Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde temel atma ve akademik yıl açılışı törenine katılan Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile atanmak istiyoruz diyen bir öğrenci arasında kısa bir tartışma yaşandı.

suat kilic canakkale"Devlet her mezunu almak zorunda değil"

ÇOMÜ'de düzenlenen törenlerin ardından yurt binasını gezen Bakan Kılıç, burada ağaç dikti. Daha sonra etrafında toplanan öğrencilerle sohbet eden Bakan Kılıç, vedalaştığı sırada bir öğrencinin, "Çok güzel imkanlar sunuyorsunuz, çok teşekkür ederiz. Ama Sayın Bakanım, atanmak istiyoruz. Tarih öğretmenliği okuyorum. 5'nci sınıftayım" sözleri üzerine, "O konuda net söylüyoruz, her mezunu devletin alma gibi bir görevi yok" dedi. Bakan, öğrencinin, "O zaman almasınlar üniversiteye" sitemi üzerine ise, "O zaman gelmesinler. Hiç benle polemiğe girme" dedi.

Öğrencilerin ısrarı üzerine, Bakan Kılıç, "Net söylüyorum. Dünyada, ABD'de dahil olmak üzere, üniversite diplomasını cebine koyan herkesi devlete memur olarak atayabilecek bir ülke yoktur. Şu anda krizler yüzünden Avrupa'da insanlar işten çıkarılırken, biz hala öğretmen alıyoruz, hala memur alıyoruz. O kadar da iyi durumdayız.

En az 1 yabancı dil bilin

Ama az önce bir şey söyledim. Okul eğitimleriniz dışında çok kaynak okuyup kendinizi geliştirin dedim, bu bir. İki, en az bir yabancı dili ana diliniz kadar iyi öğrenin. Yani fark ortaya koyarsanız, devlette olmasa bile özel sektörde, devlettekinin belki iki katı maaşla çalışma imkanınız olur. Kendinizi bu yönde geliştirmelisiniz. 'Aa ne kadar çok zaman var, okuldan artan zamanda şöyle gezelim, böyle dolaşalım' değil. Bunu iyi değerlendirip fark ortaya koymanız lazım. 18 - 22 yaş aralığı hayatın dönüm noktası.

'Bakacağız ablacığım' demiyoruz

Burayı iyi değerlendirmemiz lazım. Alabildiğimiz kadarını tabii ki alacağız. Ama şu an Türkiye'de üniversitelerde 3 milyon genç var. Bunların hepsini devletin alması gibi bir imkan sence var mı? Bak bizim siyasetimiz de çok açık sözlü. 'Bakacağız ablacığım' deyip oyalamıyorum. Neyse doğrusu, onu söylüyorum ki, geleceğinizi ona göre planlayın" diye konuştu.

> Bakan Suat Kılıç'dan öğretmen adaylarına fırça!

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde temel atma ve akademik yıl açılışı törenine katılan Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile atanmak istiyoruz diyen bir öğrenci arasında kısa bir tartışma yaşandı.

suat kilic canakkale"Devlet her mezunu almak zorunda değil"

ÇOMÜ'de düzenlenen törenlerin ardından yurt binasını gezen Bakan Kılıç, burada ağaç dikti. Daha sonra etrafında toplanan öğrencilerle sohbet eden Bakan Kılıç, vedalaştığı sırada bir öğrencinin, "Çok güzel imkanlar sunuyorsunuz, çok teşekkür ederiz. Ama Sayın Bakanım, atanmak istiyoruz. Tarih öğretmenliği okuyorum. 5'nci sınıftayım" sözleri üzerine, "O konuda net söylüyoruz, her mezunu devletin alma gibi bir görevi yok" dedi. Bakan, öğrencinin, "O zaman almasınlar üniversiteye" sitemi üzerine ise, "O zaman gelmesinler. Hiç benle polemiğe girme" dedi.

Öğrencilerin ısrarı üzerine, Bakan Kılıç, "Net söylüyorum. Dünyada, ABD'de dahil olmak üzere, üniversite diplomasını cebine koyan herkesi devlete memur olarak atayabilecek bir ülke yoktur. Şu anda krizler yüzünden Avrupa'da insanlar işten çıkarılırken, biz hala öğretmen alıyoruz, hala memur alıyoruz. O kadar da iyi durumdayız.

En az 1 yabancı dil bilin

Ama az önce bir şey söyledim. Okul eğitimleriniz dışında çok kaynak okuyup kendinizi geliştirin dedim, bu bir. İki, en az bir yabancı dili ana diliniz kadar iyi öğrenin. Yani fark ortaya koyarsanız, devlette olmasa bile özel sektörde, devlettekinin belki iki katı maaşla çalışma imkanınız olur. Kendinizi bu yönde geliştirmelisiniz. 'Aa ne kadar çok zaman var, okuldan artan zamanda şöyle gezelim, böyle dolaşalım' değil. Bunu iyi değerlendirip fark ortaya koymanız lazım. 18 - 22 yaş aralığı hayatın dönüm noktası.

'Bakacağız ablacığım' demiyoruz

Burayı iyi değerlendirmemiz lazım. Alabildiğimiz kadarını tabii ki alacağız. Ama şu an Türkiye'de üniversitelerde 3 milyon genç var. Bunların hepsini devletin alması gibi bir imkan sence var mı? Bak bizim siyasetimiz de çok açık sözlü. 'Bakacağız ablacığım' deyip oyalamıyorum. Neyse doğrusu, onu söylüyorum ki, geleceğinizi ona göre planlayın" diye konuştu.

Son Güncelleme: Cumartesi, 20 Ekim 2012 10:39

Gösterim: 1521

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dershaneleri kapatmak isteyen hükümeti uyardı. Kılıçdaroğlu, “Bugünkü koşullarda ‘kaldırıyoruz’ derseniz dershaneler yer altına iner. Ortaya kayıtsız, aynı işlevi gören pek çok dershane çıkar.” dedi.

kemal kılıctarogluCHP lideri, özel okula çevirmenin de ihtiyacı ortadan kaldırmayacağının altını çizerken merhum Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde yaşananları hatırlattı: “Rahmetli Özal ‘Dershaneler okula dönüşürse 5 yıllık vergi muafiyeti getireceğiz.’ demişti. Pek çoğu özel okula dönüştü fakat dershaneler yine kalkmadı. Eğer yüz binlerce gencimiz üniversite kapısından dönüyorsa, 500 kişilik yere bin 500 kişi talip oluyorsa ve onlar arasında sınav yapılacaksa dershaneler olur.”

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cihan Haber Ajansı’na gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Seçilme yaşının 18’e indirilmesi konusunda herhangi bir karar vermediklerini söyledi. Ancak parti programında seçilme yaşının 21 olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, “Neden; çünkü askerlik yaptıktan sonra kişiler milletvekili olsunlar diye. 21 yaşa sıcak bakarız. Kişinin milletvekili olabilmesi için olgunlaşması gerekir.”  dedi. Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerin öne alınmasına ilişkin anayasa değişikliğine niçin destek vermediklerini de şöyle anlattı: “Bir kişinin ihtiraslarına, beklentilerine uygun anayasa değişikliği yapılmaz. Sayın Erdoğan’ın kafasında bir seçim takvimi var. O takvime uygun biz anayasayı değiştireceğiz. Sayın Cumhurbaşkanı iade etti. Bu sonucu beğenmediler, tekrar CHP’ye döndüler. ‘Acaba tekrar CHP bu sürecin içine alınabilir mi?’ diye. Bizim olağan düşüncemiz şudur: Anayasa’ya göre 5 yılda bir seçim yapılması gerekiyorsa bu 5 yılda bir yapılmalı.”

CHP lideri, anadilde eğitim tartışmasını değerlendirirken, kişinin anadilini öğrenme özgürlüğüne sahip olduğunu bunun da seçmeli dersle mümkün hale geldiğini vurguladı. Anadilde eğitime ise ‘toplumu böler’ gerekçesiyle karşı çıktı: “Öğrenme ayrı, eğitim ayrı. Seçmeli ders olarak şu an Kürtçe var zaten. İsteyen çocuklarımız Kürtçeyi öğrenebiliyorlar. Kişinin anadilini öğrenme konusunda devlet katkı vermeli. Ama resmi dil Türkçedir. İkinci bir resmi dilin olmasının doğru olmadığı kanısındayız.”

Oslo görüşmelerine ilişkin de konuşan CHP lideri, meşru, yasaların izin verdiklerinin dışında devletin hiçbir organının terör örgütüyle masaya oturamayacağını söyledi. Şöyle konuştu: “Devletin istihbarat örgütü görüşür elbet. Yeni mi görüştü? Hayır, çok eskiden beri görüşüyorlar. Ayrıca yasaları izin veriyor zaten. Ama Oslo’daki görüşme istihbarat örgütüyle değildi. Sayın Başbakan, özel temsilcisi, müsteşar yardımcısını görevlendirdi. Orada ‘Sayın Erdoğan’ın temsilcisi olarak ben buradayım.’ diyor. İtiraz ettiğimiz nokta bu. Ayrıca, terör örgütüyle anayasa değişikliği görüşülmez. Onların görüşme yeri TBMM’dir.”

Terör sorununa da değinen Kılıçdaroğlu, “Bu sorun toplumsal uzlaşmayla çözülür. Parlamentoda oturacağız, her siyasal partiden eşit şekilde milletvekili katılacak. Onun dışında paralel bir akil adamlar heyeti olacak. Dolayısıyla ikisinin işbirliğiyle biz bu soruna çözüm üreteceğiz.” diye konuştu.

> Dershaneler kapatılırsa yeraltına iner

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dershaneleri kapatmak isteyen hükümeti uyardı. Kılıçdaroğlu, “Bugünkü koşullarda ‘kaldırıyoruz’ derseniz dershaneler yer altına iner. Ortaya kayıtsız, aynı işlevi gören pek çok dershane çıkar.” dedi.

kemal kılıctarogluCHP lideri, özel okula çevirmenin de ihtiyacı ortadan kaldırmayacağının altını çizerken merhum Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde yaşananları hatırlattı: “Rahmetli Özal ‘Dershaneler okula dönüşürse 5 yıllık vergi muafiyeti getireceğiz.’ demişti. Pek çoğu özel okula dönüştü fakat dershaneler yine kalkmadı. Eğer yüz binlerce gencimiz üniversite kapısından dönüyorsa, 500 kişilik yere bin 500 kişi talip oluyorsa ve onlar arasında sınav yapılacaksa dershaneler olur.”

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cihan Haber Ajansı’na gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Seçilme yaşının 18’e indirilmesi konusunda herhangi bir karar vermediklerini söyledi. Ancak parti programında seçilme yaşının 21 olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, “Neden; çünkü askerlik yaptıktan sonra kişiler milletvekili olsunlar diye. 21 yaşa sıcak bakarız. Kişinin milletvekili olabilmesi için olgunlaşması gerekir.”  dedi. Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerin öne alınmasına ilişkin anayasa değişikliğine niçin destek vermediklerini de şöyle anlattı: “Bir kişinin ihtiraslarına, beklentilerine uygun anayasa değişikliği yapılmaz. Sayın Erdoğan’ın kafasında bir seçim takvimi var. O takvime uygun biz anayasayı değiştireceğiz. Sayın Cumhurbaşkanı iade etti. Bu sonucu beğenmediler, tekrar CHP’ye döndüler. ‘Acaba tekrar CHP bu sürecin içine alınabilir mi?’ diye. Bizim olağan düşüncemiz şudur: Anayasa’ya göre 5 yılda bir seçim yapılması gerekiyorsa bu 5 yılda bir yapılmalı.”

CHP lideri, anadilde eğitim tartışmasını değerlendirirken, kişinin anadilini öğrenme özgürlüğüne sahip olduğunu bunun da seçmeli dersle mümkün hale geldiğini vurguladı. Anadilde eğitime ise ‘toplumu böler’ gerekçesiyle karşı çıktı: “Öğrenme ayrı, eğitim ayrı. Seçmeli ders olarak şu an Kürtçe var zaten. İsteyen çocuklarımız Kürtçeyi öğrenebiliyorlar. Kişinin anadilini öğrenme konusunda devlet katkı vermeli. Ama resmi dil Türkçedir. İkinci bir resmi dilin olmasının doğru olmadığı kanısındayız.”

Oslo görüşmelerine ilişkin de konuşan CHP lideri, meşru, yasaların izin verdiklerinin dışında devletin hiçbir organının terör örgütüyle masaya oturamayacağını söyledi. Şöyle konuştu: “Devletin istihbarat örgütü görüşür elbet. Yeni mi görüştü? Hayır, çok eskiden beri görüşüyorlar. Ayrıca yasaları izin veriyor zaten. Ama Oslo’daki görüşme istihbarat örgütüyle değildi. Sayın Başbakan, özel temsilcisi, müsteşar yardımcısını görevlendirdi. Orada ‘Sayın Erdoğan’ın temsilcisi olarak ben buradayım.’ diyor. İtiraz ettiğimiz nokta bu. Ayrıca, terör örgütüyle anayasa değişikliği görüşülmez. Onların görüşme yeri TBMM’dir.”

Terör sorununa da değinen Kılıçdaroğlu, “Bu sorun toplumsal uzlaşmayla çözülür. Parlamentoda oturacağız, her siyasal partiden eşit şekilde milletvekili katılacak. Onun dışında paralel bir akil adamlar heyeti olacak. Dolayısıyla ikisinin işbirliğiyle biz bu soruna çözüm üreteceğiz.” diye konuştu.

Son Güncelleme: Cumartesi, 20 Ekim 2012 09:39

Gösterim: 1667

Milli Eğitim Müdürü'nden tartışma yaratan okul kitabına ilginç savunma

Maltepe İlçe Milli Eğitim Müdürü Faik Kaptan ortaokul öğrencilerine dağıtılan ‘Büyük Adım Biyografi’ adlı kitapla ilgili iddialara ilişkin, “Bakış açısına göre değişir. İki kişi duvara bakar biri duvar görür, diğeri resim görür. Bu durum bir grup insanın ideolojik yaklaşarak işi farklı noktalara çekmesinden kaynaklanıyor” dedi.

İstanbul Maltepe İlçesi’nde, Maltepe Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ tarafından ve İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Muzaffer Doğan’ın yazılı emri ile ortaokul öğrencilerine dağıtılan bir kitapta dünya tarihine geçmiş Charles Darwin, Sigmund Freud, Charlie Chaplin gibi isimler hakkında ayrımcı ifadelere yer verildiği iddia edildi.

Büyük Adım Yayınları’na ait, ‘Büyük Adım Biyografi Dizisi’nde Darwin’in, çocukken maymuna benzediği için evrimi uydurduğu, Charlie Chaplin’in ise Musevilerle gönül ilişkisinden dolayı Hitler’e karşı olduğu gibi ifadelerin yer aldığı belirtildi.

Maltepe İlçe Milli Eğitim Müdürü Faik Kaptan ise, ‘Büyük Adım Biyografi’ adlı kitabın ilçedeki ortaokullara 1000 adet dağıtıldığını doğruladı. Kitapta yer alan ifadelerle ilgili olarak da, “Bakış açısına göre değişir. Cümlenin ortasından alırsanız tabii biraz daha farklı şekilde mesaj verebilir. Orada yansıtıldığı kadar değil, bazı ifadeler biraz argoya kaçabilir belki ama cümlenin tamamını okuduğunuzda aslında ne anlatmak istediğini anlarsınız. İki kişi duvara bakar, biri duvar görür, diğeri bir resim” dedi.

İdeolojik yaklaşımlar

Kitabın bazı bölümlerini okuduğunu ancak iddia edildiği gibi bir anlatım olmadığını savunan Faik Kaptan, “Bu kitaplar dünya tarihinde bugüne kadar gelmiş birçok insanın hangi şartlarla neler yaptıklarını, nasıl başarılı olduklarını anlatan kitaplar. Mesaj olarak öğrenciye, ‘dünya tarihinde gelmiş geçmiş bunca insan böyle şartlarda başarılı olmuşlar. Belki zaman zaman itilmişler, kakılmışlar, alay edilmişler ama kendi hedeflerine ulaşma konusunda gayret göstermişler başarılı olmuşlar. Siz de bunu yapabilirsiniz mesajı veren kitaplar aslında’ diye bir mesaj veriyor” diye konuştu.

Kaptan şöyle devam etti:

“Bir grup insanın ideolojik yaklaşarak işi farklı noktalara çekmesinden kaynaklanıyor. İdeolojik kitaplar da değil bunlar. İnceleme komisyonları bunları inceliyor, ona göre dağıtılıyor. Çocukları olumsuz etkileyecek bir sakınca görülmeyen eserler Milli Eğitim aracılığıyla dağıtılıyor.”

(hürriyeteğitim)

> Öğrencilere dağıtılan bu kitap ortalığı karıştırdı

Milli Eğitim Müdürü'nden tartışma yaratan okul kitabına ilginç savunma

Maltepe İlçe Milli Eğitim Müdürü Faik Kaptan ortaokul öğrencilerine dağıtılan ‘Büyük Adım Biyografi’ adlı kitapla ilgili iddialara ilişkin, “Bakış açısına göre değişir. İki kişi duvara bakar biri duvar görür, diğeri resim görür. Bu durum bir grup insanın ideolojik yaklaşarak işi farklı noktalara çekmesinden kaynaklanıyor” dedi.

İstanbul Maltepe İlçesi’nde, Maltepe Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ tarafından ve İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Muzaffer Doğan’ın yazılı emri ile ortaokul öğrencilerine dağıtılan bir kitapta dünya tarihine geçmiş Charles Darwin, Sigmund Freud, Charlie Chaplin gibi isimler hakkında ayrımcı ifadelere yer verildiği iddia edildi.

Büyük Adım Yayınları’na ait, ‘Büyük Adım Biyografi Dizisi’nde Darwin’in, çocukken maymuna benzediği için evrimi uydurduğu, Charlie Chaplin’in ise Musevilerle gönül ilişkisinden dolayı Hitler’e karşı olduğu gibi ifadelerin yer aldığı belirtildi.

Maltepe İlçe Milli Eğitim Müdürü Faik Kaptan ise, ‘Büyük Adım Biyografi’ adlı kitabın ilçedeki ortaokullara 1000 adet dağıtıldığını doğruladı. Kitapta yer alan ifadelerle ilgili olarak da, “Bakış açısına göre değişir. Cümlenin ortasından alırsanız tabii biraz daha farklı şekilde mesaj verebilir. Orada yansıtıldığı kadar değil, bazı ifadeler biraz argoya kaçabilir belki ama cümlenin tamamını okuduğunuzda aslında ne anlatmak istediğini anlarsınız. İki kişi duvara bakar, biri duvar görür, diğeri bir resim” dedi.

İdeolojik yaklaşımlar

Kitabın bazı bölümlerini okuduğunu ancak iddia edildiği gibi bir anlatım olmadığını savunan Faik Kaptan, “Bu kitaplar dünya tarihinde bugüne kadar gelmiş birçok insanın hangi şartlarla neler yaptıklarını, nasıl başarılı olduklarını anlatan kitaplar. Mesaj olarak öğrenciye, ‘dünya tarihinde gelmiş geçmiş bunca insan böyle şartlarda başarılı olmuşlar. Belki zaman zaman itilmişler, kakılmışlar, alay edilmişler ama kendi hedeflerine ulaşma konusunda gayret göstermişler başarılı olmuşlar. Siz de bunu yapabilirsiniz mesajı veren kitaplar aslında’ diye bir mesaj veriyor” diye konuştu.

Kaptan şöyle devam etti:

“Bir grup insanın ideolojik yaklaşarak işi farklı noktalara çekmesinden kaynaklanıyor. İdeolojik kitaplar da değil bunlar. İnceleme komisyonları bunları inceliyor, ona göre dağıtılıyor. Çocukları olumsuz etkileyecek bir sakınca görülmeyen eserler Milli Eğitim aracılığıyla dağıtılıyor.”

(hürriyeteğitim)

Son Güncelleme: Cuma, 19 Ekim 2012 16:39

Gösterim: 1984

Iğdır'ın Karakoyunlu İlçesi'ne bağlı Bulakbaşı Köyündeki İlköğretim Okulu'da önceki gün yaşanan kaçırılma olayının ardından eğitim öğretime devam edilirken, kaçırılan öğretmenler görevlerini sürdürüyorlar.

kacirilan ogretmenlerIğdır'a 21 kilometre uzaklıktaki köye gelen 2 PKK'lı, ellerindeki uzun namlulu silahlarla öğle paydosunda olan okula girerek 19 öğretmenden Umut Görkem Sevinç, Ersin Karakaya, Soner Er, Mehmet Koçubaba, Lütfü Atılmış ve Abdulllah Enes Er'i silah zoruyla okuldan çıkararak Korhan Yaylasına doğru kaçırma girişiminde bulunmuş, öğrencilerin, köylülerin toplu tavırları ve arkalarından gitmeleri üzerinden bir saat bile geçmeden öğretmenleri köyün 1 kilometre uzağında serbest bırakmışlardı.

Olayının hemen ertesi günü üzerilerindeki tramvayı daha atlamayan fedakar öğretmenler, öğrencilerinin sevinç çığlıkları sabah ders zilinin çalması ile birlikte eğitime başladılar. 600 öğrenci ve 19 öğretmeni bulunduğu okulun teneffüsünde öğretmelerinin bazılarının öğrencileri futbol oynaması, bir diğerlerinin de öğrencilerinin sevgi seli arasında sohbet etmelerinin görüntüsü, olayının etkisinin çoktan unutulmuş olduğu izlenimi veriyor.

Öğretmenlerinin ilk kaçırılış anlarında çok üzüldüklerini belirten öğrenciler; olay esnasında köyün kadınları ve büyükleri ile birlikte öğretmenlerinin peşi bırakmadıklarını söylediler. Eğitimlerinin yarıda kesilmediğine sevindiklerinin belirten öğrenciler; öğretmenlerinin bırakılmasından sonra mutluluktan uçtuklarını, bu sevinçlerini öğretmenlerine sarılarak paylaştıklarının ifade ettiler.

> Kaçırılan öğretmenler görev başında

Iğdır'ın Karakoyunlu İlçesi'ne bağlı Bulakbaşı Köyündeki İlköğretim Okulu'da önceki gün yaşanan kaçırılma olayının ardından eğitim öğretime devam edilirken, kaçırılan öğretmenler görevlerini sürdürüyorlar.

kacirilan ogretmenlerIğdır'a 21 kilometre uzaklıktaki köye gelen 2 PKK'lı, ellerindeki uzun namlulu silahlarla öğle paydosunda olan okula girerek 19 öğretmenden Umut Görkem Sevinç, Ersin Karakaya, Soner Er, Mehmet Koçubaba, Lütfü Atılmış ve Abdulllah Enes Er'i silah zoruyla okuldan çıkararak Korhan Yaylasına doğru kaçırma girişiminde bulunmuş, öğrencilerin, köylülerin toplu tavırları ve arkalarından gitmeleri üzerinden bir saat bile geçmeden öğretmenleri köyün 1 kilometre uzağında serbest bırakmışlardı.

Olayının hemen ertesi günü üzerilerindeki tramvayı daha atlamayan fedakar öğretmenler, öğrencilerinin sevinç çığlıkları sabah ders zilinin çalması ile birlikte eğitime başladılar. 600 öğrenci ve 19 öğretmeni bulunduğu okulun teneffüsünde öğretmelerinin bazılarının öğrencileri futbol oynaması, bir diğerlerinin de öğrencilerinin sevgi seli arasında sohbet etmelerinin görüntüsü, olayının etkisinin çoktan unutulmuş olduğu izlenimi veriyor.

Öğretmenlerinin ilk kaçırılış anlarında çok üzüldüklerini belirten öğrenciler; olay esnasında köyün kadınları ve büyükleri ile birlikte öğretmenlerinin peşi bırakmadıklarını söylediler. Eğitimlerinin yarıda kesilmediğine sevindiklerinin belirten öğrenciler; öğretmenlerinin bırakılmasından sonra mutluluktan uçtuklarını, bu sevinçlerini öğretmenlerine sarılarak paylaştıklarının ifade ettiler.

Son Güncelleme: Cumartesi, 20 Ekim 2012 09:21

Gösterim: 1697

Doğurganlık hızı düşüyor

Türkiye'de toplam doğurganlık hızı, 2010 yılında 2,05 çocuk iken 2011 yılında bu rakam 2,02 çocuk oldu. Yani, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2 olarak gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2001 yılı doğum istatistiklerini yayınladı. Buna göre 2011 yılında 1.237.172 çocuk dünyaya gelirken, doğumların yüzde 51'i erkek, yüzde 49'u kız olarak kayıtlara geçti. Bu rakam 2010 yılında 1.253.309 olarak kaydedildi. Toplam doğurganlık hızı, 2010 yılında 2,05 çocuk iken 2011 yılında bu rakam 2,02 çocuk oldu. Yani, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2 olarak gerçekleşti.

En düşük oran Batı Marmara'da

Kaba doğum hızı, 2010 yılında binde 17,2 iken bu hız 2011 yılında binde 16,7 olarak kayıtlara geçti. Diğer bir ifade ile 2010 yılında bin nüfus başına 17,2 doğum düşerken, 2011 yılında bin nüfus başına 16,7 doğum düştü. 2011 yılında İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey'e göre kaba doğum hızının en yüksek olduğu bölge binde 27,1 ile Güneydoğu Anadolu, en düşük olduğu bölge ise binde 11,5 ile Batı Marmara Bölgesi olarak gerçekleşti.

15-44 yaş grubunda bin kadın başına düşen doğum sayısını ifade eden "genel doğurganlık hızı" 2010 yılında binde 72,4 iken bu hızın 2011 yılında binde 70,8 olduğu görüldü.

2011 yılında İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey'e göre genel doğurganlık hızının en yüksek olduğu bölge binde 118,4 ile Güneydoğu Anadolu, en düşük olduğu bölge ise binde 52,8 ile Batı Marmara Bölgesi oldu.

25-29 yaşta doğurganlık daha fazla

2011 yılında İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey'e göre toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu bölge 3,42 çocuk ile Güneydoğu Anadolu, en düşük olduğu bölge ise 1,55 çocuk ile Batı Marmara Bölgesi olarka kayıtlara geçti. 2011 yılı verilerine göre en yüksek yaşa özel doğurganlık hızı 25-29 yaş grubunda görüldü.

İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey'e göre yaşa özel doğurganlık hızının İstanbul, Batı Marmara, Ege, Doğu Marmara, Batı Anadolu, Batı ve Doğu Karadeniz bölgelerinde 25-29 yaş grubunda, Akdeniz ve Orta Anadolu bölgelerinde 20-29 yaş grubunda, Kuzeydoğu, Ortadoğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise 20-34 yaş grubunda yüksek olarak gerçekleşti.

Ortalama anne yaşı 27,3

2011 yılında doğum yapan annelerin ortalama yaşı 27,3 olurken, doğum yapan annelerin ortalama yaşı İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey'e göre incelendiğinde en yüksek ortalama yaş 27,9 ile İstanbul, en düşük ortalama yaş 26,4 ile Orta Anadolu Bölgesi olarak gerçekleşti.

> Başbakan 3 demişti asıl gerçek ortaya çıktı

Doğurganlık hızı düşüyor

Türkiye'de toplam doğurganlık hızı, 2010 yılında 2,05 çocuk iken 2011 yılında bu rakam 2,02 çocuk oldu. Yani, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2 olarak gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2001 yılı doğum istatistiklerini yayınladı. Buna göre 2011 yılında 1.237.172 çocuk dünyaya gelirken, doğumların yüzde 51'i erkek, yüzde 49'u kız olarak kayıtlara geçti. Bu rakam 2010 yılında 1.253.309 olarak kaydedildi. Toplam doğurganlık hızı, 2010 yılında 2,05 çocuk iken 2011 yılında bu rakam 2,02 çocuk oldu. Yani, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2 olarak gerçekleşti.

En düşük oran Batı Marmara'da

Kaba doğum hızı, 2010 yılında binde 17,2 iken bu hız 2011 yılında binde 16,7 olarak kayıtlara geçti. Diğer bir ifade ile 2010 yılında bin nüfus başına 17,2 doğum düşerken, 2011 yılında bin nüfus başına 16,7 doğum düştü. 2011 yılında İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey'e göre kaba doğum hızının en yüksek olduğu bölge binde 27,1 ile Güneydoğu Anadolu, en düşük olduğu bölge ise binde 11,5 ile Batı Marmara Bölgesi olarak gerçekleşti.

15-44 yaş grubunda bin kadın başına düşen doğum sayısını ifade eden "genel doğurganlık hızı" 2010 yılında binde 72,4 iken bu hızın 2011 yılında binde 70,8 olduğu görüldü.

2011 yılında İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey'e göre genel doğurganlık hızının en yüksek olduğu bölge binde 118,4 ile Güneydoğu Anadolu, en düşük olduğu bölge ise binde 52,8 ile Batı Marmara Bölgesi oldu.

25-29 yaşta doğurganlık daha fazla

2011 yılında İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey'e göre toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu bölge 3,42 çocuk ile Güneydoğu Anadolu, en düşük olduğu bölge ise 1,55 çocuk ile Batı Marmara Bölgesi olarka kayıtlara geçti. 2011 yılı verilerine göre en yüksek yaşa özel doğurganlık hızı 25-29 yaş grubunda görüldü.

İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey'e göre yaşa özel doğurganlık hızının İstanbul, Batı Marmara, Ege, Doğu Marmara, Batı Anadolu, Batı ve Doğu Karadeniz bölgelerinde 25-29 yaş grubunda, Akdeniz ve Orta Anadolu bölgelerinde 20-29 yaş grubunda, Kuzeydoğu, Ortadoğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise 20-34 yaş grubunda yüksek olarak gerçekleşti.

Ortalama anne yaşı 27,3

2011 yılında doğum yapan annelerin ortalama yaşı 27,3 olurken, doğum yapan annelerin ortalama yaşı İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey'e göre incelendiğinde en yüksek ortalama yaş 27,9 ile İstanbul, en düşük ortalama yaş 26,4 ile Orta Anadolu Bölgesi olarak gerçekleşti.

Son Güncelleme: Cuma, 19 Ekim 2012 13:54

Gösterim: 1685


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.