore ve Türkiye’de azaldı. Buralarda öğrenci sayısı 4’ten fazla azalış gösterdi. Türkiye mesleki yükseköğretimde ise öğretmen başına en kalabalık öğrenci düşen ülke. Mesleki yükseköğretimde 53 öğrenciye bir normal üniversite eğitiminde ise 16 öğrenciye bir öğretmen düşüyor.
2000-2012 döneminde öğretmen maaşları reel anlamda birçok OECD ülkesinde yükseldi. Fransa, Yunanistan ve Japonya’da yüzde 10 düştü. Çek Cumhuriyeti, Estonya ve Türkiye’de ilkokul ve lisede maaşlar bu dönemde en az yüzde 50 arttı. Türkiye’de örneğin 2000’de ilkokul öğretmeni maaşı endeksi 55 iken, 2012’de endeks 107’ye çıktı. Lise öğretmenlerinin maaşında ise endeks 2000’de 50 iken 2012’de 110’a yükseldi. Türkiye bu rakamlarla OECD’de öğretmen maaşlarını en fazla artıran ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldı.
İlk ve orta mezunları liselilerden daha kolay iş buluyor
2012’de OECD’de lise öncesi eğitim alan yetişkinlerin yüzde 14’ü işsiz kaldı, oran 2005’ten bu yana fazla değişmemişti. Ancak Yunanistan, Macaristan, İrlanda ve İspanya’da düşük eğitim görenlerde işsizlik dikkat çekici şekilde 2005-2012’de yüzde 10’dan fazla arttı. 2010-2012 arasında ise Kanada, Estonya, Almanya, Türkiye ve ABD’de orta eğitimliler arası işsizlikte önemli düşüş görüldü.
Bazı ülkelerde yüksek ve düşük seviye eğitim almış yetişkinler arasındaki işsizlik oranları farklı dar ya da ters orantılı. Örneğin Brezilya, Kore, Meksika ve Türkiye’de lise mezunları için işsizlik; daha alt diplomaları olanların yaşadığından daha yüksek. Meksika’da lise eğitimi almış yetişkinler arasında işsizlik, üniversite mezunu yetişkinlerin yaşadığı işsizlikten daha düşük.
Türkiye’de üniversite eğitimi almış kadınların yüzde 11’i, erkeklerin yüzde 6’sı işsiz. Yunanistan’da işsizlik oranı kadınlarda yüzde 20, erkeklerde yüzde 14. Kadın erkek işsizliği farkı lise mezunları için daha belirgin. Türkiye’de lise mezunu kızların yüzde 17’si, erkeklerin yüzde 7’si işsiz. Yunanistan’da bu oranlar yüzde 30 ve 21.
Kadınlar maaş mücadelesinde erkeklerden önde
Veriler cinsiyetler arası gelir uçurumunun en fazla üniversite mezunları arasında olduğunu ortaya koydu. OECD’de üniversite mezunu kadınlar, üniversite mezunu erkeklerin kazandıkları ücretin yüzde 75’ini kazanıyor. Sadece Belçika, Slovenya, İspanya ve Türkiye’de kadınların kazançları, erkeklerin kazançlarının yüzde 80’i ya da fazlasına ulaşıyor. Brezilya, Şili ve Macaristan’da üniversite diplomalı kadınların kazançları ise erkeklerin kazançlarının yüzde 65 ve altı oluyor. Şili, Brezilya, Macaristan’da üniversite diplomalılar lise mezunlarının iki katı ücret alıyor. Brezilya, Türkiye ve ABD’de lise mezunu olmayanlar, mezun olanların kazançlarının üçte ikisine ulaşabiliyor.
Türkiye okul öncesi eğitimde en az harcama yapan ülke
İlkokuldan üniversiteye kadar öğrenci başına ortalama yıllık harcama Türkiye, Brezilya, Endonezya ve Meksika’da görülen 4 bin dolardan en düşük miktarlardan, büyük Avrupa ülkeleri ve Japonya’daki 10 bin dolarla, İsviçre ve ABD’deki 15 bin dolara kadar ulaşıyor. Üniversite ve okul öncesi hariç kurumlarında öğrenci başına harcama kamu-özel toplamında OECD ortalaması 7 bin 996 dolar. Ancak en düşük rakamlar Meksika, Türkiye ve ortak ülke Kolombiya’da 2 bin 300 dolar şeklinde hesaplandı. ABD Avusturya, Belçika, Lüksemburg, İsveç, Norveç’te ise 10 bin dolara çıkıyor.
Okul öncesi eğitimde OECD ortalamasında 3 yaşından büyük çocuk başına yılda 7 bin 428 dolar harcanırken Türkiye, 2 bin 412 dolar ile en az harcama yapılan ülke oluyor. Lüksemburg’da ise bir çocuğa okul öncesi için yılda 25 bin 74 bin dolar harcanıyor. OECD ülkeleri genelinde bir üniversite öğrencisi için ilkokul öğrencisinden ortalama 1.7 kat daha fazla harcama yapılıyor. Rakam Türkiye’de 3 kata çıkıyor.
OECD genelinde ilk ve orta öğretim kurumlarına harcamalar GSYH’nın yüzde 3.8’ini oluşturuyor. Harcamalar Arjantin ve Yeni Zelanda’da oran yüzde 5 ve üzeri, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Japonya, Letonya, Rusya, Slovak Cumhuriyeti ve Türkiye’de yüzde 3 ve aşağısına karşılık geliyor. Türkiye tüm eğitim kurumlarına yapılan harcamalar GSYH’dan daha fazla arttı, böylece GSYH’dan eğitime ayrılan payın arttığı birkaç ülke arasında yer aldı. Türkiye’de 2000-2011 arasında eğitim harcamalarının GSYH’deki payı yüzde 2.5’tan yüzde 4.2’ye çıktı.
Eğitim seviyelerine göre, GSYİH yüzdesi olarak eğitim kurumlarına yapılan harcama miktarı, 2010

Türkiye’de okullaşma yüzde 30 arttı
1995-2012 arası 15-19 yaş arası öğrencilerin okullaşma oranı OECD ülkelerinde yüzde 74’ten yüzde 84’e çıktı. Üye ülkeler arasında en büyük artış yüzde 30 ile Türkiye’de görüldü, izleyen Çek Cumhuriyeti, Yunanistan ve Macaristan’da artış yüzde 20 oldu. Buna rağmen Türkiye’de 15-19 yaş grubu okullaşması yüzde 40’ı geçti. Almanya’da yüzde 90, Belçika’da yüzde 94.
İlkokul ve öncesi eğitimi Batı ve Kuzey Avrupa ülkeleri, İtalya ve İspanya’da çocukların yüzde 95’ini, Finlandiya, Endonezya, Türkiye, Yunanistan ve İsviçre’de yüzde 60’tan aşağılarını içine alıyor. Türkiye’de okul öncesi eğitim nadir görülüyor, 15 yaş öncesi çocukların ise yüzde 30’undan azı okul öncesi eğitime gitmiş bulunuyor.
2000-2012 arası iki yıllık meslek yüksekokullarına giden öğrenci oranı OECD’de değişmedi, sadece Macaristan, İspanya ve Türkiye’de öğrenci sayılarında yüzde 10’dan çok artış görüldü.
15-29 yaş arası eğitimde değil ve çalışmıyor
OECD’de eğitim ya da öğretim içinde bulunmayan, çalışmayan ve iş aramayan 15-19 yaş arası genç oranı yüzde 5. Bu gençlerin gelecekte de eğitim ya da iş umutları bulunmaması kendilerini risk grubuna sokuyor. Brezilya, Şili, Meksika ve Türkiye’de 15-19 yaş gençlerin yüzde 15’i bu grupta. Türkiye’de “15-29” yaş arası gençlerin ise yüzde 20’sinden fazlası eğitim görmeyen ve çalışmayan grubunda yer alıyor. Türkiye’nin 2011-2012 döneminde okumayan ve çalışmayan 15-29 yaş nüfusunu en fazla “azaltan” ülke olduğu da çıktı.
Meksika, İspanya ve Türkiye 1995 - 2012 arasında lise mezunu sayısında en büyük artışı yaşadı. Yıllık artış Türkiye’de yüzde 2’yi geçti, OECD ortalaması yüzde 0.8 idi.
Şekil 4. Eğitimdeki başarı oranlarına ve çalışma durumlarına göre, 15-29 yaşındaki eğitimini sürdüren ve sürdürmeyen kişilerin yüzdesi

Son Güncelleme: Çarşamba, 15 Ekim 2014 12:35
Gösterim: 2329
Yüksekova ilçesinde IŞİD'e tepki bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilerde hasar gören okullarda onarım çalışması başlatıldı.
Alınan bilgiye göre, yakılan ve kullanılamaz hale getirilen Gazi ve Cumhuriyet ilk ve ortaokullarındaki öğrencilerin onarım çalışmaları tamamlanana kadar ilçedeki diğer okullarda eğitim görmesi kararlaştırıldı.
Bu okullardaki öğrenciler eğitim görecekleri okullara öğrenci servisleriyle taşınacak.
Öte yandan ilçede az hasarlı 15 okulda ise eğitim-öğretime yeniden başlandı.
Yüksekova'da düzenlenen izinsiz gösterilerde 17 okul zarar görmüştü.

Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Yüksekova ilçesinde IŞİD'e tepki bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilerde hasar gören okullarda onarım çalışması başlatıldı.
Alınan bilgiye göre, yakılan ve kullanılamaz hale getirilen Gazi ve Cumhuriyet ilk ve ortaokullarındaki öğrencilerin onarım çalışmaları tamamlanana kadar ilçedeki diğer okullarda eğitim görmesi kararlaştırıldı.
Bu okullardaki öğrenciler eğitim görecekleri okullara öğrenci servisleriyle taşınacak.
Öte yandan ilçede az hasarlı 15 okulda ise eğitim-öğretime yeniden başlandı.
Yüksekova'da düzenlenen izinsiz gösterilerde 17 okul zarar görmüştü.

Son Güncelleme: Pazartesi, 13 Ekim 2014 17:56
Gösterim: 1613
İstanbul’da Şehit Binbaşı Bedir Karabıyık Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde okuyan 9, 10 ve 11’inci sınıf öğrencileri haftaiçi okula 5 yerine 4 gün gidiyor.
Derslik yetersizliği nedeniyle günde 8 saat yerine 10 saat ders yapıyorlar. Hürriyet Gazetesi'nden Gülseven Özkan'ın haberine göre, Sefaköy’deki lisenin 9’uncu sınıflarına bu yıl 400 yerine 600 öğrenci yerleştirilmesi üzerine toplam mevcudu 1100 olan okulda derslik sorunu yaşanmaya başladı. 50’nin üzerinde öğretmenin görev yaptığı okulun 20 dersliği var. Ortalama 40 kişilik sınıflarla 36 şube verilince okul yönetimi çareyi 9, 10 ve 11’inci sınıfların günlük ders saatlerini arttırıp, hafta içi 4 gün eğitim yapmakta buldu. Böylece öğrencilerin haftasonu tatiline hafta içi 1 gün de eklenmiş oldu. 12’nci sınıf öğrencilerinde ise sorun yok, çünkü haftada 3 gün staja, 2 gün de okula gidiyorlar. Ancak diğer sınıflarda okul idaresince hazırlanan ders programına göre derslerin 08.30-16.45 saatleri arasında yapılması gerekirken, öğretmenler sabah 08.00’de derse başlayıp, 17.35’e kadar devam ediyor. Teneffüsler 10 dakika, öğle yemeği arası ise 30 dakika oluyor. Günde 8 yerine 10-11 saat ders yapılıyor. Her gün 4 farklı sınıf haftaiçi 1 gün okula gitmiyor.
Okul yönetimi: Çare yok
Öğretmenler uygulamanın kendilerini etkilediğini ve ilk defa 10 saat derse girdiklerini belirterek uzun saatler ders yapmanın yorucu olduğunu anlattı. Öğrenciler de aynı düşüncede. Okul yetkileri ise velilere ‘mecburiyet’ten böyle bir uygulama başlattıklarını belirterek, “Derslik yok. Elimizden bir şey gelmiyor. Bu yıl böyle devam edecek. Sabahçı-öğlenci olarak ikili eğitim yapsaydık çocuklar akşam saat 21.00’de okuldan çıkacaktı” diyor.
10 ders yapınca çok yoruluyoruz
Doğa Güler (9’uncu sınıf öğrencisi): Pazartesi günleri C şubesi olarak okula gelmiyoruz. Sınıf olmadığı için böyle bir uygulama başlatıldı. Bir günün tatil olması güzel ama 10 ders yapınca eve gittiğimde derslere bakmak istemiyorum. Uykum geliyor. Bu uygulama yerine günde, diğer okullardaki öğrenciler kadar ders programı olmalı.
Murat Dengiz (11’inci sınıf öğrencisi): Geçen yıl tam gün eğitim vardı. Günde 7 derse giriyor, 14.30’da okuldan çıkıyorduk. Bu yıl ise şube yetersizliği nedeniyle günde 10 ders yapıyoruz. Akşama kadar ders olması yorucu oluyor. Bizi olumsuz etkiliyor ama alıştık gibi. Pazartesi günleri okula gelmiyorum.
Mehmet Demirel (9’uncu sınıf öğrencisi): Cuma günü okula gelmiyoruz. Onun yerine haftaiçi diğer günler saat 17.00’ye doğru okuldan çıkıyoruz. Bazen yorucu oluyor. Fazla öğrenci olduğu için böyle olduğunu biliyorum.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
İstanbul’da Şehit Binbaşı Bedir Karabıyık Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde okuyan 9, 10 ve 11’inci sınıf öğrencileri haftaiçi okula 5 yerine 4 gün gidiyor.
Derslik yetersizliği nedeniyle günde 8 saat yerine 10 saat ders yapıyorlar. Hürriyet Gazetesi'nden Gülseven Özkan'ın haberine göre, Sefaköy’deki lisenin 9’uncu sınıflarına bu yıl 400 yerine 600 öğrenci yerleştirilmesi üzerine toplam mevcudu 1100 olan okulda derslik sorunu yaşanmaya başladı. 50’nin üzerinde öğretmenin görev yaptığı okulun 20 dersliği var. Ortalama 40 kişilik sınıflarla 36 şube verilince okul yönetimi çareyi 9, 10 ve 11’inci sınıfların günlük ders saatlerini arttırıp, hafta içi 4 gün eğitim yapmakta buldu. Böylece öğrencilerin haftasonu tatiline hafta içi 1 gün de eklenmiş oldu. 12’nci sınıf öğrencilerinde ise sorun yok, çünkü haftada 3 gün staja, 2 gün de okula gidiyorlar. Ancak diğer sınıflarda okul idaresince hazırlanan ders programına göre derslerin 08.30-16.45 saatleri arasında yapılması gerekirken, öğretmenler sabah 08.00’de derse başlayıp, 17.35’e kadar devam ediyor. Teneffüsler 10 dakika, öğle yemeği arası ise 30 dakika oluyor. Günde 8 yerine 10-11 saat ders yapılıyor. Her gün 4 farklı sınıf haftaiçi 1 gün okula gitmiyor.
Okul yönetimi: Çare yok
Öğretmenler uygulamanın kendilerini etkilediğini ve ilk defa 10 saat derse girdiklerini belirterek uzun saatler ders yapmanın yorucu olduğunu anlattı. Öğrenciler de aynı düşüncede. Okul yetkileri ise velilere ‘mecburiyet’ten böyle bir uygulama başlattıklarını belirterek, “Derslik yok. Elimizden bir şey gelmiyor. Bu yıl böyle devam edecek. Sabahçı-öğlenci olarak ikili eğitim yapsaydık çocuklar akşam saat 21.00’de okuldan çıkacaktı” diyor.
10 ders yapınca çok yoruluyoruz
Doğa Güler (9’uncu sınıf öğrencisi): Pazartesi günleri C şubesi olarak okula gelmiyoruz. Sınıf olmadığı için böyle bir uygulama başlatıldı. Bir günün tatil olması güzel ama 10 ders yapınca eve gittiğimde derslere bakmak istemiyorum. Uykum geliyor. Bu uygulama yerine günde, diğer okullardaki öğrenciler kadar ders programı olmalı.
Murat Dengiz (11’inci sınıf öğrencisi): Geçen yıl tam gün eğitim vardı. Günde 7 derse giriyor, 14.30’da okuldan çıkıyorduk. Bu yıl ise şube yetersizliği nedeniyle günde 10 ders yapıyoruz. Akşama kadar ders olması yorucu oluyor. Bizi olumsuz etkiliyor ama alıştık gibi. Pazartesi günleri okula gelmiyorum.
Mehmet Demirel (9’uncu sınıf öğrencisi): Cuma günü okula gelmiyoruz. Onun yerine haftaiçi diğer günler saat 17.00’ye doğru okuldan çıkıyoruz. Bazen yorucu oluyor. Fazla öğrenci olduğu için böyle olduğunu biliyorum.
Son Güncelleme: Salı, 14 Ekim 2014 08:06
Gösterim: 1654
Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü 4'üncü sınıf öğrencilerinin "sınavlarda kopya çekilmesine ilişkin görüşlerinin değerlendirildiği" araştırmada, ankete katılanların yüzde 61'inin, üniversiteyi kazanmadan önceki eğitim kademelerinde kopyaya başvurduğu belirlendi.
ÇOMÜ Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü 4'üncü sınıf öğrencilerinin katılımıyla "kopya çekme" konusunda araştırma yapıldı.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü 4'üncü sınıf öğrencilerinin "sınavlarda kopya çekilmesine ilişkin görüşlerinin değerlendirildiği" araştırmada, ankete katılanların yüzde 61'inin, üniversiteyi kazanmadan önceki eğitim kademelerinde bu yola başvurduğu belirlendi.
ÇOMÜ Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Kaan Demir ile aynı bölümde görev yapan araştırma görevlisi Serdar Arcagök'ün, "Sınıf Öğretmeni Adaylarının Sınavlarda Kopya Çekilmesine İlişkin Görüşlerinin Değerlendirilmesi" başlıklı araştırmasında, sınıf öğretmeni adaylarının kopya çekmeye ilişkin görüşleri incelenerek öğrencilerin sınavlarda kopya çekmeye duyduğu ihtiyaç ve bunun nedenleri ortaya konuldu.
Demir, bölümde öğrenim gören 194 öğrenciden 179'unun örneklem olarak ele alındığını, elde edilen verilerin istatistiki olarak değerlendirilip gerekli yorum ve açıklamaların yapıldığını söyledi.
Araştırmanın sonuçlarına ilişkin bilgi veren Demir, erkek sınıf öğretmeni adayları ile ikinci öğretim öğrencilerinin, kopya çekenler arasında çoğunluğu oluşturduğunu anlattı.
Adayların yüzde 61'inin, üniversiteyi kazanmadan önceki eğitim kademelerinde kopya çektiğinin belirlendiğini dile getiren Demir, şöyle devam etti:
"İlköğretim 6 ve 8'inci sınıf, daha çok kopyayla tanışılan dönem olduğu sonucuna ulaşıldı. Öğretmen adaylarının yüzde 35'i, sınav sorularının kopya çekmeye teşvik ettiğini düşünüyor. Adayların yaklaşık üçte ikisi kadın öğretim elemanlarının derslerinde, dörtte üçü ise yaşlı öğretim elemanlarının derslerinde daha çok kopya çektiğini ifade etti. Öğretmen adaylarının dörtte birinin ise kopya çeken bir öğrenci fark edildiğinde, sınav kağıdına işaret konulup sınava devam etmesinin sağlanması yönünde görüş bildirdi. Araştırmanın en önemli sonuçlarından biri de adayların yüzde 29'unun kopyayı şartların gerektirdiğini, hoşgörüyle bakılması yönünde olmasıdır. Bu ifadedeki 'şartlar', sınav ortamları, öğrenciler ya da öğretim elemanlarından kaynaklanabilir."
Kopya çekilmesinin azaltılması için yapılması gerekenler
Demir, sınavlarda kopya çekmenin azaltılması ya da engellenmesi için öğretim elemanlarının dikkat etmesi gerekenlere de değindi.
Öğrencilerde, kopya çekmenin yanlışlığı konusunda içsel disiplin oluşturmak için onlarla konuşmak gerektiğini vurgulayan Demir, şunları kaydetti: "Sorular, bilgiyi ölçmek yerine üst düzey düşünmeyi gerektirici özellikte olmalı. Sınav sayıları artırılmalı, böylece ortalamaya etkisi düşürülmeli. Sınav harici performansların da değerlendirmede önemli hale gelmeli, öğretirken ölçme yaklaşımının esas alınmasıyla sürecin değerlendirilmesi lazım. Sınav salonlarındaki gözetmen sayıları öğrenci sayısına göre yeterli olmalı. Sınav kağıtlarında gruplamalar yapılmalı. Artan zaman kopyaya teşvik edebileceğinden sınav süresi bir sınırlılık olarak soru sayısına göre düzenlenmeli. Gözetmenler yeni kopya çekme yöntemleri konusunda bilinçlendirilmeli, uyarılmalı. Sınav ortamlarına öğrencilerin önceden girmemelerini sağlanıp, kopya hazırlığı yapmaları engellenebilir."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü 4'üncü sınıf öğrencilerinin "sınavlarda kopya çekilmesine ilişkin görüşlerinin değerlendirildiği" araştırmada, ankete katılanların yüzde 61'inin, üniversiteyi kazanmadan önceki eğitim kademelerinde kopyaya başvurduğu belirlendi.
ÇOMÜ Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü 4'üncü sınıf öğrencilerinin katılımıyla "kopya çekme" konusunda araştırma yapıldı.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü 4'üncü sınıf öğrencilerinin "sınavlarda kopya çekilmesine ilişkin görüşlerinin değerlendirildiği" araştırmada, ankete katılanların yüzde 61'inin, üniversiteyi kazanmadan önceki eğitim kademelerinde bu yola başvurduğu belirlendi.
ÇOMÜ Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Kaan Demir ile aynı bölümde görev yapan araştırma görevlisi Serdar Arcagök'ün, "Sınıf Öğretmeni Adaylarının Sınavlarda Kopya Çekilmesine İlişkin Görüşlerinin Değerlendirilmesi" başlıklı araştırmasında, sınıf öğretmeni adaylarının kopya çekmeye ilişkin görüşleri incelenerek öğrencilerin sınavlarda kopya çekmeye duyduğu ihtiyaç ve bunun nedenleri ortaya konuldu.
Demir, bölümde öğrenim gören 194 öğrenciden 179'unun örneklem olarak ele alındığını, elde edilen verilerin istatistiki olarak değerlendirilip gerekli yorum ve açıklamaların yapıldığını söyledi.
Araştırmanın sonuçlarına ilişkin bilgi veren Demir, erkek sınıf öğretmeni adayları ile ikinci öğretim öğrencilerinin, kopya çekenler arasında çoğunluğu oluşturduğunu anlattı.
Adayların yüzde 61'inin, üniversiteyi kazanmadan önceki eğitim kademelerinde kopya çektiğinin belirlendiğini dile getiren Demir, şöyle devam etti:
"İlköğretim 6 ve 8'inci sınıf, daha çok kopyayla tanışılan dönem olduğu sonucuna ulaşıldı. Öğretmen adaylarının yüzde 35'i, sınav sorularının kopya çekmeye teşvik ettiğini düşünüyor. Adayların yaklaşık üçte ikisi kadın öğretim elemanlarının derslerinde, dörtte üçü ise yaşlı öğretim elemanlarının derslerinde daha çok kopya çektiğini ifade etti. Öğretmen adaylarının dörtte birinin ise kopya çeken bir öğrenci fark edildiğinde, sınav kağıdına işaret konulup sınava devam etmesinin sağlanması yönünde görüş bildirdi. Araştırmanın en önemli sonuçlarından biri de adayların yüzde 29'unun kopyayı şartların gerektirdiğini, hoşgörüyle bakılması yönünde olmasıdır. Bu ifadedeki 'şartlar', sınav ortamları, öğrenciler ya da öğretim elemanlarından kaynaklanabilir."
Kopya çekilmesinin azaltılması için yapılması gerekenler
Demir, sınavlarda kopya çekmenin azaltılması ya da engellenmesi için öğretim elemanlarının dikkat etmesi gerekenlere de değindi.
Öğrencilerde, kopya çekmenin yanlışlığı konusunda içsel disiplin oluşturmak için onlarla konuşmak gerektiğini vurgulayan Demir, şunları kaydetti: "Sorular, bilgiyi ölçmek yerine üst düzey düşünmeyi gerektirici özellikte olmalı. Sınav sayıları artırılmalı, böylece ortalamaya etkisi düşürülmeli. Sınav harici performansların da değerlendirmede önemli hale gelmeli, öğretirken ölçme yaklaşımının esas alınmasıyla sürecin değerlendirilmesi lazım. Sınav salonlarındaki gözetmen sayıları öğrenci sayısına göre yeterli olmalı. Sınav kağıtlarında gruplamalar yapılmalı. Artan zaman kopyaya teşvik edebileceğinden sınav süresi bir sınırlılık olarak soru sayısına göre düzenlenmeli. Gözetmenler yeni kopya çekme yöntemleri konusunda bilinçlendirilmeli, uyarılmalı. Sınav ortamlarına öğrencilerin önceden girmemelerini sağlanıp, kopya hazırlığı yapmaları engellenebilir."
Son Güncelleme: Pazartesi, 13 Ekim 2014 12:57
Gösterim: 1326

