Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
AK Parti Kütahya Milletvekili İdris Bal, tedbirli olarak ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildi. Bal, dershanelerle ilgili muhalif açıklamalarıyla da öne çıkmıştı.
AK Parti Kütahya Milletvekili İdris Bal tedbirli olarak ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildi. Bal, grup toplantılarına ve partinin hiçbir faaliyetine katılamayacak.
AK Partili Vekil, dershanelerin kapatılmasına karşı çıkmış ve dershanelerin kapatılmasının fırsat eşitliğine zarar vereceğini belirtmişti.
Bal, son olarak Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'da Barzani ve Şivan Perver'in katıldığı törenlerde yaptığı "Korkularla büyük devlet olunmaz" sözlerine yönelik twitter'dan ve "Korku ile büyük devlet olunmayacağı gibi, hesapsız plansız gunubirlik kucuk hesaplarla buyuk devlet olunamaz, ancak buyuk hatalar yapilir" mesajı yazmıştı.
Dershanelerin kapatılmasıyla ilgili de şu açıklamaları yapmıştı
İşte Bal’ın o açıklamaları;
Bu tür konulara demokrasilerde çok yönlü araştırmalar yapılarak bakılması gerekir. Böyle bakılmazsa bunun olumsuz maliyetlerini hep birlikte omuzlamak zorunda kalabiliriz.
Değişikliğin sıkıntılara yol açacağını ifade ettiği açıklamasında Bal "Bu birçok sosyal soruna, adaletsizliğe, küslüğe sebep olacaktır. Biz halı altına süpürülmüş birçok sorunla uğraşırken, yeni bir sorunu kendi elimizle kurmamalıyız." demişti.
Bal, dershanelerin kapatılmasına karşı sosyal medya üzerinden de şu açıklamayı yapmıştı;
- Dersaneler bir sebep değil sonucun ürünüdür. Ülkedeki çarpık, dengesiz dağılmış eğitim sistemi ve verilen eğitim ile yapılan sınav arasındaki farklılıkların olduğu bir eğitim sisteminin sonucudur
- Ülkede ideal eğitim sistemi oluşturulmadan, eğitimin niteliği yükseltilmeden dershanelere olan ihtiyaç bitmeyecektir
- İdeal bir eğitim sistemi oluşturulursa zaten insanlar çocuklarını dershaneye gönderme ihtiyacı da hissetmeyecektir.
- Kapatılması durumunda bu sistemde legal ya da illegal devam edecektir, yer altına inecek kayıt dışı olarak devam edecektir.
- Ekonomik durumu iyi olan aileler daha da pahalı halen özel öğretmen tutma yoluna giderek fazla zarar görmeyecektir . Ancak ekonomik durumu iyi olmayan aileler bu hizmeti alamayacak ve eğitimde büyük bir fırsat eşitsizliği olacaktır.
- Diğer taraftan demokrasinin bir yönü çok partili sistem, ifade özgürlüğü, özgür medyaya bakarken diğer yönü serbest girişime, planlı değil pazar ekonomisine, arz-talep dengesine dayanmaktadır. Dolayısı ile demokrasi gereği bir emirle özel bir şirket açılamaz ya da kapatılmaz. Piyasa emirle yürümeyeceği için bu yapı illegal devam edecektir.
- Terörle mücadele ve etnik milliyetçilik ile mücadelede Güneydoğuda ve ülkenin başka yerlerinde dershaneler önemli rol oynamaktadır. Etnik milliyetçiliğin törpülenmesi anlayışlı herkes tarafından kabul edilmektedir.. Bu durum aslında terörle mücadele mantığını da terstir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
AK Parti Kütahya Milletvekili İdris Bal, tedbirli olarak ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildi. Bal, dershanelerle ilgili muhalif açıklamalarıyla da öne çıkmıştı.
AK Parti Kütahya Milletvekili İdris Bal tedbirli olarak ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildi. Bal, grup toplantılarına ve partinin hiçbir faaliyetine katılamayacak.
AK Partili Vekil, dershanelerin kapatılmasına karşı çıkmış ve dershanelerin kapatılmasının fırsat eşitliğine zarar vereceğini belirtmişti.
Bal, son olarak Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'da Barzani ve Şivan Perver'in katıldığı törenlerde yaptığı "Korkularla büyük devlet olunmaz" sözlerine yönelik twitter'dan ve "Korku ile büyük devlet olunmayacağı gibi, hesapsız plansız gunubirlik kucuk hesaplarla buyuk devlet olunamaz, ancak buyuk hatalar yapilir" mesajı yazmıştı.
Dershanelerin kapatılmasıyla ilgili de şu açıklamaları yapmıştı
İşte Bal’ın o açıklamaları;
Bu tür konulara demokrasilerde çok yönlü araştırmalar yapılarak bakılması gerekir. Böyle bakılmazsa bunun olumsuz maliyetlerini hep birlikte omuzlamak zorunda kalabiliriz.
Değişikliğin sıkıntılara yol açacağını ifade ettiği açıklamasında Bal "Bu birçok sosyal soruna, adaletsizliğe, küslüğe sebep olacaktır. Biz halı altına süpürülmüş birçok sorunla uğraşırken, yeni bir sorunu kendi elimizle kurmamalıyız." demişti.
Bal, dershanelerin kapatılmasına karşı sosyal medya üzerinden de şu açıklamayı yapmıştı;
- Dersaneler bir sebep değil sonucun ürünüdür. Ülkedeki çarpık, dengesiz dağılmış eğitim sistemi ve verilen eğitim ile yapılan sınav arasındaki farklılıkların olduğu bir eğitim sisteminin sonucudur
- Ülkede ideal eğitim sistemi oluşturulmadan, eğitimin niteliği yükseltilmeden dershanelere olan ihtiyaç bitmeyecektir
- İdeal bir eğitim sistemi oluşturulursa zaten insanlar çocuklarını dershaneye gönderme ihtiyacı da hissetmeyecektir.
- Kapatılması durumunda bu sistemde legal ya da illegal devam edecektir, yer altına inecek kayıt dışı olarak devam edecektir.
- Ekonomik durumu iyi olan aileler daha da pahalı halen özel öğretmen tutma yoluna giderek fazla zarar görmeyecektir . Ancak ekonomik durumu iyi olmayan aileler bu hizmeti alamayacak ve eğitimde büyük bir fırsat eşitsizliği olacaktır.
- Diğer taraftan demokrasinin bir yönü çok partili sistem, ifade özgürlüğü, özgür medyaya bakarken diğer yönü serbest girişime, planlı değil pazar ekonomisine, arz-talep dengesine dayanmaktadır. Dolayısı ile demokrasi gereği bir emirle özel bir şirket açılamaz ya da kapatılmaz. Piyasa emirle yürümeyeceği için bu yapı illegal devam edecektir.
- Terörle mücadele ve etnik milliyetçilik ile mücadelede Güneydoğuda ve ülkenin başka yerlerinde dershaneler önemli rol oynamaktadır. Etnik milliyetçiliğin törpülenmesi anlayışlı herkes tarafından kabul edilmektedir.. Bu durum aslında terörle mücadele mantığını da terstir.
Son Güncelleme: Perşembe, 21 Kasım 2013 15:12
Gösterim: 2473
TBMM Başkanvekili Yakut’un "karma eğitim büyük bir yanlış" sözlerine CHP’den tepki geldi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, "Kadınla erkeğin bir arada olduğu, kadın ve erkeğin cinsiyet üzerinden birbirini tarif etmediği, kadınla erkeğin birlikte dayanışma içerisinde olduğu yaşama kültürü, çağdaşlığın en önemli simgesidir" değerlendirmesini yaptı.
Tezcan, yazılı açıklamasında, TBMM Başkanvekili ve AK Parti Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un "Kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim yaptırılmasını büyük bir yanlışlık olarak değerlendiriyorum. İnşallah bu yanlışlık önümüzdeki dönem içinde düzeltilecek" şeklinde ifadeleri olduğunu belirtti.
AK Parti yetkililerinin, karma eğitimi kaldırmak ve bununla ilgili kamuoyu oluşturmak niyetinde olduğunu ileri süren Tezcan, "AKP, Sadık Yakut eliyle yeni bir kılavuz tartışma başlatmıştır. Bir uygulamayı başlatmadan önce, kılavuz tartışma ortaya atıp, o tartışma çerçevesinde de halkın nabzını ölçüp buna göre pozisyon almak, AKP’nin en bilindik yöntemlerinden biridir" iddiasında bulundu.
Karma eğitimin, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kazanımlarından biri olduğunu savunan Tezcan, şöyle devam etti:
"Kadınla, erkeğin bir arada olduğu, kadın ve erkeğin cinsiyet üzerinden birbirini tarif etmediği, kadınla erkeğin birlikte dayanışma içerisinde olduğu yaşama kültürü, çağdaşlığın en önemli simgesidir. İlkokuldan itibaren kız ve erkek çocuklarımızı birbirlerinden korkan, ürken ve birbirlerini cinsel malzemeden başka bir şey görmeyen bir anlayışa teslim etmek isteyen yobaz kafalar, karma eğitime karşı çıkabilir. Bu çerçevede, geldiği ilk günden bu yana AKP’nin kadına bakışının, karma eğitim tartışmalarında hangi noktaya geldiği gözler önüne serilmiştir. Şimdi hem AKP’ye, hem Sadık Yakut’a, hem Başbakana hem de bu sevda içerisinde olanlara soruyorum, Karma eğitim tartışmalarından sonra ne gelecek? Mesela karma TBMM’yi, karma hastaneleri, karma bankaları, karma fabrikaları kaldırmayı planlıyor musunuz?"
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
TBMM Başkanvekili Yakut’un "karma eğitim büyük bir yanlış" sözlerine CHP’den tepki geldi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, "Kadınla erkeğin bir arada olduğu, kadın ve erkeğin cinsiyet üzerinden birbirini tarif etmediği, kadınla erkeğin birlikte dayanışma içerisinde olduğu yaşama kültürü, çağdaşlığın en önemli simgesidir" değerlendirmesini yaptı.
Tezcan, yazılı açıklamasında, TBMM Başkanvekili ve AK Parti Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un "Kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim yaptırılmasını büyük bir yanlışlık olarak değerlendiriyorum. İnşallah bu yanlışlık önümüzdeki dönem içinde düzeltilecek" şeklinde ifadeleri olduğunu belirtti.
AK Parti yetkililerinin, karma eğitimi kaldırmak ve bununla ilgili kamuoyu oluşturmak niyetinde olduğunu ileri süren Tezcan, "AKP, Sadık Yakut eliyle yeni bir kılavuz tartışma başlatmıştır. Bir uygulamayı başlatmadan önce, kılavuz tartışma ortaya atıp, o tartışma çerçevesinde de halkın nabzını ölçüp buna göre pozisyon almak, AKP’nin en bilindik yöntemlerinden biridir" iddiasında bulundu.
Karma eğitimin, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kazanımlarından biri olduğunu savunan Tezcan, şöyle devam etti:
"Kadınla, erkeğin bir arada olduğu, kadın ve erkeğin cinsiyet üzerinden birbirini tarif etmediği, kadınla erkeğin birlikte dayanışma içerisinde olduğu yaşama kültürü, çağdaşlığın en önemli simgesidir. İlkokuldan itibaren kız ve erkek çocuklarımızı birbirlerinden korkan, ürken ve birbirlerini cinsel malzemeden başka bir şey görmeyen bir anlayışa teslim etmek isteyen yobaz kafalar, karma eğitime karşı çıkabilir. Bu çerçevede, geldiği ilk günden bu yana AKP’nin kadına bakışının, karma eğitim tartışmalarında hangi noktaya geldiği gözler önüne serilmiştir. Şimdi hem AKP’ye, hem Sadık Yakut’a, hem Başbakana hem de bu sevda içerisinde olanlara soruyorum, Karma eğitim tartışmalarından sonra ne gelecek? Mesela karma TBMM’yi, karma hastaneleri, karma bankaları, karma fabrikaları kaldırmayı planlıyor musunuz?"
Son Güncelleme: Perşembe, 21 Kasım 2013 13:49
Gösterim: 1039
'Kızlı erkekli öğrenci evleri'ne ilişkin farklı açıklamaları nedeniyle aralarına mesafe giren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu kez de Fethullah Gülen Cemaati'nin dershanelere ilişkin yeni önerisi konusunda görüş ayrılığına düştü
Cemaat’in, dershanelerin kapatılmaması, kullanımının devlete verilmesi yönündeki önerisine Arınç, “Bu düşüncenin sahibini takdir etmek gerekir” değerlendirmesinde bulunurken, Başbakan Erdoğan , “Devlete veririz diyorlar; kusura bakmayın biz darbe hükümeti değiliz” dedi.
Bülent Arınç, gündüz saatlerinde ABD’ye hareketinden önce, Atatürk Havalimanı düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin soruları üzerine, dershane konusuyla ilgili görüşlerini açıklarken, konuyu Fettullah Gülen Cemaati’nin son önerisine getirerek, “Eğer dershaneler konusunda farklı düşünüyor ve bunların kapatılması gerektiğine inanıyorsa hükümetin, dershanelerin, kursların, okuma salonlarının, etüt merkezlerinin eğitimimiz açısından, öğrencilerimiz açısından faydalı olduğunu, kapatılmaması gerektiğini Muhterem Hocaefendi söylüyor. Bu çok doğru bir gerekçe olabilir. Bunun karşılığında diyor ki ‘Kapatmayın ama eğer isterseniz, bütün bu dershaneleri, okuma salonlarını siz kullanın, yine de öğrencilerimize faydalı olsun.’ Bu bir fedakarlıktır. Bu düşüncenin sahibini takdir etmek gerekir” diye konuştu.
Erdoğan’dan akşam farklı bir açıklama geldi
Arınç’ın değerlendirmelerine karşın Başbakan Erdoğan, Gülen Cemaati’nin son önerisine de sıcak bakmadığını akşam bir televizyon kanalının canlı yayınında açıkladı. Erdoğan, Arınç ile ters düştüğü son açıklamasında “Şimdi biz devlete verebiliriz diyorlar. Kusura bakmayın biz bir darbe hükümeti değiliz. O zaman kurun okulları biz sizden hizmet alımı yapalım. Böyle hayırlı bir konuda neden böyle bir tartışma yapılıyor. Değişik yerlerde okullarınız da var, bunları da biliyoruz. Alın bu çocukları çok daha faydalı hizmetini yap” dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
'Kızlı erkekli öğrenci evleri'ne ilişkin farklı açıklamaları nedeniyle aralarına mesafe giren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu kez de Fethullah Gülen Cemaati'nin dershanelere ilişkin yeni önerisi konusunda görüş ayrılığına düştü
Cemaat’in, dershanelerin kapatılmaması, kullanımının devlete verilmesi yönündeki önerisine Arınç, “Bu düşüncenin sahibini takdir etmek gerekir” değerlendirmesinde bulunurken, Başbakan Erdoğan , “Devlete veririz diyorlar; kusura bakmayın biz darbe hükümeti değiliz” dedi.
Bülent Arınç, gündüz saatlerinde ABD’ye hareketinden önce, Atatürk Havalimanı düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin soruları üzerine, dershane konusuyla ilgili görüşlerini açıklarken, konuyu Fettullah Gülen Cemaati’nin son önerisine getirerek, “Eğer dershaneler konusunda farklı düşünüyor ve bunların kapatılması gerektiğine inanıyorsa hükümetin, dershanelerin, kursların, okuma salonlarının, etüt merkezlerinin eğitimimiz açısından, öğrencilerimiz açısından faydalı olduğunu, kapatılmaması gerektiğini Muhterem Hocaefendi söylüyor. Bu çok doğru bir gerekçe olabilir. Bunun karşılığında diyor ki ‘Kapatmayın ama eğer isterseniz, bütün bu dershaneleri, okuma salonlarını siz kullanın, yine de öğrencilerimize faydalı olsun.’ Bu bir fedakarlıktır. Bu düşüncenin sahibini takdir etmek gerekir” diye konuştu.
Erdoğan’dan akşam farklı bir açıklama geldi
Arınç’ın değerlendirmelerine karşın Başbakan Erdoğan, Gülen Cemaati’nin son önerisine de sıcak bakmadığını akşam bir televizyon kanalının canlı yayınında açıkladı. Erdoğan, Arınç ile ters düştüğü son açıklamasında “Şimdi biz devlete verebiliriz diyorlar. Kusura bakmayın biz bir darbe hükümeti değiliz. O zaman kurun okulları biz sizden hizmet alımı yapalım. Böyle hayırlı bir konuda neden böyle bir tartışma yapılıyor. Değişik yerlerde okullarınız da var, bunları da biliyoruz. Alın bu çocukları çok daha faydalı hizmetini yap” dedi.
Son Güncelleme: Perşembe, 21 Kasım 2013 09:37
Gösterim: 1643
TBMM Başkanı Vekili Sadık Yakut, eğitimin ayrı ayrı yapılması gerektiğini ifade ederek, "Bunu söylerken 'Türkiye'de karma eğitim tamamen ortadan kaldırılsın' diye bir şey söylemiş değilim. Karma eğitim olsun ama ayrı eğitim de olsun. Sözler doğru sözler, ama bilimsel anlamda tartışılması beni daha çok memnun edecektir" dedi.
Yakut, "Kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim yaptırılmasını büyük bir yanlışlık olarak değerlendiriyorum" açıklamasının ardından AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
81 ilden gelen öğrenci temsilcileriyle gerçekleştirilen dünkü toplantıda bu açıklamasını yaptığını anımsatan Yakut, muhatabın öğrenciler olduğu için bunun gündeme geldiğini söyledi.
Yakut, tepkiler nedeniyle değil, başlangıçtan beri bu açıklamasının tamamen kendi fikri olduğunu belirtti. Yakut, TBMM Başkanvekili olarak fikrini söylediğini kaydederek, şu ana kadar AK Parti'nin bir çalışmasının olmadığını, yasa teklifi verilmediğini vurguladı.
Bunu, fikir hürriyeti ve özgürlükler kapsamında düşünmek gerektiğini dile getiren Yakut, "Türkiye'de sayıları çok az olsa bile kız ve erkek okullarının ayrı olduğu, hem kendi okullarımız var hem de yabancı okullar var. Yabancı okullar, Türkiye'de kız ve erkek okullarını ayrı ayrı kurup, ayrı ayrı eğitim veriyorlar. Kendi ilim olan Kayseri'de Tavas Amerikan Erkek Koleji de bir erkek okuluydu" dedi.
"Sözümün arkasındayım"
Yakut, açıklamasına yönelik gelen tepkilerin anımsatılması üzerine, tepkilerin olabileceğini dile getirdi.
Bunu eğitimcilerin, bilim adamlarının, pedagogların, psikologların ve sosyologların tartışması gerektiğini ifade eden Yakut, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben sözümün arkasındayım. Türkiye'de eğitim ayrı ayrı yapılması gerekir. Bu şahsi görüşümdür. Belirli yaş gruplarında kız ve erkek öğrencilerin farklı algılama şeklinde olduklarını görüyoruz. Birkaç özelliklerini sıraladığımızda; kızlar daha çok duyarlı, erkekler ise gürültülü ve rekabet ve harekete dayanarak öğreniyor. Öğrenme stilleri arasında farklılıklar var. Kızlar, sınıflarda daha yüksek standartlara sahip olmak istiyorlar. Kızlar, erkeklere göre daha yüksek performans sergiliyorlar. Kız ve erkekleri motive eden şeyler de farklı. Kızlar, anne, baba, öğretmene karşı onları memnun etmek için daha duyarlı. Erkekler, aynı duyarlılığı göstermiyorlar. Bu konular erkekleri daha az motive ediyor. Kızlar, sosyal etkinlikler yoluyla daha çok öğreniyorlar. Erkek öğrenciler ise göreve odaklanıyorlar, etrafa karşı çok hassas değiller; kızlarla karşılaştırdığımız zaman. Erkek öğrenciler, sürecin yönetilmesinde daha az zaman harcıyorlar. Kız öğrenciler sürecin organize olmasında zamana karşı daha hızlı hareket ediyorlar. Okuma materyallarının seçiminde de erkek ve kız öğrenciler arasında farklılıklar var. Erkekler, aksiyon hikayelerini tercih ederken, kızlar karakterin istekleri ve hareketlerine doğru, derine inen romanları tercih ediyorlar. Erkekler, sembolik metin ve resimleri seçiyorlar. Kızlar ise yazılı metinleri tercih ediyorlar. Öğrenme tarzları arasında da farklılıklar var. Erkekler tümden gelişimle akıl yürütmeyi kullanma eğilimindedirler. Kızlar, özel örneklerden gelen teoriye hareket etme eğilimindedirler. Erkekler bir nesneyi hesaplayabilmede daha çok duyarlılar. Kızlar, erkeklerden daha fazla kelime kullanıyorlar. Kızlar, öğrendikleri kelimeleri kullanırken, erkekler genellikle sessiz şekilde öğreniyorlar. Kızlar, erkeklere nazaran detaylarla daha fazla ilgileniyorlar. Bunlar ayrı ayrı yapılması gerekir derken, birinin diğerinden üstün olduğu şeklinde anlaşılmaması lazım. Öğrencilerin, öğrenme yaş gruplarında farklı özellikleri var. Bunların tartışılması lazım."
"Daha başarılı"
Yakut, okulların ayrı ayrı olması için öncelikle altyapının buna göre oluşturulması gerektiğini vurguladı.
ABD'de bine yakın ayrı okul bulunduğuna işaret eden Yakut, Avusturalya'da 270 bin öğrenci arasında yapılan araştırmadan örnek verdi. Yakut, ayrı ayrı okullarda, sınıflarda okuyan öğrencilerin, karma okuldaki öğrencilere göre yüzde 15-22 arasında daha başarılı olduğunu söyledi.
"Benim maksadım, bilimsel olarak, öğrencilerimizin geleceğe hazırlanması, daha iyi eğitim verilmesi anlamında söylenmiş sözler" diyen Yakut, bunun yorumlarının farklı olabileceğini, herkesin, kendi algısına, düşüncesine, siyasi yapısına göre yorum yapacağını belirtti.
"Sözler doğru sözler"
Yakut, konunun ne derece doğru, yanlış olduğunu bilimadamları, eğitimciler, sosyologlar, pedagoglar, psikologların tartışması gerektiğini vurguladı.
Yakut, "Düşüncelerimi söylemem gerekir. O anlamda söyledim. Eğitimin ayrı ayrı yapılması gerekir. Bu şahsi görüşüm. Fakat bunu söylerken 'Türkiye'de karma eğitim tamamen ortadan kaldırılsın' diye bir şey söylemiş de değilim. Karma eğitim olsun ama ayrı eğitim de olsun. Bir alternatif, tercih sunma açısından, veli veya öğrenci hangi okulda eğitim yapmak isterse o okula devam etsin. Karma eğitimde karma eğitime, ayrı ayrı okullardaki eğitim yapmak isterse oralara devam etsin anlamında söylediğim sözler. Sözler doğru sözler ama bilimsel anlamda tartışılması beni daha çok memnun edecektir" diye konuştu.
Açıklamasından sonra çok olumlu tepki de aldığını dile getiren Yakut, olumsuz tepkilerin bulunduğunu sözlerine ekledi.
Sadık Yakut kimdir?
TBMM Başkanvekili ve AK Parti Kayseri Milletvekili Yakut, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Halfeti, Çamardı ve Savaştepe Cumhuriyet Savcılığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü Tetkik Hâkimliği, Giresun Cumhuriyet Savcılığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Gençlerbirliği Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyeliği, Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyeliği, 21., 22., 23.ve 24. Dönem Kayseri Milletvekilliği ile 22. Dönem'de TBMM Başkanvekilliği yaptı. 9 Ağustos 2009 tarihinden itibaren TBMM Başkanvekili olmuştur. Evli ve 3 çocuk babasıdır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
TBMM Başkanı Vekili Sadık Yakut, eğitimin ayrı ayrı yapılması gerektiğini ifade ederek, "Bunu söylerken 'Türkiye'de karma eğitim tamamen ortadan kaldırılsın' diye bir şey söylemiş değilim. Karma eğitim olsun ama ayrı eğitim de olsun. Sözler doğru sözler, ama bilimsel anlamda tartışılması beni daha çok memnun edecektir" dedi.
Yakut, "Kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim yaptırılmasını büyük bir yanlışlık olarak değerlendiriyorum" açıklamasının ardından AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
81 ilden gelen öğrenci temsilcileriyle gerçekleştirilen dünkü toplantıda bu açıklamasını yaptığını anımsatan Yakut, muhatabın öğrenciler olduğu için bunun gündeme geldiğini söyledi.
Yakut, tepkiler nedeniyle değil, başlangıçtan beri bu açıklamasının tamamen kendi fikri olduğunu belirtti. Yakut, TBMM Başkanvekili olarak fikrini söylediğini kaydederek, şu ana kadar AK Parti'nin bir çalışmasının olmadığını, yasa teklifi verilmediğini vurguladı.
Bunu, fikir hürriyeti ve özgürlükler kapsamında düşünmek gerektiğini dile getiren Yakut, "Türkiye'de sayıları çok az olsa bile kız ve erkek okullarının ayrı olduğu, hem kendi okullarımız var hem de yabancı okullar var. Yabancı okullar, Türkiye'de kız ve erkek okullarını ayrı ayrı kurup, ayrı ayrı eğitim veriyorlar. Kendi ilim olan Kayseri'de Tavas Amerikan Erkek Koleji de bir erkek okuluydu" dedi.
"Sözümün arkasındayım"
Yakut, açıklamasına yönelik gelen tepkilerin anımsatılması üzerine, tepkilerin olabileceğini dile getirdi.
Bunu eğitimcilerin, bilim adamlarının, pedagogların, psikologların ve sosyologların tartışması gerektiğini ifade eden Yakut, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben sözümün arkasındayım. Türkiye'de eğitim ayrı ayrı yapılması gerekir. Bu şahsi görüşümdür. Belirli yaş gruplarında kız ve erkek öğrencilerin farklı algılama şeklinde olduklarını görüyoruz. Birkaç özelliklerini sıraladığımızda; kızlar daha çok duyarlı, erkekler ise gürültülü ve rekabet ve harekete dayanarak öğreniyor. Öğrenme stilleri arasında farklılıklar var. Kızlar, sınıflarda daha yüksek standartlara sahip olmak istiyorlar. Kızlar, erkeklere göre daha yüksek performans sergiliyorlar. Kız ve erkekleri motive eden şeyler de farklı. Kızlar, anne, baba, öğretmene karşı onları memnun etmek için daha duyarlı. Erkekler, aynı duyarlılığı göstermiyorlar. Bu konular erkekleri daha az motive ediyor. Kızlar, sosyal etkinlikler yoluyla daha çok öğreniyorlar. Erkek öğrenciler ise göreve odaklanıyorlar, etrafa karşı çok hassas değiller; kızlarla karşılaştırdığımız zaman. Erkek öğrenciler, sürecin yönetilmesinde daha az zaman harcıyorlar. Kız öğrenciler sürecin organize olmasında zamana karşı daha hızlı hareket ediyorlar. Okuma materyallarının seçiminde de erkek ve kız öğrenciler arasında farklılıklar var. Erkekler, aksiyon hikayelerini tercih ederken, kızlar karakterin istekleri ve hareketlerine doğru, derine inen romanları tercih ediyorlar. Erkekler, sembolik metin ve resimleri seçiyorlar. Kızlar ise yazılı metinleri tercih ediyorlar. Öğrenme tarzları arasında da farklılıklar var. Erkekler tümden gelişimle akıl yürütmeyi kullanma eğilimindedirler. Kızlar, özel örneklerden gelen teoriye hareket etme eğilimindedirler. Erkekler bir nesneyi hesaplayabilmede daha çok duyarlılar. Kızlar, erkeklerden daha fazla kelime kullanıyorlar. Kızlar, öğrendikleri kelimeleri kullanırken, erkekler genellikle sessiz şekilde öğreniyorlar. Kızlar, erkeklere nazaran detaylarla daha fazla ilgileniyorlar. Bunlar ayrı ayrı yapılması gerekir derken, birinin diğerinden üstün olduğu şeklinde anlaşılmaması lazım. Öğrencilerin, öğrenme yaş gruplarında farklı özellikleri var. Bunların tartışılması lazım."
"Daha başarılı"
Yakut, okulların ayrı ayrı olması için öncelikle altyapının buna göre oluşturulması gerektiğini vurguladı.
ABD'de bine yakın ayrı okul bulunduğuna işaret eden Yakut, Avusturalya'da 270 bin öğrenci arasında yapılan araştırmadan örnek verdi. Yakut, ayrı ayrı okullarda, sınıflarda okuyan öğrencilerin, karma okuldaki öğrencilere göre yüzde 15-22 arasında daha başarılı olduğunu söyledi.
"Benim maksadım, bilimsel olarak, öğrencilerimizin geleceğe hazırlanması, daha iyi eğitim verilmesi anlamında söylenmiş sözler" diyen Yakut, bunun yorumlarının farklı olabileceğini, herkesin, kendi algısına, düşüncesine, siyasi yapısına göre yorum yapacağını belirtti.
"Sözler doğru sözler"
Yakut, konunun ne derece doğru, yanlış olduğunu bilimadamları, eğitimciler, sosyologlar, pedagoglar, psikologların tartışması gerektiğini vurguladı.
Yakut, "Düşüncelerimi söylemem gerekir. O anlamda söyledim. Eğitimin ayrı ayrı yapılması gerekir. Bu şahsi görüşüm. Fakat bunu söylerken 'Türkiye'de karma eğitim tamamen ortadan kaldırılsın' diye bir şey söylemiş de değilim. Karma eğitim olsun ama ayrı eğitim de olsun. Bir alternatif, tercih sunma açısından, veli veya öğrenci hangi okulda eğitim yapmak isterse o okula devam etsin. Karma eğitimde karma eğitime, ayrı ayrı okullardaki eğitim yapmak isterse oralara devam etsin anlamında söylediğim sözler. Sözler doğru sözler ama bilimsel anlamda tartışılması beni daha çok memnun edecektir" diye konuştu.
Açıklamasından sonra çok olumlu tepki de aldığını dile getiren Yakut, olumsuz tepkilerin bulunduğunu sözlerine ekledi.
Sadık Yakut kimdir?
TBMM Başkanvekili ve AK Parti Kayseri Milletvekili Yakut, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Halfeti, Çamardı ve Savaştepe Cumhuriyet Savcılığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü Tetkik Hâkimliği, Giresun Cumhuriyet Savcılığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Gençlerbirliği Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyeliği, Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyeliği, 21., 22., 23.ve 24. Dönem Kayseri Milletvekilliği ile 22. Dönem'de TBMM Başkanvekilliği yaptı. 9 Ağustos 2009 tarihinden itibaren TBMM Başkanvekili olmuştur. Evli ve 3 çocuk babasıdır.
Son Güncelleme: Perşembe, 21 Kasım 2013 13:12
Gösterim: 1216
Cinsel istismardan 8 yıl hapis cezasına çarptırılan ve kamuda görev yapması yasaklanan Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, dün makamına giderek işinin başına geçti.
Radikal Gazetesi'nden Umay Aktaş Salman'ın haberine göre, Cinsel saldırı ve cinsel taciz iddiasıyla yargılanan, ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan ve karar kesinleşinceye kadar 50 bin TL kefalet ile serbest kalan Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, dün makamına giderek çalıştı. Mahkemenin kamuda görev yapmasını da yasakladığı Çalışır, “Henüz ceza kesinleşmedi” diyerek kendini savunurken, Eğitim-Sen İstanbul 8 No’lu Şube Başkanı Mustafa Turgut, Müdür Çalışır’ın açığa alınması gerektiğini, savunurken, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız ise ‘‘Gerekçeli karar elimize ulaşınca tutumumuzu belirleyeceğiz’’ dedi.
Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde memur olarak çalışan Ç.A. ve J.Y. 2011 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ’na isimsiz bir dilekçe göndererek Şeref Çalışır tarafından elle ve sözlü tacize uğradıklarını iddia edip şikâyetçi olmuştu. Görevlendirilen müfettişler durumu araştırmış ve savcılığa bildirme kararı almışlardı. Çalışır, savcılıktaki ifadesinde suçlamaları kabul etmemişti. Müdür Şeref Çalışır hakkında, ‘görevindeki nüfuzunu kötüye kullanarak birden çok kez cinsel saldırı ve taciz’ suçlarından 21 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen dava önceki gün sonuçlandı. Mahkeme Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde memur olarak çalışan J.Y.’ye karşı basit cinsel istismar suçunu işlediğinin sabit olduğunu’ belirterek Çalışır’ı 3 yıl hapse çarptırıp, cezayı 2 yıl 6 aya indirdi. Mahkeme, Çalışır’a ayrıca mağdur Ç. A.’ya karşı basit ‘cinsel istismar’ suçunu işlediği gerekçesiyle 3 yıl hapis cezası verdi. Cezayı ‘eylemin birden çok kez gerçekleştiği’ gerekçesiyle 6 yıl 9 aya çıkarıp, sanığın geçmişi ve suç sonrası tutum ve davranışlarını göz önünde bulundurarak 5 yıl 7 ay 15 güne indirdi. Mahkeme, Çalışır hakkında önce tutuklanma karar verdi. Daha sonra ise Çalışır’a kamu görevi yasağı koyan mahkeme karar kesinleşinceye kadar 50 bin TL kefalet ödeyip serbest kalmasına hükmetti. Avukatları da karara itiraz etmişti.
Karar kesinleşmedi
Karar sonrası görevden alınacağı düşünülen Müdür Çalışır, dün hiçbirşey olmamış gibi Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ndeki makamına gitti. Çalışır, Radikal’e yaptığı açıklamada kararın henüz kesinleşmediğini belirterek “ Bugün karara itiraz ettik. J.Y. şikâyetçi olmamasına ve ‘Bana bir şey yapmadı’ demesine rağmen ceza aldım. Hakkımda il denetmenlerinin ve bakanlık müfettişlerinin yaptığı soruşturmalarda ceza almadım. Görevimin başındayım“ dedi. Eğitim-Sen İstanbul 8 No’lu Şube Başkanı Mustafa Turgut ise böyle bir kararın ardından, karar kesinleşmemiş de olsa açığa alınması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “En küçük soruşturmalarda bile yetkisini kullanarak yer değişikliği uygulayan İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü burada tasarrufu Şeref Çalışır’ın lehine kullanıyor. Oysa biz öyle davalar biliyoruz ki, daha mahkeme aşaması sürerken kişiler açığa alınıyor, çok küçük, sudan sebeplerle yer değişikliğine uğruyor. Burada anormal bir durum var. Bu kişiyi kim neden koruyor?”
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız ise kendilerine henüz kararın tebliğ edilmediğini belirterek “Gerekçeli karar ulaştıktan sonra tutumumuzu belli edeceğiz. Hukuk müşaviri arkadaşlardan görüş alıp ona göre uygulama yapacağız” dedi.
‘Henüz suçlu değil’
İstanbul Üniversitesi Hukuk Bilimleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Şen bir memur ve kamu görevlisiyle ilgili hukuka aykırı bir eylem iddiasının üç sonucu olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Disiplin, idari ve adli tasarrufu ayrı değerlendirmek lazım. Disiplin soruşturması yapılmış, aleyhine sonuçlanmamış olabilir. Bu dönemde tedbire başvurulmamış demek ki. Bu istikrarsızlık halkta, toplumda kişiye ve olaya özel muamele iddiası, güvenlik endişesi yaratır. Ancak bu endişeye bağlı olarak tedbiren görevden çoktan alınmalıydı diyemem. Ceza alınca suçsuzluk karinesi bitmiyor. Ta ki Yargıtay kararı çıkıncaya kadar. Henüz suçlu değil. Genelde devlet memurları kanununa göre cezanın kesinleşmesi bekleniyor.“
‘Bize bilgi verilmedi’
Mağdur Ç.A.’nın avukatı Metin İriz ise Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin soruşturma yaptıkları ya da tahkikat yaptıklarından haberlerinin olmadığını belirterek “Dolayısıyla mağdurun travma sonrası stres bozukluğu, majör depresyon, depresif belirtiler taşıdığının belirtildiği Adli Tıp Kurumu ve birkaç hastanenin raporlarını almadılar, soruşturma dosyasına koymadılar. İdari ve disiplin işlemi yapmamaları görevi kötüye kullanmadır. İdari soruşturma idare etmeye dönmüştür” diye konuştu.
Kaynak Radikal
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Cinsel istismardan 8 yıl hapis cezasına çarptırılan ve kamuda görev yapması yasaklanan Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, dün makamına giderek işinin başına geçti.
Radikal Gazetesi'nden Umay Aktaş Salman'ın haberine göre, Cinsel saldırı ve cinsel taciz iddiasıyla yargılanan, ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan ve karar kesinleşinceye kadar 50 bin TL kefalet ile serbest kalan Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, dün makamına giderek çalıştı. Mahkemenin kamuda görev yapmasını da yasakladığı Çalışır, “Henüz ceza kesinleşmedi” diyerek kendini savunurken, Eğitim-Sen İstanbul 8 No’lu Şube Başkanı Mustafa Turgut, Müdür Çalışır’ın açığa alınması gerektiğini, savunurken, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız ise ‘‘Gerekçeli karar elimize ulaşınca tutumumuzu belirleyeceğiz’’ dedi.
Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde memur olarak çalışan Ç.A. ve J.Y. 2011 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ’na isimsiz bir dilekçe göndererek Şeref Çalışır tarafından elle ve sözlü tacize uğradıklarını iddia edip şikâyetçi olmuştu. Görevlendirilen müfettişler durumu araştırmış ve savcılığa bildirme kararı almışlardı. Çalışır, savcılıktaki ifadesinde suçlamaları kabul etmemişti. Müdür Şeref Çalışır hakkında, ‘görevindeki nüfuzunu kötüye kullanarak birden çok kez cinsel saldırı ve taciz’ suçlarından 21 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen dava önceki gün sonuçlandı. Mahkeme Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde memur olarak çalışan J.Y.’ye karşı basit cinsel istismar suçunu işlediğinin sabit olduğunu’ belirterek Çalışır’ı 3 yıl hapse çarptırıp, cezayı 2 yıl 6 aya indirdi. Mahkeme, Çalışır’a ayrıca mağdur Ç. A.’ya karşı basit ‘cinsel istismar’ suçunu işlediği gerekçesiyle 3 yıl hapis cezası verdi. Cezayı ‘eylemin birden çok kez gerçekleştiği’ gerekçesiyle 6 yıl 9 aya çıkarıp, sanığın geçmişi ve suç sonrası tutum ve davranışlarını göz önünde bulundurarak 5 yıl 7 ay 15 güne indirdi. Mahkeme, Çalışır hakkında önce tutuklanma karar verdi. Daha sonra ise Çalışır’a kamu görevi yasağı koyan mahkeme karar kesinleşinceye kadar 50 bin TL kefalet ödeyip serbest kalmasına hükmetti. Avukatları da karara itiraz etmişti.
Karar kesinleşmedi
Karar sonrası görevden alınacağı düşünülen Müdür Çalışır, dün hiçbirşey olmamış gibi Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ndeki makamına gitti. Çalışır, Radikal’e yaptığı açıklamada kararın henüz kesinleşmediğini belirterek “ Bugün karara itiraz ettik. J.Y. şikâyetçi olmamasına ve ‘Bana bir şey yapmadı’ demesine rağmen ceza aldım. Hakkımda il denetmenlerinin ve bakanlık müfettişlerinin yaptığı soruşturmalarda ceza almadım. Görevimin başındayım“ dedi. Eğitim-Sen İstanbul 8 No’lu Şube Başkanı Mustafa Turgut ise böyle bir kararın ardından, karar kesinleşmemiş de olsa açığa alınması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “En küçük soruşturmalarda bile yetkisini kullanarak yer değişikliği uygulayan İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü burada tasarrufu Şeref Çalışır’ın lehine kullanıyor. Oysa biz öyle davalar biliyoruz ki, daha mahkeme aşaması sürerken kişiler açığa alınıyor, çok küçük, sudan sebeplerle yer değişikliğine uğruyor. Burada anormal bir durum var. Bu kişiyi kim neden koruyor?”
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız ise kendilerine henüz kararın tebliğ edilmediğini belirterek “Gerekçeli karar ulaştıktan sonra tutumumuzu belli edeceğiz. Hukuk müşaviri arkadaşlardan görüş alıp ona göre uygulama yapacağız” dedi.
‘Henüz suçlu değil’
İstanbul Üniversitesi Hukuk Bilimleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Şen bir memur ve kamu görevlisiyle ilgili hukuka aykırı bir eylem iddiasının üç sonucu olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Disiplin, idari ve adli tasarrufu ayrı değerlendirmek lazım. Disiplin soruşturması yapılmış, aleyhine sonuçlanmamış olabilir. Bu dönemde tedbire başvurulmamış demek ki. Bu istikrarsızlık halkta, toplumda kişiye ve olaya özel muamele iddiası, güvenlik endişesi yaratır. Ancak bu endişeye bağlı olarak tedbiren görevden çoktan alınmalıydı diyemem. Ceza alınca suçsuzluk karinesi bitmiyor. Ta ki Yargıtay kararı çıkıncaya kadar. Henüz suçlu değil. Genelde devlet memurları kanununa göre cezanın kesinleşmesi bekleniyor.“
‘Bize bilgi verilmedi’
Mağdur Ç.A.’nın avukatı Metin İriz ise Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin soruşturma yaptıkları ya da tahkikat yaptıklarından haberlerinin olmadığını belirterek “Dolayısıyla mağdurun travma sonrası stres bozukluğu, majör depresyon, depresif belirtiler taşıdığının belirtildiği Adli Tıp Kurumu ve birkaç hastanenin raporlarını almadılar, soruşturma dosyasına koymadılar. İdari ve disiplin işlemi yapmamaları görevi kötüye kullanmadır. İdari soruşturma idare etmeye dönmüştür” diye konuştu.
Kaynak Radikal
Son Güncelleme: Perşembe, 21 Kasım 2013 09:28
Gösterim: 1147