Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Çukurova ve Ankara üniversitelerinden bilim insanları, doğal kan yerine kullanılabilecek yapay kan üretmeyi başardı.
Çukurova ve Ankara üniversitelerinden bilim insanları, 2012'den bu yana sürdürdükleri çalışmalar sonucunda yapay kan üretti. Çukurova Üniversitesinden (ÇÜ) yapılan yazılı açıklamaya göre, ÇÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya, Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya ve Ankara Üniversitesi (AÜ) Biyomedikal Mühendisliği bölümlerinden bilim insanları, yaklaşık 4 yıldır süren çalışmalar sonucunda, doğal kan yerine kullanılabilecek ve "biomalzeme" adı verilen yapay kan üretmeyi başardı. ÇÜ Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurten Dikmen, geliştirilen yapay kanın, kanın oksijeni taşıyan asıl molekülü olan hemoglobinin, manyetik nanopartiküller üzerine eklenmesiyle üretildiğini belirtti.
Nanoteknoloji temelli geliştirilen yapay kanın acil durumda hastaya uygulanacağını bildiren Dikmen, bu kanın, yine aynı çalışma ekibince geliştirilen yöntemle, normale dönen hastadan uzaklaştırılacağını ifade etti. Dikmen, böylece yapay olan şeyin, insan doğal döngüsüne müdahale etmesinin engelleneceğini belirtti. Dikmen, projede kendisinin yanı sıra Tıbbi Biyokimya Bölümünden doktora öğrencisi Ümit Yaşar, Anorganik Kimya Anabilim Dalından Prof. Dr. Bilgehan Güzel ve doktora öğrencisi Fatma Ulusal ile Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Pınar Yılgör Huri'nin yer aldığını bildirdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Çukurova ve Ankara üniversitelerinden bilim insanları, doğal kan yerine kullanılabilecek yapay kan üretmeyi başardı.
Çukurova ve Ankara üniversitelerinden bilim insanları, 2012'den bu yana sürdürdükleri çalışmalar sonucunda yapay kan üretti. Çukurova Üniversitesinden (ÇÜ) yapılan yazılı açıklamaya göre, ÇÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya, Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya ve Ankara Üniversitesi (AÜ) Biyomedikal Mühendisliği bölümlerinden bilim insanları, yaklaşık 4 yıldır süren çalışmalar sonucunda, doğal kan yerine kullanılabilecek ve "biomalzeme" adı verilen yapay kan üretmeyi başardı. ÇÜ Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurten Dikmen, geliştirilen yapay kanın, kanın oksijeni taşıyan asıl molekülü olan hemoglobinin, manyetik nanopartiküller üzerine eklenmesiyle üretildiğini belirtti.
Nanoteknoloji temelli geliştirilen yapay kanın acil durumda hastaya uygulanacağını bildiren Dikmen, bu kanın, yine aynı çalışma ekibince geliştirilen yöntemle, normale dönen hastadan uzaklaştırılacağını ifade etti. Dikmen, böylece yapay olan şeyin, insan doğal döngüsüne müdahale etmesinin engelleneceğini belirtti. Dikmen, projede kendisinin yanı sıra Tıbbi Biyokimya Bölümünden doktora öğrencisi Ümit Yaşar, Anorganik Kimya Anabilim Dalından Prof. Dr. Bilgehan Güzel ve doktora öğrencisi Fatma Ulusal ile Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Pınar Yılgör Huri'nin yer aldığını bildirdi.
Son Güncelleme: Perşembe, 04 Şubat 2016 13:56
Gösterim: 1373
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, YÖK Yasa Tasarısı Taslağına ilişkin açıklamalarda bulundu.YÖK’ün üniversiteler üzerinde vesayet oluşturdu diyen Bakan Elvan, şunları kaydetti: “YÖK, üniversiteler arasında koordinasyon görevini yapması gereken bir kurum. Netice itibarıyla ama özellikle AK Parti hükümetleri öncesi dönemde maalesef YÖK, gerçekten üniversiteler üzerinde inanılmaz bir vesayet oluşturdu ve üniversite rektörleri, öğrenciler ve başörtüsü sorunu. Üniversitelerdeki hangi soruna bakarsanız bakın neticede uzandığı yer YÖK’tü.”
Elvan, sunucunun “YÖK deyince insan ürperiyor” ifadeleri üzerine de, “YÖK dediğiniz zaman insanın aklında ‘Aman biraz geri durayım’ şeklinde biraz iz, ürperti kalmış durumda. Gerçekten toplum üzerinde bir travma yarattı. Bizim dönemimizde ciddi bir rahatlama oldu. Geçmişteki o despot yönetim anlayışı bir anlamda ortadan kalktı” diye konuştu.
YÖK’e ilişkin düzenleme yapılacağını anımsatan Elvan, bu konuda daha önce birkaç tane taslak hazırlandığını hatırlattı. Elvan, Reformların Koordinasyonu ve İzlenmesi Kurulu’nun son toplantısına Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın katıldığını belirterek, YÖK Yasa Tasarısı Taslağının hazırlanarak Bakanlar Kurulu'na sunulacağını, daha sonra da TBMM’ye gönderileceğini anlattı.
YÖK’te bir kalite kurulu oluşturulacağını da bildiren Elvan, söz konusu kurulun üniversitelerin rekabet gücünün artırılması, bilimsel araştırmalara daha çok yer verilmesi ve üniversite-sanayi işbirliğinin daha fazla iyileştirilmesi için çalışacağını vurguladı. Elvan, “üniversite sayısının fazla olmasının kaliteyi azalttığı” iddialarının anımsatılması üzerine, hükümetleri döneminde her alanda kalite odaklı anlayış içerisinde olduklarını söyledi. Elvan, “Kalite konusunda sıkıntımız elbette var. Bunlar yeni kurulan üniversiteler. Bir yanda üniversitelerin bir anda kapsamlı araştırma yapması beklenemez. Ciddi bir altyapı oluşturulması gerekiyor. Öğretim üyesi altyapısının güçlü olması gerekiyor ama gerçekten her bir ilimizde üniversitelerin kurulması ve özel üniversitelerin sayısının da artması Türkiye’de ciddi bir rekabet oluşturdu” dedi.
Üniversitelerin idari ve mali açıdan özerk yapıya kavuşmasının mali güçle mümkün olabileceğini, bunun da sanayi işbirliği ve bilimsel çalışmalarla gelir sağlamasından geçtiğini kaydeden Elvan, bunun denetimsizlik anlamına gelmediğini de ifade etti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, YÖK Yasa Tasarısı Taslağına ilişkin açıklamalarda bulundu.YÖK’ün üniversiteler üzerinde vesayet oluşturdu diyen Bakan Elvan, şunları kaydetti: “YÖK, üniversiteler arasında koordinasyon görevini yapması gereken bir kurum. Netice itibarıyla ama özellikle AK Parti hükümetleri öncesi dönemde maalesef YÖK, gerçekten üniversiteler üzerinde inanılmaz bir vesayet oluşturdu ve üniversite rektörleri, öğrenciler ve başörtüsü sorunu. Üniversitelerdeki hangi soruna bakarsanız bakın neticede uzandığı yer YÖK’tü.”
Elvan, sunucunun “YÖK deyince insan ürperiyor” ifadeleri üzerine de, “YÖK dediğiniz zaman insanın aklında ‘Aman biraz geri durayım’ şeklinde biraz iz, ürperti kalmış durumda. Gerçekten toplum üzerinde bir travma yarattı. Bizim dönemimizde ciddi bir rahatlama oldu. Geçmişteki o despot yönetim anlayışı bir anlamda ortadan kalktı” diye konuştu.
YÖK’e ilişkin düzenleme yapılacağını anımsatan Elvan, bu konuda daha önce birkaç tane taslak hazırlandığını hatırlattı. Elvan, Reformların Koordinasyonu ve İzlenmesi Kurulu’nun son toplantısına Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın katıldığını belirterek, YÖK Yasa Tasarısı Taslağının hazırlanarak Bakanlar Kurulu'na sunulacağını, daha sonra da TBMM’ye gönderileceğini anlattı.
YÖK’te bir kalite kurulu oluşturulacağını da bildiren Elvan, söz konusu kurulun üniversitelerin rekabet gücünün artırılması, bilimsel araştırmalara daha çok yer verilmesi ve üniversite-sanayi işbirliğinin daha fazla iyileştirilmesi için çalışacağını vurguladı. Elvan, “üniversite sayısının fazla olmasının kaliteyi azalttığı” iddialarının anımsatılması üzerine, hükümetleri döneminde her alanda kalite odaklı anlayış içerisinde olduklarını söyledi. Elvan, “Kalite konusunda sıkıntımız elbette var. Bunlar yeni kurulan üniversiteler. Bir yanda üniversitelerin bir anda kapsamlı araştırma yapması beklenemez. Ciddi bir altyapı oluşturulması gerekiyor. Öğretim üyesi altyapısının güçlü olması gerekiyor ama gerçekten her bir ilimizde üniversitelerin kurulması ve özel üniversitelerin sayısının da artması Türkiye’de ciddi bir rekabet oluşturdu” dedi.
Üniversitelerin idari ve mali açıdan özerk yapıya kavuşmasının mali güçle mümkün olabileceğini, bunun da sanayi işbirliği ve bilimsel çalışmalarla gelir sağlamasından geçtiğini kaydeden Elvan, bunun denetimsizlik anlamına gelmediğini de ifade etti.
Son Güncelleme: Perşembe, 04 Şubat 2016 11:25
Gösterim: 1064
Konya'da İngilizce öğretmeni Bengü Türkoğlu, 'üstün zekalı' ikizlerinden etkilenerek başladığı doktora tezinde, zeka oyunlarının çocukların IQ seviyesini artırdığını belirledi.
İngilizce öğretmeni Bengü (35) ile inşaat mühendisi Mehmet Türkoğlu'nun 8 yaşındaki ikiz çocukları Atasagun ile Alpsungur, 6 aylıkken kitaplara ilgi duydu, 3 yaşında matematiksel işlemler yapmaya, 4 yaşında okumaya ve yazmaya başladı. Zeka oyunlarına büyük merakı olan çocukların, IQ ölçümlerinde "üstün zekalı" oldukları bildirildi. Selçuk Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümünde doktora yapmaya karar veren Bengü Türkoğlu, tezinde çocuklarından esinlenerek zeka oyunlarının bilişsel gelişime etkilerini araştırmak istedi. Türkoğlu, Oyun Temelli Bilişsel Gelişim Programı'nın 60-72 aylık çocukların bilişsel gelişimlerine etkisini incelemeye başladı. Çalışmanın sonunda zeka geliştirici oyunların, deneme grubundaki 22 çocuğun IQ seviyelerini ortalama 14 puan artırdığı belirlendi.
Çalışma düzenli ve kontrollü uygulandı
Dr. Türkoğlu, 60-72 ay aralığındaki çocukların dil kavramı, ayırt etme hızı, sayı ve yer kavramı alt boyutlarında gelişimlerine katkı sağlayacak nitelikteki zeka oyunları seçilerek oluşturulan bir eğitim programının uygulandığını söyledi. Çalışma grubunda, Karatay Belediyesi Fetihkent Anaokuluna devam eden 60-72 ay aralığındaki 80 çocuğa, Thurstone Temel Kabiliyetler Testi'nin ön seçim amaçlı uygulandığını belirten Türkoğlu, normal gelişim gösteren ve daha önce bu tarz eğitim almayan 44 çocuğun çalışma grubuna dahil edildiğini aktardı.
Çocukların 22'sinin kontrol, 22'sinin ise deneme grubunu oluşturduğunu anlatan Türkoğlu, "Bu program, deneme grubuna seçilen çocuklara bulundukları ortamdaki yaşantılarına ek olarak, 12 hafta boyunca, iki gün ve günlük bir saat olmak üzere 24 saat düzenli ve kontrollü uygulandı. Sınıfta bireysel ve grup olarak çalışmalar yapıldı" diye konuştu. Sınıfta öğretilen oyunlarla bağlantılı ev oyunları verildiğini, evde de eğitimin pekiştirilmesinin sağlandığını dile getiren Türkoğlu, programın sonunda deneme ve kontrol gruplarına tekrar test uygulandığını bildirdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Konya'da İngilizce öğretmeni Bengü Türkoğlu, 'üstün zekalı' ikizlerinden etkilenerek başladığı doktora tezinde, zeka oyunlarının çocukların IQ seviyesini artırdığını belirledi.
İngilizce öğretmeni Bengü (35) ile inşaat mühendisi Mehmet Türkoğlu'nun 8 yaşındaki ikiz çocukları Atasagun ile Alpsungur, 6 aylıkken kitaplara ilgi duydu, 3 yaşında matematiksel işlemler yapmaya, 4 yaşında okumaya ve yazmaya başladı. Zeka oyunlarına büyük merakı olan çocukların, IQ ölçümlerinde "üstün zekalı" oldukları bildirildi. Selçuk Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümünde doktora yapmaya karar veren Bengü Türkoğlu, tezinde çocuklarından esinlenerek zeka oyunlarının bilişsel gelişime etkilerini araştırmak istedi. Türkoğlu, Oyun Temelli Bilişsel Gelişim Programı'nın 60-72 aylık çocukların bilişsel gelişimlerine etkisini incelemeye başladı. Çalışmanın sonunda zeka geliştirici oyunların, deneme grubundaki 22 çocuğun IQ seviyelerini ortalama 14 puan artırdığı belirlendi.
Çalışma düzenli ve kontrollü uygulandı
Dr. Türkoğlu, 60-72 ay aralığındaki çocukların dil kavramı, ayırt etme hızı, sayı ve yer kavramı alt boyutlarında gelişimlerine katkı sağlayacak nitelikteki zeka oyunları seçilerek oluşturulan bir eğitim programının uygulandığını söyledi. Çalışma grubunda, Karatay Belediyesi Fetihkent Anaokuluna devam eden 60-72 ay aralığındaki 80 çocuğa, Thurstone Temel Kabiliyetler Testi'nin ön seçim amaçlı uygulandığını belirten Türkoğlu, normal gelişim gösteren ve daha önce bu tarz eğitim almayan 44 çocuğun çalışma grubuna dahil edildiğini aktardı.
Çocukların 22'sinin kontrol, 22'sinin ise deneme grubunu oluşturduğunu anlatan Türkoğlu, "Bu program, deneme grubuna seçilen çocuklara bulundukları ortamdaki yaşantılarına ek olarak, 12 hafta boyunca, iki gün ve günlük bir saat olmak üzere 24 saat düzenli ve kontrollü uygulandı. Sınıfta bireysel ve grup olarak çalışmalar yapıldı" diye konuştu. Sınıfta öğretilen oyunlarla bağlantılı ev oyunları verildiğini, evde de eğitimin pekiştirilmesinin sağlandığını dile getiren Türkoğlu, programın sonunda deneme ve kontrol gruplarına tekrar test uygulandığını bildirdi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 01 Şubat 2016 10:34
Gösterim: 1839
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Yetik, prematürlerde körlüğe neden olan “prematüre retinopatisi” hastalığının tedavisini değiştirecek çok önemli bir yeniliğe imza attı. Vaktinden erken doğan bebeklerin en önemli göz sorunlarından biri olan “prematüre retinopatisi”, bebeklerde retina hasarı yapan ve körlükle sonuçlanabilen bir göz hastalığı. Prof. Dr. Hüseyin Yetik, “prematüre retinopatisi” ile mücadelede bağırsak kanserinde kullanılan bir ilacı kullanarak %100 başarı sağladı. Prof. Dr. Hüseyin Yetik’in kendi buluşu olan enjeksiyon görüntüleme tekniği “Dr. Hüseyin Yetik’in Dijital Görüntüleme Sistemi” adı altında literatüre geçti.
“Üniversitemizi Dünya Üniversiteler Liginde Başarı İle Temsil Ediyoruz”
İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Prof. Dr. Hüseyin Yetik tarafından uluslararası literatüre kazandırılan bu teknik için kendisini tebrik ederek şunları söyledi: “Türkiye’yi dünya üniversiteler liginde başarı ile temsil eden üniversitemiz uluslararası bilimsel alanlarda da farkını ortaya koymaya devam ediyor. Prof. Dr. Hüseyin Yetik tarafından hayata geçirilen bu yöntem hepimizi gururlandırdı. İstanbul Üniversitesi ülkemize yaptığı katkıların yanı sıra hayata geçirilen projeler, önemli bilimsel çalışmalar ve tıp ve sağlık alanındaki başarıları ile dünya çapında da ismini duyuruyor. İstanbul Üniversitesi olarak genel kabul gören 8 farklı uluslararası sıralamanın 7’sinde yer almamız bunun en büyük kanıtıdır. Bunu da Prof. Dr. Hüseyin Yetik gibi akademik çalışmaları ile bizleri gururlandıran hocalarımıza borçluyuz.”
“Evrelere Göre Tedavi Gerekiyor”
Prof. Dr. Hüseyin Yetik prematüre retinopatisi hastalığına ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Prematüre, zamanından erken doğmuş bebek demektir. Yani zamanında doğmuş bir çocuğun bile retinası eksikken, prematüre çocuk görme kabiliyeti daha da eksik bir retinayla doğmuştur. Bu olgunlaşmamış görme kabiliyetini henüz kazanmamış retinanın doğum sonrası gelişme sürecinde bir takım sıkıntılara maruz kalmasına, gelişmesinin aksamasını da biz prematüre retinopatisi ya da kısaca ‘ROP Hastalığı’ olarak adlandırıyoruz” ifadelerini kullandı.
İlk muayenenin, çocuğun doğum haftası ve anneden doğduğu vakitten sonra geçen kronolojik yaşın toplamına göre değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Yetik, “Bu yaşın 31 haftaya tamamlayacak şekilde, örneğin 26 haftalık doğmuş bir bebeği 5 hafta sonra görüyoruz 25 haftalık doğmuş bir bebeği 6 hafta sonra görüyoruz” dedi.
Hastalığın tanı ve tedavisinde evrelerin önemli olduğunu aktaran Prof. Dr. Hüseyin Yetik, şunları ifade etti: “Hastalığın evrelere göre tedavi gerektirdiği ya da tedavi gerektirmeden kendiliğinden düzeldiği evreler var. İlk tarama muayenesine aldıktan sonra çocukların takip protokolü, o ilk muayenede bulduğumuz bulguya göre değişmektedir. İlk muayene bulgusundaki tablonun önemine göre çocuğu bir hafta, bir ay hatta altı aylıkken bile tekrar çağırdığımız olabiliyor. Hastalık retinanın halen miktar yani Zon ve hastalığın şiddeti yani Evre ölçülerine göre sınıflanıyor ve hastalıkta 3 adet zon ve beş adet evre var. İçinde bulunduğu evreye göre takibe ya da tedaviye alınıyor. 1. 2. 3. 4. 5. evreler şeklinde, en hafiften en ağıra doğru ilerleyen aşamaları var. 3. evreye geldiği zaman yani retina damar oluşumu anormal patolojik bir karakter kazandığı zaman tedavi yapıyoruz.”
“Neredeyse Normal Bir Retina Elde Etmek Mümkün”
Prof. Dr. Yetik daha önce sürdürülen tedavi yöntemine ilişkin şu bilgileri aktardı: “Daha önce damarsız retina tabakasını yakıyorduk, yani bunun pratik karşılığı, hastanın görme alanını olması gerekenden daha küçük bir hale gelmesine razı oluyorduk. İkincisi ise o anormalleşmiş damarları da yakarak kontrolü elde etmeye çalışıyorduk. En azından bu vakte kadar gelişen retina bizim olsun maksadıyla belirli bir miktar kayba razı oluyorduk. Bu tedavide ise gözün içine bir ilaç enjekte ediyoruz ve bu ilaç enjeksiyonuyla anormalleşmiş damarların tümden ortadan kalkmasını sağlıyoruz. Vücut bu kez anormal damarların ortadan kalkmasını normal bir şekilde sağladığımız için sağlıklı damarlarını tekrar retina kumaşı üzerine doğru döşüyor ve olgunlaştırıyor. Tedaviden 6 ay, 1 yıl veya 4 yıl sonra bile o hastanın rop hastalığı geçirmiş olduğuyla ilgili neredeyse en küçük bir delile bile rastlamıyoruz. Hemen hemen tamamen normal bir retina elde edebiliyoruz.”
Prof. Dr. Hüseyin Yetik’in İntravitral Enjeksiyon Tekniği
Prof. Dr. Hüseyin Yetik, kendi buluşu olan enjeksiyon görüntüleme tekniğini şu sözlerle tanımladı: “Göz içine ilaç enjeksiyonları yıllar evvelden başlamış uygulamadır. Prematüre çocuklardan edindiğim tecrübe ile bir enjeksiyon tekniği tanımladım. ‘Prof. Dr. Hüseyin Yetik’in İntravitral Enjeksiyon Tekniği’ adı altında enjeksiyon uygulaması, iğnenin göze girdiği, iğne ucunun göz içi boşluğunda görüldüğü ve gözün içine ilacın nasıl yayıldığını görüntüleyen sahneyi de kayda aldığımız video, film olarak yayına kabul edildi. Şu anda Springer yayınevinin web sayfasında abonelerine o tekniğin videosunu da yayın halinde sunuyorlar. Meslektaşlarımız bu tekniği de yine bizim tanımladığımız teknik olarak oradan izleyip görebiliyorlar. Özellikle prematüre çocuklarının retinalarının tedaviden evvel, tedaviden sonra ki süreçte ne olduğunu dökümente edilip, gerek anne babaya anlatılması gerekse medikolegal gerekçelerle aktarılması çok önemlidir.”
Prematüre çocuğun gözünde 3 farklı işlem yapan TÜBİTAK destekli bu cihazın “Dr. Hüseyin Yetik’in Dijital Görüntüleme Sistemi” adı altında literatüre geçtiğini de belirten Prof. Dr. Yetik, “Sağlık Bakanlığı ve Ankara’da bulunan Kamu Hastaneleri Birliği’nden destek alan bu cihaz ilk kez farklı bir görüntüleme sistemi olarak tarihe geçti. Kamu Hastaneleri Birliği’nde bir toplantı yapılarak bu cihazın rutin uygulamaya geçirilecek olması ve tüm hastanelerde yaygın olarak kullanılması gerektiği önemli bir aşamadır” dedi.
“İÜ Mensubu Olmaktan Gurur Duyuyorum”
Literatüre böyle önemli bir katkıda bulunan Prof. Dr. Yetik, “Üniversitemizin iki tıp fakültesi var ve uluslararası düzeyde bu çok önemli. İstanbul Üniversitesi mensubu olmaktan gurur duyuyorum. Bu gerçekten bir bayrak yarışıdır. Bizi çok kıymetli hocalarımız yetiştirdi, ben de isterim ki bizden sonraki nesillere de güzel şeyler bırakalım. Gerek üniversitemize gerekse yetişmemizde emeği olan hocalarımıza vefa borcumuzu ödeyebilecek ufacık da olsa bir değer ortaya koyabildiysek, bizden sonraki nesillere de cesaretlendirici örnek olabildiysek ne mutlu” ifadelerini kullandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Yetik, prematürlerde körlüğe neden olan “prematüre retinopatisi” hastalığının tedavisini değiştirecek çok önemli bir yeniliğe imza attı. Vaktinden erken doğan bebeklerin en önemli göz sorunlarından biri olan “prematüre retinopatisi”, bebeklerde retina hasarı yapan ve körlükle sonuçlanabilen bir göz hastalığı. Prof. Dr. Hüseyin Yetik, “prematüre retinopatisi” ile mücadelede bağırsak kanserinde kullanılan bir ilacı kullanarak %100 başarı sağladı. Prof. Dr. Hüseyin Yetik’in kendi buluşu olan enjeksiyon görüntüleme tekniği “Dr. Hüseyin Yetik’in Dijital Görüntüleme Sistemi” adı altında literatüre geçti.
“Üniversitemizi Dünya Üniversiteler Liginde Başarı İle Temsil Ediyoruz”
İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Prof. Dr. Hüseyin Yetik tarafından uluslararası literatüre kazandırılan bu teknik için kendisini tebrik ederek şunları söyledi: “Türkiye’yi dünya üniversiteler liginde başarı ile temsil eden üniversitemiz uluslararası bilimsel alanlarda da farkını ortaya koymaya devam ediyor. Prof. Dr. Hüseyin Yetik tarafından hayata geçirilen bu yöntem hepimizi gururlandırdı. İstanbul Üniversitesi ülkemize yaptığı katkıların yanı sıra hayata geçirilen projeler, önemli bilimsel çalışmalar ve tıp ve sağlık alanındaki başarıları ile dünya çapında da ismini duyuruyor. İstanbul Üniversitesi olarak genel kabul gören 8 farklı uluslararası sıralamanın 7’sinde yer almamız bunun en büyük kanıtıdır. Bunu da Prof. Dr. Hüseyin Yetik gibi akademik çalışmaları ile bizleri gururlandıran hocalarımıza borçluyuz.”
“Evrelere Göre Tedavi Gerekiyor”
Prof. Dr. Hüseyin Yetik prematüre retinopatisi hastalığına ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Prematüre, zamanından erken doğmuş bebek demektir. Yani zamanında doğmuş bir çocuğun bile retinası eksikken, prematüre çocuk görme kabiliyeti daha da eksik bir retinayla doğmuştur. Bu olgunlaşmamış görme kabiliyetini henüz kazanmamış retinanın doğum sonrası gelişme sürecinde bir takım sıkıntılara maruz kalmasına, gelişmesinin aksamasını da biz prematüre retinopatisi ya da kısaca ‘ROP Hastalığı’ olarak adlandırıyoruz” ifadelerini kullandı.
İlk muayenenin, çocuğun doğum haftası ve anneden doğduğu vakitten sonra geçen kronolojik yaşın toplamına göre değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Yetik, “Bu yaşın 31 haftaya tamamlayacak şekilde, örneğin 26 haftalık doğmuş bir bebeği 5 hafta sonra görüyoruz 25 haftalık doğmuş bir bebeği 6 hafta sonra görüyoruz” dedi.
Hastalığın tanı ve tedavisinde evrelerin önemli olduğunu aktaran Prof. Dr. Hüseyin Yetik, şunları ifade etti: “Hastalığın evrelere göre tedavi gerektirdiği ya da tedavi gerektirmeden kendiliğinden düzeldiği evreler var. İlk tarama muayenesine aldıktan sonra çocukların takip protokolü, o ilk muayenede bulduğumuz bulguya göre değişmektedir. İlk muayene bulgusundaki tablonun önemine göre çocuğu bir hafta, bir ay hatta altı aylıkken bile tekrar çağırdığımız olabiliyor. Hastalık retinanın halen miktar yani Zon ve hastalığın şiddeti yani Evre ölçülerine göre sınıflanıyor ve hastalıkta 3 adet zon ve beş adet evre var. İçinde bulunduğu evreye göre takibe ya da tedaviye alınıyor. 1. 2. 3. 4. 5. evreler şeklinde, en hafiften en ağıra doğru ilerleyen aşamaları var. 3. evreye geldiği zaman yani retina damar oluşumu anormal patolojik bir karakter kazandığı zaman tedavi yapıyoruz.”
“Neredeyse Normal Bir Retina Elde Etmek Mümkün”
Prof. Dr. Yetik daha önce sürdürülen tedavi yöntemine ilişkin şu bilgileri aktardı: “Daha önce damarsız retina tabakasını yakıyorduk, yani bunun pratik karşılığı, hastanın görme alanını olması gerekenden daha küçük bir hale gelmesine razı oluyorduk. İkincisi ise o anormalleşmiş damarları da yakarak kontrolü elde etmeye çalışıyorduk. En azından bu vakte kadar gelişen retina bizim olsun maksadıyla belirli bir miktar kayba razı oluyorduk. Bu tedavide ise gözün içine bir ilaç enjekte ediyoruz ve bu ilaç enjeksiyonuyla anormalleşmiş damarların tümden ortadan kalkmasını sağlıyoruz. Vücut bu kez anormal damarların ortadan kalkmasını normal bir şekilde sağladığımız için sağlıklı damarlarını tekrar retina kumaşı üzerine doğru döşüyor ve olgunlaştırıyor. Tedaviden 6 ay, 1 yıl veya 4 yıl sonra bile o hastanın rop hastalığı geçirmiş olduğuyla ilgili neredeyse en küçük bir delile bile rastlamıyoruz. Hemen hemen tamamen normal bir retina elde edebiliyoruz.”
Prof. Dr. Hüseyin Yetik’in İntravitral Enjeksiyon Tekniği
Prof. Dr. Hüseyin Yetik, kendi buluşu olan enjeksiyon görüntüleme tekniğini şu sözlerle tanımladı: “Göz içine ilaç enjeksiyonları yıllar evvelden başlamış uygulamadır. Prematüre çocuklardan edindiğim tecrübe ile bir enjeksiyon tekniği tanımladım. ‘Prof. Dr. Hüseyin Yetik’in İntravitral Enjeksiyon Tekniği’ adı altında enjeksiyon uygulaması, iğnenin göze girdiği, iğne ucunun göz içi boşluğunda görüldüğü ve gözün içine ilacın nasıl yayıldığını görüntüleyen sahneyi de kayda aldığımız video, film olarak yayına kabul edildi. Şu anda Springer yayınevinin web sayfasında abonelerine o tekniğin videosunu da yayın halinde sunuyorlar. Meslektaşlarımız bu tekniği de yine bizim tanımladığımız teknik olarak oradan izleyip görebiliyorlar. Özellikle prematüre çocuklarının retinalarının tedaviden evvel, tedaviden sonra ki süreçte ne olduğunu dökümente edilip, gerek anne babaya anlatılması gerekse medikolegal gerekçelerle aktarılması çok önemlidir.”
Prematüre çocuğun gözünde 3 farklı işlem yapan TÜBİTAK destekli bu cihazın “Dr. Hüseyin Yetik’in Dijital Görüntüleme Sistemi” adı altında literatüre geçtiğini de belirten Prof. Dr. Yetik, “Sağlık Bakanlığı ve Ankara’da bulunan Kamu Hastaneleri Birliği’nden destek alan bu cihaz ilk kez farklı bir görüntüleme sistemi olarak tarihe geçti. Kamu Hastaneleri Birliği’nde bir toplantı yapılarak bu cihazın rutin uygulamaya geçirilecek olması ve tüm hastanelerde yaygın olarak kullanılması gerektiği önemli bir aşamadır” dedi.
“İÜ Mensubu Olmaktan Gurur Duyuyorum”
Literatüre böyle önemli bir katkıda bulunan Prof. Dr. Yetik, “Üniversitemizin iki tıp fakültesi var ve uluslararası düzeyde bu çok önemli. İstanbul Üniversitesi mensubu olmaktan gurur duyuyorum. Bu gerçekten bir bayrak yarışıdır. Bizi çok kıymetli hocalarımız yetiştirdi, ben de isterim ki bizden sonraki nesillere de güzel şeyler bırakalım. Gerek üniversitemize gerekse yetişmemizde emeği olan hocalarımıza vefa borcumuzu ödeyebilecek ufacık da olsa bir değer ortaya koyabildiysek, bizden sonraki nesillere de cesaretlendirici örnek olabildiysek ne mutlu” ifadelerini kullandı.
Son Güncelleme: Perşembe, 04 Şubat 2016 11:07
Gösterim: 899
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bugün gerçekleştirilen Reformların Koordinasyonu ve İzlenmesi Kurulu'na YÖK tarafından sunulan bir yasa taslağı önerisi olmadığını ifade etti.
Bakan Avcı, Reformların Koordinasyonu ve İzlenmesi Kurulu'nun bugünkü toplantısında, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç’ın yükseköğretim sistemi değişikliğiyle ilgili YÖK'ün görüşlerini içeren bir sunum yaptığını belirtti. Bazı basın yayın organlarında bu konuda yanlış haberler yer aldığını ifade eden Avcı, sunumun MEB tarafından hazırlanan yükseköğretim reformu yasa tasarısına ilişkin olmadığını söyledi.
Hükümet programında ve eylem planında, yükseköğretim yasasıyla ilgili reform ve düzenlemenin sorumluluğunun MEB’de bulunduğunun yer aldığını anımsatan Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dolayısıyla biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak daha önce yapılmış olan taslak çalışmaları, değişik üniversitelerimiz tarafından, sivil toplum kuruluşları, bilim adamları ve YÖK tarafından değişik zamanlarda hazırlanmış taslakları derliyoruz. Bugün YÖK Başkanı tarafından yapılan sunum, YÖK yönetiminin, bu konuyla ilgili taslağın esaslarını, kendisi de değil esaslarını, temel çerçevesini ortaya koyan bir sunumdu. YÖK tarafından da bugünkü toplantıda sunulmuş bir yasa taslağı önerisi yoktu. Sadece böyle bir düzenlemenin hangi ilkeler doğrultusunda yapılmasının uygun olacağına dair YÖK Başkanı tarafından, YÖK’ün görüşlerini içeren bir sunum yapıldı. Reform İzleme Grubuna Milli Eğitim Bakanlığının sunduğu herhangi bir yasa tasarısı taslağı yok. Sadece bugünkü YÖK yönetiminin yükseköğrenim yasasına ilişkin ilkesel görüşlerini içeren sunumdu. İçerdiği konular bakımından da zaten hükümetin eylem planında ve hükümet programında yer alan madde başlıkları üzerinden yapılan bir sunumdu."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bugün gerçekleştirilen Reformların Koordinasyonu ve İzlenmesi Kurulu'na YÖK tarafından sunulan bir yasa taslağı önerisi olmadığını ifade etti.
Bakan Avcı, Reformların Koordinasyonu ve İzlenmesi Kurulu'nun bugünkü toplantısında, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç’ın yükseköğretim sistemi değişikliğiyle ilgili YÖK'ün görüşlerini içeren bir sunum yaptığını belirtti. Bazı basın yayın organlarında bu konuda yanlış haberler yer aldığını ifade eden Avcı, sunumun MEB tarafından hazırlanan yükseköğretim reformu yasa tasarısına ilişkin olmadığını söyledi.
Hükümet programında ve eylem planında, yükseköğretim yasasıyla ilgili reform ve düzenlemenin sorumluluğunun MEB’de bulunduğunun yer aldığını anımsatan Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dolayısıyla biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak daha önce yapılmış olan taslak çalışmaları, değişik üniversitelerimiz tarafından, sivil toplum kuruluşları, bilim adamları ve YÖK tarafından değişik zamanlarda hazırlanmış taslakları derliyoruz. Bugün YÖK Başkanı tarafından yapılan sunum, YÖK yönetiminin, bu konuyla ilgili taslağın esaslarını, kendisi de değil esaslarını, temel çerçevesini ortaya koyan bir sunumdu. YÖK tarafından da bugünkü toplantıda sunulmuş bir yasa taslağı önerisi yoktu. Sadece böyle bir düzenlemenin hangi ilkeler doğrultusunda yapılmasının uygun olacağına dair YÖK Başkanı tarafından, YÖK’ün görüşlerini içeren bir sunum yapıldı. Reform İzleme Grubuna Milli Eğitim Bakanlığının sunduğu herhangi bir yasa tasarısı taslağı yok. Sadece bugünkü YÖK yönetiminin yükseköğrenim yasasına ilişkin ilkesel görüşlerini içeren sunumdu. İçerdiği konular bakımından da zaten hükümetin eylem planında ve hükümet programında yer alan madde başlıkları üzerinden yapılan bir sunumdu."
Son Güncelleme: Perşembe, 28 Ocak 2016 23:12
Gösterim: 3671