Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

YÖK'ün kapatılmasını isteyen öğrenciler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenciler olmadan üniversitelere yönelik karar almaması gerektiğini savundu. 

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Yükseköğretim Kurulunu (YÖK) protesto amacıyla Bakanlık önünde toplanan öğrencilerle makamında yaklaşık bir saat görüştü.

Genç-Der üyesi bir grup üniversite öğrencisi, YÖK'ü protesto amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı önünde toplandı.

Grup adına açıklama yapan Genç-Der temsilcisi, Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Ayşen Kavas, Bakanlığın öğrenciler olmadan üniversitelere yönelik karar almaması gerektiğini savundu.

YÖK'ün kapatılmasını isteyen Kavas, bunun nedenlerine ilişkin hazırladıkları dosyayı Bakan Avcı'ya sunmak istediklerini söyledi.

Yetkililer de ''YÖK'ü kapatacağız'' şeklinde slogan atan öğrencileri, görüşmek üzere Bakanlığa davet etti. Öğrencileri temsilen içeri giren Ayşen Kavas ve Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi öğrencisi Onur Kest, Avcı'dan randevu istediklerini belirtti.

Daha sonra buradan ayrılan öğrenciler, telefonla taleplerinin kabul edildiğinin bildirilmesi üzerine tekrar Bakanlığa geldi. Nabi Avcı, öğrencilerle makamında yaklaşık bir saat görüştü.

Bakan Avcı, öğrencilerin taleplerini dinledi

Bakanlık Basın Biriminden alınan bilgiye göre, Bakan Avcı, görüşmede öğrencilerin YÖK'ün kaldırılmasına ve öğrencilerin üniversite yönetimlerinde söz sahibi olmasına ilişkin taleplerini dinledi.

Avcı, 12 Eylül Anayasası ile kurulan YÖK'ün bugünün koşullarına uygun olmadığını belirtti.

Bugüne kadar yapılan pek çok düzenlemenin bu alandaki sorunları gidermeye yetmediğini ifade eden Avcı, bu nedenle yükseköğretime günün koşullarına uygun düzenleme getirmek istediklerini bildirdi.

Bu düzenlemenin, her üniversitenin kendi gelişmişlik düzeyine ve özel koşullarına uygun yönetmelikler çıkarmasına olanak vermesi gerektiğine işaret eden Avcı, bu yapılmadığı takdirde 12 Eylül koşullarında oluşturulan ve bugün açıkça anakronik hale gelen yapının içten içe çürümeye mahkum olduğunu kaydetti.

Bakan Avcı, gençlere, Orson Welles'in ''I know what it is to be young-Genç olmanın ne demek olduğunu bilirim'' şarkısını dinlemelerini ve Joseph Needham ''Doğunun Bilgisi Batının Bilimi'' kitabını okumalarını tavsiye etti.

Ayşen Kavas, çıkışta yaptığı açıklamada, Bakan Avcı'nın kendilerine ''üniversitelerle ilgili karar alınırken öğrenciler ve akademisyenlerin görüşlerini de alacaklarını'' söylediğini ifade etti.

Genç-Der üyesi öğrenciler, geçen hafta da YÖK'e giriş-çıkışı emniyet şeritleriyle bir süre kapatmıştı.

> Milli Eğitim Bakanı, eylemci öğrencilerle görüştü

YÖK'ün kapatılmasını isteyen öğrenciler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenciler olmadan üniversitelere yönelik karar almaması gerektiğini savundu. 

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Yükseköğretim Kurulunu (YÖK) protesto amacıyla Bakanlık önünde toplanan öğrencilerle makamında yaklaşık bir saat görüştü.

Genç-Der üyesi bir grup üniversite öğrencisi, YÖK'ü protesto amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı önünde toplandı.

Grup adına açıklama yapan Genç-Der temsilcisi, Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Ayşen Kavas, Bakanlığın öğrenciler olmadan üniversitelere yönelik karar almaması gerektiğini savundu.

YÖK'ün kapatılmasını isteyen Kavas, bunun nedenlerine ilişkin hazırladıkları dosyayı Bakan Avcı'ya sunmak istediklerini söyledi.

Yetkililer de ''YÖK'ü kapatacağız'' şeklinde slogan atan öğrencileri, görüşmek üzere Bakanlığa davet etti. Öğrencileri temsilen içeri giren Ayşen Kavas ve Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi öğrencisi Onur Kest, Avcı'dan randevu istediklerini belirtti.

Daha sonra buradan ayrılan öğrenciler, telefonla taleplerinin kabul edildiğinin bildirilmesi üzerine tekrar Bakanlığa geldi. Nabi Avcı, öğrencilerle makamında yaklaşık bir saat görüştü.

Bakan Avcı, öğrencilerin taleplerini dinledi

Bakanlık Basın Biriminden alınan bilgiye göre, Bakan Avcı, görüşmede öğrencilerin YÖK'ün kaldırılmasına ve öğrencilerin üniversite yönetimlerinde söz sahibi olmasına ilişkin taleplerini dinledi.

Avcı, 12 Eylül Anayasası ile kurulan YÖK'ün bugünün koşullarına uygun olmadığını belirtti.

Bugüne kadar yapılan pek çok düzenlemenin bu alandaki sorunları gidermeye yetmediğini ifade eden Avcı, bu nedenle yükseköğretime günün koşullarına uygun düzenleme getirmek istediklerini bildirdi.

Bu düzenlemenin, her üniversitenin kendi gelişmişlik düzeyine ve özel koşullarına uygun yönetmelikler çıkarmasına olanak vermesi gerektiğine işaret eden Avcı, bu yapılmadığı takdirde 12 Eylül koşullarında oluşturulan ve bugün açıkça anakronik hale gelen yapının içten içe çürümeye mahkum olduğunu kaydetti.

Bakan Avcı, gençlere, Orson Welles'in ''I know what it is to be young-Genç olmanın ne demek olduğunu bilirim'' şarkısını dinlemelerini ve Joseph Needham ''Doğunun Bilgisi Batının Bilimi'' kitabını okumalarını tavsiye etti.

Ayşen Kavas, çıkışta yaptığı açıklamada, Bakan Avcı'nın kendilerine ''üniversitelerle ilgili karar alınırken öğrenciler ve akademisyenlerin görüşlerini de alacaklarını'' söylediğini ifade etti.

Genç-Der üyesi öğrenciler, geçen hafta da YÖK'e giriş-çıkışı emniyet şeritleriyle bir süre kapatmıştı.

Son Güncelleme: Cuma, 05 Nisan 2013 15:33

Gösterim: 2237

YÖK Başkanı Prof. Dr. Çetinsaya, ''Üniversitelerimiz ve yükseköğretim camiamız, öğrencisiyle, öğretim üyesiyle, idari çalışanıyla çözüm sürecinin bir parçası olmalıdır, bu süreçte pozitif bir rol oynamalıdır'' dedi.

Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Fırat Üniversitesi'nde (FÜ) düzenlenen ''Üniversiteler Bölge Toplantısı''na katılmak üzere geldiği Elazığ'da Vali Muammer Erol'u makamında ziyaret etti.

Çetinsaya, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

''Bu toplantının diğer amacı da başlangıcında olduğumuz çözüm sürecine üniversitelerimizin nasıl katkı yapacağını, yükseköğretim camiamızın bu süreçte nasıl rol oynayabileceğini, ne gibi pozitif etkiler yaratabileceğini de tartışmak, konuşmak olacaktır. Hem rektörlerle toplantımızın gündemidir hem de öğrenci temsilcileriyle toplantımızın gündemidir. Üniversitelerimiz ve yükseköğretim camiamız, öğrencisiyle, öğretim üyesiyle, idari çalışanıyla çözüm sürecinin bir parçası olmalıdır, bu süreçte pozitif bir rol oynamalıdır. Tabiri caizse herkes elini taşın altına koymalıdır.''

Çetinsaya, konuşmasını şöyle tamamladı:

''Ülkemizin yarınları için, yükseköğretimimizin gelişimi için Türkiye'nin bu iktisadi, siyasi, sosyal gelişmesine mutlaka devam etmesi lazım. Bu süreçte hem üniversitelerimiz ilerleyecektir hem de Türkiye ilerleyecektir. Türkiye'nin bu mevcut sorunlarını çözmesi ve yarınlara doğru, daha emin adımlarla yürümesi, yükseköğretim camiamızı ve sistemimizi daha ileriyle götürecektir. Yaşam kalitemizin artırılmasına, sürdürülebilir kalkınmaya, demokratik bir siyasi kültürün oluşmasına bu bakımdan hep birlikte destek olmalıyız.''

> Üniversitelerimiz çözüm sürecinin parçası olmalı

YÖK Başkanı Prof. Dr. Çetinsaya, ''Üniversitelerimiz ve yükseköğretim camiamız, öğrencisiyle, öğretim üyesiyle, idari çalışanıyla çözüm sürecinin bir parçası olmalıdır, bu süreçte pozitif bir rol oynamalıdır'' dedi.

Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Fırat Üniversitesi'nde (FÜ) düzenlenen ''Üniversiteler Bölge Toplantısı''na katılmak üzere geldiği Elazığ'da Vali Muammer Erol'u makamında ziyaret etti.

Çetinsaya, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

''Bu toplantının diğer amacı da başlangıcında olduğumuz çözüm sürecine üniversitelerimizin nasıl katkı yapacağını, yükseköğretim camiamızın bu süreçte nasıl rol oynayabileceğini, ne gibi pozitif etkiler yaratabileceğini de tartışmak, konuşmak olacaktır. Hem rektörlerle toplantımızın gündemidir hem de öğrenci temsilcileriyle toplantımızın gündemidir. Üniversitelerimiz ve yükseköğretim camiamız, öğrencisiyle, öğretim üyesiyle, idari çalışanıyla çözüm sürecinin bir parçası olmalıdır, bu süreçte pozitif bir rol oynamalıdır. Tabiri caizse herkes elini taşın altına koymalıdır.''

Çetinsaya, konuşmasını şöyle tamamladı:

''Ülkemizin yarınları için, yükseköğretimimizin gelişimi için Türkiye'nin bu iktisadi, siyasi, sosyal gelişmesine mutlaka devam etmesi lazım. Bu süreçte hem üniversitelerimiz ilerleyecektir hem de Türkiye ilerleyecektir. Türkiye'nin bu mevcut sorunlarını çözmesi ve yarınlara doğru, daha emin adımlarla yürümesi, yükseköğretim camiamızı ve sistemimizi daha ileriyle götürecektir. Yaşam kalitemizin artırılmasına, sürdürülebilir kalkınmaya, demokratik bir siyasi kültürün oluşmasına bu bakımdan hep birlikte destek olmalıyız.''

Son Güncelleme: Cuma, 05 Nisan 2013 15:04

Gösterim: 1589

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, özel liselere merkezi sınavla öğrenci alınacağını, sınavın SBS gibi olmayacağını ve puan türlerine göre okulların kendi öğrencilerini seçebileceğini belirtti.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda, özel liselere merkezi sınavla öğrenci alınacağını, sınavın ağırlıklı olarak dört yıllık müfredata dayanacağını belirtti. Avcı, yapılacak sınavın Seviye Belirleme Sınavı (SBS) gibi olmayacağını ve özel okulların da yararlanacağı bu sınavdan puan türlerine göre okulların kendi öğrencilerini seçebileceğini ifade etti.

Bakan Avcı şunarı söyledi; “ Herkes kendi oturduğu yere yakın bir yerde bir Anadolu lisesi bulma şansına sahip. Nüfusu az ve dolayısıyla bir Anadolu lisesi açamadığımız yerleşim birimlerinde de çok programlı liseler hizmet verecek. Dolayısıyla adrese dayalı kayıt ile kaydolacaklar için bir sorun yok. Ama onun dışında, bazı özel okullar var. Sadece İstanbul’da Galatasaray, Kabataş gibi çok bilinen liseler değil; Ankara’da Atatürk Lisesi, İstanbul’da Kadıköy Anadolu Lisesi, Eskişehir Anadolu Lisesi. Bunun gibi, bazı okullar, diğer Anadolu liselerine göre daha fazla rağbet görebiliyor. Bunlara yönelik aşırı talebi adrese dayalı kayıtla yönetemeyiz. Dolayısıyla bu okullar için, SBS kadar büyük bir rağbet olmayacağını zannettiğimiz bir seçme sınavı gerekecektir. Hepsinin, sınava ek olarak hangi özellikleri arayarak öğrenci seçecekleri gibi konular acilen çözmeye çalıştığımız sorunlar. Galatasaray sen şundan alacaksın, Kabataş sen şundan alacaksın demek yerine, biz bir sınav yaparız, ağırlıklı olarak dört yıllık müfredata dayanır, SBS gibi olmaz. Puan türlerine göre okullar kendi öğrencilerini seçebilirler. Özel okullar da bundan yararlanabilir.”

Bakan Avcı'nın röportajı için Tıklayın

> Özel liselere merkezi sınav

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, özel liselere merkezi sınavla öğrenci alınacağını, sınavın SBS gibi olmayacağını ve puan türlerine göre okulların kendi öğrencilerini seçebileceğini belirtti.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda, özel liselere merkezi sınavla öğrenci alınacağını, sınavın ağırlıklı olarak dört yıllık müfredata dayanacağını belirtti. Avcı, yapılacak sınavın Seviye Belirleme Sınavı (SBS) gibi olmayacağını ve özel okulların da yararlanacağı bu sınavdan puan türlerine göre okulların kendi öğrencilerini seçebileceğini ifade etti.

Bakan Avcı şunarı söyledi; “ Herkes kendi oturduğu yere yakın bir yerde bir Anadolu lisesi bulma şansına sahip. Nüfusu az ve dolayısıyla bir Anadolu lisesi açamadığımız yerleşim birimlerinde de çok programlı liseler hizmet verecek. Dolayısıyla adrese dayalı kayıt ile kaydolacaklar için bir sorun yok. Ama onun dışında, bazı özel okullar var. Sadece İstanbul’da Galatasaray, Kabataş gibi çok bilinen liseler değil; Ankara’da Atatürk Lisesi, İstanbul’da Kadıköy Anadolu Lisesi, Eskişehir Anadolu Lisesi. Bunun gibi, bazı okullar, diğer Anadolu liselerine göre daha fazla rağbet görebiliyor. Bunlara yönelik aşırı talebi adrese dayalı kayıtla yönetemeyiz. Dolayısıyla bu okullar için, SBS kadar büyük bir rağbet olmayacağını zannettiğimiz bir seçme sınavı gerekecektir. Hepsinin, sınava ek olarak hangi özellikleri arayarak öğrenci seçecekleri gibi konular acilen çözmeye çalıştığımız sorunlar. Galatasaray sen şundan alacaksın, Kabataş sen şundan alacaksın demek yerine, biz bir sınav yaparız, ağırlıklı olarak dört yıllık müfredata dayanır, SBS gibi olmaz. Puan türlerine göre okullar kendi öğrencilerini seçebilirler. Özel okullar da bundan yararlanabilir.”

Bakan Avcı'nın röportajı için Tıklayın

Son Güncelleme: Perşembe, 04 Nisan 2013 12:12

Gösterim: 2704

Üniversite öğrencilerine korsan yayının zararlarını anlatan Ahmet Ümit, ''Eğer korsan yapılan kitaplarımın parası bana geri dönseydi, muhtemelen 3 tane ilköğretim okulu yaptırabilirdim'' dedi.

Kocaeli Üniversitesi'nde (KOÜ) düzenlenen ''Fikri Mülkiyet Hak İhlalleri'' Sempozyumu'na katılan yönetmen Osman Sınav, yazar Ahmet Ümit ve sinema sanatçısı Janset Paçal, öğrencilere korsan yayınların zararlarını anlattı.

Hukuk Fakültesi'nde gerçekleştirilen sempozyumda konuşan Yazar Ahmet Ümit, yaz aylarının yaklaşması dolayısıyla sahillerde korsan kitap satışlarının çoğaldığını ifade ederek, bu durumun ''hırsızlık'' olduğunu söyledi.

Konuyla ilgili yasaların olmasına rağmen korsanın bir türlü önlemediğini belirten Ümit, ''Eğer korsan yapılan kitaplarımın parası bana geri dönseydi, muhtemelen 3 tane ilköğretim okulu yaptırabilirdim'' dedi.

Ümit, özellikle Anadolu'da vakıf mallarına insanların dikkatli davrandığını dile getirerek, belki de topluma yerleştirilecek ahlak anlayışıyla sanat ürünlerinin kutsiyet içine alınabilineceğini ifade etti.

Gençlerin, genellikle kitapların pahalı olduğundan şikayet ettiğine dikkati çeken Ümit, ''Bunun nedeni de korsan. Diyelim ki, Ahmet Ümit'in romanı 100 bin satıyor, mesela korsanıyla beraber de 500 bin satıyor. Benim yayıncım 500 bin satılacağını bilse 500 bin bassa kitabı, o zaman 20 lira fiyat koyacağına 15 lira fiyat belirler'' diye konuştu.

''Telif hakkının olmayışı sağlıktaki felce benzer'' 

Yönetmen Osman Sınav ise Türk dizilerinin sadece Türkiye'de değil, yurt dışında da seyredildiğini anlatarak, 600 milyonluk insan topluluğunun yaşadığı bölgede, Türk dizilerinin seyredildiğini vurguladı.

Sınav, yaklaşık 14 yıl önce yaptığı dizi için bir televizyon kanalıyla görüşürken, sözleşmesine yurt dışı haklarının kendisine ait olması yönünde bir madde konulması girişimlerde bulunduğunu belirterek, bunun sonucunda Türkiye'de ilk kez, yurt dışı haklarının yapımcıya verildiğini kaydetti.

''Telif hakkının olmayışı sağlıktaki felce benzer'' diyen Sınav, bu durumun sanat camiası için çok önemli olduğunu vurguladı.

''16 televizyon kanalına dava açtık''

Sinema Oyuncuları Meslekler Birliği (BİROY) Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı da yapan sinema sanatçısı Janset Paçal da korsan ürünleri alan kişilerin, verdikleri paranın ''hırsızın'' cebine gittiğini düşünmesi gerektiğini anlattı.

Korsan ürün hakkında toplum içinde bir ''etik duygunun'' oluşmadığına vurgu yapan Paçal, bu duygunun oluşturması için çalışmalar yapılması gerektiğini bildirdi.

Paçal, 16 televizyon kanalına tekrar yayınlarda yönetmen, yazar, müzisyen ve oyuncuya hakkı olan payı vermedikleri için dava açtıklarını söyledi.

Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği sempozyumdaki konuşmaların ardından Sınav, Ümit ve Paçal hayranlarıyla fotoğraf çektirdi.

> Üniversitelilere korsan yayının zararlarını anlattılar

Üniversite öğrencilerine korsan yayının zararlarını anlatan Ahmet Ümit, ''Eğer korsan yapılan kitaplarımın parası bana geri dönseydi, muhtemelen 3 tane ilköğretim okulu yaptırabilirdim'' dedi.

Kocaeli Üniversitesi'nde (KOÜ) düzenlenen ''Fikri Mülkiyet Hak İhlalleri'' Sempozyumu'na katılan yönetmen Osman Sınav, yazar Ahmet Ümit ve sinema sanatçısı Janset Paçal, öğrencilere korsan yayınların zararlarını anlattı.

Hukuk Fakültesi'nde gerçekleştirilen sempozyumda konuşan Yazar Ahmet Ümit, yaz aylarının yaklaşması dolayısıyla sahillerde korsan kitap satışlarının çoğaldığını ifade ederek, bu durumun ''hırsızlık'' olduğunu söyledi.

Konuyla ilgili yasaların olmasına rağmen korsanın bir türlü önlemediğini belirten Ümit, ''Eğer korsan yapılan kitaplarımın parası bana geri dönseydi, muhtemelen 3 tane ilköğretim okulu yaptırabilirdim'' dedi.

Ümit, özellikle Anadolu'da vakıf mallarına insanların dikkatli davrandığını dile getirerek, belki de topluma yerleştirilecek ahlak anlayışıyla sanat ürünlerinin kutsiyet içine alınabilineceğini ifade etti.

Gençlerin, genellikle kitapların pahalı olduğundan şikayet ettiğine dikkati çeken Ümit, ''Bunun nedeni de korsan. Diyelim ki, Ahmet Ümit'in romanı 100 bin satıyor, mesela korsanıyla beraber de 500 bin satıyor. Benim yayıncım 500 bin satılacağını bilse 500 bin bassa kitabı, o zaman 20 lira fiyat koyacağına 15 lira fiyat belirler'' diye konuştu.

''Telif hakkının olmayışı sağlıktaki felce benzer'' 

Yönetmen Osman Sınav ise Türk dizilerinin sadece Türkiye'de değil, yurt dışında da seyredildiğini anlatarak, 600 milyonluk insan topluluğunun yaşadığı bölgede, Türk dizilerinin seyredildiğini vurguladı.

Sınav, yaklaşık 14 yıl önce yaptığı dizi için bir televizyon kanalıyla görüşürken, sözleşmesine yurt dışı haklarının kendisine ait olması yönünde bir madde konulması girişimlerde bulunduğunu belirterek, bunun sonucunda Türkiye'de ilk kez, yurt dışı haklarının yapımcıya verildiğini kaydetti.

''Telif hakkının olmayışı sağlıktaki felce benzer'' diyen Sınav, bu durumun sanat camiası için çok önemli olduğunu vurguladı.

''16 televizyon kanalına dava açtık''

Sinema Oyuncuları Meslekler Birliği (BİROY) Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı da yapan sinema sanatçısı Janset Paçal da korsan ürünleri alan kişilerin, verdikleri paranın ''hırsızın'' cebine gittiğini düşünmesi gerektiğini anlattı.

Korsan ürün hakkında toplum içinde bir ''etik duygunun'' oluşmadığına vurgu yapan Paçal, bu duygunun oluşturması için çalışmalar yapılması gerektiğini bildirdi.

Paçal, 16 televizyon kanalına tekrar yayınlarda yönetmen, yazar, müzisyen ve oyuncuya hakkı olan payı vermedikleri için dava açtıklarını söyledi.

Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği sempozyumdaki konuşmaların ardından Sınav, Ümit ve Paçal hayranlarıyla fotoğraf çektirdi.

Son Güncelleme: Perşembe, 04 Nisan 2013 18:51

Gösterim: 1866

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, atama bekleyen öğretmenlerin istihdam sorununa ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Avcı, Sağlık, Maliye ve Adalet bakanlıklarının bu konuda çalışma yaptığını belirtti.

Bakan Avcı, atanamayan öğretmenler sorununa ilişkin Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda Sağlık, Maliye ve Adalet bakanlıklarının bir çalışma yaptığını belirterek, “300 bine yakın atanamayan arkadaş var. Bütün dersliklerimizi ideal seviyeye ulaştırsak, sınıflarımızı 30 kişi ile sınırlandırsak bile ihtiyaç duyduğumuz öğretmen sayısı 175 bin civarında” dedi.

Bakan şunları aktardı;

Atanamayan öğretmenler sorun olmaya devam ediyor. 300 bine yakın atanamayan arkadaş var. Bütün dersliklerimizi ideal seviyeye ulaştırsak, sınıflarımızı 30 kişi ile sınırlandırsak bile ihtiyaç duyduğumuz öğretmen sayısı 175 bin civarında. Sağlık, Maliye ve Adalet bakanlıklarının önerileri var. Eğitim veya fen edebiyat fakültesinden mezun olmuş adaylarımızı bu kurumlarda ve başka alanlarda da iş bulabilir hale getirecek birtakım istihdam politikaları, eğitim politikaları üzerinde çalışılıyor. Öğretmen olmak istiyor, müracaat etmiş atanamamış. Sağlık Bakanlığı da “Benim sağlık sektöründe şu, şu alanlarda nitelikli elemana ihtiyacım var. Bu arkadaşlar belli bir eğitimden geçirilerek, 6 aylık, 3 aylık, 1 senelik, ben onları sağlık sektöründe değerlendirebilirim” diyor. Aynı şekilde bir ön-eğitimden geçtikten sonra Maliye Bakanlığı’nda ve başka bakanlıkların teşkilatlarında da değerlendirmenin yollarını arıyoruz. Yani kurumlara bağlı çeşitlendirilmiş formasyon gibi.

Kaynak Cumhuriyet

> Bakan Avcı’dan işsiz öğretmene ikinci adres

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, atama bekleyen öğretmenlerin istihdam sorununa ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Avcı, Sağlık, Maliye ve Adalet bakanlıklarının bu konuda çalışma yaptığını belirtti.

Bakan Avcı, atanamayan öğretmenler sorununa ilişkin Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda Sağlık, Maliye ve Adalet bakanlıklarının bir çalışma yaptığını belirterek, “300 bine yakın atanamayan arkadaş var. Bütün dersliklerimizi ideal seviyeye ulaştırsak, sınıflarımızı 30 kişi ile sınırlandırsak bile ihtiyaç duyduğumuz öğretmen sayısı 175 bin civarında” dedi.

Bakan şunları aktardı;

Atanamayan öğretmenler sorun olmaya devam ediyor. 300 bine yakın atanamayan arkadaş var. Bütün dersliklerimizi ideal seviyeye ulaştırsak, sınıflarımızı 30 kişi ile sınırlandırsak bile ihtiyaç duyduğumuz öğretmen sayısı 175 bin civarında. Sağlık, Maliye ve Adalet bakanlıklarının önerileri var. Eğitim veya fen edebiyat fakültesinden mezun olmuş adaylarımızı bu kurumlarda ve başka alanlarda da iş bulabilir hale getirecek birtakım istihdam politikaları, eğitim politikaları üzerinde çalışılıyor. Öğretmen olmak istiyor, müracaat etmiş atanamamış. Sağlık Bakanlığı da “Benim sağlık sektöründe şu, şu alanlarda nitelikli elemana ihtiyacım var. Bu arkadaşlar belli bir eğitimden geçirilerek, 6 aylık, 3 aylık, 1 senelik, ben onları sağlık sektöründe değerlendirebilirim” diyor. Aynı şekilde bir ön-eğitimden geçtikten sonra Maliye Bakanlığı’nda ve başka bakanlıkların teşkilatlarında da değerlendirmenin yollarını arıyoruz. Yani kurumlara bağlı çeşitlendirilmiş formasyon gibi.

Kaynak Cumhuriyet

Son Güncelleme: Perşembe, 04 Nisan 2013 11:55

Gösterim: 1739


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.