Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
İzmir'de kurulacak olan ünlü pop star Tarkan’ın da destek verdiği Doğa Okulu, 2014 yılından itibaren öğrenci kabul etmeye başlayacak. Eğitimler ücretsiz olacak.
İzmir'de, okul tanımının sınırlarını zorlayan bir okul kuruluyor. Şehir merkezine yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki bir köyde kurulan ve derslik olarak kendisine doğayı seçen okul, öğrencilerine doğayla uyumlu yaşamayı öğretecek.
Seferihisar Belediyesi ve Doğa Derneği, doğa kültürünün yeniden yaygınlaşması amacıyla Seferihisar ilçesine bağlı Orhanlı Köyünde "Doğa Okulu" kuruyor.
Orhanlı halkı, Atlas Dergisi, Alakır Nehri Kardeşliği ve araştırmacıların yanı sıra Tarkan gibi sanatçılarından da desteklediği okul, yaşamın ve öğrenmenin iç içe geçtiği, öğreten ve öğrencinin bulunmadığı, geleneksel ve akademik bilginin birlikte düşünüldüğü, merkezsiz bir öğrenim anlayışla hizmet edecek.
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Anadolu'nun insan-doğa ilişkisinde zengin bir kültüre sahip olduğunu belirterek, ancak bugün doğayla uyumunu kaybetmiş bireyler olarak yaşanıldığını, doğadan uzaklaşılması nedeniyle kültürel anlamda fakirleşme olduğunu söyledi.
Bu bilinçle Doğa Okulu'nu kurma çalışmalarını yürüttüklerini kaydeden Soyer, okulda doğa kültürünün farklı alanlarında çalışmalar yürütüleceğini, okulun araştırma konuları arasında geleceksel tarım, doğa hukuku, ekoloji, sözlü kültür, masallar, doğa takvimi, geleneksel sanatlar, doğa felsefesi ve geleneksel mimarinin bulunduğunu ifade etti.
Okulda her yaştan kişiye yer var
Soyer, okulun dört duvardan oluşan bir yapı olmadığına dikkati çekerek, dereler, zeytinlikler, makiler gibi alanların derslik olacağını aktardı. Okulda her yaştan kişiye yer olduğunu söyleyen Soyer, şöyle konuştu:
"Herkes öğrenebilir ve öğretebilir. Temel mantık, doğayla uyum içerisinde, doğayla barışık yaşamayı öğrenmek ve öğretmek. Ne yazık ki küreselleşmenin dayattığı hızı, hayatımızda egemen kılarak geçmişin zenginliklerini unutuyoruz. Bu nedenle hem geleceğe dair umutsuz ve karamsarız, hem de bugünü gergin, mutsuz, karamsar yaşıyoruz. Halbuki geçmişin zenginlikleri hem geleceğimizi aydınlatabilir hem de bugünü daha keyifli yaşamamızı sağlayabilir. Okulun ana fikri, milyonlarca yıllık doğayla bir arada yaşama kültürünün bugünün hayatıyla buluşturulması."
Soyer, yaklaşık 100 yıllık tarihi binanın restore edilerek okul binası yapıldığına işaret etti, binanın çatısına güneş panelleri kurulacağını, okulun elektrik ihtiyacının bu panellerden sağlanacağını kaydetti.
Restorasyon çalışmalarında binanın yöresel mimari özelliklerinin korunmasına özen gösterildiğini vurgulayan Soyer, "Seferihisar, Türkiye'nin ilk yavaş, sakin şehri. Bu okulun ortaya çıkmasında yavaş olma felsefesinin de önemli bir yeri var. Yavaşladıkça daha derin düşünebiliyoruz" dedi.
"Adımlar doğayı incitmeden atılacak"
Doğa Derneği Başkanı Güven Eken de okulun Türkiye'de bir örneğinin bulunmadığını, dünyada da çok yaygın olmadığını ifade ederek, "Köye kurulan okullar köye, köylüye bir şey öğretmek için kurulur. Bu okul köyden ve köylüden bir şey öğrenmek için kuruluyor. Günlük hayatımızda ne ihtiyacımız varsa onlarla ilgili bilgiler üretilecek. Ama bir fark var, bilgi üretilirken her yaptığımız harekette, her adımı doğayı incitmeden, tam tersine doğayla birlikte çoğalarak atacağız" diye konuştu.
Okulda bilinen öğrenci-öğretmen ilişkisi olmayacağını, her öğrencinin aynı zamanda bir öğretmen olacağını söyleyen Soyer, "Çünkü farklı yerlerden gelecek insanlar kendi deneyimleriyle ailelerinden, köylerinden, şehirlerden öğrendikleriyle buraya gelecek. Öğrencinin de katkısıyla öğrenme zenginleşecek. Ağaç aşılamayı bilen bildiğini öğretecek, ertesi gün geleneksel mimariyi başkasından dinleyerek öğrenci olacak" dedi.
Doğa Okulu mezunu olabilmek için yaklaşık 2 yıllık bir süreç gerekeceğinin altını çizen Eken, "Ben doğayla uyumlu yaşamayı öğrendim" diyenlere sertifika verileceğini belirtti.
Tarkan'dan destek konseri
Eken, sanatçı Tarkan'ın da okula büyük önem verdiğine dikkati çekerek, geliri okulda kullanılmak üzere İzmir'de konser vereceğini dile getirdi.
Konserin "doğa sensin" sloganıyla düzenleneceğini aktaran Eken, 5 Haziran'daki konserle dinleyenlerin, okulun sürdürülebilirliği için de katkı sağlamış olacağını sözlerine ekledi.
Okul 2014 yılından itibaren öğrenci kabul etmeye başlayacak. Eğitimler ücretsiz olacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
İzmir'de kurulacak olan ünlü pop star Tarkan’ın da destek verdiği Doğa Okulu, 2014 yılından itibaren öğrenci kabul etmeye başlayacak. Eğitimler ücretsiz olacak.
İzmir'de, okul tanımının sınırlarını zorlayan bir okul kuruluyor. Şehir merkezine yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki bir köyde kurulan ve derslik olarak kendisine doğayı seçen okul, öğrencilerine doğayla uyumlu yaşamayı öğretecek.
Seferihisar Belediyesi ve Doğa Derneği, doğa kültürünün yeniden yaygınlaşması amacıyla Seferihisar ilçesine bağlı Orhanlı Köyünde "Doğa Okulu" kuruyor.
Orhanlı halkı, Atlas Dergisi, Alakır Nehri Kardeşliği ve araştırmacıların yanı sıra Tarkan gibi sanatçılarından da desteklediği okul, yaşamın ve öğrenmenin iç içe geçtiği, öğreten ve öğrencinin bulunmadığı, geleneksel ve akademik bilginin birlikte düşünüldüğü, merkezsiz bir öğrenim anlayışla hizmet edecek.
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Anadolu'nun insan-doğa ilişkisinde zengin bir kültüre sahip olduğunu belirterek, ancak bugün doğayla uyumunu kaybetmiş bireyler olarak yaşanıldığını, doğadan uzaklaşılması nedeniyle kültürel anlamda fakirleşme olduğunu söyledi.
Bu bilinçle Doğa Okulu'nu kurma çalışmalarını yürüttüklerini kaydeden Soyer, okulda doğa kültürünün farklı alanlarında çalışmalar yürütüleceğini, okulun araştırma konuları arasında geleceksel tarım, doğa hukuku, ekoloji, sözlü kültür, masallar, doğa takvimi, geleneksel sanatlar, doğa felsefesi ve geleneksel mimarinin bulunduğunu ifade etti.
Okulda her yaştan kişiye yer var
Soyer, okulun dört duvardan oluşan bir yapı olmadığına dikkati çekerek, dereler, zeytinlikler, makiler gibi alanların derslik olacağını aktardı. Okulda her yaştan kişiye yer olduğunu söyleyen Soyer, şöyle konuştu:
"Herkes öğrenebilir ve öğretebilir. Temel mantık, doğayla uyum içerisinde, doğayla barışık yaşamayı öğrenmek ve öğretmek. Ne yazık ki küreselleşmenin dayattığı hızı, hayatımızda egemen kılarak geçmişin zenginliklerini unutuyoruz. Bu nedenle hem geleceğe dair umutsuz ve karamsarız, hem de bugünü gergin, mutsuz, karamsar yaşıyoruz. Halbuki geçmişin zenginlikleri hem geleceğimizi aydınlatabilir hem de bugünü daha keyifli yaşamamızı sağlayabilir. Okulun ana fikri, milyonlarca yıllık doğayla bir arada yaşama kültürünün bugünün hayatıyla buluşturulması."
Soyer, yaklaşık 100 yıllık tarihi binanın restore edilerek okul binası yapıldığına işaret etti, binanın çatısına güneş panelleri kurulacağını, okulun elektrik ihtiyacının bu panellerden sağlanacağını kaydetti.
Restorasyon çalışmalarında binanın yöresel mimari özelliklerinin korunmasına özen gösterildiğini vurgulayan Soyer, "Seferihisar, Türkiye'nin ilk yavaş, sakin şehri. Bu okulun ortaya çıkmasında yavaş olma felsefesinin de önemli bir yeri var. Yavaşladıkça daha derin düşünebiliyoruz" dedi.
"Adımlar doğayı incitmeden atılacak"
Doğa Derneği Başkanı Güven Eken de okulun Türkiye'de bir örneğinin bulunmadığını, dünyada da çok yaygın olmadığını ifade ederek, "Köye kurulan okullar köye, köylüye bir şey öğretmek için kurulur. Bu okul köyden ve köylüden bir şey öğrenmek için kuruluyor. Günlük hayatımızda ne ihtiyacımız varsa onlarla ilgili bilgiler üretilecek. Ama bir fark var, bilgi üretilirken her yaptığımız harekette, her adımı doğayı incitmeden, tam tersine doğayla birlikte çoğalarak atacağız" diye konuştu.
Okulda bilinen öğrenci-öğretmen ilişkisi olmayacağını, her öğrencinin aynı zamanda bir öğretmen olacağını söyleyen Soyer, "Çünkü farklı yerlerden gelecek insanlar kendi deneyimleriyle ailelerinden, köylerinden, şehirlerden öğrendikleriyle buraya gelecek. Öğrencinin de katkısıyla öğrenme zenginleşecek. Ağaç aşılamayı bilen bildiğini öğretecek, ertesi gün geleneksel mimariyi başkasından dinleyerek öğrenci olacak" dedi.
Doğa Okulu mezunu olabilmek için yaklaşık 2 yıllık bir süreç gerekeceğinin altını çizen Eken, "Ben doğayla uyumlu yaşamayı öğrendim" diyenlere sertifika verileceğini belirtti.
Tarkan'dan destek konseri
Eken, sanatçı Tarkan'ın da okula büyük önem verdiğine dikkati çekerek, geliri okulda kullanılmak üzere İzmir'de konser vereceğini dile getirdi.
Konserin "doğa sensin" sloganıyla düzenleneceğini aktaran Eken, 5 Haziran'daki konserle dinleyenlerin, okulun sürdürülebilirliği için de katkı sağlamış olacağını sözlerine ekledi.
Okul 2014 yılından itibaren öğrenci kabul etmeye başlayacak. Eğitimler ücretsiz olacak.
Son Güncelleme: Çarşamba, 22 May 2013 11:25
Gösterim: 1960
TBMM’de kabul edilen Torba Kanun Tasarı’na göre 18 yaşına kadar her Türk vatandaşı genel sağlık sigortasından yararlanabilecek.
Kamuoyunda ''Varlık Barışı'' olarak da bilinen bazı Kanun ve KHK'lerde değişiklik yapan ''Torba Kanun Tasarısı'' TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.
Kanuna göre, gelir tespiti yapılmaksızın genel sağlık sigortası ya da bakmakla yükümlü olduğu kişi bulunmayanlar ile anne babası olmayan Türk vatandaşlarından 18 yaşını doldurmayanlar, genel sağlık sigortalısı olacak. Böylece 18 yaşına kadar olan herkes, şartsız olarak genel sağlık sigortalısı sayılacak.
Türkiye'de öğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler, ilk kayıt tarihinden itibaren 6 ay içerisinde talepte bulunursa genel sağlık sigortası kapsamına alınacak. Bu kişiler, prime esas günlük kazanç alt sınırının üçte birinin 30 günlük tutarı üzerinden prim ödeyecek.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
TBMM’de kabul edilen Torba Kanun Tasarı’na göre 18 yaşına kadar her Türk vatandaşı genel sağlık sigortasından yararlanabilecek.
Kamuoyunda ''Varlık Barışı'' olarak da bilinen bazı Kanun ve KHK'lerde değişiklik yapan ''Torba Kanun Tasarısı'' TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.
Kanuna göre, gelir tespiti yapılmaksızın genel sağlık sigortası ya da bakmakla yükümlü olduğu kişi bulunmayanlar ile anne babası olmayan Türk vatandaşlarından 18 yaşını doldurmayanlar, genel sağlık sigortalısı olacak. Böylece 18 yaşına kadar olan herkes, şartsız olarak genel sağlık sigortalısı sayılacak.
Türkiye'de öğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler, ilk kayıt tarihinden itibaren 6 ay içerisinde talepte bulunursa genel sağlık sigortası kapsamına alınacak. Bu kişiler, prime esas günlük kazanç alt sınırının üçte birinin 30 günlük tutarı üzerinden prim ödeyecek.
Son Güncelleme: Çarşamba, 22 May 2013 09:46
Gösterim: 1270
Anaokullarından üniversiteye kadar içinde birçok eğitim kurumu barındıran Doğuş Eğitim Kurumları, Doğa Kolejleri’nin kurucusu Fethi Şimşek’e satıldı.
Fethi Şimşek, daha önce de Doğa Okullarının yarısını, çok farklı yatırım alanlarında faaliyet gösteren Türkven adlı yatırım fonuna satmış ve Doğa Üniversitesi kurmak için YÖK’e başvurmuştu. Henüz o süreç tamamlanmadan yeni bir üniversite satın alması, tıpkı kolejlerde olduğu gibi üniversite zinciri kuracağı yönündeki iddialara da gerçeklik kazandırdı.
Doğu Gözaçan, 1974’te başlayan eğitim yolculuğunu, anaokulları, ilk ve ortaöğretime yönelik kolejler ve fen lisesi ile genişletti, 1997’de de üniversite ile taçlandırdı...
Peki, satılan sadece eğitim kurumları mı? Hayır. Binaların tümü de satılmış. Ama on milyonlarca değerindeki binaları, Doğa’nın Kurucusu Şimşek değil, başka bir yatırımcı almış. Ama öğretim kurumları aynı binalarda bu kez kiracı olarak eğitimlerine devam edecekler...
Satış sözleşmesi ile ilgili tüm ayrıntılar tamamlandı ve imzalar bir kaç gün içinde atılacak...
Doğa, üniversite kuruyor
Doğa Okulları CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Kazanker, gurubun üniversite kurmak için başvurusunun bulunduğunu, Doğuş Üniversitesi ile yeni bir ivme kazandıklarını söyledi.
İsim değişikliği olacak mı sorusuna ise “Anaokulu ve kolejlerin ismi Doğa olacak ama üniversite için şimdilik bir isim değişikliği öngörülmüyor.” dedi.
Doğa Okulları, 2002’de Beykoz’daki FKM Kolejini satın alarak eğitim hayatına girdi ve bugün Türkiye’nin dört bir yanında ve KKTC’de 80’e yakın eğitim kurumuna sahip, Türkiye’nin en büyük eğitim zincirlerinden birisi haline geldi. Önceki yıl şirketin yüzde 50 hissesi Türkven adlı yatırım gurubuna satıldı.
Doğuş Üniversitesi ve okullarının alımında, bu fonun devrede olmadığına da özellikle dikkat çekildi.
Başka kimler satıldı?
Doğa ve Doğuş eğitim kurumları, ilk kez el değiştiren özel öğretim kurumları değil. Son da olmayacaklar. Çünkü hâlâ satış listesinde olan çok sayıda öğretim kurumu söz konusu.
Bilgi üniversitesi, Türkiye’nin ilk vakıf üniversitelerinden biriydi. Bir süre önce uluslararası üniversiteler zincirine sahip olan LORET’e satıldı. Bahçeşehir Kolejleri’nin önemli bir hissesini de yine dünyaca ünlü yatırım fonlarından ABD’li Carlyle Group devir almıştı.
Kaynak Milliyet
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Anaokullarından üniversiteye kadar içinde birçok eğitim kurumu barındıran Doğuş Eğitim Kurumları, Doğa Kolejleri’nin kurucusu Fethi Şimşek’e satıldı.
Fethi Şimşek, daha önce de Doğa Okullarının yarısını, çok farklı yatırım alanlarında faaliyet gösteren Türkven adlı yatırım fonuna satmış ve Doğa Üniversitesi kurmak için YÖK’e başvurmuştu. Henüz o süreç tamamlanmadan yeni bir üniversite satın alması, tıpkı kolejlerde olduğu gibi üniversite zinciri kuracağı yönündeki iddialara da gerçeklik kazandırdı.
Doğu Gözaçan, 1974’te başlayan eğitim yolculuğunu, anaokulları, ilk ve ortaöğretime yönelik kolejler ve fen lisesi ile genişletti, 1997’de de üniversite ile taçlandırdı...
Peki, satılan sadece eğitim kurumları mı? Hayır. Binaların tümü de satılmış. Ama on milyonlarca değerindeki binaları, Doğa’nın Kurucusu Şimşek değil, başka bir yatırımcı almış. Ama öğretim kurumları aynı binalarda bu kez kiracı olarak eğitimlerine devam edecekler...
Satış sözleşmesi ile ilgili tüm ayrıntılar tamamlandı ve imzalar bir kaç gün içinde atılacak...
Doğa, üniversite kuruyor
Doğa Okulları CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Kazanker, gurubun üniversite kurmak için başvurusunun bulunduğunu, Doğuş Üniversitesi ile yeni bir ivme kazandıklarını söyledi.
İsim değişikliği olacak mı sorusuna ise “Anaokulu ve kolejlerin ismi Doğa olacak ama üniversite için şimdilik bir isim değişikliği öngörülmüyor.” dedi.
Doğa Okulları, 2002’de Beykoz’daki FKM Kolejini satın alarak eğitim hayatına girdi ve bugün Türkiye’nin dört bir yanında ve KKTC’de 80’e yakın eğitim kurumuna sahip, Türkiye’nin en büyük eğitim zincirlerinden birisi haline geldi. Önceki yıl şirketin yüzde 50 hissesi Türkven adlı yatırım gurubuna satıldı.
Doğuş Üniversitesi ve okullarının alımında, bu fonun devrede olmadığına da özellikle dikkat çekildi.
Başka kimler satıldı?
Doğa ve Doğuş eğitim kurumları, ilk kez el değiştiren özel öğretim kurumları değil. Son da olmayacaklar. Çünkü hâlâ satış listesinde olan çok sayıda öğretim kurumu söz konusu.
Bilgi üniversitesi, Türkiye’nin ilk vakıf üniversitelerinden biriydi. Bir süre önce uluslararası üniversiteler zincirine sahip olan LORET’e satıldı. Bahçeşehir Kolejleri’nin önemli bir hissesini de yine dünyaca ünlü yatırım fonlarından ABD’li Carlyle Group devir almıştı.
Kaynak Milliyet
Son Güncelleme: Salı, 21 May 2013 15:07
Gösterim: 1627
Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı Mehmet Tezkan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın lise son sınıflara 45 gün sınav izni vermesini, “Üniversiteye girmek istiyorsanız okulu bırakın dershaneye gidin demek!..” olarak yorumladı. Tezkan, “dershaneler için okulları kapattık demem yanlış mı?” sorusunu yöneltti.
Mehmet Tekan'ın bugünkü köşesinden;
Bir yıldan fazla oluyor.. Başbakan dershaneleri kapatacaklarını açıklamıştı..
İlk bakışta doğru yaklaşımdı.. Türkiye dershane imparatorluğuna dönmüştü.. Okulun yerini almıştı..
El atılması gerekliydi ama kapısına kilit vurmak da hayatın gerçeği ile uyuşmuyordu.. Beni takip edenler bilir..
Çocukların dershanelere mahkum edilmesinden en çok şikayet edenlerden biriyimdir.. Üç yıllık SBS maratonu nedeniyle dershaneye gitme on yaşına kadar indirildi..
Reform şarttı.. Şarttı da kapattım demekle de olmazdı!..
Olmadı zaten..
Milli Eğitim Bakanı dün açıkladı.. Lise son sınıfa giden öğrencilere 45 gün izin verdiklerini ilan etti..
Bu ne demek?
Üniversiteye girmek istiyorsanız okulu bırakın dershaneye gidin demek!..
Başka anlamı var mı?
Allah için, dershaneler için okulları kapattık demem yanlış mı?
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı Mehmet Tezkan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın lise son sınıflara 45 gün sınav izni vermesini, “Üniversiteye girmek istiyorsanız okulu bırakın dershaneye gidin demek!..” olarak yorumladı. Tezkan, “dershaneler için okulları kapattık demem yanlış mı?” sorusunu yöneltti.
Mehmet Tekan'ın bugünkü köşesinden;
Bir yıldan fazla oluyor.. Başbakan dershaneleri kapatacaklarını açıklamıştı..
İlk bakışta doğru yaklaşımdı.. Türkiye dershane imparatorluğuna dönmüştü.. Okulun yerini almıştı..
El atılması gerekliydi ama kapısına kilit vurmak da hayatın gerçeği ile uyuşmuyordu.. Beni takip edenler bilir..
Çocukların dershanelere mahkum edilmesinden en çok şikayet edenlerden biriyimdir.. Üç yıllık SBS maratonu nedeniyle dershaneye gitme on yaşına kadar indirildi..
Reform şarttı.. Şarttı da kapattım demekle de olmazdı!..
Olmadı zaten..
Milli Eğitim Bakanı dün açıkladı.. Lise son sınıfa giden öğrencilere 45 gün izin verdiklerini ilan etti..
Bu ne demek?
Üniversiteye girmek istiyorsanız okulu bırakın dershaneye gidin demek!..
Başka anlamı var mı?
Allah için, dershaneler için okulları kapattık demem yanlış mı?
Son Güncelleme: Salı, 21 May 2013 12:57
Gösterim: 1727
Milli Eğitim Bakanı Avcı, “Okullarda mescitler öğrenciler arasında kutuplaşmalara meydan vermez mi?” sorusuna, “Korkmayın, Türkiye bunları geçti” açıklamasında bulundu.
Sancaktepe Belediyesi'nce düzenlenen "Sancaktepe Genç Gelecek Liderlik Akademisi"nin kapanış töreninde konuşan Bakan Avcı, lider olmanın kolay ancak liderin arkasında sağlam durmanın zor olduğunu söyledi.
Herkesin lider olmaya kalktığı ortamlarda bunun daha zor olduğunu ifade eden Avcı, tarihte bu konuda örnekler bulunduğunu dile getirdi.
Bakan Avcı, modern dünyanın kavramlarından biri olan liderliği eleştirel bir gözle tekrar düşünmekte yarar olduğunu vurgulayarak, "Ben arkadaşlarımızın bu programlar düzenlenirken, sadece en önde koşacak adamlar programlamaya çalışmadıklarını biliyorum. Kendi kendine yeten, kendi içerisinde tutarlılığı olan, bir karakter bütünlüğü olan gençler yetiştirmek gibi bir heves var. Ancak bunun liderlik kavramıyla birlikte düşünüldüğü zaman yol açabileceği yanlış anlamalara dikkati çekmek için bu girizgahı yapıyorum" dedi.
"En iyi iletişim, yüz yüze yapılan iletişimdir"
İletişimi, insanın doğduğu andan itibaren farkında olarak veya olmayarak yürütülen bir süreç olarak niteleyen Avcı, en iyi iletişimin en az kurgulanmış, en az hesaplı-kitaplı yürütülen iletişim olduğunu dile getirdi. Avcı, "En doğal biçimiyle işlerin yürümesi, konuşmaların en doğal şekilde yapılmasıdır doğru iletişim. En iyi iletişim, yüz yüze yapılan iletişimdir" dedi.
İletişimsizlik yanlış dinmeden kaynaklanıyor
En büyük eğitim ihtiyacının dinleme konusunda hissedildiğini vurgulayan Avcı, dinlemenin öğrenilebilir bir yetenek olduğunu, eğitimi alınmazsa çok vahim iletişim kazalarına yol açacağını, iletişim kazalarının büyük bir bölümünün de yanlış dinlemeden kaynaklandığını söyledi.
Avcı, iletişimde en önemli faktörlerin başında zamanlamanın geldiğini belirterek, "Neyi, nerede, ne zaman söyleyeceksiniz ve dinleyeceksiniz, neyi, nerede, nasıl dinleyeceksiniz, bunları iyi bilmek gerekmektedir" dedi.
"Liderlik talip olunacak bir şey değildir"
Akademi kapsamında öğrencilerin video ortamına aktardıkları soruları yanıtlayan Bakan Avcı, "Sizin için örnek lider var mı?" sorusuna şu cevabı verdi:
"Hepinizin beklediği cevabı vermeyeceğim. Öyle politik bir cevap vermeyeceğim. Pek çok örnek şahsiyetler var. En başta Anadolu'yu vatan kılan, Ömer Lütfi Barkan'ın 'kolonizatör dervişler' dediği tekke büyükleri var. Bizim tasavvuf geleneğimizde bahsedilen 4 büyük veli vardır; Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri, Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri, Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri. Bunlar, Anadolu'yu vatan kılan 4 büyük velidir. Bunun dışında modern dünyadan örnek vermemi isterseniz, benim gönlüm daha çok lider olmaya itilenlerden yanadır. Bunların en çarpıcı örneklerinden biri de Aliya İzzetbegoviç'tir. Aliya İzzetbegoviç tam bir lider örneğidir. Şartların mecbur ettiği bir liderdir. Sırtına liderlik yükü yüklenmiş olan biridir. Dolayısıyla liderlik talip olunacak bir şey değildir. Tüm diğer görevler gibi bu işler kalabilir. O zaman gereğini yaparsınız. 'Ben lider olacağım' diye ortalığı velveleye vermenin ya da kulvar boşaltacak, dirsekleyerek, başkalarını kulvarın dışına itecek bir mücadeleye girmenin, bizim kültürümüzde, bizim terbiyemizde yeri olmadığının hatırlatılması gerekir."
Bakan Avcı, liderlikteki üç önemli vasfın sorulması üzerine, "En başta gönülsüzlük gerekiyor. 'Ben lider olacağım' diye ortalıkta koşturmanın manası yoktur. Dünyaya yetişemezsiniz" dedi.
"Şöhret, bir sürü yanlış anlaşılmaların toplamı"
Yöneticiliğin de birilerinin yapması gereken bir iş olduğunu ancak verilen bir görev varsa hakkıyla çalışmak gerektiğini ifade eden Avcı, gençlerin Alman şair Rainer Maria Rilke'yi okumalarını tavsiye etti.
Avcı, Rilke'nin eserlerinin Behçet Necatigil tarafından Türkçe'ye çevrildiğini kaydederek, "Liderlikle ilgili olarak Rilke'nin bir sözü var; 'Şöhret dediğiniz şey, bir sürü yanlış anlamaların toplamıdır' diyor" şeklinde konuştu.
Bakan Avcı, "Allah hepimizi şöhret afetinden, liderlik külfetinden muhafaza buyursun. İşimizi sessizce, alçak gönüllülükle yapan hayırlı kullardan eylesin" dedi.
Okullarda mescit kutuplaşma yaratır mı?
Bir katılımcının, "Okullarda mescitler açıldığını görüyorum. Bu durum liselerde öğrenciler arasında kutuplaşmalara meydan vermez mi-" şeklindeki sorusu üzerine Bakan Avcı, şunları kaydetti:
"Şahsi kanaatim, endişe etmeyin. Kimsenin kimseyi herhangi bir iş için zorlamadığı ortamlar en iyi ortamlardır. Ne yapana yapma, ne yapmayana yap diyeceksiniz. Korkmayın, Türkiye bunları geçti. Biz birbirimizin eylemlerinden şüphelenmeyecek kadar birbirimizi tanımaya başladık. Bu yüzden rahat olalım. Zaman zaman sıkıntılar olabilir, bunların olmaması için de birbirimizi uyaralım."
Konuşmaların ardından Bakan Avcı'ya plaket takdim edildi. Bakan Avcı, daha sonra akademiye katılan öğrencilere sertifikalarını verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Avcı, “Okullarda mescitler öğrenciler arasında kutuplaşmalara meydan vermez mi?” sorusuna, “Korkmayın, Türkiye bunları geçti” açıklamasında bulundu.
Sancaktepe Belediyesi'nce düzenlenen "Sancaktepe Genç Gelecek Liderlik Akademisi"nin kapanış töreninde konuşan Bakan Avcı, lider olmanın kolay ancak liderin arkasında sağlam durmanın zor olduğunu söyledi.
Herkesin lider olmaya kalktığı ortamlarda bunun daha zor olduğunu ifade eden Avcı, tarihte bu konuda örnekler bulunduğunu dile getirdi.
Bakan Avcı, modern dünyanın kavramlarından biri olan liderliği eleştirel bir gözle tekrar düşünmekte yarar olduğunu vurgulayarak, "Ben arkadaşlarımızın bu programlar düzenlenirken, sadece en önde koşacak adamlar programlamaya çalışmadıklarını biliyorum. Kendi kendine yeten, kendi içerisinde tutarlılığı olan, bir karakter bütünlüğü olan gençler yetiştirmek gibi bir heves var. Ancak bunun liderlik kavramıyla birlikte düşünüldüğü zaman yol açabileceği yanlış anlamalara dikkati çekmek için bu girizgahı yapıyorum" dedi.
"En iyi iletişim, yüz yüze yapılan iletişimdir"
İletişimi, insanın doğduğu andan itibaren farkında olarak veya olmayarak yürütülen bir süreç olarak niteleyen Avcı, en iyi iletişimin en az kurgulanmış, en az hesaplı-kitaplı yürütülen iletişim olduğunu dile getirdi. Avcı, "En doğal biçimiyle işlerin yürümesi, konuşmaların en doğal şekilde yapılmasıdır doğru iletişim. En iyi iletişim, yüz yüze yapılan iletişimdir" dedi.
İletişimsizlik yanlış dinmeden kaynaklanıyor
En büyük eğitim ihtiyacının dinleme konusunda hissedildiğini vurgulayan Avcı, dinlemenin öğrenilebilir bir yetenek olduğunu, eğitimi alınmazsa çok vahim iletişim kazalarına yol açacağını, iletişim kazalarının büyük bir bölümünün de yanlış dinlemeden kaynaklandığını söyledi.
Avcı, iletişimde en önemli faktörlerin başında zamanlamanın geldiğini belirterek, "Neyi, nerede, ne zaman söyleyeceksiniz ve dinleyeceksiniz, neyi, nerede, nasıl dinleyeceksiniz, bunları iyi bilmek gerekmektedir" dedi.
"Liderlik talip olunacak bir şey değildir"
Akademi kapsamında öğrencilerin video ortamına aktardıkları soruları yanıtlayan Bakan Avcı, "Sizin için örnek lider var mı?" sorusuna şu cevabı verdi:
"Hepinizin beklediği cevabı vermeyeceğim. Öyle politik bir cevap vermeyeceğim. Pek çok örnek şahsiyetler var. En başta Anadolu'yu vatan kılan, Ömer Lütfi Barkan'ın 'kolonizatör dervişler' dediği tekke büyükleri var. Bizim tasavvuf geleneğimizde bahsedilen 4 büyük veli vardır; Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri, Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri, Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri. Bunlar, Anadolu'yu vatan kılan 4 büyük velidir. Bunun dışında modern dünyadan örnek vermemi isterseniz, benim gönlüm daha çok lider olmaya itilenlerden yanadır. Bunların en çarpıcı örneklerinden biri de Aliya İzzetbegoviç'tir. Aliya İzzetbegoviç tam bir lider örneğidir. Şartların mecbur ettiği bir liderdir. Sırtına liderlik yükü yüklenmiş olan biridir. Dolayısıyla liderlik talip olunacak bir şey değildir. Tüm diğer görevler gibi bu işler kalabilir. O zaman gereğini yaparsınız. 'Ben lider olacağım' diye ortalığı velveleye vermenin ya da kulvar boşaltacak, dirsekleyerek, başkalarını kulvarın dışına itecek bir mücadeleye girmenin, bizim kültürümüzde, bizim terbiyemizde yeri olmadığının hatırlatılması gerekir."
Bakan Avcı, liderlikteki üç önemli vasfın sorulması üzerine, "En başta gönülsüzlük gerekiyor. 'Ben lider olacağım' diye ortalıkta koşturmanın manası yoktur. Dünyaya yetişemezsiniz" dedi.
"Şöhret, bir sürü yanlış anlaşılmaların toplamı"
Yöneticiliğin de birilerinin yapması gereken bir iş olduğunu ancak verilen bir görev varsa hakkıyla çalışmak gerektiğini ifade eden Avcı, gençlerin Alman şair Rainer Maria Rilke'yi okumalarını tavsiye etti.
Avcı, Rilke'nin eserlerinin Behçet Necatigil tarafından Türkçe'ye çevrildiğini kaydederek, "Liderlikle ilgili olarak Rilke'nin bir sözü var; 'Şöhret dediğiniz şey, bir sürü yanlış anlamaların toplamıdır' diyor" şeklinde konuştu.
Bakan Avcı, "Allah hepimizi şöhret afetinden, liderlik külfetinden muhafaza buyursun. İşimizi sessizce, alçak gönüllülükle yapan hayırlı kullardan eylesin" dedi.
Okullarda mescit kutuplaşma yaratır mı?
Bir katılımcının, "Okullarda mescitler açıldığını görüyorum. Bu durum liselerde öğrenciler arasında kutuplaşmalara meydan vermez mi-" şeklindeki sorusu üzerine Bakan Avcı, şunları kaydetti:
"Şahsi kanaatim, endişe etmeyin. Kimsenin kimseyi herhangi bir iş için zorlamadığı ortamlar en iyi ortamlardır. Ne yapana yapma, ne yapmayana yap diyeceksiniz. Korkmayın, Türkiye bunları geçti. Biz birbirimizin eylemlerinden şüphelenmeyecek kadar birbirimizi tanımaya başladık. Bu yüzden rahat olalım. Zaman zaman sıkıntılar olabilir, bunların olmaması için de birbirimizi uyaralım."
Konuşmaların ardından Bakan Avcı'ya plaket takdim edildi. Bakan Avcı, daha sonra akademiye katılan öğrencilere sertifikalarını verdi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 20 May 2013 11:05
Gösterim: 1400