Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan 4+4+4 tartışmalarının ideolojik olarak değerlendirildiğini söyledi.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, eğitim reformuna 'kızlar okuyamayacak' diye karşı çıkanların geçmişte başörtülülerin okumasını engellediğini belirterek, "4+4+4 eğitim reformu için yaygara kopartıyorlar. Bunun arkasında siyasi ve ideolojik nedenler var. Bunu da kimse yutmaz" dedi.
MÜSİAD Genel İdare Kurulu (GİK) Gala Programı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in katılımıyla Bursa Hilton Otel'de gerçekleştirildi. MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan ise Türkiye'nin dün ile bugün arasında inanılmaz bir farklılık gösterdiğini dile getirdi. Sanayiciler olarak yapılmasını bekledikleri reformlardan söz eden Vardan, yatırımcının Türkiye'ye gelmesi için yargı reformunun öneminden bahsetti. Bir başka konunun ise eğitim reformu olduğuna işaret eden Vardan, eğitim sisteminin yenilenmesi gerektiğini dile getirdi. Vardan, yapılmak eğitim reformunu eleştirmesine tepki gösterdi. Vardan, "Yeni bir sistem geliştirilmeye çalışılıyor. 4+4+4 diye 12 yıllık kesintisiz eğitim projesi ortaya çıktı. Hemen bir yaygara kopuyor, 'kızlar okula gitmeyecek' diye, niye gitmesin, peki siz başörtülüleri engellemediniz mi, niye bunların önüne bu engelleri koydunuz. Yurt dışında orda burada okuma imkanı elde edenler için de başörtüsü olduklara halde iş bulabiliyor musunuz? Demek ki konu kızların okula gitmesi falan değil. Bunun arkasında siyasi ve ideolojik nedenler var. Bunu da kimse yutmaz. Bizim sonuçta bu hedeflere ulaşmamız için hedeflere kilitlenmemiz gerekiyor. Bu olaylarla değil ama mutlaka farklılıklarımızı kabul edip, bunları zenginlik olarak kabul edip, bu insanlardan ülkemize nasıl katkı sağlarız ona bakacağız" dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan 4+4+4 tartışmalarının ideolojik olarak değerlendirildiğini söyledi.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, eğitim reformuna 'kızlar okuyamayacak' diye karşı çıkanların geçmişte başörtülülerin okumasını engellediğini belirterek, "4+4+4 eğitim reformu için yaygara kopartıyorlar. Bunun arkasında siyasi ve ideolojik nedenler var. Bunu da kimse yutmaz" dedi.
MÜSİAD Genel İdare Kurulu (GİK) Gala Programı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in katılımıyla Bursa Hilton Otel'de gerçekleştirildi. MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan ise Türkiye'nin dün ile bugün arasında inanılmaz bir farklılık gösterdiğini dile getirdi. Sanayiciler olarak yapılmasını bekledikleri reformlardan söz eden Vardan, yatırımcının Türkiye'ye gelmesi için yargı reformunun öneminden bahsetti. Bir başka konunun ise eğitim reformu olduğuna işaret eden Vardan, eğitim sisteminin yenilenmesi gerektiğini dile getirdi. Vardan, yapılmak eğitim reformunu eleştirmesine tepki gösterdi. Vardan, "Yeni bir sistem geliştirilmeye çalışılıyor. 4+4+4 diye 12 yıllık kesintisiz eğitim projesi ortaya çıktı. Hemen bir yaygara kopuyor, 'kızlar okula gitmeyecek' diye, niye gitmesin, peki siz başörtülüleri engellemediniz mi, niye bunların önüne bu engelleri koydunuz. Yurt dışında orda burada okuma imkanı elde edenler için de başörtüsü olduklara halde iş bulabiliyor musunuz? Demek ki konu kızların okula gitmesi falan değil. Bunun arkasında siyasi ve ideolojik nedenler var. Bunu da kimse yutmaz. Bizim sonuçta bu hedeflere ulaşmamız için hedeflere kilitlenmemiz gerekiyor. Bu olaylarla değil ama mutlaka farklılıklarımızı kabul edip, bunları zenginlik olarak kabul edip, bu insanlardan ülkemize nasıl katkı sağlarız ona bakacağız" dedi.
Son Güncelleme: Cumartesi, 10 Mart 2012 11:58
Gösterim: 1620
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Bekir S. Gür Sabah Gaztesi'nde yayınlanan yazısında eğitim tartışmalarına ilşkin görüşlerini dile getirdi.
Baştan açıkça ifade edelim, 4+4+4 yasa teklifinin mevcut halinin bazı eksiklikleri ve sorunları vardır. Örneğin, (ilk taslakta olmadığı halde gelen tepkiler sonrası taslağa sonradan eklenen) zorunlu eğitim yaşının bir yıl erkene alınması ve zorunlu eğitim süresinin hemen önümüzdeki yıl 12 yıla çıkarılması gibi.
Bu uyarıyı yaptıktan sonra, şunu ifade etmekte fayda vardır: Özellikle sekiz yıllık ilköğretimin kademelendirilmesi, zorunlu bir değişikliktir ve çağdaş eğitim sistemleriyle son derece uyumludur. Öncelikle, hiçbir pedagojik gerekçeye dayandırılmadan 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu kararlarıyla apar topar uygulamaya konan kesintisiz eğitim, toplumdan gelen talep üzerine ve seçilmiş sivil bir otorite tarafından ortadan kaldırılmaktadır. Eğitim sistemini düzenleyen ana aktörler askerler ve yargıçlar değil de toplumun seçtikleri oldukça, müesses nizamı değiştirmeye dönük yapılan düzenlemelerin topluma karşı hesap vermeyi içermesi ve zaman içinde toplumun taleplerini karşılaması mümkündür.
Tektipçilik yerine çoğulcu eğitim
4+4+4 yasa teklifinin eğitim sistemine getireceği en önemli yenilik, ikinci dört yılda (ortaokul) öğrencilere seçimlik ders hakkı verilecek olmasıdır. Eğitim sisteminin aşırı tektipçi olmasından hemen hemen herkesin yakındığı bir zamanda, öğrencilere ve ailelerine böyle bir seçme hakkı sunulmuş olması, sisteme ve öğrencilere daha fazla serbest alan sağlayabilir. Nitekim geçen hafta, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun TBMM Milli Eğitim Komisyonunda Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'e anadilde eğitimin mümkün olup olmayacağını sorması üzerine, Dinçer'in "Teklifi okuyunca görebileceğinizi varsaydım" sözleri, anadilde eğitimin sinyali olarak anlaşıldı. Her ne kadar Dinçer, daha sonra, anadilde eğitime ilişkin yanlış anlaşıldığını ima etse de, bu olay, teklifin böyle de anlaşılabileceğini göstermesi açısından oldukça öğreticidir. Gerçekten de, teklif; anadilden, din eğitimine ve sanat eğitimine kadar çok geniş bir yelpazede farklı alanlarda seçmeli derslerin okutulmasına imkân sağlayacak mahiyettedir. Dahası, Kocaeli milletvekili Fikri Işık'ın ifadesine göre, seçimlik din eğitimi derslerinin sadece İslam ile sınırlı olmayıp diğer dinleri de kapsayacak şekilde düzenlenebilecek olması, toplumun taleplerini karşılama açısından önemlidir. Teklif, toplumun beklenti ve taleplerini karşılayabildiği ve çeşitliliğe imkân tanıdığı ölçüde, geniş kesimler tarafından benimsenecektir. Teklife karşı çıkanlar da daha fazla özgürlük ve çeşitlilik talep ettikleri ölçüde, teklifi daha özgürlükçü bir noktaya evirebilirler.
Eğitim mi, indoktrinasyon mu?
Başta TÜSİAD olmak üzere bazı sivil kuruluşlar (ve zaman zaman muhalefet partileri), 4+4+4 yasa teklifine karşı kampanya başlatınca, ilginçtir, teklifi daha özgürlükçü bir noktaya götürmek için çalışmadılar. Aksine, açıköğretim (ki örgün/ formel bir eğitim biçimidir) gibi öğrencilere bir nebze öğrenme özgürlüğü tanıyan ve gelişmiş ülkelerde bir hak olarak görülen alternatif bir eğitim biçimine bile karşı geldiler. Bu tartışmanın en öğretici tarafı, Türkiye'de sivil toplumu temsil ettiğini iddia eden derneklerin, eğitimde değişim, dönüşüm ve daha fazla sivillik isteyen taraf değil, eğitimdeki mevcut ideolojik ve merkeziyetçi müesses nizamı sürdürmek isteyen taraf olmalarıdır. Dolayısıyla, felsefî açıdan bakıldığında, bu kesimlerin, eğitim denince akıllarına önemli oranda hâlâ "indoktrinasyon"un geldiği anlaşılmaktadır.
İşte tam olarak bu felsefi anlayış dolayısıyla, eğitim ve indoktrinasyon arasında fark görmeyen bazı zihinler, bir taraftan başörtülü kızların eğitim almalarını engellemiş; öte yandan "kızların eğitimi" için kampanya yapmış ve serbest eğitim kanallarına muhalefet etmiştir. Bir önceki cümlede, "kızların eğitimi" ifadesi "kızların indoktrinasyonu" olarak ifade edilse, hiçbir anlam kaybına uğramaz. Heidegger'in dikkat çektiği gibi, modern eğitim kavramının temelini oluşturan formasyonun bazı etimolojik kökenleri (morphe, typos, typto), şekil vermek için "vurmak" ve "dövmek" anlamına gelir, tıpkı para basarken metale şekil vermek gibi. İşte bu arka plan, kız çocuklarına neden devlet eliyle zorla şekil vermenin savunulduğunu bize açıkça gösterir. Başta eğitim olmak üzere pek çok farklı konuda ideolojik söylemin anahtar sözcüğü ve öznesi haline gelen "kız çocuklarının" ve ailelerinin, bu durumdan ne kadar hoşnut oldukları meçhuldür.
Alternatif muhalefet
Kendilerini sivil olarak tanımlayan pek çok çevrenin, mesele eğitim olduğu zaman devletten çok devletçi olması manidardır. Bir an için şöyle düşünün, TÜSİAD ve muhalefet, teklifi az özgürlükçü bulduğu için eleştirmiş olsaydı ve toplumsal talepleri karşılamaya aday daha çoğulcu bir eğitim sistemi talep etseydi, bugün eğitime ilişkin tartışma, daha ileri bir noktada olurdu. Belki de biz bugün toplumsal talep gören alternatif eğitim biçimlerini dışlamayan formüllerin neler olabileceğini tartışıyor olacaktık.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Bekir S. Gür Sabah Gaztesi'nde yayınlanan yazısında eğitim tartışmalarına ilşkin görüşlerini dile getirdi.
Baştan açıkça ifade edelim, 4+4+4 yasa teklifinin mevcut halinin bazı eksiklikleri ve sorunları vardır. Örneğin, (ilk taslakta olmadığı halde gelen tepkiler sonrası taslağa sonradan eklenen) zorunlu eğitim yaşının bir yıl erkene alınması ve zorunlu eğitim süresinin hemen önümüzdeki yıl 12 yıla çıkarılması gibi.
Bu uyarıyı yaptıktan sonra, şunu ifade etmekte fayda vardır: Özellikle sekiz yıllık ilköğretimin kademelendirilmesi, zorunlu bir değişikliktir ve çağdaş eğitim sistemleriyle son derece uyumludur. Öncelikle, hiçbir pedagojik gerekçeye dayandırılmadan 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu kararlarıyla apar topar uygulamaya konan kesintisiz eğitim, toplumdan gelen talep üzerine ve seçilmiş sivil bir otorite tarafından ortadan kaldırılmaktadır. Eğitim sistemini düzenleyen ana aktörler askerler ve yargıçlar değil de toplumun seçtikleri oldukça, müesses nizamı değiştirmeye dönük yapılan düzenlemelerin topluma karşı hesap vermeyi içermesi ve zaman içinde toplumun taleplerini karşılaması mümkündür.
Tektipçilik yerine çoğulcu eğitim
4+4+4 yasa teklifinin eğitim sistemine getireceği en önemli yenilik, ikinci dört yılda (ortaokul) öğrencilere seçimlik ders hakkı verilecek olmasıdır. Eğitim sisteminin aşırı tektipçi olmasından hemen hemen herkesin yakındığı bir zamanda, öğrencilere ve ailelerine böyle bir seçme hakkı sunulmuş olması, sisteme ve öğrencilere daha fazla serbest alan sağlayabilir. Nitekim geçen hafta, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun TBMM Milli Eğitim Komisyonunda Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'e anadilde eğitimin mümkün olup olmayacağını sorması üzerine, Dinçer'in "Teklifi okuyunca görebileceğinizi varsaydım" sözleri, anadilde eğitimin sinyali olarak anlaşıldı. Her ne kadar Dinçer, daha sonra, anadilde eğitime ilişkin yanlış anlaşıldığını ima etse de, bu olay, teklifin böyle de anlaşılabileceğini göstermesi açısından oldukça öğreticidir. Gerçekten de, teklif; anadilden, din eğitimine ve sanat eğitimine kadar çok geniş bir yelpazede farklı alanlarda seçmeli derslerin okutulmasına imkân sağlayacak mahiyettedir. Dahası, Kocaeli milletvekili Fikri Işık'ın ifadesine göre, seçimlik din eğitimi derslerinin sadece İslam ile sınırlı olmayıp diğer dinleri de kapsayacak şekilde düzenlenebilecek olması, toplumun taleplerini karşılama açısından önemlidir. Teklif, toplumun beklenti ve taleplerini karşılayabildiği ve çeşitliliğe imkân tanıdığı ölçüde, geniş kesimler tarafından benimsenecektir. Teklife karşı çıkanlar da daha fazla özgürlük ve çeşitlilik talep ettikleri ölçüde, teklifi daha özgürlükçü bir noktaya evirebilirler.
Eğitim mi, indoktrinasyon mu?
Başta TÜSİAD olmak üzere bazı sivil kuruluşlar (ve zaman zaman muhalefet partileri), 4+4+4 yasa teklifine karşı kampanya başlatınca, ilginçtir, teklifi daha özgürlükçü bir noktaya götürmek için çalışmadılar. Aksine, açıköğretim (ki örgün/ formel bir eğitim biçimidir) gibi öğrencilere bir nebze öğrenme özgürlüğü tanıyan ve gelişmiş ülkelerde bir hak olarak görülen alternatif bir eğitim biçimine bile karşı geldiler. Bu tartışmanın en öğretici tarafı, Türkiye'de sivil toplumu temsil ettiğini iddia eden derneklerin, eğitimde değişim, dönüşüm ve daha fazla sivillik isteyen taraf değil, eğitimdeki mevcut ideolojik ve merkeziyetçi müesses nizamı sürdürmek isteyen taraf olmalarıdır. Dolayısıyla, felsefî açıdan bakıldığında, bu kesimlerin, eğitim denince akıllarına önemli oranda hâlâ "indoktrinasyon"un geldiği anlaşılmaktadır.
İşte tam olarak bu felsefi anlayış dolayısıyla, eğitim ve indoktrinasyon arasında fark görmeyen bazı zihinler, bir taraftan başörtülü kızların eğitim almalarını engellemiş; öte yandan "kızların eğitimi" için kampanya yapmış ve serbest eğitim kanallarına muhalefet etmiştir. Bir önceki cümlede, "kızların eğitimi" ifadesi "kızların indoktrinasyonu" olarak ifade edilse, hiçbir anlam kaybına uğramaz. Heidegger'in dikkat çektiği gibi, modern eğitim kavramının temelini oluşturan formasyonun bazı etimolojik kökenleri (morphe, typos, typto), şekil vermek için "vurmak" ve "dövmek" anlamına gelir, tıpkı para basarken metale şekil vermek gibi. İşte bu arka plan, kız çocuklarına neden devlet eliyle zorla şekil vermenin savunulduğunu bize açıkça gösterir. Başta eğitim olmak üzere pek çok farklı konuda ideolojik söylemin anahtar sözcüğü ve öznesi haline gelen "kız çocuklarının" ve ailelerinin, bu durumdan ne kadar hoşnut oldukları meçhuldür.
Alternatif muhalefet
Kendilerini sivil olarak tanımlayan pek çok çevrenin, mesele eğitim olduğu zaman devletten çok devletçi olması manidardır. Bir an için şöyle düşünün, TÜSİAD ve muhalefet, teklifi az özgürlükçü bulduğu için eleştirmiş olsaydı ve toplumsal talepleri karşılamaya aday daha çoğulcu bir eğitim sistemi talep etseydi, bugün eğitime ilişkin tartışma, daha ileri bir noktada olurdu. Belki de biz bugün toplumsal talep gören alternatif eğitim biçimlerini dışlamayan formüllerin neler olabileceğini tartışıyor olacaktık.
Son Güncelleme: Çarşamba, 02 Ocak 2013 16:06
Gösterim: 1814
Eğitim Komisyonu’nda bir çok maddesi kabul edilen yeni yasa tasarısıyla birlikte öğrenciler sistemin herhangi bir noktasında istedikleri alanlara yatay geçiş yapabilecek. Sistemde derslerin önceliği, öğrencinin ilgi alanları olduğu kadar toplumsal duyarlılıklara göre de değişecek, müfredat ağırlığı bu tercihlere göre ‘seçmeli derslere’ verilecek.
Meclis Milli Eğitim Komisyonu’nda görüşülmekte olan 12 yıllık kademeli eğitimin ayrıntıları netleşiyor. Komisyon tarafından hazırlanan tasarıya göre yeni eğitim sistemi 4+4+4 şeklinde kesintili zorunlu olarak 3 kademeden oluşacak. Yeni sistemde 8 yıllık kesintisiz eğitim son bularak yerine ilkokul ve ortaokul ve lise olmak üzere 3 kısma ayrılıyor. Dünyadaki gelişmiş ülkelerin uyguladığı bu eğitim politikası Türkiye’nin gelişmesi açısından adeta bir lokomotif görevi görecek. Yeni sistemin esnek bir yapıda olup öğrenciler hem sevdiği bölümde okuyabilecek hem de istediği işte çalışma imkanına sahip olacak. 26 maddeden oluşan teklifte eğitimle ilgili birçok yenilik geliyor. 2012-2013 eğitim döneminde devreye girecek olan projelerde tek tek kamuoyuna duyuruluyor.
OKULLAR ARASI YATAY GEÇİŞLER SERBEST OLACAK
Yeni eğitim sisteminde ilköğretim tarihe karışıyor. Buna göre ilk 4’ten sonra ortaokul dönemi tekrar başlıyor. Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 yeni eğitim sisteminin hayata geçmesiyle birlikte ortaokulları ilkokullardan ayıracak. Böylece ilk 4’ten sonra öğrenci ortaokula başlayacak. Bakanlık ortaokulda esnek eğitim sistemini devreye sokacak ve öğrencinin okullar arasında yatay geçişi mümkün olabilecek. Eğer öğrenci mesleki ve teknik ortaokuluna başlamış ise duruma göre imam hatip veya düz ortaokula geçebilecek. Öğrenci meslek bölümleri arasında da geçiş yapabilecek.
ORTAOKULLARDA AĞIRLIK SEÇMELİ DERSLERE VERİLECEK
Öğrenci isteği doğrultusunda ortaokulda Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun belirlediği seçmeli derslerden eğitim alabilecek. Ayrıca öğrenciler mesleki ve teknik ortaokullarından liseye geçişlerinde sertifika verilecek. Öğrenci 4+4’ten sonra çıraklık eğitiminde staj yapması için bu sertifika yeterli olacak. Ancak öğrenci liseye kayıt yaptırıp bir yıl okuduktan sonra isteğine göre çıraklık eğitimi alabilecek. Öte yandan öğrenci diplomayı liseyi bitirmeden alamayacak.
2002 YILINDA 873 BİN OLAN OKUMAYAN KIZ ÖĞRENCİ SAYISI 2012’DE 56 BİNE KADAR DÜŞTÜ
MUHALEFETİN Kız çocuklarının eğitimden uzaklaşacağına yönelik iddialarını Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer rakamlarla yalanlamıştı. Dinçer 2002’de zorunlu eğitim çağında olmasına rağmen 873 bin kız, 562 bin erkek olmak üzere 1 milyon 434 bin çocuğun ilköğretime kayıtlı olmadığı belirterek, şunları söylemişti: “2011 yılına gelindiğinde, ilköğretim çağında olup da okula kayıt olmayan çocukların sayısını 56 binin kız, 34 bininin erkek olmak üzere 90 bine düşürdük. Geçmişle kıyaslandığında elde ettiğimiz sonuç muazzam bir gelişme olarak görülse de, kalan 90 bin çocuğumuza ulaşmak üzere geçtiğimiz yıl önemli bir girişim başlattık. 2011’in Ocak ayında 4 bakanlık ve 17 genel müdürlükle İlköğretime Erişim ve Devamın İzlenmesinde Kurumlar Arası İşbirliği Protokolü imzalandı. Bu işbirliğinin 2012 yılı sonuçlarına baktığımızda ise bir yıllık sürede 38 bin çocuğumuzun daha okullaşmasının sağlandığını görüyoruz.”
YGS YERİNE OLGUNLAŞTIRMA SINAVI GELİYOR
Milli Eğitim Bakanlığı’nın taslak üzerinde çalıştığı diğer bir konu ise SBS sınavları oldu. 2008 yılında Eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu zamanında 6, 7 ve 8’inci sınıf öğrencilerinde uygulanmaya başlanan Seviye Belirleme Sınavı (SBS) kaldırılıyor. SBS’nin kaldırılmasıyla birlikte öğrenciler liselere okuldaki ders notları ve yeteneklerine göre aile ve öğretmenleri tarafından yeni belirlenen liselere yönlendirilecek. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer geçtiğimiz günlerde açıkladığı yeni sisteme göre öğrenciyi seçmeye dayalı sınavlar olan SBS ve üniversiteye giriş sınavlarını kaldırılacak bunların yerine dünyadaki gelişmiş ülkelerde uygulanan olgunlaştırma sınavları gelecek.
LİSEDE ÖĞRENCİLER FEN LİSESİ EĞİTİMİ ALABİLECEK
Öğrenciler üçüncü 4’e yani lisedeki eğitim sisteminde de esnek bir yapıyla eğitim alacak. Buna göre eğer öğrencinin fen derslerine kabiliyeti var ise fen lisesine gitmeden bulunduğu okulda kendisine özel bir program yapılarak benzer durumdaki çocuklarla beraber özel sınıflar açılacak ve ek dersler alma imkanına sahip olacak. Öğrenci sosyal bilimlerin, güzel sanatların ve imam hatip okullarının da derslerini alabilecek. Eğer öğrenci bu dersleri tercih ediyorsa bu yolda ilerleyebilecek. Ama öğrenci eğer yanlış bir bölüm tercih ettiğini düşünüyorsa öğrenciye yatay geçiş imkanı verilebilecek. Ayrıca öğrenci lisede okuduğu bölümle ilgili çıraklık eğitimi almak isterse ilk bir yıl okuduktan sonra staj eğitimi alabilecek.
(Star Gazetesi - AHMET FATİH ERTURAN)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Eğitim Komisyonu’nda bir çok maddesi kabul edilen yeni yasa tasarısıyla birlikte öğrenciler sistemin herhangi bir noktasında istedikleri alanlara yatay geçiş yapabilecek. Sistemde derslerin önceliği, öğrencinin ilgi alanları olduğu kadar toplumsal duyarlılıklara göre de değişecek, müfredat ağırlığı bu tercihlere göre ‘seçmeli derslere’ verilecek.
Meclis Milli Eğitim Komisyonu’nda görüşülmekte olan 12 yıllık kademeli eğitimin ayrıntıları netleşiyor. Komisyon tarafından hazırlanan tasarıya göre yeni eğitim sistemi 4+4+4 şeklinde kesintili zorunlu olarak 3 kademeden oluşacak. Yeni sistemde 8 yıllık kesintisiz eğitim son bularak yerine ilkokul ve ortaokul ve lise olmak üzere 3 kısma ayrılıyor. Dünyadaki gelişmiş ülkelerin uyguladığı bu eğitim politikası Türkiye’nin gelişmesi açısından adeta bir lokomotif görevi görecek. Yeni sistemin esnek bir yapıda olup öğrenciler hem sevdiği bölümde okuyabilecek hem de istediği işte çalışma imkanına sahip olacak. 26 maddeden oluşan teklifte eğitimle ilgili birçok yenilik geliyor. 2012-2013 eğitim döneminde devreye girecek olan projelerde tek tek kamuoyuna duyuruluyor.
OKULLAR ARASI YATAY GEÇİŞLER SERBEST OLACAK
Yeni eğitim sisteminde ilköğretim tarihe karışıyor. Buna göre ilk 4’ten sonra ortaokul dönemi tekrar başlıyor. Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 yeni eğitim sisteminin hayata geçmesiyle birlikte ortaokulları ilkokullardan ayıracak. Böylece ilk 4’ten sonra öğrenci ortaokula başlayacak. Bakanlık ortaokulda esnek eğitim sistemini devreye sokacak ve öğrencinin okullar arasında yatay geçişi mümkün olabilecek. Eğer öğrenci mesleki ve teknik ortaokuluna başlamış ise duruma göre imam hatip veya düz ortaokula geçebilecek. Öğrenci meslek bölümleri arasında da geçiş yapabilecek.
ORTAOKULLARDA AĞIRLIK SEÇMELİ DERSLERE VERİLECEK
Öğrenci isteği doğrultusunda ortaokulda Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun belirlediği seçmeli derslerden eğitim alabilecek. Ayrıca öğrenciler mesleki ve teknik ortaokullarından liseye geçişlerinde sertifika verilecek. Öğrenci 4+4’ten sonra çıraklık eğitiminde staj yapması için bu sertifika yeterli olacak. Ancak öğrenci liseye kayıt yaptırıp bir yıl okuduktan sonra isteğine göre çıraklık eğitimi alabilecek. Öte yandan öğrenci diplomayı liseyi bitirmeden alamayacak.
2002 YILINDA 873 BİN OLAN OKUMAYAN KIZ ÖĞRENCİ SAYISI 2012’DE 56 BİNE KADAR DÜŞTÜ
MUHALEFETİN Kız çocuklarının eğitimden uzaklaşacağına yönelik iddialarını Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer rakamlarla yalanlamıştı. Dinçer 2002’de zorunlu eğitim çağında olmasına rağmen 873 bin kız, 562 bin erkek olmak üzere 1 milyon 434 bin çocuğun ilköğretime kayıtlı olmadığı belirterek, şunları söylemişti: “2011 yılına gelindiğinde, ilköğretim çağında olup da okula kayıt olmayan çocukların sayısını 56 binin kız, 34 bininin erkek olmak üzere 90 bine düşürdük. Geçmişle kıyaslandığında elde ettiğimiz sonuç muazzam bir gelişme olarak görülse de, kalan 90 bin çocuğumuza ulaşmak üzere geçtiğimiz yıl önemli bir girişim başlattık. 2011’in Ocak ayında 4 bakanlık ve 17 genel müdürlükle İlköğretime Erişim ve Devamın İzlenmesinde Kurumlar Arası İşbirliği Protokolü imzalandı. Bu işbirliğinin 2012 yılı sonuçlarına baktığımızda ise bir yıllık sürede 38 bin çocuğumuzun daha okullaşmasının sağlandığını görüyoruz.”
YGS YERİNE OLGUNLAŞTIRMA SINAVI GELİYOR
Milli Eğitim Bakanlığı’nın taslak üzerinde çalıştığı diğer bir konu ise SBS sınavları oldu. 2008 yılında Eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu zamanında 6, 7 ve 8’inci sınıf öğrencilerinde uygulanmaya başlanan Seviye Belirleme Sınavı (SBS) kaldırılıyor. SBS’nin kaldırılmasıyla birlikte öğrenciler liselere okuldaki ders notları ve yeteneklerine göre aile ve öğretmenleri tarafından yeni belirlenen liselere yönlendirilecek. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer geçtiğimiz günlerde açıkladığı yeni sisteme göre öğrenciyi seçmeye dayalı sınavlar olan SBS ve üniversiteye giriş sınavlarını kaldırılacak bunların yerine dünyadaki gelişmiş ülkelerde uygulanan olgunlaştırma sınavları gelecek.
LİSEDE ÖĞRENCİLER FEN LİSESİ EĞİTİMİ ALABİLECEK
Öğrenciler üçüncü 4’e yani lisedeki eğitim sisteminde de esnek bir yapıyla eğitim alacak. Buna göre eğer öğrencinin fen derslerine kabiliyeti var ise fen lisesine gitmeden bulunduğu okulda kendisine özel bir program yapılarak benzer durumdaki çocuklarla beraber özel sınıflar açılacak ve ek dersler alma imkanına sahip olacak. Öğrenci sosyal bilimlerin, güzel sanatların ve imam hatip okullarının da derslerini alabilecek. Eğer öğrenci bu dersleri tercih ediyorsa bu yolda ilerleyebilecek. Ama öğrenci eğer yanlış bir bölüm tercih ettiğini düşünüyorsa öğrenciye yatay geçiş imkanı verilebilecek. Ayrıca öğrenci lisede okuduğu bölümle ilgili çıraklık eğitimi almak isterse ilk bir yıl okuduktan sonra staj eğitimi alabilecek.
(Star Gazetesi - AHMET FATİH ERTURAN)
Son Güncelleme: Cumartesi, 10 Mart 2012 11:09
Gösterim: 2651
Eğitim reformu tasarısı komisyonda tartışılmaya devam ederek Eğitim-Sen eyle yapmaya hazırlanıyor.
4+4+4 yasa teklifinin bu haliyle TBMM Genel Kurulu’na gelmesi halinde Eğitim-Sen’e bağlı 120 bin öğretmen iş bırakacak. Eğitim-Sen Genel başkanı Ünsal Yıldız, “Sistem çocuk sömürüsünün önünü açacak” diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Eğitim reformu tasarısı komisyonda tartışılmaya devam ederek Eğitim-Sen eyle yapmaya hazırlanıyor.
4+4+4 yasa teklifinin bu haliyle TBMM Genel Kurulu’na gelmesi halinde Eğitim-Sen’e bağlı 120 bin öğretmen iş bırakacak. Eğitim-Sen Genel başkanı Ünsal Yıldız, “Sistem çocuk sömürüsünün önünü açacak” diye konuştu.
Son Güncelleme: Cumartesi, 10 Mart 2012 11:20
Gösterim: 2437
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde bir grup öğrenci 'Bölgesel Güvenlik Sorunları ve Türkiye'nin Güvenlik Politikaları' konulu toplantıda salonda protesto gösterisi yaptı ve çıkan olaylar sonucu 16 öğrenci gözaltına alındı.
Trabzon- KTÜ Osman Turan Kongre Merkezi’nde, Uluslararası İlişkiler Konseyi, KTÜ ve Kadir Has Üniversitesi'nce, “Bölgesel Güvenlik Sorunları ve Türkiye’nin Güvenlik Politikaları konulu toplantı düzenlendi https://gutepotenz.de/. Toplantı öncesinde salona girmek isteyen KTÜ Öğrenci Kolektifi üyesi öğrencilere Özel Güvenlik ekipleri barikat kurarak izin vermedi. Bunun üzerine 16 öğrenci, sloganlarla durumu protesto etti.
Öğrenci grubu ve özel güvenlik güçleri arasında yaşanan gerginlik sonrasında olaya Çevik Kuvvet ekipleri müdahale etti. Çevik Kuvvet ekibini ile toplantı salonu önünden uzaklaştırılmak istenen öğrenciler arasında başlayan gerginlik giderek büyüdü. Basın açıklaması yaparak yaşananları protesto eden öğrencilerin çevresini takviye kuvvetlerle birlikte saran çevik kuvvet polisleri, 16 öğrenciyi gözaltına aldı ve otobüse bindirerek uzaklaştırdı. Öğrencilerin, toplantı ve gösteri kanununa muhalefet ve görevli polise mukavemet suçlamalarıyla savcılığa sevk edilecekleri öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. Bu arada, gözaltına alınan öğrencilerden birinin çantasından da çok sayıda yumurta çıktığı öğrenildi.
16 öğrenci serbest bırakıldı
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen ’Bölgesel Güvenlik Sorunları ve Türkiye’nin Güvenlik Politikaları’ toplantısı öncesinde, salona alınmadıkları için eylem yapan ve polisle yaşanan gerginliğin ardından gözaltına alınan 16 öğrenci, Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorgulamalarının ardından serbest bırakıldı.
(radikal)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde bir grup öğrenci 'Bölgesel Güvenlik Sorunları ve Türkiye'nin Güvenlik Politikaları' konulu toplantıda salonda protesto gösterisi yaptı ve çıkan olaylar sonucu 16 öğrenci gözaltına alındı.
Trabzon- KTÜ Osman Turan Kongre Merkezi’nde, Uluslararası İlişkiler Konseyi, KTÜ ve Kadir Has Üniversitesi'nce, “Bölgesel Güvenlik Sorunları ve Türkiye’nin Güvenlik Politikaları konulu toplantı düzenlendi https://gutepotenz.de/. Toplantı öncesinde salona girmek isteyen KTÜ Öğrenci Kolektifi üyesi öğrencilere Özel Güvenlik ekipleri barikat kurarak izin vermedi. Bunun üzerine 16 öğrenci, sloganlarla durumu protesto etti.
Öğrenci grubu ve özel güvenlik güçleri arasında yaşanan gerginlik sonrasında olaya Çevik Kuvvet ekipleri müdahale etti. Çevik Kuvvet ekibini ile toplantı salonu önünden uzaklaştırılmak istenen öğrenciler arasında başlayan gerginlik giderek büyüdü. Basın açıklaması yaparak yaşananları protesto eden öğrencilerin çevresini takviye kuvvetlerle birlikte saran çevik kuvvet polisleri, 16 öğrenciyi gözaltına aldı ve otobüse bindirerek uzaklaştırdı. Öğrencilerin, toplantı ve gösteri kanununa muhalefet ve görevli polise mukavemet suçlamalarıyla savcılığa sevk edilecekleri öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. Bu arada, gözaltına alınan öğrencilerden birinin çantasından da çok sayıda yumurta çıktığı öğrenildi.
16 öğrenci serbest bırakıldı
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen ’Bölgesel Güvenlik Sorunları ve Türkiye’nin Güvenlik Politikaları’ toplantısı öncesinde, salona alınmadıkları için eylem yapan ve polisle yaşanan gerginliğin ardından gözaltına alınan 16 öğrenci, Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorgulamalarının ardından serbest bırakıldı.
(radikal)
Son Güncelleme: Cuma, 09 Mart 2012 21:21
Gösterim: 2813