Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Zile Belediyesi, Roma İmparatoru Julius Sezar'ın, Tokat'ın Zile ilçesinde söylediği ''Veni, vidi, vici (geldim, gördüm, yendim)'' sözü için Türk Patent Enstitüsü'nden marka tescil belgesi aldı.
Tarihi kaynaklarda Roma İmparatoru Julius Sezar'ın Zile'deki 4 bin yıllık tarihi kalede söylediği ''Veni, vidi, vici (geldim, gördüm, yendim)'' sözünün marka tescili, Zile Belediye Başkanı Lütfi Vidinel'in 2,5 yıllık çalışması sonucunda Türk Patent Enstitüsü'nden alındı.
Belediye Başkanı Lütfi Vidinel, konuyla ilgili olarak tarihi Zile Kalesi'nde yaptığı açıklamada, Zile'nin Anadolu'daki cazibe merkezlerinden biri olduğunu söyledi.
Sezar'ın söylediği bu tarihi sözün patentini almak için bir süre önce çalışma başlattıklarını belirten Vidinel, "Sezar'ın Zile Kalesi'nde söylediği 'Veni, vidi, vici' sözünün marka tescilini aldık. Bu tescili Şubat ayında aldık, bu sözün tescili 10 yıl boyunca Zile Belediyesi'ne ait. Bizim istediğimize göre her 10 yılda tescil yenilenecek. Bu tescili belediye olarak kültür ve turizmde kullanacağız" diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Zile Belediyesi, Roma İmparatoru Julius Sezar'ın, Tokat'ın Zile ilçesinde söylediği ''Veni, vidi, vici (geldim, gördüm, yendim)'' sözü için Türk Patent Enstitüsü'nden marka tescil belgesi aldı.
Tarihi kaynaklarda Roma İmparatoru Julius Sezar'ın Zile'deki 4 bin yıllık tarihi kalede söylediği ''Veni, vidi, vici (geldim, gördüm, yendim)'' sözünün marka tescili, Zile Belediye Başkanı Lütfi Vidinel'in 2,5 yıllık çalışması sonucunda Türk Patent Enstitüsü'nden alındı.
Belediye Başkanı Lütfi Vidinel, konuyla ilgili olarak tarihi Zile Kalesi'nde yaptığı açıklamada, Zile'nin Anadolu'daki cazibe merkezlerinden biri olduğunu söyledi.
Sezar'ın söylediği bu tarihi sözün patentini almak için bir süre önce çalışma başlattıklarını belirten Vidinel, "Sezar'ın Zile Kalesi'nde söylediği 'Veni, vidi, vici' sözünün marka tescilini aldık. Bu tescili Şubat ayında aldık, bu sözün tescili 10 yıl boyunca Zile Belediyesi'ne ait. Bizim istediğimize göre her 10 yılda tescil yenilenecek. Bu tescili belediye olarak kültür ve turizmde kullanacağız" diye konuştu.
Son Güncelleme: Cumartesi, 14 Nisan 2012 15:28
Gösterim: 4259
Eski Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen, ''Ceviz mutlaka her gün en az
Şen, Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) Ordu Valiliği, Ordu Üniversitesi, Ordu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile Ordu Ziraat Odası Başkanlığı'nca düzenlenen Ceviz Paneli'nde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ceviz üretiminde geride olduğunu belirtti.
Çin'in üretiminin 800 bin tondan fazla, Amerika'nın üretiminin ise 400 bin ton civarında olduğunu ifade eden Şen, ''Bizim üretimimiz ise 180 bin ton civarında. Bugün baktığımızda maalesef cevizi dışarıya satamıyoruz. 1970'li yıllarda ceviz satardık, bugün ceviz alan bir ülke konumuna geldik. Dışarıdan 50 bin ton ceviz alıyoruz'' diye konuştu.
Cevizin faydaları
Cevizin birçok faydası bulunduğunu dile getiren Şen, şöyle devam etti:
''Ceviz mutlaka her gün en az
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Eski Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen, ''Ceviz mutlaka her gün en az
Şen, Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) Ordu Valiliği, Ordu Üniversitesi, Ordu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile Ordu Ziraat Odası Başkanlığı'nca düzenlenen Ceviz Paneli'nde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ceviz üretiminde geride olduğunu belirtti.
Çin'in üretiminin 800 bin tondan fazla, Amerika'nın üretiminin ise 400 bin ton civarında olduğunu ifade eden Şen, ''Bizim üretimimiz ise 180 bin ton civarında. Bugün baktığımızda maalesef cevizi dışarıya satamıyoruz. 1970'li yıllarda ceviz satardık, bugün ceviz alan bir ülke konumuna geldik. Dışarıdan 50 bin ton ceviz alıyoruz'' diye konuştu.
Cevizin faydaları
Cevizin birçok faydası bulunduğunu dile getiren Şen, şöyle devam etti:
''Ceviz mutlaka her gün en az
Son Güncelleme: Çarşamba, 11 Nisan 2012 15:54
Gösterim: 1335
İki dil konuşan çocukların aynı anda birden fazla işi yapmakta, tek dil konuşan çocuklara göre daha başarılı oldukları belirlendi.
Kanada'nın Toronto kentindeki York Üniversitesi'nden psikologlar Raluca Barac ve Ellen Bialystok'un araştırmasına 6 yaşında sadece İngilizce ve İngilizce-Çince ya da Fransızca-İspanyolca konuşan 104 çocuk katıldı.
Psikologlar, çocuklara bilgisayarda hayvan resimleri ve renkler gösterdi ve bunları gördüklerinde bir düğmeye basmalarını istedi. Çocukların tamamı tek tuşa basmaları söz konusu olduğunda aynı hızla cevap verdi.
Hayvan ya da renk gördüklerinde iki ayrı tuşa basmaları istendiğinde ise iki dil konuşanların daha hızlı olduğu görüldü.
Ancak bilimadamları, kelime ve dilbilgisi testlerinden tek dil konuşan çocukların daha yüksek ''puan aldıklarını'' belirledi. Bunun, iki dil konuşan çocukların her iki dilin kelime ve dilbilgisini öğrenmek için de zaman harcamalarından kaynaklandığı belirtildi.
Araştırma, ''Child Development'' (Çocuk Gelişimi) adlı dergide yayımlandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
İki dil konuşan çocukların aynı anda birden fazla işi yapmakta, tek dil konuşan çocuklara göre daha başarılı oldukları belirlendi.
Kanada'nın Toronto kentindeki York Üniversitesi'nden psikologlar Raluca Barac ve Ellen Bialystok'un araştırmasına 6 yaşında sadece İngilizce ve İngilizce-Çince ya da Fransızca-İspanyolca konuşan 104 çocuk katıldı.
Psikologlar, çocuklara bilgisayarda hayvan resimleri ve renkler gösterdi ve bunları gördüklerinde bir düğmeye basmalarını istedi. Çocukların tamamı tek tuşa basmaları söz konusu olduğunda aynı hızla cevap verdi.
Hayvan ya da renk gördüklerinde iki ayrı tuşa basmaları istendiğinde ise iki dil konuşanların daha hızlı olduğu görüldü.
Ancak bilimadamları, kelime ve dilbilgisi testlerinden tek dil konuşan çocukların daha yüksek ''puan aldıklarını'' belirledi. Bunun, iki dil konuşan çocukların her iki dilin kelime ve dilbilgisini öğrenmek için de zaman harcamalarından kaynaklandığı belirtildi.
Araştırma, ''Child Development'' (Çocuk Gelişimi) adlı dergide yayımlandı.
Son Güncelleme: Çarşamba, 04 Nisan 2012 09:06
Gösterim: 1582
Günümüzde hemen hemen cep telefonu kullanmayan kimse kalmamıştır. Gelişen teknolojiyle birlikte iletişim alışkanlıklarımız da değişiyor ve teknolojiye bağımlılık da giderek artıyor. İngilizce "no mobile phobia"dan türetilen "nomofobi" ya da cep telefonundan mahrum kalma korkusu, özellikle sosyal ağlara sürekli bağlı kalmak isteyen gençleri etkiliyor.
2008'de "nomofobi" teriminin ilk olarak çıktığı İngiltere'de Şubat ayında bin kadar cep telefonu kullanıcısının katılımıyla yapılan araştırmada, soruları yanıtlayanların yüzde 66'sı cep telefonlarını kaybetme fikrinin kendilerini "çok bunalttığını" belirtti.
Bu oranın 18-24 yaşlarındaki gençlerde yüzde 76'ya çıktığını gösteren ve cep telefonları için güvenlik önlemleri geliştiren SecurEnvoy adlı şirket tarafından yapılan araştırmaya katılanların yüzde 40'ı ayrıca iki cep telefonuna sahip olduğunu kaydetti.
Yeni teknolojiler konusunda uzman FaDa ajansından Damien Douani araştırma sonuçlarıyla ilgili yorumunda, "Akıllı telefonların ortaya çıkışıyla iş iyice büyüdü ve sınırsız bir hal aldı. Artık herkesin hizmetlere erişimi var. Neredeyim- Yakında lokanta var mı- Hafta sonu için tren bileti alacağım, gecemi planlayacağım, vesaire" diye konuştu.
Birkaç yıl önce SMS'nin bir tür nomofobi olarak görüldüğünü ve durmadan kısa mesaj yazanları tanımlamak için "başparmak nesli" bile dendiğini söyleyen Douani, ancak mobil internetle akıllı telefonun 10 bin SMS gücünde olduğunu ifade etti.
Damien Douani, "Google refleksi mobile de geçti, bilgiye ihtiyacım var ve her şeye yanıt buluyorum, bu büyük bir kolaylık" dedi.
Fransa'da geçen ay yapılan benzer bir araştırmada da Fransızların yüzde 22'si cep telefonları olmaksızın bir gün bile geçirmelerinin "olanaksız" olduğunu açıklarken, bu oranın 15-19 yaşlarında yüzde 34'e çıkması dikkati çekti.
Mingle şirketi tarafından 1500 cep telefonu kullanıcısının katılımıyla yapılan araştırmada, soruları yanıtlayanların yüzde 29'u telefonlarında 24 saatten fazla vazgeçebileceklerini, "ama bunun çok zor" olacağını söylerken, yüzde 49'u bunun bir sorun yaratmayacağını ifade etti.
Son 10 yıldır yapılan "Dünya cep telefonsuz günü"nün organizatörü Phil Marso, "Akıllı telefonlarına bağımlı insanları anlayabiliriz, çünkü her şeyleri, tüm yaşamları onun içinde. Şans eseri cep telefonlarını kaybeder ya da bozulursa, kendilerini dünyadan tamamen kopuk hissederler. İnsanlık dışı bir alet. Bir gün sokakta, aradığı sokağı bana sormak yerine akıllı telefonunun ekranındaki haritayı gösterene bile rastladım" diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Günümüzde hemen hemen cep telefonu kullanmayan kimse kalmamıştır. Gelişen teknolojiyle birlikte iletişim alışkanlıklarımız da değişiyor ve teknolojiye bağımlılık da giderek artıyor. İngilizce "no mobile phobia"dan türetilen "nomofobi" ya da cep telefonundan mahrum kalma korkusu, özellikle sosyal ağlara sürekli bağlı kalmak isteyen gençleri etkiliyor.
2008'de "nomofobi" teriminin ilk olarak çıktığı İngiltere'de Şubat ayında bin kadar cep telefonu kullanıcısının katılımıyla yapılan araştırmada, soruları yanıtlayanların yüzde 66'sı cep telefonlarını kaybetme fikrinin kendilerini "çok bunalttığını" belirtti.
Bu oranın 18-24 yaşlarındaki gençlerde yüzde 76'ya çıktığını gösteren ve cep telefonları için güvenlik önlemleri geliştiren SecurEnvoy adlı şirket tarafından yapılan araştırmaya katılanların yüzde 40'ı ayrıca iki cep telefonuna sahip olduğunu kaydetti.
Yeni teknolojiler konusunda uzman FaDa ajansından Damien Douani araştırma sonuçlarıyla ilgili yorumunda, "Akıllı telefonların ortaya çıkışıyla iş iyice büyüdü ve sınırsız bir hal aldı. Artık herkesin hizmetlere erişimi var. Neredeyim- Yakında lokanta var mı- Hafta sonu için tren bileti alacağım, gecemi planlayacağım, vesaire" diye konuştu.
Birkaç yıl önce SMS'nin bir tür nomofobi olarak görüldüğünü ve durmadan kısa mesaj yazanları tanımlamak için "başparmak nesli" bile dendiğini söyleyen Douani, ancak mobil internetle akıllı telefonun 10 bin SMS gücünde olduğunu ifade etti.
Damien Douani, "Google refleksi mobile de geçti, bilgiye ihtiyacım var ve her şeye yanıt buluyorum, bu büyük bir kolaylık" dedi.
Fransa'da geçen ay yapılan benzer bir araştırmada da Fransızların yüzde 22'si cep telefonları olmaksızın bir gün bile geçirmelerinin "olanaksız" olduğunu açıklarken, bu oranın 15-19 yaşlarında yüzde 34'e çıkması dikkati çekti.
Mingle şirketi tarafından 1500 cep telefonu kullanıcısının katılımıyla yapılan araştırmada, soruları yanıtlayanların yüzde 29'u telefonlarında 24 saatten fazla vazgeçebileceklerini, "ama bunun çok zor" olacağını söylerken, yüzde 49'u bunun bir sorun yaratmayacağını ifade etti.
Son 10 yıldır yapılan "Dünya cep telefonsuz günü"nün organizatörü Phil Marso, "Akıllı telefonlarına bağımlı insanları anlayabiliriz, çünkü her şeyleri, tüm yaşamları onun içinde. Şans eseri cep telefonlarını kaybeder ya da bozulursa, kendilerini dünyadan tamamen kopuk hissederler. İnsanlık dışı bir alet. Bir gün sokakta, aradığı sokağı bana sormak yerine akıllı telefonunun ekranındaki haritayı gösterene bile rastladım" diye konuştu.
Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Nisan 2012 10:43
Gösterim: 1295
Albert Einstein'ın evrenin genişlemeye devam ettiği yönündeki teorisinin doğruluğu kozmologlarca da doğrulandı.
Bilim sitelerinde yer alan habere göre, Einstein'ın evrenin genişlediğine dair teorisinin "yüksek bir doğruluk" oranıyla teyit edildiği yeni testin, bilimadamlarına evrenin gizemli genişlemesini anlamalarında yardımcı olması bekleniyor.
Manchester Üniversitesi'nde düzenlenen Ulusal Astronomi Kongresi'nde bir grup kozmolog tarafından açıklanan yeni çalışmanın, evrenin genişlemeye başlamasının ne zaman hızlandığını anlatan en doğru ölçüm olduğu belirtiliyor.
Bu araştırmada elde edilen sonuçların, bu süratlenmeye neyin ve nasıl neden olduğunu anlamaya, aynı zamanda, hakkında az şey bilinen ve bu hızlanmaya yol açan temel etken olan karanlık enerjiye ışık tutması bekleniyor.
İngiltere'nin Portsmouth Üniversitesi ve Almanya'nın Max Planck Üniversitesi'nden kozmologlar, evrenin şimdiki yaşının neredeyse yarısı olan 5 ve 6 milyar yıl öncesi arasındaki dönemi incelediler ve yüzde 1,7 gibi bir hata payıyla olağanüstü doğrulukta bir ölçüm yaptılar.
Bilimadamlarının bulguları, birbirlerinden büyük mesafelerle ayrılan galaksilerin birbirlerine doğru hareket etmeleri ve evrenin yapısının hangi hızla genişlemesi gerektiğini gösteren Einstein'ın genel izafiyet teorisinin doğruluğunu teyit etti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Albert Einstein'ın evrenin genişlemeye devam ettiği yönündeki teorisinin doğruluğu kozmologlarca da doğrulandı.
Bilim sitelerinde yer alan habere göre, Einstein'ın evrenin genişlediğine dair teorisinin "yüksek bir doğruluk" oranıyla teyit edildiği yeni testin, bilimadamlarına evrenin gizemli genişlemesini anlamalarında yardımcı olması bekleniyor.
Manchester Üniversitesi'nde düzenlenen Ulusal Astronomi Kongresi'nde bir grup kozmolog tarafından açıklanan yeni çalışmanın, evrenin genişlemeye başlamasının ne zaman hızlandığını anlatan en doğru ölçüm olduğu belirtiliyor.
Bu araştırmada elde edilen sonuçların, bu süratlenmeye neyin ve nasıl neden olduğunu anlamaya, aynı zamanda, hakkında az şey bilinen ve bu hızlanmaya yol açan temel etken olan karanlık enerjiye ışık tutması bekleniyor.
İngiltere'nin Portsmouth Üniversitesi ve Almanya'nın Max Planck Üniversitesi'nden kozmologlar, evrenin şimdiki yaşının neredeyse yarısı olan 5 ve 6 milyar yıl öncesi arasındaki dönemi incelediler ve yüzde 1,7 gibi bir hata payıyla olağanüstü doğrulukta bir ölçüm yaptılar.
Bilimadamlarının bulguları, birbirlerinden büyük mesafelerle ayrılan galaksilerin birbirlerine doğru hareket etmeleri ve evrenin yapısının hangi hızla genişlemesi gerektiğini gösteren Einstein'ın genel izafiyet teorisinin doğruluğunu teyit etti.
Son Güncelleme: Cumartesi, 31 Mart 2012 10:49
Gösterim: 1479

